Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Farkındalık  (Okunma sayısı 14791 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 18, 2010, 03:31:44 ös
  • Ziyaretçi

"Şimdiki an sadece bir bölme çizgisidir. Yer kaplamaz. O geçmiş ve geleceği böler; yalnızca bir bölme çizgisidir. Şimdiki anda bulunabilirsin ama düşünemezsin; düşünmek için alana ihtiyaç vardır. Düşüncelerin tıpkı nesneler gibi alana ihtiyacı vardır. Şunu unutma; düşünceler çok ince nesnelerdir, onlar maddidir. Düşünceler manevi değildir çünkü maneviyat boyutu ancak düşünceler yoksa başlar. Düşünceler maddi şeylerdir, çok incedir ve tüm maddi şeylerin bir alana ihtiyacı vardır.

Şimdiki anda düşünemezsin. Düşünmeye başladığın anda o artık geçmiş olur. Güneşin doğuşunu izliyorsun; gördüğünde diyorsun ki: “Ne güzel bir gündoğumu” Geçmiş oldu bile. Güneş doğarken “Ne güzel!” bile diyecek yeterli boşluk yoktur çünkü sen bu sözleri —“Ne güzel!”— söylerken yaşantı geçmiş oldu bile; zihin şimdiden onu hafızasından tanır. Ama tam olarak ne zaman güneş doğuyor, tam olarak hangi zaman güneş doğmakta, nasıl düşünebilirsin? Ne düşünebilirsin? Doğan güneş ile birlikte olabilirsin ama düşünemezsin. Senin için yeterli yer vardır ama düşüncelerin için yoktur.

Bahçede güzel bir çiçek ve sen “Güzel bir gül” diyorsun; o anda artık sen gülle beraber değilsin, şimdiden bir anıya dönüştü. Çiçek oradayken ve sen de oradayken, birbiriniz için orada mevcut durumdayken nasıl düşünebilirsin? Ne düşünebilirsin? Düşünmek nasıl mümkün olabilir? Onun için yer yoktur. Yer o kadar dardır ki —aslında hiç yer yoktur— aslında sen ve çiçek aynı anda varolamazsınız çünkü iki için yer yoktur, sadece bir varolabilir."

(OSHO -Farkındalık)

 Osho,"farkındalık"ı bu kadar güzel tanımlıyor.Farkındalık kısacası bir düşünme ya da bilme hali değil,bir "oluş" hali.Düşünürseniz farkında olamazsanız.Önce zihni susturmanız gerekir,zihni susturduktan sonra,zihniniz düşüncelerden arınmış yeni doğmuş bir bebek zihnidir.Gerçek,budur.Çünkü doğduğumuzda bu zihinle doğduk.Farkındalık en üst boyuttaydı.Dokunarak,görerek,her şeyi inceleyerek anlamaya çalışıyorduk.İşte farkındalık,bir şeye dokunduğunuzda ya da baktığınızda,ilk defa görüyormuş ya da dokunuyormuş şeklinde bir zihinle ilk keşfetme heyecanını duymaktır,bu duyarlılığı da getirir.Osho şöyle diyor;"Hepimiz doğduğumuzda duyarlı insanlardık;ama toplumlar duyarlı,farkında bireyler istemezler;onlar bilim adamı,mühendis,doktor,iş patronları ister"

Bir yaz,çok gitmek istediğim bir yer vardı.Çok görmek istediğim,doğal güzelliği olan bir yer.Sonuç olarak gittim.Döndüğümde ise o kadar görmek istediğim o yerden zihnime kaydedilmiş hiçbir resmin olmadığını gördüm.Bu fena birşey.Bu kör olmakla aynı.Farkında olmamak böyle birşey işte.

Sitenin paylaşım alışkanlığına ters düşecek olsa da pratikte ne yapılabilir?

Farkındalık nasıl kazanılır?

                         Önce zihni susturmak.En zor olan da budur.Bunu da meditasyonla yapabiliriz veya hangi bilinçle yaptığınıza bağlı olarak namaz da olabilir.Meditasyonda yapacağımız şey ise 10 dakika boyunca sadece kendi nefesimizi izlemek.Nefes alış verişimize odaklanmak,bu arada zihnimize gelen düşünceleri ise çaba harcamadan,onları müdahale etmeden sadece izlemek.Sanki başka biri düşünüyormuş gibi zihninize gelen düşünceleri müdahale etmeden izleyin ve gidecektir,arkasından başka biri gelecek ve başka biri ve hepsi gidecek sırasıyla.Alışkanlık kazandığınızda zihin artık normal zamanda da susacaktır.Düşünmek istediğiniz şeyi siz sadece isteyerek,bilinçli bir şekilde düşüneceksiniz.
                        
                          Bundan sonra kendinizin farkında olun;vücudunuzu,hareketlerinizi,duygularınızı.Bunlar için meditasyona gerek yok.Yolda giderken,arabada,her yerde kendinizi,yaptığınızı,duygularınızı farkında olun.Araba kullanıyorsanız,sadece araba kullanmaya odaklanın;müzik dinliyorsanız,onu bir fon müziği haline getirmeyin sadece müziği dinleyin.Her ne yapıyorsanız,o anda yaptığınız şey üzerinde odaklanın.
                        
                          Ve egoyu yenmek.İnsanın tüm kötü yönlerinin altında ego vardır.Böbürlenmek,dedikodu,çok şey bildiğini düşünmek hatta bildiği şeyleri insanlara anlatmak bile egodur.(Şu anda benim yaptığım şey :) ) Ama nasıl bir egodur? Bu gizli bir egodur.Bu kötü birşey değildir aslında;ama bunun altında bildiği şeyleri insanlara öğretme,başkalarına öğretmenlik yapma duygusu yatar.Bu bilinçli duygu değildir ama bilinçaltında böyledir.

                         Ve işte farkındalık...Gerçek ile hakikat arasındaki fark...Bunu çok zor birşey olarak düşünmemek gerekiyor.Bir Mevlana,bir Yunus,bir Osho,bir Krishnamurti olmak gerekmiyor.

Saygılar...
« Son Düzenleme: Ocak 20, 2011, 12:26:46 öö Gönderen: dogudan »


Ocak 18, 2010, 04:32:28 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Sayın Martı;
Bu yazdıklarınızı OSHO Sırlar Kitabı 1'de bende okumuştum gerçekten çok sıradışı ve düşündürücü bir çok söylem daha var kitapta. İnsan isterseye dönüyor herşey, insan isterse dünyayı ters çevirir, gücü buna yeterde bu gücün farkındalığına yetmez. Farkında olmadan aldığımız nefesi bile tanımıyoruz hayatta, sorgulamıyoruz yaşamı belkide korkuyoruz bilginin bu kadarından. Ama sorgulamak lazım tanrının verdiği mucizeyi araştırmak gerek, ne mutlu sizin gibi farkında olabilen insanlarla birlikte olabilmekteyim bu sayfada.
Saygılarımla.


Ocak 18, 2010, 05:10:21 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Tamamen farkındalık boyutunda değilim;ama bir farkındalık öğrencisiyim.En zor kısmı olan zihni susturma ve dinginlik aşamasını tamamladım.Umarım siz de bu deneyimleri yaşarsınız.

Saygılar


Ocak 19, 2010, 10:34:02 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Güzel paylaşım için sayın Martı'ya teşekkür etmek gerekir.

Farkında olabilerek yaşamayı öğrenmenin en önemli şartı zamanı alt etmeyi başarabilmektir,sanırım...

Anılar ve kurgular,paramparça eder hayatımızı...Anılar ile kurguların ağırlığını kaldıramaz insan benliği...

Oysa,anılar ve kurgular hayalden ibarettir.Dokunamazsınız onlara...Onlar gerçek anlamda acıtamaz sizi...Sadece birer vehm dir onlar.

Oysa,ya şimdi;şuan acıtacak bir olgunun varlığının idraki bile,heyacan verir insana...Belki mutlu etmez,ama dokunur.Acı veya tatlı hissedersiniz o nu...

Mutluluk nedir ki zaten?...

Hedef mi,varılacak menzil mi?...

Hayır!...İnsanın enbüyük yanılgısıdır bu...Birgün mutlu olacağını kurgulayarak yaşamak...

Oysa mutluluk,bir yolculuktur;farkında olarak yapılacak bir yolculuk.Belki de yol un ta kendisi...

Peki menzil?...

Menzil,vuslat tır.Huzurla gelen aydınlanmanın kucağında,varoluşla vuslat...Ama acısız asla gerçekleşmez.Acımayan bir uzvu iyileştiremezsiniz.

Hele ki,acı nın farkında olmadan,acı yı doya,doya tatmadan HİÇ olmaz.Acı olmalı...Hem acı yı,hem acı sızlığı deneyimleyebilmek için...

Ruhsal gelişimin öncül şartı farkındalığın,herkes tarafından farkedebilmesini yürekten dilerim.


Saygılarımla.

Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ağustos 18, 2010, 01:29:06 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Aslında eski konuları hortlatmayı sevmesemde "Farkındalık" konusuna karşı gerçekten büyük bir hassaslığım var diyebilirim. Son zamanlarda özellikle New Age akımları sayesinde güçlenen ve bence herkesin ağzında sakız olmaya başlamış bir konu ve gerektiğinden fazla önem veriliyor gibi geliyor. (Özellikle bir kaç parapsikoloji sitesinde farkındalığı anlatan insanların bir anda ŞEYH durumuna gelmesinin rahatsızlığı var sanırım)

Farkındalık evet size daha güçlü bir karakter ve gizli güçler için bir anahtar verebilir ancak farkındalık sadece başlangıçtır. Üstad Bardon'un sistemini bilenler farkındalığın sadece ilk çalışmalarda verildiğini ve kitabında sadece 5-10 sayfayla anlattığını görebilir. Veya diğer tradisyonlarda farkındalık gerçekten çok büyük yer teşkil etmez (önemlidir ama uzun uzun kitaplar pek görülmez.) Özellikle son zamanlarda farkındalık ile ilgili kitaplar çıkaran insanlara bakıyoruz hepsinin bir yerden çıkar arayışını görebiliyoruz.

Osho; Araba koleksiyonu yapıyor. Echart Tolle; Şimdinin gücünü çıkarıyor birde üstüne uygulama kitabı çıkarıyor (ki ben Şimdinin gücünden sonra gerçekten farkındalığı anladığımı ve çoğu yerde kitabın kendini tekrar ettiğini deneyimlemiştim.) veya yukarıdada bahsettiğim gibi bazı art niyetli kişiler farkındalığı süsleyip, püsleyip maddi çıkar yoluna giriyorlar.

Peki farkındalık nedir? Ne işe yarar?
Ben bir kendo öğrencisiyim ama sadece spor olarak ve karşıdakini öldür, puan mantığıyla değil; derin felsefesiyle öğreniyorum, öğrenmeye çalışıyorum. Ve bize öğretilen en önemli şey şudur; zihni sustur, ruhun kendi bedeni hareket ettirecektir. Evet ben bunu yaşadım bir karşılaşma sırasında eski çalışmalarım sayesinde tamamen boş zihinle bekledim ve karşının bir hareketine karşı hiç düşünmeden savunma geliştirmiştim. Uzun kendo çalışmamdan sonra gerçekten mutlu edici birşeydi çünkü ilk defa Ki Ken Tai İchi (Ruh, Kılıç, Beden bütünlüğü) olguyu yaşamıştım. Tam bir senkron vardı ayağım yere düştüğü anda hareket bitmişti ve ben saniye saniye hareketi izleyebildim.

Bu farkındalığı uzun süre çalışarak mı yaşadım? Hayır sadece ben kendo yaptım ve kendi çalışmalarım. Peki bu farkındalık özel çabayla gelişir mi? Evet kesinlikle evet ama yapmanız gereken sayfalara gömülüp aylarınızı, yıllarınızı vermek değil. Sadece başlarda 1 ay boyunca imgeleme çalışması veya zihin susturma çalışması yaparsınız daha sonra parapsikolojik çalışmalalarla veya kendi hobilerinizle bu farkındalığı geliştirebilirsiniz.

Kanalize olmak demek birşeye odaklanmak demektir ve bu odaklanma zihninizi bir el fenerinden lazere döndürür. Bu lazeri kullandıkça emin olun gelişir. Farkındalıkta böyledir bir şeye odaklanmakla veya gün içinde 15 dakikalık zihin susturmalarla ve hatta bir doğu sporuyla (gerçekten hayatımın her alanında faydasını görüyorum) kendiliğinden gelişen bir olgudur.

Başlığı başlatan arkadaşım umarım yazdıklarımı saygısızlık anlamaz bende farkındalığın önemli birşey olduğunu düşünüyorum sadece gerçekten gereğinden fazla değer verildiğini düşünüyorum.

Saygılar.


Ağustos 18, 2010, 10:11:13 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

            Sn.Turgon, demek istediğinizi tabii ki anladım ama farkındalığa bu kadar önem vermemizin sebebini Sn.Ceycet'in sözüyle tekrar yineleyeceğim:''Ruhsal gelişimin öncül şartı farkındalık''...
            Siz bunu birkaç ayda başarmış olabilirsiniz ve bundan dolayı bu kadar abartılacak birşey bualamayabilirsiniz.Ama herşey için geçerli olan bir kural vardır ki başlangıcın en önemli olduğudur.Sizin bunu başarabilmeniz sizin ruhunuzun ve beyninizin buna açık olduğunu gösterir.Ama inanın ki bunu başarabilen oran büyük bir oran değil.Çünkü emin olun dünya çok dünyevi..İnsan aklı hala soyut kavramları bile kabul etmezken,insanların bunu kolay başarabileceğini düşünmek zor ki farkındalıktan kasıt sizin bahsettiğiniz şekilde meditasyonla belli bir zaman süreci için zihni susturarak belli bir emele ulaşma şekli değil,bunu belli bir sürece yayarak doğumumuzdan itibaren deneyimlediğimiz acı,endişe,korku,bağımlılık,alışkanlık vs. şeyleri bırakarak(tutunacağınız herşeyi bırakarak) yeni doğmuş bebek saflığına ulaşma ve dünyayı yeniden keşfediyormuş haline gelme olgusundan bahsediyoruz.Bunu yapmak her ne kadar zor olsa da ve hatta dünyada bir nevi bilge yaşantısı sürmenin her ne kadar yanlış olduğunu düşünsem de bunun yarısını bile başarabilmek ruhsal gelişimi sağlamanın temelini sağlamış olacaktır.

          Ancak kısmen de olsa görüşlerinize katılıyor,saygı duyuyorum...


Ağustos 19, 2010, 12:07:01 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Sn.Martı kendimi yanlış ifade etmek istemem asla ben "bakın 1 ayda başardım abartılacak birşey değil" demek istemem aksine zorluğunu kabul edip bunun üzerine bir kaç aylık çalışmadan sonra genel süreç içinde gelişmesi taraftarıyım. Şuan Doğu Tradisyonu farkındalığı inceliyorum ve onların konsantrasyon dediği olguyu araştırıyorum ve hala zihin susturmayı yapsamda bu teknikleri uyguluyorum asla ve asla benim amacım bu mantığı küçümsemek değil sadece gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum.

Ve bir sonraki sorunda şu sanırım terimlerimizde hatalarımız var. Sizin anlattığınız farkındalık bana göre tüm çakraların açılması ve daha sonradan gelen aydınlanma. Hatta Hermestizme göre "Üst yasaya tabii olup, alt yasanın kurallarından kaçıp onu kullanabilme" ben bunu işte Farkındalıkla açıklamayı doğru bulmuyorum. Helede piyasada bulunan farkındalığı çok ama çok zayıf buluyorum. Yoksa dediğiniz gibi bilge yaşantısı çok farklı bir konudur.

Saygılarımla.


Ağustos 19, 2010, 02:21:13 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

     Evet bahsettiğimiz şey Aydınlanma aslında ve farkındalık başlamadan aydınlanma olmaz.
Tabii sizin görüşünüz bu ve kısmen katılıyorum ve saygı duyuyorum.


Eylül 02, 2010, 04:21:36 ös
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

           Spiritüel Farkındalık 

           Spiritüellik güçlü bir ilkedir. Spiritüelliği din ile ka­rıştırmamak gerekir. Spiritüellik, yani ruhanilik, sizin Yaratıcı Kay­nağınızla olan teke tek içsel ilişkinizdir. Din, tüzel bir varlık haline geldiğinden, dogma ve itaat, bireysel keşifler üzerin­de öncelik kazanmıştır. Topluluklar, hepsi Tanrı adına olmak üzere, korku ağırlıklı olarak anlamsız ritüellere koşullandırıldılar. Örneğin; Buda'nın temel hedefi, dogma ve kurallar aşılamak değil, insanın kutsallığını hatırlamasına yar­dımcı olmaktı. Dinler, modern dünyaya değer katmak için, gerçek­ten güncellenmeli ve değişmelidir. Tüm ibadet yerleri ve kutsal mekânlar, kendini güç kazanmaya adamış bireylerden oluşan bir bilinç laboratuarı ola­bilmelidir. Böylece bireyler, geçmiş günlerin âlimlerini çalışmak yerine, önce­likli olarak âlim olma hedefine sahip olacaklardır.

           "Siz, ruhsal deneyim yaşayan bir insan değil; insani deneyim yaşayan bir ruhsunuz." Siz, spiritüel bir var­lık, Yaratıcı Kaynağın ve Gücün bireysel var oluşusunuz, sizin kimliğiniz budur. En büyük günah, kutsallığınızı sorgula­maktır. Ruh her zaman daha büyük bir ifadeye açılan varlıktır ve sizin bura­da bulunma amacınız, ruhsal bir varlık olarak genişlemek ve bü­yümektir. Ortalama bireylerin sıkça karşılaştığı durumlardan biri, kim oldukları ve dünyanın ne olduğuyla ilgili yanlış bir tanım ve odak noktası ile yaşıyor olduklarının farkına varmalarıdır.

           Yaşamınızı sürdürebileceğiniz üç halka vardır. Gücün ilk halkası, gayri ihtiyari bir dünya ve içinde bulundur­duğu tüm somut varlıklardır. Bu dünyada yaşamak doğal ve nor­mal görünse de, ayakta kalmak inanılmaz bir güç gerekti­rir. Bu kadar kolay görünmesinin sebebi, doğduğunuz andan iti­baren dünyayı gözlemlemeye koşullandırılmış olmanızdır. Dünyayı, ilginizle ayakta tutarsınız, ilginiz ka­yarsa, sizin bildiğiniz dünya da sarsılır.

           Gücün ikinci halkası, Ruhun soyut dünyasıdır. Bu alışıl­madık bilinç dünyasına insan, enerji çoğaltımıyla girmeyi öğrenir. İkin­ci halkanın diyarını keşfetmeniz için size yardımcı olacak pek çok uygulama vardır, ama bunu başarmak, inanılmaz bir odak ve di­siplin gerektirir. Gücün üçüncü ve son halkası, iki dünyayı kaynaştırabilme be­cerisidir. Bu üçüncü safhaya eriştiğinizde, iradeniz ve isteğinizle ikisinde ya da herhangi birinde yaşayabilme becerisine sahipsiniz demektir.

           Modern bilim şimdi, mistiklerin yüzyıllardır bildikleri şeyi onaylıyor. En büyük hata, sizin somut fiziksel bir varlık olduğunuz inan­cıdır. Fizikçiler, somut olarak görünen şeyin, tam olarak 99,99999 boşluk ya da Ruh olduğunu onaylıyor. Örneğin, bir za­manlar atomun katı olduğunu düşünmüştük. Şimdi, bir atomun bir futbol sahası genişliğinde büyütüldüğü takdirde, elektronların stadyumun etrafında uçuşan pirinç taneleri ile atomun çekirdeği­nin bir pirinç tanesi olacağını biliyoruz. Anlaşılan o ki, geriye pek çok boş alan kalıyor.

           Büyük ustalar kendilerini, daha büyük bir enerji alanında işlev yapan enerji alanları olarak görürler. Güç, toplayabildiğiniz, yoğunlaştı­rabildiniz ve artırabildiğiniz enerji miktarıyla ölçü­lür ve yapabildiğiniz seviye ve derece, sizin kişisel gücünüzü be­lirler. Enerjinizi, daha yüksek bir frekansa ve sürate ulaştırmak için, çok daha yüksek bilinç seviyelerine ihtiyaç olacaktır. Yüksek sonsuz benliğinizle direkt bir ki­şisel deneyim yaşamadan sonsuz olduğunuzu bilemezsiniz. Spiri­tüel gelişime en büyük katkı, bilincin alışılmadık hallerinin içinden geçmektir. Sadece bu şekilde sınırlı, fiziksel benliğinizle ayrışmaya başlarsınız. Kendinizi gücün ikinci halkasına dâhil etmeniz gere­kir. Toplu bilinç ilerlemesi olarak gelişme umudu taşıyan her spi­ritüel yasa, önce ikinci halkayı benimsemelidir.

           Spiritüel yasalar, kendi kimliklerini her şeyin başı ve sonu ye­rine, araştırma merkezleri; daha yüksek bir bilinç seviyesinin kişi­sel keşif ve tecrübesine odaklı bir laboratuar olarak görmelidir. Tüm önemli öğrenme yasaları gibi, spiritüel araştırma merkezleri, kendilerini gereksiz kılmaya çalışmalı. Özgürlüğü ve kendine dayanmayı öğretmeyen her yasa, hatalıdır. İnsanın sonsuz spiritüel kavram­ları korkuyla açıklaması, insanileştirmesi, sınırlı aklından geliyor. Gücün ikinci halkası, ruh dünyasına bir adımdır. Bu adım, tüm gelenek ve âlimlerin söylediği, daha üstün bir sevi­yedir.

           Cennet kelimesi, anlamı "genişleme" ya da "genişlemek" olan, Yunanca "ouranos" kelimesinden gelir. Bu yüzden insan aklı­nın bulutların üzerinde bir yere dönüştürdüğü cennet, aslında genişleme anlamıdır. Diğer bir deyişle, kendi kişisel bilinç ve gücü­nüzün evrimi ve genişlemesidir. İsa'nın söylediği şudur: "Cennetin krallığı içimizdedir" ve "Cennetin krallığı elimizdedir." Her iki ifade de, açıkça içsel gü­cünüze ulaşmanız gerektiğini ifade eder; Tanrı ruhtur ve bu ruh içimizdedir. Sizin temel kimliğiniz ruhtur; geldiğiniz yerden dolayı, bu formdan başka bir şey olamazsınız. Tüm bunların başlangıcı ruhtur ve sonuç olarak siz tüm kişi ve şeylerle birsiniz. Yaşamınızda daha fazlasına mı sahip olmayı seçiyorsunuz? Daha güçlü olmak mı istiyorsunuz? Öy­leyse, kaynak içinizde ve ona erişmek için önce kendi kimliğinizin farkına varmalısınız. Siz, genişleme görevinde spiritüel bir enerji alanısınız. Spiritüel kimliğinizin farkına varın ve gücün ikinci hal­kasına adım atın. Sonrası size verilecektir.

James Arthur Ray, Practical Spirituality

IŞIK ve SEVGİ İLE KALIN.......
 
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Ocak 19, 2011, 11:41:14 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Jiddu Krishnamurti.Neden onu denemiyorsunuz?Yaklaşık kırk yıldır yeryüzünde yaşıyorum.Bu süreç bana güzel soru soranın,bunu rahatlıkla paylaşanın..(burası önemli cevabı değil soruyu)..cevaba en yakın ve en samimi olan olduğunu deneyimlettirdi.Elbetteki benim ki naçizane bir öneri..
« Son Düzenleme: Ocak 20, 2011, 12:27:31 öö Gönderen: dogudan »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
5429 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2010, 02:07:15 ös
Gönderen: ZAMAN
1 Yanıt
5228 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 26, 2011, 02:27:30 ös
Gönderen: oasis
0 Yanıt
2016 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 02, 2013, 01:47:19 öö
Gönderen: Ares
1 Yanıt
2867 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 29, 2016, 10:56:30 ös
Gönderen: ruzber