Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİR LOCA MABETTE NELER YAPAR? - 3  (Okunma sayısı 3279 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 15, 2010, 12:38:42 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Oturumun Açılması

Herhangi bir derecede yapılan oturum iki ayrı şekilde açılabilir.

Bunlardan biri büyük locanın saptadığı çalışma yöntemine (ritüele) uygun açılış, diğeri ise bir kısaltılmış yöntem uygulanarak yapılan açılıştır.

Aslında en doğru ve en uygun olan, her bir oturumun ritüelde belirtildiği şekilde açılmasıdır. Fakat bir toplantı gününde birden çok oturum yapılıyorsa, hele aynı toplantı gününde art arda üç derecede birden oturum yapılması durumunda, üstad-ı muhterem zaman kazanmak amacıyla oturumun açılışını kısaltmayı yeğleyebilir. Ancak şunu da unutmayalım: Bunun yapılabilmesi için ya ilgili büyük locanın tüzüklerinin böyle bir uygulamaya elvermesi ya da bunun için büyük locanın yetkili organından önceden izin alınmış olması gerekir.

Oturumun yöntemine uygun olarak açılması durumunda sorun yoktur. Her bir derece için ayrı ayrı düzenlenmiş olup bu yöntemin ayrıntılarını içeren ritüel kitapçığında belirtilen işler aynen yerine getirilecek demektir. Fakat oturumun kısaltılmış bir yöntem uygulanarak açılması söz konusu olunca, ister istemez şöyle bir soru doğar: «Sözü edilen yöntemin nasıl uygulanacağı da önceden belli midir, yoksa üstad-ı muhterem bunu uygularken kendi inisiyatifini mi kullanır?»

Bazı büyük localarda çalışma yöntemlerini içeren bir kitapçıkta bu yöntemin nasıl uygulanacağı da belirtilmiştir. Bu belirtmenin nedeni, üstad-ı muhteremin bu yöntemi uygularken oturumun açılışı sırasında mutlaka yer alması zorunlu görülen birtakım söz ve hareketleri de pas geçmesini önlemektir. Bazı büyük localar ise bu sağlamda üstad-ı muhteremlere güvenilmesini öngörmüş, kısaltılmış bir yöntemin nasıl olması gerektiğini yazılı olarak belirtmeyi gereksiz bulmuşlardır; locasında üstad-ı muhterem olarak seçilmiş bir mason, elbette yıllarca geçirdiği deneyim sırasında bu yöntemin uygulanışını da görmüş, öğrenmiştir ve aynen uygulayacaktır.

Elbette şu sorulacak: «Tüm bunlara ne gerek var?... Locanın her oturumu doğru dürüst yani çalışma yöntemi ya da ritüel her nasılsa ona tam uygun bir şekilde açılsa olmaz mı?»

Öylesinin daha iyi ve daha doğru olduğunu zaten belirtmiştim Fakat günümüzün koşulları, bir toplantıda olabildiğince zaman kazanma kaygısını getirmiş durumda. Oysa bir oturumun yöntemine tam uygun bir biçimde açılışı hayli zaman alıyor. Buna karşılık bir başka sorun daha var: Her oturumun tam yöntemine uygun olarak değil de kısaltılmış bir yöntem uygulanarak açılmasına girişilirse, oturumun açılmasına ilişkin ve Masonluğun çok önemli öğretisel öğelerini içeren ritüel âdeta güme gitmiş olur. Bunun için de herhangi bir derecedeki bir oturum kısaltılmış yöntemle açılacak olursa, aynı derecede yapılacak bir sonraki oturumda mutlaka çalışma yöntemine tam uygun bir açılış uygulanır.

Üstad-ı muhterem locanın oturumunu tam zamanında, daha önceden duyurulmuş olan saatte açmaya özen gösterir. Öyle ki, örneğin oturumun açılma saati 18.30 olarak bildirilmişse, üstad-ı muhterem saat tam 18.30’da «Locanın oturumunu açıyorum.» diyerek çekicini vurur.

Şimdi ben de yazılı kurallara bakarak bunu buraya böyle yazdım ama gerçekten hep böyle olup olmadığını da bilemiyorum doğrusu. Kimileri toplantının başlama saati olarak belirtilmiş olanın, mabede girişin başlayacağı zaman olarak niteleyebilir. Dahası, hangisi olursa olsun bir aksama, gecikme söz konusu olabilir. Hele bizim ülkemizde, insanlarımızın bir toplantının başlama saatine uyulmadığını, hep gecikmelerin söz konusu olduğunu görürüz. Bu konuda biraz gevşek davranırız. Hem hoşgörü gösterir hem hoşgörü bekleriz. Hani Aziz Nesin’in öyküsünde olduğu gibi “Biz bize benzeriz.”

Nitekim Türkiye’de başka ülkelerde pek görülemeyen bir olgu vardır: Kimi masonların loca toplantısına katılmaz üzere zamanında gelmeye gereken özeni göstermeyip hatta biraz da boş verip geç kalışları… Elbette bu sadece masonlara özgü bir durum değil; her yerde her alanda geçerli. Tiyatroya bile perde açıldıktan sonra gider, görevliler bizi içeriye kabul etmezse maraza çıkarırız. Kimi görevliler de bu geç kalanları içeriye alır, onların gerek sahnedekilere gerek zamanında gelip yerlerini almış izleyicilere karşı gösterdikleri, aslında hiç de bağışlanamayacak saygısızlıklarını paylaşırlar. Loca toplantıları da işte böyle… Gerçi bana düşmez ama haddimi aşarak şunu söyleyebilirim: Locasının toplantısına geç giden bir mason açıkça diğer kardeşlerine saygısızlık etmektedir.

Şimdi şunu soracaksınız: «Geçerli bir nedenle geç kalmış olamaz mı? Hele bir de şu büyük kentlerimizdeki bir türlü çözümlenemeyen trafik sorununu düşünecek olursak…»

Yanıtım şöyle: Elbette olabilir. Ancak o durumda, hoş görülmekte olsa bile mabetteki oturuma katılmaya yeltenmemeli. Toplantıya katılmak üzere yükümlülüğünü yerine getirmiş; geç kalmış olsa da gelmiş; oraya kadar tamam. Fakat bence dışarıda beklemeli; geç kalışının ceremesini çekmeli. Oturum sona erince de üstad-ı muhteremden özür dilemeli. Bu işin yöntemi böyle olmalı ama böyle olmadığını, böyle yapılmadığını biliyorum.

Şimdi bu yazdıklarımı okuyanlar benim bu bağlamda aşırı katı, hoşgörüsüz olduğumu düşünebilir.

Acaba öyle yargılanmam doğru olur mu?... Böyle bir suçlamayla karşılaşmışım gibi kendimi savunayım: Batı ülkelerinde bir masonun locasının toplantısına geç kaldığını pek ender olarak görürsünüz. Herkes zamanında gelir. Gecikecek olursa ya hiç gelmez ya da dediğim gibi yaparak oturumun sonuna dek bekler.

Bunu da yazdım ya; “Batı hayranı” olduğuma ilişkin bir suçlamayla karşılaşabilirim. Genelde değilimdir ama özelde, hele şu zamanında gidilmesi gereken yere zamanında gitmek, zamanında başlanılması gereken işe zamanında başlamak bağlamında öyle olduğum söylenebilir. Buna ilişkin gerekçemi de şöyle ortaya koyayım: Hani masonların bir temel iddiası var: MASONLUK BİR DÜZEN KURUMUDUR diyorlar. Bunu da sadece kurumsal bakımdan değil, masonları da bağlamak üzere bireysel bakımdan da söylüyorlar. Madem öyledir; o zaman bir mason da DÜZEN’e uymalı. Düzen sadece kağıt üzerinde mi? Sadece masonik kurallar ve yükümlülüklerle mi bağlantılı? Bir mason yaşam tarzına da bir çeki düzen vermemeli mi? Başlangıç saati belirli bir yere gidilirken geç kalmamaya özen göstermek, «Nasıl olsa hoş görülür. Dert değil.» diye gevşeklik etmemek de bu kapsama girmez mi?




Hay Allah!... Nereden başladım, çalakalem yazarken (bu eskimiş bir deyim; günümüzdeki çalaklavye olsa gerek) konuyu saptırdım. İzninizle bir sonraki bölümde asıl başlığa devam edeyim bari.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
6607 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 12, 2010, 09:49:10 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3437 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 16, 2010, 04:59:27 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3353 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 19, 2010, 10:19:47 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3399 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 22, 2010, 11:29:57 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3194 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2010, 01:44:44 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4086 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2010, 03:13:38 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3530 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2010, 05:04:50 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3405 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 30, 2010, 02:14:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3179 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 02, 2010, 10:39:14 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5908 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 13, 2013, 08:06:00 ös
Gönderen: enelsır