"Faşist" demek bir devrin İtalyan milliyetçisi demektir. İtalyanca "facio" kelimesinden doğan bu sıfat, Musolini'nin İtalyan milliyetçi partisi mensuplarına alem olmuş, İtalyan milliyetçiliğine de "faşizm" denmişti. Milliyetçiliğin milletleri sardığı sırada hepsi ayrı ayrı adlar almış; Almanlar "nazi" (Nasyonal Sosyalist'ten kısaltma), İspanyollar "falanjist", Belçikalılar "reksist", Romenler "gardist" kelimesini kullanmıştı. Bu disiplinli ve komünist düşmanı milliyetçilik ilk önce İtalya'da çıktığı için hepsine birden "faşizm" demek âdet olmuştu. Türkiye'de ise faşist, ırkçı şu veya bu değil, Türkçü gençler vardır." Hüseyin N. Atsız Ötüken Dergisi 1974.
---0---
Hepsine birden Faşizm demek adet olmuş ya Leon, o yüzden ben bu göreneği bozmuyorum ve Türkçü demiyor, FAŞİST demeye devam ediyorum.
FAŞİST PROPAGANDANIN ÖZÜ; YALAN VE DEMAGOJİDİR
YALAN; Gerçeklerin çarpıtılması, tüm olay ve olguların kamuoyuna kendi çıkarına hizmet edecek şekilde aktarılmasıdır.
DEMAGOJİ ise; faşizmin halkı kendi saflarına çekebilmek için binbir türlü yalan, hile, aldatma ve iftirayla halkın duygu ve düşüncelerinin sömürülmesi, kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmasıdır.
Bu iki temel olgu üzerine yükselen faşist propagandanın önemini Hitler; "Propaganda bize iktidarı elde tutmamızı sağladı, dünyayı fethetme olanağını da bize yine propaganda verecek" diye belirtmektedir. (Aktaran: Politika ve Propaganda, Jean-Marie Domenuch, Varlık Yayınları, syf:3.)
Hitler faşizmi ve takipçilerinin kullandığı faşist propagandada başvurulan demagoji, araç ve yöntemler her ülkenin ulusal, dinsel, kültürel özellikleri ve mücadelenin gelişimine parelel çeşitlilik gösterir. Her araç ve yöntem mübahtır. Vaadlerin gerçek, söylenenlerin doğru olmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan bu araç ve yöntemlerin kitlelerin desteğini alıp iktidar olmakta ve iktidarı sürdürmekte işlevli olmasıdır. Buna hizmet eden herşey kullanılır. Propagandasını ülkedeki değişik toplumsal kesimlerin özel durumlarına göre de biçimlendiren faşizm, bukalemun gibidir. Her kılığa girer, her kostümü giyer ve her rolü oynar.
Irkçılık, Almanya'da "Alman ırkının üstünlüğü" demagojisi adı altında Yahudi düşmanlığı ile yoğrularak, İtalya'da "Büyük Roma" düşü canlandırılması için atılan "Akdeniz Bizimdir" sloganıyla, İspanya'da "Hiristiyanlığın kurtarılması" demagojisiyle karşımıza çıkmaktadır.
Faşizm ırkçılıktır, yağmacılıktır, talancılıktır.
Irkçılık, faşist propagandanın kullandığı ideolojik temellerden birisidir.
Hitler faşizmi döneminde Yahudi düşmanlığı olarak şekillenen ırkçılık, Amerika'da beyazların siyahlara, Avrupa'da yabancı işçilere, göçmenlere karşı kullanmaktadır.
Yahudiler için; "(...) demokrasilerin bana verdiği en değerli bir rehinedir. Tüm ülkelerdeki anti-semitik propaganda, politik kampanyamızın genişlemesi için neredeyse vazgeçilmez bir araçtır. Sadece ve yalnızca Jaduizme saldırarak tüm dünyanın düşünce ölçütlerini alt-üst etmek için ne kadar kısa zaman gerekeceğini göreceksiniz" diyen Hitler, yüzbinlerce Yahudiyi toplama kamplarında, fırınlarda yakarak kapitalizmin bütün suçların örtmek istemiştir. Savaştaki yenilgi ve ardından imzalanan Versailles Antlaşması'nın Alman halkına getirdiği mali yük, enflasyon, işsizlik vb. kapitalizmin bütün kötülükleri faşist propaganda aracılığı ile kapitalizmin değil, Yahudilerin hanesine yazılmıştır. Böylelikle kapitalizme yönelik kitlesel tepki Yahudilere yöneltilmiş ve kapitalizmin suçları Yahudiler katledilerek örtülmeye çalışılmıştır. Hitler faşizmine göre, Almanlar üstün ırk, Polanyalılar ise aşağı ırktır. Almanlar bunları yönetmeye doğuştan yazgılıdır. Bu anlayışla Polanya işgal edilmiş, Yahudiler gettolara kapatılmıştır. Almanların bir ekmek Polanyalıların ise bunun dörtte biri kadar hakları vardır. Bu anlayışla bu kamplarda bir yıl içinde 40 bin Yahudi katledilmiştir. Hitler faşizminde her türlü talan, işgal, katliam, bu "üstün ırk"ın doğuştan kazandığı bir haktır. Bu demagojinin arkasında işgaller ve katliamlar savunulmuştur.
Her fırsatta, milliyetçiliğin tek savunucusu olduklarını iddia eden faşistler, burjuva anlamda bile milliyetçi değillerdir. Milliyetçilik burjuva anlamda, ulusun çıkarlarını savunmak demektir ve bu, emperyalizme karşı olmayı gerektirir. Oysa gerçek tam tersidir.
Faşizm, tekelci burjuvazinin, yani emperyalizmin çıkarlarının savunucusu kanlı bir diktatörlük, yönetim biçimidir.
Faşizmde milliyetçilik koyu bir ırkçılıktır. Milliyetçilik taslayan faşistler de ırkçıdır. Milliyetçilik faşistler için kitleleri aldatmada kullanılan bir araçtan başka bir şey değildir. Irkçı faşistler tüm dünya halklarını düşman ilan ederler. Egemen sınıflara karşı değil halklara karşıdırlar. Irkçılık Almanya'da "üstün olan ve herşeye doğuştan hak kazanan Ari Alman ırkı", Afrika'da "beyazlar", ülkemizde ise "Türkçülük-Turancılık" olarak savunulur. Faşistlere göre "Türkün Türkten başka dostu yoktur". Anadolu'da Türkler'den başka halk yoktur. Diğer halkların varlığını inkar eden faşizm, bir yandan da halkları bölmeye çalışır. Anadolu'da yaşayan Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Laz, Çerkes, Alevi, Sünni halklar kışkırtmalarla düşmanlaştırılmaya çalışılır. Bu, emperyalizmin dünya genelinde başvurduğu "böl-parçala-yönet" politikasının ülkemizde uygulanmasıdır.
Faşizm, diğer ülkeleri ve halkları her zaman düşman olarak gösterir. "Ermeniler", "Yunanlılar", "Ülkeyi bölmek isteyen dış güçler" diyerek düşmanlık körüklenir. Bu yolla sürekli savaş kışkırtıcılığı yaparlar ve kitlelerin dikkatinin gerçek sorunlardan uzaklaştırıp, hep dış sorunlar üzerinde tutarlar. Herkesin susmasını, verilenden daha fazlasının istememesini, "milli birlik ve beraberlik" içinde davranılması gerektiğini propaganda ederler.
Faşizm yalan ve demagoji sanatını belli bir ideolojik temele oturtmaya çalışsa da faşizmin tutarlı bir ideolojisi yoktur. Birbirinden kopuk ve eklektiktir. Yukarıda belli başlıklarla ele aldığımız demagojik söylemler dışında, faşist ideolojinin tüm grup ve çevreleri bir araya getiren temel noktası ise komünizm düşmanlığıdır.. Bu faşizmin gerçek ideolojisi, fasitlerin ise tekelci burjuvaziye sadakatlerinin ölçüsüdür.