Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KATHARLARIN SONU  (Okunma sayısı 7031 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 15, 2009, 11:32:56 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Montségur


Kraliçe Blanche de Castille işin içine iyice girdikten sonra şöyle bir görüntü ortaya çıktı: Languedoc ve çevresinde birbiri ardınca ele geçirilen her kale ya da kasaba Fransa kralının oluyor, yakalanan Katharlar Engizisyona teslim ediliyor, hazine avcılığına girişiliyordu. Hiçbir şey bulunamayınca, arayış bir başka bir yerde sürdürülüyordu.

1240’lı yıllara girildiğinde, artık Katharlar iyiden iyiye temizlenmiş, varsa yoksa birkaç kaleye sıkışıp kalmıştı. Bunlardan biri de Montségur kalesiydi.

Bu kale hayli sert yamaçlı sipsivri bir kaya kütlesinin tepesindeydi. Ulaşmak çok zordu. Kimilerine göre Katharların hazinesi de çok iyi bir korunak olduğu için öteden beri orada saklanmıştı. Gene dendiğine göre Kathar Şövalyesi olarak anılan kişiler de ikide birde oradan kopup çıkıyor, Katolikler üzerine bir baskın düzenleyip dönüyordu.

Nitekim gece düzenlenen böyle bir baskında Engizisyon’un başındaki Guillaume Arnaud ile eşliğindeki altı yargıç, korumasız yakalanarak katlediliverdi.

Bu işin durdurulabilmesinin tek çıkar yolu, bir an önce Montségur kalesinin de düşürülmesiydi. Tüm Fransız ordusu Montségur’u çember altına aldı.

Bu Montségur denilen yerin nasıl bir yer olduğunu görelim: (Ben gördüm. Fransa’nın Languedoc bölgesine bir turistik yolculuk yapacak olanlara, mutlaka oraya da uzanarak görmelerini öneririm. Ancak bu benim çekmiş olduğum bir fotoğraf değil; alıntı.)



Kalede birkaç yüz kişi ya var ya yoktu. Kuşatanların sayısı ise on binden çoktu.

Montségur’da su kaynağı olmadığı biliniyordu. Yağmur ve eriyen kar sularının doldurduğu sarnıçlar vardı ama bu sipsivri tepede ne kadar su toplanabilir, yazın bunlar ne kadar süre için dayanılabilirdi ki?

Ordunun komutanı Hugues des Arcis, kaleye saldırmanın intihardan başka bir şey olmayacağını düşünüp beklemeyi tercih etti. Kaledekiler ya açlık ve susuzluktan ölür ya da teslim olurdu.

Bütün bir yaz geçti. Sonbahar da gelip geçti. Kış bastırdı. Montségur hâlâ direniyordu. Çevreyi sarmış askerlerin durumu onlardan daha acıklıydı. Çünkü kaledekiler ile gönül birliği kurmuş çevre köylüleri de zora başvurulmadıkça askerlere hiç yardımcı ve destek olmuyordu.

Bu konuda yapılmış bir yorumsal anlatıma göre; kale birtakım gizli geçitler ile ovaya bağlanıyordu. Geceleri oralardan hiç kimseye görünmeden çıkıp girenler vardı. Kimisi su ve yiyecek taşıyor, kimisi Fransız ordusunun kenarda köşede kalmış çadırlarını vurup kaçıyordu.

1244 yılının kış sonunda Montségur halkı teslim olmaya karar verdi.

Bu kadar zamandan sonra dirençleri mi kırılmıştı, yoksa Katharlar «Bizi yakacaklar. Bari bizden olmayan kurtulsun.» diye onları ikna mı etmişti, bilinmez.

Kale komutanı Pierre Roger, Komutan Hugues des Arcis ile görüşerek teslim koşulları üzerinde anlaşmaya vardı. Buna göre Katharlar Engizisyon’a verilecek, Kathar olmayanlar ise sapkınlara yataklık etmiş ya da baskınlarda başkalarını öldürmüş sayılsa bile yargılanmayacaktı.

Pierre Roger, bunun uygulamaya konması için iki haftalık bir saldırmazlık dileğinde de bulundu. Hugues des Arcis bunu kabul ettikten sonra, ortalığa bir sessizliktir çöktü. İki hafta boyunca kale surlarında hiçbir baş görünmedi; çıt bile çıkmadı.

Sözler tutuldu. Kale Fransızlara teslim edildi. Yaklaşık iki yüz Kathar, herkesin gözü önünde cayır cayır yakıldı.

Bir başka anlatıma göre Katharlar kaleden çıkıp, kendilerini yakmak üzere hazırlanmış olan ateşe ilahîler söyleyerek ve neşe içinde kendiliklerinden yürüdü.

Böylece Albi Haçlı Seferi’nin de son bulmuş olduğu kabul edildi.

Katolik Kilisesi’ne göre bu böyleydi ama politik zafere de kesin bir nokta konması bakımından, biraz daha savaş gerekti. 1256 yılında Puilaurens, 1260 yılında Quèribus kalesi ele geçirilince; Languedoc’un tümü Fransa kralının oldu.

Daha önce Languedoc’un çoğuna sahip olan Toulouse Kontu 7. Raymond, 1249 yılında ardında erkek varis bırakmadan ölmüştü. Tüm varlığı Fransa Kralı 9. Louis’nin kardeşi Alphonse de Poitier ile evlenmiş kızına kaldı. Bu arada kral, Provénce bölgesinin büyük bir bölümüne sahip olan Margaret de Provénce ile evlendi. Böylece oğlu 10. Louis, bu mirasın tümüne kondu. Bir de amcasının hiç çocuğu olmayınca, hem Provénce hem Languedoc bölgesi ona kaldı.

Dolayısıyla Fransa krallarının çok zamandan beri peşinde koştuğu bir politik ülkü gerçekleşti. Fransa’nın artık güneyde de limanları vardı. Bu olanak, Fransa’ya dehşetli ekonomik katkı sağlayacaktı.

Bu işin sonrası öyle ama Katharların o iki haftalık saldırmazlık döneminde ne yapmış olduğu da başlı başına bir muamma.

Kimilerine göre; bu dönem içinde kaledeki yetkinler tüm Katharlara inançlarının gereği olarak “Consolamentum”u verdi ve onları ölüme hazırladı.

Kimilerine göre ise; bu yapılmış olabilir ama aslında saldırmazlık bambaşka bir amaçla kullanıldı. Bu arada Katharların hazinesi gizlice dışarı taşındı; Pirene sıradağlarının eteklerindeki mağaralara taşınıp saklandı.


Guillaume Bélibaste


Birçok araştırmacı yazar, 13. yüzyıl ortalarına kadar süren kıyım sonucunda Katharların yeryüzünden tümüyle yok edilememiş olduğu görüşündedir.

Kaldı ki, gerek haçlı seferi gerekse sonraki saldırılar sadece önemli merkezleri hedef almıştı. Bölgede birçok ufak tefek köy vardı. Kathar inancı oralarda da serpilmişti. Ancak kırsal kesimdeki Katharlar kendi içlerine kapanıp inançlarını saklamayı başarmıştı.

Dolayısıyla Katharlara büyük bir gözdağı verilmiş oldu ama bu inanç sistemi kesin bir şekilde ortadan kalkmadı.

Nitekim 14. yüzyıl başlarında Guillaume Bélibaste adlı bir “yetkin”in varlığı ve bilinen serüvenleri, Katharların varlığının sürdüğünün göstergelerden biri sayılır. Kuşkusuz daha birçoğu var olsa gerektir ama özellikle bu kişi hayli ün kazanıp adını tarihe yazdırmıştır.

Guillaume Bélibaste Ggençliğinde bir cinayet işlemişti. Bu suçtan sıyrılabilmek için Katharlara sığınıp yetkin olmuştu. Carcassonne kentinde Kathar inancını yeniden yaymaya çalıştığı görülüp yakalanmıştı. Bir yolunu bulup İber Yarımadası’na kaçmayı başarmıştı.

Bir “yetkin” oluşuna karşın kadınlara çok düşkündü. Bu yüzden eğitmek üzere çevresine hep kadınları toplardı. Düşüp kalktığı bir diğer yetkinin kız kardeşi gebe kalınca, kendini sıyırabilmek için onu bir arkadaşıyla evlendirivermişti.

Bir süre sonra Languedoc’a döndü. Yine yakalandı. Bu kez yakasını sıyıramadı. Carcassonne yakınlarındaki bir şatoda yargılanıp yakıldı.

Bu olay, 14. yüzyılda bile Katharların varlığının sürmekte olduğunun bir kanıtı sayılmıştır. Zaten o sıralarda engizisyonun yakalayıp sorguya çektiği, yargılayıp birçoğunu cezalandırdığı tek kişi Guillaume Bélibaste değildir.

Ancak bu olay bir gerçeği daha gösterir: Katharlar varlığını sürdürmekte olsa bile artık töresel nitelikli özgün ilkeleri korunamıyordu. Yozlaşma başlamıştı. Geriye sadece Katolik Kilisesi’nin dogmalarıyla uyuşmayan farklı Hıristiyanlık inancının kırpıntıları kalmıştı. Bir diğer deyiş ile artık Katharlar yoktu.

Bu gibi konular üzerinde spekülâsyon yapmaya pek meraklı olanlar, Katharlar ile Tapınak Şövalyeleri arasında şöyle bir bağlantı kurar: “Katharların büyük bölümü ortadan kaldırıldıktan sonra bile Languedoc ve çevresindeki çatışmalar, hazinenin ele geçirilmesi içindi. Montségur kuşatması sırasında Katharlar bunu Tapınak Şövalyelerine teslim etti.”




Elimden geldiğince kısaltarak anlattığım Katharlar konusuna burada son veriyorum.

Şimdi yine yargılanmaları aşamasında bırakmış olduğum Tapınak Şövalyelerine döneceğim.

Ancak ortaya pek ilginç bir durum çıkıyor: Bu işin içinde Katolik Kilisesi bile âdeta bir oyuncak. Asal konu hazine… Herkes onun peşinde. Onu da başlı başına bir diğer başlıkta inceleyeceğim ama daha sonra…




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 15, 2009, 11:57:35 öö
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam

İlginç bir yazı dizisi oldu daha önce duymamıştım Kathar'ları.Konunun kısa bir özetini yaparsak eğer benim anladığım o dönemlerde avrupa 2 türlü gelişimin peşinde dinsel ve parasal tüm çatışmalarının arkasında hep bu var.Sanki hristiyanlığı kuvvetlendirmek için hep paranın peşine düşmüş katolik kilise.Avrupalıların tarihi hakikaten her yönünden çok ilginç acaba biz türklere barbar demek nereden akıllarına geldi doğrusu onuda merak ediyorum bunca yaptıklarından sonra.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 15, 2009, 12:09:50 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Karahan haklı...

Genelde "Batı" olarak andığımız Avrupa tarih boyunca öylesine barbarlık etmiştir ki, sanırım onların Türklere ve kendilerine göre Doğululara "barbar" deyişlerini çok farklı bir anlamda almalıyız. Nitekim Sayın Yalçın Kaya, 4 ciltten oluşan "Batı'nın İki Yüzü" adlı büyük çalışmasında bu olguyu tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Nitekim ben de Sosyoloji bölümündeki başlıklar altında bu değerli araştırmacı yazarın ilk  kitabından yaptığım alıntıları aktarıyorum. Bu çok büyük bir çalışma olduğu için, bölüm bölüm aktarımların ne kadar süreceğini bilemiyorum ama  Antik Çağ ve İlk Çağ sonrasından Batılıların nasıl ve ne ölçüde gerçek barbar oldukları ortaya seriliyor.

Ben Katharlar konusunu Tapınak Şövalyeleri'nin ara yerinde gerekli olduğu için gündeme getirmiştim. Bu şövalyelerin yargılanması sırasında yapılan işler de akıllara durgunluk verir. Sanırım bir sonraki bölümde o konuya gireceğim.

Sevgiler.


     
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 15, 2009, 12:15:25 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam

Avrupalıları 3 evrede tahlil etmek daha kolay olur sanırım.

1-Hristiyanlıkla tanışmaları ve doğuyu farketmeleri ve o zamanlardaki avrupanın durumu.

2-Sefilliklerinin kurtuluşunu doğuda aramaları ve haçlı seferleri ile zenginlik ve kültürle tanışmaları.

3-Paranın getirdiği gücü kültür devrimleri ve reformlarla destekleyerek güçlerini kurmaya ve korumaya muktedir hale gelmeleri.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 15, 2009, 01:45:53 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay


Arkeolog Castro: Avrupalılar yamyamdı!
İspanya'nın kuzeyinde kazılar yürüten arkeologlar, bölgede yaşayan ilk Avrupalıların yamyam olduğunu söyledi.
25 Haziran 2009 / 10:38
Reklam
UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'ndeki Atapuerca dağlarında kazıların koordinasyonunu yürüten Jose Maria Bermudez de Castro, bulunan tarih öncesi insanı kalıntılarının ilk Avrupalılar'ın "yamyam olduğunu" gösterdiğini söyledi.

Arkeologların araştırmasına göre 800 bin yıl önce "ilk Avrupalılar", dini bir ritüel ya da kıtlık olduğu için değil, kendilerini doyurmak amacıyla yamyamlığı tercih ettiler. Bölgede yaşayan tarih öncesi insanı, rakiplerini öldürdükten sonra yerken, daha çok çocukların etlerini tercih ediyordu.

Jose Maria Bermudez de Castro, yaptıkları incelemeler sonucunda "insanlık tarihinin kanıtlanabilmiş ilk yamyamlık örneği" ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Uzman, ilginç bir şekilde yamyamlığın dini bir ritüel değil, "karın doyurma yöntemi" olarak kabul edildiğini tespit ettiklerini aktardı.

Arkeologlara göre, kazılarda farklı katmanlarda "yamyamlık" izlerinin bulunması, bunun tarih öncesi zamanda dönemler boyunca devam ettiğini gösteriyor. Yapılan kazılarda en az 11 kurbanın kemikleri bulunurken, bunların büyük çoğunluğunu çocuklar oluşturuyor.

Avrupa'nın tarih öncesi dönemine ışık tutan Atapuerca dağlarındaki mağaralar ilk olarak 19'uncu yüzyılda tespit edilmişti. Ancak bilimsel araştırmalar ancak 1978 yılında başladı ve 1984 yılında da, 150 insana ait kemikler çıkarıldı. 1994 yılında bulunan 800 bin yıl öncesine ait insan iskeleti ise, çalışmalarda yeni bir çığır açtı. Bu kemiklerin, Homo antecessor olarak adlandırılan "ilk Avrupalılara" ait olduğu tahmin ediliyor.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224127


Sn.Adam

Sanırım kendi sorduğum cevabını buldum bilmem bana katılırmısınız.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 15, 2009, 01:53:10 ös
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bunu simgesel bir anlamda alıp Orta Çağ Avrupası'na hatta biraz daha sonrasına uygularsak, katılmak gerekir diye düşünürüm.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 15, 2009, 02:02:08 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam'ın fotoğrafını verdiği yerin panoramik görüntüleri google earth'tan.


http://www.panoramio.com/photo/11903080
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 15, 2009, 05:39:55 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karahan,

yerimi bilmiyorum;ama sayın ADAM'ın özellikle işaret ettiğini düşündüğüm Katharlar'ı anlamak için, katolik kilisesinden önce Hz Yakub ve essenililerin tanınmasının uygun olacağına inanıyorum.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Aralık 15, 2009, 05:47:45 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Ceycet

Tabiki haklısınız lakin yukarıdada bahsettim katharları sn.Adam konusunu açmadan önce bşlmiyor idim.Kilise ile aralarındaki güç savaşı korkunç olmuş kilisenin vahşetini algılamayı daha kolaylaştırıyor.
Öte yandan esseniler ve Hz.yakup'u da araştıracağım.

Zaten Sn.Adam'a sorduğum ahilik teki yapılanma Masonluğa çok benziyor deyişimdeki bağ bana daha başka şeyleride araştırmamı salık veriyor.İsmailiye mezhebinden hasan sabaha kadar yelpaze genişledi ve tapınak şövalyelerinin dönemi hep ve ilintili şeyler.Sanırım Sonuç olarak masonik yapılanmanın gerekliliği ve nedenlerini bunların içinden anlayacağımı umuyorum.

Sevgiyle kalın.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 15, 2009, 06:01:56 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karahan,

bahse mevzu bilgileri forum ortamında rahatlıkla bulabilirsiniz.Biliyorum ki,araştırmalarınız yargılarınızı renklendirecektir.

Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
17 Yanıt
10857 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2007, 07:03:06 ös
Gönderen: Ittihatci
12 Yanıt
10328 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2012, 12:40:18 öö
Gönderen: park10
6 Yanıt
12014 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2009, 07:04:17 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3341 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2009, 09:58:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2625 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2009, 07:34:42 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3371 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2009, 03:31:07 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5451 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2009, 10:57:42 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5918 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2009, 11:42:13 öö
Gönderen: karahan
0 Yanıt
8272 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 16, 2009, 09:53:03 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
10725 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 29, 2010, 08:34:03 öö
Gönderen: ADAM