Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mevlana Celaleddin-i Rumi: ‘Aşkın Dansı’  (Okunma sayısı 6516 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 28, 2008, 02:26:22 ös
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay




Mevlana Celaleddin-i Rumi: ‘Aşkın Dansı’

Belgesel Filmin Konusu:

Yüzyılları aşan evrensel barış, kardeşlik ve aşk düşünceleriyle tüm dünyada geniş kitleler tarafından sevilen ve saygı duyulan, büyük felsefi düşünür, Mevlana Celaleddin-i Rumi belgesel filmimizin ana konusunu oluşturmaktadır.
Evrensel hümanizm düşüncesinin öncülerinden biri olarak kabul edilen Mevlana, sahip olduğu engin ruh ve insan üstü değerler ile dil, din ve ırk farkı gözetmeksizin tüm insanoğlunu kucaklamıştır. 13.yüzyıldan günümüze kadar ulaşan hoşgörü, insan sevgisi ve aşk kavramları halen tüm dünyada milyonları etkisi altına almaktadır.

Bu kavramlar ve Mevlana’nın evrensel barış, sevgi ve aşk düşüncelerinin vurgulanacağı belgesel filmimiz bir sevgi belgeseli olacaktır. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin yaşamı ve felsefesi üzerine kurgulanacak olan belgesel filmimizde, aşk, ney ve sema üçlemesi yer alacaktır.

‘Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,

Hoşgörülülükte deniz gibi ol,

Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol...’

‘Mevlana Celaleddin-i Rumi’

 
Belgesel Filmin Amacı:

Tüm dünyada milyonları etkisi altına alan, düşünceleriyle insanlığa yön veren Mevlana’nın sevgi ve barış öğretilerinin, belgesel sinemanın etkisi ve gücüyle yorumlanması ve geniş bir izleyici kitlesine sunulması belgesel filmimizin temel amacıdır.

13. yüzyıldan günümüze kadar uzanan, aşk ve hümanizm temalarıyla insanlığı kucaklayan Mevlana’nın, evrensel düşüncelerini şiirsel ve dramatik bir dille milyonlara anlatmak belgesel filmimizin diğer bir amacıdır. Tüm dünyada çok geniş bir coğrafyada tarihe, kültüre, sanata ve bilime ilgi duyan, geniş bir kitleye sunulacak olan belgeselimiz, Anadolu’dan yayılan Mevlana’nın sevgi ışığını etkileyici ve akıcı bir şekilde anlatacaktır.





Yapım : 2008, Türkiye
Tür : Belgesel / Dram
Yönetmen : Kürşat Kızbaz
Senaryo : Kürşat Kızbaz
Oyuncular : Müşfik Kenter, Turan Özdemir, Selçuk Yöntem, Özcan Deniz, Burak Sergen, Sinan Tuzcu
Seslendirenler : Cüneyt Türel, Meltem Cumbul, Yılmaz Erdoğan, Yıldız Kenter, Mehmet Atay
Müzik : Sezen Aksu, Ömer Faruk Tekbilek
Dağıtım : Best Line Pictures
Süre : 1 saat, 20 dk.
Gösterim Tarihi : 25 Nisan 2008


filmin web adresi : http://www.rumithedanceoflove.com/
« Son Düzenleme: Nisan 28, 2008, 02:31:32 ös Gönderen: skullG »


Nisan 28, 2008, 02:26:35 ös
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

filmle ilgili bir roportaj gazeteport'tan

Mevlana: Aşkın Dansı filminin yönetmeni Kürşat Kıbrız ve oyuncusu Burak Sergen evrensel aşkı ve Mevlana’yı işledikleri filmin ayrıntılarını  paylaştılar.

Senaryo nasıl ortaya çıktı?

Kürşat Kızbaz: Özellikle belgesel filmlerdeki senaryo ciddi bir araştırma, çalışma süreci gerektirir. Böyle bir şeyi yapma hayalim üç senedir var. Geçmişimde de bir Mevlana ve ardından da Çanakkale belgeseli var. Mevlana belgeseline başlayacağım dediğim anda zaten bugüne kadar yaptığım tüm işlerde olduğu gibi bunun da senaryosunu yazmaya karar vermiştim, o süreçte başladı. Ne zaman son noktayı koydun derseniz, filmin bittiği gün senaryosuna son noktayı koydum.

Mevlana'nın hangi yönüne odaklandınız?

Kızbaz: Biz evrenselliğe ulaşan Mevlana'yı anlattık. Dünya insanı olan Mevlana'yı anlatmaya çalıştık. Sheakespeare'in Mevlana ile olan iletişimini, Mevlana'nın Goethe'ye, Rembrandt'a, Spinoza'ya, Hegel'e, Novalis'e, Papa'ya yansımalarını anlatmaya çalıştık. Böyle bir kimliği anlatırken de hayatındaki önemli dönemleri, babasını, önemli hocalarını, ilahi aşkı bulduğu Şems'i, Şems'den sonraki dönemini de ana hatlarıyla anlatmak istedik. Bu bir dramatik belgesel, ama şiirsel dilde akan bir belgesel. 60 bin beyitlik eser bırakan bir insanın o beyitlerinden bir şey çıkarıp almak bir süreç gerektirdi. Yıldız Kenter dublajda şiir okurken, "Ben de şu beyiti buldum, bunu okuyorum" dediği zaman hayran kaldık, ilk günden bu olmalı dediğim eserler de vardı. Başlı başına bütünsel bir süreçti.

Film için  doküdrama diyebilir miyiz?

Kızbaz: Bir anlatıcımız var, canlandırma sahneleri var. Mevlana'nın doğumu, babası, Konya'nın fiziki durumu. Biz ilk defa 13. Yüzyıl'daki minyatürleri üç boyutlu yapıp onlara hareket verdik. Biraz minyatürlerle de Mevlana ile Şems'i göstermek istedik. Araştırmalarıyla, canlandırma sahneleriyle, aktüel çekimleriyle, sema çekimleriyle hakikaten bir bütün oluştu.

Canlandırma farklı bir oyunculuk gerektiriyor, farklı bir sistem gerektiriyor, burada "cast"ı yaparken neye dikkat ettiniz?

Kızbaz: Her şeyden önce Mevlana tarihe, dünyaya damgasını vurmuş bir kişi. Dünyada herkes Mevlana'yı çok iyi biliyor. Mevlana'yı anlatan ve Mevlana'yı anlatmaya destek olan yan karakterlerin de çok özel insanlar olmasını istedim. Sanatsal açıdan belli bir altyapıda olmalarını çok istedim. Müşfik Kenter'den Selçuk Yöntem'e, Burak Sergen'den Sinan Tuzcu'ya, Özcan Deniz'den Turan Özdemir'e hepsi de kamera önünde kendilerini sanatsal açıdan ispatlamış kişiler. O karakterleri özel karakterlerle oluşturmak istedim. Her karakterin her filmde bir alternatifi vardır, ama benim yoktu bu insanlarla çalışmak istiyordum sağ olsun hiçbiri de beni kırmadı. Özcan Deniz, Burak Sergen veya Sinan kabul etmeselerdi setteki alternatifinin ne olacağını bilmiyordum.

Film, Birleşmiş Milletler tarafından desteklendi.

Kızbaz: Mevlana yılını ilan eden UNESCO'nun üstünde olan Birleşmiş Milletler ile böyle bir filmde birliktelik yapmak bir onur. Çünkü bu devletler üstü bir kurum. Dünyada Mevleviliğin korunması adına Mevlana Yılı'nı deklare eden bir kurum. Onlarla birliktelik sürecimiz uzun bir hikaye ama benim bir önceki Çanakkale belgeselimin dünyada gösterimi, Türk büyükelçiliklerinde gösterilmesi vesilesiyle bizi Birleşmiş Milletler'e referans veren Dışişleri Bakanlığı'dır. Onlarla ciddi yazışmalarımızın bitmesi aşamasında sevgi, hümanizma belgeseli yapacağımıza inandılar ve bizi Birleşmiş Milletler'e davet ettiler. Orada çekimlerimiz oldu. Paris'te UNESCO'da çektik. Filmin dünyaya açılması adına UNESCO ve BM önemli, onlarla güç birliği yapmak bizim için bir onur.

Filmin farklı ülkelerde çekilmesinin nedeni neydi?

Kızbaz: Bizim çok büyük bir araştırma kadromuz var. Ellinin üzerinde profesör Mevlana'yı bize anlattı. Bunlar dünyanın farklı coğrafyalarında Amerika'da, Bangladeş'te, Endonezya'da, Hindistan'da, Pakistan'da, İsveç'te, Çin'de... Biz bu insanları bir araya getirmekte çok büyük güçlük çekmiştik ama ne mutlu ki hepsiyle konuşabildik. Bunun dışında dünyada Mevlana'yı anma törenleri çok önemliydi benim için, orada çekimler yapıldı. UNESCO ile BM'nin iki tane merkezi var. BM'nin New York merkezi, UNESCO'nun Paris, bir de UNESCO'nun Cenevre'deki Avrupa temsilciği var. Ardından Kanada'da çektik, İran sınırında çektik. Geniş bir coğrafyada çekilen bir çalışma oldu.

Siz "cast"a nasıl dahil oldunuz Burak Sergen?
Kürşat çok güzel senaryolar koyuyor insanın önüne "hayır" diyemiyorsunuz.

Rolünüzden bahseder misiniz?

Sergen: Ben Şems'i oynuyorum. Senaryoyu Kürşat çok güzel harmanlamış, çok güzel birleştirmiş canlandırma bölümlerini, belgesel niteliğinde olan yerlerini birbirinden çok güzel ayırmış. Biz canlandırma bölümlerinde bulunduk. Biliyorsunuz dökümanter filmlerde minütaj doldurma adına gereksiz bir takım şeyler yapılır, ben bu senaryoda öyle bir şey görmedim. Yani Şems Şems gibi, Mevlana Mevlana gibi.

Kızbaz: Sinemaya gönül veren her insan gibi Burak ağabeyi hayranlıkla izlerdim. Özellikle tarihi şahsiyetler konusundan canlandırdığı karakterler sinema tarihinde özel projelerdir. Ciddi anlamda entellektüel altyapısı olduğu için Şems için olabilecek en doğru isim Burak Sergen’di, o lütfetti sağ olsun.

Sergen: Biz konuştuk Kürşat'la. Şems 13. Yüzyıl için çok ütopik denebilecek derecede marjinal bir adamdı. Kürşat, belgeselde çok net bir şekilde onları oraya koymuş ve daha çok bir beden diliyle gittik Şems'in üzerine. Artık dünya tiyatrosu da vücut anlatımına dönen tekstleri kabul eder oldu. Tabii ki klasik her zaman vardır ve onlar oynanmalıdır ama bu yeni içerisinde artık dil internasyoneli tamamen vücuda döndü. Kürşat onu çok güzel kullanmış, onun üzerinde durduk, yani o marjinalliği vücuda geçirip kamera önünde nasıl mizansenlerini kurarız gibi Kürşat'ın çok güzel fikirleri vardı, beraberce kafa kafaya verip onu birleştirdik.

Kızbaz: Burak ağabey'in de karaktere çok katkısı oldu. Öyle bir insanın, yani Mevlana'yı Mevlana yapan insanın karşılaşmalarını diyalogsuz yansıtmak çok zor bir şey. Bakışlar, duruşlar... Bu her oyuncunun yapabileceği bir şey değil.

Sizin tercihleriniz biraz daha tiyatro tabanlı oyuncularla mı oldu?

Kızbaz: Tiyatro kökenli bir oyuncuyla çalışmak büyük bir şans, büyük bir avantaj. Samimi konuşmak gerekirse Mevlana filmi bir yönetmen sineması değil. Bu çok değerli oyuncuların, çok değerli sanatçıların ve genç bir insanın bir araya gelip, güzel bir projeyi, önemli bir insanın hayatını anlatan bir işi birlikte kotarmaları. Bu insanlarla çok farklı bir yerlerde, farklı bir şeyler yapmak benim haddime değil. Zaten iş kendi akışına bıraktı kendini . Onlar da benim yapmak istediğime çok büyük bir saygıyla yaklaştı. Tabii ki tiyatro kökenli oyuncularla çalışmak çok önemli. Kamera tecrübesi de çok önemlidir. Bugün televizyon dramaları da sektörü genişletiyor, oyuncuya da, ışıkçıya da, setçiye de kameramana da pratik sağlıyor. Filmimizde genç oyuncularımız vardı, Mevlana'nın oğlunu oynayan Kıvanç Solmaz gibi genç bir arkadaşımız için daha önce televizyondaki ufak tecrübeleri önemliydi, en azından kameraya karşı şokta değildi. Televizyon o anlamda önemli, Dikkat ederseniz bizim "cast"ımıza, çok önemli oyuncu kökenli insan var.

Sergen: Bu sorunuz önemli. Şimdi bir panelden geliyorum. Boğaziçi Üniversite'sinde bile böyle bir soruyu sormuyorlar. Aslında sorduğunuz bizim Türk sinemasının, Türk televizyonunun, Türk tiyatrosunun, yani ‘yedinci sanat’ dediğimiz şeyin kökeni. Amerika'da ve Avrupa'da tiyatro kökenli olmayan çok az örnek vardır. "Show business"ta kullanılan sanatçıların hepsi bu işin okulunu okumuş, kamera karşısında ne yapacağını bilen kişilerden seçilmesi gerekiyor. Dikkat edin televizyon dünyasındaki dizilerin kalitesi bir anda şöyle bir kalktı. Beş sene kadar önce başladı. Ben bu iki dalın, iletişim fakülteleriyle konservatuarların bir okul içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Televizyon bizim yapmamız gereken bir iş, tiyatro da ana mesleğimiz. Kürşat oradan mezun oluyor, ben konservatuardan mezun oluyorum, ikimizin de idealleri, projeleri var. Fakat ben Kürşat'ı tanımıyorum, Kürşat da beni tanımıyor. Bunu birleştirmek, bu okulları birleştirmekten geçiyor diye düşünüyorum. Kalite adına, marketing adına, yeni yüzler adına, yeni senaryolar adına söylüyorum bu okullar birleştirilmeli. Bir de yeni moda var, yok manken oyuncu, futbolcu oyuncu, dizi klip oyunculuğu... Böyle bir şey yoktur. Amerika'yı tekrar keşfetmeyelim. Bu sanatlar oyuncularla yapılır, bu işin okulunu okumuş insanlarla yapılır.

Şu an dünyanın siyasi konjonktüründe Mevlana'nın fikirleri nereye oturuyor?

Kızbaz: Mevlana'nın fikirleri bugün dünyanın her yerinde aslında, ama görebilene. Bugün sevgiyi, barışı, hümanizmi, dostluğu, kardeşliği, tevazuyu, hoşgörüyü dünyada yaşamayı istiyorsak bir şekilde Mevlana ile buluşuyoruz. Dünyanın her yerinde savaş var, savaş olmayan yerlerde de insanlar mutsuz. Teknolojinin aşırı şekilde hayatın içerisinde olması, küreselleşme, şehirleşme... Bugün baktığınız zaman büyük şehirlerde insanların çoğu maalesef mutsuz ve yanı başındaki çok ufak değerleri ama altındaki çok büyük dünyaları göremeyebiliyor. Aslında Mevlana 800 yıl önce o ışığı yakmış ve hala görebilene yansıtıyor. Bizim de amacımız bu güzel değerleri, dünyanın aslında yaşanabilir kısmını, yaşanabilir dünyayı, güzel dünyayı insanlara anlatmak. Ufacık da olsa anlatmak. Bir şekilde aşkı da göstersek, sevgiyi de göstersek, minnacık, su damlası kadar olsa göstersek film misyonunu yerine getirir. Çünkü bu filmin misyonu sevgi, bu bir sevgi filmi, barış filmi dostluk filmi. Güzel insanların destekleriyle olmuş bir sevgi filmi bu.

Mevlana yılında Türkiye'nin yapması gereken bir şeyler var. Şu an yapılanlar sizce yeterli mi, ne yapılabilir?

Kızbaz: Mevlana ilgili pek çok film yapılabilir. Bizim yaptığımız Türkiye şartlarında dramatik bir belgesel film. Kalite açışından hepimizi çok mutlu ediyor. Ancak neden biz 10 milyon dolarlık, 15 milyon dolarlık Mevlana'yı anlatacak iyi bir film yapmayalım. Oyuncu deseniz ortada... Bugün baktığınız zaman İran sinemasının bir tarzı var. Kore sinemasının bir ülke sineması var. Yurt dışındaki festivallerin hangisinde Turkish Movie denilebiliyor. Tanıdıklarımız Nuri Bilge Ceylan, biraz Zeki Demirkubuz... Fatih Akın da zaten hiç bir şekilde Türkiye'den finansal açıdan destek alan bir insan değil. Orada yapıp buraya satan bir adam. Zaten Fatih Akın'ın Almancası da Türkçesi'nde çok daha iyi. Ben çok seviyorum yanlış anlamayın ama bugün Almanya'daki sinema endüstrisi Fatih Akın'a sahip çıkmasaydı Fatih Akın nerede olacaktı? Bir de biz ne kadar sahip çıkacaktık? Biz de bir yerlere geldikten sonra herkes herkese çok önem verir. Ama önemli olan o yeşerecek tohumu bulup ortaya çıkarmak o zaman sizin olur. Başkasının yetiştirdiği gül sizin değildir, sadece sever koklarsınız, ama elinizde tutamazsınız. Bu yüzden benim gibi genç insanların ülke sineması oluşturulması açısından da belli platformların içerisine sokulması, tutulması gerekir. Çok yetenekli insanlar var, senaryo yazan yetenekli gençler var, iyi yönetmenler var, ya da iyi olacak yönetmenler var. Ama biz bunları kendi değerlerimizi öne çıkararak, ülke sinemasının bir stratejisi olmalı her şeyden önce. Biz buranın dışına çıktığımız zaman çok fazla değer görülmüyoruz. Ben çok gezdim, belgesellerim vesilesiyle dünyayı dolaştım, bugün baktığımız zaman kimse kimseyi kandırmasın Türk sineması olarak maalesef iyi sinema yok. Endonezya sineması daha önde bizden.

Sergen: Tiyatrodan bir örnekle bunu çok daha pekiştireceğim. Neyzen Tevfik oynadım üç, dört sene önce. Ve Amerika'dan davet aldım Broadway'de sahneye çıkan sayılı Türk aktör vardır, belki ya birdir, ya ikidir. Giderken Cumhuriyet gazetesinde minicik bir ilan vardı “Burak Sergen Neyzen Tevfik'i Broadway'de oynayacak” diye. Uçağa bindim, Mayıs festivaliyle ilgili dökümanlar bırakmışlar koltuğa. Baş sayfada Türk aktör Neyzen Tevfik'i Broadway'de oynayacak diye başlık vardı. Ben kendim şaşırdım, kendi resmim, özgeçmişim yaptıklarım ettiklerim... Ben Türk'üm, ben Amerikalı değilim. Sanatçımıza verdiğiniz değere bakın, oranın verdiği değere bakın. Çok kısa bir süre toplumlara sanatla istediğiniz her şeyi yaptırabilirsiniz.

Son olarak söylemek istedikleriniz?

Kızbaz: Hepsine filmle birlikte sonsuz saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Bu film bir sevgi filmi. Umut ederim insanlar görür, vakitlerini ayırır, yaklaşık bir buçuk saatte farklı bir dünyaya girer. İnşallah izler ve beğenirler.

Sergen: İçinde biraz sevgi tohumu olan bir insan, kimliği ve etiketi ne olursa olsun şu kadar bir sevgi kırıntısı varsa bu filmi izlesin. Eğer sevgiye, dostluğa, hümanizme inanıyorsak bunun çatısı Mevlana'dır.



Nisan 28, 2008, 02:29:20 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Ben sinemayla çok ilgiliyimdir her hafta en az iki vizyon filmi izlerim ama bu filmi izlemeyeceğim mevlana isimli önemli bir şahsiyetin 80 dk'lık bir türk filminde hakkı verilerek anlatılabildiğini sanmıyorum önyargılı olmamak adına gidilebilir, ben gidenlerden dinlemeyi tercih ederim


Nisan 28, 2008, 02:37:31 ös
Yanıtla #3
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay



Mayıs 02, 2008, 01:54:04 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 203
  • Cinsiyet: Bayan

Paylaşımınız için teşekkürler
Gül bahçesinde geçen aşk sırrını bir gül bilir, bir de ağlayan bülbül!


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
49 Yanıt
28458 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 04, 2012, 01:33:52 ös
Gönderen: relic
45 Yanıt
23459 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 18, 2013, 11:16:30 öö
Gönderen: serdar-turk
0 Yanıt
4770 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 13, 2008, 05:52:48 ös
Gönderen: Genius Loci
2 Yanıt
5585 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2015, 02:32:51 ös
Gönderen: ARARAT
8 Yanıt
13523 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2008, 02:06:13 öö
Gönderen: Fraternis
6 Yanıt
8571 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2012, 12:44:59 öö
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
4606 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 28, 2010, 12:50:37 ös
Gönderen: Mozart
2 Yanıt
5172 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2010, 06:56:20 ös
Gönderen: calatrava
0 Yanıt
3549 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2011, 03:51:27 ös
Gönderen: karahan
1 Yanıt
3124 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2015, 09:58:22 öö
Gönderen: Melina