Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KARAĞACIN KESİLMESİ (EKEİR – 17)  (Okunma sayısı 5143 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 07, 2010, 07:33:07 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



1188 yılında tarihte ilginç bir olay oluştuğundan söz etmiştim. İşte bu bölümde onu anlatacağım.



Fransa’nın kuzeybatısındaki Normandiya o tarihlerde henüz İngiltere’nin elindeydi. Bu durum öteden beri Fransa Krallığı’nı çok rahatsız ediyordu. İki krallık arasında bir türlü sonuca bağlanamayan uzlaşmazlıklardan biri de buydu. 1113 yılında yapılan “Gisors Anlaşması” ile Fransa bu duruma boyun eğmek zorunda kalmıştı ama bir türlü içine sindiremiyordu.

İngiltere Kralı 2. Henry artık çok yaşlanmıştı. İki oğlu -Richard ile John- onu tahttan indirme hazırlığına girişmişlerdi. Fransa ile bitmez sonuçlanmaz bir biçimde çekişen babalarını barış yapmaya zorluyorlardı. Sonunda 2. Henry Fransa kralıyla bir kez daha görüşmeyi kabul etti.

Tarih kitaplarında, 1188 yılında 2. Henry ile 2. Philippe arasında bir görüşme yapıldığı, fakat anlaşmaya varılamadığı yazılıdır. “Gizli Dosyalar”daki belgelerden birinde ise, bu konuda ilginç bir olay anlatılmaktadır:

“İki kral, 1188 yılının bir yaz gününde, Normandiya’daki Gisors kalesinin yakınlarındaki “Champ Sacré” (Kutsal Tarla) olarak anılan yerde, İngiltere-Fransa sınırında buluşmak üzere sözleşmişti. Nitekim İngiltere ve Fransa kralları, daha önceki görüşmelerinde de çoğu kez burada buluşmuştu.

Tarlaların ortasında, tam sınırda, yüzlerce yıllık bir karaağaç vardı. Bu öyle ulu bir ağaçtı ki, dokuz kişi yan yana gelip el ele tutuştuklarında, ağacın gövdesini ancak çevreleyebilirlerdi. Çevredeki tek gölgelik yer de burasıydı.

2. Henry buluşma yerine biraz erken geldi ve ağacın altına kuruldu. Fransa kralı kampını güneş altında kurmak zorunda kaldı.

Görüşmelerin üçüncü gününde sıcaktan bunalan Fransızlar ile gölgede oturan İngilizler arasında, sırf  bu nedenden ötürü bir dalaşma çıktı. İngilizlerden Fransızların kampına doğru bir ok atılıp Fransızlar da buna karşılık verince, çatışma çıktı.

İngiliz askerlerinin sayısı Fransızlara oranla pek azdı. Bu yüzden, umutsuz bir dövüşe girişip boşu boşuna ölmektense, yakındaki Gisors Kalesi’ne sığınmayı yeğlediler.

Fransızlar ise hınçlarını ağaçtan aldı. Onu baltalarıyla parçalayıp yıktılar. Fransa kralı Paris’e döndü. Gisors’a giderken, niyetinin ağaç kesmek olmadığını söyleyip duruyordu.”


Aynı öykünün bir diğer anlatımı da şöyledir:

“Güneş altında kalan Philippe bu durumun haksızlık olduğunu belirterek, gölgeliği paylaşmalarını önermişti. Henry bu öneriyi kabul etmeyince, Philippe de ağacın aslında Fransa tarafında olduğunu, paylaşmazlarsa kestireceğini söylemişti.

Bunun üzerine Henry, ağacı korumak için gövdesini demir plâkalarla kaplattırdı.

Buna karşılık Fransızlar, bu plakaları sökmek için gerekli olan âletlerini de alarak geldiler. İngilizler ile aralarında bir küçük çatışma çıktı. İngilizler ister istemez Gisors Kalesi’ne çekildi. Fransızlar önce koruma plâkalarını söküp ağacı parçalayarak yerle bir ettiler.”


Öyle ya da böyle... Sonunda ortada Fransa ile İngiltere sınırında bulunan bir ulu karaağacın kesilmesi var. Bunun kesilmesine yol açan nedende kimin haklı olduğu pek önemli değil.

Bu ağacın kesilmesi olayı bir simgedir. Hani dilimizde “köprülerin atılması” diye bir deyim vardır ya; onun gibi bir şeydir. Çünkü bu ağaç kesildikten sonra İngiltere ve Fransa krallarının bundan böyle iki ülkenin sınırında buluşarak görüşebilmeleri olanağı ortadan kalkmıştır.

Bu öykü, -gerçek ya da uydurma olsun- diplomasinin Orta Çağdaki düzeyini yansıtır. Fakat bu öyküyü her kim anlatmışsa, bu işin ardında başka bir iş, çok daha önemli bir sorun bulunduğunu da sezdirmektedir.

Bunu anlayabilmek için ise, aynı tarihlerdeki başka olaylara da göz atmak gerekir.

Ormus

“Gizli Dosyalar”daki belgede belirtildiğine göre; 1188 yılında Prieuré de Sion ile Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın arası açılmıştır.

Bu geçici bir anlaşmazlık değildir. Bundan böyle Tapınakçılar ile Prieuré de Sion ayrılmışlardır.

Bu olay ile bundan bir yıl önce Kudüs’te Büyük Üstat Gérard de Ridefort’un yeni Kudüs kralının kim olacağı konusunda çıkarmış olduğu sorun, hiç kuşkusuz birbirlerine bağlıdır. Fakat “Gizli Dosyalar”daki belgede bu konuda bir açıklama yapılmamıştır.

Bu olaydan hemen sonra, öteden beri Tapınak Şövalyeleri ile içli dışlı olan İngiltere tahtının varisi Richard (Aslan Yürekli Rişar) ile Fransa Kralı 2. Philippe, birlikte 3. Haçlı Seferi’ne çıkmışlardır. Bu yolculukta Richard, kendi kuşanımını takmayıp bir Tapınak Şövalyesi gibi giyinmiştir.

Normandiya’daki Gisors Kalesi’nin sahibi Jean de Gisors, Tapınak Şövalyelerinden kopan Prieuré de Sion’un ilk büyük üstadı olmuştur. Bu da, İngiltere ile Fransa arasındaki anlaşmazlığın yalnızca basit bir “sınır sorunu” olmakla kalmadığını, Prieuré de Sion ve Tapınak Şövalyeleri ile de ilgili olduğunu, Gisors’u da yakından ilgilendirdiğini göstermektedir.

Prieuré de Sion ile Tapınakçıların kopuşu, “Gizli Dosyalar”ı iyice incelemiş olan kişilerden kimilerince “Prieure de Sion’un Tapınakçıları evlâtlıktan atması” biçiminde de yorumlanmıştır.

Bu yorum, 1188 yılı öncesinde “Prieuré de Sion, Tampliye Tarikatı’nın üstünde ve onu perde arkasından yöneten bir kurumdu.” biçimindeki benimseyişten ileri gelir. Kuşkusuz Tapınakçıların görüşü sorulsa, her halde onlar da Prieuré de Sion denilen baş ağrısından kurtulmuş olmakla bir rahat nefes aldıklarını söylerdi.

Tapınak Şövalyeleri 1188 yılından sonra kendilerini özerkçe yönetmeye başladı. Papayı bile umursamaz oldular. Bu durum ise 1188 yılı öncesinde Prieuré de Sion ile Papalığın arasının pek iyi olduğunu gösterir.

Bundan sonra Prieuré de Sion, kısaca “Ormus” diye bir ad kullanmaya başladı. Bu kullanım, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın ortadan kaldırılışından kısa bir süre öncesine değin, 1306 yılına kadar sürdü.

Ormus, bir anagramdır yani başka sözcüklerin birleşiminden oluşturulmuş yapay bir sözcüktür. “Ours” Fransızca’da “ayı” demektir; Latince’de buna “ursus” denir. Ayı, Merovenjlerin son etkin kralı sayılan 2. Dagobert’in amblemiydi. Merovenjlerden 6. Sigisbert, gençliğinde “Prens Ursus” diye bir takma ad taşırdı.

“Gizli Dosyalar”da yer alan soy ağacı çizimlerine göre, Godfroi de Bouillon’un soyu Merovenj hanedanında bu son Sigisbert’ten gelmekteydi.

Fransızca’da “or” sözcüğü “altın”, “orme” sözcüğü “karaağaç” demektir. Bu dilde «Attendez-moi sous l’orme.» (Karaağacın altında buluşalım.) diye bir deyim vardır. Bir yere çağrılı olan kişi bunu söylerse, içerlemiş olduğu ve çağrılmış olduğu yere gelmek istemediği anlaşılır.

Tüm bunları bağlayan “M” ise, yalnızca bir harf değil, önemli bir simgedir. Astroloji’de Virgo’nun (Başak Burcu) simgesidir. Orta Çağ Hıristiyan ikonografisine göre, “Kutsal Bakire” olarak nitelenen Meryem Ana’nın (Notre-Dame) karşılığıdır. Ayrıca, Zerdüşt’ün düşüncelerini, Mazdaizm’e özgü simgesel “ışık” kavramını yansıtır.

Ormus, bir sözcük biçiminde yazılmamıştır. Bu anagramın içerdiği “or” ve “us” heceleri, astrolojideki Virgo’nun simgesine pek benzer bir M’nin kanatları altındadır.



Bir sözcük ya da bir ad olarak “Ormus” üzerinde daha çok durularak bir hayli spekülâsyon yapılabilir. Bu sözcük, gerek Rozkruacıların gerekse çeşitli mason ritlerinin kimi derece ritüellerinde önemli bir yer tutar. Fakat biz şimdi bunu bir yana bırakıp Prieuré de Sion’a dönelim.

Ancak şunu da eklemeden geçmeyelim:

1629 yılında Robert Denyau adlı bir tarihçi, Rozkrua Tarikatı’nın aslında 17. yüzyıl başlarının yeri bir ürünü olmayıp, 1188 yılında kurulmuş olduğunu yazmıştır. “Gizli Dosyalar”daki birtakım diğer belgeler de bu savı desteklemektedir.

Rozkrua - Prieuré de Sion İlişkisi

Rozkruacıların Prieuré de Sion ile ne ilgileri olabilir?

Asıl bir ilgileri olmadığını söylemek, tarihsel gerçekleri yadsımak, en azından çok üstünkörü ve hayli yüzeysel olarak -âdeta dürbünün tersinden bakar gibi- görmeye çalışmak olur.

Prieuré de Sion, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın ortadan kaldırılışından sonra da varlığını sürdürmüştür. Bu kurumun 17. yüzyıldaki büyük üstatlarından her birinin aynı zamanda birer Rozruacı olduğu görülür. Buna sonra geleceğim. Bu aşamada, diğer bağlantılar bir yana dursun, yalnızca bu olgu bile Prieuré de Sion ile Rozkrua Tarikatı arasında sıkı bir bağ bulunduğunu gösterir.

Kaldı ki, 1188 yılında Tapınak Şövalyelerinden ayrıldıktan sonra Prieuré de Sion’un kullanmış olduğu çeşitli adlardan biri de “Rose-Croix Veritas” idi.

Bir diğer deyişle, dilimizde “Gül-Haç” ya da “Güllü Haç” anlamına gelen Rose-Croix (Latincede Rosae Crucis) terimi daha 12. yüzyıl sonlarında kullanılıyordu ve belki daha da eskiydi. Nitekim kimileri böyle bir kuruluşun daha İsa’nın yaşam döneminde var olduğunu ileri sürer.




Bir sonraki bölümde Prieuré de Sion’un tarihteki büyük üstatlarının kimler olduğunu sıralamaya başlayacağım. Sanırım puzzle (yapboz) biçimindeki bilmecenin taşları teker teker yerine oturacak.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 07, 2010, 10:05:28 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Sayın ADAM ,


Bundan 20 sene kadar önce  Aykut Edibali 'nin kurduğu partisinin amblemi çınardı ve sloganları da   ''Ulu çınar da buluşalım ''  idi . Bu  parti ve  sloganı  yanlış hatırlamıyorsam  87 veya 88 senesinde  olmalı , nedense anlattığınız  hikaye bana o zamanları  anımsattı :)
Bir de şarkısı  var tabi : '' Ben bir karaağaç gölgesi buldum cebimde ...''  gibi.
Çok keyifli okuması...Ellerinize  sağlık .


Saygılarımla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
6505 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2018, 12:50:21 ös
Gönderen: Mandıra Filozofu
0 Yanıt
8141 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
7296 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2009, 11:55:12 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
5251 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2009, 01:12:50 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6353 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 08, 2010, 02:23:19 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4096 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2010, 08:55:29 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
7699 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2010, 03:49:38 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3848 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2010, 09:19:45 ös
Gönderen: ozak1977
0 Yanıt
4486 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 09:07:40 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7375 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 08:54:06 öö
Gönderen: ADAM