Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Cadılık ve Warlock nedir?  (Okunma sayısı 4583 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 04, 2014, 08:19:58 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 201
  • Cinsiyet: Bay

CADILIK NEDİR?
Yakın zamana kadar “wicca” ve “witchcraft” yani “cadılık” birbiriyle oldukça içiçe geçmiş görülen kavramlardı oysa günümüzde pek çok temel kavramında olduğu gibi burada da büyük farklılıklar söz konusudur ve birbiriyle karıştırılması hatalıdır.

Cadılık bir inanç sistemi değil bir pratikler bütünüdür ve tüm kültürlerde,coğrafyalarda ve topluluklarda kendisine uygulama alanı bulmuştur.Bu bakımdan teolojik olarak da bir din değil, bir yaşam biçimidir. Bir cadı Hristiyan, Müslüman -ki bu dinler bu tarz uygulamaları kesinen yasaklamıştır- veya ateist olabilir. Wicca’daki etik kuralları, “wiccan rede” ‘i ve “three fold law” u kabul etmezler. (Wicca öğretisine dahil bir kişi, kişisel pratikleri doğrultusunda kendini bir cadı olarak da tanımlayabilir ancak tersi doğru değildir.)

Cadılıkta enerjiyi irade doğrultusunda yönlendirip odaklayabilme yani maji uygulamanın özünü oluşturur. Dolayısıyla teorik olarak bir inanca dahil olmayabilir. “Cadı” kelimesi sırf kadınları temsil ediyor görülse de aslında her iki cins için de kullanılan bir sözcüktür. (Erkek cadılara yanlış olarak atfedilen isim konusunda bkz: “warlock” nedir?)

Cadılığın “hereditary” (nesilden nesle geçerek devam eden) adı verilen kısmı, kuşaklar boyunca devam eden bir aile geleneğinden uygulamaları öğrenerek devralmış kişilere verilen isimdir.(Anadolu’da buna el verme geleneği olarak bakabiliriz.) Özellikle ‘60′larda ve “Witchcraft Act” İngiltere’de yürürlükten kaldırıldıktan sonra bu tarz bir söylemi kullanan pek çok uygulayıcıya rastlanmıştır ancak gerçekliği son derece muğlaktır. “Cadılık” günümüzde ırsi olarak geçen bir sıfat değil, kişinin yetisine bağlı olarak geliştirdiği bir kavram olarak kabul görmektedir.

“Burning times”; Avrupa’da ortaçağ boyunca engizisyon mahkemelerince kovuşturmaya uğrayıp yakılan, asılan veya herhangi bir şekilde öldürülen tüm kurbanları anmak için günümüz modern cadıları ve wiccan’larınca bu döneme verilen isimdir. Toplam sayı oldukça tartışmalı da olsa, resmi araştırmalar iki yüz elli bin civarında kişinin öldürüldüğünü bildirmektedir. Öldürülenlerin ne kadarının suçlandıkları üzere “cadı” olup olmadığı konusu muğlaktır, genelde ağır işkence altında alınan itirafnameler de bu yüzden sağlam bir referans oluşturmamaktadır. Orta Çağ Avrupasında çoğunluğunu kadınlar oluştursa da erkekler, çocuklar hatta ev ve çiftlik hayvanları da kovuşturmaya uğramış ve öldürülmüştür. Suçlamalar veba başta olmak üzere çeşitli salgın hastalıklar sebebiyle ve kilisenin dönem dönem “heretik” olarak da adlandırdığı sapkınlara karşı yürüttüğü mücadele yanında, çoğu kez komşusuyla arasında husumet bulunan bir köylünün diğerini ihbar etmesi kadar basit bir nedene de dayanabiliyordu, bazı köylerde bu yüzden yaşayan hiç kimse kalmamıştı. Ebeler ve yaşadıkları kırsalda bitkilerle bazı ilaçları yapabilen kadınlar da “cadı” olarak suçlandı, oysa kilise ortaçağın başlarında cadıların doğa olaylarını yönetebileceğini ve hastaları iyileştirebileceğini kabul ediyordu. Tüm bu dönemi politik, ekonomik ve sosyo-kültürel açılardan değerlendirmeden yargılara varmak zordur, gerçekten de pek çok dinamik ve etkileşim sonucu oluşmuş pek çok öğe mevcuttur. Günümüzde hala Hindistan’ın ve Afrika’nın bazı bölgelerinde cadılıkla suçlanarak öldürülen kişilere rastlıyoruz, aslında sırf belirli bir döneme atfedilen tarihsel gerçeklik kadar süregelen toplumsal değişimler ve kısıtlamalarla da devam eden bir olgudur denebilir.

Anadolu’da “cadı” lık hiçbir zaman Avrupa’dakine benzer bir gelişim süreci izlememiştir. “Cadu” ya da “cazu/cazı” olarak da geçen yöresel söylencelerde bu kavram genelde “gulyabani” gibi yaşayanların peşinden giderek onlara zarar veren bir hortlak betimlemesine sahiptir. Anadolu toplumunda aynı anlama gelebilecek kelime belki şifacıları temsilen “ebe”ler olabilir, ki genelde toplumda saygı gören ve yardımına başvurulan kimselerdi.

WARLOCK
Günümüzde yanlış olarak erkek bir cadıyı tanımlamak için kullanılır. Orta Çağda, engizisyon tarafından erkek bir büyücü veya cadıyı tarif etmek için kullanılmış olsa da (Bu bakımdan”witch” kelimesi nasıl negatif bir anlam kaymasına uğradıysa aynı şey “warlock” kelimesi için de geçerli olmuştur denebilir.) modern Wicca’da “oath breaker” (inisiyatik yeminini bozan) veya öğretiyi kötüye kullanan kişilere verilen ve hem erkek hem de kadınları kapsayan isimdir.

Warlock, kelimesinin kökeni konusunda iki görüş vardır:

İlki; kelimenin anglo-saxon kökenli olduğunu ve orta İngilizce'de “warloghe” (aldatan, hain, ihanet eden) ve eski ingilizcede “waerloga” (ihanet eden- waer: antlaşma, loga-,:yalancı) dan geldiğini söyler.

İkinci görüşse; sözcüğün İskandinav kökenli olduğunu ve anglo-saxon dağarcığa Britanya adalarına gelen iskandinav istilacılar ve göçmenler döneminde girdiğini söyler. Buna göre, kelimenin anlamı “var’lokkur” dan (var:spirit, lokkur:song ya da ruhlarla konuşan, büyücü)gelir.14. yy.’a tarihlenen Kızıl Erik’in Sagası'nda bu şekilde betimlenmiştir.

Tartışmalı bir kavram olsa da, çağrıştırdığı negatif anlam dolayısıyla genede birinci görüş kabul edilerek bu şekilde kullanılmaktadır.

WICCA VE CADILIK KÜLT MÜDÜR?
Kült; tanımı gereği kendini kutsal/tanrısal vs. addeden ve taraftarlarınca bu niteliği aynen kabul görmüş bir lideri kayıtsız şartsız takip eden topluluklara verilen isimdir. Hem paganizmde hem de Wicca’da böyle bir liderlik kurumu olmadığı gibi felsefe olarak da daima çoğulseslilik ön plandadır.
Serius est quam cogitas.


Aralık 10, 2014, 06:09:57 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 76
  • Cinsiyet: Bay

Merhaba;
Sn. nicolus'un yazdığı bu yazıyı daha önce okumuştum,internette gezinirken tesadüfen gördüğüm bir yazıyı biraz inceledim ve Sn nicolus'a bir nebzede olsa katkıda bulunmak amacı ile öğrendiklerimi sizler ile paylaşmak istedim.

Cadılık ile ilgili ülkemizde de bir takım yazılı eserler varmış,bunlardan bir tanesi de  Bulgaristan,Osmanlı hakimiyeti altında iken Tırnova kadısı Ahmet ŞÜKRÜ efendinin notlarıdır.Bu notlar 1833 (miladi) yılında Takvim-i vekayi gazetesinde yayınlanmıştır.yazı aynen şu şekildedir.

“Tırnovada cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahir'e dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu.”

Ayrıca osmanlıca bilenler var ise aşağıdaki yazdığım linkten kayıtların orjinalini okuyabilir,ve bizlerle de paylaşıra mutlu olurum.

http://gazeteler.ankara.edu.tr/detail.php?id=917&sayi_id=26948


Saygılarımla.
Sır Bekcisi


Aralık 16, 2014, 07:26:37 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 201
  • Cinsiyet: Bay

Mezardan çıkan ölüler (!) yanlış adlandırılmış. Mezardan çıkan cesetlere Cadı denmez.

Bahsettiğiniz hikaye ile ilgili bir araştırma yaptım, buraya da aktarmak isterim.

"Anadolu’da, sağlığında üstünden kedi atlamış veya köpek eti yemiş insanların,  öl-dükten sonra hortlayarak cadı olacaklarına inanılmaktadır ANBR 149. Anadolu folklorundan farklı olarak, Doğu Trabzon ve Rize folklorunda cazi/mayisa (Çaykara) motifi, uzaktan gelen korkunç bir yaratık olarak algılanmamaktadır. Köyün içinden herhangi bir kadın cadı olabileceği gibi cadılık eğitim-le başkalarına da öğretilebilir. Aynı evdeki tüm kadınların erkeklerinden habersiz cadı olabileceğine dair sayısız hikaye vardır:

“Cadıların ciğer yemesiyle ilgili buralarda eskilerden beri bir hikâye anlatılır: Evin gelini cazıymış. Çocuğun ciğerini çıkartır, yemek için ateşe gömer. Bu arada ateşin başında uykuya kalır. Kaynanası sabah ateşi karıştırırken ateşe gömülü bir şey olduğunu görür iyice karıştırır bakar ki ciğer parçası.

-Bok yiyenin kızı kendi doymuş ta bunu da bana bırakmış, der.

Meğerse kaynana da cadıymış, Ateşte pişmiş ciğeri alır, çekilir bir köşede yer”  GB 81 (Hemşin)

     Cadılar normal anne babadan doğan er-kek veya kadın, sıradan insanlar olup, cadılığı bir başka cadıdan bir öğreti olarak alır-ar. Trabzon ve Rize’de kuyruklu, Hopa’da (Laz) hem üç parmak boyunda kuyruklu, hem de koltukaltlarında sinek kanatlıdır. Efendilerinden başkasına hizmet etmeyen cadıların, tek amacı kötülük ve efendilerinin emirlerine hizmettir:

     Yeni doğmuş buzağıların yüreklerini yer-ler; kundaktaki çocukları boğarlar; kedi, örümcek şekline bürünürler. Cadıların bir gö-revi de yeni gelinleri telkin yoluyla cadılığa özendirmektir. Laz varyantlarında cadıların üç defa cadı olduğunu itiraf etmesiyle, ya da koltuk altlarındaki sinek kanadı büyük-lüğündeki kanatların usturayla tıraş edilme-siyle cadılıklarının sona ereceğine, cadıların suya atıldıklarında batmayacaklarına inanılır (Hopa  Peroniti)

     Tonya’da eve cadı girmesini engellemek için pencere ve kapılara komar dallları asılır (Torul’da kuşburnu dalları) yine de engel olunmayıp 30 Nisan’ı  1 Mayıs’a bağlayan gece eve girerse bütün tahta aşıkların içleri-ni kazır ve buzağıları öldürürmüş. Torul’da çocukların cadılardan zarar görmemesi için, kollarına kuşburnu dallarından bileklikler takılır. Süt dolu tencereler sıkıca kapatılır ve kaşıklar dolaplara kilitlenerek, cadılar tara-fından kirletilmesi engellenir (aynı şekilde Karakoncolos günlerinde kaşıklar karakon-colostan da saklanmaktadır)

     Cadılık dürtüsü, geceleyin güçlenir; ba-zen tek başlarına bazen gruplar halinde evleri dolaşır bazen de Kırım ya da Mısır’a süpürge veya pişmiş kilden küpler üzerinde uçarlar. Hopa’daki cadıların Mısır’a süpürge üzerinde uçup hurma yemeleri örneği dışın-da (Hopa Peroniti) dışında nerdeyse tüm varyantlarda cadılığın merkezi Kırım’dır. Kırım cadılarının küpler üzerinde uçup gelerek yaptıkları kötülükler; Mekke’ye giden hac-ların getirdiği Kabe toprağı sayesinde (HG - Akçaabat) ya da yerli cadıların rekabeti neticesinde (Dernekpazarı Zenozana) engellenmiştir.

     Ahırdan gürültüler geldiğini duyan bir kadın, aşağı iner ve o güne kadar görmediği bir kedi görür. Kediyi ensesinden yakaladığı anda kedi komşusu olan yaşlı kadına dönüşür (Dernekpazarı Zeno Zana).

     Cadılar yanlarında taşıdığı insan pisliğini üstlerine sürerek uçma yeteneği kazanırlar, çalı süpürgelerine ters oturur ve gözlerini kapayınca uçmaya başlarlar; gözlerini açtıklarında istedikleri yere varmışlardır. Eğer uçarken bir dikenliğe düşerlerse mayisalıkları (cadılıkları) yok olur.

     Yiğit’in naklettiği muhtemelen Rumcasından çevrilmiş bir mayisa türküsü kaydedilmiştir:

“Açıldı bana dağlar/Yaparum fazla yağlar/ Tutarsa bana huyum/Nahır üstünde su-yum/Gıdı Gıdı oğlağum/Mart g...Parmağum/ Mart çıktıda dert gitti/ Koyunum yaza çıktı/ Ahi...hi....hi....hiii..” ÇF 50.

     Çaykara’da mayisaların hayvanlar ve köylüler yaylada iken 23 Haziran gecesi na-hıra gireceklerine inanılır (Akçaabatta 13 Mayıs HG). Bu yüzden mayisanın nahıra girmemesi için tedbir alınır:

“23 kirezde, akşam olmadan obayı (yayla evini) 3-7 def’a ayeti kürsi ve 3-7 defa Kulhuvellahu okuyarak bağlarlar. En son ahır kapısını üfleyerek Bismillahirrahmanirrahim deyip bu kapıyı sıvazlayarak kapatır. Obayı bu şekilde bağlayan kimse haneka (süthane) ye girerek sütlerin kaymağını alıp mayısanın faaliyet göstereceği akşamdan önce mutlaka yayıklar. Herhangi bir sebeple kalan bir kaymak olursa üstüne tuz serperler. Diğer taraftan ineklerin kuyruklarına bir iplikle 7 düğüm bağlarlar. Bu düğümlerin içinde kömür ve tuz bulunur. Düğümler bağlanırken kulhuvellahu okunur ya da mayisa yakalanmaya çalışılır ‘Mayısayı yakalayacak erkek 70 defa “Allahu Lailahe illallahu velheyyul kayyum” duasını okur ve her defasında kendi üstüne üfler, obasını bağlamaz ve ahır kapısını besmelesiz kapar. Daha önceden hazırladığı bir balık ağı veya 41 iğne ile öldürülerek yüzülen, kurutulan kurbağayı başına koyup ahırın bir köşesinde saklanır. Mayısa; saçları karmakarışık bir hal-de ve hafif bir şekilde ağlayarak ahıra girip bir ineğin altına yanaşır. Bu sırada erkek saklandığı yerden cazunun üzerine atılarak saçlarından tutup onu döğmeye başlar. Mayısayı söyletmek şarttır”  ÇF 52.

     Hemşin folklorunda cadıların elek ve file-den rahatsız olduklarına inanılır ve bebekler fileye sarılarak uyutulur. Lazlar’da cadılık gücünün yok olması için bizzat cadının üç kere cadı olduğunu itiraf etmesi gerekliyken (Hopa Peroniti), Hemşinde cadının muhatabının cadıya üç defa cadı olduğunu söylet-mesi yeterlidir GB 82. Cadılar geceyarısı genellikle örümcek biçiminde, kremul’un (o-cak zinciri) üzerinden inerek girerler ve bebeğin odasına gelince insan şekline bürünürler. Hemşin’de cadının bir avuç büyülü toprağı annenin üzerine saçarak onun derin uykuya dalmasını sağlayıp arkasından da “egiş” denilen ucu eğri uzunca bir demir çubukla bebeğin ciğerini çıkarıp yediğine inanılırdı RK 257.

< Farsça  câdû > Karadeniz Rumcası cadu (τζιατου [İnebolu]) P II 381

     Trabzon Rumcası cazi, mayisa (Çaykara, Maçka)

     Modern Türkçe cadı “Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak” TDK 375

     Lazca cazi (Pazar, Fındıklı), LAT 27.

     Hemşince cadu, Ermenice çaduk DKL 31, Azerice caduger AHÖ 235/37, cadukün AHÖ 281/19 “büyücü”
"

Cadılık hakkında ayrıntılı ve doğru bilgiyi buradan edinebilirsiniz: http://pagan.psisik.com/?q=node/10
« Son Düzenleme: Aralık 16, 2014, 07:39:38 ös Gönderen: Nicolus »
Serius est quam cogitas.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
6 Yanıt
6928 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2008, 04:15:55 öö
Gönderen: Fraternis
Lsd nedir?

Başlatan Einsof Kimya

2 Yanıt
57694 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2007, 03:22:36 ös
Gönderen: Einsof
2 Yanıt
13637 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 31, 2008, 04:09:01 ös
Gönderen: semsin
13 Yanıt
15084 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 12, 2012, 02:16:09 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
4073 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2011, 09:25:05 ös
Gönderen: Onien
5 Yanıt
4166 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2012, 04:06:53 ös
Gönderen: BULGARIA
Din nedir?

Başlatan symbol « 1 2 3 » Inanc Uzerine

26 Yanıt
11857 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 20, 2016, 09:53:46 ös
Gönderen: mirliva
15 Yanıt
7221 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 11, 2012, 11:15:26 ös
Gönderen: Thoth
3 Yanıt
9579 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2016, 09:24:06 öö
Gönderen: Birisi
0 Yanıt
2803 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2013, 11:26:31 öö
Gönderen: ADAM