Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Psikoloji-Sevgi  (Okunma sayısı 5229 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 20, 2011, 04:32:51 ös
  • Ziyaretçi

Değerli Form Üyeleri,

   Sevgi üzerine çok fazla açılımlar yapılıyor. Ben de burada evvelce çeşitli yerlerde konuşmalar yaptığım “Sevgi” konulu sunumdan kısımlar vermek istiyorum.

   Bana göre sevgi Masonluğun anlam ve amacını oluşturan en önemli konulardan biri olsa gerek… Sevgi bilgi ve çaba gerektiren bir sanattır... İnsan eğer sevmezse, seçeneklerin yalnızlıkta, yıkımda ve umutsuzlukta olduğunu görür. Kullanılmadığı sürece de sevgi, sevgi olmaktan çıkar… Victor Frankıl “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında;  Nazilerin ölüm kamplarında dahi manen kuvvetli olanların ve sevenlerin zorluklara daha çok dayanabildiklerini ifade ediyor.

   Esasında Masonca anlamında gerçek sevgi; insanlık sevgisinin ve evrimin son durağı olan doruğa çıkmak olarak açıklanabilir. Bu sebeple insanlığa karşı duyulan sevgi, sürekli barış ve mutluluk, özgürlük, eşitlik, kardeşlik, olumlu bilim, akıl ve bilgelik, adil bir insanlık birliği olarak evrimin doruğuna ulaşma çabasıdır.

Sevgi ve Saygılarımla,
HERKÜL

SEVGİ ÜZERİNE

Sevginin ne denli bir kudret ve hayatı yönlendiren manevi bir güç olduğunu biliyordum. Ancak beş sene evvel kansere yakalanınca bunu daha da iyi anladım. Aylar süren ve perişan edici kemoterapi seansları devamınca bana tarifsiz açılımlar kazandırdı. Yaşam güzellikleri ve duygu yoğunluklarını daha da derinden hissettim. Sadece sevme ve sevilme manevi duygusuyla kalmayıp, bana diğer insanlarla ve nesnelerle ilgilenme, onları daha iyi tanıma ve iletişim sağlama imkânı sağladı. Hastalığımı yenme yolunda büyük bir güç verdi.

Son senelerde, insanların devamlı dile getirdikleri ve ihtiyaç duydukları en önemli konu da sanırım “Sevgi” dir. Ancak gördüğüm kadarıyla herkes sevmekten çok sevilmeyi bekliyor ve sevginin gerçek anlamını gözden kaçırıyor. Herkes bir “sevgi” lafı tutturmuş gidiyor. Peki, ama gerçek anlamda sevgi nedir? Bu safhada “sevgi” birçok  kitaplardan yaptığım araştırmalardan özet olarak kendi çapımda irdelemek istiyorum. 

   Sevgi; genel anlamda; kişiyi bir şeye veya bir kimseye karşı, aşırı ilgi ve bağlılık göstermeye iten duygu olarak tarif edilebilir. Ruhumuzun inanılmaz biçimde genişleyerek, sevilene doğru ilerleyen ışınımıdır… Bu şekilde, kişisel varlığı aşıp paylaşmaktır. Bununla kişi, kendinden başka bir şeyle gelişmeye yönelik bütünleşir. Bu bütünleşme; bireye, bir kavrama, nesneye, tanrıya vs. karşı duyulabilir… Bu ayni zamanda dikkat olgusudur. Normal akış içinde dikkatin fazla yoğunlaştığı milyonlarca şeyden biri sevgimize mesnet teşkil edebilir. Bize göre daha fazla değer ve önem kazanır ve onu sevmeye başlarız. Bir başka tarifle sevmek; sevilen şeye sonu gelmez bir çabayla canlılık katma, onu yaratma ve isteyerek koruma eylemidir.

Tüm değişik tariflere ve felsefi görüşlere rağmen ortak nokta, sevginin bilgi ve çaba gerektiren bir “sanat” olduğudur.

En önemli verme edimi maddi dünyadan değil, insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bu yüzden her insanda birbirinden farklı bir sevgi etkeni vardır. İçimizdeki bu gizli parçamız, bizi her insandan farklı ve benzersiz yapar. Taklit sevgiler ise, bizi biz olmaktan çıkarıp sahte bir sevecenlik gösterisine iter.

Sevgi; hakkında kesin ve eksiksiz olunamayacak kadar çok şeydir. Tariflerde boğulmamak gerekir. Bu yüzden; daha fazla denemek ve sevmekten vazgeçmek dışında başarısızlık yoktur ve.. sevgi nefretin söndürdüğünden daha çok ateş yakar!..

Sevginin ayrıntıları:

Kendini sevme:
İnsanlar sahip oldukları şeyleri verebilirler. Bu yüzden kendinde sevgi olmayan ve kendini sevmeyen kimse de sevgi veremez:

Eski düşünürler ve birçok din kendini sevmeyi narsisizm ve erdemlerden uzaklaşma olarak değerlendirmişlerdir… Zamanımız filozofları ve psikologlar ise, kişinin sevmek için önce kendini sevmesi gerektiğini ve ancak kendinde olanı verebileceğini ifade etmektedirler. Bu bir nevi kişinin kendini ve benzersizliklerini keşfetmesidir. Toplumun bizim için düşündüklerinden kurtulup kendimizi kabullenmektir.

Öz sevgisizlik ise; sevilmeyi hak etmediğimiz ve yaşamımızda bu yüzden sevgi olmadığına dair, sağlıksız bir aşağılık duygusu ve mazeret yaratarak kişiyi sevgisizliğe iter…

Asırlar evvel söylenmiş  Masonlukta ve dinlerde de ifade bulmuş “Kendini bil” ve “Komşunu kendin kadar sev” sözleri, sevme erdeminin önce kendimizde başlayıp sonra etrafa yansıdığının ifadesidir.

Sevgi aşk mıdır veya ne değildir?
 
Sevgi belki her şeydir ama genelde birçok ilişkilerle de karıştırılmaktadır. Öncelikle sevgiden aşk ve aşktan da sevgi doğabilmesine rağmen, kadın-erkek aşkının çıkış noktası sevgiden gelmez. Âşık olmak, ilk anda bir istek hareketi ve bilinçli bir seçim değildir. Aşk kıskançlıklar da yaratır. Toplumumuzdaki hastalıklı aşklar cinayetlere bile sebep oluyor. Kadın ve erkek arasında zaman içinde olgunlaşan sevgi, tarafların kendilerini geliştirmesini sağlayarak, daha çok sevgiyi doğurup egoizmi yok eder.

   Sevgideki yanlışlar ve hastalığa dönüşen sevgiler:

   Sevgiyi putlaştırmak ve aşırı hayalci sevgi de sevgi değildir. Stendhal’in belirttiği gibi, zaman içinde aşırı süslediğimiz sevgi, sevilen şeyi olduğundan üstün bir hale getirip “billurlaştırır”... Kendi yarattığımız duygunun ve şekillendirdiğimiz şeyin kölesi yapar. Şairin ifade ettiği gibi:

“Öyle delicesine düşündüm ki seni,
Aklımda sen öylesine çok dolaştım ki,
Hayalini öylesine sevdim ki senin,
Bir şey kalmadı artık senden!”

   Başka sevgilerin izleyicisi ve sevicisi olmak da sevgi değildir. Kimi aşk filmleri seyreder ağlar... Aşk şarkıları dinler ağlar... Beyaz atlı prensiyle, beyaz gelinlikli prensesini hayal eder gene ağlar... Ancak kendinden sevgi eylemi veremediği sürece; sonunda “bir kedim bile yok” der gene ağlar... Çünkü sevgi beklenmez. Verilir ve yansır. Koşulsuz olup emek ister.

Ayrıca bağımlılık, mani, mazoşizm, sadizm, bir kişinin sevgisine takılıp her şeyden soyutlanmak, sevgi diye çığırıp hayal âleminde yaşamak vs. gibi özel durumlar da sevgi görüntüsü verse bile gerçek sevgi değildir. Çünkü bu durumlarda özgürlük, gelişme ve geliştirme yoktur. Bu yüzden bilinçsiz, toplumdan ve insanlardan uzaklaşarak ve günlük hayattan koparcasına aşırı kişisel sevgiye saplanmak, insanı uçurup, sevgi bağımlılığına ve hastalıklara da yol açabiliyor. 

Küçüklüğümden hatırladığım kadar, biraz alaycı ifadeyle söylenen “Her derde deva, şifa vermekten gayri!..”  şeklinde bir söz vardı. Biz de çoğu zaman sevgiyi bu duruma getirip abartıyoruz. Oysa akıldan yoksun sevgi aklın yolunu kesebiliyor.

Sevgi ve acı:

Sevgiyi çok kez mutluluk gibi de görebiliriz. Bu yüzden sevgide acı da olabileceği ilk bakışta ters gelebilir. Oysa acı çekmek bizi geliştirmeye götüren en önemli faktörlerden biridir. Acıyı göze alamazsak, birçok şeyden vazgeçip, tehlikeye atılmadan yaşamaya çalışan adeta bir ölüye dönüşürüz. Oysa sevgideki acı; bilgisizliğimizi yok eden, yanlış görüşlerimizi silen bir uyanma ve gelişme sıçramasıdır.

   Dr.Scot Peck bunu ne güzel açıklıyor:
“Canlı bir şeyi sevin... Bir insan, bir hayvan, bir bitkiyi... Fakat sevdiğiniz şeyin eninde sonunda ölmesi kaçınılmazdır... Birine güvenirsiniz ama onun yüzünden acı çekebilirsiniz... Bağımlı olmaya alıştığınız kişi, sizi yarı yolda bırakabilir... Duyguları açığa vurmanın bedeli acıdır... Ama dolu yaşamanın tek alternatifi, hiç yaşamamaktır!...”
 
   Bu yüzden sevgi bazen acılı bir işkenceye de dönüşebilir. Örneğin Portekizli rahibe Mariana Alcoforada’nın vefasız sevgilisine yakarışları buna en güzel örnektir:
“...bana yaşattığın mutsuzluklar için, yüreğimin derinliklerinden teşekkür ediyorum... Seni tanımadan önce yaşadığım sakin günlerden nefret ediyorum... Başka sevgililerinin sana bağışladıkları tüm o boş zevkleri tatmaktansa, benim ıstırabım ve çektiklerim çok daha iyi... Hoşça kal, beni hep sev ve bana daha büyük ıstıraplar çektir!?...”

   İnsan sevdiği şey, kişi, vatan, tanrı vs. uğruna canını da vermeyi göze alıp ıstırap da çekebiliyor.

   Sevgi ve gizem:

   Bir kişi kendini rizikoya sokup, yaşamını deneyime karıştırmaya cesaret ettiği zaman değişme ve olgunlaşma ile gizemler de başlıyor. Sevgiyle yaşanabilecek en güzel deneyim de gizemde kendini buluyor.

   Robert Frost bunu ne güzel ifade ediyor: “...ormanın içinde iki yol vardı... Ve ben, daha az seçileni tercih ettim... Tüm değişikliği de bu yarattı...”

   Sevgi çeşitleri:

   İnsan sevgisinin odağı olabilen canlı cansız her şey sevginin çeşitlerini yaratır.

Örneğin dinlerin tümünde Tanrı, en yüce değerin, en çok aranan iyiliğin simgesidir. İnananlar açısından Tanrıyı severek sevilmeye inanmak, bunu yaşama aktararak bütünleşmek anlamında olursa gerçek sevgiye ulaşmanın en önemli yollarından biridir.

Bir başka örnek olarak insanlık ve kardeşlik sevgisi ele alınırsa; bir başka insana gösterilen sorumluluğu, ilgiyi, saygıyı ve diğer kişinin yaşamını sürdürmesini hedefleyen temel sevgi olduğu görülür. Bu insancıllıkta (Hümanizm) kendini gösterir. Masonluktaki sevgi bu anlamda değer kazanır.

Edebi alanda da nice sevgiler işlenmiş. Doğuda İkbal:
“Yoldaki toprak elmas kırıntılarıdır, lakin bizde duygu lezzeti yok... Gizli derdi olmayan bir insanın, teni vardır ama canı yoktur... Eğer can istiyorsan, sonsuz bir sevgi iste!...”

Gerçekten sevgi, özgürlük, kardeşlik, yaşam, erdemler, duygu, yardımseverlik, iyilik ve daha çoğalabileceğimiz her şey insanların uzun zaman içinde oluşturduğu ve tabiatın bize sunduğu nimetler...

Her yiyeceğin ayrı bir tadı, her çiçeğin kendine özgü benzersiz güzellikleri, her gün ve gecenin kendi müziği var... Ak ve kara arasında ne görkemli renkler, müzikteki namelerde ne sonsuz güzellik ve derinlikler var... Yaşamın ve sevginin güzelliğini bir çocuğun gülüşünde, güneşin doğuşu ve batışında, bir dostluğun sıcaklığında arayabiliriz... Aya, yıldızlara, çiçeklere, tüm nesnelere ve sevdiklerimize, onları bundan sonra hiç göremeyecekmişiz gibi bir anlamla bakabilsek, onları ne denli büyük bir sevgi ile algılayıp değerlendirebiliriz.

Hölderlin tabiat sevgisini ne anlamlı ifade etmiş:

“...Gölgeli ağaçlar öğlenleri hep fısıldanıyor... Baharın sevinç şarkısı, bir ninni gibi fani düşüncelerimi uyutuyor... Her yanda hayat fışkıran dünyanın bolluğu içinde, yoksul varlığım besinini bulup doyuyor ve kendinden geçiyor... Her şeyle bir olabilmek!.. Budur tanrıların hayatı ve insanların saadeti!...”

Tüm canlıların (insanlar, bitkiler ve hayvanlar) sevgiyi duyumsayıp geliştikleri çeşitli araştırmalarda ispatlanıyor. Cansız şeyler de sevgiyle anlam kazanıyor. Her şey sevginin etkileşimi içinde! Ayrıca son spritüel akımların (kuantum, yoga, reiki vs) bu yolda uygulanması ve doğu felsefesi sevgi enerjisinin evrene yayıldığı ve etkileşim içinde olduğu tezini savunuyor!.. 

Ya anne ve annelik sevgisi; Koşulsuz, koruyucu, geliştirici ve belki de sevgilerin en yücesi.

Hiçbir duygu sevgi kadar kuvvetli ve genişleyici değil. Bölündükçe çoğalan, düşündükçe genişleyen tek şey sevgi!.. Sevginin kanatlarında sonsuzluklara uçabilirsiniz. Toprak altında yatan ölmüşlerinize, bilmediğiniz âlemlerin sonsuzluklarına kadar derinleşip transfer olabilirsiniz.

Sevgi gücü ve enerjisinin önce ruhta başladığı iddia ediliyor. Buna göre sevgi bilinçlenip güçlenince bedenimize yayılır. Sonra da çok güçlü bir sinerji halinde, başka bedenlere ve etrafımıza yayılarak onları da olumlu şekilde etkiler.

Belki çok tuhaf ama gerçek payı büyük; “Sevgi ve mutluluğun en önemli unsuru ve itici gücü: Ölüm!...” Bu konu 17. Yüz Yıl Barok felsefesinde ifadesini bulmuş: “Momento mori, carpe diem: Ölümü hatırla günü yakala!...” Masonluk ve Dinlerin de bu konudaki felsefesi benziyor. Ölümlü olduğumuzu düşünür, elimizdeki zamanı dolu dolu yaşamaya çalışırken, olumlu yaşama yönelip, sevgi ve mutluluğa daha çok sarılırız. Bu yüzden sevgi ve mutluluk şimdi demektir. Ancak şimdi yaşanabilir... Ne geçmişte, ne de yarın...

Günümüzde maddecilik ve istemler arttıkça, mutluluk ve sevgiden gittikçe uzaklaşıyoruz.  Bu da daha çok mutluluk ve sevgi arayışına itiyor insanları… Eski nezaket ve incelikler, fedakârlıklar, erdemler kalmadığı için de gerçek sevenlerin vermeye çalıştığı bu sevgi duyguları, insanlar tarafından anlaşılmıyor ve bundan da çok üzüntü duyuyoruz.

Sevgi bir sanattır. Bunun için de adeta bir sanat gibi disiplin, yoğunlaşma, dikkat, sabır ve ustalaşma çabası gerektiriyor. Sevgi için öğrenmek, öğrenmek için de sevgi gereklidir. Bir başka açıdan sevginin gerekliliği şöyle de düşünülebilir; sevgi insana mutluluk veriyorsa gereklidir, sevgisiz mutlu olunamıyorsa daha da gereklidir!..

Genelde sevgisiz ve mutsuzlar zalim veya zayıf kişilerdir. Kendilerini kötü duygu ve düşüncelerden arıtamayanlar, hakiki sevgiyi bulamazlar. Sevgi ne kadar yapıcıysa, sevgisizlik de o kadar yok edicidir. Gerçek sevgi ve mutluluk kişiden kaynaklanır ve güçlülükle, bilgeliğin simgesini teşkil eder.

Ömer Hayyam bunu ne güzel ifade ediyor:

“Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya; ben yok o da yok!...”

Sevgi hakkında, bu kadarla kalmayacak daha çok şey var. Yazılsa ciltler tutar. Bu konuyu seçme sözlerle de doldurmak istemiyorum. Gerçek sevgiye inanılıp tam gerçekleştirilebilse, dünyamızın bu günkünden çok daha iyi yerlere geleceği kesin.

Birbirimizi gerçek anlamda sevmekte çok geç kalıyoruz. Sonra da ahlar, vahlar... Bir gün ya sevmeyi düşlediklerimiz yok oluyor, ya da sevmek için zamanımız kalmamış olabilir. Birbirimizi, vatanımızı, sahip olduğumuz değerleri anlamaya çalışıp koşulsuz sevebilsek. Hepsini duyumsayıp, kucaklayarak sevgi dünyasının mutlu ufuklarına açılabilsek!.. Sevgi ve bilginin rehberliğiyle tüm insanları kucaklayıp yararlı olabilsek. Var olmuş, var olan ve var olacak her şeyle bir olabilmek ve bunu hissedebilmek yolunda, sevginin rehberliğinden yararlanabilsek!..

Geçirmiş olduğum kanser hastalığımın bana getirdiği tüm olumsuzluklarda bile sevgi bana evvelce fark edemediğim ne güzellikler gösterdi. Hastalıkla beni barıştırarak, günü yakalayıp mutlu olabilmeyi öğretti. Dostlarımı sevmemin ve onların da bana olan sevgisini hissetmemin ne değerli şey olduğunu tekrar hatırlattı. Tüm varlığımla sevgiye inanıyor ve tabiattaki her şeyi sevgiyle kucaklıyorum!..

TÜM Masonlar.org OKURLARINA DA EN DERİN SEVGİLERİMİ SUNUYORUM

HERKÜL


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3310 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2015, 01:50:56 ös
Gönderen: ARARAT
1 Yanıt
2802 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 03, 2012, 01:39:42 ös
Gönderen: NOSAM33
3 Yanıt
6387 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2012, 12:50:15 öö
Gönderen: yavuz
7 Yanıt
4982 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2011, 10:32:16 öö
Gönderen: MASON
Psikoloji-mutluluk

Başlatan Özer Baysaling Psikoloji - Ruh bilimi

0 Yanıt
4723 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 24, 2011, 01:58:36 ös
Gönderen: Özer Baysaling
2 Yanıt
2835 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 03, 2012, 06:52:18 ös
Gönderen: Arais
4 Yanıt
2672 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 08, 2014, 04:06:43 ös
Gönderen: MysticMind
0 Yanıt
1700 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 27, 2015, 05:15:58 ös
Gönderen: Ömercan
4 Yanıt
3077 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 12, 2015, 11:48:50 ös
Gönderen: Ömercan
0 Yanıt
1561 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 30, 2015, 02:59:55 ös
Gönderen: Ömercan