Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BORALTAN KÖPRÜSÜ  (Okunma sayısı 6691 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 30, 2012, 10:01:18 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Kadir Mısıroğlu, “Moskof Mezalimi” isimli eserinde, Rus zulmünden kaçan 417 Azeri kardeşimizin Türkiye’ye sığındığını ve bunun üzerine Rus Hükümetinin Türkiye’den bunların kendilerine teslimini talep ettiğini anlatıyor ve şöyle devam ediyor:

“Beynelmilel kaidelere göre hiç bir devlet, siyasi bir suçluyu diğer devlete iade ve teslim etmez.

Bu Rus talebini müzakere eden o zamanki Hey’eti Vekile (Bakanlar Kurulu) de ‘Umumi Ceza Hukuku’nun bu kaidesine uyarak, Rusyaya zikri geçen mültecilerin iade edilmemesini kararlaştırmıştı. Fakat o zaman Hariciye Vekaletine vekalet eden Nurullah Esat Sümer, Inönü’yü ikna edip bunların, Hey’eti Vekile kararına rağmen Rusyaya iadesi emrini çıkarttırmıştır.

Mülteci Azeriler, bu karar karşısında feryad-ı figân kopararak:

‘Bizi siz öldürün fakat Moskofa teslim etmeyin’ diye yalvarmışlar, birçokları kendilerini trenden aşağıya atarak intihar etmek istemişlerdir. Bunların Rusyaya teslim işine nezaret eden Türk subayı gördüğü bu feci manzaraya tahammül edemiyerek derhal bir yıldırım telgrafla hükümete bunların avdet etmek istemeyip intihara teşebbüs ettiklerini bu sebeple teslim kararının durdurulmasını taleb etmiştir.

Fakat Türkiye’nin o günkü diktatörü Ismet Paşa, bu zavallıların Rusyaya tesliminde ısrar etmiştir. Bu hadise bilahare Demokrat Parti Devri’nde Mebus Şevket Mocan’ın teşebbüsü ile Büyük Millet Meclisi’ndeki münakaşa ve müzakerelerle ortaya çıkmıştır.

Bu suretle Ruslara iade edilen 417 Azeri, onları teslim eden Türk subayının gözü önünde Serder Abad Barajının öte yakasında toptan kurşuna dizilmişlerdir.[1]

Bu hareket, Türk Milletini temsil eden fakat milli duygu ve mefkureden (idealinden) mahrum liderlerin işlediği bir cinayet ve yüz karası olarak, tarihe geçmiş bulunmaktadır.

(… Inönü), 1951 yılında komünistlerin vatandaşlıktan ıskat edilerek hudut harici edilmeleri isteğine temayül eden hükümeti (Demokrat Parti hükümetini) tenkit için Belediye seçim propagandaları esnasında:

‘Komünistlik ithamı altında vatandaşların yurt dışına sürülmesi tehdidi, hukuk prensiplerine doğrudan doğruya taarruzdur. Ve her türlü siyasi emniyeti yok etmeğe kâfidir’ Hikmetini ortaya atmıştı. Onun Rusya ve komünizm lehindeki fikir ve beyanlarını bugüne kadar takip ve teşrihe lüzum görmüyoruz. Bunlar herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. Fakat komünistler için hukuk kaidelerini mevzuubahs eden sayın Inönü, masum 417 Azeri Türk’ü için hemen bütün Dünyada üzerinde ittifak edilmiş bulunan siyasi suçluların iade edilmemesine aid hukuk kaidesini neden hatırlamamış ve Hey’eti Vekile kararına rağmen bu dindaş ve ırkdaşlarımızı moskof cellatlarına teslim ederek katliam edilmelerine sebep olmuştur .

Kadir Mısıroğlu’nun da belirttiği gibi, bu konuyu Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan meclise taşımıştı.

Şevket Mocan’ın soru önergesinin ilgili kısmını buraya alıyoruz:

T. B. M. M. Başkanlığı Yüksek Katma Aşağıdaki suallerimin sözlü olarak Başbakan tarafından cevaplandırılmasını rica ederim:

1. Muhtelif tarihlerde memleketimizde si­yasi mültecilik haklarına dayanarak iltica et­miş (156) mülteci 1947 senesinde, milletlerarası hukuk kaidelerine tamamen aykırı olarak Sovyet Rusya’ya teslim edildikleri doğru mu­dur?

2. Facia kurbanlarının sevk şekli de kur­ban gönderilen mabudun usullerine uygun ol­masından ve akıbetlerini görmesinden, teslim işinde vazifeli Yedek Subay Posta Müfettişi Reşat’ın asabi rahatsızlığa uğradığı ve sinir hastanelerinde elyevm tedavi olduğu doğru mu­dur?[3]



[3] no’lu dipnot ile ilgili… Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan’ın Mecliste okunan soru önergesinin tutanağı

Şevket Mocan’ın sorularına cevap veren dönemin Adalet Bakanı Rükneddin Nasuhioğlu ise tarihimize bir kara leke olarak geçen bu faciayı şu sözlerle doğrulamıştır:

“Ankara’daki Sovyet Se­faleti ile mütekabiliyet esasını tesbit eden bir nota teatisi suretiyle (237) Sovyet askerî mültecisinden (195)’i ilk parti olarak 6 . VIII . 1945 tarihinde Tıhmıs kapısından Sovyetlere iade edilmiştir.”[4]



[4] no’lu dipnot ile ilgili… Adalet Bakanı Rükneddin Nasuhioğlu’nun tarihimize bir kara leke olarak geçen bu faciayı doğruladığını gösteren Meclis tutanağı. (NOT: Rükneddin Nasuhioğlu’nun bu faciayla bir alakası yoktur. 1950′de hükümet değişikliği oldu, bu facia ise bir önceki hükümet (CHP) döneminde vuku bulmuştu. Soru önergesi Nasuhioğlu’nun döneminde verdildiği için mecburi olarak cevap vermek de ona düştü. Ayrıca ruslara teslim edilen mültecilerin sayısı hakkında farklı iddialar var. Biz, Kadir Mısıroğlu’nun zikrettiği kaynağa itibar ediyoruz, yani 417 mülteci teslim edilmiştir. Zaten tutanakta “195’inin *ilk parti* olarak” teslim edildiği yazıyor. )


Bunun üzerine uzun bir konuşma yapan Şevket Mocan’ın şu sözlerine katılmamak mümkün değildir, zaten mecliste bulunan milletvekilllerinden de “Bravo”, “Doğru” sesleri zapta geçmiştir:

“Muhterem arkadaşım, Enver ve Adem ismin­de iki azeri münevverden bahsettiler. Bunlar çok yakından tanıdığımız Konya Milletvekili Ziyat Beyin kayın biraderleridir. Çok evvel Rus ordusunda subaylık etmişler, fakat milliyetleri­ni unutmamışlar, o akideleri kabul etmiyerek Almanyaya kaçmışlar, orada uzun müddet bu­lunmuşlardır. Sonra memleketimize gelerek hemşîrelerinin yanına, Ziyat Beyin hareminin ya­nına sığınmışlardır. Fakat yüz kızartacak bir hal olarak bunlar bir gün evden alınarak, An­kara’ya göndereceğiz diye, ‘Komiser Ali Riza re­fakatinde hududa götürülmüşler, ayni mabuda kurban sunulmuşlardır.

Bu, milletin tarihinde bir tek mülteci Isveç Kralı Şarl için harbetmiş şe­refli hâdiseler çoktur; fakat siyasi mültecileri bir mabuda kurban sunar gibi sunmaya götüren yüz kızartıcı, gönül parçalayıcı, hicabaver bir hâdise daha yoktur.

(Bravo sesleri).

Ibnisuud mutavaat etmedi, mültecileri ver­medi, fakat bizdeki bir devrin adamları bizim tarihimize bu lekeyi yazdılar, mültecileri iade et­tiler arkadaşlar

(Doğru sesleri)”[5]





[5] no’lu dipnot ile ilgili… Soru önergesini veren Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan’ın Mecliste söylediği ve hissimize tercüman olan sözlerinin tutanağı


Hakikaten, ne kadar acı… Ne kadar yüz kızartıcı bir hâdise… Bütün bu denaetler halkımızdan gizlenmiştir. Nitekim Kars’ın ilk kültür ve kütüphane müdürlerinden Temraz Kesemenli, Boraltan Köprüsü katliamının yıllarca halktan gizlendiğini söyledi. Ayrıca İsmet İnönü’nün emriyle Azerileri götüren memurun akli dengesini yitirdiğini ve akıl hastanesinde vefat ettiğinin bilindiğini ifade etti.[6] Zaten Şevket Mocan’ın soru önergesinde buna değinilmişti.


Katledilen Azerbaycanlı kardeşlerimize ithafen 1977 yılında çekilen ve başrollerini Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan’ın oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak?” adlı sinema filmi de Boraltan katliamını konu alıyor.[7]

Son olarak iki şiire yer veriyor ve konuyu noktalıyoruz, Allahu Teala kardeşlerimize rahmet eylesin.

Tutsak Türklerin kurşuna dizilmeden önce söyledikleri bir ağıt şöyle:

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,
Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine.


Azerbaycan’ın büyük milli şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı şiirinde şöyle dile getiriyor:

Türk denince özü, sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!

Türk; o Altayların dünkü eri mi?
Yolunda can koydum, verdim serimi,
Düştüğü ağlardan kurtulsun diye,
Serdim ayağına doğma yerimi…
Kardaş armağanı, dökülen kanlar,
Bana mükâfat mı giden kurbanlar?

Ben diyorum, Kayıhan’dır soyumuz,
Bir kaynaktan varlığımız, boyumuz,
Dilim dili, yolum yolu, emel bir,
Bir bayrakta, yıldız’ımız, ay’ımız.
Azerî, Türk, Türkmen; var mı ayrılık,
Nerden doğdu bu imansız gayrılık?

Alnımın yazısı, karadır kara,
Karadan bir mendil yolladım yara,
Yol uzun, el uzak, yetişmez eller,
Türklüğün kanayan kalbini sara.
Felek kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü hançerleyen bileğe.

Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz kardaştan gördüğüm.
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan.

Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem.[8]


 

KAYNAKLAR:

[1] M. Sadık Aran, Kızılordu Azerbaycan’ı Nasıl Işgal Etti, Milli Işık Dergisi, sayı 26, Istanbul 1969. (Aktaran: Kadir Mısıroğlu, Moskof Mezalimi, Sebil Yayınevi, Istanbul 1970, sayfa 451.)

[2] Kadir Mısıroğlu, Moskof Mezalimi, Sebil Yayınevi, Istanbul 1970, sayfa 450 – 452.

[3] TBMM Zabıt Ceridesi, dönem 9, cild 9, Içtima 101, 18.07.1951, sayfa 203.

[4] TBMM Zabıt Ceridesi, dönem 9, cild 9, Içtima 101, 18.07.1951, sayfa 204.

[5] TBMM Zabıt Ceridesi, dönem 9, cild 9, Içtima 101, 18.07.1951, sayfa 205, 206.

[6] Star Gazetesi, “Yıllarca halktan gizlenen katliam”, 08 Eylül 2012.

Ayrıca bakınız; Sabah Gazetesi, Hasan Celal Güzel, “Boraltan Köprüsü faciası ve mülteciler”, 9 Eylül 2012.

[7] Boraltan katliamını konu alan ve başrollerini Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan’ın oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak?” adlı sinema filmi:

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Rb18piLyW8A#! (son erişim tarihi: 15 Eylül 2012.)

[8] Şiirler için bakınız; Orkun Kutlu, Boraltan Köprüsü (Tarihte Bir Yüz Karası) : http://www.bilgicik.com/yazi/boraltan-koprusu-tarihte-bir-yuz-karasi/ (son erişim tarihi: 15 Eylül 2012.)



Sadece bir türk olarak değil duyarlı bir insan olarak utanıyorum,Utanıyorum çünkü bana şanlı bir tarihten bahsetmişlerdi ve o tarihte benim bildiğim türkler evine gelen ve sığınan hiç kimseyi kahpece sonunu bile bile teslim etmemiştir.Korkak ve basiretsiz liderlerin kılıfına uydurarak korkakça bu insanları teslim etmesi sadece utanç verici bir davranış.

GARDAŞ GÖZÜN YAĞINI YİYREM BAĞIŞLA AFFET AFFA LAYIK OLMASAMDA AFFET.

Saygılarımla

Alıntıdır
 
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 02, 2012, 01:46:36 öö
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Bütün hadise ordumuz terhis edilmiş ve silahsızlandırılmış, dünya savaşında yenilmiş ve bir kaç milyon savaş gazisi erkek haricinde silah kullanabilecek erkek de yok bir ortam ve coğrafyayken kendimizi o dönemde 7 düvelle harbetmiş Kurtuluş savaşı düzenleyip bileğimizin hakkıyla bir devlet kurduk gibi  gösterildiği için biz her kezi yeneriz biz Türküz vb. güçlüyüz sanmamızdan kopuyor. Yani demek istediğim Türkiye hükümetini özellikle de ismet paşayı yerden yere vurmak kolay fakat her yerden kıskaç altında olan bir insandı ve ülkede takat ve güç sıfırın altındaydı. o 417 azeri kardeşimizi ruslara teslim etmeseydi belki de ruslar bize saldırıp daha fazla insanı katledeceklerdi.

Saygılarımla.


Aralık 02, 2012, 01:58:04 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz kardaştan gördüğüm.
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan.

Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem.[8]


Vay Babam vay ben ilk defa böyle bir şiir okudum . Müsterih ol Gardaş içimizde her millette olduğu gibi NAMERT vardır , Lakin MERT olanıda vardır .
Alıntı
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
  :'(
 :-[
ÇOK AMA HAKİKATEN ÇOK AĞIR BİR İTHAM .


Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Aralık 02, 2012, 02:12:14 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Masor1976 , Öncelikle yorumun iyi hoşda sen bu savunma yazına da gerçek anlamda inanıyormusun ?

Alıntı
o 417 azeri kardeşimizi ruslara teslim etmeseydi belki de ruslar bize saldırıp daha fazla insanı katledeceklerdi.
  :'(
 :-[ :-[ :-[
ALLAH RAHMET EYLESİN , BİZİDE BU LEKEDEN kurtulmamızı sağlayacak imkan ve güç versin ...
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Aralık 02, 2012, 02:23:02 öö
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Sayın Nosam33, uluslar arası siyasi dengeler başlı başına içinden zor çıkılacak konulardır. Biz sadece bu olayı ismet paşayı lanetlemek için de kullanabiliriz. Fakat empati yapıp kendimizi ismet paşanın yerine koymak lazım. Olayın döndüğü yerde rusya ve sürekli savaş halinde olduğumuz iran gibi o zaman bizden askeri açıdan daha güçlü düşmanlarımız vardı. Bu olayı bahane ederek sınırdan içeri girdikleri an rus askerlerinin ve onlara dahil olacak intikam arzusuyla yanıp tutuşan ermenilerin neler yapabileceğini yazmama sanırım gerek yok.

İlmine ve birikimine saygı duyuyorum fakat Sayın Kadir Mısıroğlu muhafazakar çerçeveden dışarı çıkıp uzaktan objektif bakamayan bir tarihçi.

İsmet paşanın müslüman Türk'e alerjisi olan islam düşmanı kimliğine bürünen bir otobiyografisi çiziliyor muhafazakarlar tarafından. Hakikaten de CHP nin bu konuda karnesi kabarıktır. Bu yüzden muhafazakar olup chp tarihini bilen insanın her ne kadar Atatürk simgesini sömürüyor olsalar da chp yi destekleme ihtimali sıfırdır. Fakat  şöyle bir laf vardır. Adam çarığına neden beni sıkıyorsun demiş çarığı da güneş beni sıkıyor ben de seni sıkıyorum demiş...

Saygılarımla.

« Son Düzenleme: Aralık 02, 2012, 02:36:25 öö Gönderen: Masor1976 »


Aralık 02, 2012, 02:37:54 öö
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
İlmine ve birikimine saygı duyuyorum fakat Sayın Kadir Mısıroğlu muhafazakar çerçeveden dışarı çıkıp uzaktan objektif bakamayan bir tarihçi.

Ben senin yaklaşımınada bir şey demiyorum .Sonuçta layık olduğumuz şekilde oToplumlar ve Dünya Halkları bize O ölçüde değer verir. Sonuçta İnsan denen varlık ve onu temsil ettiği devletde olsa ONURLU ve  ERDEMLİ OLMAK her durum için geçerlidir. Japonya bunun en güzel örneğidir .ALLAH' da o güzel ve Asil İnsanlara dürüstlük ve Erdemli olmalarının karşılığını kat ve kat veriyor.Takdir edersinkine ADAM' ların Ürettiği herhangi bir alete bile saygı duyuluyor dünyada ..
Günübirlik yaşayan toplumlar ise  Layık oldukları şekilde yönetilirler . AZERİ kardeşlerimin önünde yüzüm kızararaktan , Şahsım adına saygı ve UTANARAKTAN eğiliyorum .  Ölenlerin Ruhları şat olsun ...

Saygılar Sayın Masor1976 , sizde kendi açınızdan haklısınız .Onurlu olmak ERDEMLİ kişilerin işidir.PARA ile SATILMAZ.
« Son Düzenleme: Aralık 02, 2012, 02:41:22 öö Gönderen: NOSAM33 »
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Aralık 02, 2012, 08:48:33 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Bana 6 yaşındayken bu olayı babam anlatmış unutmamam gerektiği söylemişti.Su an hayal meyal hatırlıyorum dediklerini.Daha sonra Tarih dersimizde hocamız kitapta olmasa da bu olayı bizlere paylasmisti.Tek farkla onun dediğine göre Azeri Türkleri'ni Ruslara teslim eden subay gördüklerine dayanamayıp intihar etmişti.Burdaki belgelerin resimlerinde ise o subayın asabi rahatsızlığa uğradığı ve sinir hastahanesinde tedavi edildiği iddiası var.Ama teferruatlar onemli degil.Onemli olan bu aci verici olayın bir daha tekrarlanmamasi...

Sn.karahan bu mevzuya dokunduğunuz icin size tesekkur ederim.

Saygilarimla...


Aralık 02, 2012, 01:02:04 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bu yazı her ne kadar Kadir mısırlıoğluna ait isede anafikir okurken yazıyı yazana her ne kadar bakılsada ben bu konuda yazana değil konunun gerçekliğine ve özüne bakılmasını daha doğru buluyorum.

Biz böyle bir olayı yaşadık sebebi her ne ise belki ismet paşa stalinden aşırı şekilde korkuyor ve ürküyordu bilemem bir çok yönü ile irdelenmesi gereken bir konu bence pek çok kere okunmuş ama az yorumlanmış .Bazen gerçekler acı geliyor insana ne yorum yapılacağını bilemez susarsın aslında susmakta yorumdur zaten.

Biz türkler şuyuz buyuz demeden önce 40 kere düşünmek gerek sanırım öyle değiliz.
Bizde her ulus halkı gibi her ulusu yönetenler gibiyiz farkımız yok.

Bizde korkarız  ümitsiz oluruz,yeniliriz herne kadar sevmesekte,geçmişle yaşamak geçmişte kalmak gibidir gerçek ise yaşanılandır.Önemli olan bahis yalan söylemekte yatmıyor gerçeği söyleyebilmektir adamlık ve cesaret.

Bu olayın altından ne çıkar bilinmez ama en azından bu azeri kardeşlere bu halkın yöneticileri bir özür dilemeli hani 2 devlet bir milletiz ya o açıdan.

Bu konuyu açmamın nedeni ona buna çamur atıp ölmüşlere saldırmak değil onlarla işimiz az ,ama tarihimizin kirli çamaşırlarını ortaya dökmekte değil derdim yalnız bunlarla yüzleşip ders çıkarıp arınmak yada arınabilmektir amacım,bu halkında bunu yapoacak gücü varmıdır bilmiyorum.

Boraltan köprüsü olayı tam bir devlet faciasıdır,devlet yönetimi zaafiyetidir,devlet yönetimi zaafiyet görmek istemez senin zaafiyetin başka ulusların gözünü açar ve önüne gelen herkes senden taviz ister.

Acaba bu batılılara yıllardır biz taviz değilde ne veriyoruz.

Saygılarımla
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
1584 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2015, 04:37:58 öö
Gönderen: GOASISG