Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İnsanlar neden kendilerini öldürürler?  (Okunma sayısı 1424 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 03, 2018, 07:59:12 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

İnsanlar neden kendilerini öldürürler?
Dünyada her 40 saniyede 1 kişi intihar ediyor. Bu, yılda yaklaşık 800 bin kişinin yaşamına son verdiği anlamına geliyor. Türkiye ise intiharlarda 79. sırada...

     
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 03 Kasım 2018 Cumartesi, 11:18

http://www.cumhuriyet.com.tr/thumbs/600x360/Archive/2018/11/3/1130232_resource/page.jpg
Önce şu ünlüler listesine bakın: Anthony Bourdain (yaş 61). Kate Spade (55). Robin Williams (63). Aaron Swartz (26). Junior Seau (43). Alexander McQueen (40). Hunter S. Thompson (67). Kurt Cobain (27). Sylvia Plath (30). Ernest Hemingway (61). Alan Turing (41). Virginia Woolf (59). Vincent van Gogh (37)...

Yaşamlarına kendi istekleriyle son veren ünlülerin yer aldığı bu listenin sonuna geldiğinizde, dünyanın bir yerlerinde bir başkası da aynı şeyi yapmış olacak. Türkiye dahil!

Dünyada yaklaşık her 40 saniyede 1 kişi intihar ediyor ve bu da yılda yaklaşık 800 bin kişinin intihar ederek yaşamına son verdiği anlamına geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, intihar ABD’de ölüm nedenleri arasında 10. sırada. Türkiye’de 9.sırada yer alıyor. İntihar olaylarının en sık yaşandığı ülkeler sıralamasında Litvanya, Güney Kore ve Kazakistan ilk üç ülke arasında yer alırken Türkiye 79. sırada yer alıyor.

Yüzde 25 artış

ABD Hastalıkları Önleme ve Denetleme Merkezi tarafından yayımlanan bir raporda, bu ülkedeki intihara bağlı ölümlerde son yirmi otuz yılda yaklaşık yüzde 25 oranında bir artış meydana geldiği belirtiliyor. Bu artışın nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, daha önceki araştırmalar insanlarda yalnızlık duygusunun her geçen gün daha da yaygınlaşmasının, ekonomik unsurların ve giderek tırmanışa geçen ruhsal hastalıkların etkili olabileceğine işaret ediyor.

Kimi araştırmalar da yüz yüze etkileşimin yerini alan teknolojik gelişmelerin bu artıştan sorumlu olabileceğine dikkat çekiyor (ancak teknolojinin gerçekte yalnızlığı giderdiğini öne sürenler de var).

Yeni Zelanda Otago Üniversitesi ruhbilimcilerinden Jesse Bering, Suicidal: Why We Kill Ourselves / İntihar: Neden Canımıza Kıyarız? adlı kitabında, “Bir kişiyi intihara eğilimli kılan nedenler, tıpkı kişinin DNA’sı gibi, farklılıklar gösterir ve bu durum ‘baş döndürücü çeşitliliğe sahip’ çok farklı olaylar zincirini içerir” diyor.

Büyük çoğunluğu bunalımda değil

Nitekim, yukarıda verilen listede de farklı yaşlarda, farklı meslek dallarından, farklı kişilik ve cinsiyetlerden insanlara yer veriliyor. Birçok intihar olayında genellikle bunalıma dikkat çekilse de, bunalım belirtileri taşıyanların büyük bir çoğunluğu kendilerini öldürmedikleri gibi (Bering bunların yalnızca yüzde 5’inin yaşamlarına kıydıklarını belirtiyor), intihar kurbanlarının tümünün bunalımda olmadıkları da görülüyor. Bering, insanlarda intihar eğilimli davranışların yaklaşık yüzde 43’ünün genetik unsurlar, yüzde 57’sinin de çevresel unsurlarla açıklanabileceğine dikkat çekiyor.

Bering’e göre, genetik açıdan intihara yatkınlık kişinin yaşama isteğini olumsuz yönde etkileyen birtakım çevresel unsurlarla bir araya geldiğinde kimi insanlar bu durumda yaşadıkları acıya bir son verme girişiminde bulunabilirler.

Bering ilk kez “ABD’nin hoşgörüden yoksun küçük bir kasabasında” eşcinselliğini gizlemeye çalışan bir genç olarak, daha sonra da akademik kariyerinin doruk noktasındayken işsiz kaldığında böyle bir durumla karşılaştı (başarı, mutluluğun çıtasını inanılmaz derecede yükseltebilir ve ardından değişen koşullarla birlikte yaşam darmadağın olabilir). Ne var ki, baskı altındaki eşcinsellerin ve başarının doruğundayken dibe vuran akademisyenlerin büyük bir çoğunluğu yaşamlarına son vermek istemezler.

Neden, başka birisi

İntihar olaylarının çoğunda insanlar başkaları yüzünden canlarına kıyıyor. Toplumsal sorunların -özellikle de insanların gizli tutulması gerektiğine inandıkları bir gerçeğin- su yüzüne çıkması durumunda, başkalarının ne düşünecekleri konusunda duyulan aşırı düzeyde kaygı, intiharın körükleyicisi olabiliyor. İnsana özgü tüm davranışlar gibi, intihar da çok sayıda nedene bağlı bir edim. İntihara yol açan unsurlardan hangilerinin daha etkili olduğunu belirlemek zor, çünkü böyle bir deneyimi yaşayanlar bile bu tür bilişsel süreçleri anlamakta zorlanabilirler.

Beynin nörokimyasal işleyişini algılayamadığımızdan, içsel süreçler genelde dış kaynaklara bağlanır. İntihar düşüncesini kafasından geçirenler bile bu düşüncenin nereden kaynaklandığı ve bunun eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmayabilirler.

Kanserli hastalar ve ölümün eşiğinde olan insanlarla çalışan ve Finding Purpose in a Godless World / Tanrısız Bir Dünyada Amaç Arayışı adlı kitabın da yazarı olan Toronto Üniversitesi ruhbilimcilerinden Ralp Lewis “Klinik açıdan bunalımlı kişilerin çoğu bu tür duygular yaşamalarının nedenini yaşamın anlamıyla ilgili varoluşsal bir bunalıma ya da birbirleriyle ilintili farklı olaylara bağlayacaklardır. Oysa bu yorumları yapan kişiler gerçekte hiç kavrayamadıkları nedenlerden ötürü bunalımda olabilirler.” diyor ve ekliyor: Meslek yaşamım boyunca bu tür varoluşsal bunalımların antidepresanların etkisiyle nasıl yok olduklarına sıklıkla tanık oldum.”

Lewis’e göre yanlış yorumlamalar çok yaygın, genelde ruhsal durumlarımızı hiç olmadık nedenlere, örneğin, sinirli oluşumuzu birilerinin söylediği bir şeye bağlarız. Oysa, bunun gerçek nedeni aç ya da yorgun olmamızdır.”

İntihar girişiminde bulunup canlı kalabilen kişiler intihara kalkıştıkları sırada nasıl bir ruh durumu içinde oldukları ve kafalarından ne tür düşünceler geçtiği konusunda hiçbir şey bilmiyor. Lewis: “İntiharın önüne geçilmesi bu yüzden çok önemli. İnsanlar yaşamlarının yaşanmaya değer bir yanı olmadığını öne sürdüklerinde çok inandırıcı olabilir. Ancak aylar sonra - kimi zaman bir antidepresanın ya da değişen koşulların etkisiyle, kimi zaman da kafa yapısındaki gizemli bir değişimin etkisiyle- durum tümden farklı bir görünüme bürünebilir.”

Uzmanlar, ilk intihar girişiminde uzmanlardan destek alan kişilerin daha kolay iyileştiklerine ve bu kişilerin genelde ikinci bir intihar girişiminde bulunmadıklarına dikkat çekiyor. Ancak bir kez girişimde bulunup yardım almayanlar, bunu yeniden denemeye daha yatkın.

Derleyen: Rita Urgan

CUMHURİYET GAZETESİ
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Kasım 03, 2018, 08:24:32 ös
Yanıtla #1

Bir hekim olarak şunu söyleyebilirim, bir araştırmada doktorların yüzde 60’ının iş hayatının belli bir döneminde intihar düşüncelerine kapıldığını okumuştum. Mesela benim fakültedeyken 2 arkadaşım intihara kalkıştı, maalesef bu iki arkadaşımızdan birini kaybettik. Asistanken ise yine 2 arkadaşım intihar girişiminde bulundu, şükür ki vefaat eden olmadı. Yine fakültedeyken cerrahi branş hocalarımızdan biri intihar edip hayatını kaybetmişti. Doktorluk mesleğinde özellikle son yıllarda intihar girişimlerinde inanılmaz bir yükseliş var. Bunun da altında yoğun çalışma temposu, hayattan tat alamama ve hem hasta ve hasta yakınları hem de üstler tarafından yapılan mobbing gibi nedenler var. Ben şu an bir sıkıntımdan dolayı çalışmadığım için, müsaitim ve forumda aktif olabiliyorum, yoksa çalışma temposundan dolayı nefes alacak vaktimiz olmuyor, çok zor ve meşakkatli bir meslek, büyük sabır gerektiriyor.

Benim intihar düşüncelerim hep oldu, son 1 yılda ise çok arttı, hâlâ düşünürüm niye yaşıyorum? Yaşama amacım ne diye? Bu düşünceyle başetmem de ise ailemin, akrabalarımın ve arkadaşlarımın çok büyük katlkısı var, onlara hep şükran duyuyorum ve teşekkür ediyorum, hep yanımda oldular. Neyse bunlardan bahsedip canınızı sıktım, affola.

Bence intihar şöyle birşey, insan bir bina, onu ayakta tutan kolonlar var, biri aile, biri arkadaşların ve akrabaların, evliysen biri eşin ve çocukların, biri ekonomik rahatlık, biri sevilen iş.... Bunların tamamında eksiklik varsa ve o insanda duygusal açıdan zayıfsa bu bina çökecektir. Acı ama gerçekler böyle.

Umarım hep huzurlu ve mutlu oluruz.

Sevgiler
« Son Düzenleme: Kasım 03, 2018, 08:52:02 ös Gönderen: Adonai »
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Kasım 03, 2018, 10:18:27 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sakın ama Sakın , o düşünceleri sil beyninden . Bir daha da düşünmeni İSTEMİYORUM ...

Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Kasım 03, 2018, 10:19:36 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 312
  • Cinsiyet: Bay

Okulda rehberlik öğretmeni ile olan aramızdaki sohbette intiharın kişi karşı tarafa zarar veremediği için kendine zarar vermeye yöneldiğini, kişi üzgünken hep olabildiğince kapanır, dışa yönelikliğini sona erdirirdi onun açıklamasınca. Depresyon öyle birşeydir ki insan yaradılışının mükemmel olmadığının ispatıdır bence. Öfke dışında insanın varlık felsefesine kendi bilgi varlığınca girmesi kiminde "Ben kimim? Neden varım? Var olmamın amacı ne?" gibi sorularda Kabala ile tanışır, kiminde insanı aşağılayan ve depresyon düşüncelerini destekleyen sanal ortamdaki popüler sözlerle daha beter hale gelir. İnsan bence pes yada devam düşüncesine koyulur. İnsan psikolojisini bilmem fakat bence hayata devam etmeyi seçmek mükemmelliğe adımdır. Her son bildiğimiz, "her şey bitti" dediğimiz an bence yeni bir başlangıç için doğrulma yada çöküşümüzü destekleme aşamasıdır. Mutlu olan insanların hep mutlu olduğunu sanmak aslında bizim hiç çıkamamamıza sebebiyet verebilir. Aslında herkes çok mutsuz oluyor, özellikle en mutlu görünenler fakat mutluluk fazla uzak yada zor değil. Bitki çayları, meditasyon, egzersiz, kitap okumak, doğada dolaşma, hayvan beslemek gibi pek çok basit sık sık gördüğümüz şeyler stresi yıkmada en işe yarayan gerçek şeylerdir. İlaç tedavisi almak fazlasıyla iyi gelir evet ama insan bence bir süre sonra ilacı bırakmamak isteyebilir buna karşı ilaca muhtaç değil doğal yollarla devam ve irademizi güçlendirip süreklilik yaratma amacıyla ilacı bir süre sonra bırakmayı da bilmek gereklidir.

Zihnini boşalt, içini dök ve rahatla!


Kasım 03, 2018, 11:12:10 ös
Yanıtla #4

Sakın ama Sakın , o düşünceleri sil beyninden . Bir daha da düşünmeni İSTEMİYORUM ...

Saygılar

Şu aralar iyiyim, ailemin ve sevdiklerimin yanındayım sayın NOSAM. Teşekkürler yorumunuz için.

Sevgiler  :)
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Kasım 03, 2018, 11:15:28 ös
Yanıtla #5

Okulda rehberlik öğretmeni ile olan aramızdaki sohbette intiharın kişi karşı tarafa zarar veremediği için kendine zarar vermeye yöneldiğini, kişi üzgünken hep olabildiğince kapanır, dışa yönelikliğini sona erdirirdi onun açıklamasınca. Depresyon öyle birşeydir ki insan yaradılışının mükemmel olmadığının ispatıdır bence. Öfke dışında insanın varlık felsefesine kendi bilgi varlığınca girmesi kiminde "Ben kimim? Neden varım? Var olmamın amacı ne?" gibi sorularda Kabala ile tanışır, kiminde insanı aşağılayan ve depresyon düşüncelerini destekleyen sanal ortamdaki popüler sözlerle daha beter hale gelir. İnsan bence pes yada devam düşüncesine koyulur. İnsan psikolojisini bilmem fakat bence hayata devam etmeyi seçmek mükemmelliğe adımdır. Her son bildiğimiz, "her şey bitti" dediğimiz an bence yeni bir başlangıç için doğrulma yada çöküşümüzü destekleme aşamasıdır. Mutlu olan insanların hep mutlu olduğunu sanmak aslında bizim hiç çıkamamamıza sebebiyet verebilir. Aslında herkes çok mutsuz oluyor, özellikle en mutlu görünenler fakat mutluluk fazla uzak yada zor değil. Bitki çayları, meditasyon, egzersiz, kitap okumak, doğada dolaşma, hayvan beslemek gibi pek çok basit sık sık gördüğümüz şeyler stresi yıkmada en işe yarayan gerçek şeylerdir. İlaç tedavisi almak fazlasıyla iyi gelir evet ama insan bence bir süre sonra ilacı bırakmamak isteyebilir buna karşı ilaca muhtaç değil doğal yollarla devam ve irademizi güçlendirip süreklilik yaratma amacıyla ilacı bir süre sonra bırakmayı da bilmek gereklidir.

Zihnini boşalt, içini dök ve rahatla!

Hayvan beslemek ve ya doğa yürüyüşleri gibi hobiler bulmak fayda sağlayabilir dediğiniz gibi.

Sevgiler
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci