Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA  (Okunma sayısı 6818 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 10, 2009, 02:07:47 ös
  • Ziyaretçi

İNANMANIN TÜRLERİ

Bir ağaçtır kişi

Allaha inanırken

Yaprak döker yarısı

Yapraklanır yarısı yeniden



Tanrı

Kurşunkalemle yazmıştır kişiyi

İnanç

Onu silinmez kılar



Geceleyin inanmak

Gündüz inanmaktan daha kolay

Karanlık

Büyümüştür çünkü



İnanıyor musun diye sorsa

Kişi kendine

Ayakları hayır der

Elleri evet



İnanç nerede başlar

Korkudan mı

Doğadaki güzellikten mi

Kendini sevmekten başlar inanç



Yeter der kişi kendine

Damla damla yapsan denizi

Damla damla yapsan evreni

Hepsi şu serçenin sesi etmez.


Fazıl Hüsnü Dağlarca: Orda Karanlık Olurum. YKY Yay. 2007


Mayıs 13, 2009, 04:08:48 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Fazıl Hüsnü Dağlarca (d. 26 Ağustos 1914, İstanbul - ö. 15 Ekim 2008), ünlü Türk şairidir.





26 Ağustos 1914 İstanbul doğumlu. Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey'in oğludur. 1933 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni, 1935 yılında da Harp Okulu’nu bitirdi. Piyade subayı olarak Doğu ve Orta Anadolu’nun, Trakya’nın birçok yerini dolaştı. 1950 yılında orduda hizmeti on beş yılı doldurunca, önyüzbaşı iken askerlikten ayrıldı. 1952-1960 yılları arasında Çalışma Bakanlığı İş Müfettişi olarak İstanbul’da çalıştı. Aralık 1959’da Aksaray’da “Kitap” Kitabevini açtı, yayımcılık yaptı, “Türkçe” adında bir de aylık dergi çıkardı (43 sayı,1960-1964). 1970 yılında kitabevini kapattıBir öykü olan ilk yazısı ortaokul öğrencisiyken Yeni Adana gazetesinde bir yarışmada armağan kazanarak yayımlanan Dağlarca (1927), sanat dergilerinde ilk kez, Kuleli Lisesi son sınıfındayken “Yavaşlayan Ömür” şiiriyle yer aldı (İstanbul Dergisi, 1933). Daha sonra ise Varlık dergisine şiir vermeye başladı (Mayıs 1934). Harbiye’den subay çıktığı gün (30 Ağustos 1935) satışa çıkardığı ilk kitabı “Havaya Çizilen Dünya” oldu. Kitapta ölçülü, uyaklı, aşık tarzı denemeleri de bulunuyordu. İkinci kitabı “Çocuk ve Allah” 1940 yılında çıktı. İkinci kitabıyla, Cumhuriyet döneminin en güçlü şairleri arasında yerini aldı. Şiirinde mağara devri adamlarından modern çağın insanına kadar, insanoğlunun iç ve dış dünyasını, yurt ve dünya insanını, çok yönlü davranış ve çatışmalarıyla işlediği, soyut-somut durumlar üzerinde derinleştiği, bunları yaparken de, kendine özgü düşlemler, benzetmeler, simgeler hazinesinden güç aldığı görülür. 1970’de sayısı 34’ü bulan kitapları arasında “Çocuk ve Allah, “Daha”, “Çakırın Destanı”, “Toprak Ana”, “Aç Yazı”, “Asu”, “Türk Olmak”, “Haydi” özellikle önemlidir.

Bir ara Sözcü dergisine 1960 ve Vatan dergisine 1961-1962 yazdığı, özdeyiş niteliğinde kısa düzyazıları bir yana bırakılırsa, yalnız şiirle uğraşan ve şiirleri Türkiye’nin hemen hemen bütün edebiyat dergilerinde yayımlanmış olan Dağlarca’nın kitaplarından bazıları ilk baskı yıllarıyla şunlardır:

Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940), Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945), Üç Şehitler Destanı (1949), Toprak Ana (1950), Aç Yazı (1951), İstiklal Savaşı- Samsun’dan Ankara’ya (1951), İstiklal Savaşı- İnönüler (1951), Sivaslı Karınca (1951), İstanbul-Fetih Destanı (1953), Anıtkabir (1953), Asu (1955), Delice Böcek (1957), Batı Acısı (1958), Mevlana’da Olmak-Gezi (1958), Hoo’lar (1960), Özgürlük Alanı (1960), Cezayir Türküsü (Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileriyle birlikte, 1961), Aylam (1962), Türk Olmak (1963), Yedi Memetler (1964), Çanakkale Destanı (1965), Dışarıdan Gazel (1965), Kazmalama (1965), Yeryağ (1965), Vietnam Savaşımız (İngilizcesiyle, 1966), Kubilay Destanı (1968), Haydi (1968), 19 Mayıs Destanı (1969), Vietnam Körü / destan-oyun, (1970), Hiroşima (Fransızca,İngilizce çevirileriyle, 1970), Malazgirt Ululaması (1971), Kınalı Kuzu Ağıdı (1972), Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973), Horoz (1977), Hollandalı Dörtlükler (1977), Çukurova Koçaklaması (1979), Nötron Bombası (1981), Yunus Emre’de Olmak (1981), Çıplak (1981), İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler (1985), Uzaklarda Giyinmek (1990), Dildeki Bilgisayar (1992), O’1923 / Tapınağa Asılmış Gövdeler (1998), Seviştilerken (1999), İmin Yürüyüşü / Biçimlerle Soyunmak (1999), Ötekinde Olmak (Oralarda / İkisi) (2000), Dün Geceki / En Sevmek (Şeyh Galib’e Çiçekler) (2000), İçimdeki Şiir Hayvanı (2007).

Dağlarca çok sevdiği çocuklar için de şiirler yazdı. Bu alanda ilk kitabı “Açıl Susam Açıl” Yugoslavya’da basıldı. (Üsküp, 1967),bunu İstanbul’da çıkan “Kuş Ayak” (1971), “Arkaüstü” (1974), “Yeryüzü Çocukları” (1974), “Yanık Çocuklar Koçaklaması” (1976), “Balina ile Mandalina” (1977),“Yaramaz Sözcükler” (1979), “Göz Masalı” (1979), “Şeker Yiyen Resimler” (1980), “Yazıları Seven Ayı” (1980), “Cinoğlan” (1981), “Hin ile Hincik” (1981), “Güneş Doğduran” (1981), Kaçan Ayılar Ülkesinde” (1982) kitapları izledi.

 

Birçok ödülü var

Yazar yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda ödül kazanmıştır. Bunlardan bazıları şunlar:

Türkiye’de; bir şiiriyle (Çakırın Destanı kitabındadır) CHP Şiir Yarışması’nda üçüncülük (1946); Asu kitabıyla 1956 Yeditepe Şiir Armağanı; Delice Böcek kitabıyla Türk Dil Kurumu 1958 Şiir Ödülü; Türkiye Milli Talebe Federasyonu’nun Turhan Emeksiz Armağanı (1966). Arkın Çocuk Edebiyatı 1973 Yarışması’nda seçici kurul, üç şiirine “yarışma üstün onur ödülü” verdi ; Horoz adlı kitabıyla Sedat Simavi Vakfı Ödülü’nü Peride Celal ile bölüştü (Aralık 1977) ve Milliyet Sanat Dergisi’nce de “1974 Yılının Sanatçısı” seçildi.

Yurtdışında; Pittsburg, Amerika’daki International Poetry Forum /Uluslararası Şiir Forumu, Dağlarca’yı En İyi Türk şairi seçti (1967). Struga (Yugoslavya) Şiir Festivalleri’nin 13.sünde ödül Altın Çelenk Dağlarca’ya verildi (Ağustos 1974).


Fazıl Hüsnü Dağlarca aramızdan ayrıldı





Altunizade`deki Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Kürşad Tokel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 94 yaşındaki şair Dağlarca`nın, kronik böbrek yetmezliği ve kateter enfeksiyon sebebiyle 28 Eylül 2008 tarihinde bir başka hastaneden hastanelerine getirildiğini belirtti.

O tarihten buyana hastanede tedavi altında bulunan Dağlarca`nın enfeksiyonun antibiyotiklere yanıt vermemesi sebebiyle bugün yoğun bakıma alındığını kaydeden Prof. Dr. Tokel, tüm müdahalelere rağmen durumu giderek kötüleşen Dağlarca`nın saat 16.50 itibariyle vefat ettiğini söyledi.

***

Hülya Okur Fazıl Hüsnü Dağlarca Mart 2008`de görüşmüştü:

`Heybetli Bir Çınar

Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca, Hülya Okur`un sorularını yanıtladı: İçinin hikayesi insanda akıyorsa şair olur. 75 senedir şiir yazıyorum, bu da Allah`ın bana bir tebessümü. Söylenmeyen bir sözü söylemek lazımâ. Ben kimim? Bir Türküm o kadar. Biraz eli yazıya yatkın bir Türk. Evlenecek adam şiir yazmamalı, şiir yazacak adam da evlenmemelidir!"


Mayıs 13, 2009, 04:21:38 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

MUSTAFA KEMAL İN KAĞNISI 

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı
Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden

İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha! dedi, gitmez.
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır
Nasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı
Kahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.


Fazıl Hüsnü Dağlarca


Mayıs 13, 2009, 04:24:27 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

SAMSUN'DAN ANKARA'YA 


Ordunun silahları alınmış
ve alınmakta

Atım acından hasta, çalmışlar kılıcımı,
Üşürüm.
İçimde silah sesleri,
Sabaha kadar, tövbe tövbe,
Gecelerle dövüşürüm.

Kabzelerim vardı parıl parıl,
Altın elmas.
Getirmiştim ta Orta Asyadan,
Ta batı Avrupa hayran olmuştu,
Kalmış ağırlıklarınca avuçlarımda yas.

Hepsi bir başka biçimdeydi,
Ama kardeşti tüfekle yay.
Onlarla yaşamam hızlanırdı,
Duyulurdu suyun ekmeğin lezzeti daha hoş,
Daha kolay.

Çalmışlar kılıcımı,
Vaktim bir ateşle kızıllaşır önce.
Sonra tarihler tarihler döğer içimizdekileri,
O kadar hafif, o kadar yalın,
Kılınç olur düşünce.

 
Fazıl Hüsnü Dağlarca
« Son Düzenleme: Mayıs 13, 2009, 04:26:58 ös Gönderen: Isis »


Mayıs 13, 2009, 04:26:27 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

DAYAK


Ister misin ellerimizi birleştirelim,
Sen iki vur, ben iki daha,
Çalmış mı,
Emmiş mi alın terini ulusunun,
Sen dört vur, ben dört daha.

Gemi seçmeye mi gitmiş 20 kişi, çay bulmaya mı yollanmış
30 kişi,
Dışbakan olmuş da yüzde mi almış.
- Saçı bitmedik çocuklarım aç iken kerpiç köylerde,
Bebek kızlarım gecelerce aklığını satarken-
Sen yedi vur, ben yedi daha.

Ha, ister misin ellerimizi birleştirelim,
Değeri 8 iken, 208'e mi vermiş bir tabak fasulyeyi,
Dilekçeni görür görmez deve boynunu sallamış, 500 mü
koparmış senden,
Saylav seçilmis de geleceğine yatırım mı yapmış,
devrimi çiğneyerek,
Sen dokuz vur, ben dokuz daha.


Mayıs 13, 2009, 04:28:33 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

ÇANAKKALEDE ÖLÜM

Sen ölüm,
Evlerde pissin ama,
Dağlarda iğrençsin.

Sen ölüm,
Birinin adı silinir de,
Adın geçer ancak.

Sen ölüm,
Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da
Tutarsın, görürsün oralarda ancak.

Sen ölüm,
Ülkelerde kötüsün ya
Ülkelerarasıi daha çirkinsin.

Sen ölüm,
Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,
Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle işin nedir?


Fazıl Hüsnü Dağlarca


Mayıs 13, 2009, 04:30:19 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662


 KIZILIRMAK KIYILARI

Kardaş, senin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadoluya,
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
O kadar uzak değil.

Çamı bitmiş, kavağı azalmış,
Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
Yedi ay kıştan sonra,
Yeşeren senin yaşamındır,
Yaprak değil.

Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
Mevsimler soğumus, sular azalmış,
Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.

Parça parça yarılmış öküz ardında,
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.

Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.
Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
Uyandırmazsan,
Uyanacak değil.

Dertle, sefaletle yüklü,
Siyah leşlerle kararmış, berrak değil.
Çağlayan ne,
Akan kim,
Kızılırmak değil.

Kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,
Geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.
Vakte şahadet edercesine yükselmiş,
Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,
Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.

Fazıl Hüsnü Dağlarca


Mayıs 13, 2009, 04:33:58 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

YALNIZLIĞIM

lık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım

Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa,
Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi
Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,
Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.

Bir camın arkasında açılıyor güllerim,
Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı.
İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı;
Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim

Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım
Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde
Belki bu mısralarım esecek gönüllerde
Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım.


Fazıl Hüsnü Dağlarca


Mayıs 17, 2009, 03:59:37 ös
Yanıtla #8

Böyle hep tarihsel şiirleri mi seversiniz :)
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.