Bu yaşlı amca kendince düşünmüş,yargılamış ve sonucu tanımlamış.Sanki acı cekiyor.Bu durum aslında toplumların genel profili.Sosyolojik olarak oluşan sahte benliklerin, ön yargıda kaybolma hali...
Konuyu ve durumu biraz açar isem:
Somut varlığımız, zamanın ve şartların akışı/değişimi ile cevresindeki herşeyi tanımlayarak ve yargılayarak benlik kavramını oluşturur.Herşeyi olduğu gibi kabul etmek yerine,biçimlendirme gereksinimi/dürtüsüne yenilir.
Bu zihnimizin ilk yaşadığı esarettir.O yüzden her yaşımız farklı bir benlik gibidir.Bu "micro eril" benlik, her kavramı tanımlamaya çalışır iken, oluşumu olduğu gibi kabul eden "macro dişil" benliği asla tam olarak yaşayamaz.
Zihin bu iki kavramıda tanımlamalı,çözmeli,kontrol etmeli ve dengelemelidir.3'üncü ve denge benliği olan çocuk,etrafını daha tanımlayamadığı ve öyle kabul ettiği için huzurlu ve mutludur.Bir 4'düncü olarakta dışarıdan ayrıca varlığımızı sessizce gözlememiz gerekir.
Bu amca gibi fikrinden emin olmak, düşünmek ile ilgili değildir.Çünkü düşünce özgür değildir.
Yaşlı amca sadece tepkide olduğu için,başlangıçta sadece tepki algıyı değiştirir; algı, tepkiyi etkileyemez...Doğru tanımlama yapan biri için ,algı herşeyi yönetmeye başlar.Bu aslında ne kadar inebildiğiniz ile eşittir.
Benliğimizi oluşturan tüm etkiler,deneyimler; istemimiz dışı oluşmuş sosyolojik yanılsamalardır.Ve bu sahte benlik kendini ölesiye savunur iken, varlığını da dünya'nın merkezine koyar.
Bu durumu doğru algılamak tabiki basamaksaldır.Bu yaşlı amca'yı kendi gözlerinizle görmeye zorlayamazsınız; kendi gözleri ile görmeli...Bu sefer her ne kadar zamanı kaldı ise...Aslında her birimiz oluşumları olduğu gibi kabullenmedikce,zihnin zerre kadarlık olan ben esiriyizdir.
Sevgiler