Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Doğal Taşlar  (Okunma sayısı 11118 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 03, 2015, 02:54:28 ös
Yanıtla #30
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Ey ma ‘arif gevheri cevher-şinâs Nola geyse dürr-i nazm ahun libâs
Cevherin kadrin bilen sarrâfdır Dürr-i ma’nâ dere iden ‘arrâfdır
Çün yaratdı Hakk Te’âlâ Hazreti Nâs içün bunca cevahir kıymeti


Eyle tesbîh anı kim mercândur Arta sıdkun hâsılun îmândur
Bây ola her kîm götürse dâ’imâ Gör ne haslet virmiş ana ol Hüdâ
Hâssiyyet-i Kehrübâr
Sarılık düşen kişiye kehrübâr Dâfi’ ü nâfi’dir ol her bâr
Suya koyub içsün suyını
Tâ kim görem dirse rahat rûyını
Hafakan u yerekâna ey serâc Hem virem derdine andandır ‘ilâç


Osmanlıdan alıntı

Sevgi ile kalın


Eylül 03, 2015, 03:08:38 ös
Yanıtla #31
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Milliyet Blog'tan alıntı.

 Yavus Sultan Selim Han döneminde, İran Hükümdarı Şah İsmail(daha sonra 23Agustos 1514 de Çıldıran’da bozguna uğratıyor.) kıymetli mücevher ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor. Hünkara...

Sandık açılır. Çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas kadife kumaşlar çıkar.

Fakat sandık açılır açılmaz, etrafa pek fena bir koku yayılır. Önce hiç kimse bir anlam veremez, nadide mücevherlerle dolu sandıktaki bu fena kokuya..Sonra mesele anlaşılır.

Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş. Yani Şah İsmail aklı sıra Cihan Padişahına hakaret ediyor.

Cihan padişahı Yavuz Sulatan Selim emir verir”Herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı’nın şanına yakışır bir şekilde mukabelede bulunmalıyız” der.

Ve çözümü yine kendisi bulur..

Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatır.Sandığın içine, o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir. Kutunun altına da bir satırlık yazıdan ibaret bir not iliştirilir.

Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra Şah İsmail’e gönderilir.Sandık Şahın huzuruna çıkarılır.Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi gül kokusu yayılır.Mücevher v.s gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi Şahın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydıyla, büyük bir saygı ve nezaketle, Şah İsmail’e lokumdan ikram eder. Daha sonra görevliler, huzurda bulunanlara teker teker lokumu ikram etmeye başlarlar.

Şah bütün bu olup bitenden bir anlam veremez. Osmanlı Elçisi Şahın şaşkınlığını gidermek için lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazi notu uzatır.

Pusulayı okuyan Şah’un yüzünde, bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır;

“İSMAİL,

HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER”
---------------------------
dip not: Yüce Yaradanın  verdiği her güzelliğe gül kokusuyla bakarım.
Sevgi ile kalın


Eylül 03, 2015, 05:26:29 ös
Yanıtla #32
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 640
  • Cinsiyet: Bayan

15. yüzyılda yaşayan Muhammed ibn Mansur el-Şırazı, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın isteği üzerine, Cevahirname adlı Farsça bir eser yazmış ve bu eserinde yirmi değerli madenin oluşumundan, niteliklerinden ve kullanIlış biçimlerinden söz etmiştir. Yapıt, Osmanlı Sultanı II. Murad Dönemi'nde (1421-1451) Türkçe'ye de çevrilmiş ve Osmanlı cevherileri tarafından kullanılmıştır. Osmanlı alimleri, değerli ve yarı-değerli taşları inceleyen ve tanıtan ilim alanını, "İlm-i Cevahir" (Cevherler İlmi) olarak adlandırmışlar ve 'İlm-i Ma'adin'in, yani Madenler ilmi'nin bir dalı olarak görmüşlerdir.

Değerli ve yarı-değerli taşların tanıtıldığı Cevhername, Hicri 831 (Miladı 1427) yılı civarında yazılmış ve Timurtaş Beyoğlu Umur Bey'e sunulmuştur. EI-TIfaşı'nin Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar adlı eserinde olduğu gibi, bir giriş ile yirmi beş bölümden oluşmuştur. Birinci Bölüm'de değerli taşlara ilişkin genel bilgiler verilmiş ve sonraki bölümlerde ise, sırasıyla yakut, zümrüt, zebercet, balhaş, benefş, becadı, elmas, 'aynü'l-hirr, pad-zehr, tlruze,
akik, cez', mıknatıs, senbazec, dehene, laciverd, mercan, sebec, cümşüt, hammahan, yeşim, yasb, billur ve talk taşları ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır.

Taşlardaki renklerin oluşumu, bazı yazarlarda olduğu üzere, gezegenlerin uzaktan yaptıkları fiziksel etkilere bağlanmaz. EI-Gaffari'ye göre, renklerin başı beyaz ve sonu ise karadır. Diğer renkler, bu iki rengin arasında bulunurlar ve bunların çeşitli oranlarda karışımından oluşurlar. Ayrıca iki renk karışarak üçüncü bir rengi oluşturabilir; nitekim yeşil rengi, sarı ve mavi renklerinin karışımından oluşmuştur ve karışıma giren sarı ve mavi renklerin miktarına göre, yeşilin tonu değişir; yeşil fıstıki, zümürrüdi, jengm (pas yeşili) ve nefti (petrol yeşili) tonlarında olabilir. Değerli taşların renklerinin farklı olmasının nedeni de, bunları oluşturan balçıkların renklerinin farklı olmasıdır. Bu açıklama, Aristoteles'te de bulunmakta ve "Değişim Kuramı" olarak adlandırılmaktadır.

19. yüzyıla gelinceye değin, bu alanın astroloji, sihir ve efsane gibi öğelerle bağlantılarını koruduğu görülmektedir.


Bu arada, Osmanlı şairleri de cinaslar yaparken değerli taşların özeııiklerinden yararlanmışlardır; mesela Raşid, bir beyitinde felekten yakınırken,

Piruze-i felek ki cihanun niginidür
Kevn ü fesad-ı nakş-ı zaman u zeminidür diyerek firuze taşına yer vermiştir.


Dipnot : Taşlarla ilgili paylaşabileceğim çok şey var. Özellikle Osmanlı döneminde bu konuyla ilgili yazılmış çok eser bulunmaktadır. Öyleyse, değerli taşlara inanmanın, bir taştan fayda beklemenin putperestlik olduğunu düşünenler, demek ki Osmanlı döneminde bu taşlara değer verip, inanıp, araştırma yapan insanlara da putperest diyecekler. Yapılan çalışmalarla ilgili buyrunuz 64 sayfalık kaynak :

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1271/14627.pdf


Sevgiler hypatia.  :)
« Son Düzenleme: Eylül 03, 2015, 05:31:11 ös Gönderen: Fay Frin »
Sonsuz ışığa kavuşabilmek için...


Eylül 03, 2015, 06:04:26 ös
Yanıtla #33
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Konu sen istesende bitmiyor/bitemiyor.Kendi halinize yazsanız ne güzel olacak ama yok olmaz illaki;

Dipnot : Taşlarla ilgili paylaşabileceğim çok şey var. Özellikle Osmanlı döneminde bu konuyla ilgili yazılmış çok eser bulunmaktadır. Öyleyse, değerli taşlara inanmanın, bir taştan fayda beklemenin putperestlik olduğunu düşünenler, demek ki Osmanlı döneminde bu taşlara değer verip, inanıp, araştırma yapan insanlara da putperest diyecekler. Yapılan çalışmalarla ilgili buyrunuz 64 sayfalık kaynak :

Bunu yazarak bir laf çakayım diyor.Osmanlı döneminde bunu yapan varsa ki olduğunu söylüyorsunuz,onlarında bu kategoriye girmelerine engel olan nedir.Osmanlı yanlış yapamazmı?Bunu yapmışsa bana göre apaçık putperestlik yapmıştır.
Bir objeyi beğenmek,güzelliğine methiyeler düzmek,onu işlemek ve işe yarar hale getirmek ve insanların beğenisine kullanmak tamam.Taştan medet ummak ne demek?Bu yazıların aksine taşın herhangi bir şekilde bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir faydasını o anlamda göstersenize.

100 lerce sayfalık kaynak gösterin isterseniz,bilimsel olarak taş ve insan arasındaki etkileşime bir örnek ve veri gösteremezseniz bunun karşılığı dinen putperestlik,mealende abesle iştigal etmek olur derim ben,sizde bana kızarsınız.

Basit bir örnek verin böbrek taşı hastalığına iyi gelen bir taş yahut başağrısına iyi gelen bir taş yada herhangi bir psikolojik rahatsızlığı tedavi etmniş bir taş örneğiniz varmı?

İnsanlar merak edip çalışmışlar ,not almışlar lakin kesin bir sonuç alamamışlardır.Taşı araştırmalarının en büyük nedeni değer yaratmaktır,pırlanta,zümrüt gibi mücevherler gibi.

Sinirlenip kızacak iseniz bundan sonrki yazılarınızda bana laf çakmadan yazarsanız size cevap vermemiş olurum.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 03, 2015, 08:08:53 ös
Yanıtla #34
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Pardon Sn Karahan anlayamadım? sizinle bir alakası mı var? Osmanlıda Taşlar konusunu inceledim ve siz osmanlıyı put perest yaptınız. Olabilir bu sizin yorumunuz da bana kızgınlığınızı anlamadım..
Sağlıcakla kalın bayım.
Sevgi ile kalın


Eylül 03, 2015, 08:12:13 ös
Yanıtla #35
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Kara sevdayı gideren inci
Macun haline getirilmiş incinin marifetleri: Kuvvet verir, baş ağrısını geçirir, cilt hastalıklarını iyileştirir, inmeyi önler, göz ağrısını giderir, göz kuruluğundan ve gece körlüğünden korur. Ve kederi sona erdirir, en önemlisi, kara sevdayı giderir! Ortada giderilmesi gereken bir kara sevda var ise...


Ömre ömür katan zümrüt
Zümrütün sorunları uzaklaştırdığı belirtilir. Zümrüt taşıyan kötü rüya görmez, yılana karşı tutulursa gözünü kör eder, hem de panzehirdir. Gözağrısından koruduğu gibi gözün nurunu artırır, sara hastalığını önleyip böbrek ve dizanteri hastalığını iyileştirir, göz ağrısından ve gece körlüğünden korur, ömrü uzatır, kötü ruhları kovar, doğumu kolaylaştırır, üzerinde taşıyanın iffetini ve gözlerini koruduğu gibi, yırtıcı ve zehirli hayvanlara karşı da bir önlemdir. Zümrüt de kara sevdayı yok etmede etkilidir ve dahası, ömre ömür katar. Zümrütün saray mücevherlerinde neden bol miktarda kullanıldığını açıklamanın bir yolu da budur belki...


alıntı: posta.tr



Osmanlı da bunların gerçekliği nedir bilinmez ama çok ilginç.

Sevgi ile kalın


Eylül 03, 2015, 08:19:11 ös
Yanıtla #36
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Pardon Sn Karahan anlayamadım? sizinle bir alakası mı var? Osmanlıda Taşlar konusunu inceledim ve siz osmanlıyı put perest yaptınız. Olabilir bu sizin yorumunuz da bana kızgınlığınızı anlamadım..
Sağlıcakla kalın bayım.

O kadar önyargılısınız ve öfke ile yazıyırsunuzki inanılır gibi değil.
Cevap verdiğim yazı sizinle uzaktan yakından alakası bile yok,azıcık dikkat etseniz sn.fayfrinin yazısından alıntılayarak cevap yazdım.
Bu kadarınada pes.Bir daha okuyun anlarsınız umarım.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 03, 2015, 08:32:30 ös
Yanıtla #37
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Pardon Sn Karahan, kime bir şeyler yazdığınız belli değil , ben sürekli paylaşımda bulunuyorum. Ne öfkesi anlayamıyorum :) neyse ben konuma döneyim.
Sevgi ile kalın


Eylül 03, 2015, 08:33:42 ös
Yanıtla #38
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sevgili Fay Frin , teşekkürler emeğinize sağlık :)
Sevgi ile kalın


Eylül 03, 2015, 08:37:38 ös
Yanıtla #39
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Simya ilimine göre dokunduğu her nesneyi altına dönüştüreceğine inanılan taş. Kimya bilimine göre herhangi bir maddeyi altına dönüştürmek mümkün değildir. Zira altın bir bileşik değil bir elementtir. Bu taşı elde edebilmek için birçok formül ve deneme yapılmıştır. Bu çalışmalar altın elde etmekte başarısız olmuşlardır elbette ama modern kimyanın temellerinin atılmasına vesile olmuştur.

Simyacıların iki büyük hedefinin anahtarı olarak görülmüştür. Maddeyi altına çevirmek ve ölümsüzlüğü bulmak. Bu taşın her dokunduğu maddeyi altına çevirmesinin yanında bu taştan elde edilecek iksirin ölümsüzlüğü sağladığı düşünülür. Ama taş icat edilememiştir.

"Felsefe taşı" iç (ezoterik) simyada dış simyadakinden farklı olarak yorumlandığından, farklı bir anlama gelir. Ayrıca J. K. Rowling'in yazarı olduğu Harry Potter serisinin ilk kitabı Harry Potter ve Felsefe Taşı'nda adı bolca geçmektedir. Kitaba göre Simyacı Nicolas Flamel taşı bulmuş ve 666 yaşındadır. Lord Voldemort bu taşın peşine düştüğünden ötürü eşi Perenelle Flamel ile ölümü seçer.
----------------------------------------
Hermetics

Simya yaygın biçimde, temelsiz boş inanç ya da en iyimser gözle kimya biliminin gelişmesinden önceki ilginç bir geçiş dönemi olarak görülmektedir. Simyanın, Aquinos’lu Thomas, Isaac Newton, Robert Boyle gibi insanlarca da ciddiye alınmış olduğu ve simya ile Ortaçağ felsefesi ve dini arasında önemli bağlar bulunduğu çok az bilinir. Simyacı, altın üretmeye çalışan bir kimse olarak tanınmaktadır. Elbette bu işle uğraşan birçok kimse vardı. Fakat onlar kadar, yüksek düşünceli ve zeki başka insanlar da vardı ki, altın elde etmek için uyguladıkları kimyasal işlemler aslında simgeseldi ve amaçlanan sonuç altın elde etmek değil, ‘Filozof Taşı’nın keşfedilmesi idi. Sanat’ın tüm sırrını kapsayan bu gizemli “taş” bir yandan onların çalışmalarının bir ürünü, öte yandan da, varlığı olmaksızın simyanın da var olamayacağı, Tanrı’nın bir armağanıydı. Hem bir ruhu vardı hem de ruh’un kendisi olarak kabul ediliyordu. Onu araştırırken simyacı, maddenin içinde gizlenmiş olduğuna inandığı ruhu özgürleştirmek çabasındaydı ve böyle yaparak, bir bakıma ruh ile fiziksel gerçeklik arasındaki köprüyü kuruyordu

dip not: Ayrıca"

Bu bağlamda “Felsefe Taşı” da mutlak olana, tanrısal töze kavuşturan bilinç anlamını kazanmaktadır. Aynı şekilde iksiri içip ölümsüzlüğe kavuşmak da ruhun ölümsüz olduğunu anlamak anlamına gelmektedir. Öyleyse kendi içindeki Tanrısal özü bulmak isteyen kişi, tıpkı maddenin saflaştırılması gibi, kendi içine dönerek kendini saflaştırmalı ve gizli olan, içindeki “Felsefe Taşı”na ulaşmalıdır. Simyada kullanılan yöntemler ezoterik olarak inisiyasyonu da bu anlamı ile temsil etmektedir." diye yazıyor ve çok hoş :)

Sevgi ile kalın


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3397 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2007, 01:19:30 öö
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
3109 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2007, 12:04:15 öö
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
3686 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2009, 06:27:06 ös
Gönderen: Lux_e_Tenebris
1 Yanıt
2971 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 11, 2010, 03:23:56 ös
Gönderen: Prenses Isabella
44 Yanıt
28076 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 30, 2011, 07:20:43 ös
Gönderen: Masor1976
0 Yanıt
1671 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 17, 2012, 02:51:12 öö
Gönderen: scherif