Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TEMEL İNŞAAT BOZUKLUĞU  (Okunma sayısı 2589 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 13, 2010, 12:09:26 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Temel inşaat bozukluğu nedir?
Temel inşaat bozukluğu anne rahminde geçen 9 ay 10 gün ve 0-2 yaş arasındaki bebeklik döneminde ortaya çıkar. AÇEV gibi birtakım kadın derneklerinin "Yedi çok geç" sözünü "İki çok geç"e indirmek gerekir. Çünkü ezik anne, koca dayağı yiyen anne, sık doğuran anne gibi birtakım sendromları ceninken almaya başlıyoruz. 0-2 yaşta da beyin ve kuyruğu var... Sadece beynimizden konuşuyoruz ama kuyruğumuzu unutuyoruz. Oysa omurilik beynin kuyruğudur, ayrılmaz. Kuyruğun alt ucuna, kuyruk sokumuna darbeler toplumumuzda çok görülür; yanlış tuvalet terbiyesi, anne eli dışında değen eller, popo öpülmesi, ben seni yerim diye sevmeler... Hayret edeceğiniz biçimde başlangıç rüyalarında bunlar ortaya çıkıyor. Onun için çok masum gibi gözüken, örneğin bir erkek bebeğe doktor amcalar tarafından anüsten verilmiş ateş düşürücü fitiller, dereceler çok sakıncalı... Çünkü 0-2 yaş döneminde korteks yani konuşan, okuyan, kakasını tutabilen, çişini yapabilen, akıl yürüten beyin bölümü henüz gelişmemiş. Poposundan giren nesnenin ne olduğunu bilmiyor. Erkekteki en ölümcül suçluluk rüyaları rüya dilinde buradan başlar. Seksüel içeriklidir. Şuuraltı bir cinsel tacize maruz kalmayı algılıyor ve dolayısıyla kuyrukta pipi enerjisiyle anüs enerjisi çarpışmaya başlıyor. Bunun açılımı binde bir ihtimalle gay'likse binde 999 ihtimalle problemdir. Bu problemi kimi horoz erkeklik, maçoluk gibi yöntemlerle çözümlemeye çalışıyor. Ama büyük çoğunluğu içine atıyor. Bu karmaşayı anlatamaz hale geliyor. Rol dağılımında erkek rolünü benimsediği halde iç dünyası bunun eksikliğini hissediyor. Al sana ölümcül suçluluğun en temel nedeni. Dışı erkek, içinde karmaşa. Bu, cezalandırıcı objelerin yer aldığı kendi kendine ölümcül suçlama rüyalarına neden oluyor; polis yakalıyor, takip ediyor, birileri bıçaklanacak, öldürecek, kaçıyorum bir türlü kurtulamıyorum, şeklinde.

Bu nelere yol açar ?
Rahimde ve 0-2 yaş arasında aldığımız negatif etkiler yüzünden toplumumuz alt beyin anlamında arabeskleşir. Büyük çoğunluğun alt beyin sistemi temel inşaat bozuklukları yüzünden depresyona çok eğilimlidir; ölümden ve hastalıktan söz etmeyi çok sever. Şuuraltı ve alt beyin sistemi zaten depresyona eğilimli olduğunda hayatının üç beş döneminde aktif depresyon yaşayacaktır. Bu anlamda bir matem reaksiyonu bile aktif depresyondur. Sevgilinin kaybı da öyle. İç veya dış kaynaklı bu depresyonlar alt beyin sisteminde rüya analizleriyle çok net şekilde tespit ettiğimiz ölümcül suçlama sembollerine sebep olur. Diyelim bu ölümcül suçlamayı tedavi ettiniz, ilaç kullandı, o zaman mesele yok. Ama kendi haline bıraktıysanız, her olayda değil, ama ölümcül suçlama bağışıklık sistemini bozabilecek derecede şiddetliyse mide ülseri gibi bir yığın psikosomatik hastalık bekleneceği gibi, kanser ihtimali de yükselecektir.

........
........

İsimler önemli değil; çünkü isim kortekse, üst beyne aittir. Ben alt beyin doktoruyum. Yunus Emre gibi bakıyorum hadiselere. İçteki benin doktoruyum. Altı bin yıl önce Sümer çivi tabletlerinde omuriliğin yaşam ağacına benzetilmesi çok doğru. Çünkü omurilikten bütün iç organlarımıza dallar ve budaklar gider; yani kalınlı, inceli sinirler. Yaşam ağacı benzetmesinin en temel analitik açılımı da şudur: Ağaç nereden beslenir? Kökten! Bu sistem kökte, her iki tarafa elin parmakları kadar kalın beşer dal vererek bacaklarımızın arasındaki seks organlarını besler ve onlardan besin alır; Tao'nun yaşam enerjisi, psikiyatrların libido dediği... Bunların birlikte yaşadığını şuradan anlarız. Mesela depresyonlu bir vatandaş geldi. İlk şikayetlerinden biri canım seks istemiyor, der. Seks isteğiyle yaşam isteği arasında direkt bağ var.

Erkek ve kadın arasında bu anlamda bir fark var mı?
Hanımların yaşam ağacının kökten dört su kaynağı var.. Dolayısıyla erkeklerden bir anlamda daha güçlüler. Çürkü erkeklerin kökten su kaynağı iki! Bu dört su kaynağının tıbbi anatomik isimleri klitoris, anüs, rahim ve vajina. Hanımlarıngücü var, ama işi zor. Çünkü bu su kaynaklarının üçü kirli su. Klitoris ve anüs kirlidir, rahim aseksüel olarak kirlidir. Bir tek beyaz olan vajinadır, temiz su kaynağı. O yüzden eski mitoslar da bunu kutsal kase olarak ele alır. O halde kutsal kase yoksa, kutsal dişi yok. Kutsal diği yoksa, erkek de yok! Diyelim ki bir kadın klitoris anüs karışık şehvet seksi kullandı gençliğinde. Bunların ilk uyandığı 0-2 yaş arası bebeklik dönemi nasıl geçmiştir? Bacağımızın arasını kollayamadığımız bu dönemde birileri tuvalet terbiyesi için mutlaka oralarımıza dokunur. Klitoris, anüs vesaire. Ardından kapatma dönemi başlar; örtün kızım, ayıp kızım, gösterme kızım! Aklı sıra seks hayatı başladığında tekrar bacaklarını yabancı ellere açar. Öncelikli olan klitoris, ardından anüs olduğu zaman alt beyin bebekleşir. Ne zamana kadar! Klitoris anüsten rahme geçerken vajinayı atlamış olur. Çünkü kutsal kase bilgisi verilmemiştir. Bu konuda suçlayabileceğimiz tek zümre var. Bilim adamları! Toplumu asla suçlayamayız. Çünkü o bilgiyi vermemişiz.

Kadın kutsal kaseyi atlayarak doğurduysa neler olur?
Muhteşem bir anaç olmaya başlar. Rahim libidosu dediğimiz özel bir felaket başlar. Rahim libidosunun bu anlamda açılımı şudur: Kutsal kaseyi bilmediği için koca çöpe veya mezara giderken doğurduğu oğlan çocukları alt beyinsel sevgili olur! Kuyruğun alt ucundaki kökten gerekli libidonu erkeğine sunmazsan, vajinayla yaşamayıp rahme geçtiysen ve hele tek oğlan çocuğu doğurduysan bütün libidon ona yeter. Bir de aseksüel yaşıyorum, diye kibirleniyor ya! O kibir zaten böyle yaşayan rahimlerin gözlerinden, gerdanlarından, konuşma tarzlarından bellidir.

Bu nelere yol açar?
Doğurdukları oğlanların alt beyinleri bebek kalır. Rahim libidosu üst beyne, IQ'ya sataşmaz. Dolayısıyla buzulun üstünden baktığınızda zeka katsayıları normaldir. Hatta üstündür. Okur, yazar, konuşur, ama duygu katsayısını, EQ'yu bebek bırakır. En iyi ihtimalle çocuk bırakır. Bunlarda anne rahmine dönme isteği çok daha güçlüdür. Hele anne rahmini taklit eden bar gibi ortamlarda... Bu da intihar eğiliminin fazlalaşmasına, yaşam içgüdüsünün azalmasına yol açar. Tek erkek çocukların başı bu konuda biraz daha fazla dertte. anacıklarının rahim libidosu muhteşem bir aktarımla onlara aktığı için, üst beyinleri büyüse bile alt beyinleri büyümez. O enerjiyi yansıtacak başka kardeş de yok, tamamı oraya yansıyor. Dolayısıyla bu da mutlaka çeşitli problemlere sebep olur. Uyuşturucudan başla; çete kurmayla, psikopatik davranışlarla, sorumluluk alamamayla, bir baltaya sap olamamayla devam et. Rahim libidosunun ona verdiği hayat tarzıyla yaşıyor kadınlarımızın yüzde 99'u. Böyle olduğu zaman televizyona çıkan birtakım örnekleri on milyonla çarpman lazım. Burada yine nacizane görüntülü medyayı kendi kendini yargılamaya davet ederim. Madem toplumun yüzde 99'u rahim konuşuyor, rahim libidosu kullanıyor; bunlara hitap eden program ve diziler yapalım diyor. Bu yanlış! Sadece parayı götüren bir anlayış bu!

Bunun rahim libidosuyla bağlantısı nedir?
Rahim sevgili hayatını bilmez, sadece evlenme ve doğurmayı bilir. Dolayısıyla evlilik ve doğurganlık üzerinedir dizilerin ana temaları ve bunlardaki savaş ve vahşet. Çünkü rahim bu hale geldiği zaman kibirlenir, kibirlendiği zaman hastalık ve doktor sever. Dolayısıyla ölüm sever. Doğurganlıkla ne kadar meşgulsen bir süre sonra ölümle meşgul olursun. Çünkü kibir yapıyorsun! Ben yarattım, kibri. Rahim libidosunu kibiri temelde budur. Çağımızda bir kadın rahim libidosu kullanıyorsa, üst beyin ne derse desin alt beyinde kendini yaratan kabul eder. Bunda birtakım aksaklıklar olduğunu vaktiyle anlamışlar ki Tevrat, İncil ve Kuran hep bunu işler. Rahim yaratmaz, Allah yaratır. Hatta bunu ortadan kaldırmak için Adem'e bir nevi doğurganlık verirler. Allah Adem'i yarattı, Adem'in kaburga kemiğinden de kadını yarattı. Bunlarda felsefi derinlikte çok güzel mesajlar vardır.

Bu durum annenin çocuğuyla ilişkisine nasıl yansıyor?
Seni doğuracağıma taş doğursaydım deyiverir. Onu yaratmanın kibriyle. Bu onu ele geçirmiş kuyruktan ibaret çünkü. Kutsal kase kapalı olduğu için ağız ön plana çıkar hem erkek hem kadın için. Zira erkeğin gelişmesinin temeli kadına bağlı. Erkek kutsal kaseyi bilen kadınla gelişir. Dolayısıyla erkek danışanlarıma da böyle söylerim. Kendi sağlığını mı düşünüyorsun? Git partnerine kutsal kaseyi öğret. Ancak o zaman sana erkeğim, der. Onu öğretemezsen, klitorisiyle kullanırsan sana efeminen, der. Hiçbirinden netice alamazsan aseksüel hale gelirsin. Bu durumda kadın erkeğe bebeğim, der. Erkeğim, diyebilmesi için kutsal kasesini öğretmen şart. Diyelim ki erkek kutsal kaseyi bilen bir partnere sahip değil. O zaman kadının alt beyninde bebek ya da rahim olur. O tatminsizlik ağza yansır. Yemek yemek, lakırdı veya bitmez tükenmez konuşmalar. Tartışma programlarına dikkat et. Herkes konuşuyor; iyi, güzel ama bir şey yok ortada.

Neden bu programlar bu kadar çok konuşuluyor ?
İnsanda kendi inşaat bozukluklarının yansımasını yapar. Vurdu, kırdı, mafyaya ödün, çifte tabancaya ödün. Her çifte tabancalı mafyanın kökeninde şu vardır: Çift tabancalı mafya lideri şişman anasının evine gider, orada yemek yer ve şişman anası da onu azarlar. Hiç olmazsa bunu koyun senaryoya! Hiç değilse anlayana mesaj veriyor. Bunun arkasında rahim libidosu vardır. Anası bunu böyle yapmıştır, diye. Bizde o da yok. Gençlerde çift tabancayla dolaşma özentisi. Bunlar hakikaten takıntı arttırıcı. O yüzden mafya özentisi veya başka şeylere özenen birsürü genç var. Kimseyi suçlamıyorum. Ama şu soruları sormalarını istiyorum anneleri sağ ise: Anneciğim bana hamileyken neler yaşadın? Muhteşem cevaplar alacaklar.

Bunlar neden takıntıyı arttırır ?
Çünkü inşaat bozukluğunun hortlamasına sebep oluyor. Temel inşaat bozukluklarının uğraştığı en önemli şey vurdu kırdıdır. Güzel şeylerle uğraşmaz ki! Temek inşaat bozukluğu olan kişi karadır, dolayısıyla karayla uğraşır; her şey olumsuzluk, sağlıksızlık üzerinden gelişir. Diğerleri de zaten buna alışmış. Karşılıklı bir arz talep dengesi oluşuyor. Başına geleni başkalarının yaşadığını görmenin verdiği rahatlık ihtiyacı da bunları izlemeye yöneltiyor. Pembe dizilerin temeli de budur.


Bu makale Doç.Dr.Nusret KAYA'ya ait.Kendisinin radikal tespitleri var.Zaman,zaman kendisinin makalelerini forumda paylaşmayı düşünüyorum.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2663 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 21, 2007, 04:47:02 ös
Gönderen: Draug
2 Yanıt
3679 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2008, 11:32:02 öö
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2464 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2008, 01:54:05 öö
Gönderen: blossom
1 Yanıt
5154 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2011, 06:51:11 ös
Gönderen: Cin Ruhi
3 Yanıt
4251 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2011, 08:52:40 öö
Gönderen: WaleC
19 Yanıt
10234 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 10, 2014, 05:12:37 ös
Gönderen: ADAM
17 Yanıt
12198 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 10, 2014, 03:33:17 ös
Gönderen: 38
0 Yanıt
1710 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 27, 2014, 03:31:49 ös
Gönderen: Attis
6 Yanıt
3454 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2015, 06:57:27 ös
Gönderen: İNSAN
17 Yanıt
8140 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2019, 06:57:28 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak