Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ö Z G Ü R O L M A K  (Okunma sayısı 2523 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 20, 2009, 08:11:51 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Arzudan bütünüyle özgür olmak, seni bir ölü yapacaktır. Artık canlı olmayacaksın. Öğretilmiş olan şey budur: Arzusuz ol. Ama ne yapabilirsin? Arzuları yok etmeye devam edebilirsin; ne kadar çok arzu yok edilirse, hayat o kadar yoksullaşır. Şayet tüm arzular yok edilirse, o zaman sen intihar etmişsindir — manevi intihar. Hayır. Hayatın enerjisidir o; arzu, hayattır. O zaman ben “arzudan özgürleş” dediğimde bunun anlamı nedir? İkincisidir söylemek istediğim: Arzu sahibi olmak ya da olmamak için özgür olmak, bütünüyle özgür olmak. Arzu bir takıntı olmamalıdır; budur anlamı. Muktedir olmalısın … örneğin birisinin güzel evini görürsün, yeni yapılmıştır ve öyle bir eve sahip olmak için arzu duyarsın. Şimdi bu arzuya sahip olmak ya da olmamak konusunda özgür müsün? Eğer özgürsen arzusuz olduğunu söyleyeceğim. Eğer, “Özgür değilim. Bu arzu ısrar ediyor, onu bırakmak istesem bile bırakamam. Beni ele geçiriyor. Bu evin hayallerini kuruyorum, onu düşünüyorum. O yoldan geçmekten korkuyorum çünkü o ev bende kıskançlık yaratıyor, o ev beni rahatsız ediyor,” diyorsan. Eğer, “Bu arzuya sahip olma ya da olmama konusunda gücüm yok,” diyorsan, o zaman sağlıklı bir halde değilsin; arzular senin efendindir, sen bir kurbansın. Ve sen çok acı çekeceksin çünkü etrafta olup biten milyonlarca şey vardır ve şayet pek çok sayıda arzu seni ele geçiriyorsa sen dağılacaksın. Bu böyle olur: Birisi başbakan olur, artık sen başbakan olmak istersin; birisi zenginleşir, şimdi sen zengin olmak istersin; birisi ünlü bir yazar haline gelir, şimdi sen ünlü bir yazar olmak istersin. Ve birisi başka bir şeydir … ve birisi ise başka bir şeydir … ve her tarafta milyonlarca insan milyonlarca şey yapıyor. Ve her kıyıdan ve köşeden arzular yükselir ve senin üzerine atlar ve seni ele geçirir. Ve senin evet ya da hayır demeye gücün yoktur; sen delireceksin. Tüm insanlık böyle delirir. Tüm bu arzular seni pek çok yönde çekiştirir, sen parçalanmış- sındır; çünkü pek çok arzu, senin pek çok parçana sahip olur. Ve bu arzular çelişkilidir de. O zaman sen sadece parçalı değilsindir; sen bir çatışmaya dönüşürsün. Bir parçan çok zengin olmak ister, diğer parçan bir şair olmak ister; artık zordur. Zengin olmak ve bir şair olmak çok zordur. Bir şair bu kadar kabalaşamaz. Onun için zengin olmak çok zor olacaktır. Para şiir değildir; para kandır, para sömürüdür. Sıfatını hak eden bir şair sömüremez. Ve ismine layık bir şairin, bir güzellik vizyonu olacaktır. Sırf kendi para biriktirme arzusu için pek çok insanı yoksun bırakacak kadar kendisini çirkinleştirmez. Şimdi, sen bir politikacı olmak istiyorsun ve aynı zamanda meditasyon yapmak istiyorsun, bir meditasyoncu da olmak istiyorsun. Bu mümkün değildir. Politikacılar dindar olamaz. Dindarmış gibi davranabilirler ama onlar dindar olamazlar. Nasıl bir politikacı dindar olabilir? Çünkü din hırssızlık demektir ve politika ise saf hırstan başka bir şey değildir. Dindarlığın anlamı şudur: Ben olduğum gibi mutluyum. Politikanın anlamı şudur: Ben sadece tepeye vardığımda mutlu olacağım; olduğum halimle mutlu değilim. Koşmak ve acele etmek zorundayım ve gerekirse de yok ederim. Eğer doğru şekilde olursa ne âlâ; değilse o zaman yanlış şekilde ama zirvede olmak zorundayım. Kendime kanıtlamak zorundayım. Bir politikacı doğal olarak aşağılık kompleksinden muzdariptir. Dindar bir insanın herhangi bir kompleksi — aşağılık ya da üstünlük — yoktur. Politikacılar dindarmış gibi yapar çünkü bu politikada işe yarar. Dindar olmak demek, hırssız olmak demektir; başka bir yerde olmak, başka birisi olmak hırsına sahip olmamak; şimdi burada olmaktır. Şimdi, şayet bu iki fikre — bir politikacı olmak ve aynı zamanda bir meditasyoncu olmak — birlikte sahipsen, kendini zor duruma sokacaksın; kendini delirteceksin. Eğer dürüstsen delireceksin; şayet dürüst değilsen, o zaman delirmeyeceksin: O zaman bir ikiyüzlü haline geleceksin. Politikacılarının olduğu şey de budur. Dindeki herkesin politikacı olmadığını söylemiyorum: Yüz tanesinden doksan dokuzu politi- kacıdır. Onlar orada farklı türden bir politikanın içindedir: Dinî politikanın. Onların kendi hiyerarşisi vardır ve rahip, papa olmak ister: Bu yine politikadır. Yahut günahkâr, aziz olmak ister; yine bu politikadır, yine aşağılık kompleksidir; yine, ne zaman kutsal, dinî, azizce bir şey yapmaya başlarsan, etrafında şu ‘senden daha kutsal’ egosunu taşıyacaksın. O zaman gözlerinde diğerleri için bir kötüleme olacak; o zaman herkes cehennemliktir ve sadece sen kurtulacaksındır. O zaman sen diğerlerine acıyarak bakabilirsin: Bu insanlar cehenneme gidecek. Bu da yine politikadır. Gerçekten dindar bir insan ego nedir bilmez. O, alçakgönüllü bile değildir — hatırla — o, o kadar egosuzdur ki alçakgönüllü dahi değildir. Alçakgönüllü olmak bile egonun bir gösteri- sidir; alçakgönüllü kimse de ayrıca alçakgönüllü olmaya çalışıyordur ve şunu kanıtlamaya çalışıyordur: “Ben alçakgönüllüyüm.” Yahut kalbinin derinliklerinde “ben dünyanın en alçak- gönüllü insanıyım” gibi fikirlere sahip olabilir. Yine bu egodur! Pek çok arzu sana sahip olacaktır ve çoğu çelişkili olacaktır. Ve seni farklı yönlere çekecek- tir ve sen parçalara ayrılacaksın, bütünlüğünü yitireceksin, artık bir birey olmayacaksın. “Arzusuz olmak nedir?” diye soruyorsun. Şimdi bunlar iki şeydir: Sen arzusuzluğu bilirsin, o zaman hayatını bütünüyle kesintiye uğratırsın, o zaman her şeyi kesmek zorundasın. O zaman sen bir Jaina rahibine dönersin: Tamamıyla her şeyden, kendinden tatmin olmamış, sadece boş bir kabuk; yaratıcı değil, hiç kutlama yok, hiçbir çiçek asla açmaz. Yahut arzu dolu olmayı bilirsin: O zaman parçalara ayrılırsın. Her ikisi de çirkin hallerdir. Yapılması gereken doğru şey, arzudan öylesine tamamen özgür olursun ki seçebilirsin, her zaman seçebilirsin: sahip olmayı ya da sahip olmamayı. O zaman gerçekten özgürsündür. Ve sen o zaman hem yaratıcılığa, kutlamaya, arzuların coşkusuna ve hem sessizliğe ve huzura ve arzusuzluğun sükûnetine sahip olacaksın.


ALINTI/OSHO
« Son Düzenleme: Aralık 20, 2009, 08:15:58 ös Gönderen: ceycet »
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Aralık 21, 2009, 10:24:35 ös
Yanıtla #1

Güzel bir yazıymış.

Ben Osho ve Krishnamurti'yi incelemiş birisinden bilgi almak istiyorum. Bu yazarları bugüne dek "Ya şöyle budist budist kitapları okumayın, gerçeğe dönün, meditasyon falan ayak bunlar" diyen bir asistanımı örnek alarak okumamıştım :) Ama Daniel Goleman'ın Duygusal Zeka isimli kitabını okuyunca, onun bu bilimsel kitabındaki anlatım genişliğini geçmişinde bu çeşit mistikleri okuması dolayısıyla edindiğini öğrendim. (Mevlana'yı da incelemiş,meditasyonunu uygulamış).

"Denge" benim önem verdiğim bir şey. Açıkçası özgürlüğü "arzu duyup duymamak konusundaki özgürlük" olarak hiç algılamamıştım. Gerçekten ilginç.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Aralık 22, 2009, 11:02:38 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın popperist,

size,"osho türk"adlı bir siteyi tavsiye edebilirim.

saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...