Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Konuyu başlatan: Genius Loci - Ağustos 12, 2007, 01:53:57 öö

Başlık: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Genius Loci - Ağustos 12, 2007, 01:53:57 öö
Birey, toplumda öyle bir konumda ki, maskeler takmasına yol açan egoist dürtüleri sürekli tetikleniyor; yaradılış olarak daha zayıf olan toplumsal güdüleri ise sürekli kötüye doğru gitmekte. Toplumdaki konumu her ne olursa olsun tüm insanlar, bu süreç nedeniyle acı çekiyorlar. Kendi bencilliklerinin mahkûmları olduklarından habersiz, kendilerini güvencesiz, yalnız ve yaşamın o saf, basit ve yalın güzellikleri ellerinden alınmış hissediyorlar. Ben, bireylerdeki bu tahribatı kapitalizmin en korkunç kötülüğü olarak görüyorum. Bu büyük kötülükleri saf dışı edecek sadece tek bir yol olduğuna inanıyorum. Bu yol, toplumsal hedeflere yöneltilmiş bir eğitim sisteminin eşlik edeceği sosyalist bir ekonominin kurulmasıdır.

Ekonomik ve sosyal konularda uzman olmayan birinin sosyalizm hakkında görüş belirtmesi uygun olur mu? Birçok nedenden ötürü ben, uygun olduğuna inanıyorum. Sorunu ilk önce bilimsel bilginin bakış açısından ele alalım. Astronomi ile ekonomi arasında hiçbir temel metodolojik farklılık yokmuş gibi görünebilir: Her iki alanda da bilim adamları, belli görüngüler arasındaki bağlantıyı mümkün olduğunca anlaşılır kılmak için, sınırlı belli bir görüngü grubu için genel kabul görecek yasaları keşfetmeye çalışırlar. Oysa aslında böyle metodolojik farklılıklar bulunmaktadır. Ekonomi alanında genel yasalar bulunması, gözlenen ekonomik görüngünün, yalıtık olarak değerlendirilmeleri çok zor olan birçok faktör tarafından etkileniyor olması nedeniyle güçleşir. Ayrıca, insanlık tarihinin sözde çağdaş dönemi olarak adlandırılan dönemin başlangıcından bu yana birikmiş deney, çok iyi bilindiği gibi, nitelik olarak ekonomiyle özel bir ilişkisi olmayan nedenlerden etkilenmiş ve o nedenlerle sınırlanmıştır. Örneğin, tarihteki büyük devletlerin çoğunluğu varlıklarını fetihlere borçluydular. Fatih halklar, kendilerini yasal ve ekonomik olarak, fethedilmiş ülkenin imtiyazlı sınıfı durumuna getirdiler. Toprak sahipliği tekelini aldılar ve yine kendi saflarından bir rahiplik kurumu oluşturdular. Rahipler, eğitimi kontrol edip, sınıf ayrımını kurumsallaştırdı ve sosyal davranışlarına yön verdikleri geniş ölçüde bilinçsiz halkı güdecek bir değerler sistemi yarattılar.

Ama denilebilir ki, tarihsel gelenek daha dün başlamıştır; Thorstein Vebren’in insan gelişiminin “yırtıcı dönemi” olarak adlandırdığı şeyin üstesinden hiçbir yerde gelebilmiş değiliz. Gözlemlenebilir ekonomik olgular bu aşamaya aittirler ve onlardan çıkardığımız yasalar da diğer aşamalar için uygulanabilir değildir. Sosyalizmin asıl amacı tam da bu durumun üstesinden gelmek ve insan gelişiminin yırtıcı dönemini aşmak olduğuna göre, ekonomi bilimi, mevcut haliyle, geleceğin sosyalist toplumuna pek fazla ışık tutamaz. İkinci olarak, sosyalizm sosyal-ahlaki bir amaca doğru yöneltir. Bilim ise amaçlar yaratamaz ve onları insana aşılayamaz; bilim, olsa olsa, belli amaçlara ulaştıracak araçları sunabilir. Fakat amaçların kendileri, yüce ahlaki ideallere sahip kişilikler tarafından tasarlanır -eğer bu amaçlar ölü doğmuş değil, aksine canlı ve güçlü iseler- ve yarı bilinçsiz bir biçimde, toplumun yavaş evrimini belirleyen çok sayıdaki insan tarafından benimsenir ve ileriye doğru taşınır.

Bu nedenlerle, sorun insan sorunlarına dair olduğu zaman, bilimi ve bilimsel yöntemleri abartmamaya dikkat etmeli, toplum örgütlenmesini etkileyen sorunlar üzerinde söz söyleme hakkının yalnızca uzmanlarda olduğunu sanmamalıyız. Bir süredir, sayısız ses, insan toplumunun bir krizden geçmekte olduğunu ve istikrarının ciddi bir biçimde tahrip edildiğini söylüyor. Böylesi bir durumda bireylerin kendilerini, ait oldukları küçük ya da büyük gruba kayıtsız, hatta düşman hissetmesi karakteristiktir. Söylemek istediğimi daha iyi anlatabilmek için, kişisel bir deneyimimi aktarmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde, zeki ve iyi niyetli birisiyle yeni bir savaş tehdidi üzerinde tartışıyorduk. Bana göre, insan varlığını ciddi bir biçimde tehlikeye atacak olan bu tehdidi önlemenin tek yolu, uluslarüstü bir örgütlenmeydi. Bu sözlerim üzerine, ziyaretçim, oldukça sakin ve soğukkanlı bir biçimde, bana, “İnsan soyunun yok olmasına neden bu kadar karşısınız?” dedi.

Eminim ki, bundan yüz yıl önce, hiç kimse, bu türden bir sözü bu kadar düşünmeden sarf etmezdi. Bu söz, kendi içinde bir denge kurmak için boşu boşuna çabalamış ve sonunda, az ya da çok, başarı umudunu yitirmiş birisinin ifadesidir. Bugünlerde çok sayıda insanın yaşadığı o acılı yalnızlık ve yalıtılmışlığın dile getirilmesidir bu. Peki bunun nedeni ne? Bir çıkış yolu var mı? Bu soruları sormak kolay, onlara garantili bir yanıt bulmak zordur. Yine de, duygu ve uğraşlarımızın çoğu kere birbirine çelişik ve anlaşılmaz olduğunu, basit ve kolay formüllerle dile getirilemeyeceklerini bilmeme rağmen, bu soruyu yanıtlamaya çalışacağım. İnsan, aynı zamanda hem tek başına, hem de toplumsal bir varlıktır. Tek başına bir varlık olarak, kendisinin ve ona en yakın olanların varlığını korumaya, kişisel arzularını tatmin etmeye ve doğuştan olan yeteneklerini geliştirmeye çalışır. Toplumsal bir varlık olarak ise, diğer insanların onayını ve sevgisini kazanmaya, zevklerini paylaşmaya, üzüntülü anlarında onları teselli etmeye ve onların yaşam koşullarını iyileştirmeye çabalar. İnsanın o özel karakteri bu çeşitli, sık sık çelişen çabaların varlığı sayesinde oluşur ve bunların özgül bileşimleri, bireyin, kendi iç dengesini sağlama ve toplumun geleceğine katkı yapabilme düzeyini belirler. Bu iki dürtünün göreceli gücünün, esas olarak kalıtım tarafından belirlenmiş olduğu kuvvetle muhtemeldir. Fakat sonunda ortaya çıkan kişilik, geniş ölçüde, insanın gelişmesi sırasında kendini içinde bulduğu çevre, içinde yetiştiği toplumun yapısı, o toplumun gelenekleri ve belli davranış türlerini onaylaması tarafından biçimlenir. Soyut “toplum” kavramı, birey için, çağdaşları ve daha önceki kuşaklar ile doğrudan ve dolaylı ilişkilerinin toplamı demektir. Birey kendi başına düşünebilir, hissedebilir ve gayret sarf edebilir; ancak fiziksel, entelektüel ve duygusal bir varlık olarak topluma öylesine bağlıdır ki, onu toplum çerçevesi dışında düşünmek ya da anlamak mümkün değildir. İnsana yiyecek, giyecek, ev, iş aletleri, dil, düşünce biçimleri ve düşüncenin içerdiklerinin çoğunu sağlayan toplumdur. İnsanın yaşamı, hepsi de o küçücük “toplum” sözcüğünün ardına gizlenmiş olan geçmişteki ve bugünkü milyonların çaba ve başarıları ile olanaklı kılınır.

Demek ki, bireyin topluma bağımlılığı, tıpkı karınca ve arı örneklerinde olduğu gibi, yok edilemeyecek bir doğal olgudur. Bununla birlikte, karınca ve arıların tüm yaşam süreci, en küçük ayrıntısına dek, katı kalıtsal içgüdüler tarafından belirlenmişken, insanın sosyal seyri ve karşılıklı ilişkileri çok çeşitlidir ve değişime açıktırlar. Bellek, yani yeni bileşimler oluşturma yeteneği ve sözlü iletişim, insanlar arasında, biyolojik gereksinimlerin dikte etmediği gelişmeleri mümkün kılmıştır. Bu türden gelişmeler kendilerini gelenekler, kurumlar ve örgütlenmelerde; edebiyatta, bilimsel ve mühendislik başarılarında, sanat yapıtlarında gösterir. Bu durum bize, insanın kendi davranışları sayesinde kendi yaşamını etkileyebildiğini ve bilinçli düşünce ve arzulamanın bu süreçte nasıl rol oynadığını belli bir noktaya kadar açıklar.

İnsan, doğarken, kalıtım sayesinde, insan türüne özgü doğal güdüler de dahil olmak üzere, sabit ve değişmez olduğunu düşünmemiz gereken biyolojik bir anayasa edinir. Ayrıca, yaşam süresi boyunca, iletişim ve diğer etkilenmeler yoluyla toplumdan adapte ettiği kültürel bir anayasa da kazanır. Değişime açık olan ve birey ile toplum arasındaki ilişkiyi büyük ölçüde belirleyen de bu kültürel anayasadır. Modern antropoloji bize, sözde ilkel kültürlerin karşılaştırmalı incelenmesi sayesinde, insan sosyal davranışlarının, yaygın kültürel modellere ve toplumda egemen örgütlenme tiplerine bağlı olarak büyük farklılıklar gösterebileceğini öğretmiştir. Bu temelde, insan türünün yaşama koşullarını iyileştirmeye çalışanlar umutlarını şuna bağlayabilirler: İnsan, biyolojik anayasası gereği, birbirini yok etmeye ya da kendi yarattığı insafsız bir yazgının kurbanı olmaya mahkûm edilmiş değildir. İnsan yaşamını mümkün olduğunca yetkinleştirmek için toplumun yapısının ve insanın kültürel duruşunun nasıl değiştirilmesi gerektiğini soracak olursak, değiştiremeyeceğimiz bazı kesin koşullar olduğu gerçeğinin sürekli bilincinde olmalıyız. Daha önce belirtildiği gibi, biyolojik insan doğası, ne amaçla olursa olsun, değişime açık değildir. Üstelik, son birkaç yüzyılın teknolojik ve demografik gelişmeleri, artık kalıcılaşan bazı koşullar yaratmıştır.

Varlıklarını sürdürebilmek için zorunlu olan metalara bağlı olan görece kalabalık yerleşimli toplumlarda, aşırı bir işgücü bölünmesi ve çok merkezileşmiş bir üretim aygıtı kesinlikle gereklidir. Geriye baktığımızda, şimdi sadece bir masal gibi görünen, bireylerin ya da görece küçük grupların kendi kendilerine yettikleri o dönemler, bir daha geri gelmemek üzere kapandı. İnsanlığın, gezegen çapında bir üretim ve tüketim toplumu haline geldiğini söylemek abartı olmayacaktır. Bu noktada, zamanımızın krizinin özünü neyin oluşturduğunu kısaca dile getirmek istiyorum. Bu öz, bireyin toplumla ilişkisine dair. Birey, topluma olan bağımlılığının her zamankinden daha çok bilincine varmıştır. Fakat o, bu bağımlılığı olumlu bir özellik, organik bir bağ, koruyucu bir güç olarak değil; aksine, doğal haklarına ve hatta ekonomik varlığına yönelik bir tehdit olarak görüyor. Üstelik, toplumda öyle bir konumda ki, maskeler takmasına yol açan egoist dürtüleri sürekli tetikleniyor; yaradılış olarak daha zayıf olan toplumsal güdüleri ise sürekli kötüye doğru gitmekte. Toplumdaki konumu her ne olursa olsun tüm insanlar, bu süreç nedeniyle acı çekiyorlar. Kendi bencilliklerinin mahkûmları olduklarından habersiz, kendilerini güvencesiz, yalnız ve yaşamın o saf, basit ve yalın güzellikleri ellerinden alınmış hissediyorlar. İnsanın, o kısa ve tehlikelerle dolu yaşamını anlamlandırmasının tek yolu, kendini topluma adamasıdır.

Bence kötülüğün gerçek kaynağı, kapitalist toplumdaki mevcut ekonomik anarşi. Önümüzde koca bir üreticiler topluluğu görüyoruz; bu topluluğun üyeleri ise, durmaksızın birbirlerini, kolektif emeklerinin sonuçlarından mahrum bırakmak için çabalıyorlar. Bunu zor kullanarak değil, yasalaşmış kurallara körü körüne inanarak gerçekleştirmekteler. Bu bağlamda, üretim araçları -yani, tüketim metaları ve ek sermaye metaları üretmek için gereken üretim kapasitesinin bütünü- yasal olarak bireylerin özel mülkiyeti olabilmekteler ve öyleler.

Daha kolay anlaşılsın diye, aşağıdaki tartışmada -kelimenin alışılagelmiş günlük kullanımına tam olarak denk düşmemesine rağmen- üretim araçlarının sahibi olmayanların tümünü “işçiler” olarak adlandıracağım. Üretim araçlarının sahibi, işçinin işgücünü satın alır konumdadır. İşçi ise, üretim araçlarını kullanarak, kapitalistin mülkiyeti haline gelen yeni metalar üretir. Bu süreçteki temel nokta, işçinin ürettiği ile karşılık olarak aldığı arasındaki ilişkidir; bunların her ikisi de gerçek değer ölçüleriyle belirlenir. İş akdi ne kadar “serbest” olursa olsun, işçinin aldığı ücret, ürettiği metaların gerçek değeri tarafından değil; işçinin asgari ihtiyaçları ile kapitalistlerin, iş bulmak için birbiriyle yarışan işçilerin sayısına bağlı olarak, işgücüne duyduğu gereksinim tarafından belirlenir. İşçinin ücreti, teoride bile, ürettiğinin değeri tarafından belirlenmez.

Özel sermaye, kısmen kapitalistler arasındaki rekabet, kısmen de teknolojik gelişme ve emeğin giderek gelişen işbölümünün, küçük olanlar aleyhine daha büyük üretim birimlerinin oluşumunu teşvik etmesi nedeniyle, az sayıda elde yoğunlaşma eğilimindedir. Bu gelişmelerin sonucu ise bir özel sermaye oligarşisidir; bu sermayenin olağanüstü gücü, demokratik yoldan örgütlenmiş siyasi bir toplumda bile denetim altında tutulamaz. Yasama organı üyeleri siyasi partiler tarafından seçilmektedir; bu partiler ise büyük oranda özel kapitalistler tarafından finanse edilmekte ya da onlardan etkilenmektedir. Yani özel kapitalistler, seçmenler ile seçilenleri birbirinden ayırır. Sonuçta halkın temsilcileri, nüfusun olanakları kısıtlı bölümünün çıkarlarını yeterince korumazlar. Ayrıca, özel kapitalistler, mevcut koşullar altında, temel enformasyon kaynaklarını doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ederler: Basın, radyo, eğitim. Bu nedenle, birey-vatandaş için nesnel sonuçlara ulaşmak ve siyasi haklarını zekice kullanmak son derece zor, hatta genellikle neredeyse olanaksızdır.

Demek ki, sermayenin özel mülkiyetine dayanan bir ekonominin baskın niteliği iki ana ilke tarafından belirlenir: Birincisi; üretim araçları (sermaye) özel mülk sahiplerinin elindedir ve sahipleri bunları istedikleri gibi kullanırlar. İkincisi, iş akdi serbesttir. Elbette, bu bağlamda, saf bir kapitalist toplum yoktur. Altını çizmek gerekir ki, işçiler, uzun ve şiddetli bir siyasi mücadele sonucunda, belli işçi kategorileri için daha gelişmiş bir “serbest iş akdi” elde etmeyi başarmıştır. Fakat bir bütün olarak ele alındığında, günümüz ekonomisi “saf” kapitalizmden pek de farklı değildir. Üretim fayda için değil, kâr için sürdürülür. Çalışabilecek durumda olan ve bunu isteyen herkesin her zaman iş bulabilmesi mümkün değildir; hemen her zaman bir “işsizler ordusu” vardır. İşçi devamlı işini kaybetme korkusu içindedir. İşsiz ve düşük ücretli işçiler kârlı bir piyasa oluşturmadıkları için, tüketim mallarının üretimi düşer ve sonuçta büyük bir sıkıntı doğar. Teknolojik ilerleme, genellikle, herkesin çalışma yükünü hafifletmeden çok, daha fazla işsizlikle sonuçlanır. Kapitalistler arasındaki rekabetle bağlantılı olarak, kâr dürtüsü, sermaye birikimi ve kullanımında dengesizliğe yol açar ki, giderek daha da şiddetlenen bunalımların nedeni budur. Sınırsız rekabet, büyük ölçüde emek israfına ve daha önce belirttiğim gibi, bireylerde toplumsal bilinç tahribine neden olur.

Ben, bireylerdeki bu tahribatı kapitalizmin en korkunç kötülüğü olarak görüyorum. Tüm eğitim sistemimiz bu kötülükten zarar görüyor. Aşırı abartılmış bir rekabetçi tutum aşılanan öğrenci, gelecekteki meslek yaşamına hazırlık olarak, açgözlüce başarıya tapacak bir biçimde eğitiliyor. Bu büyük kötülükleri saf dışı edecek sadece tek bir yol olduğuna inanıyorum. Bu yol, toplumsal hedeflere yöneltilmiş bir eğitim sisteminin eşlik edeceği sosyalist bir ekonominin kurulmasıdır. Böyle bir ekonomide, üretim araçları topluma aittir ve planlı bir tarzda kullanılır. Üretimi toplumun ihtiyaçlarına göre düzenleyen planlı bir ekonomi, yapılacak işi, bunu yapabilecek herkesin arasında eşit olarak dağıtacak ve her erkek, kadın ve çocuğun geçinmesini garanti edecektir. Bireyin eğitimi ise, günümüz toplumundaki gibi güç ve başarının yüceltilmesi yerine, onun doğuştan yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olmanın yanı sıra, onu diğer insanlara karşı sorumluluk duygusu içinde yetiştirmeye çalışacaktır.

Bununla birlikte, planlı bir ekonominin henüz sosyalizm olmadığının hatırlanması gerekir. Planlı bir ekonomiye, bireyin tümüyle köleleştirilmesi de eşlik edebilir. Sosyalizmin kuruluşu, son derece zor bazı sosyo-ekonomik sorunların çözümünü gerektiriyor: Siyasi ve ekonomik gücün tam olarak merkezileştiği bir durumda, bürokrasinin tüm gücü elinde toplamasına ve kendini beğenmiş bir hale gelmesine nasıl engel olunur? Bireyin hakları nasıl korunur ve böylece, bürokrasinin gücüne karşı, demokratik bir denge nasıl sağlanır? İçinde bulunduğumuz bu geçiş çağında, sosyalizmin amaç ve sorunları hakkında net tutum almak son derece önem taşımaktadır. Mevcut şartlar altında, bu sorunların özgürce ve engellenmeden tartışılması tabu haline geldiğinden, Monthly Review dergisinin yayına başlamasının önemli bir kamu hizmeti olacağı kanısındayım.

Büyük fizikçi Albert Einstein’ın bu yazısı, ABD’de yayınlanan Monthly Review adlı aylık derginin Mayıs 1998 tarihli 50. cilt, 1. sayısından alındı. Yazı, ilk olarak aynı derginin ilk sayısında ilk yazı olarak, 1949’da yayınlanmıştı.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Prometheus - Şubat 12, 2011, 07:50:12 öö

Çok güzel bir yazı, bir çok ayrıntıyıda çok güzel yakalamış. Bu yazıyı saklayacağım.

Teşekkürler sayın skullG.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: scherif - Şubat 17, 2011, 12:15:09 öö
Çok güzel bir yazı.......Teşekkürler sayın skullG.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: bgryn - Nisan 08, 2011, 03:37:43 ös
Kesinlikle arşivlik bir yazı. Teşekkürler..
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Eagle35 - Haziran 24, 2011, 11:24:36 ös
Her satırını tekrar tekrar okuyup,arşivimin vazgeçilmezi olacak bir yazı.Teşekkürler
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Alşah - Haziran 25, 2011, 01:40:24 öö
      Bu güzel yazı için sise teşekkür ederim sayın skullG.
      Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Hacamat - Haziran 25, 2011, 01:57:07 öö
Ben eminim Albert Einstein şu an sağ olsa Sosyalizm de artık çözüm değilmiş... ''Başka bir formül düşünmek'' gerek derdi...
Einstein ne formül düşünürdü acaba... Einstein'a akıl vermek gibi olmasın ama :)
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Genius Loci - Haziran 25, 2011, 02:00:48 öö
Sn. Hacamat,

Aklıma Ulrike Meinhoff'un bir aforizması geldi sizin yazdıklarınızdan sonra "Genießt den Kapitalismus, der Sozialismus wird hart!" :)

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Haziran 25, 2011, 02:09:11 öö
Bu yazı bana Erich Fromm'un "Özgürlükten Kaçış" adlı yapıtını anımsattı.

İnsanlar eskiden, doğa hayatında kendi kendine yeterdi, ve amaçları da az çok belliydi. Bu amaçlar, hemen herkes aynı sınıftan olduğu için, çok fazla kışkırtılmıyordu. İnsan, kendisini bir gruba, aileye, cemiyete ait hissediyordu. Fakat endüstri devrimiyle, insanlar yalnızlaştı, ve insanlar bu yalnızlığı adeta içgüdüsel denecek bir biçimde bertaraf edebilmek için "başarı"ya muhtaç oldular. Tüm bunlar, mutluluk arayışının sonuçlarıydı.

Einstein, "Geriye baktığımızda, şimdi sadece bir masal gibi görünen, bireylerin ya da görece küçük grupların kendi kendilerine yettikleri o dönemler, bir daha geri gelmemek üzere kapandı." diyor.

Aslında Liberalizm de biraz bu gerçekten besleniyor. Evet, o dönemler geri gelmemek üzere kapandı. Bu saatten sonra sosyalizmin kağıt üzerindeki mutluluk teorileri, rekabet ortamını görmüş ve başarıyı tecrübe etmiş bireyler tarafından HAKLI BİR BİÇİMDE engellenir. Yetenekli bir birey, o masal devirlerini, bugüne kıyasla Einstein kadar özlemle anmayacaktır. Tam aksine, başarısız bir birey, o günleri özlemle anacaktır. Einstein kadar başarılı birinin o günleri özlemle anması çelişkisini ise, Einstein'ın işgüzarlığına bağlamak istiyorum. Kendisi acaba planlı bir toplumun planlı eğitiminde bilim adamı olabilecek miydi? Einstein örgün eğitim kurumlarında çuvallamış biriydi. Fakat bir dahiydi ve dehasını özgürlük ortamında kanıtlayabilmiştir. Kağıt üzerinde kurulan bir mutluluk teorisi olan sosyalizm, insanın biyolojik güdülerini hiçbir zaman tam olarak hesaplayabilme başarısında bulunamaz. Einstein bunların sabit olduğunu VARSAYIYOR. Fakat böyle değildir. Böyle olsaydı, zaten bu son derece matematik hazırlanmış teoriler anında başarılı olurdu. Fakat böyle olmamıştır.

Toplum büyüyüp, iş bölümü giriftleştikçe, nüfus arttıkça, insanlar arası etkileşim ve iletişim de artacaktır. Geçmişte köylerde yüzlerle ifade edilen insan kitlelerinin birbirleriyle iletişimleri, bugün artık milyarları bulmuş ve insanın önünde farklı kariyer ve mutluluk merdivenleri açılmıştır.

Yaşamak, yaşayabilmek, o kadar zor bir şey değil. Einstein, insanın sabit genetik özelliklerce belirlenen özelliklerinden bunu anlıyorsa çözüm çok basit. Her insana bir barınak verilir. İşinden olmayı kafasına takıyor ve işini kaybetmekten korkuyorsa, her insana karnını doyuracak, hatta karnını biraz daha fazla doyurup obez olacak kadar gıda verilir ve olay biter.

Sscb zaten yıllardır bunu yapmıştır, fakat insanın o sabit denilen özellikleri bunlarla kelimenin tam anlamıyla "mutlu" olamamıştır. Neden? Çünkü insan, kağıt üzerinde matematiksel bir formülle ifade edilebilecek bir varlık değildir. Einstein ve Einstein gibi düşünenlerin önce bunu bilmesi gereklidir. Yok efendim öyle değil diyorsanız, barınak ve gıda ihtiyacı karşılanmış bireylerin neden daha fazlasını istediğini kendinize sormanız gerekir. Veya bunu doğrudan kendiniz için sorun. Acaba siz, tüm "BİYOLOJİK VE GENETİK" sabitlerinizin karşılandığı o barınak ve gıda ihtiyacı sonrasında "tamam artık oldu, huzur geldi" diyebilir misiniz? Ben kendi adıma konuşayım: diyemem, diyemem ve diyemem. SSCB'de yıllarca insanların barınak ve gıda ihtiyacı karşılandı, peki neden bu sistem yıkıldı? Çünkü insanın biyolojik ve genetik özellikleri hiçbir zaman hesaplanabilir şeyler değildir. Daha beynin fonksiyonları tam olarak bilinemezken, insanın tinsel ihtiyaçlarını kim, hangi cüretle hesaplanabilir görebilir? Einstein, formüller dünyası olan fizikten geldiğinden olacak, insanı da hesaplanabilir bir aygıt, bir doğa yasası olarak görüyor.

Einstein, kapitalist dünyada rekabet içinde yaşayan insan için şöyle diyor "yaşamın o saf, basit ve yalın güzellikleri ellerinden alınmış hissediyorlar." Acaba nedir bu yaşamın o saf , basit ve yalın güzellikleri, acaba burada bu yazıyı arşivleyeceğini söyleyen arkadaşlar, bu şeylerden biraz olsun bahsedebilir mi? :) Yaşamın o saf ve basit güzelliklerini bir sayın bakalım. Bu güzelliklerin bugünkü kapitalist dünya özgürlüğünde kesinlikle ulaşılabilir olduğunu (tabi gerçekten SAF , BASİT ve YALIN iseler!!!) iddia ediyorum.

Yine, bu forumda "Sen kim oluyorsun da Einstein'ı eleştiriyorsun" diyecek olanlar olabilir. Ben Einstein'ı eleştirmekten ziyade, Adam Smith'i onaylıyorum. Yani bu konudaki pusulam Adam Smith'dir. Adam Smith, "insan" denen varlığı, Einstein'dan daha iyi anlamıştır. Arkamda Adam Smith vardır. Buyrun Adam Smith ne demiş bakalım;


"Dünyadaki bütün bu hırgür, bu keşmekeş neye hizmet ediyor? Para hırsıyla canımızı dişimize takmış, zenginlik, iktidar ve mükemmellik peşinde koşuyoruz; bu koşunun sonunda ne bekliyor bizi? Doğanın gereklerini mi yerine getirmeye çalışıyoruz? En yoksul işçinin yevmiyesi bile doğanın gereklerini karşılamaya yeter. Öyleyse daha iyi şartlarda yaşamak adını verdiğimiz o yüce amacın nasıl bir yararı var bize?

Şu yararı var: bütün bu koşuşturmanın sonucunda gözlemlendiğimizi, ilgilenildiğimizi, bize sempatiyle, beğeniyle ve takdirle bakıldığını hissederiz. Zengin adam servetinin keyfini sürer çünkü aslında o servet dünyanın ilgisini ve beğenisini de beraberinde getirmektedir. Tam aksine yoksul adam yoksulluğundan utanç duyar çünkü o yoksulluk onu insanlığın görüş alanının dışına itmiştir.Bizimle ilgilenilmediği hissi, insan doğasının en ateşli isteklerine bile ket vuran bir histir. Yoksul adam evden işe, işten eve gidip gelirken kimse onu farketmez. Dışarıda kalabalığın içinde yürümesi yada hiç dışarı çıkmadan kendi ininde yaşaması hiçbir şeyi değiştirmez: her iki durumda da aynı silikliğin ve görünmezliğin içindedir. Oysa rütbeli ve haysiyetli adam bütün dünyanın gözleri önündedir. Herkes ona bakmaya can atar. Davranışları kamuoyunun ilgi odağıdır. Her lafı, her hareketi ilgiyle karşılanır."

The Theory of Moral Sentiments - 1759

Şimdi ne var bu Adam Smith de diyebilirsiniz. Şu var; sizin yalın, basit, ve saf diye arzuladığınız şeyler, aslında hiç de yalın, hiç de basit, hiç de saf şeyler değil.

O soruyu burada yazanlar kendisine sorsun. Saf, basit ve yalın güzellikler olarak insanlar nelerden mahrummuş ve bunlar nelermiş biz öğrenelim.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Haziran 25, 2011, 02:30:03 öö
Bilişsel hafızamda, konuyla doğrudan alakalı olarak güzel bir yer edinmiş bir hatırlatma:

"gerçeği bilimin tarifiyle sınırlamak doğru mu? Heidegger Sartre gibi düşünürlere göre "bilgi ve bilgiden türeyen şeyler insan yaşamının değerinin belirlenmesi için kriter değildir. önemli olan insanın niçin varolduğunu anlamaktır. Varlığın anlamını bulduğumuzda yaşamın kendisini de çözmüş oluruz" dediklerinde onlar da birer mistik olarak görülüp "varoluşculuk"ta bir mistik inanış olarak kabul edilmemiş miydi? "

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,7616.msg56479.html#msg56479 (http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,7616.msg56479.html#msg56479)

Yani Sayın SkullG de pusulama katkı sağlıyor.  İnsan, tanımlanamaz. :)

Saygılar.
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Prometheus - Haziran 25, 2011, 07:07:08 öö
Alıntı
“Aslında Liberalizm de biraz bu gerçekten besleniyor. Evet, o dönemler geri gelmemek üzere kapandı. Bu saatten sonra sosyalizmin kağıt üzerindeki mutluluk teorileri, rekabet ortamını görmüş ve başarıyı tecrübe etmiş bireyler tarafından HAKLI BİR BİÇİMDE engellenir.  “
Hangi başarı? Para kazanmak, iktidar sahibi olmak mı? Bu başarımı sizce? Bu gün gelir seviyesi yüksek toplumlarda yeni inanç sistemleri aranılmaktadır. Dikkat ederseniz bilgelere olan özen ve bunlarla ilgili kitaplar(New age) son zamanlarda artmıştır. Hatta Dan Brown'ın romanlarınıda buna dahil edebiliriz. Bu gün mutsuz olduğunu, yalnız olduğunu söyleyen doğuda ki değil batıda ki uygar, refah insanlardır.  Para kazanmak, kariyer sahibi olmak insanı mutlu etmiyor sayın Popperist. Kaldı ki artık bir çok kişi buna başarı demiyor zaten. Siz diyebilirsiniz, sizin Einsteinden daha çok çalışan bir beyniniz ve bilgi birikiminiz var. Ayrıca aşağıdaki yazı size ait;
"Dünyadaki bütün bu hırgür, bu keşmekeş neye hizmet ediyor? Para hırsıyla canımızı dişimize takmış, zenginlik, iktidar ve mükemmellik peşinde koşuyoruz; bu koşunun sonunda ne bekliyor bizi?

Alıntı
“Yetenekli bir birey, o masal devirlerini, bugüne kıyasla Einstein kadar özlemle anmayacaktır. Tam aksine, başarısız bir birey, o günleri özlemle anacaktır. “
Bu söylediğiniz mi doğru yoksa şu kaynayan kurbağa hikayesi mi? Yüzyıllarca yapılan çalışmların sonucunda edililen bilgiler sanırım sizin seviyenize ulaşamamış

Alıntı
“Einstein kadar başarılı birinin o günleri özlemle anması çelişkisini ise, Einstein'ın işgüzarlığına bağlamak istiyorum. Kendisi acaba planlı bir toplumun planlı eğitiminde bilim adamı olabilecek miydi? Einstein örgün eğitim kurumlarında çuvallamış biriydi.”
Eh ne denebilir ki, Einstein'i de işgüzar yaptınız, bakalım karşınızda kim durabilecek bundan sonra. Einstein planlı ve bilgili bir toplumda olsaydı bu günkü sistemlere benzer şekilde belki de özel bir eğitim alıp belkide daha erken daha çok şey başarabilecekti. Kaldı ki işini bitiremediğini hepimiz biliyoruz, kendisi de söylüyor.

Alıntı
“Fakat bir dahiydi ve dehasını özgürlük ortamında kanıtlayabilmiştir. “
Pes artık dediğim nokta. 2. dünya savaşında Almanya'da bir Yahudinin özgürlüğünü söylemek, temel almak nasıl bir mantıktır? Nasıl bir bilgidir? Nasıl bir yapıdır? Ne diyeceğimi şaşrıdım artık.


Alıntı
“Kağıt üzerinde kurulan bir mutluluk teorisi olan sosyalizm, insanın biyolojik güdülerini hiçbir zaman tam olarak hesaplayabilme başarısında bulunamaz. “
:) Buna gülerim işte, Komünizmi bilmediğiniz belli oldu, komünizm ne Karl Marks ne de bir başkası tarafından kurgulanmadı. O zaten vardı. Tıpkı arkeologların kemikleri, tabletleri bulması gibi bulundu sadece. İnsanlık daha önce hem teknolojik olarak yetersizliğinden, hemde iletişimin yavaşlığından dolayı komünizmi tam olarak yeryüzüne getiremedi. Zaten Birkaç ülkede komünizm olmaz diye yüzyıllar öncesinden söylenmişti. Nedense kapitalistler, Liberaller bunu es geçer veya bilmezler. Komünizm gelecekte istenmese bile gelecektir. Çünkü dialektikte başka alternatifi yoktur. Bu günkü liberalizm ve bir çoğu bu dialektiğin içinde olacağı, aşamaları zaten daha önceden söylenmişti. Bunları sizin kabul edip etmemeniz bir şeyi değiştirmeyecektir. Veya benimde kabul edip etmemem süreci değiştirmeyecektir.
Biyolojik güdüler, rekabetsiz, çıkarsız ve kaygısız ortamlarda daha çok ortaya çıkar. Psikoloji ile ilgili ders isterseniz bu konuda yardımcı olabilirim çünkü en sevdiğim konulardan birisidir.
Lütfen tam tersi ve mesnetsiz şeyleri gerçekmiş gibi söyleyip üstüne bina kurmayınız. Komünizmi kötüde olsa yaşayan Sovyetler birliği teknoloji de, sanatta ve sporda bütün dünyayı geride bırakmıştır. Yaşınızı bilemiyorum ama, bir 20-30 yıl öncesini araştırın göreceksiniz.
Ünlü bir bilgine sormuşlar, Dünyada nerede yaşamak isterdiniz? diye. Demiş ki; Gençliğimde amerikada, ihtiyarlığımda Sovyetler birliğinde.
Bu gün dünyada yaşamanın en zor olduğu ülke amerikadır. Her ne kadar yüksek gökdelenlerin etkisinden sersemlemiş ve ağızları yıllardır kapanmayan cahiller amerikayı fırsatlar ülkesi olarak görselerde durum budur, açıklamak kolaydır.

Alıntı
“Geçmişte köylerde yüzlerle ifade edilen insan kitlelerinin birbirleriyle iletişimleri, bugün artık milyarları bulmuş ve insanın önünde farklı kariyer ve mutluluk merdivenleri açılmıştır. “

Sanırım sayın Popperist benim daha önce yazdıklarımdan hiçbir ders çıkarmamış. İnsanın çevresindeki insanları algılaması belli bir sayıdan sonra başkalaşır. Bunu bilimsel olarak geçenlerde bir yazımda göstermiştim. Bir topluluk 100-150 kişiyi geçince insanların ötekileştiği, kavramsal hale geldiği görülmektedir. Sizin sürekli görüştüğünüz kaç kişi var? Dünya milyarlarca insan ile dolu diye sizde milyarlarca insanı tanıyor mu oluyorsunuz?
İşin en kötüsü kariyer diye uyduruk bir şeyi mutlulukla yanyana yazmanız. Kariyer robot yetiştirme amaçlı uydurulmuş, saatlerini maaş karşılığı satan mutsuz insanlar yaratır. Asla kabul edilemez.

Alıntı
“Yaşamak, yaşayabilmek, o kadar zor bir şey değil. Einstein, insanın sabit genetik özelliklerce belirlenen özelliklerinden bunu anlıyorsa çözüm çok basit. Her insana bir barınak verilir. İşinden olmayı kafasına takıyor ve işini kaybetmekten korkuyorsa, her insana karnını doyuracak, hatta karnını biraz daha fazla doyurup obez olacak kadar gıda verilir ve olay biter.  “

Güldüm:) Demek binlerce yıldır boşuna düşünüp o kadar söz üretmişler. Nasıl oldu da bu çözümü akıl edemediler? Bende Descartesi adam sanırdım, Karl marks'a ve diğer bütün filazof, dahi, düşünür, ekonomist varsa hepsine "aşk olsun" diyorum. “Bu kadar basit” bir şeyi niye düşünemediniz?
Evet sayın Popperist, insanlara sadece bunun garantisini verin yeter. Ama bunu yaparken, herkese eşit davranın. Kimseyi ayırmayın ki gelecekte bu düzen kapitalistler, açgözlüler, aptallar, korkaklar tarafından bozulmasın, birileri parasıyla daha iyi eğitim almasınlar, daha sağlıklı ortamlarda yaşamasınlar, insanları mal için, güç için kandırmasınlar, kim ne alıyorsa diğeri de o kadarını alsın. Herkes eşit konforda yaşasın. Birisi ne kadar çalışıyorsa diğeride o kadar çalışsın, günde 2 saat falan yeterli olur bu şekilde yaşanırsa, hem insanlar çocuklarına daha çok vakit ayırırlar, bahçeyle, kitap okumayla hatta araştırmayla, bilimle daha çok uğraşabilirler.
Gerçi buna komünizm deniyor ama siz onu boşverin.

Alıntı
“Sscb zaten yıllardır bunu yapmıştır, “
Asla ve kesinlikle böyle bir şey yok. Liberallerin, dincilerin, kapitalistlerin(gerçi hepsi aynı ama kimse dışarıda saymasın kendini diye yazdım) bunu kullanmalarına izin veremem. Yok öyle bir şey. Bende Rusya'da yaşadım, köyünde bile kaldım. Ssbc de sınıfa dayalı komünizm vardı. Komünizm de sınıf olmaz oysa. Üstelik komünizm tek bir ülkede olmaz, bütün dünyada olabilir

Alıntı
“fakat insanın o sabit denilen özellikleri bunlarla kelimenin tam anlamıyla "mutlu" olamamıştır. Neden? Çünkü insan, kağıt üzerinde matematiksel bir formülle ifade edilebilecek bir varlık değildir. “
Hayır, Rusyanın yarısından çoğu komünizme dönmeyi istemektedir hala. Maalesef bu da yanlış bir söz. Ayrıca Liberalizm tabletlere mi yazıl dı?

Alıntı
“Einstein ve Einstein gibi düşünenlerin önce bunu bilmesi gereklidir. Yok efendim öyle değil diyorsanız, barınak ve gıda ihtiyacı karşılanmış bireylerin neden daha fazlasını istediğini kendinize sormanız gerekir. “
Dahi ama düşünemiyor işte cahil ne yapsın.
İhtiyaçları karşılanmış bireylerin daha fazlasını istemem gibi bir durumu olamayacağı gibi(eşit paylaşıldıkça tabiki) Şişirilmiş tv ve gazete haberleri, reklamları, filmleri ve şovları maalesef kapitalistlerin elindedir. Ve liberalizm reklamsız yapamaz, mal satamazsa olmaz. Bu gün kimin telefonu 10-15 senelik? Sizin sayın Popperist telefonunuz kaç senelik? Kimin evinde hala CRT televizyonlar var? Neden arabamızı eskimediği halde değiştiririz? Mecbur olduğumuz işlenmiştir beynimize de ondan. Ben iyi bir arabaya binmek zorundayım çünkü iş alabilmem buna bağlı. Sistem(Liberalizm) bizi kendisine mecbur bırakıyor. tayyip komünist demeyin lütfen.

Alıntı
“SSCB'de yıllarca insanların barınak ve gıda ihtiyacı karşılandı, peki neden bu sistem yıkıldı? “
Çünkü dışarıda komünizm yoktu, vahşi acımasız bir dünya vardı ve içerideki güçlerde açgözlüydü. Rusyanın bu gün sahip olduğu altyapı dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ancak orada gösterişte yoktur. Televizyonun yaygınlaşması, özentileride beraberinde getirmiştir.
Neyse bunu fazla uzatmayalım, lüks içinde yaşamıyoruz gibi aptalca bir kaygıya kapıldılar.

Alıntı
“Einstein, kapitalist dünyada rekabet içinde yaşayan insan için şöyle diyor "yaşamın o saf, basit ve yalın güzellikleri ellerinden alınmış hissediyorlar." Acaba nedir bu yaşamın o saf , basit ve yalın güzellikleri, acaba burada bu yazıyı arşivleyeceğini söyleyen arkadaşlar, bu şeylerden biraz olsun bahsedebilir mi? Yaşamın o saf ve basit güzelliklerini bir sayın bakalım. Bu güzelliklerin bugünkü kapitalist dünya özgürlüğünde kesinlikle ulaşılabilir olduğunu (tabi gerçekten SAF , BASİT ve YALIN iseler!!!) iddia ediyorum. “
Siz iddia edin sayın Popperist, bu en çok sevdiğim konu. Günlerce ballandıra ballandıra size bunu anlatabilirim. Çok uzun ve zevkli olacağı için bunu ayrı bir yere koyuyorum. Ama şu alttaki yazınız bunla çelişmiyor mu?
"Dünyadaki bütün bu hırgür, bu keşmekeş neye hizmet ediyor? Para hırsıyla canımızı dişimize takmış, zenginlik, iktidar ve mükemmellik peşinde koşuyoruz; bu koşunun sonunda ne bekliyor bizi?
Bir karar verseniz iyi olur, şu an kötü mü yaşıyoruz? Yada bu yazı yalan mı?

Alıntı
"Dünyadaki bütün bu hırgür, bu keşmekeş neye hizmet ediyor? Para hırsıyla canımızı dişimize takmış, zenginlik, iktidar ve mükemmellik peşinde koşuyoruz; bu koşunun sonunda ne bekliyor bizi? Doğanın gereklerini mi yerine getirmeye çalışıyoruz? En yoksul işçinin yevmiyesi bile doğanın gereklerini karşılamaya yeter. Öyleyse daha iyi şartlarda yaşamak adını verdiğimiz o yüce amacın nasıl bir yararı var bize?

Şu yararı var: bütün bu koşuşturmanın sonucunda gözlemlendiğimizi, ilgilenildiğimizi, bize sempatiyle, beğeniyle ve takdirle bakıldığını hissederiz. Zengin adam servetinin keyfini sürer çünkü aslında o servet dünyanın ilgisini ve beğenisini de beraberinde getirmektedir. Tam aksine yoksul adam yoksulluğundan utanç duyar çünkü o yoksulluk onu insanlığın görüş alanının dışına itmiştir.Bizimle ilgilenilmediği hissi, insan doğasının en ateşli isteklerine bile ket vuran bir histir. Yoksul adam evden işe, işten eve gidip gelirken kimse onu farketmez. Dışarıda kalabalığın içinde yürümesi yada hiç dışarı çıkmadan kendi ininde yaşaması hiçbir şeyi değiştirmez: her iki durumda da aynı silikliğin ve görünmezliğin içindedir. Oysa rütbeli ve haysiyetli adam bütün dünyanın gözleri önündedir. Herkes ona bakmaya can atar. Davranışları kamuoyunun ilgi odağıdır. Her lafı, her hareketi ilgiyle karşılanır." “

Evet bize kariyeri anlatırlarsa kariyeri düşünürüz. Zengin olmak mutlu olmanın tek şartıdır derlerse zengin olmaya çalışırız. Uygarlığa ait 7 yalanı buraya yakında aktarırım.
Sayın Alşah ve Sayın ADAM acaba bize 60'lı 70'li yıllar hakkında neler anlatabilirler? Acaba o yıllar ile günümüz karşılaştırıldığında hangisi daha güzel geliyor? O yıllar sözüm ona yokluk yıllarıydı. Neyse onlar anlatırlarsa daha iyi olur.
Bir resim görmüştüm, sanırım Filistinli bir kız çocuğuna aitti. Bir bacağı yoktu, seksek oynuyordu ve gülüyordu. İnsan içindeki şartlara uyum sağlamakta bence mükemmeldir. Özellikle çocukları incelerseniz, her ortama inanılmaz bir uyum gösterirler. Eşim küçüklüğünü köyde ninesiyle birlikte geçirmiş genelde aç olurlarmış, her gün ekmek alabilmek için tavukların yumurtlamasını beklerlermiş. Yemek yapabilmek için ot toplar kafalarınca karıştırıp yemek yaparlarmış. Ama o yıllarını anlatırken gözleri dolar, “Hayatımın en güzel, en mutlu yıllarıydı. Şehire, gelmek istemezdim, geleceğime yakın zamanlarda kabuslar görmeye başlardım” diye anlatır. Benimde çocukluk dönemlerimde ailem zorluklar çekti evimizde televizyon yoktu, geceleri kahvehanenin penceresinden seyrederdim, sesini de duyamazdım haliyle. Ailem buna üzüldüğü için eve zorla da olsa televizyon aldı. En güzel yıllarımdı o yıllar.
İnsana uyduruk değerleri yaşı ilerledikçe veririz. Çocuklar için kariyer hiçbir şeydir. Hijyen aptallıktır ama bize dayatırlar. Süt berbat bir besindir ama çocuklarımıza içiririz. Neden? Çünkü doğruları bilmiyoruz, bu günkü değerlerimizi biz yaratmadık, liberalizm ve kapitalizm yarattı. Reklamlarla, iğrenç değerlerle kafamızı bulandırdı. Sanal olan şeyleri gerçek, gerçek olan insanları da sanal yaptı. Dizilerdeki hayatı özenir olduk, lüks arabaların farları gözlerimizi aldı. Kandırıldık.
Aptal Adam Smith'in düşünceleri çok eskilerde kaldı. Tıpkı o güzelim erdemlerimiz ve en doğal değerlerimizle birlikte. Bundan 30 yıl önce İstanbul'u geceleri elinde sadece düdükle bekçiler korurdu. Bunu ben değil yabancı bir gazete yazıyor.
Artık paraya tapar olduk, para sahibi isen saygın insansındır. Yoksulsan kimse değer vermez. Güç sahibi isen bir sürü dostun olur, değilsen yatacak yerin yoktur. Kıyafetin marka olmalıdır, telefonun eski püskü birşeyse alay konusu olabilirsin. Evinde LCD televizyonun yoksa ayıptır. Eskiden ayıplarımız başkaydı. Eskiden insanların yüzü kızarırdı, itham altında kalmak bile çok üzücüydü.
Ne acı değil mi? Şimdi ben kalkıp bunları anlatmak zorunda kalıyorum. Sanki kimse bilmiyor. Hayır, herkes biliyor ama bazılarımız suyun kaynadığını farkedemiyor(Kaynayan Kurbağa).

Merak etmeyin sayın Popperist, asıl yazacaklarım bu kadar değil. Henüz size cevap vermedim. Çünkü atomu parçalamak daha kolay.


Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Haziran 25, 2011, 11:10:11 öö
Sayın Prometheus bana cevap vermediğini söylüyor. Bilakis, tam da umduğum, beklediğim, ve savunma olarak her sosyalistten duyduğum klasik bir cevabı vermiştir.

Önce kafamda hemen kurduğum şu hikayeye bir bakalım.

Küçük nüfuslu bir köy düşünün. İnsanların rutin işleri var. İnsanlar yıllardır, nesillerce birbirini tanıyor. Hemen hemen zevklerinde ve mutluluklarında eşitler. Veya, malı mülkü çok olanın hayatı yaşama biçimiyle, malı görece daha az olanın hayatı yaşama biçimi ve aldığı zevk, huzur seviyesinde anlamlı bir fark yok. Yani herkes hemen hemen aynı, eşit bir şekilde mutlu, huzurlu yaşıyor olsun.

Sonra bu köy sakinlerinden birinin canı sıkılsın. Diğer insanlar mutlu ve huzurluyken, o da onlar kadar mutlu ve huzurlu. Fakat insan içindeki merak, arzu, ve değişiklik ypma isteği gibi gayet doğal ve insani güdüler, bu insanı farklı şeyler yapmaya götürsün. Bu insan, gitsin, elindekilerle örneğin çarşıdan bir kitap alsın. Gençliğini diğer köy insanlarıyla birlikte huzurlu ve mutlu geçirirken, biraz da okusun bu adam. İnce zevkler edinsin. Merak etsin. Bu köyde daha başka ne yapılabilir, boş zamanlar daha nasıl iyi bir şekilde değerlendirilir diye merak etmek, bu insanın hobisi olsun. Ve kitaplardan, kendisi dışındaki köy topluluklarının varlığını, yabancıları, onların yaşam şekillerini öğrensin, ve her ne kadar mutlu olunsa da, daha da mutlu ve yetkin olabilmek için insanın dünyada yapacağı daha başka şeyler olup olmadığını araştırsın.

Sonra bu adam, yılın belirli bir zamanını kumsalı, denizi, sahili olan bir başka köyde başka arkadaşlıklar kurarak ve iletişime geçerek, eğlenerek yaşamak istesin ve yılın bir döneminde bunu yapabilmek için kenara koyduğu malı biriktirsin, biraz tasarruf etsin. Sonra bu naif hayalini başarsın bu insan. Biriktirdikleriyle, yılın belirli bir zamanı gezmiş, yeni insanlar ve yeni meşgaleler tanımış biri olarak köyüne gelsin. Oradaki insanların bazılarının buradinsanların içtiği içkiden daha farklı bir içki içtiğini gözlemlesin ve oradaki içkiyi kendi köyüne, kendi köyünün mallarını da diğer köye götürerek bir nevi ticarete başlasın. Bu insan aracılığıyla iki komunşte birbirinden haberdar olsun ve artık uzman olan bu adam, daha farklı yaşamaya, daha çok aktiviteyle yaşamaya başlasın.

Yani artık diğer hemşerilerinin yaptıklarından daha fazla şey yaparak mutlu olmaya çalışsın.

Sayın Prometheus, işte bu çeşit adamları eleştiriyor. Aslında Sayın Prometheus değil, çoğu sosyalist bu adamı eleştiriyor. "Hayatta mutluluğu kendi başına arayan" bu insana, muhtemel diğer hemşerilerinin aklını çeldiği, onlardan daha mutlu yaşadığı için diğer hemşerilerini huzursuzlandırdığı. Diğer aile çocuklarının bu adamın çocuklarının lüksünü görerek daha fazlasını kendi ailelerinden istettiği için aslında hiç de kötü bir niyeti olmayan bu insan adeta şeytanlaştırılır. Yani Sayın Prometheus'un tabiriyle bu insan "açgözlüdür", diğer insanların da arabasını değiştirmesini kışkırtan bir "beyin yıkayıcıdır", rusların kendilerini "lüks içinde yaşamıyor olduklarını düşündürten" bir şeytani unsurdur. Halbuki hikayenin başından beri gözlemlediğimiz üzere, bu insan sadece kendi mutluluğu ve kendi meşgalesi için yaşamaktadır. Asıl sorun, kendileri mutlu ve huzurlu oldukları halde, kendilerinden daha farklı bir biçimde yaşayan, bu yaşamı kazanmak için de zamanında diğerleri rutin hayatına devam ederken çalışmış çabalamış bu insanı çekemeyen köy ahalisidir.

O BASİT, YALIN VE SAF güzellikler hala köy ahalisinin elindedir. Hala eskisi gibi yaşayabilirler. Ama artık bir şeyler değişmiştir; bazı insanlar çalışıp çabaladığında, daha farklı "basitlik, yalınlık ve saflıkları" yaşayabilmektedirler. Hayır!!! Bu adama izin verilmemelidir, çünkü diğerlerinin aklını çelmektedir.

Sayın Prometheus sürekli şöyle şeyler söylüyor. Ben eğer insanın abit bir biyolojik özelliği varsa ve bu tatmin edilmek isteniyorsa barınak ve gıda ihtiyaçları rutin sağlansın yeter, bunu kabul eder misiniz? diye sormuştum. Kendisinin verdiği cevap, işte benim beklediğim, umduğum bir cevaptır;

Alıntı
"Evet sayın Popperist, insanlara sadece bunun garantisini verin yeter. Ama bunu yaparken, herkese eşit davranın. Kimseyi ayırmayın ki gelecekte bu düzen kapitalistler, açgözlüler, aptallar, korkaklar tarafından bozulmasın, birileri parasıyla daha iyi eğitim almasınlar, daha sağlıklı ortamlarda yaşamasınlar, insanları mal için, güç için kandırmasınlar, kim ne alıyorsa diğeri de o kadarını alsın. Herkes eşit konforda yaşasın. Birisi ne kadar çalışıyorsa diğeride o kadar çalışsın, günde 2 saat falan yeterli olur bu şekilde yaşanırsa, hem insanlar çocuklarına daha çok vakit ayırırlar, bahçeyle, kitap okumayla hatta araştırmayla, bilimle daha çok uğraşabilirler.
Gerçi buna komünizm deniyor ama siz onu boşverin."

:)

Dikkat edin, Sayın Prometheus, insanın mutlu ve huzurlu olabilmesi için, herkesin ama herkesin eşit seviyede yaşaması gerektiğini iddia ediyor. Bu ne demektir? Bu günde iki saatten fazla çalışıp diğer köylerdeki zevki tatmış ve bunun ticaretini yapmış adam da bizim seviyemize insin, böyle şeyler yapmasın demektir. E hani insan ihtiyaçlarının genetik özellikle belirlenmiş olduğunu iddia eden Einstein'ın düşüncesi nerede? Nerede o gizemli formülünüz? Neden çalışan çabalayan bir insan sizden daha iyi yaşama hakkına kavuşmasın? Herkes eşit konforda yaşasınmış. E yaşayabiliyorsa yaşasın. Ben sizin konforunuzda mutlu olamazsam daha iyi bir konfor arama ve bunu başarma çabamda bana düşman kesilecekseniz, bu kapitalizmin değil, haset ve kıskançlık dolu bir insanın sorunudur. Algılar algılar algılar diyorsunuz. Kapitalizm, çağın insanının arzularını ve amaçlarını etkiliyor diyorsunuz. E etkilenmeyin anacım. Siz otokontrolü olan insanlar değil misiniz? Nedir dün barınak ve gıdayla sizi mutlu ederken bugün mutsuz eden şey? Ben söyleyeyim; çalışan çabalayan insanın daha konforlu yaşaması.

 E hani siz "BASİTLİK, YALINLIK VE SAFLIK" aşıklarıydınız? Neden LÜKS'ü yaşayan birilerini görünce, huzursuzlanıp, o basitlik, yalınlık ve saflık dünyanızda rahatsız oluyorsunuz? Neden ruslar lüksü arzulamaya başladılar? Neden Kapitalizmden bu kadar şikayet eden bir kitle varken, neden kimse bir köy evine yerleşip mutlu huzurlu ve ucuz yaşamanın derdine düşmüyor?

Çünkü istenilen şey kesinlikle basitlik yalınlık ve saflık değil. İstenene şey, etrafta başarılı insanların, kariyerini, işini seven insanların olmaması. O arzulanana basitlik, yalınlık ve saflığa kapitalizmin geniş alanlarında hala yer vardır. Ama kapitalizmde, ne yazık ki, hem günde iki saat çalışmak isteyip, hem de aynı zamanda günde 8 saat çalışan insanın konfounda yaşamak istemek gibi cıvık cıvık, kokuşmuş bir talebe yer yoktur. Ben buradan, sosyalistlerin önce kendi çekememe dürtülerine gem vurmada başarısız olduklarını anlıyorum.

Önce kendi içinizdeki savaşı kazanın, ve sonra Rousseau'nun "doğa hali" ortamında mutlu olabilirsiniz. Ama hem saflık ve basitlik isteyip, hem de hala milletin yatına katına imrenmek.. İşte bunun adı "insan basitlik, saflık ve yalınlıkta değil, lükste mutlu olur"dur.

Kapitalizm, basitlikten, yalınlıktan ve saflıktan haz etmeyen insanların kurdukları bir sistemdir. Bu sistemde hala basitlikten yana olan Einstein gibileri varsa, isteyen basit yaşayabilir. Ama bu insanların aynı anda başkalarının daha lüks bir konforda yaşamasını istemesi, neresinden bakarsanız bakın bir çelişkidir. Ve işte bu yüzden, ADAM SMITH insanı, Einstein'dan daha iyi anlamıştır. Adam Smith, insanın kariyer arzusuna daima saygı duymuş, Einstein gibi "insan aslında basitlik yalınlık ve saflık istiyor" yalanına taviz vermemiştir.

Ben hala böyle insanlara saygı duymam gerektiğini, Sayın Prometheus'un yazılarından anlıyorum. Teşekkürler Sayın Prometheus, bir kez daha doğrulandım. :)

Saygılar
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Prometheus - Haziran 30, 2011, 09:43:15 ös
Hala başkalarını yerine düşünüp hala kendi dilediğiniz sonuçları çıkarıyorsunuz. Ne diyebilirim ki?
Bu sitede bundan sonraki yazım şeklim değişecek. Öncelikle bunu belirteyim.

Sayın Popperist, istediğiniz köyü kuruyorsunuz ve içindeki herkesi o yarattığınız adamın yanında odun gibi bir şey düşünüyorsunuz sanırım. Neden? Hangi komünist, insanlar aptaldır diyor?

Sizin konfor anlayışınız, farklı olabilecek hayat tarzından, anladığınız nedense sadece ekonomik. Siz para üzerine hayal kurmanın dışına çıkamıyor musunuz?

Günde 2 saat çalışmaktan kastımı bile anlayamamışsınız. Bu gün, insanın 2 saat çalışması istediklerini karşılamaya yeterlidir. Sonrasını çocuklarına, çevresine, bilgiye, erdemlere, topluma yeni neler katabilirim diye düşünmeye ve çalışmaya, şu komşu köydeki dostlarını ziyarete ve hediyeler götürmeye ayıracaktır.
Bir insanın mecburen çalışması ile yetenekleri ve arzuları doğrultusunda çalışması arasında dünya kadar fark vardır.
Sanırım siz çalışmak deyince aklınıza paradan(kapitalist düşüncenin ürünü) başka bir şey gelmiyor.

Bu gün yeryüzü kaynakları adil bir şekilde dağıtılırsa 20 milyar insanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitededir. Komünizm bunu bildiği için iddiasında tutarlıdır. Bu yüzden Einstein gibi bir zeka da tasdik etmiştir.
Sadece tayyuip erdoğan'ın mal varlığı için söylenen rakam 7 milyar dolardır. Bu para yolsuzluklara göz yumarak kazanılmıştır, demek ki yolsuzluk çok çok daha büyük. Bu gün dünyanın %5'i dünya kaynaklarının %80'ine sahiptir. Düşünü ki 2-3 yıllık, zengin Rus iş adamı ingiltere de yüzlerce trilyona futbol takımı alabildi. Eskileri siz düşünün artık. Kimlerin ne kadar gücü olduğunu sanırım bilmiyorsunuz? Sadece bir kaç aile için telaffuz edilen rakam 6 trilyon dolardır.

Ruslar lükse ihtiyaç duydukları için demedim, maalesef onuda kaçırmışsınız. Onlara dürtülen sahte lükse kapıldılar. reklamlara, hollywood tarzı filmlerin sahte hayatlarına, daha hızlı ve daha gösterişli arabalara kandılar, oysa o arabaların + kattığı değerin kendi kazanımlarının yanında solda sıfır kaldığını göremediler. Bunu da anlamamışsınız. Bu yüzden kafanızda hemencecik köy kurarken de bu yüzden temel ihtiyaçların garanti alınması önceliğini kaçırmışsınız. Kim dedi ki o köyde ortak bir atölye olmayacak? Kim dedi ki sadece gübreyle bile elektrik ve yakıt ihtiyaçları karşılanmayacak? Kim dedi ki bunlar otomasyona bağlanamayacak? Biz teknolojiyi terk edelim demiyoruz ki, iletişimimizi kopartalım demiyoruz ki, gerektiğinde dünya turuna çıkmayalım demiyoruz ki.

Evet bir köy yarattınız, ama içindekilerin hepsi aptal, mal mülk düşkünü, tembel insanlar. Gelişmeden uzak, teknolojiyi sevmeyen(sanırım dinci zihniyetteki bir köy ancak bu kadar olabilir) bir yer yarattınız.

Bende size bir köy kuracağım, bakalım hangimizin ki daha mantığa uygun ve insanlarının mutlaka mutlu olabileceği köy olacak.

Size henüz cevap vermedim derken, böyle bir ileti yazacağınızı bildiğim için yazmıştım. Çünkü basit ve olmayacak şeyler kuracağınızı biliyordum. Nedense aynı tarzda ki insanların kurguları da planları da, görüşleri de bu güne kadar hiç değişiklik göstermedi.
Durun size yaşayan bir köy dahil, para hariç her şeyde fark yaratılmaya izin verilen, açgözlülükten doğan uygunsuz ticaretin sebeplerini de anlatacağım. Daha bitmedi, psikolojiden ve sosyolojiden de bahsedeceğim, bitmedi ekonomik doktrinlerin tarihide kısaca özetleyeceğim. Bitmedi, geleceğin her dakikasının insana çok daha yeni ufuklar ve alternatifler sunduğunu da anlatacağım. Bitmedi size kök sap dene bir sosyal yapının faydalarını anlatacağım. Bitmedi, din gibi, hukuk gibi, devlet gibi kurumların hiç bir zaman ihtiyaçtan önce değil sonra çıktığını göstereceğim. Bitmedi, size dialektiği ve Karl Marks'ın göremediği uzak gelecekte ki insan yapısının nasıl olabileceğini de anlatacağım. Size aslında bu tür yapılanmaların birbirinden bağımsız şekilde bir çok yerde yapıldığını ama dış dünyada ki liberalizm den korunmak için kendi içine kapanmak zorunda olduğunu da örnekleriyle göstereceğim.

Sizin aniden kafanızda kurduğunuz kadar kolay olsaydı bu işler, ne Karl Marks'ı bilirdik, ne Keynes'i, ne Hegel'i hatta Platon bile adı anılmaz bi zat olup çıkardı. Biraz insanlara ve zekalarına saygı duyarsanız, sizden daha az düşünme yeteneklerinin olmadığını görebilirsiniz. Öyle oturup bir kaç dakika içinde kök sap teorisini çıkarsaydınız keşke, keşke bir kaç dakika içinde şu binlerce yıldır hala düzeltilemeyen her şeyi çözebilseydiniz. Ben beceremedim, benden milyarlarca insan da beceremedi. Ne alimler geldi geçti, ne zekiler, ne çalışkanlar, ne iyi niyetliler geldi geçti de sizin şu hemencecik aklınıza geleni bir türlü yapamadılar.

Bu konunun uzatılmasında fayda görmüyorum ve zaten yazmayacağım. Burasını da ilgilendiren bir yazı dizisine başlayacağım. Buraya yazarmıyım yazmazmıyım bunu da bilemiyorum.  Ancak böyle bir çalışmanın elimin altında bulunmasının faydalı olacağı aşikar. Çünkü yıllardır aynı gevezelikleri yapmaktan bıktım usandım.
Geleceğe ait güzel planlarım var. Ufak bir yerleşke :) belki sayın Popperist te ileride(3-5 yıl) gelir bir süre inceler görür. Dert etmesin orada para olmayacak. Kimse kalacağı yeri sahiplenemeyecek. İnsanlar ancak kişilikleriyle farklılık yaratacaklar.


Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Haziran 30, 2011, 10:54:14 ös
Sayın Prometheus,

Ben Einstein'ın "yalın, saf ve basit" güzelliklerle yaşamak isteyen sabit insanının aslında ne istediğini bilmek istiyorum.

Her konuda önce tartışıyor, sonra " bunu anlatabilmek için yeni bir başlık açmalıyım" diye kısa devre yapıyorsunuz. Ben burada bir soru sordum ve yanıtını hala alamadım. Tayyipler, Rus milyarderleri, %5'lik zenginler filan sürüp gidiyor. Ben bu dünyada hırsızlık yoktur demedim ki. Ben bu dünyada yolsuzluk yoktur demedim ki... Daha doğrusu, benim o köydeki girişimcim, çalıp çırparak bunları kazanmadı ki..

Ben sizden sadece o yalın saf ve basit olan şeyleri bekliyorum. Söyleyemediniz bir türlü. Söyleyemezsiniz, çünkü insan basitlikten hoşlanmaz. Hoşlanan varsa da çoktan dağa bayıra çıkmış, kulübesinde, kendi yetiştirdikleriyle geçinip gidiyordur. O basitlik ve yalınlığa kapitalizmde hala yer var.

Günde iki saat çalışabilirsiniz... Kapitalizmde bu o kadar uzak bir ihtimal değil. Girersiniz part time bir işe, günde iki saat çalışır, asgari ücret alır, bu asgari ücretle de basitliğin alasını yaşarsınız.  Bir köy evinde yaşamanız yetecektir.

Kaynaklar bölüşülmeli mi? Tamam. Peki neye göre? Herkesin hayatı yaşama şekli aynı mı ki herkese her şey eşit olarak bölüştürülsün? Ben bu sistemde her yaz güneye inebilecek miyim? Ben bu sistemde istediğim kahveyi içebilecek miyim? Ben bu sistemde canım istediğimde arabama atlayıp herhangi bir yere gidebilecek miyim? Bana "neden her şeyi ekonomik düşünüyorsunuz" diye soruyordunuz ya, işte bu yüzden. Çünkü ben bunları "para"yla yapıyorum. Karneyle bana düşen benzin kotasıyla bunları yapmam mümkün olamaz. Çünkü basit güzellikler değiller. Bunlar nev i şahsıma münhasır güzellikler. Bir başkasının tamamen benden farklı zevkleri olabilir, ve o da bunu kendi parasıyla yaşayabilir. Bu yüzden herkes ekonomik düşünmelidir. Bölüşümle olunca işte, Ruslar da bir yerden sonra bıkıyor :) E tüm rus halkı pişman olduysa Sscb'yi bıraktıklarından, aynı devrimi tekrar yapsınlar ?? Bugün önlerindeki engel, çarlık rusyasından daha güçlü bir engel değil. O Ekim devriminin ruhundan kimse mi yok Rusya'da? Ama yapmazlar. Çünkü onlar o günleri özlemiyorlar. Bugün ellerindeki şeyler, o gün ellerindekinden daha fazla. Zaten kimsenin sscb zamanındaki malı, mülkü, evi elinden alınmadı (Tam tersine, kaynakları bölüştüreceğiz diye Ekim devriminde insanların malı mülkü ellerinden alındı!). İnsanlar Rusya'da bunun üstüne koydular. Nasıl bir eksiklik ki bu geçmişte pişman oluyorlar Sayın Prometheus? Ruslar bugün SSCB'de olan ama bugün olmayan hangi "şeyi" kaybettikleri için pişmanlar bunu bize açıklar mısınız?

Ayrıca, kelime aralarında "dinci" demişsiniz bana. Bu kanıya nasıl vardığınızı da çok merak ediyorum. Bu dincilik de nereden çıktı? Einstein'ı, Smith'i, komunizmi, saflık ve güzellikleri konuşurken nasıl oldu da laf "dincilik" ithamına geldi ? Neden bu hakaret ihtiyacına girdiniz Sayın Prometheus? Cevap veremediğiniz için mi? Bunu mu düşünmeliyim? Sizin hakaretlerinizden ben ne zaman kurtulacağım? :)
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Prometheus - Temmuz 01, 2011, 12:28:42 öö
Sayın Popperist,

Biliyorum vur deyince öldürmek istiyorsunuz. Size insan olmanın zevklerinden, hazlarından birisini söyleyeyim. "Paylaşmanın güzelliği."
İstediğiniz arabaya atlayıp, istediğiniz yere gitmeyi, paylaşmanın, güvenmenin arkasına koymayı öğretecek bir köy olacak burası. Reklamlar olmayacak, diziler, kovboy filmleri olmayacak. Size bilgeliğin her yaz güneye inmek olmadığını, gerekirse dostlar için daha kuzeye gitmeyi göze almayı öğretecek bir sistem olacak. Kazanmanın değil başarmanın  rekabetin, hırsın değil vermeyi bilmenin, atletizmin değil, birlikte koşmanın hazzı öğretilecek. Uzun ettim biraz, burada her şey çöpe atılacak ve sıfırdan kurulacak. Yanında bir şey getiren istese de sevemeyecek.
Zaten sorun en başından beri söylediğim şekilde, lüks tanımlamamızı yeniden yapmayla başlayacak. Kariyer, gibi mevkii gibi, güç gibi, hatır gibi,bedel ödemek gibi kelimelerin önemsenmesine yer olmayacak burada, Önce insanın önüne insan olmanın, var olmanın erdemleri konacak. Olmadı mı? İlla birisi çıkacaktır, daha fazlasını isteyecek, sahip olduklarıyla mutlu olduğunu sanacak, oğlu komşunun oğlunu geçsin isteyecek. Bu her zaman olur. Sihirli değneğimiz olmayacak bu köyde, gerekirse bin yıl bekleriz düzelmesi için. En azından umut ederiz, umut etmenin hazzını yaşarız.


Neyse konuya döneyim. Sayın popperist sizin için düzenimi bozacak şansım yok. Maalesef ben yazasıya kadar sabretmeniz gerekecek. "Dincik demek", kapitalist demek benim için aşağılama değil tanımlamadır. Burada defalarca söyledim, dinleri savunmam gerektiği zaman kimsenin beklemeyeceği kadar fazla savunacağımdır. Hiç bilgim olmasa bile mantığım bile buna yeter, yetti de. Sayın Sun'dan özel mesajla teşekkür aldım. Beni en çok sevindiren mesajlardan birisidir. Kendisine de özellikle teşekkür ettim.
Benim dünya görüşümü bilmiyorsunuz. Anlatmam da çok kolay değil. Sadece çok kısa bir örnek vereyim. Bana göre iyi ve kötü diye bir şey yoktur. Bu sayfalar dolusu izah edilebilecek, tartışılabilecek bir konudur. Sadece örnek olması açısından verdim. Üstelik bu benim bütün dünya görüşümde değil, sadece bir parçasıdır.
Merak etmeyin, ben sabırla yazımı yazacağım zamanı bekleyeceğim. Rüzgar ne zaman beni savurursa, yol ne zaman tozarsa. (kah eserim yeller gibi, kah tozarım yollar gibi) Bizde kendimizce bir miskiniz işte.


Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Tij - Aralık 27, 2011, 08:24:12 ös
Alıntı
O BASİT, YALIN VE SAF güzellikler hala köy ahalisinin elindedir. Hala eskisi gibi yaşayabilirler. Ama artık bir şeyler değişmiştir; bazı insanlar çalışıp çabaladığında, daha farklı "basitlik, yalınlık ve saflıkları" yaşayabilmektedirler. Hayır!!! Bu adama izin verilmemelidir, çünkü diğerlerinin aklını çelmektedir

Klavuzu Adam Smiht olanin gelecegi noktada tam budur iste.
Peki bu "büyük dahi" vede "pek büyük girisimcimizin" yaptigini neden devletin kendisi yapmasin, veya bu "pek büyük girisimcimiz" biraz daha insancil kalip bu yeni kesiflerini neden kendi köylüleri ile para karsiligi olmadan paylasmasin..

 
Alıntı
Ve kitaplardan, kendisi dışındaki köy topluluklarının varlığını, yabancıları, onların yaşam şekillerini öğrensin, ve her ne kadar mutlu olunsa da, daha da mutlu ve yetkin olabilmek için insanın dünyada yapacağı daha başka şeyler olup olmadığını araştırsın.


Sanirim arkadasin bu köyü dünya disinda bir yerlerde.

Aslinda bu paylasimi birazda bilincli yapiyorum, ki forumdaki arkadaslarin dikkatini biraz buraya cekmek amacli.Bilincli diyorum, cünkü bugün dünyamizda her gün yeni krizlerle karsilasiyoruz ve kapitalist sistem bunlara cözüm bulmakta yetersiz kaliyor düsüncesindeyim. Birde buna dünyamizdaki milyarlarca ac insani ekledigimizde, olayin aciliyeti ve yakiciligi dahada vahim bir hal aliyor.

Saygilarimla
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Aralık 27, 2011, 11:02:25 ös
Sayın Tij,

Devlet, neden bu girişimcinin yaptığını yapmasın diye soruyorsunuz. Yani devlet, herkesin istediği yere gitmesini, istediği zevki tatmasını finanse etsin diyorsunuz. Çünkü girişimcimiz, kendi parasıyla (köyündeki diğer insanlarda olmayan ekstra gelir ile) böyle yapıyordu. Küçük bir matematik hesabı yaparsak, devletin diğer insanlara bunları sunabilmesi için, bu hizmeti sunduğu insan kadar ekstra paraya ihtiyacı olacaktır. Peki bu para nereden gelecek? O köy ortamında herkes basit güzellikleri yaşıyordu (ki basit güzellikten bir anda ekstra güzellikler talebine atlamış bulunuyoruz. Sorumun cevabı yavaş yavaş doğuyor :) ). Basit güzelliklerle yetinmesini bilen o köy halkı, ekstra güzellikler için devleti finanse etmelidir. Bunun için de tüm köy ahalisinin, girişimcinin yaptığı gibi yapması, daha çok çalışması gerekmektedir. Zaten böyle yaşamaya başlayınca da devletin kendilerini finanse etmesine gerek kalmayacak, kendi zevklerini kendileri yaşayacak duruma gelecek kadar ek geliri elde edeceklerdir. Ama hayır, istenilen bu değil, değil mi? İstenilen, birilerinin, o girişimci gibi çalışmadan o zevkleri tatması değil mi? Böyle bir şey, matematiken mümkün değildir.

Diğer bir sorunuz, bu girişimcimizin neden biraz insancıl davranmayıp, elde ettiklerini köylüleriyle paylaşmadığı yönünde. Belki paylaşıyordur. Yakın dostlarını da alıp aynı zevkleri onlara tattırıyordur. İsterse yapar, çünkü böyle bir seçeneği var. Seçeneği olmayan şey şu; tüm köylülerine aynı imkanı sunamaz, çünkü böyle yaparsa kendisi dahil, kimse bunları elde edemez. Aslında bu sonuncusunu yapmak da kendi özgürlüğüdür. Ama o yola bu amaçla başlamamış, kendi mutluluğu için çalışmış, çabalamıştır. Her insanın yaptığı gibi.

Bunları evet ben söylemiyorum, Adam Smith söylüyor. Kılavuz da matematik. Kılavuzu Marks olanın hatalarını ben sıralamış bulundum. Kılavuzu Adam Smith olanın da hatalarını sıralayabilecek olan var mı?

Saygılar
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Tij - Aralık 28, 2011, 07:57:25 ös
Alıntı
Ama o yola bu amaçla başlamamış, kendi mutluluğu için çalışmış, çabalamıştır. Her insanın yaptığı gibi.

Hani saygisizlik etmek istemem ama Adam Smith biraz yalan söylüyor, birakin herseyi ilk insanlarin kendilerinden kat be kat büyük ve güclü vahsi yaratiklara karsi tek tekmi karsi koydularda bu günlere gelebildiler, yoksa birlikte calisirak ve savasarakmi?


Alıntı
Kılavuzu Adam Smith olanın da hatalarını sıralayabilecek olan var mı?

 Affiniza siginarak derimki söyle bir etrafimiza  bakalim ve insanligimizdan utanalim. Kapitalizim insanin dogasina aykiridir ve sona ermek zorundadir ve erecektirde.Bir tek cümle, dünyanin yeralti ve yerüstü gelirlerinin %80"ni nüfusunun %20"sine ayittir ve afrikada her 13 dakikada bir insan acliktan veya sussuzluktan ölmaktedir.
Klavuzum Marks degil Marx"mi bilmiyorum, örnegin Das Kapital"i okumadim ama dünyanin yalnizca kendisinin etrafinda ve kendisi icin döndügünü sanan artik insanliktan cikmaya baslayan  Neo Liberalizmin insanligin cirkin yüzü oldugunu kendi deneyimleri, sezgileri ve birazda mürekkep yalamisligimla varabilmis bir durumdayim. Sairin dedigi gibi " benim kabem insandir", kar degildir.

Saygilarimla
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: karahan - Aralık 28, 2011, 08:02:21 ös
Sayın Tij,

Devlet, neden bu girişimcinin yaptığını yapmasın diye soruyorsunuz. Yani devlet, herkesin istediği yere gitmesini, istediği zevki tatmasını finanse etsin diyorsunuz. Çünkü girişimcimiz, kendi parasıyla (köyündeki diğer insanlarda olmayan ekstra gelir ile) böyle yapıyordu. Küçük bir matematik hesabı yaparsak, devletin diğer insanlara bunları sunabilmesi için, bu hizmeti sunduğu insan kadar ekstra paraya ihtiyacı olacaktır. Peki bu para nereden gelecek? O köy ortamında herkes basit güzellikleri yaşıyordu (ki basit güzellikten bir anda ekstra güzellikler talebine atlamış bulunuyoruz. Sorumun cevabı yavaş yavaş doğuyor :) ). Basit güzelliklerle yetinmesini bilen o köy halkı, ekstra güzellikler için devleti finanse etmelidir. Bunun için de tüm köy ahalisinin, girişimcinin yaptığı gibi yapması, daha çok çalışması gerekmektedir. Zaten böyle yaşamaya başlayınca da devletin kendilerini finanse etmesine gerek kalmayacak, kendi zevklerini kendileri yaşayacak duruma gelecek kadar ek geliri elde edeceklerdir. Ama hayır, istenilen bu değil, değil mi? İstenilen, birilerinin, o girişimci gibi çalışmadan o zevkleri tatması değil mi? Böyle bir şey, matematiken mümkün değildir.

Diğer bir sorunuz, bu girişimcimizin neden biraz insancıl davranmayıp, elde ettiklerini köylüleriyle paylaşmadığı yönünde. Belki paylaşıyordur. Yakın dostlarını da alıp aynı zevkleri onlara tattırıyordur. İsterse yapar, çünkü böyle bir seçeneği var. Seçeneği olmayan şey şu; tüm köylülerine aynı imkanı sunamaz, çünkü böyle yaparsa kendisi dahil, kimse bunları elde edemez. Aslında bu sonuncusunu yapmak da kendi özgürlüğüdür. Ama o yola bu amaçla başlamamış, kendi mutluluğu için çalışmış, çabalamıştır. Her insanın yaptığı gibi.

Bunları evet ben söylemiyorum, Adam Smith söylüyor. Kılavuz da matematik. Kılavuzu Marks olanın hatalarını ben sıralamış bulundum. Kılavuzu Adam Smith olanın da hatalarını sıralayabilecek olan var mı?

Saygılar


klavuzu adam smiht olanın tüm yanlışlarını amerikan başkanları yapğmıştır bush kadar olanlar obamada sürdürüyor.Buyrum adam smith in hali ve amerika
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Aralık 28, 2011, 08:53:38 ös
Yazılanlara baktığımda, şu ekonomik sistemlerle ilgili çalıştığımdan, okuduğumdan beridir farkında olduğum ortak bir şey görüyorum:

1. Az açıklama
2. Çok suçlama
3. Tekil olaylardan, birdenbire çoğula geçiş (Şu dünyanın haline bak, insanlığın haline bak vb..)
4. Tüm bunların bir kolajı olan, açıklamadan çok slogana benzeyen ifadeler.
5. ABD örneği.

Tüm bunlar, aslında soğuk savaş döneminden günümüze kadar gelmiş olan sosyalizmin alfabesidir. Bunların aynısını, her toplumda (ABD'de dahi) ciddi bir toplumsal desteğe sahip ideoloji olan sosyalizm de söyler. Türkiyede de geçmişe baktığımızda, sol kültürün aynı argümanları kullandığını görürüz. Ancak o kadar çok kullanılmış ki, bir hazır cevaba dönüşmüş olmalı ki, nedenleri, açıklamaları uçup gitmiş. Sadece zihnimizdeki tortuları kalmış.

Ben de dönüp dünyaya baktığımda dünyanın "mükemmel" olmadığını görüyorum. ABD'ye baktığımda, ABD'nin bir sürü hatasını, ve hata olmayıp kasti yaptığı kötülükleri görüyorum. Afrikada'ki açlığı, çevredeki kirlenmeyi, fakirliği vb. görüyorum.

Fakat bunların nedeninin kapitalizm olmadığını düşünüyorum. Kapitalizm, bir ekonomik serbesti olayıdır. Kapitalizm aslında pasif bir ekonomik sistemdir. Kapitalizmi suçlayanların derdi de zaten bu sistemin "serbest"liğinde yatar. İsterler ki, çalışan insan, çalışmayan insanla bölüşsün. Ama çalışmayan çalışmamış halde kalsın. Açık açık konuşalım, kimse kimseyle ekmeğini bölüşmek zorunda değildir. Burada paylaşımcılığı öne çıkaran arkadaşlar, hayatlarında kazandıklarını kimlerle, ne süre paylaşmış gerçekten çok merak ediyorum. Yapılanlar ancak sadakayla, kısa vadeli yardımla sınırlı kalmıştır. Kim, hayatı boyunca ekmeğini sürekli olarak kendisi gibi çalışmayan insanlarla bölüştü burada? Buyursun yazsın. Ama istenilen şey tam da bu. İnsan, çalışmasının hakkını kendi tasarruf etme özgürlüğüne sahiptir. İlk çağlarda vahşi yaratıklardan beraber korunmuş olmaları, ertesi gün avlanan bir avı beraber yiyor olmaları ortak bir komün hayatıyla açıklanabilirdi. Fakat bugün dünya, tek bir kabileden oluşmuyor.  Milyonlarca kabile var, ve artık zaten kabile de yok. Aile var. İlk çağda da avlanan av eti, farklı kabilelerle nasıl paylaşılmıyorsa, bugün için de bir aile babası için durum aynıdır. Paylaşılmaz efendim. Çünkü diğerlerinin bunda hakkı yoktur. Diğerleri bunu bir "hak" olarak değil, ancak bir "yardım" olarak isteyebilir. Byöyle bir paylaşım zorunluluğu yoktur ve olmamalıdır da.

Konu bambaşka yere geldi. Adam Smith'in haksızlığı için dünyanın hali örnek gösteriliyor.

Dünyada kötülüklere neden olan şey, ekonomik sistem değil, adaletsizliktir. ABD'nin kötülükleri, adil ve gerçekçi olmamasından, gaspçı olmasından kaynaklanır, kapitalizmin, veya Adam Smith'in ilkelerinden değil. Zenginlerin daha zengin olması, ve fakirin daha da fakirleşmesi tek boyutlu bir olay değildir. Aynı dünyada zengin de fakirleşir, fakir de zenginleşir. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olabilir. Tüm bu olasılıklar, kapitalizm içinde, insan davranışı ve seçimleri ekseninde vardır, ve bu gibi durumlar "doğal"dır. Ama kapitalist sistemdeki en düşük düzey bir insan, paylaşımcılık sistemindeki ortalama insandan daha iyi yaşar. Bunu da eğer tartışma devam ederse uzun uzun açıklayabilirim.

Sosyalizmin devrinin geçmiş olması münasebetiyle, iki boyutlu düşünmek, ve tüm kötülükleri "öte tarafa" atmak, bilişsel bir yanılgıdır. İktidar savaşının doğurduğu kötülükler, kapitalizm içinde de, sosyalizm içinde de illaki olacak, türlü adaletsizlikler, kötülükler, kayırmalar, cinayetler yine işlenecektir. Dünya hiçbir sihirli ideolojiyle pembe bulutların dolaştığı bir yere dönüşmez. İçinde insan faktörünün olduğu her sistem, kötülüğe açıktır. Ve insan faktörünün kötülüğe yenildiği ilk basamak da adaletsizliktir. Bu tamamen ap ayrı bir tartışma konusudur. Kapitalizmin kitaplarında "adaletsizlik" faktörünü bulamazsınız.

Saygılar
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Tij - Aralık 28, 2011, 09:57:42 ös
Alıntı
Dünyada kötülüklere neden olan şey, ekonomik sistem değil, adaletsizliktir
Sanirim siz beni veya bizi makaraya sariyorsunuz yada siz????????????????????????????????


Saygilar
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Tij - Aralık 28, 2011, 10:34:48 ös
Sizin ekonomik sistem dediginiz sey insanlarin üretim araclari karsisindaki konumlari degilmidir?
Sizin adaletsizlik dediginizde bu üretim araclarinin özel mülkiyetin elinde olmasi degilmidir?

Yoksa sizin yeni bir ekonomik sistem taniminizmi var ? Varsa söyleyin bizde yeni birsey ögrenmis oluruz.

Saygilar
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Prometheus - Aralık 28, 2011, 11:48:56 ös
Sayın Tij, poperisti ciddiye almamanızı rica ediyorum. Çünkü bu bilge akp ye oy verecek bir seviyede. ona hiç bir şey anlatmanız mümkün değildir. O'na bilimsel gerçeklerin en güzel şeylerini sunsanız, o, süslü kelimelerle kalıplarını korumak derdine düelecek ve aklınzı karıştıracaktır.
Bu site de çok şey söyleyip hiç bişey anlatmayan en yüce insandır gözümde. Bu zata sadece gülüyorum, hemde öyle bi gülüyorum ki, aklınız almaz. Diş doktoru olmuş ama hazmı anlatan bilge kıtafetleri içinde ki bir cahildir.
Neyse konuya dönelim, Alberte çatan, aklı sıra dialektiğe karşı duran tüyden bi duvar zat, kaç kere bildiği konuda motoruna rektefiye attırdığım insan, Bana ALLAH dese ne olur? Bunlar, boş zamanları ziyan için kullanılacak azap dolu zamanları çalan eskimiş saatlerden öte bir şey değildir. Bunlara ayıracağınız her an cehennemde bin yıldan daha beterdir. İçi boş, dışı irin kaplı bir kabuktan öte gitmeyen, üretmeyen ama çok iyi beslenen, haşereden ötürü bir şey olmayan "maalesef" varolmuş yaratıklardır.
Konu uzun, yol kısa, böcekler hep olur, ama biz hep öğrenmek, ve bunlara yenilmek zorundayız. Mikroplar vücudun savunma istemini geliştirmek için şarttır. Bunlarda bizi geliştiren böcektir. Onlara DDT sıkmanın hiç bir anlamı olamaz.
Neyse konu uzun yolumuz çok zor.
ama gelişimimiz hiç durmadı..

Şu şarkı sözüne hangi bilgiye aç insan itiraz edebilir ki?

Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne,
Aldatıldık aldatıldık sevda böyle değil...
Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne,
Aldatıldık aldatıldık dünya böyle değil

Ufalana ufalana kaç kuşak
Eridik bu yollarda
Kimimiz yerle yeksan
Kimimiz zorla ayakta

Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyiz
Ayrı diyarlarda
Bize saadet nasip şimdi
Uçuk rüyalarda
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Prometheus - Aralık 29, 2011, 12:06:54 öö
Uçuk rüyalarda saadet nasip şimdi bize.

İşte kapitalin bize nasip ettiği ve ön gördüğü harika gelecek bu. cenneti de bundan ibaret olmalıydı ve hiç olmadı.
Tanrıları metafizikseldir, elle tutulamaz gözle görülemez ama vaadlerin de  hep meta yı bize hediye eder aklınca; ırmak, tüyü bitmemiş oğlanlar(fordçumuyuz lan?), şarap, çimen.(Nooluyoruz lan inekmiyiz?)
Arabın hayali, cenneti başka ne olurdu ki?
İnsan aç olduğu her konuya tapmıştır. Dönem dönem ve coğrafyaya göre cennetini seçer. İşte oğlancı ile zenginlik düşkünü ve rızkını ticarete bulan zihniyet burada çürümüştür ve bu dur.
Kim neyi, hangi güzel cümle ile süslerse süslesin. Hayat, yani doğa, karşımızdaki hala en dirayetli, en dürüst haikattir. O bizle uğraşmaz, dinler gibi kin duymaz. O; sadece var olmanın ne kadar büyük bir erdem olduğunu çağlar öncesinden ilkel kabile dilinde bile bize anlatır.
Anlamamak bizim keyfiyetimiz. yarattıklarımız hep acıya sebep oldu. Hnagi orman dilinde liberalizmi açıklayabilirsiniz ki? Hiç birinde...

Saygısızlarım ve basit sorgulamalarımla...
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Aralık 29, 2011, 11:39:00 öö
Sizin ekonomik sistem dediginiz sey insanlarin üretim araclari karsisindaki konumlari degilmidir?
Sizin adaletsizlik dediginizde bu üretim araclarinin özel mülkiyetin elinde olmasi degilmidir?

Yoksa sizin yeni bir ekonomik sistem taniminizmi var ? Varsa söyleyin bizde yeni birsey ögrenmis oluruz.

Saygilar

Güzel, böyle soruları sormakla tartışmış oluyoruz.

Ekonomik sistem deyince benim anladığım, daha doğrusu okuduğum ve gördüğüm şey şu: İnsanların serbest olarak mal alıp satabilmesi, iş kurabilmesi, iş akdi imzalanmasıyla bu işte çalışmaya niyetli insanları işe alması, veya doğrudan bir insanın bir işte çalışmasıdır. Burada iş kuran insan veya o işte maaşla çalışan insanın herhangi bir şeyin karşısında olması gibi bir durum yok. Üretim araçlarının karşısında olan bir insan da yok. Sadece o üretim araçlarına sahip olan ve üretim yaptıran biri, ve bu işte bu üretim araçlarını kullanarak üretim yapan işçiler var. İşçi biri de bir gün üretim araçlarına sahip olursa, o da işveren konumuna yükselebilir ve kendi işyerini açabilir. Lokantada çalışan bir garson da ileride kendi lokantasını açabilir. Yani üretim araçlarına sahip olmak herkese açıktır. Dolayısıyla bir dönem bu araçlara sahip olmamış olması, o kişinin ilelebet sahip olamayacağı anlamına gelmez. Yeter ki, yasalar o insana bir engel çıkarmasın. Antik yunanda mesela sizin dediğiniz doğruydu. Köle sınıfı veya halk sınıfı vardı ve bu insanlar sadece köle olarak veya işçi olarak çalışırlar, kendi işlerini kuracak bir girişimde bulunmaları yasa ile engellenirdi. Bu son durum kapitalizmde yoktur, ve işte bu çeşit bir durum "adaletsizlik"tir. Böyle bir engel olmayıp bir serbesti olduğu için de kişiler sermaye biriktirme sürecinde bir dönem bu araçlara sahip olmaz, ama biriktirdiği anda bu araçları temin edebilirse, o da bu araçlara sahip olabilir. Sistem, herkese açık bir sistemdir. Dolayısıyla kayrılan ve "sen hep işçi olarak çalışacaksın, bu aile ise daime işveren olarak çalışacak" türünden, hukuki eşitsizlik doğruran bir uygulama olmadığı sürece, insanların üretim araçları önündeki durumu geçişken ve serbest olacak, ve bu durum bir adaletsizliğe yol açmayacaktır.

Diyebilirsiniz ki, şu zamanda, hangi işçi maaşından bir şeyler arttırıp kendi işini kurabiliyor. Böyle bir şey mümkün mü?

Bu konuda kişinin önüne yasal engeller çıkarsa elbette böyle bir şey mümkün olamaz. Fakat yasal engel yok dedik. O halde neden kuramıyorlar. Herhalde maaşlarından arta kalan değerin ve işlerinden arta kalan zamanın az olması dolayısıyla böyle bir girişimde bulunamıyorlar. Bunun adı da zaten fakirlik, bir dereceye kadar da orta hallilik oluyor. Kapitalizmin bu fakirlik konusundaki görüşleri neler? Ne yapılırsa bu önlenir? Bunu sorarsanız, vergilerin asgari düzeye indirilmesi ve sosyal sigorta gibi uygulamaların kişilerin kendisine bırakılmasını bir çözüm olarak söyleyebilirim. Her ne kadar bugün hakim sistem kapitalizm olarak görülse de, aslında kitabına uygun bir kapitalizm, vergiler bu kadar arttığı sürece yoktur. Bir işçi işinden 1 milyar maaş alıyor, ve bu işçi için işveren sigortaya 400-500 lira para ödüyor. Ne için? Bu kişi ve ailesi hastalanırsa hastaneden tedavi alsın ve belli bir yaşa geldiğinde emekli olabilsin ve çalışmasın diye. Şimdi düşünelim. Böyle bir sistem olmasa, işveren, elde ettiği kârı sigorta havuzuna aktarmak yerine işçiye verebilir. Ve işçinin maaşı artar. Ve hastalandığında kendi hastalğını kendisi öder duruma gelir. Ayrıca emeklilik de ortadan kalkar ve kişiler, "iş göremez" raporu alıncaya kadar çalışmasına devam eder, ve hem üretim yapan yaş skalası artar, hem de tüm işçi tabanında aylıklar %40-50 ye varan bir artış gösterir. Bu durumda harcama da artar, harcama arttıkça da işler açılır, işler açıldıkça da daha fazla istihdam olur. Kapitalizmin özü budur. Belki hala bu işçi bir şeyler arttıramaz, ve ilerde kendi işini kuramaz, fakat aldığı maaşla zaten standartları yükselmiş olacaktır. Artı, bu çeşit bir minimal vergili sistem, ilerleyen yıllarda istihdamı da arttıracağı için, kar ve maaşlar da o ölçüde artacak, işsizlik sorunu da önemli ölçüde düşecektir. Kapitalizm bunu der, ama sosyal kaygılar devlet denen organa büyük bir para aktarımını hala destekler, bu yüzden bugün karma ekonomi var ve bu yüzden bugün insanlar az maaşla yaşıyor, fakat hastalandığında devlet ona bakıyor, ve emekliliğinde maaş bağlanıyor. İnsanlar yüksek maaşla çalışmaya başladılar mı zaten bir bıkkınlıktan doğan arzu olan emeklilik arzusu da ortadan kalkacaktır. Öte yandan insanlar kendi sağlık masraflarını kendileri ödemek durumunda kaldıklarında, sağlıklarını korumak için dah fazla çabalayacaklar, devlet hastaneleri ortadan kalkıp, özel muayenehane ve hastaneler çoğalacağı için de zten tedavi fiyatları düşecektir. Buna rağmen, ekstrem durumlar için, bir sigorta sistemi olabilir, ve isteyen yine maaşından bir miktarı ilerde emekli olmak veya sağlığı bozulduğunda tedavi olmak için, zaten bugün de var olan özel sigorta şirketlerine katılım payı verebilir. Kapitalizmi suçlayıcı "işsizlik" "düşük maaş"  da ortadan kalkar. Ayrıca büyük bir havuz olan devlet yolsuzlukları da, devlete minimal para gideceği için bu şekilde önlenebilir.

Saygılar

Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: popperist - Aralık 29, 2011, 11:45:56 öö
Sayın Tij, poperisti ciddiye almamanızı rica ediyorum. Çünkü bu bilge akp ye oy verecek bir seviyede. ona hiç bir şey anlatmanız mümkün değildir. O'na bilimsel gerçeklerin en güzel şeylerini sunsanız, o, süslü kelimelerle kalıplarını korumak derdine düelecek ve aklınzı karıştıracaktır.
Bu site de çok şey söyleyip hiç bişey anlatmayan en yüce insandır gözümde. Bu zata sadece gülüyorum, hemde öyle bi gülüyorum ki, aklınız almaz. Diş doktoru olmuş ama hazmı anlatan bilge kıtafetleri içinde ki bir cahildir.
Neyse konuya dönelim, Alberte çatan, aklı sıra dialektiğe karşı duran tüyden bi duvar zat, kaç kere bildiği konuda motoruna rektefiye attırdığım insan, Bana ALLAH dese ne olur? Bunlar, boş zamanları ziyan için kullanılacak azap dolu zamanları çalan eskimiş saatlerden öte bir şey değildir. Bunlara ayıracağınız her an cehennemde bin yıldan daha beterdir. İçi boş, dışı irin kaplı bir kabuktan öte gitmeyen, üretmeyen ama çok iyi beslenen, haşereden ötürü bir şey olmayan "maalesef" varolmuş yaratıklardır.
Konu uzun, yol kısa, böcekler hep olur, ama biz hep öğrenmek, ve bunlara yenilmek zorundayız. Mikroplar vücudun savunma istemini geliştirmek için şarttır. Bunlarda bizi geliştiren böcektir. Onlara DDT sıkmanın hiç bir anlamı olamaz.
Neyse konu uzun yolumuz çok zor.
ama gelişimimiz hiç durmadı..


Sayın Prometheus, ben size alıştım, benim sizden ricam siz de bana alışın, boş yere birbirimize çene çalmayalım :) Diş doktoru oldum ama adam olamadım, Akp'ye oy verdim, kapitalizmi savundum, cahil kaldım. Mazur görün, ben de kendi halimde yaşıyorum işte :)

Saygılar
Başlık: Ynt: Albert Einstein; Sosyalizm Neden Gereklidir?
Gönderen: Barbaros - Aralık 30, 2011, 01:21:50 öö
Uçuk rüyalarda saadet nasip şimdi bize.

İşte kapitalin bize nasip ettiği ve ön gördüğü harika gelecek bu. cenneti de bundan ibaret olmalıydı ve hiç olmadı.
Tanrıları metafizikseldir, elle tutulamaz gözle görülemez ama vaadlerin de  hep meta yı bize hediye eder aklınca; ırmak, tüyü bitmemiş oğlanlar(fordçumuyuz lan?), şarap, çimen.(Nooluyoruz lan inekmiyiz?)
Arabın hayali, cenneti başka ne olurdu ki?
İnsan aç olduğu her konuya tapmıştır. Dönem dönem ve coğrafyaya göre cennetini seçer. İşte oğlancı ile zenginlik düşkünü ve rızkını ticarete bulan zihniyet burada çürümüştür ve bu dur.
Kim neyi, hangi güzel cümle ile süslerse süslesin. Hayat, yani doğa, karşımızdaki hala en dirayetli, en dürüst haikattir. O bizle uğraşmaz, dinler gibi kin duymaz. O; sadece var olmanın ne kadar büyük bir erdem olduğunu çağlar öncesinden ilkel kabile dilinde bile bize anlatır.
Anlamamak bizim keyfiyetimiz. yarattıklarımız hep acıya sebep oldu. Hnagi orman dilinde liberalizmi açıklayabilirsiniz ki? Hiç birinde...

Saygısızlarım ve basit sorgulamalarımla...

Dalga geçtiğiniz inanç olgusu, sizin ve sizin fikir edindiğiniz felsefelerin temel düşüncesini oluşturur.
Sizler de kabahat var mı bilemiyorum, fakat sizi yanlış yönlendirmişler. Siz de şimdiye dek gerçeği aramamışsınız.

Marx, Engels İslamiyeti tanısalardı bu adamlar dini bütün Müslüman olurlardı lakin Mevlana varken bu 2 zatı muhtereme gerek yoktur. Olsalardı iyi olurdu ama kendi  düşüncelerinin özü ile kaynağın insan olduğunu zaten göstermişlerdir.
İnsanlık üzerine güzel sözler, faydalı düşünceler paylaşıyorsunuz fakat bu fikirlerin kaynağı olan erdemli insanlara gereken saygıyı göstermediğiniz gibi, hakaret ve küfürler ediyorsunuz. Şimdi söyler misiniz? Sizin bu düşüncelerinizden sonra söylediklerinizin bir gerçeklik payı olabilir mi? Benim açımdan olamaz. Çünkü size öğretildiği ve kendi zihin çıkarlarınız doğrultusunda konuşuyorsunuz. Fikir ve düşüncelerinizde gereken hürriyet de yoksunluk var. Bu saygısızlık bundandır. Burada kimse sizi korkutmuyor ki düşüncelerinizi öfke ve bağırarak aktarasınız.

Benim gerçek sormak istediğim, kapitalizmin kölesi olanlar ile sosyalizm hayallerinde boğulanlar acaba ne kadar gerçekler?

Şüphe yok ki, onlar bir zamanlar hayal görüyordu :) fakat artık içinden çıkılması zor bir vehime saplandılar.

Allah, Akıl Fikir Versin. Uyanmaları için gereken adımı atmalarında yardım etsin. Amin.