Korkarım Yahudilik konusunda çoğumuzun bildikleri kulaktan dolma, biraz da üstünkörü, üstelik ön yargılı birtakım kişilerin anlatımlarına dayanıyor.
Sanırım forum alanında bu bağlamda doğrular da anlatılmıştır. Doğrusunu isterseniz, araştırıp incelemedim. Öyle yapsaydım, bana göre yanlış olan birtakım eski anlatımlara yanıt vermek zorunda kalabilirdim. Bunun yerine, iyisi mi, kendi birikimlerimde bulunanları kendi yazım tarzımla aktarayım dedim. Elbette bu aktarımların tam ve kesin doğru olduğunu ileri sürecek değilim. Hiç bilmeyip merak edenlerin bir şeyler öğrenebileceğini, az bilenlerin bilgilerini geliştirebileceğini, benden çok daha iyi bilenlerin ise yanlışlarımı giderip, konuyu bütünlemek üzere katkıda bulanacaklarını düşündüm. Umarım öyle olur.
Konuya bu başlık ile girişiyorum ama bu bölümde yazacaklarım bu başlıktan ibaret kalmayacak. Yaptığım bu giriş, bu bölümde bundan sonra yazacaklarımın hepsi için geçerli olacak.
Din sosyolojisi ve dinler tarihi araştırmalarında kullanılan Hıristiyan ve Müslüman sözcükleri, bir ulus ya da ırksal kökeni değil, belli bir inanca bağlı olanları belirtir. Bu, Yahudi sözcüğü için geçerli değildir.
Yahudi sözcüğü ile hem belli bir inanca bağlı hem belli bir ırktan olan kişi amaçlanır. Örneğin bir Hıristiyan Arap ya da Müslüman bir Hintliden, Müslüman bir Alman ya da Hıristiyan bir Türkten söz edebiliriz. Oysa, pek ender ve özel durumlar dışında, Yahudi sözcüğü ile genel anlamda Yahudi ırkından gelen ve Yahudi inancına bağlı bir kişi belirtilir.
Aslında Yahudilerin bir ulusu mu, bir dini mi yoksa her ikisini birden mi temsil ettiği yüzyıllarca tartışılmıştır. Bu durum özellikle 17-18. yüzyıllarda gelişen özgürleşme eylemleri sırasında daha da önem kazanmıştır. Yahudilere, yaşadıkları ülkelerdeki diğer halklar gibi bazı hakların verilmesi tartışıldığı sıralarda, konunun ağırlığı giderek artmıştır. Bu tartışmalara dindar Yahudiler kadar Yahudi karşıtı olan kişi ve gruplarca da şiddetle karşı çıkılmış, buna bağlı olarak da Yahudi karşıtı (Antisemitist) eylemler doğmuştur.
Antisemitizmden söz edince elbette önce Semitizmden söz etmek, dolayısıyla bir sözcük olarak Semitizmin türetildiği “Sami” sözcüğünün kısa bir açıklamasını yapmak gerekiyor.
Kutsal Kitaba göre Sami adı, Nuh’un üç oğlundan en büyüğü olan Sam ya da Shem’den gelir. Bu ad, Helence ve Latince çevirilerde “Sem” biçimine dönüşmüştür. Gene Kutsal Kitaba göre Nuh tufanıyla birlikte neredeyse tümünün yok olduğu insan toplumları, Nuh’un üç oğlundan yani Shem, Ham ve Yafet’ten türemiştir. Üç ana ırksal grubun, adlarını ataları olan üç oğuldan aldığı düşüncesi daha sonraki dönemlerde öncelikle Yahudiler, sonra Hıristiyanlar ve bir ölçüde de Müslümanlarca benimsenmiştir.
Bu değerlendirme ya da yoruma göre; Ham, Afrika’nın koyu derili halklarının, Shem İbranîler ile Arapların atasıydı. Yafet ise Medler, Persler ve Helenlerin, yüzyıllar sonra da Arî olarak adlandırılacak halkların atası oldu.
Kutsal Kitap kaynak alınınca, Nuh’un iki oğlu daha olmadığı için ya da Tanrı o sıralar kızıl ve sarı ırkları yaratmadığından Kızılderililer ile Doğulu Sarıderililer bir bakıma “atasız” kalmıştı. Ancak biz onları zaten konu dışı olduklarından bir yana bırakalım da ne şiş yansın ne kebap!
Semitizm sözcüğü ile aslında Sami ırkından gelme kişilere karşı duyulan yakınlık, sempati ya da tolerans gösterme amaçlanır. Antisemitist kişilerce ise Semitist sözcüğü bu ırktan gelenlere sevgi duyma, onları her eylemlerinde destekleme gibi bir anlam kaydırmasına uğramıştır. Kuşkusuz bu sözcük tüm Sami ırkı için kullanılmak amacıyla ortaya çıkmıştır ama sonraları Arap soyu ve ardından diğer birçokları bundan ayrılarak, Semitizmi yalnızca Yahudiler için geçerli olmak üzere kullanır olmuştur. Antisemitizm de bunun tam karşıtıdır; sırf Yahudi oldukları için Yahudilere karşı duyulan nefreti ve düşmanlığı belirten bir anlamda kullanılagelmiştir.
Antisemitizmin ortaya çıkış tarihi hayli yeni olmakla birlikte, kökleri eski çağlara kadar uzanır. Özellikle Orta Çağda haçlı seferleri ile yaşanan olaylar, başta İber Yarımadası olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde engizisyon aracılığıyla yapılan baskı ve kıyımlar, Antisemitizmin tipik örnekleridir. Antik Çağ Roma İmparatorluğu’nun Yahudilere karşı giriştiği kıyımlar ise, din ve ırksal kökenli olmaktan çok politik, askeri ve ekonomik nedenlere dayanır.
Bu özetten sonra Yahudi dininin ortaya çıkışına geçmek isterim. Ancak ona girmeden önce bazı sözcükleri, kavramları açıklamak gerektiği görüşündeyim. Bu biraz uzun sürebilir. Onun için bir diğer başlığa bırakacağım.