Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kabala'nın Özü Nedir ?  (Okunma sayısı 18487 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 13, 2012, 12:40:10 öö
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

Merhabalar,
Kabala hakkında yaptığım kabaca bir araştırma sonucunda anladığım kadarıyla şöyle bir özü var.
Kimseye muhtaç olmayan, mutlak kudret sahibi bir yaratıcı var.
Bizim ruhlarımız, o mutlak yaratıcının küçük parçaları. Bir kum ve kumsal gibi düşünebiliriz.
Çoğumuzun düştüğü yanılgı, ruhumuzu tatmin etmek için bir şeyler elde etmemiz gerektiğidir. Yani kendimize yeni bir araba alarak, yeni evler edinerek mutluluğa ulaşabileceğimiz yanılgısındayız.
Ancak küçük parçalar olan ruhlarımız gerçek mutluluğa ancak, esas parça olan Tanrı'ya ulaşarak/yaklaşarak ulaşabilir.
Tanrı'nın hiçbirşeye ihtiyacı yoktur, çünkü o herşeye sahiptir. O, kendine birşey katmaz / onda zaten vardır. Tanrı, alıcı değil verici konumdadır.
Yani mutluluğa giden yolda yapmamız gereken esas parçaya ulaşmak için almak değil vermektir. Böylelikle ruhumuzu tatmin edebiliriz.
Tabi bu düşünce yeni sorulara yol açıyor. Madem niyetimiz esas parçaya ulaşmak, niçin onun 'herşeye sahip olma' niteliğiyle değil de 'verici olma' özelliğiyle tatmin oluyoruz?
Sanırım hiçbir zaman herşeye sahip olamayacağımız için, bu yolda ilerlersek hiçbir zaman sonuca varamayız. Ancak 'kendimizden kaybetmeyecek oranda' paylaşmak, yapabileceğimiz birşey. Dolayısıyla bu yolu seçmemiz daha mantıklı gibi duruyor.
Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Kasım 13, 2012, 12:43:13 öö Gönderen: frekans »


Kasım 23, 2012, 11:29:15 ös
Yanıtla #11

Madem niyetimiz esas parçaya ulaşmak, niçin onun 'herşeye sahip olma' niteliğiyle değil de 'verici olma' özelliğiyle tatmin oluyoruz?

Sayın frekans,

bu konuda şöyle bir fikrim var. örnek vermek gerekirse:

susuzluk hissinizi su içerek giderirsiniz. ne kadar susuzsanız  su içtiğinizde o kadar çok haz alırsınız. ancak sürekli su içerseniz bu haz bir süre sonra kaybolup acıya dönüşür.

bir diğer açıdan, bir müziği güzel kılan şey seslerden de öte aslında o sesler arasındaki küçüklü büyüklü boşluklardadır :) kesintisiz seslerden oluşan müzik insana acı vermekten başka bir işe yaramaz.

bu bakımdan, bizler de kabımıza bir şeyler dolarken haz alıyoruz fakat sonradan o hazzı hissedemediğimiz için onu bir yerlere aktarma ihtiyacı hissediyoruz. kabımız boşalınca tekrardan "ışık" tarafından doldurularak haz almaya devam edebiliriz.

tabi evrenin mekaniği sadece "doldurma-boşaltma" gibi basit bir devreden oluşuyor olamaz...
"İsteyen yavaş gitsin, ister hızlı koşsun, arayan bulur. İki elinle isteğe sarıl; çünkü istektir iyi yola kılavuz olan."
Mevlana


Kasım 25, 2012, 07:59:41 ös
Yanıtla #12
  • Ziyaretçi


Sayın frekans,

bu konuda şöyle bir fikrim var. örnek vermek gerekirse:

susuzluk hissinizi su içerek giderirsiniz. ne kadar susuzsanız  su içtiğinizde o kadar çok haz alırsınız. ancak sürekli su içerseniz bu haz bir süre sonra kaybolup acıya dönüşür.

bir diğer açıdan, bir müziği güzel kılan şey seslerden de öte aslında o sesler arasındaki küçüklü büyüklü boşluklardadır :) kesintisiz seslerden oluşan müzik insana acı vermekten başka bir işe yaramaz.

bu bakımdan, bizler de kabımıza bir şeyler dolarken haz alıyoruz fakat sonradan o hazzı hissedemediğimiz için onu bir yerlere aktarma ihtiyacı hissediyoruz. kabımız boşalınca tekrardan "ışık" tarafından doldurularak haz almaya devam edebiliriz.

tabi evrenin mekaniği sadece "doldurma-boşaltma" gibi basit bir devreden oluşuyor olamaz...

Sayın Felix Steiner,

Olay bir nevi denge kurabilmek yani. Nasılsa alıyoruz, aldığımız kadar da vermemiz lazım ki dengelenelim. Gayet mantıklı, işin kabala kısmı bir kenara, hayatımızın bir kısmında da olsa bu dengeyi yakaladığımızı hissetmek insana gerçekten mutluluk veriyor.


Kasım 25, 2012, 09:53:33 ös
Yanıtla #13
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 214
  • Cinsiyet: Bay

Öğrenci hazır olduğunda üstad belirir.

Ramtha - Öğrenci Hazır Olduğunda Öğretmen Belirir
"Bu ıssız dağları, şükranlarını dile getirmeksizin terk edemezsin"


Kasım 26, 2012, 03:11:17 ös
Yanıtla #14

"İsteyen yavaş gitsin, ister hızlı koşsun, arayan bulur. İki elinle isteğe sarıl; çünkü istektir iyi yola kılavuz olan."
Mevlana


Haziran 07, 2013, 10:30:41 ös
Yanıtla #15
  • Ziyaretçi

Kabalanın bugünkü anlatımı, hayatı ve bir yaradan'ı kendimizde sorguladığımız biçimle örtüşüyor. Kişilerin korkusu kabala değil, göze alamadıkları kendi değişimlerine cesaret edememiş olmalarıdır. Alışagelmiş toplumun buyruklarına o kadar kök salmışlardır ki, değişime ve onun getireceği  bilinmez sonrasına dır korkuları.
cok dogru konustun kesinlikle %100 buna katılıyorum.İcinde yasadıgım sebeplerden oturu aslında bir nevi dunyaya meydan okumaktır.kurulu bir duzende sen bir standart sapmasın yapamadıklarından yapmak istemediklerinden kaynaklı ve diretmendir aslında... butun hikaya Selcuklu devleti ve Hassan sabbahtan baslıyor.Oradaki olguyu kavrayabilene ,anlayabilene.Tarihi okurken genelde kişilerin yerine koyarım kendimi bunlar benim olayları;olguya donusturmemde kavrama yeteneği kazanmamı sağlıyor.
Bilgeliğe ilk giden yol bilmekten cok,bilgiyi yorumlamaktan geçer.


Haziran 29, 2013, 04:43:18 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Bilgeliğe ilk giden yol bilmekten cok,bilgiyi yorumlamaktan geçer.


Bu sözlere katılıyorum; ve bir parça ekliyorum. "Bilgiyi yaşama geçirmek" en zoru bu olsa gerek.
Yoksa bilgi hamalı olur çıkarız. Bazı bilgiler vardır anlatılamaz ve ifade edilemez. Mesela Sefirot'u incelediğimiz zaman bazı kavramların zihinsel canlandırmalarla bir şeylerin öğrenildiği de yazar.
Sevgi ile kalın


Kasım 18, 2014, 08:46:30 ös
Yanıtla #17
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 22
  • Cinsiyet: Bay

Merhabalar,
Bu başlık altında verilmiş videoda sunum yapan kişi masonların ve bir çok kişinin kabala çalıştıklarından bahsediyor.
Ancak sonrasında kabala prensiplerinin yanlış uygulandığını söylüyor.
Yani söylemin özünü, şahsen, masonların kabalayı yanlış yorumladığı olarak algıladım.

Forum üyelerinden Mason olanlara sorum şudur:
Bir Mason olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Saygılarımla,
Anzagot
Kilise çanında
Uyuyakalmış kelebek.


Kasım 19, 2014, 10:13:39 ös
Yanıtla #18
  • Ziyaretçi

Paylaşımınız için teşekkürler Sayın Maledictum.


Ocak 05, 2015, 06:09:04 ös
Yanıtla #19
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 150

Bunu MilliGazete adlı bir gazetenin okuyucularına hediye etmiş olduğu bir kitaptan çektim.
🖖🏻


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
19 Yanıt
28239 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 02, 2011, 07:53:36 ös
Gönderen: NOSAM33
29 Yanıt
23353 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 26, 2018, 09:44:09 ös
Gönderen: Novayst
6 Yanıt
8665 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2018, 02:27:44 öö
Gönderen: Venus
2 Yanıt
4383 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 16, 2013, 03:18:02 ös
Gönderen: Dor
2 Yanıt
6032 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2014, 03:33:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3531 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2012, 04:56:58 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
9555 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2020, 06:50:59 öö
Gönderen: Oguzy70
0 Yanıt
4575 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2014, 02:02:07 ös
Gönderen: Kajmeran
13 Yanıt
10107 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2022, 05:40:08 ös
Gönderen: Oguzy70
15 Yanıt
18147 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2022, 05:42:22 ös
Gönderen: Oguzy70