Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Issızlığın Ortasında 15. Yıl ama Dimdik Ayakta, Ayaktalar!  (Okunma sayısı 15550 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 02, 2009, 05:45:05 ös
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

Sivas Katliamı Aydınlarımızın bedenini yok etmiştir,Ruhlarını ve fikirlerini asla yok etmemiştir ve edemeyecektir.
Ebedi istirahatgahlarında huzurlu uyusunlar...


Temmuz 03, 2009, 12:08:06 öö
Yanıtla #11
  • Ziyaretçi

Bu bir insanlık dramı, bir insanlık faciası... O gün yanarak ve dumandan zehirlenerek can veren 33 aydınımızın umarım ruhları huzur bulmuştur.


Ekim 28, 2009, 12:59:12 öö
Yanıtla #12
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Her okuduğumda gözlerim yaşlı okurum,
İnanç ve ideolojilerden arınmış okurum,
İnsan olduğumdan utanır okurum,

Ya Rab bu nasıl cehalet? Bu nasıl vicdan?


Temmuz 02, 2010, 08:48:47 öö
Yanıtla #13
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

17 yıldır Sivas ellerinde sazım tutusur, soz tutusur, turku tutusur.

Unutmadık. Unutturmayacagiz!



Temmuz 02, 2010, 12:15:41 ös
Yanıtla #14
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Bir zamanlar yaşadığım şehir olan Sivas'ta o malum otelin önünden her geçişimde içimi garip ve çok tuhaf duygular kaplardı.Otel hala olayın yaşandığı andaki gibi alev,alev yanıyormuş gibi o alevlerin sıcaklığı insanı kavuruyormuş gibi geliyordu.

Gericiliğin ve yobazlığın tavan yaptığı 2 temmuzda insanlıktan çıkmış insanımsıların neler yapabileceğini bir kez daha görmüş olduk.Ama ne olursa olsun o gün orada katledilenlerin anısını ve bıraktıkları çağdaşlık,ilericilik ve aydınlanmaya yönük miraslarını tüm insanlığın sürdüreceği inancında olarak bir kez daha o vahşi ve insanlık dışı katliamı lanetliyorum.......


Işık ve Sevgi ile kalın.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Temmuz 02, 2010, 12:23:10 ös
Yanıtla #15
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

17.yedi yıl önce sivas'taki madımak oteli'nin önünde toplanan güruh, insanlık dışı gösterisini sürdürürken, otelin merdivenlerinde kurtulmayı bekleyenlerden biri olan yazar lütfi kaleli sorar: “ bunlar ikindi namazına gitmeyecekler mi?”...

yanıt karikatür sanatçısı asaf koçak'tan gelir: “ anlaşılıyor ki, bu namazı kaza ile eda edecekler.”

yıllar öncesinde, yurdumuzda turizmin gelişmesi için bestelenen şarkıda şöyle bir söz vardı: “düşün antalya'da mutlu bir hollanda'lı”...

hollanda'nın amsterdam havaalanı'nda bir genç kız, o gün yaşadıklarını günlüğüne yazarken heyecanlıdır: “türkiye'ye giden uçakta adım yoktu. birkaç dakika korktum: gidemeyecek miydim?”

carina thuys adlı kızın korktuğu başına gelmez ve istanbul'a doğru havalanan uçağın penceresinden bulutları seyre dalar!..

annesi genç kızın ölüm haberine inanmaz ve şunları söyler: “o her zaman söylediği saatte eve gelir. döneceğini söylediği gün onu havaalanında karşılamaya gideceğim”...

kadın, istanbul'dan gelen yolcuların arasında kızını arar... ve son yolcu çıktığında şunu söyler oğluna: “kızımın öldüğüne şimdi inandım!”

asaf koçak'ın da aralarında bulunduğu sivas'ta yakılan 37 insandan biri olan carina thuys'un, ülkesine gönderilen eşyaları arasında günlüğü de yer alır. günlüğün son sayfası “2 temmuz 1993” tarihini taşır: “şimdi durum kritik. bir süreden beri oteldeyiz. dışarıda büyük bir güruh bağırıyor. bu otelde, özgür düşünür, laik yazar aziz nesin kalıyor. o, şeytan ayetleri'ni yayınlamayı düşünüyor. durum hiç de hoş değil. kendimi gergin hissediyorum. çünkü ne olacağını hiç bilmiyorum. bu durum aşırı dincilerin bir oyunudur. slogan atıyor ve tahribat yapıyorlar. oldukça polis var. ama ben ne yapabilirim ki? bağırılıyor, çağırılıyor ama ben anlamıyorum!”

yeryüzünde, en yüksek noktasına yazı araç ve gereçlerinin konulduğu bir tapınak var mıdır?.. yani bir kilise düşünün ki, en tepesine simge olarak haç değil de kalem konsun. ya da, bir havranın en üst noktasına bakanlar davudi yıldızı yerine bir daktilo görsünler!..

istanbul'un eyüp semtinde bulunan defterdar camii 1541 yılında, hattat nazlı mahmut çelebi tarafından yaptırılır. mahmut çelebi yazı ustası olduğundan minarenin tepesine hilal yerine bir hokka ve kalem koydurtur. bu uygulamanın günümüzde karşılığı “bilgisayar ekranı, klavye ve maus”dur. şairler, yazarlar çalışırken bu yazı araçlarını kullanıyorlar. yeni yapılmakta olan caminin minaresine bunları koymaya kalkışsak başımıza neler gelir?.. ama ne gariptir ki, 450 yıl önce bunu gerçekleştirebilmişiz!

haliç'in kıyısındaki defterdar camii'ni ziyaret edenler, minareye baktıklarında ne hokkayı nede kalemi görebilirler. fırtınalı bir havada rüzgar alır götürür kalemi. hokka uzun süre ayrı kalır yoldaşından. sonra oda yere düşer ve kırılır. geriye sadece aras neftçi'in 1990 yılında çektiği fotoğraflar kalır. bu fotoğrafa dikkatli bakıldığında minarenin tepesindeki hokka görülebilir. günümüzde minareye baklanlar ise iki hoparlör ve birkaç florasan lambadan başka bir şey göremezler.

eyüp halkı, nazlı mahmur çelebi'nin rüşvetle suçlandığını, elindeki hokka ve kalemi sırtı camiiye dönük şekilde fırlatacağını, yazı takımının minarenin tepesine konmazsa suçlamayı kabul edeceğini içeren bir öykü anlatır. hokka ve kalem minarenin tepesinde durunca herkes mahmut çelebi'nin suçsuz olduğuna inanır.

gazetelerdeki yazarların yerini giderek yazarkasaların aldığı günümüzde, böyle bir şeyi denemeye kim cesaret edebilir?..

şüphesiz ki nazlı mahmut çelebi'nin yaptırdığı caminin tepesine yazı araç ve gereçlerinin konmasının nedeni halk arasında anlatılan “atmasyon” öyküsü değildir. bir rastlantıyı içeren bu öykü, yazara gösterilen saygı, sevgi ve hoşgörünün geleneğimizde ne denli yoğun olduğu gerçeğinden bizleri uzaklaştırır. yazı ustasının minarenin tepesine yazı araç ve gereçlerini koyması rastlantı değildir. tıpkı, 2 temmuz gününde binlerce insanın, yazarların kaldığı madımak oteli'nin önünde buluşmasının rastlantı olmadığı gibi!..

solingen ve sivas!..

insanların yakıldığı iki kent...

bu iki kentin baş harflerini yan yana getirirsek, neyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır: ss!..

sivas katliamı sonrasında yazdığım şu dizeler sanırım tüm gerçeği gözler önüne seriyor:

yedi kova su yeterliydi
sivas'taki ateşi söndürmek içim
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstünde yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın

g harfi boştur kovaların
ki okununca dolu olanları
ortaya çıkar
madımak oteli'nin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar: yan ın

dostları, sivas'ta yakılan ankaralı şair behçet aysan'ın kapısında unutulmuş bir not bulurlar: “yarım saat içinde geliyorum. bekleyin.”(Sunay Akın)

Işık ve Sevgiyle İle Kalın.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Temmuz 02, 2010, 10:53:26 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

               
        Yandıkları ateş ışık olsun , nur olsun yolumuzu aydınlatsın. Öyle bir yaradır ki bu ne merhem çaredir ne tabib. Ama kaşınması ve hep taze tutulması gereken bir yaradır malesef. Bu yara vücudumuzun başka bir yerin de çıkamayacak hale gelene kadar kanasın. Kanasın ki unutmayalım. Ta ki bir daha bizi yakamayacak kadar güçsüzleşsin bu ateş.

        Sevgili skullG bu forumun moderatörü olarak bu konulardaki duyarlılığınız ve hatırlatmalarınız için ayrıca teşekkür ederim.


                                                                 Karacaoğlan derler ben bir cahilim
                                                                 Malım yoktur benim, tek mülküm dilim
                                                                 Bir ökzüz aç kalsa , ağlasa yetim
                                                                 Görüp de koşmazsam NA MERT olayım
enelsır


Temmuz 03, 2010, 02:53:45 ös
Yanıtla #17

Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Temmuz 02, 2011, 03:09:42 öö
Yanıtla #18
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

18. Yıl

UNUTMADIK!


UNUTTURMAYACAĞIZ
!




 
KOVA KALECİ         
 
Yedi kova su yeterliydi
sıvas'taki ateşi söndürmek için
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstüne yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın
 
Yedinci kova
taşar engellenemez biçimde
çünkü emekçilerin
alın teriyle doludur
işte bu yüzden
sinek ölüleri yüzemez üstünde
 
Futbol takımında mahallenin
kova kaleciydi lakabım
ilk kez sevinecektim buna
ama yalnızca
avuçlarıma alabildiğim suyu
bir kova gibi sıvas'a taşıyamadım
 
G harfi boştur yangın kovalarının
ki ortaya çıkar
dolu olanları okununca
madımak oteli'nin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar: Yan ın
 
Ve başında anladım ki bir kuyunun
ipin ucunda
derinlerdeki suya uzanan
birer kova gibidirler
yangınları söndürmek isteyen
darağacına asılı devrimciler
(Sunay Akın)


Temmuz 02, 2011, 08:37:03 öö
Yanıtla #19
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 162
  • Cinsiyet: Bay

bekle, izle, gör, hisset, anla...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
9548 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 31, 2009, 04:03:40 öö
Gönderen: mengin
3 Yanıt
2478 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2015, 05:11:07 ös
Gönderen: NOSAM33