Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: Tij - Ekim 31, 2012, 06:03:13 ös

Başlık: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Ekim 31, 2012, 06:03:13 ös
Evet burasi Masonlar.org sitesi, masonlarin kurdugu ve yönettigi bir sitedeyiz, ve bu sitede ben sunu ögrendim, Masonlar icin insan, insanin bagimsizligi, insanin özgürlügü, insanlarin esitligi ve hepsinden önemlisi insanin hayata herseyin, hertür degerin üstündedir.

Eger ögrendiklerimde yanlis birsey varsa Mason yani yönetici arkadaslar asagidaki alintimi aninda silsinler ve benide düzeltsinler.
Ben insan hayatini herseyin üstünde gören bir humanist olarak asagidaki alintiyi yayinlamayi kendime bir görev biliyorum ve bu alintiyi yayinliyorum.

Saygilarimla


Alinti baslangici:


'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'


Vedat Türkali'nin çağrısı ile bir araya gelen sanatçılar, cezaevlerinde 51.gününe giren açlık grevlerine dikkat çekmek, ölümleri durdurmak ve hükümete çözüm için çağrısında bulunmak üzere yarın (1 Kasım) saat 13.00'da Taksim Gezi Parkı'ndaki merdivenlerde bir araya gelecek.

Türkali'nin mektubunun okunacağı ve tüm sanatçıların davetli olduğu eylemin çağrıcıları Vedat Türkali, Murathan Mungan, Orhan Alkaya, Nur Sürer, Redd,  BGST Kardeş Türküler, Aytac Arman, Altan Erkekli, Kazım Öz, Hüseyin Karabey, Ayfer Düzdaş, Ferhat Tunç, Yusuf Çetin, Füsun Demirel, Semir Aslanyürek, Kenan Bal, Funda Şirinkal, Şebnem Sönmez,  Erdal Ceviz, Senar Turgut, Erkan Can, Menderes Samancılar ve Serdal Genç.

Orhan Alkaya'nın kaleme aldığı "Açlığı Bitirmek İnsanlığı Başlatmaktır" başlıklı çağrı metni şöyle:

"Açlık grevlerini yok sayabilirsiniz. Yok saydığınızla burun buruna gelmenize mek parmak kaldı.

"Bilinebilen zamanlardaki en masum taleplere, sınır tanımaz kibrinizle karşı koyuyorsunuz. Siz bu yeteneğinizi marifet sayıyorsunuz.

"İnsan ölümleri kibrinizi okşayan bir sevince dönüşmesin.

"İnandığınız her ne var ise, yaşama hakkı adına orada durun.

"Yıllar boyu yürütülen inkâr politikalarının aleti olmaya bir son verin.

"Hiçbir zaman, hiçbir iktidar bu kadar az ve bu denli somut taleple karşılaşmadı.

"Bu talebi karşılayın.

"Kendinizi bu kadar çok sevmeyin. Biraz da insanı sevin.

"Artık anlayın; insanın direnme gücü karşısında ayakta kalabilen hiçbir iktidar yok.

"İnsan olmanın korkutucu bir tarafı yok.

"İktidarın geçici yürütücüleri; lütfen insan olun.

"Tutsaklara kulak verin. Kibrinizin tutsağı olmayın.

"Vücudunu açlığa yatırmış her insan, insanlığın direnci ya da ölümüdür.

"Gecikmeyin.

"Biz altında imzası olanlar, en son ana kadar hak için, adalet için, barış için, özgürlük için konuşmaya devam edeceğiz.

"Bizden bu kadar uzak kalmayın.

"Üzmeyin, üzülmeyin.

"Öldürerek ölmeyin."

Bianet
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 31, 2012, 06:29:06 ös
Nacizane fikrim Açlık sorunu çözülürse dünyada, o vakit Sömürülecek İnsan kalmaz ,İdoloji kalmaz o yüzden hiç bir zaman bu dünyada İNSAN denen bazı FİRAVUN zihniyetliler olduğu mütdetçe SÖMÜRÜ devam edecek.Bu değişmez ve değişmiyecekte bu Ülkede ve/veya DÜNYA 'daki diğer Ülkelerde. Hele birde NEFİS denen kötülüğün başı olan belada Tanrı tarafından insana musallat edilmişken bu DÜNYA denen filim Platosunda Rejisör ve Oyuncular değişsede bu filim ne yazıkki sürecek ve sürdürecekler. BENCE ...

Saygılar ,Sayın Tij  dostum .
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Ekim 31, 2012, 06:33:23 ös
Sayin NOSAM33,

yukardaki fikirlerinize katilsamda, yine yukarda gecen "aclik" kelimesinin, sizin yazinizda bahsi gecen aclikla pek bir alakasi yok.
Yazi daha cok suan ülkemizin bazi hapisanelerinde devam etmekte olan Aclik Grevleri ve Ölüm Oroclari ile ilgilidir.

Saygilarimla
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: NOSAM33 - Ekim 31, 2012, 06:59:59 ös
Sayın Tij Dostum o İnsanlar nacizane fikrim ağaçlardan elma çalıpda ; hapise düşmedi .Sistemdeki ADALETSİZ düzene karşı geldikleri için hapisteler, şu anki açlık boykotu da seslerini duyurmak içindi .Yanılmıyorumdur inşallah .

Saygılar
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 01, 2012, 09:43:35 ös
Yaşar Kemal’den açlık grevi açıklaması: ‘Bir nesli yok edecekler!’





Cezaevlerinde 51. günü geride bırakan açlık grevine ilişkin bugün aydınlardan çözüm çağrısı geldi.

Cezaevlerinde 51. günü geride bırakan açlık grevlerine ilişkin bugün sanatçılardan iki ayrı açıklama geldi. Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli gibi isimlerinde aralarında bulunduğu aydınlar, cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine ilişkin bir basın toplantısı düzenlerken, Vedat Türkali'nin çağrısıyla Taksim'de toplanan aydınlar ise Taksim'de oturma eylemi düzenledi.
 
Yaşar Kemal: "Bir nesli yok edecekler"
 DHA’nın haberine göre, toplantıya, eşi Ayşe Semiha Baban ile gelen Yaşar Kemal, burada yaptığı konuşmada, daha önce yaşanan açlık grevlerini hatırlatarak, "Daha önceki açlık grevlerinde tüm yetkililer ve hükümet sorumluydu. Bu sefer de sorumlular. Bugün açlık grevleri tutanların oğulları, babaları da bu mücadelede taraf olacak, bir nesli yok edecekler" dedi.

Daha uzun planlandığı konuşmasını burada noktalayan Yaşar Kemal konuşmasının geriye kalan bölümünü eşi aracılığıyla habercilerle paylaştı. Yazılı metinde şu ifadeler yer alıyor:
 

"Bir insanın açlıktan ölümünü izlemek acıların en büyüğüdür. Bu, insanlığa hiç bir zaman yakışmaz. Bugün insanların ölüm pahasına talep ettikleri demokrasiler de, insan haklarının içindedir. Çözümü mümkünken, ölümler engellenmezse vebali iktidarın, muhalefetin, medyanın ve hepimizin olacaktır. Barış, bu ülkede herkesin özlemi ve hakkıdır. Barışın önüne yeni engeller konulmasına karşı çıkmak, barışın önünü açmak, hepimizin işi olmalıdır. Bunun için içtenlikle uğraşan herkese şükran duyarım."

Livaneli : "Muhatabımız Başbakandır "
 Zülfü Livaneli de, bu toplantının yapıldığı süre içinde bile insanlar ölüme yaklaştıklarını dile getirerek, "Olayı rakam olarak görmek çok farklı ama işte biz arkadaşlarımla birlikte gördük. 1996'da cezaevinde ölmüş bir gencin başında bekleyenleri gördük, ölmek üzere olanları gördük. Bu benim hala rüyalarıma girer, karabasan gibi çıkmaz. Biz, hangi görüşten olursa olsun insan hayatı diyoruz. Fakat bunun muhatabı bence ölüm oruçlarına yatanlar değil, onlarla konuşarak, bir şey çözüleceğini zannetmiyorum. Bırakın demek de yol değil. Çünkü, biz diyoruz ki, insan hayatı en yüce değerdir. O diyor ki, benim davam benim hayatımdan daha önemlidir. Bu çok temel bir farklılıktır. O bakımdan bizim buradaki muhatabımız hükümettir, daha doğrusu Türkiye'de hükümet demek olan Başbakandır. Söylem çok önemli bir şey Türkiye'de. İnsanların onurlarına, haysiyetlerine, şereflerine seslenmek ayrı, bu kavramlarla oynamak ayrı" dedi.
 
İki somut talep olduğunu ve bu taleplerin zaten hükümetin gündemindeki konular olduğunu söyleyen Livaneli, "Peki bu iki temel konuya evet diyorsanız, Adalet Bakanı çıkıp, 'Sesiniz duyulmuştur, tamam biz gerekeni yapacağız' diyorsa, arkasından Sayın Başbakan'ın 'Tamam bu konular çözülebilir, dileğimiz bir an önce bırakmalarıdır' demek yerine kuzu-kebap edebiyatına sarılması" diye konuştu.

Livaneli, Başbakan Erdoğan'a da seslenerek, "Lütfen bu üslubu değiştirin, zaten kabul etmiş olduğunuz şartları, bunu bir yenilgi gibi de görmeyin, demokratik toplumlarda talepler vardır, iktidarı elinde tutan insan mutlak hakim değildir, lütfen taleplere kulak verin, üslubu da değiştirin. Çünkü Başbakan'dan sonra bunu çözebilecek hiç kimse yoktur. Bu da şu demektir, ölümlerden de Başbakan sorumludur" diye konuştu.
 


Aydınlardan Taksim'de oturma eylemi
 Vedat Türkali'nin çağrısı ile Taksim'de bir araya gelen sanatçılar ise, açlık grevlerine dikkat çekmek ve hükümete çözüm çağrısında bulunmak üzere oturma eylemi düzenledi.
 
Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine dikkat çekmek için Yazar Vedat Türkali'nin çağrısıyla Taksim Meydanı'nda toplanan sanatçılar oturma eylemi yaptı. Eyleme aralarında Şebnem Sönmez, Mustafa Alabora, İlkay Akkaya, Filiz Türkali, Fırat Tanış, Orhan Alkaya, Eşber Yağmurdereli, Celal Başlangıç, Ferhat Tunç, Orhan Aydın, Bilgisu Erenus Nur Süer ve Reis Çelik'in bulunduğu sanatçıların yer aldığı yaklaşık 200 kişi katıldı.
 
Eylemde açlık grevindeki 6 mahkumun mektubu sanatçılar tarafından okundu. Topluluk, “İçeride dışarıda hücreleri parçala", “Eşitlik, kardeşlik Kürt ulusuna özgürlük", “Tecridi kaldırın ölümleri durdurun" sloganları attı.
 
Sağlık sorunları nedeniyle eyleme katılamayan yazar Vedat Türkali'nin kaleme aldığı açıklama, önce kendi sesinden yayınlandı. Ancak çıkan teknik arızadan dolayı tiyatro oyuncusu Orhan Alkaya tarafından okundu. Başbakan'a seslenilen açıklamada şu ifadeler yer aldı:
 

"Hangi türden olursanız olun sonunda insanısınız. Şu yada bu biçimde vicdan sahibisinizdir. 'Devlet pazarlık etmez' diyor sayın başbakan. Devlet vatandaşına zulüm de etmez sayın başbakan. Olayı lütfen tersine yansıtmayın. Kimsenin sizden pazarlık beklediği yok. İnsanların kafatasları içinde beyinleri vardır. O beyinlerinin yerine, kullanım süresi çoktan çağ aşımına uğramış teneke konserve kutuların içindekilerle beslenen kişilerle aklı başında kimse pazarlığa kalkışmaz sayın başbakan. Kafanızla işimiz yok bizim. Ama insan olarak herhalde bir kalp taşıyorsunuzdur. Vicdanınız olması gerekir.

Temel insanlık hakları için ölüme yatmış bu kişiler sizin kafanıza değil, bu olması gereken vicdanınıza sesleniyor sayın başbakan. Şuanda bu koca alanı dolduran her dilde, her dinde, her inançta, her yaşta, her işteki binlerce, onbinlerce tüm ülkemizdeki milyonlarca insanımız gibi sayın başbakan, vicdanın sesini bekliyor sizden. Evet çözüm yolunu açmanızı, kanı durdurmanızı, ölümlere son vermenizi bekliyor. Koca bir ülkenin sorumlu yöneticisi olarak temel görevinizdir. Bağışlayın, sonunda sormak zorunda kalırsak, vicdanım da yok mu diyeceksiniz sayın başbakan."

Sol Portal
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: oasis - Kasım 02, 2012, 12:54:23 ös
Terör örgütü ve güdümündekiler dışarıda yaptıkları zulmü yeterli görmemiş olacak ki şimdi de cezaevlerine el atmış durumda. Cezaevindekileri bir takım taleplerle ölüme gönderiyor. Taleplerin, cezaevi şartlarıyla alakası yok. Hükümete geldiğimizden beri cezaevlerindeki şartları düzeltmek için her türlü adımı attık. Eşlerin bir araya gelmesini sağlayacak düzenlemenin hazırlığındayız. İfade edilen talepler, terörist başına özgürlükle, anadilde savunma hakkıyla, operasyonların ve yargılanmaların durdurulmasıyla ilgili.

Bir taraftan 'açlık grevi' diyor, bir taraftan Kızıltepe'de Kasrı Kanco'da bir milletvekilinin evinde, BDP'nin Eşbaşkanı, oturmuşlar kuzu kebabı yiyorlar. Orada kuzu kebabı yiyorsun Kızıltepe'de, cezaevindekilere de 'ölün' diyorsun. Kürt kardeşlerime sesleniyorum: Onlar kuzu şiş götürürken, içerde olanlara da 'ölün' diyor. Bu iş o kadar kolaysa buyursunlar kendileri yapsınlar. Eylem emrini verenler, konforlarını hiçbir şekilde tehlikeye atmayan terör baronları. Mahkumları ölüme sürükleyen bu vicdansızlara laf söylemeyenler, utanmadan devletin vicdanını sorguluyor. Siz önce çıkın, bu insanlara baskı yapan terör ağalarının vicdanını sorgulayın. Cezaevinde ölmekle de devlete şantaj yapılamaz. Devlet şantaja da dayatmaya da tehdide de boyun eğmez, papuç bırakmaz. Örgütün pençesine düşmüş çocuklarımızın, gençlerimizin annelerine, babalarına sesleniyorum. Sizin evlatlarınızın hayatı üzerinden statü edinenlere, saltanat kuranlara asla müsamaha göstermeyin. Yanacak olan sizin evlatlarınızdır. Çocuklarınızı bu ateşten çekin.( Recep Tayyip Erdoğan  Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı )


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 02, 2012, 01:45:00 ös
Sairin dedigi gibi,

"Benim ülkemde insan kani sudan ucuz".

Bende bu satirlara sunu eklemek istiyorum, benim ülkemde insan caninin hic bir degeri yok, vatan millet sakarya ve buna birde "dini bütün"lük eklendimi, ne önemi varki 45 Bin insan ölmüs, bir 45 Bin daha ölse neolurki, sayin skullG"un dedigi gibi nekadarda kolay bir biri ardina sayilari diziyoruz, sanki sayilarda bahsi gecen insanlar degillerde, kislik odun sayiyoruz.

Saygilarimla
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 02, 2012, 02:40:56 ös
KUM SAATİ 02.11.2012
Ahmet Altan
Ölüyorlar



Karanlık bir kapı ölüm.

O kapıyı geçtikten sonra geriye dönülmüyor.

Ve, o kapıya yaklaştılar.

Bir adım sonra, onları sevenler, anneleri, babaları, kardeşleri, sevgilileri bir daha onların yüzünü göremeyecek, bir daha onların yüzlerine dokunamayacak, seslerini, gülüşlerini, şakalaşmalarını duyamayacak.

Onların evlerinde bir daha onların sevdikleri yemekler pişmeyecek.

Annelerinin yüzünde bir daha asla silinmeyecek bir kederin gölgesi kalacak.

Babaları gizlice ağlayacak onların.

Sevgilileri, eşleri, nişanlıları, ömür boyu bir yası, alınlarına bağladıkları kara bir yazma gibi taşıyacaklar ruhlarında.

Kürt çocukları, doğduklarında annelerinden duydukları ilk kelimelerin ait olduğu dili yaşatmak için ölüme yürüyor.

Yalın bir istek onların ki...

Berrak, açık, temiz ve haklı bir istek.

Annelerinin dilini istiyorlar.

Annelerinin konuştuğu dili istiyorlar.

Annelerinin onları daha ufacık bir bebekken kucağına alıp okşadığında okuduğu ninninin dilini istiyorlar.

Bir halkın dilini yasaklamak, ona “sen çocuğuna bu dilde ninni söyleyebilirsin ama çocuğunu o dilde eğitemezsin” demek nasıl korkunç bir zorbalık, nasıl bir insafsızlık.

Bir dili yok saymak, bir halkı yok saymaktır.

“Biz varız” demek için ölüyorlar.

“Biz varız, biz buradayız, biz insanız, herkesin sahip olduğu haklar bizim de hakkımız.”

Bir halkın dilinde yapılacak eğitim hakkını, bir başka halkın verecek olması bile yeterince aşağılayıcı, öfkelendirici, isyan ettirici değil mi?

“Neden biz Kürtlerin hakkını vermiyoruz” demiyorum.

“Neden biz o hakkı verme yetkisine sahibiz” diye soruyorum.

Ben doğduğumda kulağıma fısıldanan ilk sesin konuştuğu dilde okudum bütün kitaplarımı, neden Kürt çocukları benim sahip olduğum hakka sahip değil?

Neden Kürtçe okuyamıyorlar?

Okulda onlara verdikleri kitapları annelerine okuduklarında, anneleri o kitapta yazılanları anlayamayacak.

Yazının devamını okumak için tıklayın.


Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Masor1976 - Kasım 02, 2012, 07:09:55 ös
Sevr ile birlikte ingilizlerin yarattıkları ülkeler veya sevrin neticesinde kendiliğinden oluşan ülkeler nasıl dersek diyelim bu ingiliz sömürgeciliğinin eseri olan ülkelerde sevrden beri kan ve kaos dinmiyor. İngilizler Amerikayı 50 milyon yerliyi öldürerek sömürdükleri gibi keşfettikleri her yabancı toprağı yerel halka gelişmiş silahlarla ve din-felsefe gibi yakışıklı argümanlar yordamıyla iyi polis kötü poliscilik oynayarak dünya hakimiyetine doğru yol aldılar. Başkaldırmak ve direnmek lafları kolaydır fakat eğer dikkat edilirse elinde silah olan bir kaç askere yüzlerce mahkum kafalarına sıkılacak  idam duvarına giderken bile en ufak bir direnç gösteremezler. Bu insanın doğasında vardır. Bu nedenle silahların gölgesinde diktatörlere direnemeyen halklara çok görmek doğru olmaz.

Benim gözümde tarihin gördüğü en antiemperyalist ve en zeki lider Hitler'di. Hitler'in sayesinde ingiliz sömürgeciliği kendilerinin de etten kemikten öldürülebilir aciz varlıklar olduklarını hissettiler. Yine Hitler'in ingilizlerin gücünü zayıflatması nedeniyle sevr ile parçalanan ülkeciklerdeki halkların sonu kızılderililer gibi olmadı.

Hitlerin bu denli güçlenmesinde ana etken ise Rusyadır. Eğer ingilizler Rusyadan çekinmese idi Hitlerin arada tarafsız bir güç olma vaadine kapılmaz ve Hitlerin oyununa gelmezlerdi.

Hitler ve 2.dünya savaşı kavramından faydalanan bir kesim de ülkemizdeki muhafazakar kesimdir. Şu an ülkemizde ezanlar okunuyor ise bunun ana nedeni Hitlerdir. Aksi taktirde ingiliz sömürgeciliği islam düşmanlığı ekseniyle müslüman kıyımı yapıyordu. Burda ingilizlerin islam düşmanı olmalarından değil de sevr ile parçalanan toprakların genelininin müslüman olmaları dolayısıyla tekrar bir osmanlı ruhu ayaklanması ile zaman kaybetmek istemiyorlardı. Ki her türlü bu ruha sahip insanları öldürme güçleri de vardı fakat zaman ve para kaybetmek istemiyorlardı. Fakat Hitler bu güce kalp krizi yaşattı.

Hala zayıflayan ingiliz gücünün etkileri coğrafyada devam ediyor. Kürtlerin şu an bu coğrafyada nefes alabiliyor olmaları nedeniyle şükredecekleri yerde kendilerine ait bir ülke hayali kurmaları, ingiliz sömürgeciliğinden kalan baskılar nedeniyle devleti sorumlu ve suçlu bulup devleti yıkma girişimleri bana çok akıllıca gelmiyor.

ki çok iyi de olmasa Kürlerin şu an itibariyle ülkede yaşam olanakları gayet iyidir ve daha iyiye gitmesi için çalışmalar yapılıyor.

Saygılarımla.

 
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 02, 2012, 08:04:45 ös
Evet silbastan basladik yine.

Tabi sayin ADAM icin hersey kolay, kendi actigi baslik altinda hosuna gitmeyeni veya konuyu saptiran olursa silebiliyor. Peki biz neyapacagiz, biz nasil actigimiz konulari koruyacagiz, konularimizi saptirip kendi irkci ve hitler hayranliklarini yazip konuyla hic alakasi olmayan olaylar anlatip, konuyu baska mecralara cekenlerle nasil mücadele edecegiz.

Yönetimin dikkatine.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Masor1976 - Kasım 02, 2012, 08:10:33 ös
Sayın Tij konuyla aslında çok baglantısı var. Kürtlerin veya muhafazakarların yaşadıkları baskılarda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir suçu yoktur. Zamanın şartları gereği hatalar yapılmak zorunda kalınmıştır. Devlet düşmanlığı ile askere kurşun sıkıp terörize olunarak bir yere varılamaz.

Ayrıca Hitler hayranı değilim. Hitler kavramı sevr coğrafyasının kaderini değiştirmiştir. Yani yerli halkın zor şartlar altında olsa da hayatta kalmasına neden olmuştur. Eğer durdurulamasaydı belki de Hitler coğrafya yerlilerini yok edecekti kim bilebilir?

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Alşah - Kasım 04, 2012, 12:30:03 öö
      Adaletsizliğe, insan hakları ihlallerine, cezaevlerinin olumsuz koşullarına vs. her türlü hukuksuzluk ve insanlık dışı uygulamalara şiddetle karşı olduğumu peşinen belirtmek isterim. Yanlız gerek bu sitede, gerek görsel ve gerekse yazılı medyada çok uzun zamandır insanlar kategorize edilerek toplumumuz  içinde kamplaşmalar ve ötekileştirmeler yaşanmaktadır. Bakınız; Kürt ayrımcılığı da bunlardan biridir. Daha önce bu konuda epey uzun sayılacak yazılar yazarak bazı bilimsel gerçekleri anlatmaya çalıştım ama görüyorum ki pek başarılı olamamışım. Şimdi bir kere  daha kısaca şunu anlatma ihtiyacı hissettim.
      Ülkemizin en büyük sorunu olan şu Kürt meselesine kısaca değinmek istiyorum. Gerek izlediğim tv programlarında ve gerekse yazılı medyada sözde Kürt milliyetçiliği adına görüşlerini açıklayanlar, Kürt'lüğü tanımlarken " karda yürürken kart-kurt sesleri çıkardıkları için kendilerine kürt denildiği" gibi hiç bir bilimselliği olmayan komik ifadeler kullanarak topluma yanlış bilgiler vermektedirler. Oysa ; dünyanın neresinde olursa olsun karda yürüyen insanların çıkardıkları sesler  karın yoğunluğu ve kalınlığına göre hep aynıdır. Yani herkes kart-kurt diye sesler çıkarır. Pekiyi neden dünyanın diğer yerlerindeki insanlara Kürt denmez ? Çünkü saçmalıktan başka bir ifade değildir de ondan.
       Gelelim işin biraz bilimsel yanına ; Bakınız, Minorsky'e göre Kürtler hint-avrupa soyundan ve İranidir. M.ö. VII.yy.da Rumiye gölü güneyinden Bohtan'a göç ettiler. Dilleri üstünde asya etkileri vardır.
        Marr'a göre Kürtler otokton bir topluluktur. Kartveli (yani Gürcülerle) aynı soydan gelirler. Bilinmeyen sebeblerle birbirlerinden uzak kaldılarAsıl dillerini (bu dilin ne olduğunu söylememektedir) bırakıp Farsçaya yakın bir dil kabul ettiler.
        Bunların dışında en kuvvetli görüş ise Yenisey havalisinde bulunan Türkler'e ait "Orhun Abidelerinde " Altı Oğuzlar ile Kürt adlı bir ilhanlığın bulunduğudur. Burada tarihe "Elegeş" yazıtları olarak geçen yazılarda, Batıdan Türklerle komşu olan Kürtlerin dillerinin Öz Türkçe  ve yazılarının da Göktürklerinkinden daha eski Yenisey-Orhun yazısı olduğu belirtilmektedir. Ve burada yer alan yazıtta; ( Ben kürt elinin hanı Alp Urungu, altınlı okumu bağladım belde, ülkem devletin. Otuzdokuz yaşında öldüm. Hanım ilime  ne çare doymadım. Hanım ilim ne çare ayrıldı) diye devam eder.
       Gerek bilimsel ve gerekse tarihsel olarak Kürtler öz be öz Türktürler.
       Ne yazık ki,  tarih bıyunca hep sancılı olmuş bu coğrafyada, özellikle ülkemiz üzerinde sinsi emeller besleyen bazı devletler her fırsatta bizleri bir birimize düşürmek için olmayacak uydurmalarla, toplumumuzun enerjisini sabote etmeye çalışmışlardır.Bu gün de oynanan oyun aynıdır.
       Kürtlerin sanki ayrı bir ulusmuş gibi anlatılmasının doğru olmadığını bir kez daha belirtmek için konuya kısaca değindim. Alan alır, almak istemeyen için maalesef yapacak bir şeyim yok.
      Saygılar-sevgiler. 
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Masor1976 - Kasım 04, 2012, 02:30:03 öö
Sayın Alşah güzel tespitler yapmış.

Şunu kabul etmemiz gerekir ki İngilizler çok zekiymişler. Zeka ve acımasızlık birleşince iz bırakmayan masum görünen bir seri katile dönüşmüşler. Ellerine geçen her ülke yerlilerinin geleceğini öldürmeleri nedeniyle onları seri katile benzetebiliriz.

Seri katiller genelde benzer şablonları kullanırlar. Bir olayın o katilin eseri olduğunu anlamak o nedenle zor olmaz.

Osmanlının son yıllarında Ermeni milliyetçilerinden oluşturdukları terör örgütü ile osmanlı halkı savaşta iken müslüman köylerinde katliamlar yaptırılıyor. Bunun üzerine olaylarla en ufak alakası olmayan  masum ermeni aileler  tehcir kanunu ile sürgüne yollanıyor. Binlercesi yollarda soğuktan donarak ve salgın hastalıklara kapılarak telef oluyor. Bu şekilde güneydoğu ve doğu coğrafyasını Ermenilerin boşaltmasıyla yavaş yavaş insandan arındırıyorlar. Ayrıca Ermeniler ekonomik anlamda zengin oldukları için avrupaya rusyaya vb. göçebilen ermenilerin maddi olanaklarını kendilerine çekebiliyorlar, hem de çok sıkı dost olan Ermeni ve müslüman kesimi birbirine düşman edebiliyorlar.

Şablon benziyor. Kürtler milli ve dini asimilasyona maruz bırakılarak diktaya maruz kalıyorlar. Pkk adında bir terör örgütü kuruluyor ve bu baskılara karşı Kürt halkı ayaklanmış gibi bir izlenim bırakılarak terörize edilmiş beyni yıkanmış insanlara binlerce asker ve sivil öldürülerek katliamlar yaptırılıyor. Devlet bu coğrafyadaki ohal vb. bahanesiyle Kürtlerin köylerini boşalttırıyor. Şablonun benzer tarafı çok. Ermenilere yapıldığı gibi Kürt halkının kalbinde Türk devletine ve milletine karşı bir intikam arzusu ve kin yaratılma çabasına giriliyor.

Muhafazakar kesim de benzer asimilasyon ve basklara maruz bırakılıyor. Ezan türkçeleştiriliyor, arapçaya tahammül edemeyen devlet duvarda asılı besmeleye bile rıza gösteremiyor, köylerde insanlar Kuranları samanlıkta saklıyorlar, yüzbinlerce muhafazakar insan dini değerlere değer verdiğinden ötürü zindanlarda çürütülerek öldürülüyor. Muhafazakarlığın simgesi olan başörtüsü ile muhafazakar kadının eğitim almasına  ve kamu personeli olmasına izin verilmiyor vb.

Eğer dikkat edilirse sevr ile bölünmüş ülkelerin hepsinde benzer şablonlar vardır. Terör örgütleri, mafyalaşma, yozlaşmış ve diktatörleşmiş devlet kurumları vb..

Benzer şablonlar Afrikadaki ingiliz sömürgelerinde de vardır.

Fakat kamuoyunda hiç kimse ingilizleri eleştirmez bu coğrafya ile ticari ilişkiler kuran yeni efendi  Amerika kötüdür.  Benim merak ettiğim eski efendi İngiltere'yi Hitler frenleyemeseydi o gazla sevr coğrafyasında neler planlıyordu ve neler yapacak idi.? Bazı düşünürlerin iddiası gibi Libyada linç edilerek öldürülen Amerikalı konsolos, ingiliz istihbaratının "Beni bu coğrafyadan silebileceğini mi sandın" mesajı mıydı. Yani ingilizler hala sahnede midir?

Sahnede olsun olmasın ingiliz zekası karşısında şapka çıkartıyorum.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 05, 2012, 08:18:13 ös
Hernekadar burda konumuz direkt Kürtler degisede ben arkadaslara forumumuzdaki bir sayfanin linkini vereyim Kürtleri ordan okusunlar.

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,14509.60.html (http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,14509.60.html)


Sayin Alsah"inda "tespitler"i sanirim su linkten toparlama.

http://alisahin37.blogcu.com/turk-kurt-ayni-kokten-mi-nurer-ugurlu/92203 (http://alisahin37.blogcu.com/turk-kurt-ayni-kokten-mi-nurer-ugurlu/92203)

Gerisi icin diyorumki , irkcilik ve fasizim insanoglunun varettigi en igrenc duygular ve olgulardir.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Alşah - Kasım 05, 2012, 11:18:02 ös
     sayın Tij, şahsen linglere girmesini pek bilmediğim gibi, bu güne kadar hiç bir yazımı her hangi bir lingten alarak yazmış değilim. Yanlız  Ali Şahin olarak gösterdiğiniz lingi açıp inceledim. Evet, benim anlatılarımı teyit eden ve hatta bazı bölümleri hemen hemen aynı olan anlatılar var. Ben yıllardır bu ve buna benzer konularda amatörce  araştırmalar yapmasını ve özellikle belgelere dayalı kaynakları içeren kitapları ve referans olarak gösterilebilecek ansiklobedileri okumasını seven biriyim.  Sanırım sayın Şahin de benim incelediğim kaynaklardan esinlanerek o yazıyı yazmış. Sayın Şahin'in yazısı benim edindiğim bilgilerin tarihinden  yaklaşık 20 yıl kadar sonra. Ama yinede kısada olsa anlatmaya çalıştığım bir konunun bir araştırmacı tarafından teyit edilmesi doğrusu hoşuma gitti.
       Fazla uzatmak istemiyorum, ancak en azından bu sitedeki üyeler tarafından da olsa doğru bilginin paylaşılmasına yani, Kürtlerin Türklerden ayrı bir ırkmış gibi gösterilmesine, uydurma hikayelerle (kart-kurt, cart-curt gibi masallara )itibar edilmemesi gerektiğinin bilinmesine katkıda bulunabilmişsem mutlu olurum.
       Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 06, 2012, 02:30:49 ös
Açlık Grevi: İrlanda Deneyimi

Bana "Bobby Sands hakkında öğrendiğin en önemli şey nedir?" diye sorulduğunda, cevabım oldukça basit: Onun açlık grevinde nasıl öldüğü değil; nasıl yaşadığıdır.


Denis O'HEARN



New york - BİA Haber Merkezi

 05 Kasım 2012, Pazartesi









Bobby Sands de dahil olmak üzere 10 kişinin öldüğü 1980/1981 açlık grevleri, siyasi bir silah olarak açlık grevlerinin en meşhur kullanım örneğidir. Ancak açlık grevlerinin İrlanda siyasi kültüründe çok eski bir tarihi vardır.
 
Eski Kelt'lerde kişinin kendisine haksızlık yapan zenginin kapısının eşiğinde kendini aç bıraktığı, Troscadh ya da Cealachan adı verilen bir açlık grevi biçiminin uygulandığı söylenir. Bazı tarihçiler bunun bir ölüm orucu olduğunu; adaletin de kapı eşiğinde birinin ölmesine izin vermenin utancıyla gerçekleştirildiğini söyler. Diğerleri bunun ölmek için yapılmadığını, sembolik bir eylem olduğunu, asıl amacının suçluyu kamusal olarak utandırma olduğunu söyler. Her halükarda, bu protestonun iki biçimi de modern İrlanda'da siyasi bir silah olarak oldukça düzenli bir biçimde kullanılmıştır.
 
Britanya sömürgeciliğine karşı İrlandalıların direnişinin tarihi, açlık grevinde ölen kahramanlarla doludur. En çok tanınanlardan biri Dublin'deki Mountjoy Hapishanesi'nde Britanya tarafından zorla beslendikten sonra ölen, 1916'daki "Paskalya Ayaklanması" gazisi Thomas Ashe'dir.
 
1920'de, Cork belediye başkanı Terence MacSwiney'in de aralarında bulunduğu üç erkek, İngiltere'nin Brixton Hapishanesindeki açlık grevinde öldüler.
 
1921'de İrlanda'nın parçalanmasının ardından kurulan yeni "Özgür İrlanda Devleti" tarafından hapse konulmalarını protesto etmek için yaklaşık 8 bin IRA tutsağının 1923'ün Ekim ayında girdiği açlık grevi sırasında iki kişi öldü.
 
1940'larda İrlanda hükümetine karşı yaptıkları açlık grevi sırasında üç erkek hayatını yitirdi.

1970'lerde IRA'nın kurulmasının ardından, açlık grevleri tekrar yaygınlaştı. IRA'lı Michael Gaughan 1974 yılında bir Britanya hapishanesinde zorla beslendikten sonra öldü. Ve 1976'da Frank Stagg yaptığı 62 günlük açlık grevinin ardından öldü.
 
Her ne kadar pek çok açlık grevcisi eylemlerine kimsenin ölmemesi gibi bir niyet olmadan başlamış olsalar da, Türkiye'dekinden farklı olarak İrlandalılar "açlık grevi" ve "ölüm orucu" arasında bir ayrım yapmazlar.
 
1972'de IRA'lı tutsaklar kimsenin ölmediği bir açlık grevinde başarılı bir biçimde siyasi tutuklu statüsü kazandılar. Daha sonra yatakhane şeklindeki barakalarda yaşadıkları ve (gerilla eğitimini de kapsayan) eğitimlerini, (el işi üretim kooperatifini de içeren) işlerini, boş zaman faaliyetlerini, kaçıp savaşa yeniden katılma girişimlerini de kendilerinin organize ettiği Long Kesh hapishane kampına taşındılar. Tutsaklar, kendi göreli özgürlüklerini Britanya'nın İrlanda işgaline karşı mücadeleleriyle ilgili kolektif ve bireysel bilinci artırmak için kullandılar. Che Guevara gibi uluslararası devrimcileri, James Connolly gibi İrlandalı sosyalistleri okudular. Bu, IRA'nın silahlı mücadelenin bir parçası olarak toplumsal siyasete daha çok önem veren, daha az hiyerarşik ve daha katılımcı bir yapıyı içerecek şekilde yeniden kurulması için temel sağlıyordu.
 
IRA hapishanede kendi örgütlenmesini yeniden inşa ettikçe, Britanya hükümeti de stratejisini değiştirdi. Bu yeni stratejinin temel sacayağı genç Katolik erkeklerin yaygın tutuklanmasını, işkence altında ağır sorgulamaları ve genellikle sadece sorgu altında alınan sözlü ya da yazılı ifadelere dayanılarak tek bir hakimin suçluyu ilan ettiği jürisiz mahkemleri kapsayan bir dizi güvenlik operasyonuydu. Bu sürecin sonunda yeni bir hapishane yapısı ortaya çıktı.
 
Mart 1976 sonrasında yaptıkları eylemlerden dolayı suçlu bulunan tüm tutsakların siyasi statüsü geri alındı ve bunlar Long Kesh hapishanesinin yeni inşa edilen "H-Blokları"nda hücre hapsine çarptırıldılar. Daha sonra Güney Afrika'daki Robben Adası'nda da kopya edilen bu sistemde, her iki kanadında 25 hücrenin ve orta çizgisinde de idari alanın olduğu, "H" şeklindeki sekiz tane hücre bloğu bulunur.
 
2000 yılında Türkiye'de gerçekleşen "Hayata Dönüş" operasyonu ve tutsakların F-tipi hapishanelere şiddet yoluyla yerleştirilmesi gibi, İrlanda'daki bu yeni hücre tipi hapishane yapısı kaçınılmaz olarak, içlerinde Bobby Sands'in de bulunduğu on kişinin ölümüne sebep olan yoğun bir açlık grevine yol açmıştı.
 
2000-2006 yıllar arasında Türkiye'de gerçekleşen açlık grevine ilişkin benzerlik bu noktada yitiyor. IRA tutsakları derhal açlık grevine başvurmak yerine, hücre hapsine karşı beş yıl boyunca süren amansız bir mücadele vermişlerdir. İçinde bulundukları hapis koşulları korkunçtu: herhangi bir IRA tutsağı suçluluğunu meşrulaştıracak hapishane üniformasını giymeyi reddettiğinde; hiçbir giyecek, kalem, kağıt, radyo ya da  (İncil ve başka dini metinler haricinde) okuyacak materyal verilmeden küçük bir hücreye atılıyordu. Hücrelerde yatak, masa ve dolaplar gibi temel eşyalar dışında bir şey bulunmuyordu.
 
Tutsaklara yasak olmayan bireysel eşyalar sabun, diş macunu, diş fırçası, tarak ve aylık dört ufak paket tuvalet kağıdından ibaretti. Hiç kıyafetleri olmadığı için tutsaklar battaniyelere sarınıyorlardı ve bu yüzden "battaniye adamlar" diye anılır olmuşlardı. Bu tutsaklar beş yıl boyunca haftanın her günü 24 saat süresince kapalı tutulmuşlardı.
 
Hücrelerinden yalnızca Pazar günleri blok kafeteryasındaki dini törenlere katılmak ve ayda bir kez yarım saatliğine arkadaşları veya aileleri ile görüşmek üzere ayrılabiliyorlardı.
 
Bu kısıtlı koşullarda inanılması güç olan gerçekleşti; tutsaklar rejime karşı birkaç yıl sürecek olan toplu direnişi başlattı.  Otoriteler her protesto eylemine dehşet verici yeni cezalandırmalar ve mahrumiyetlerle cevap verdi. Gardiyanlar tutsakların duşa girmelerine izin vermemeye başladılar; tutsakların dışkı kovalarını, ağızlarına kadar dolu olmalarına rağmen, boşaltmayı reddettiler. Köpükten yapılma döşekleri haricinde, tutsakların tüm eşyalarına el koydular. Tutsakların ellerine geçen tek şey ayda bir kez ailelerinden edinebildikleri ufak paket tuvalet kağıtlarıydı.
 
Tutsaklar biriken idrarı hücre kapılarının altından atmaya çalıştığında gardiyanlar bunu hücrelerine geri süpürüyor ve bu da köpük döşeklerinin idrarla sırsıklam olmasına neden oluyordu. Dışkılarını pencereden dışarı attıklarında ise, gardiyanlar bunları hücrelerine geri atıyordu. Nihayetinde, tutsaklar duvarları dışkılarıyla sıvanmış, köşelerine yemek artıkları yığılmış hücrelerinde çırçıplak yatmaya zorlandılar.
 
Her yeni ceza şaşırtıcı bir şekilde tutsakları daha da güçlü kılmıştı. Her ay tanıdıklarının ziyaretlerine gittiklerinde tütün, tükenmez kalem yedekleri, sigara kağıtları (üzerine yazmak için), eğitim materyalleri (sigara kağıtları üzerine yazılmış küçük yazılar) ve plastik ambalaj (tutsağın vücudunda sakladığı herşeyi vücut sıvılarından korumak için) gibi küçük şeyleri kaçak yollarla elde edebilmişlerdi. Bu kaçakçılık eylemleri sonucunda, tutsaklar dışarıdaki hareketle de temas halinde kalabilmişlerdi. Dışarıya sızdırdıkları hapishane koşullarına ilişkin bilgiler halkın destek hareketinin ana dayanağı olmuştu.
 
En mühimi ise, IRA destekçilerine ya da onların siyasi partisi Sinn Fein üzerindeki yasaklara rağmen, tutsaklar beş yıllık bu süreçte İrlanda'daki herkesin H-Bloklarında ne olup bittiğini bilmesini sağlayan bir kamuoyu hareketi oluşturabilmişti.  Her tutsağın sigara kağıtları üzerine günde birkaç tane mektup yazdığı ve bunların dışarı sızdırılıp dünya çapındaki etkili isimlere ulaştırıldığı bir "propaganda fabrikası" inşa etmişlerdi. Bobby Sands, tutsakları destekleyen kitlesel bir kamuoyu hareketinin taslağını çizen bir mesaj dışarı sızdırmış ve şöyle yazmıştı:
 
"İnsanlara ulaşma fikrinin amacı onlara basit bir mesajı iletmektir. Herkese gönderdiğimiz  mesaj basitçe şöyle olabilir: "H-Blokları Parçala"...**
 
Bu mesajın herkese ulaşmasını; unutulmasının herkes için imkansız hale gelmesini; kim ve nerede olursa olsunlar, bunu görmelerini, duymalarını istiyoruz.  H-Blok'a ilişkin materyaller, insanların duygularını harekete geçirmeye, onları tetiklemeye ve ayaklandırmaya yardımcı olacaktır."
 
Sands'in önerisine göre hareket kapsamında "milyonlarca afiş" asılacak, sloganları "H-Blokları Parçala" olacak ve bu, İrlanda'daki hatta İngiltere'deki tüm duvar, köprü, otoban ve kamu binalarına yazılacaktı. Ayrıca, "Babamın H-Blok'ta Ölmesine Göz Yumma" yazılı tişörtler giyen ya da görseller taşıyan çocukların resimleri halka gösterilecekti.
 
Bunlar gerçekleşti. İngiltere ve İrlanda'da medyanın kör edilmesine karşın, IRA tutsaklarının mesajları kısa süre içinde herkesçe bilinir oldu. Gittikleri her yerde, hatta harcadıkları paralarda bile bu gerçekle karşılaştılar (insanlar paralarının üzerine harcamadan önce "H-Blok" yazmışlardı). Sonrasındaysa mesaj, Kuzey Amerika, İngiltere ve Avustralya'daki kalabalık İrlandalı göçmen toplulukları arasında yayıldı.

Altı yılımı Bobby Sands'in biyografisi üzerine yaptığım araştırmayla geçirdim. Bana "Bobby Sands hakkında öğrendiğin en önemli şey nedir?" diye sorulduğunda, cevabım oldukça basit.  Bobby Sands'e ilişkin en önemli şey açlık grevinde nasıl öldüğü değil; nasıl yaşadığıdır.  Eylem gücüyle, H-Blok içerisinde dünyanın duyarsız kalamayacağı bir hareket ve topluluk inşa edebilmiş olmasıdır.
 
Böylece İrlandalı tutsaklar, 1980 yılının sonlarına doğru başlayan korkunç süreçte ucu ölüme varabilecek açlık grevine başlamış oldular. İlk açlık grevi, Aralık 1980'de örgütün o alandaki yöneticilerinden birinin, ölmek üzere olan açlık grevi eylemcisi tutsağa yemek verilmesi için hapishane yetkililerine çağrıda bulunmasıyla başarısızlıkla sonlanmıştı. Mart 1981'de Bobby Sands'in açlık grevine başladığı zamanlarda, açlık grevinde olan tutsaklar ölümle yüz yüze olduklarının bilincindeydi.
 
Hiçbir tutsağa greve katılmaları konusunda baskıda bulunulmadı. Tam aksine, IRA'nın Birlik Komutanı açlık grevinde gönüllü olarak yer alan tüm erkek ve kadınlara grevden çekilmeleri çağrısında bulunan bir mektup gönderdi.
 
Mektupta, açlık grevine başlanıldığı takdirde ölümün en olası sonuç olduğu yazılıydı. Eylemcilerin kendilerinden emin olmaları gerektiği, aksi halde "son anda vazgeçmeleri" durumunda açlık grevindeki diğer tutsaklar için telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkacağı belirtildi. Mektupta, isimlerinin silinmesini isteyenlerin utanç duymalarının yersiz olduğu, açlık grevinin bütünüyle gönüllü bir eylem olduğu ifade edildi. Bir kez başladığında, gerekli olması halinde, ölüme uzanan bu süreçte yer alabilip alamayacağından her tutsağın emin olması gerekmekteydi.
 
Bobby Sands öncülüğündeki açlık grevinde on tutsak yaşamını yitirdi. Çok aşikar bir ahlaki zafer kazandılar. Dünya medyası etkin bir biçimde arkalarında durdu. The New York Times, ölümünden önce İngiltere Parlamentosu'na üye seçilen Bobby Sands'in "gözü pek İngiltere Başbakanı'nın hakkından geldiğini" yazdı. Ulusal Parlamentolar açlık grevindeki tutsakları, susma eylemleri yaparak ve deklarasyonlar yayınlayarak onurlandırdılar. İlerleyen zamanlarda Zapatista hareketini oluşturan Meksika-Chiapas'taki siyasi tutsaklar, 1981 yazında İrlanda'daki durumu örnek alarak açlık grevine başladılar. Güney Afrika'daki ANC tutsakları ve Nelson Mandela da benzer girişimlerde bulundular. Tüm bunlar, onlarca İrlandalı tutsağın başlattığı ve on insanın hayatını yitirdiği açlık grevi sebebiyle gerçekleşti. Önemli bir diğer neden ise, hareketin temsilcilerine yönelik saldırganca yasaklamalara rağmen, battaniye adamların ve onların dışarıdaki destekçilerinin beş yıl boyunca sürdürdükleri mücadele idi.
 
Açlık grevi sona erdiğinde İrlandalı tutsaklar siyasi statülerine tekrardan kavuşabildiler. Vakit kaybetmeden H-bloklardaki hapishane alanları üzerinde denetim edinip bunları kolektif hatlarda yönettiler. Hapishaneden çıktıktan sonra birçok tutsak, siyasetlerini kendi topluluklarına taşıyıp alternatif İrlanda okulları, konut projeleri, kooperatifler, geliştirme teşkilatları, sanat grupları ve benzerlerine hayat verdiler, bunlara katılımda bulundular.
 
Açlık grevindeki İrlandalı tutsaklar dünya genelinde hafızalara kazındılar. Tahran'daki İngiliz Büyükelçiliği önündeki cadde hala "Bobby Sands Caddesi"dir. Türkiye'deki tutsaklar da 2000 ve 2006 yılları arasında tüyler ürpertici bir ölüm orucu süreci yaşamışlardı. Görüştüğüm tutsaklar, eylemleri için "Boby Sands" kod adını kullandıklarını anlatmaktaydı.
 
Birleşik Devletler'in Ohio eyaletinde 2011 yılında,  ölüm cezasına çarptırılmış üç tutsak yaklaşık yirmi yıldır istisnasız tecrit halinde tutulmaktaydı. Bobby Sands'i ve açlık grevi yapan İrlandalı tutsakları öğrendiklerinde,  sevdikleriyle güvenlik camı arkasında görüşmek yerine temasın mümkün olduğu ziyaret haklarını edinmek için kendi açlık grevi eylemlerini örgütlemeye heveslendiler. 12 gün sonrasında mücadelelerini kazanmışlardı. Aynı şekilde Bobby Sands ve İrlanda'daki yoldaşlarından haberdar olduklarında, yaklaşık yirmi yıldan fazla içinde bulundukları korkunç tecrit koşullarına ilişkin eyleme geçebileceklerine ikna olmuşlardı. Hem Ohio hem de Kaliforniya'daki tutsaklar, Bobby Sands ve İrlandalı yoldaşlarından önemli mesajlar edindiler: kendilerini manevi olarak destekleyecek ve haklı taleplerinin kaale alınması konusunda hükümete baskıda bulunabilecek bir kitle hareketi başlattılar.
 
Açlık grevi oldukça ürkütücü bir eylemdir. Yavaş ve acı içinde ölmek anlamına gelir. Bunu yeğleyenlerin içinde yaşadığı koşullar o kadar tahammül edilemez hale gelmiştir ki, bu korkutucu sürece göğüs germek bile söz konusu koşullarda hayatta kalmaya çalışmaktan daha elverişlidir. Direnişin son basamağıdır bu. Tutsak arkadaşlarına karşı öylesine çetin bir bağlılık ve sevgi beslerler ki, bu bizim tahayyül edebileceğimizin ötesindedir.
 
Belki de açlık grevinin ehemmiyetini ifade etmeye en çok yaklaşan, Bobby Sands ve yoldaşlarını överken söyledikleriyle Fidel Castro'dur:
 
"Altmış gün boyunca açlık grevinde kalarak idealleri uğruna ölme kudretine sahip insanların huzurunda despotların eli ayağı titrer! Bunun yanında, yüzyıllar boyunca insani feda ruhunun simgesi haline gelen İsa'nın çarmıhtaki üç günü nedir ki?"
 
Şimdiyse açlık grevi tekrar Türkiye'nin gündeminde. İrlanda ve Kuzey Amerika'daki deneyimler gösteriyor ki, bu mücadelenin kazanılmasını sağlayan tek şey var: halkın bilgisi ve desteği. Bu destek ve bilgi olmadan tutsaklar kendi başına bırakılmış olacaktır.
 
 
 
* Denis O'Hearn, New York Eyalet Üniversitesi (University of New York - Binghamton) Sosyoloji Bölümü'nde Profesördür ve "Hiç bitmeyecek şarkı: Bobby Sands, Bir Nesli Ayaklandıran İrlandalı Açlık Grevcisi" (Nothing But an Unfinished Song: Bobby Sands, The Irish Hunger Striker Who Ignited a Generation) başlıklı Bobby Sands biyografisinin yazarıdır.
 
** (ç.n) Bobbys Sands'in hücresinde yazdığı ve Prison Poems (1981) kitabında yayınlanan şiirlerinden biri: "The Rhythm of Time"
 
Çeviri: Başak Can, Samet Çamoğlu
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 09, 2012, 03:40:24 ös
Birgün ve ANF muhabiri Zeynep Kuray da açlık grevine başladı





Cezaevlerinde süren açlık grevleri 59. gününe girerken BirGün gazetesi, Zeynep Kuray'ın da açlık grevine başladığını duyurdu.

KCK adı altında düzenlenen operasyonda birçok gazeteciyle birlikte tutuklanan BirGün ve ANF muhabiri Zeynep Kuray da önceki gün açlık grevine başladı.
 
Konuyu bugün manşetine taşıyan BirGün gazetesi, muhabirlerinin açlık grevine girdiğini duyururken, tutuklu ve hükümlüler adına açıklama yapan ve halen Diyarbakır Hapishanesi'nde tutuklu olan Deniz Kaya'nın "Olumlu adıma olumlu yanıt vereceğiz" açıklamasına yer verdi.
 
(soL-Haber Merkezi)
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: karahan - Kasım 09, 2012, 04:35:36 ös
Önce şunu peşin peşin söyleyeyim herkesin fikrine saygılıyım .,

Ama bu hayatta bu yaşıma geldim anlayamadığım bir çok şey var buda onlardan biri 2 sayfa dolusu yazı ve inanın bana tüm yazılar insanlık adına çok güzel lakin muhalefetim geldi tarzında değil ama acaip mualifim ben bu işe arkadaş.Açlık grevi yapanların çoğu hep devletten olmayacak şeyleri isteyen insanlardan kurulu değilmi neden gözlerimiz kapalı.

Bir tek insan güneydoğuda akan kan için açlık grevi yaptılarmı sorarım?
Birtek mahkum kahrolsun pkk deyip bedenini ölüme yatırdımı?
adları her  ne olursa olsun memleketin aydın takımı diye geçineceksin 1000 lerce yıllık tarihi olan bir türk devletini 30 bin kürt ve türk evladının kanına girmiş bir cani istiyor diye ona hak ve özgürlük arayacaksın ve bunuda cezaevlerinde nerede koskoca ömürlerini tüketecek olan dışarıdada sömürdüğün o gariban kürt halkına açlık grevi yaptırararak bir daha sömüreceksin.

Bu memleketin aydınları bu kadarmı kör bu kadarmı cibiliyetten yoksun bu memleketin bir onuru bir duruşu bir ızdırabı yokmudur bu kadarmı duyarsıssınız siz aydın geçinene kıtipiyozlar ordusu.

Bu insanların bedenlerini ölüme yatırmaları açlık grevi yapmaları neyin nesidir sonuç kısmı nedir neyi talep ediyorlar ne istiyorlar ne vereceğiz

APOYA ÖZGÜRLÜK

İşte olmazssa olmazları sonra ne olacak o kadar türk ve kürt şehidin binlerce ailenin ızdırabı ne olacak her talep için bundan sonra açlık grevimi yapılacak ayılın biraz kendinize gelin.

Kimin isteğidir bu kimin talebidir her fırsatta apoya özgürlük diyen bir zümrenin talebimidir.
İnsan onuru ve yaşamı en kutsal değerdir bu değere sahip çıkmak ise önce insanın kendisinden başlar
kendi bedenine kendi canına saygı duymayan insana ve talebinin içeriğinin doğru olup olmadığına bakmaksızın verin gitsin ne istiyrolarsa diyenleride işi bu noktaya getirenkleride nefretle kınıyorum.

Oyuncak olmasınlar kardeşim akıllarını artık başlarına alsınlar birisi istedi ve talep etti diye canını ortaya  koymasınlar bu can bu kadar ucuz ise ucuzunda değeri olmaz.

Bu açlık grevini kürt sorunu artık bitsin pkk silah bıraksın kan artık dökülmesin diye tapılsın bende oturayım.
bu açlık grevlerin haklı bir yönü olsun bir başlayayım nasıl olsa sesim duyulur nede olsa bir sürü muhalif var epey ses gelir bu işten deyip  apoyu kurtarmak için her iğne deliğinden bir kapı yaratmaktan vazgeçin artık.

Kendi pis kıçını cezaevinden kurtarmak için hertürlü yola başvuracak olan bu kanlı katil için kürt davasının hiç bir önemi yoktur bu halkı herzaman kullandı şimdi bu iş için kullanıyor.

Uyanın artık bu hallkın artık canı burnuna geldi
sokak ortasında taşlanmaktan evlerimizin camlarının kırılmasından arabalarımızın yakılmasından dükkanlarımızın yağmalanmasından ve talan edilmesinden malımızıa mülkümüze ve canımıza en önemlisi sevdiklerimize zarar verilmesinden artık bıktık sıkıldık haddi kalmadı bu işin kendinize gelin aklınızı başınıza alın bakın edirneye,bursaya,balıkkesire halk artık karşı koyuyor 2 halk artık karşı karşıya gelmek üzer bu kadarmı körsünüz

hala neyin hakkını istiyorsunuz


YETER ARTIK UYANIN KÜRTLER BU KADAR SÖMÜRTMEYİN KENDİNİZİ VARIN ARTIK FARKINA HERŞEYE BİRAZDA KENDİNİZİN SEBEP OLDUĞUNA BIRAKIN ARTIK BİZİ SUÇLAMAYI.

YETER
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 09, 2012, 05:22:58 ös
Sayin karahan,

bende sizin fikrinize saygiliyim, ve ekliyorum sizinle simdi bu forumda daha önce defalarca yapilan tartismalari, yazilan yazilari veya alintilari tekrarlamak ve kürt halki ne istiyor, tarihi nerden geliyor, bugüne kadar hangi katliamlara ve neden ugradi, dili varmi kültürü varmi, örfü, ananesi, dini nedir gibi bir tartismaya girmek istemiyorum.

Sadece cok kisa sunu söylemek istiyorum, bu  aclik grevi veya ölüm orucunun üc talebi var ve bu üc talepte siyasi taleplerdir ve yerine getirilebilecek taleplerdir.

1. Anadilde egitim hakki, ki dünyanin neresine giderseniz gidin bu temel insani hak olarak taninir.
2. Anadilde savunma hakki, ki ayni sekilde entemel insani haklardandir. Kendim almanyada defalarca tanik oldum, 50 yildir almanyada yasayan bir türkiyeli mahkemeye dilekce veripte türkce tercuman talep ettiginde kendisine tercuman saglanir ve yanlis bilmiyorsam tercumanin ücretide devlet tarafindan karsilanir.
3.Abdullah Öcalan"a uygulanan yaptirimlarin kaldirilmasi, ki sizin dediginiz gibi ona tam bir özgürlük diye bir talep yok.
Aslinda bu konuyu eniyi sayin skullG bize izah edebilir, kim olursa olsun her mahkumun insani haklatri vardir ve bunlarin basindada ailesi veya avukatlari ile görüsme hakki diye biliyorum.
Sunuda ekleyeyim belki daha iyi anlarsiniz o insanlarin niye böyle yaptiginizi.
Sizin icin benim icin o insan bir katil olabilir, ama milyonlarca kürt icin o bir önder ve özgürlük savascisi.

Saygilar
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: karahan - Kasım 09, 2012, 06:24:19 ös
Sn.tij

1. Anadilde egitim hakki, ki dünyanin neresine giderseniz gidin bu temel insani hak olarak taninir.

doğru haklısınız olmalıdır lakin bu açlık grevini yapanların içerideki mahkumiyet hallerinin içeriğinde bu konu ile ilgileri varmı bu yüzden hiç suç işlemişlermi.


2. Anadilde savunma hakki, ki ayni sekilde entemel insani haklardandir. Kendim almanyada defalarca tanik oldum, 50 yildir almanyada yasayan bir türkiyeli mahkemeye dilekce veripte türkce tercuman talep ettiginde kendisine tercuman saglanir ve yanlis bilmiyorsam tercumanin ücretide devlet tarafindan karsilanir.

Türkçeyi bilmiyorsa hayatında hiç öğrenmemişseki çok var hakikaten gerekli sizin almanya örneği gibi lakin orada adam almancayı konuşuyorsa savunmasını almanca yapar,eğer bir kürt türkçeyi iyi anlayıp konuşuyorsa ve savunma sını engelleyecek bir durumu yoksa ve hala anadilde savunacağım diye diretiyor ise yinde elbette bir hak gibi durur lakin kadüktür artık.Bu hak olmaktan öte ben bunun altında birşey ararım ki var.

3.Abdullah Öcalan"a uygulanan yaptirimlarin kaldirilmasi, ki sizin dediginiz gibi ona tam bir özgürlük diye bir talep yok.

Abdullah öcalana yaptırım ha bu komediyi hep oynuyorlarda acaba ne yaptırımıdır bu o adam öyle naletayn biri değilki yarı açık cezaevinde yatsın her hafta görüşü gelsin.Adama ne yaptırımı yapacakki bu devlet 24 saat şkence ve dayakmı atıyorlar bir hücrenin içerisinde (özel)neyi tecrit edersin yada hangi hakkını gasp edebilrsin .Sinema tiyatro hakkı yada kültürel etkinlik istek ve talebimi var allah korusun ya isterse onlarıda.Bu adam normal biri değil elbette üst düzey korunacak çünkü biz bu adamı işlediği suçlardan ötürü asamadık ,asmaya cesaret edemedik.Başbakanını uyduruk bahanelerle asan deniz gezmişi adam dahi öldürmemişken asan 17 yaşında bir çoçuğun yaşını büyğtüp asmayı beceren bu devlet 30000 vatan evladını katleden bu it artığını asmaya cesaret edememiş tecrit palavrası ile bu halkın her tür acısını gözardı ederek apoya özgürlük isteyeceksiniz.

Bu kadar ucuzluk yok bana göre haindir evet onun gibi düşünenlere görede kurtarıcıdır önderdir liderdir.Onun gibi düşlünüpte ona bu gözle bakanlarında apodan bir farkları yok benim için.

Siz sıkı bir solcusunuz sanırım komünistsinizde  size sormam lazım o yüzden leninde özgürlük mücadelesi verdi sizce apo ile yanyana gelirmi.
Che guevera en büyük devrimci özgürlük savaşçısı hemde en katıuşıksıından sizce apo ile kıyaslayalımmı?
Deniz gezmiş mesela mahir çayan apo ile kıyaslanırmı.
Enbüyük özgürlük savaşçısı tarihin gördüğü atatürkümüz apo ilemi kıve örneğini veremediğim bir çok şahsiyetle aynımı bu adam ve yaptığı işler.
Bir halkı kandırıp aşiretlerin yaptıklarının bir benzerini yapıp kendi, halkına zulmeden bir adam lidermidir öndermidir sorarım.

Bence tek cevabı var o adam katilin önde gidenidir sadece
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Tij - Kasım 09, 2012, 08:05:00 ös
Sayin karahan,

aslinda konuyla direkt bir bagi yok bu yazdiklarimizin ama sordugunuz sorular hakkinda sunu söyleyebilirim.
Apo hakkindaki hükmü tarih verecektir ve ben hicbir kisiyi bir baskasiyla kiyaslamam. Insanlar sartlarinin ürünüdürler ve onlari kendi zamanlari ve satlari ile degerlendirmek lazim diye düsünüyorum.

Aslinda soruya soruyla karsilik vermek nezaketsizliksede bende size bu baglamda bir soru soracam.
Simdi Enver pasa denilen sahis, yeri geldi hürriyet kahramani oldu, yeri geldi vatan hayini ve kendisini Ermeniler"e sorsaniz tarihteki en büyük katildir derler, tabi diger arkadaslari ile beraber, mithat pasa gibi, ki benim icinde birbucuk milyondan fazla ermeninin katilidir. Ama ayni sahis simdi ülkemizde bir kahraman olarak anilir ve kendisinin adina anit mezar vardir.
Simdi biz bu sahsi neye, hangi kriterlere dayanarak nasil adlandiracagiz?

Saygilar
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Alşah - Kasım 09, 2012, 10:28:34 ös
       Sayın Tij, her ne kadar sayın karahan ile ikili bir diyaloğa girmiş gibi görünüyorsanız da, konunu içeriği itibariyle bazı şeyleri yazma ihtiyacı hissettim.
       Bakınız Enver Paşa'dan başlıyalım. Siz Enver Paşa'nın bir buçuk milyon ermeniyi katletmiş bir kişi olarak kabul ettiğinizi bildiriyorsunuz. Oysa tarih, 1915 yılında Anadolu'da 750-800 bin civarında Ermeni yaşadığını yazıyor.800 bin kişinin yaşadığı bir bölgede nasıl olur da bir buçuk milyon kişi karledilebilir ? Diyeceksiniz ki Türk tarihi böyle yazıyor. Tamam, o halde yıllardır arşivlerin karşılıklı olarak açılması Türk Hükümetleri tarafından teklif edilmesine rağmen neden Ermeniler ve İngilizler bu teklifi kabul etmiyorlar ? Sonra neden İngilizler de bu davaya dahil ediliyorlar ? Yoksa Anadolu'da İngilizler de yaşıyordu ve onlar da mı katliama maruz kaldılar da bizim mi haberimiz yok? Sonra Türkler, kahvelerde pişti oynadıkları için mi, yoksa parkta çay içtikleri için mi Ermenilerle savaş yaptılar? Ermenilerin katlettikleri Türklerin sayısı hakkında bilginiz var mı ? Bütün dünya kabul etmektedir ki o tarihte o bölgede bir savaş yaşanmıştır. Bu savaş, etnik yapı soykırım savaşı değil, vatanın savunması savaşıdır. Ve her iki tarafta doğal olarak kayıplar vermişlerdir. Şayet Eremeniler bu savaşı kazansa idi, acaba o zaman da Ermenilerin Türkleri soykırıma uğrattıklarını söyletebilecek mi idiniz ?
       Gelelim ana dilde eğitim talebinize, Tabiiki ana dilde eğitim bir haktır. Bu hak bazı ülkelerde  azınlık olarak kabul edilip o  statüsündeki tüm insanlara verilir.
       Lozan Antlaşması hükümlerine göre, Ülkemizde de azınlık olarak kabul edilen topluluklar vardır. Bunlar Yahudi, Ermeni, Rum cemaati gibi topluluklardır ve hepsinin ana dilleri ile eğitim yapma özgürlükleri vardır ve bunu yapmaktadırlar. Lozan Anlaşması hükümlerine göre Kürtler Ülkenin asli vatandaşı olarak kabul edilmişler, azınlık statüsüne dahil edilmemişlerdir. Nitekim bu ülkenin Kürt kökenli Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Meclis Başkanları, Bakanları, Parlementerleri, Yüksek Mahkeme Başkan ve Yargıçları,  Kuvvet komutanları,Sayıştay Başkan ve Yargıçları, Danıştay Başkan ve Yargıçları ile Valileri ve sayamayacağım  kadar çok devlet yönetiminde bulunan kamu görervlileri ile sanayici ve işadamları olmuştur ve halen de mevcut durumdadırlar. Bir de kalkıyor, Kürtlere özgürlük diyorsunuz !!Aslında bunu terse cevirip,  kendi ülkelerinde adeta azınlık durumuna düşen Türklere özgürlük deseniz bence daha doğru olur.
        Yine diğer taraftan ana dilde savunma diyorsunuz.Bu en doğal hak, zaten  yasalarımızda mevcuttur. Örneğin Türkçe bilmeyen bir azınlık mensubunun her hangi bir nedenle  Mahkemeye düşmesi halinde mahkeme , onun ana dilini çok iyi bilen tercumanı temin etrmeden savunmasını almaz.Keza Türkçeyi bilmediğini beyan eden bir kürt için de tercuman bulundurulur. Ayrıca ülkemize her hangi bir amaçla gelip Adli veya idari  takibata maruz kalan kimseler için de ait oldukları ülkelerin ilgili konsolosluk veya temsilciliklerinden mutlaka tercuman temin edilir. Ama yukarıda da belirttiğim gibi, Lozan Anlaşması hükümlerine göre Kürtler azınlık değil, ülkenin asli vatandaşı olarak kabul edilmişlerdir.
        Bu gün ana dilde savunma falebinde bulunan yargılama aşamasındaki kürtün esasen kürtçe bilmedikleri de tüm halkımız tarafından  yakınen bilinmektedir. Bunu en bariz örneği de terörist başı olarak halen mahkum olarak cezasını çeken kişidir. Buradaki amaç aslında üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bu geçmişte de böyle oldu bu gün de aynı seneryo uygulanmaya çalışılmaktadır. Masumane gibi gözüken eylemlerin altında aslında çok ince çıkar oyunları oynanmaktadır. Ve ne yazık ki Kürt halkı yine bu oyunların kurbanı olmakta, binlerce gencini bu çıkar çevrelerinin kucağına atarak yaşamlarını yitirmelerine neden olmaktadır.
      Sayın karahan da belirtmiş, " Kürtler,uyanın artık".
        Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: NOSAM33 - Kasım 09, 2012, 11:10:36 ös
 
Alıntı
Lozan Antlaşması hükümlerine göre, Ülkemizde de azınlık olarak kabul edilen topluluklar vardır. Bunlar Yahudi, Ermeni, Rum cemaati gibi topluluklardır ve hepsinin ana dilleri ile eğitim yapma özgürlükleri vardır ve bunu yapmaktadırlar. Lozan Anlaşması hükümlerine göre Kürtler Ülkenin asli vatandaşı olarak kabul edilmişler, azınlık statüsüne dahil edilmemişlerdir.



Gelin dostlar açık olalım bu gömlek bu gövdeye dar geliyor ,  Tek suçlu  sistemdeki tıkanıklık sebebi uzun uzun yazmaya gerek yok. Maymun gözünü açtı ve buna açlıkta eklenince ok yaydan çıktı .BENCE  :-[


Alıntı
Nitekim bu ülkenin Kürt kökenli Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Meclis Başkanları, Bakanları, Parlementerleri, Yüksek Mahkeme Başkan ve Yargıçları,  Kuvvet komutanları,Sayıştay Başkan ve Yargıçları, Danıştay Başkan ve Yargıçları ile Valileri ve sayamayacağım  kadar çok devlet yönetiminde bulunan kamu görervlileri ile sanayici ve işadamları olmuştur ve halen de mevcut durumdadırlar. Bir de kalkıyor, Kürtlere özgürlük diyorsunuz !!


Çok doğru ama torpil denen ŞEYTAN icadı devreye sokularak yapıldı . Günümüzde kaç kişi tam anlamıyla Doğudaki okullarda eğitimi tam alabiliyor , GERÇEKÇİ olalalım .Biz bu günlere 3 MAYMUN oynayarak geldik her konuda . O Malum şahıs  '' Devletin Emrindeyim'' demedi mi  ; ne olduda bu iş bitirilmedi onu sorgulayalım.Ne zaman benim güzel ÜLKEM güç olarak zayıflasın o zaman kin güden SÜTSÜZLER meydana çıkıyor , bir zamanlar ERMENİ'lerin yaptığı gibi. Sözün Özü DEVLET gibi DEVLET ol  ; Örnekmi Çok ...  bakarsan görürsün Benim gözdem İsrail ha yanına İngiltereyi de koyalım vb.

Saygılar

Not:Bakın bugünlerde İDAM tekrar gündemde ,  neden acaba ? ???
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Alşah - Kasım 09, 2012, 11:17:28 ös
      Sayın NOSAM33, ben konuyu kişiselleştirmiyorum. Torpil dünyanın her ülkesinde var . Ama az ama çok. Benim zorum hukukla, rejimle. Yazımın sonunda da dediklerinize zaten değiniyorum.
      Diğer taraftan, İsrail ile İngiltere görüşünüze katılıyorum.
      Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: NOSAM33 - Kasım 09, 2012, 11:26:23 ös
Sayın Alşah ; sakın beni Polemikçi olarak algılama ben her iki ırkında genetiğini taşıyorum içim yanıyor kardeşim içim yanıyor yazık bu İnsanlara,Askerlere ,giden Paralara hakikaten yazık. Tek suçlu Masonlardan kaynaklanıyor  :-[ açılamadılar en alttaki İyi ve güzel İnsanıma açılamadılar .  ::) 
Bugün Cuma namazı hoca efendi ,hutbede resmen KURAN'I arapçadan başka okunmanın faydasının olmaz demeye kadar getirdi .Anlamadan anlar gibi yapın demeye getirdi ,dün gece  1942 yıllarını araştırırken öyle şeyler yazılmıştıki Masonlarla ilgili düşünün 2012 yılı biz bağnazlığa MAHKUM ediliyoruz 4+4+4  eğitim vs.

Saygılar
Başlık: Ynt: 'Açlığı bitirmek insanlığı başlatmaktır'
Gönderen: Masor1976 - Kasım 10, 2012, 03:28:11 öö
Freni patlamış bir arabayı kullanan şoföre,  trafik kurallarına neden uymadı, insan öldürdü vicdansız vb.  diye eleştirel yaklaşım ne  ise, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuranları eleştirmek de odur.

Büyük karmaşa ve oyunların döndüğü bir dönemde şu anki devlet yapısının sağlanması bile bir mucize olarak düşünülebilir. Her ne kadar rahmetli Atatürk ve ekibini ve sonrasında gelen yöneticileri acımasızca eleştirsek bile, eleştirilerimizdeki dozun aşırıya kaçtığını ancak tarihin o sayfalarında gezindikçe fark edebiliriz.

Türkiye'deki karmaşanın nedeni Kürtlerin ingilizlerin sevr planları yaparken ayrı bir kürdistan kurulmasına izin vermemelerinden kaynaklanıyor. Yani Kürtler Türklerden ayrılmak istememiştir. İngilizler Kürt aşiretleri özgür birer ordu gibi oldukları için terhis edememişler , onlardan çekinmişler ve zorlayamamışlardır. İngilizlerin silah zoruyla Hitler'in gettosuna dönüştürülen ve ülke adlı kamplara ayrılan sevr coğrafyasının rüyası ise tekrar osmanlı imparatorluğunun kurulması ve eski huzurlu ve özgür günlere kavuşmaktı. Bu nedenle ingilizler sevr ile yarattıkları tüm ülkelerde iç kaos yaratmış, iç işleriyle uğraşmaktan dışarıya bakma fırsatı olmayan halkları mümkün olduğunca cahil ve yalan bilgilerle donatılan çoğunluğu uyuştucu ticaretiyle uğraşan bir avuç elitist azınlığın tüm halkı dayak manyağı yaptığı ülkeler doğmuştur. Şunu görmek gerekiyor bu ülkeler ve hükümetleri hiç bir zaman özgür birer ulus ve millet meclisi filan olamadılar. Bu gün bile hala hükümetleri amerika mı yönetiyor, rusya mı yönetiyor, ingilizlerin kurduğu israil mi yönetiyor vb. komplo teorileri havada uçuşuyor.

Aslında benzer görüntü süper güç olarak nitelenen Amerika'da da var. Bazı analistler ikiz kulelerin nükleer bombayla patlatılmasını siyonistlerin Amerika devletine "üstüme gelme yoksa yakarım" uyarı atışı olarak bakıyorlar. Ki siyonizm ve israil ingiliz ürünü bir mekanizmadır.

Demek istediğim dünyanın her köşesinde benzer kavgalar var ne siyah ne de beyaz bir ortam yok her yer gri tonda.

Pkk ve Kürt meselesine gelirsek Turgut Özal vb. gibi Kürt kökenli liderlerin hatta Kürt kökenli kurmay subayların olduğu devlet reisliği yapabildiği bir ülkede Kürtleri ikinci sınıf vatandaş gibi algılamak  çok yanlış duruyor. Kürt halkı ordu ve pkk terör örgütü arasında her iki tarafdan dayak yiyen garip bir görüntü arzediyor. Bunda da hala devlet içindeki ingiliz ve siyonist sızıntıların oyunlarının etkileridir. Ülkeleri gettolaştırmak elitislere Tanrı gibi parasal güç verdiği için bırakmak isteyeceklerini sanmıyorum. Demokrasi başlığı altında Amerikanın oyuna dahil olmasını da bu tanrı kadar güçlü ekonomik pastaya ortak veya tek sahip olma savaşı olarak bakanlar var. Tüm bunları sosyalizmle yenebileceğimizi düşünen fakat çindeki olağan üstü gettolaşmaya bakmak istemeyen sosyalistler de var.

Benim fikrim ise (yazdılarım genelde kendi fikirlerim değil internetten okuduğum izlediğim açık oturumlardan duyduklarımdan mantıklı bulduğum zıt fikirlerin kafamdaki oluşturduğu şablonu yansıtmaya çalışmamdır), kafam gün geçtikçe  daha çok karışıyor.

Saygılarımla.