Fark edilebilir biçimde alışılmış ölçüleri aşan bir akla, irade ile her türlü ilişkinin dışında olduğu için, arızi ya da tesadüfi gibi görünen bu ikinci melekeye sahip olan bir insanın doğumu ancak ara sıra, diyebiliriz ki, yüz yılda bir vuku bulur.
Doğduğunda da uzun bir süre tanınmadan veya takdir edilmeden kalabilir, birinin önünü ahmaklık keser, bir başkasını kıskançlık boğar.
Fakat bir kez bu engellerin üstesinden gelindi miydi, hayatlarının karanlığını bir ölçüde aydınlatabileceği ya da hayat hakkında kendilerini bilgilendirebileceği umuduyla insanlık, kalabalıklar halinde onun ve eserlerinin etrafında toplanacaktır.
Onun insanlara söyleyeceği bir bakıma vahye benzer ve kendisi her ne kadar alışıldık ölçülerin ancak bir miktar üzerinde ise de, deha yüksek bir varlıktır.
Sıradan insan gibi deha da öncelikle kendisi için vardır. Bu onun tabiatı için temel ve aslî bir özelliktir. Bundan ne kaçılabilir ne de değiştirilebilir. Hangi durumda olursa olsun, insanların onun aklından elde edebileceği bir düşünceden fazlası değildir. Bu da ancak onun düşüncelerini insanların kendi akıllarıyla düşünmeleri sayesinde mümkün olur, bunun için her iki tarafın da çabası gereklidir.
Ne var ki bu düşünceler insanların kafalarında egzotik bir bitkinin akıbetini paylaşırlar ve neticede o bitkiler gibi cansız ve bodur kalırlar. Fark edilebilir biçimde alışılmış ölçüleri aşan bir akla, irade ile her türlü ilişkinin dışında olduğu için, arızi ya da tesadüfi gibi görünen bu ikinci melekeye sahip olan bir insanın doğumu ancak ara sıra, diyebiliriz ki, yüz yılda bir vuku bulur.
Doğduğunda da uzun bir süre tanınmadan veya takdir edilmeden kalabilir, birinin önünü ahmaklık keser, bir başkasını kıskançlık boğar.
Fakat bir kez bu engellerin üstesinden gelindi miydi, hayatlarının karanlığını bir ölçüde aydınlatabileceği ya da hayat hakkında kendilerini bilgilendirebileceği umuduyla insanlık, kalabalıklar halinde onun ve eserlerinin etrafında toplanacaktır.
Onun insanlara söyleyeceği bir bakıma vahye benzer ve kendisi her ne kadar alışıldık ölçülerin ancak bir miktar üzerinde ise de, deha yüksek bir varlıktır.
Sıradan insan gibi deha da öncelikle kendisi için vardır. Bu onun tabiatı için temel ve aslî bir özelliktir. Bundan kaçılabilir ne de değiştirilebilir. Hangi durumda olursa olsun, insanların onun aklından elde edebileceği bir düşünceden fazlası değildir. Bu da ancak onun düşüncelerini insanların kendi akıllarıyla düşünmeleri sayesinde mümkün olur, bunun için her iki tarafın da çabası gereklidir.
Ne var ki bu düşünceler insanların kafalarında egzotik bir bitkinin akıbetini paylaşırlar ve neticede o bitkiler gibi cansız ve bodur kalırlar.
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE YAZAR, SEÇKİNİ BİR TAŞA BENZETMİŞ; BİRAZ DA ONUN ÜZERİNDE DURALIM DİYORUM.
AMA ŞİMDİDEN SORALIM BİZ; SEÇKİN NE TÜR BİR TAŞA BENZER DİYE ?