Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: oasis - Mart 21, 2011, 01:09:48 ös

Başlık: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: oasis - Mart 21, 2011, 01:09:48 ös
Sahte tarih, sahte dil, sahte bayram

Bu yazıyı okumaya başladığınızda Kürtler yine o tehdit dolu Nevruz kutlamalarından birini gerçekleştirmiş olacak. Bu yılı "çözüm Nevruzu" ilan ettiler. Muhtemelen yaktıkları nefret ateşinin üzerinden "Öcalan'a özgürlük" sloganlarıyla atlayarak "ayaklanma" çağrıları yapacak ve Türkiye'nin pek çok yerini de kan gölüne çevirecekler.

Ve çok büyük tarihsel çarpıtmayla yapacaklar bunu, Nevruz Kürt bayramıdır uydurmasıyla… Öyle bir uydurmadır ki bu, en az olmayan dilleri kadar sahte, olmayan tarihleri kadar köksüzdür.

Bir "Kürt mitolojisi" yaratmışlardır Demirci Kava adında.

Efsane, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde geçer iddiaya göre. Nefret ve kötülük zehriyle dolu zalim kral Dahhak, tüm halkına zulüm etmektedir. Öyle kötüdür ki, zamanla beynindeki nefret bir ura dönüşür. Doktorlar acılarının bitmesi için yaralarına genç ve çocukların beyinlerini sürmesini önerirler. Böylece Kürtlerin yaşadığı bu coğrafyada(?) aylarca süren bir katliam başlar. Her gün zorla anne babalarından alınan iki gencin beyni Dahhak'a teslim edilir. Bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş Kava adındaki bir demirci de artık bu zulme dayanamaz ve direniş örgütler. Halk ateşler yakarak saraya yürür ya da Kava çekiç darbeleriyle kralı öldürür. Türlü türlü versiyonu vardır efsanenin. Bir iddiaya göre de her gün gençlerden birinin beyni yerine bir koyun beyni sunulur krala ve kurtarılan bu gençler dağlarda saklanır, gün gelir Kava dağları delerek bu gençleri kurtarır. Bu tarih de 21 Mart'a rastlar.

İddialarına göre de bu, Kürtlerin kurtuluş efsanesidir.Oysa her şeyiyle öyle tutarsız ve öyle çalıntıdır ki bu efsane…

Ne Kava'nın kim olduğunu bilen vardır, ne nerede yaşadığını, ne de ne zaman yaşadığını. Bazıları Şehname'ye dayandırır, bazıları Şerefname'ye bazıları da İran'ın dini kitabı Avesta'ya. Ama bunların hiç birinde bir tutarlılık yoktur. Ancak neye benzediği ve nereden çalıntı olduğu çok açıktır. Bahsedilen kişinin Göktürk yazıtlarında adı Gave olarak geçen Bilge Tonyukuk olduğu söylenir. Göktürklerde de vezirlerin ünvanının Demirci olarak anıldığı…

Türklerin Türeyiş destanını okuyun, Ergenekon destanını sonra, dağları delme mitini gözden geçirin, şöyle bir Türk tarihini gözünüzün önüne getirin, sonrada bakın bakalım neymiş "Demirci Kava efsanesi". Hiç de işin içinden çıkılmaz değildir.

Kürtler her şeyi olduğu gibi bunu da Türk tarihinden aşırmışlardır. Ancak olmayan milletin tarihi ya da dili olmayacağı gibi bayramı da olmayacaktır. Nevruz, Türklerin Ergenekon'dan çıkış günüdür .Nevruz çok çok eski bir Türk bayramıdır. Sözcük anlamı "Yeni Gün" demektir. Yani yılın ilk günü.

Türkler, tabiata dönük ve ona bir o kadar bağlı ve bir o kadar saygılı yaşamlarının sonucu olarak, tabiatın dirildiği yani baharın geldiği bu ilk günü, binlerce yıldır, yılbaşı olarak kutlarlar. Bulunduğu tüm coğrafyalarda, karşı karşıya kaldığı tüm düşmanlarına meydan okuyan Türkler, doğa karşısındaki acizliğinin farkındadır ve ona boyun eğer. Nevruz böylesine bir boyun eğişin de ifadesidir.

Mançurya'dan Balkanlara kadar Türklerin yaşadığı her yerde, Sünnisinden Alevisine, Bektaşisinden Hıristiyanına, Yahudisine tüm Türklerin ortak bayramıdır Nevruz. Ve kullandıkları tüm takvimlerde yılın başı hep Mart ayıdır. Yıl, doğanın dirilişiyle başlar çünkü.

Ancak Nevruz sadece doğanın dirilişini ifade etmez. Aynı zamanda Türklerin Ergenekon'dan çıkışını da ifade eder, çünkü bu da 21 Mart'a denk gelmektedir. Doğanın dirilişi ve Türklerin dirilişi iç içe geçmiştir ve tüm Türk devletlerinde demir dövme törenleriyle kutlanmıştır yüzyıllarca bu nedenle. İslâmiyetten sonra bile önemini yitirmeden bugünlere gelmesinin nedeni budur. Ergenekon'da sıkışıp kalmışken demir madenini eritip yol açmışlar, soylarını geniş topraklara vadilere yaymışlardır. Nevruz Türkler için tarihseldir ve kökleri vardır.

Ve elbette bir felsefesi!

Her şeyden öte bir bayramdır ve bayram felsefesiyle kutlanır.
Anadolu'nun her yerinde hala büyük ateşler yakılır ve üzerinden atlanır. Ateş kutsaldır ve kötülüklerden arınmanın simgesidir. Aynı zamanda kardeşliği ve barışı temsil eder.
Doğa kendini nasıl yeniler ve arındırırsa, bir milletin de arınmasının ifadesidir.
Nevruz, Türklerin efsanelerinde vardır, yazıtlarında vardır, tarihinde vardır.
Şiirlerinde vardır, müziğinde vardır, kabile adlarında hatta kişi adlarında vardır.
Nevruz makamıyla şarkı söyleyip, Nevruzziyeler yazan bir millete, çocuklarına Nevruz adını koyup, sevdiğine Nevruz çiçeği hediye eden bir millete tutup da bu senin bayramın olamaz demek pek bir abes kaçmaktadır!

Kürtlerin doğası Nevruz'a uymuyor

Şimdi Nevruz'un kendilerine ait olduğunu iddia eden Kürtlere şöyle bir kez daha bakalım. Kutladıkları Nevruz mu değil mi diye…
Yaktıkları bir nefret ateşidir her şeyden önce. Her yıl Türk devletine ve Türk milletine küfrederek, Apo posterleri ve sloganlarıyla savaş çığlıkları atarlar ki, felsefesini anlamadıkları ortadadır. Lastik yakıp üzerinden atladıkları ateş, arındırmadığı gibi kirli bir ateştir. Bugüne kadar yaktıkları arabaların, molotofladıkları otobüslerin, yaktıkları çocuklarımızın nefret dolu bir ifadesidir.

Kürtler, doğaya meydan okumaktadırlar. Doğa şimdiye kadar millet olamayıp devlet kuramayan bir topluluğa bundan sonra da bu imkanı vermeyecektir. Bunun farkında olmayarak zaten büyük bir isyan içindedirler. Bir arada yaşadıkları tüm topluluklara da isyan ederek bir inkar içindedirler ki, bu da barış ve kardeşliğe son derece aykırıdır. İstedikleri kadar barış ve kardeşlik sloganı atsınlar, sahtedir.

Çalıntı efsanelerinden yola çıkarak bir direniş öyküsü yaratmaya çalışırlar ki, orada bile karşılarına Türkler çıkar. Emperyalistlerle el ele kol kola sözde bir direniş örgütleyen Kürtler, çaldıkları Demirci Kava'yı bile anlayamamıştır. Türkler, bileklerinin gücüyle çıkmıştır Ergenekon'dan, Çinlilerden aldıkları silahlarla değil…

Üstelik Türkler, Kürtlerce zalim kral Dahhak'a benzetilen Türkler, yıllarca açtıkları kucağın bedelini ödemektedirler bir yandan ve bu nefret çığlıklarını hiç de hak etmemişlerdir. İşte böylesine bir Nevroz'dur Kürtlerinki. Hastalıklı bir ruh hali…

Dostla düşmanın karıştığı, bayramla nefretin karıştığı, tarihle masalın karıştığı bir ruh hali…

En güzeli, eğer gerçekten arınmak istiyorlarsa, bu yıl gerçekten kardeşlikse istedikleri, barışsa, yapmaları gereken ABD'ye karşı çıkıp
Bu yılı çözüm Nevruz'u ilan edeceklerine başlangıç Nevruz'u ilan etmektir
Türk töresinde affetmek vardır, boyun eğene sahip çıkmak vardır.

Eğer gerçekten arınmaksa istedikleri, doğaya boyun eğmekse, eğsinler ve kardeşçe yaşayalım.

Yok eğer Apo'ya özgürlükse, ayrı bayrak ayrı dilse, Amerikan ittifakıysa istedikleri, buyursunlar meydan okusunlar doğaya…

Dağları delmiş bir millete, 16 devlet kurmuş bir millete, gözlerinin içine içine baka baka pervasızca tehdit savurmak, onu ancak biraz daha uyandırmak olur.

Belki de bir mesaj olur Türklere. (Alıntıdır )



IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......


Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Alşah - Mart 21, 2011, 11:50:48 ös
      Sayın oasis, yazınıza aynen imzamı atarım. Bu konu ile ilgili ben de hemen hemen aynı mahiyette ama biraz kısa olarak 09.03.2011 tarihinde  ben de bir yazı yazmıştım.  Ve hatta bu yazımda Kürt  kardeilerimizin terör için sarfettikleri enerjilerini keşke bölgelerindeki feodal yapının yıkılması için harcaya  bilselerdi demiştim. Bu sözümü gene tekrarlıyorum. Aksi halde sizin de belirttiğiniz gibi  barış içinde yaşamak istediklerine hiç bir zaman hiç kimse inanmayacaktır. 
         Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Mustafa Kemal - Mart 22, 2011, 02:52:28 öö
Nevruz'un doğayı kutlulayan bir kürt bayramı olması benim de garibime gitmiştir hep. İnsanları ırklarına, etnik kökenlerine göre sınıflandırmaktan hep kaçınmışımdır. Ama G.D.Anadolu Bölgesinin neredeyse tamamını gezmiş birisi olarak bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Bölgede gezereken, hiç bilmediğiniz bir köye girin, ağaçlara bakın, etnik kökeni anlarsınız. Sebebini bilmiyorum, ama gerçek bu. Kürt köylerinde ağaç olmaz.

Sebebini bilen varsa, öğrenmekten gerçekten mutlu olurum...
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Genius Loci - Mart 22, 2011, 08:03:54 öö
Newroz veya Nevruz, halklarının bayramidir. Farsi, Turku, Kurdu, afganı, tatarı, kırgızı kutlar. Zerdustu, bahaisi, yezidisi, alevisi kutsallık atfeder bugüne.

Demirci Kawa kadar bir efsanedir Ergenekon'dan çıkış. Efsanelerle çarpışmak da ilginç. Bizim Ergenekon sizin Kawadan eski mı denmek istiyor bilemedim :)

Ama yazılısı nasil olursa olsun Newroz, Nevruz yeni güne bir karsilamadir. Doga dengededir ye artık bahar gelmiştir. İlle de bahar... Newroz halkların düşmanlığını degil kardeşliğini simgeler Kyzey yarım kürede eski dünyada bir bastan digerine 15 bin yıldır sevinçle kutlanıyor, kutlanacak.

Ha bir de soru, bu Newroz kutlamaları çıkmadan evvel hiç Nevruz Kutlaması olmazdı. Neden acaba?

Nevruz ateşi hep yansın

Ya da

Newroz piroz be.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: oasis - Mart 22, 2011, 10:07:45 öö
Sevgili skullG, nevruz kutlamaları yüzyıllardır geniş bir coğrafyada kutlanmaktadır şu an 70 yaşında olan annem bile çocukluk ve gençlik yıllarında nevruzu kutladıklarını fakat son zamanlarda özellikle bazı çevrelerin bir bayramı bu şekilde istismar etmelerini bir türlü kabullenememektedir.Kendileri nevruz bayramını bir bayram gibi bayram şeklinde kutladıklarını defalarca bana anlatmıştır.......

IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Mustafa Kemal - Mart 22, 2011, 12:33:11 ös
Ben de kutlanıyordu diye hatırlıyorum aslında...

Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Isis - Mart 22, 2011, 07:17:08 ös
Ha bir de soru, bu Newroz kutlamaları çıkmadan evvel hiç Nevruz Kutlaması olmazdı. Neden acaba?


Sn SkullG'nin bahsini ettigi (yanlissam duzelttsin) devlet katinda bir toren olmazdi. Oysa simdi Kultur Bakanligi bizzat organize ediyor, hatta buyuk elciler de kutlamaya katiliyor.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Alşah - Mart 22, 2011, 09:28:04 ös
      Sayın Mustafa Kemal, bu ağaç olayı benim de dikkatimi çekmişti. Hatta 1969-1970 yıllarında o bölgede bulunduğum sırada şahsi gayretlerimle  epey  fidan dikmiştim. Daha sonraki yıllarda o bölgeden gelen tanıdıklarım ,  fidanların  kocaman kocaman ağaçlar olduklarını söylemişlerdi.  Ben de o zamanlar kilometrelerce uzanıp giden arazide neden ağaç olmaz diye sorduğumda, bölge halkından bazıları bana, "kendi aralarında devamlı husumet ve kan davası bulunduğunu, etrafta ağaç olduğu takdirde hasımlarının bu ağaçlıklarda pusular kurabileceklerini ve kendilerini öldüreceklerini , bu nedenle hele hele evlerinin etrafında asla ağaç dikmediklerini söylemişti. Bana çok garip geldi.  Hatta bölgede yaşayanlar  bulundukları yerlerdeki ağaçları kesip yok ettikleri için  kendi aralarında kendileri için  isimlerinin -KURUTAN-dan geldiğini" söylemişlerdi. Bunun ne derece doğru olduğunu bilmiyorum ama galiba  doğruluk payı var.
         Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Isis - Mart 22, 2011, 09:47:49 ös
Nevruz'un doğayı kutlulayan bir kürt bayramı olması benim de garibime gitmiştir hep. İnsanları ırklarına, etnik kökenlerine göre sınıflandırmaktan hep kaçınmışımdır. Ama G.D.Anadolu Bölgesinin neredeyse tamamını gezmiş birisi olarak bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Bölgede gezereken, hiç bilmediğiniz bir köye girin, ağaçlara bakın, etnik kökeni anlarsınız. Sebebini bilmiyorum, ama gerçek bu. Kürt köylerinde ağaç olmaz.

Sebebini bilen varsa, öğrenmekten gerçekten mutlu olurum...


Edip Polat'in Evrensel Basim Yayin tarafindan basilmis olan Kurt Cografyasinin Flora ve Faunasina Giris BILIM DILINDE KURTLER adli kitabinin 38.sayfasinda soyle diyor:

"KURTLERIN YASADIGI BOLGELERDE DOGA TAHRIBATI VE CANLI TELEFATI

1988'in 16 Martinda Halepce'de yapilan katliam sadece 5 bini askin Kurdun olumunu gerceklestirmekle kalmadi, ayni zamanda o bolgeyi neredeyse kirac topraklara cevirdi. Turkiye'nin Dogu ve Guneydogu bolgelerinde donemin catismali ortamindan dolayi 1992 yilinin kisinda yapilan bombardimanlar ve pesinden gelen cig felaketi dogayi ciplak bir vicuda cevirdi. Ormanlar yakilip bitki ortusu tahrip edildi.

Yazar ayrica Guney Kurdistan dedigi bugunku Kuzey Irak'ta Saddam doneminde yakilan 4500'den fazla koye dikkat cekiyor. Kullanilan kimyasal gaz (hardal, arsenik, fosfor, teban, sarin) ve bombalarla bir yandan insanlar oldurulurken ekolojik dengeyi bozdugunu, yine Korfez savasi sirasinda Saddam'in 650 petrol kuyusunu yaktigini ve bunlarin haliyle ozon tabakasina yukselip bolgede asit yagmurlarinin yagmaya basladigini ve bundan dolayi salgin hastaliklarin cogaldigini, 1975 Cezayir anlasmasi ile Irak-Iran siniri boyunca ice dogru 15 km'lik bir seridin bosaltilmasiyla olusturulan tampon bolgedeki tum koylerin yakildigini ifade ederken ote yandan da Kurtlerin zamaninda yasadigi yerlerde mudahele eden bir devlet otoritesi olmadigi icin de yoksulluk ve sinirlar arasi goc gibi etkenlerin yanisira bilincsizce gerek isinmak icin gerekse tarimla ugrasmak icin bulduklari ormanlari yaktiklarini anlatiyor muellif. Bir diger yandan da Keban baraji, Maden Bakir isletmesinin Dicle nehrine verdigi zarar ve Ergani Cimento fabrikasi basta olmak uzere bazi endemik yerlere devletin sanayilesmenin getirdigi bir yuk olarak fabrika, baraj, santral, rafineri gibi yataklarin da cevreye biraktigi atik maddelerin de bu bitki ortusu ve dogal hayati onemli olcude etkiledigini soyluyor.

Ayrica kitapta Erbil'in cevre koylerinden birinde yasayan Cafer Muhammed adli vatandasin da sozlerine yer verilmis. "Bir kac yil oncesine kadar bu yol Selahaddin kentine kadar ormanlikti. Icinde dolasmak bile zordu. Sehirde insanlara deniz ne anlam ifade ediyorsa bizim icin de ormanlar onu ifade ediyordu. Savastan sonra sehir halki yakit bulamadi ve caresiz kalan halk cevre ormanlara saldirdi. Neredeyse tum agaclar kesildi."

Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Alşah - Mart 23, 2011, 12:44:02 öö
    Sayın  Isis, Irak'taki durumu bilmiyorum ama ben 1968'li yıllardan beri o bölgedeki birkaç il haricinde  öyle ormanlık  yerler görememiştim. Benim anlattığım yıllarda ne kimyasal ne de antikimyasal bomba falan atılmış değildi. Yine ne baraj ne  çimento fabrikası  ne de santraller vardı. Ve bildiğim kadarı ile bölgenin çok büyük bölümü  tezek denilen hayvanların dışkısını yakacak olarak kullanıyorlardı.
      Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Genius Loci - Mart 23, 2011, 09:08:40 öö
Ha bir de soru, bu Newroz kutlamaları çıkmadan evvel hiç Nevruz Kutlaması olmazdı. Neden acaba?


Sn SkullG'nin bahsini ettigi (yanlissam duzelttsin) devlet katinda bir toren olmazdi. Oysa simdi Kultur Bakanligi bizzat organize ediyor, hatta buyuk elciler de kutlamaya katiliyor.


Tesekkur ederim sn Isis. Tam olarak söylediğinize yapılan bir vurguydu.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: zarathustra - Mart 23, 2011, 09:13:45 öö
Keske alintinin nereye veya kime ait oldugunu belirtseydiniz.Yaziyi okudugum zaman adeta tüylerim ürperdi diyebilirim.Tamamen subjektif bir üslupla tüm Kürtler adeta potansiyel terörist ilan edilmiscesine Türk affeder vs. acikcasi hosuma gitmedi.Bu ülkede bayragina yasalarina saygi duyan devletin bekasi icin calisan sayi ile ifade edilemeyecek kadar Kürt vatandasida mevcuttur.
Ama aslinda Kürtde yoktur degilmi,Türkler eskiden karda yürürken cikardiklari sesdi kart kurt burdan gelmisti Kürtler unuttum bunu yazimin basinda.
Newroz konusunda yukarida yazan sn. Isin ve sn. skullG arkadaslarima katiliyorum ekleyecek fazla bir nokta yok,benim hatirladigim eskiden Newrozun yasak oldugu ve Newrozu kutlayan(kutlamaya calisan)insanlarin tutuklandigiydi.

Selamlar..
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: ozkann - Mart 23, 2011, 09:22:11 öö
Serap Yeşiltuna
Nevruz Kürtlerin değil Türklerin Bayramı
http://www.turksolu.org/317/yesiltuna317.htm (http://www.turksolu.org/317/yesiltuna317.htm)

En son şu cümlesi eksik alıntılanmış.

Ergenekon'u ve Nevruz'u hatırlatmış, bir avuç nüfusuyla korku salmaya çalışırken, yekpare bir Türk gücü yaratmış olur!

Keske alintinin nereye veya kime ait oldugunu belirtseydiniz.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Prometheus - Mart 23, 2011, 09:50:25 öö
Eskiden 1 mayısın da kutlanması yasaktı.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Eser - Mart 23, 2011, 02:22:23 ös
Bakiyorum cok arkadaslarim nevruzu istemiyor.Sayin ozkann dogru soyluyor nevruz asil turklerin bayrami.Fakat pkk ve bolgede yasayan pkk yandaslari nevruzu o kadar kotuye kullanmislar ki,  halkimiz nevruzu tam olarak sindirmis degil.Aslinda cok guzel bayramdir.Onumuzdeki yil basta ustadlarimiz olmakla hepinizi Azerbaycana davet ediyorum nevruz bayramini birlikte kutluyalim.
Sevgiler, saygilar.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: ozkann - Mart 23, 2011, 02:54:04 ös
Hemen bir düzeltme yapıyorum.

Ben Sayın zarathustra'nın sorusuna cevap verdim. Tekrar okunursa orada benim yorumum yoktur.

Saygılarımla


Bakiyorum cok arkadaslarim nevruzu istemiyor.Sayin ozkann dogru soyluyor nevruz asil turklerin bayrami.Fakat pkk ve bolgede yasayan pkk yandaslari nevruzu o kadar kotuye kullanmislar ki,  halkimiz nevruzu tam olarak sindirmis degil.Aslinda cok guzel bayramdir.Onumuzdeki yil basta ustadlarimiz olmakla hepinizi Azerbaycana davet ediyorum nevruz bayramini birlikte kutluyalim.
Sevgiler, saygilar.

Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: Alşah - Mart 23, 2011, 11:06:13 ös
    Sayın  Zarathurstra,Bir bakıma dediğiniz doğrudur. Yani bu ülkeyi seven ve belkide Türkler'den çok bile seven Kürt kardeşlerimiz  olabilir.Buna saygı duyarım. Ama karda yürüdükleri için kart kurt sesleri çıkarmalarından dolayı Kürt denildiği tamamen bir uydurmadır. Balkanlarda da karda yürürken kart kurt sesi çıkar, Amerika da da , Çin'de de yani dünyanın neresinde  karda yürürseniz yürüyün aynı sesi çıkarırsınız. 
      Büyük Larus'ta "KARDUK'LAR"a girerseniz Kürt'ler le ilgili aytıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.
      Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: zarathustra - Mart 24, 2011, 12:30:51 öö
    Sayın  Zarathurstra,Bir bakıma dediğiniz doğrudur. Yani bu ülkeyi seven ve belkide Türkler'den çok bile seven Kürt kardeşlerimiz  olabilir.Buna saygı duyarım. Ama karda yürüdükleri için kart kurt sesleri çıkarmalarından dolayı Kürt denildiği tamamen bir uydurmadır. Balkanlarda da karda yürürken kart kurt sesi çıkar, Amerika da da , Çin'de de yani dünyanın neresinde  karda yürürseniz yürüyün aynı sesi çıkarırsınız. 
      Büyük Larus'ta "KARDUK'LAR"a girerseniz Kürt'ler le ilgili aytıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.
      Saygılar-sevgiler.

Sayin Alsah gecmis süreclerde bu konuda defalarca tartisma meydana cikmis su anda üyeligi silinmis bazi sahislar tarafindan belirttigim tez savunulmustu,benim bunu tekrar vurgulayisim sadece kinayeden ibaretti,yanlis anlasilmasin lütfen.Yinede tavsiye etmis oldugunuz kaynak icin tesekkür ederim.

Selamlar..
Başlık: Ynt: Nevruz Bayramı.......
Gönderen: oasis - Mart 24, 2011, 10:56:29 öö
 Türk halk takviminin önemli günlerinden biri, 21/22 Mart tarihlerine rastlayan Nevruz‘dur. Nevruz, bütün Türk dünyasıyla birlikte Kürtler, İranlılar, Araplar, Afganlılar ve Tacikler tarafından da kutlanan bir bayramdır. Tabiatın canlanmaya başladığı, gece ile gündüzün eşitlendiği, güneşin koç burcuna girdiği Nevruz, Farsça kökenli bir kelime olup “yeni gün” demektir. Eski Türkler “yengi kün”demekteydiler.İlkbaharda karın altından boyunlarını uzatan “Kardelen” çiçeklerine ve mor renkli bir bahar çiçeğine de Nevruz adı verilmiştir.Klasik Türk müziğimizde Nevruz adında bir de makam vardır.
 
Çin tarihleri Hun Türkleri’nin 21 Mart tarihinde kırlara çıkıp yanlarında getirdikleri yiyeceklerini yedikleri yazar.Bu gelenek, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüştür. Orta Asya Türkleri, 21 Martı Ergenekon‘dan çıkış bayramı olark kutlamaktadırlar. 12 hayvanlı eski Türk takviminin ilk günü,yani yılbaşı 21 Mart Nevruz‘dur.Kaşgarlı Mahmud’un ünlü sözlüğünde ve Melikşah’ın düzenlediği Celali Takvimi’nde yılbaşı Nevruz günüdür.Nevruz, İran’da da ilkbaharın ilk günüdür. Fars mitolojisine göre, Tanrı dünyayı, güneşi ve ilk insanları bu gün yaratmıştır.Zerdüşt inancına göre,güneşin doğayı ısıttığı ilk gündür. Ayrıca,İran devletinin kurucusu Cemşid’in Nevruz günü tahta oturduğuna inanılır.
 
 Nevruz,Türklerden ve İranlılardan Araplara da geçip islami inanç motifleriyle zenginleşti.İslamiyet’le birlikte Allah’ın dünyayı , Hz.Adem’i Nevruz günü yarattığına iananılmaya başlandı. Zamanla Hz.Nuh’un tufandan sonra karaya ilk bastığı gün ,Hz.Yusuf’un kuyudan, Hz.Yunus’un ise balığın karnından kurtulduğu gün , Hz.Ademle Havva’nın Arafat’ta buluştukları gün inançları da Müslümanlar arasında yaygınlaşmıştır. Alevi -Bektaşi kültüründeki Hz.Ali’nin doğduğu gün,Hz.Hüseyin’in doğduğu gün ,Hz.Ali’nin Hz.Fatma ile evlendiği gün, Hz.Ali’nin halife olduğu gün, inançları da Nevruz‘u daha kutsal bir gün durumuna getirdi. Türkiye ‘de Nevruz, “Sultan Nevruz,Navrız,Mart Dokuzu”gibi adlarla bir bayram halinde kutlanmaya başlandı.

Nevruz; Azerilerce “Novruz veya Noruz”, Başkurtlarca “Navruz”, Kazaklarca “Navruz veya Novruz”, Kırgızlarca “Noruz veya Nouruz”, Özbeklerce “Növroz”,Tatarlarca “Navruz, Navrez veya Nauras”, Türkmenlerce “Novruz”, Uygurlarca “Noruz”, Çuvaşlarca larca “Naras veya Naurus”, Kürtlerce “Newroz” adlarıyla kullanılmaktadır.
 
Selçuklulardan sonra Osmanlılar da Nevruz kutlamalarına çok önem verdiler. Bu dönemde pek çok Nevruziyye denilen şiirler yazıldı. Nevruziyyeler Nevruz günü önemli kişilere sunulur ve armağanlar alınırdı. Ayrıca, padişaha ve devlet büyüklerine “Nevruziye Pişkeşi” adı altında armağanlar sunulurdu. Manisa’da 22 Mart günü,
 “Nevruzbayramı” kutlanır ve mesir macunu denilen, şifalı olduğuna inanılan şekerleme dagıtılırdı. Günümüzde bu gelenek daha ileri bir tarihe (nisan ayına) alınarak yaşatılıyor. Mesir macununun asıl adıda Nevruziyye’dir.
 
Atatürk, nevruz bayramının, Türklüğün en eski bayramlarından biri olduğunu biliyordu. Bu nedenle de o sıkıntılı günlerde halkın heyecanını arttıracak her türlü etkinliği yaparak, hem Nevruz’un bize ait olduğunu vurguluyor, hem de Nevruz şenlikleriyle halkın moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. Halkın kendi içinde yaşattığı kültürel değerleri ne kadar önemsediğini gösteriyordu.

“Cumhuriyetin temeli yüksek Türk kültürüdür” diyen Atatürk’ün, Nevruz kutlamasına bizzat katılması, aslında onun çok zor bir yolda yürürken her şeyi ne kadar detaylı düşündüğünün de bir göstergesidir. Sadece askeri ve siyasi zaferler tek başlarına çok fazla bir şey ifade etmezler. Önemli olan, bu zaferleri kazanan milletlerin nasıl yaşadıkları, kendi milli kültürlerine ne kadar bağlı olduklarıdır. Kültürel zaferler ise ancak milletlerin kendi kültürlerini canlı tutmaları ile mümkündür. Kendi kültürünü terk eden milletler ise benimsedikleri yeni kültür içinde erimeye ve yok olmaya mahkumdurlar. Bu duruma örnek olarak, Bulgar Türklerini, Hazar Türklerini, Avrupa Hun İmparatorluğunu, Mısır’da Memlük Türk Devletini gösterebiliriz.

İşte bu düşüncelerle Atatürk Nevruz kutlamalarına bizzat katılmış ve bu kadim Türk bayramının yaşamasına ne kadar önem verdiğini göstermiştir.

“Nevruz kutlamaları dolayısıyla 24 Mart1921 tarihinde Mustafa Kemal Paşa'ya şöyle bir telgraf da gönderilmişti:

"Cenubi Kafkasya komiseri,Azerbaycan Serbest Harbiye Mektebi talebeleri ,iki bölüklü Süvari askerleri ve Şoşa Muhafız Taburu askerleri ,Türk milletinin büyük Nevruz bayramını tebrik ediyor ve biz ümit ediyoruz ki Azerbaycan İnkilap Ordusu,kahraman türk ordusu ile beraber Garp emperyalizmi tazyıkinde bulunan Şark milletlerini yakında kurtarırlar.Yaşasın Şark inkilap başları Mustafa Kemal!

Neriman Nerimanof
Azerbaycan Hükümet Başkanı"

Alevi Türkmenler açısından Nevruz:

Alevi Türkmen kardeşlerimiz Nevruz bayramını da diğer Türk örf, adet ve ananelerine sahip çıktıkları gibi sahip çıkar ve büyük bir coşkuyla kutlarlar. Ancak, onlar da inançları gereği, bu kadim Türk bayramına başka anlamlar da yüklerler. İşte bunlardan bazıları:

• “Dünya kuruluşunu bugün tamamlar.
Türklerin Asena adlı dişi bir Bozkurt rehberliğinde Ergenekon’dan çıktıkları gündür. Demir ve ateşin birleştiği bugün Türklerce kutsal kabul edilerek bayram ilan edilir.
• Hz. Muhammed’e nübüvvet bugün ihsan edilir.
• Hz. Ali’nin bugün doğmuştur.
• Bugün Hz. Ali ile Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatma’nın evlendiği gündür.
• Hz. Muhammed bügün Gadir-hum’da okuduğu hutbede, Hz. Ali’yi Vasi tayin eder ve kendisinden sonra müslümanların önderi (imamı) ilan eder.
• Bugün Hz. Ali’nin hilafeti elde ettiği gündür.
• Bugün Haci Bektaş veli’nin Anadolu’ya gelişinin ilk günüdür. Rum Erenlerinin Şah-ı Velayeti karşıladıkları gündür.
• Bugün Gaip Erenleri “Kırklar’ın” toplandığı gün olarak inanılır. Bu nedenle bugün “Kırlar Bayramı” olarakta bilinir.
• Hz. Hüseyin’in intikamını almak için Muhtar Sakafi önderliğinde gizli bir teşkilat kurulur. İhtilal işareti olarak mahallelerde büyük bir ateş yakılır. Bu günde tesadüfen 21 Mart’a denk gelir. O günden bugüne değin Alevilerce zulme başkaldırı işareti olarak ateş yakılır.
• Bugün Hz. Adem Peygamberin yaratıldığı gündür.

Bir de, Orta Asya’da göçebe ve çoban Türklerin İslam öncesinde sürülerini kışlaklardan çıkarıp, yaylalarda obalar kurarak şölen vererek bahar törenleri düzenlenmesi, coğrafi olarak hep aynı mevsimde ve 21 Mart’a gelmesi dolayısıyla; Türkler bu gün Bahar bayramı olarak kabul etmişlerdir.”

Yukarıda görüldüğü üzere, Alevi Türkmenler Nevruz’u Türk dünyasının bir bayramı olarak kabul etmekle birlikte, alevi inancının değer verdiği isimlerin hayatlarındaki dönüm noktalarını hep 21 Mart tarihine denk getirerek o günün anlamını zenginleştirmeye çalışmışlardır. asıl olan da zaten o günün önemsenmesi değil midir? Herkes kendince değerli olan kişi ve olayları o güne bağlayarak adeta Nevruz’u kıskançlıkla sahiplenmek istemektedir. İnsan hafızasının temelinde yatan ise, aslında o günün kendisidir.

Günümüzde dış destekli siyasi ayrımcılığın, bölücü amaçlarla kullanmaya çalıştığı Nevruz Bayramının nasıl köklü bir Türk Bayramı olduğunu anlamak için, bugün Türkçe’nin yanı sıra çeşitli nedenlerle öğrendikleri Kürt diliyle de konuşmakta olan ve kendilerini Zaza olarak tanımlayan Alevi Türkmen aşiretleri ile Kürtçe konuşmakla beraber kendilerini Türkmen olarak bilen, hem Osmanlı döneminde, hem Cumhuriyet döneminde zaman zaman devletle ters düşmüş olmakla birlikte, ulusal kimliklerini inkar etmeyen Koçgiri aşireti mensuplarına bakmak yeterli olacaktır. Bu aşiretler kadim Türk boyları olup, Oğuzhan’ın torunlarıdırlar. Ve bu kimlikleriyle, Nevruz’a kıskançlıkla sahip çıkmaktadırlar. Zazalar ve Koçgiriler sadece Nevruz bayramını değil, Türklüğün bütün kültür değerlerini yaşamaya ve kıskançlıkla korumaya devam etmektedirler. Bunların yanı sıra Zazaların alevi olmayan Sünni kollarında da Nevruz aynı içtenlikle kutlanmaya devam etmektedir. Bu durum da bize, Türk toplulukları arasındaki mezhepsel bölünmenin ne kadar yapay olduğunu gösteriyor. Çünkü gerçek tarihlerinde, hepsi aynı yerde birleşiyorlar.

Günümüzde insanlarımız iletişim araçlarının sağladığı bilgiye ulaşma hızı nedeniyle çok fazla bilgiyle buluşabilmektedir. Ancak bunların doğruluk derecesini araştırmak, diğer bilgilerle karşılaştırmak, en doğruya ulaşmaya çalışmak gibi bir çaba gösterilmemektedir. Herkes bu ham bilgiler içinden kendine uygun gördüğünü alıp benimsemekte ve kendini o bilgi ile özdeşleştirmektedir. Daha sonra da bu bilgileri Türk birliği ve dirliğinin zararına uluorta kullanmaktadır. Bu durum hem Türklük açısından olaya yaklaşanlarda, hem Kürtlük açısından olaya yaklaşanlarda mevcuttur. Halbuki biraz dikkat etseler, bu bilgiler bizim ayrılık nedenlerimizi değil, birlik nedenlerimizi oluşturmaktadır.

XVI. yüzyılın Alevî Türkmen şâirlerinden Pîr Sultan Abdal da “Nevruziyye”sinde şöyle diyor:

"Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhib olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın

Âşık olan canlar bu gün gelürler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallâk-ı cihandan ziya alurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın"

Edebiyatımızda Nevruziyye örnekleri çoktur, ancak bunlar bir kaynakta toparlanmamıştır. Veya biz böyle bir kaynağa bugüne kadar rastlayamadık. Bu nedenle değişik kaynaklarda yer alan Nevruziyye’lerden örnekler vermek durumundayız. İşte başka bir Nevruziyye:

“Halk şairi Zaralı Ozan Ali Nebi (Zara Akören köyü 1725-1810)'nin Nevruz Semahı, NevruzIa ilgili pek çok konuyu 18. yüzyılda gözler önüne sermesi ilgi çekicidir:

Nevruz Semahı

Bu gün dağlar yeşillendi
Sultan Nevruz safa geldin
Cümle kuşlar hep dillendi
Sultan Nevruz safa geldin

Bu gün bahar eyyamıdır
Nevruz Türk'ün bayramıdır
Gönüllerin sultanıdır
Sultan Nevruz safa geldin

Allah deyü öten kuşlar
Dua eyler dağlar taşlar
Yeşillendi hep ağaçlar
Sultan Nevruz safa geldin

Geçti şita (kış) döndük yaza
Ali Nebi'm vurur saza
Kızanlar düştü alaza (alev)
Sultan Nevruz safa geldin.”

Bütün bunları niçin sıraladık? Dikkat edilirse, Nevruz bayramını kutlayan ülkelerin tamamı dünyanın Kuzey yarım küresinde yer alır.Ve tamamı da Türk Kültür dairesinin içindedir. Dikkat edelim:Bu ülkelerin insanlarının tamamı Türk’tür demiyoruz. Türkler bu ülkeleri yönetmiş, kendi kültürlerini de bu coğrafyalarda yerleştirmiştir. İşte Nevruz geleneği de bunlardan sadece birisidir. Nevruza sahip çıkarak o günü siyasi olarak kullanmaya çalışanlar ya aslen de bizim bir parçamızdırlar, ya da bize ait olanları bizden fazla benimsemişlerdir. Biz bütün bu olup bitenlerin bilincinde olarak, bize ait değerleri başkaları kullanıyor diye o değerlerimizi terk edecek değiliz. Aksine sahip çıkacağız, canlandıracağız. Nitekim son yıllarda bu yönde başarılı gelişmeler yaşanmıştır. Dileğimiz, kadim Türk Bayramı olan Nevruz Bayramının şu anda yeryüzünde mevcut bütün Türk devlet ve topluluklarınca Milli Bayram olarak kabule dilmesidir. Böylece birliğimize doğru ciddi bir adım atılmış olacaktır.

Nevruz esas itibarıyla Türklerin Ergenekon’dan çıkışlarının da yıldönümüdür. Dünyaya Türk gözü ile bakanlar bunu görmektedirler. Nitekim, Orta Asya’da bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon / Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmişlerdir. 21 Mart gece ile gündüzün eşitlendiği, günlerin uzamaya başladığı bir tarihtir. İnsanların çoğu ve evlere, yurtlara kapanarak yaşamak zorunda kaldıkları kış mevsiminden kurtuldukları gündür. İşte bu kurtuluşun kutlanmasıdır Nevruz.

Konuya böyle geniş açıdan baktığımızda, Nevruz bayramının kökeninin İslamiyetin doğuşundan çok daha öncelere dayandığını görürüz. Bu nedenle, Nevruz bayramının Alivilikle, Sünnilikle veya benzeri yapılanmalarla doğrudan bir bağlantısı bulunmamaktadır. Yani Nevruz herhangi bir mezhebin, herhangi bir dinin, herhangi bir tarikatın veya cemaatin bayramı değildir. Özellikle de etnik ve mezhepsel anlamda, Nevruz’u bir ayrılık unsuruna dönüştürmek, öncelikle Nevruz’un ruhuna aykırıdır. Sonra da tarihi gerçeklere!

Türkmen ozanı Mahdumkulu’nun Nevruz’u andığı bir şiiri:

“Nevruzdan Seni

Bolmadı bize nasibin, istedim güzden seni,

Dedin: “ötsün”(1) kış, taparım(2) taze nevruzdan seni,

Sayladım,(3) seçtim, sunam, bir bölecik kızdan seni,

Niçin belini kuçmadım,(4) men tapıp düzden seni,

İsterim Haktan kavuşturgay,(5) bana tezden seni.

1- öt: geç-

2- tap-: bul-

3- sayla: tercih et

4- kuç-: kucakla-

5- kavuşturgay: kavuştursun”

Nevruz’un kökeninde bir Türk bayramı olduğunu yazımızın başında belirtmiştik. Bunun ispatı olarak da, yakın tarihten değil, uzak tarihten, ön Türk dönemlerinden bahsetmiştik. Gerçekten de dünyamızın Kuzey yarım küresi adeta bir Türk Kültür bölgesidir. Tüm Asya kıtasında ve Amerika kıtasında bunun izlerini görüyoruz. Bu ilişkinin netleştirilmesi açısından Orta Amerika’da yaşanmış olan Maya, İnka, Aztek medeniyetleri ve onların torunları olan Amerikan Kızılderililerinin kültürleri çok iyi incelenmelidir.

Yakın tarihimize gelindiğinde de durumun aynı olduğunu çıplak gözle görmek mümkün. Hiçbir araştırmaya, incelemeye gerek duymadan, Nevruz’un ne kadar bize ait olduğunu anlamamız hiç de zor değil. Nitekim, Orta Asya’da bağımsızlığını kazanan Türk devletleri ve pek çok otonom Türk topluluğu ilk iş olarak Nevruz’u Milli bayram ilan etmişlerdir. “Nevruz” adının neden Farsça olduğu konusuna takılı kalınıyorsa, bunun için de Harzemşahlar, Selçuklular ve Osmanlılarda Türkçe yerine Farsça’nın ön plana çıkarılmasına, bir takım dönme devşirme paşalar ve saray adamları sayesinde Farsça’nın edebiyat dili yapılmasına bakmaları gerekir. O ayıp da onlarındır. Kaldı ki pek çok Türk yurdunda Nevruz o bölgeye ait öz Türkçe adıyla anılır. Bilge Kağan, Karamanoğlu Mehmet Bey, Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaşı Veli, Aşık Paşa gibi Türkçe’nin aydınlık yolundan gitmeyenlerin yanılgıları hiç bitmeyecek, doğrularla hiç bir zaman buluşamayacaklardır.

Kendine ait takvimi bulunan bir milletin en az 5000 yıldır bilinen bayramını ona buna peşkeş çekmek için nasıl bir kafa yapısına sahip olmak gerekir varın siz hesaplayın. Bir yanda bilinen tarih boyunca yüzlerce devlet kurmuş bir millet, öbür yanda tarih boyunca bir devlete sahip olamamış karışık halk toplulukları! Ama Nevruz’u bir yere mal etmek gerekiyorsa, bunu 5000 yıllık geçmişi net olarak bilinen Türk Milletine değil de, aşiret kültüründen öteye geçememiş halk topluluklarına mal etmek sadece beyan sahiplerinin utancıdır. ( Alıntıdır )


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......