Seçim hakkımız düşüncenin varlığıdır.Hür irade ve hikmet bu sayede maddeye boyun eğdirebildi.
Evren dünya'yı şekillendirdi. Dünya'da bizi; biz de Dünya'yı...Kimbilir belki sonra bizler evren'i/evrenleri...
Bu var oluş denilen yaşamın bilinmesi mümkün olmayan belirsizliği içinde, kim yaratımın sonuç ve sebebi arasındaki muamma dolu ilişkiyi çözebilmiştir ki.
Kanımca sonlu olmayı bilmenin laneti ve lütfu, açıklanamaz olanın doğasına sıkıştı.Yok oluşa dair bilincli doğumumuz,zaferimizin anahtarı idi. Ölümsüzlüğü ister din ister bilim ile yenelim; savaşmadan asla ölümü kabullenmedik. Zaten yaşamadan ölmek, aslında ölümü hiç bilmemektir.
Bilimin ve sanatın birleştiriciliği; din,dil,ırk,cinsiyet ve sayısız ayrıştırıcı kavramın karanlığına bir meşale olması kacınılmazdı.Yukarıdaki anlatımlar ise, tarihler boyu bazı azınlıkların farkındalığında kalıplaşmış bir kavram .Oysa çoğunlukları hala "din,dil ve ırk" denilen karanlık bir kıskaçta yönetiyorlar.
Öleceğini bilmek ile lanetlenmiş olanların çoğunluğu,ne gönlünlce yaşaması, ne de pervasızca tanımlanan hür benlikce kendi geleceğini işleye bilmesi mümkün kılınmış.Madden ve manen koyulmuş kör toplumsal kuralların esiri olanların,ne ölümün ne de yaşamın doğası adına olanların farkındalığı sağlanmış.
Ufukları görmek için sistemin at gözlüklerinden kurtulmak gerekir.Toplumlar yaygın ve bağnaz varsayımlar yüzünden paralize haldedir.Bilginin ve yaşamın çeşitliliği belki çoğalan bölünen ve yeniden gelişerek bütünleşen evrimsel bir zarurettir.Bu durumda:
Bilgiye çok cabuk ulaşabildiğimiz bu çağda,sanki bilgi kirliliği biraz da gerekliliğe dönüşüyor. İnsanlara tek merkezden bilgi aktarılması,tüme varımsal akıl yürütmeyi engelliyebilir; hatta düşünce distopyasını yaratabilir.Düzeyi-niteliği belirlendiğinde, İnsanların saçmalama hakları belkide özgürlük kavramından yansıyan ve zamanı geldiğinde elenmeyi bekliyen bir yan etkidir.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın kanımca İnsan denilen tür, ölümlü olmayı bilmenin ızdırabı ile yaşıyor,ve gelişiyor.Yaratılan inanç ve kurallarla ne hak ettiği gibi yaşamaya, nede ebedi ölümüne izin veriliyor.Bu seçim hakkına sahip olmanın ağırlığını, kaç insan taşıyabilir ki? Bu ağırlık; kaç kişinin,kaç tanrı'nın ve kaç sembolün üstüne inşa oldu.Sırf bizlerin hür düşüncenin aydınlığı olan ağırlığından korktuğumuz için...
Sevgiler