Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Suçlu Atatürk  (Okunma sayısı 13730 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 24, 2012, 07:22:13 ös
Yanıtla #10
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Atatürk'ü anlamak, bu ülke insanları için aydın olmanın birinci kuralıdır.

Saygılarımla.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Mayıs 24, 2012, 08:04:59 ös
Yanıtla #11
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Rahmetliğin bir EROİN satıcısı olmadığı kaldıydı oda oldu sonunda ya PES artık diyorum. Suriye ne zaman Türk oldu onu tam anlayamadığım bizim burda Suriye kökenli halk hiç bir zaman TÜRK olduğunu ben şahsen hiç duymadım her zaman ARAP olduklarını hiç bir şekilde saklamadılar benim izlenimim .Saygılar

Not: Ölenin arkasından konuşmak kolay sonuçta o ÖLMÜŞ'tür...
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 24, 2012, 08:22:08 ös
Yanıtla #12
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bilim, her günkü düşünmelerimizin saflaşmasından başka bir şey değildir.
~ Albert Einstein ~
“ATATÜRK’ÜN MAL VARLIĞI”...
Gönderen Hüseyin AKTAŞ , Pzt, 24/01/2011 - 01:46 tarihinde
Sonsuz us sitesindeki bir tartışmada, katılımcılardan biri, Atatürk’e karşı savlarını kanıtlamak için bir link verdi. Bu linkte Hasan Rua adlı bir şahıs, İsmail Cem’in Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi adlı kitabını kaynak göstererek, Atatürk’ün sağlığında olağan üstü bir servet edindiğini söylemekte, olayları çarpıtarak ortalığı bulandırmaktadır.
Vasiyetten çıkarılan ve önü ardı yazılmadan yalnızca Atatürk’ün sahipliğindeki “mal varlığı” olarak görülen taşınır ve taşınmaz malların dökümünü yapmak suretiyle Atatürk karalanmaya çalışılmaktadır.
İsmail Cem’in “Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi” adlı kitaptan kaynak gösteren benzer yazarların işi, tamamen Türk halkının tarihi ve moral değerlerini yıkmaya yönelik çamur kampanyasından ibarettir.
Hasan Rua adlı şahıs yazısının girişinde de çarpık bir dizi girizgahtan ve yalnızca mal varlığı dökümünü yaptıktan sonra ise şunları "dökmüştür":
“Nepal Komünist Partisi’nin lider ve üyelerine “araba almayı” bile yasakladığını düşünürsek ısrarla birileri tarafından “sosyalist” olduğu söylenen Atatürk’ün bu mal varlığı çelişki değil midir? Bu mal varlığının kaynağı konusunda ise bir şey söylemek yanlış olur, belki gerçekten de “alın teriyle” kazanılmıştır; ya da değil. Elde belge yokken konuşmak doğru değil.
Bu mal varlığının ve mal varlığının nakte çevrilmişinin bugün yasal varisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Üstelik CHP’ye Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hissesi de devredilmiştir.
Ne diyelim; “Allah bereket versin!”.
“Elinde belge yokken” o denli çamuru atıp, bir de üstüne böyle tüy dikmek, bu tip yazarlara çok yakışıyor.
“Hasan Rua kimdir” diye Googleda aradığınızda karşınıza şu bağ çıkyor: http://hasanrua.wordpress.com/hakkimda/
Bu bağda özetle:
İsmi, Hasan Rua Demiroğlu.
Kronik Muhalif haber sitesi yazarı. Aynı zamanda Kronik Muhalif dergisi editörü ve yazarı.
1990 doğumlu, bir kısmını Derin Düşünce ve Kronik Muhalif isimli internet sitelerinde yayımladığı yazıları burada topladı..
Ne okur?
Ayşe Hür, Murat Belge, Sevan Nişanyan, Ahmet Altan, Engin Ardıç, Yıldıray Oğur..
Ayn Rand, Richard Dawkins, Georges Politzer, Bertrand Russell, Proudhon.
Necidir?
Bireyci-anarşist. Darwinist.
Blog Hakkında:
Bu blogun hiçbir iddiası yoktur. İyi yazı okutmak, doğru bilgiler vermek gibi bir iddiaya sahip değildir. Aynı zamanda “halkı aydınlatmak” gibi kendini evliya halkı pespaye gören kolektivist ideolojiden ve onun modernizmi tersinden anlama eğiliminden nefret eden biri tarafından yazıldığından doğal olarak böyle bir iddiası da yoktur.
“Saygı” blogun önceliği değildir. Çoğu zaman bu kavram; “yanlış” düşüncelere geniş bir manevra alanı vermektedir. Abartılan saygı kavramı; “yanlışa” meşruiyet tanır. Başta resmi ideoloji olmak üzere, hiçbir değere yönelik eleştiride o değere inanan insanları rencide etmemek dışında sınır kabul edilmemektedir.
Yani 20 yaşında. Okuduğu yazarlar Taraf gazetesi yazarları. Hiçbir iddiası yokmuş iddiasız iddialımızın. Saygı blogunun önceliği değilmiş.
Tüm bunlardan sonra 20 yaşındaki bu çocuğu muhatap alalım mı almayalım mı diye düşündüm. Anasının karnında tarih okumaya başlasa, 20 yaşında ne öğrenir de anlatabilir ki bir insan? Ancak askere gitme çağına gelir. Askere gitme çağı gelen bir tüysüzün, askeri bir dehanın olağanüstü bir eseri olan Cumhuriyete karşı tüy dikme terbiyesizliğinden başka ne marifeti olabilirdi? Ancak bu çocuğun söylediği sözlerin önüne ardına bakmaksızın onu kaynak gösteren adamdan saydığımız birileri olunca, bu çarpıklığa karşı bir yazı yazmak boynumuzun borcu oldu.
Kaç kez belirttim:
Bu ülkede uzun yıllardır Türk halkına karşı kimliksizleştirme, Türk halkına karşı olan herkese de bir kimlik uydurma çabası var. “Maddenin Sakınımı” yasasını unutan bu soysuzların unuttuğu bir şey var ki o ada bu toprakların uzun süreli ihaneti bağrında barındırmayacağıdır. Bu soysuzların aynı zamanda bu ülkenin dinini de yozlaştırma suretiyle kullandığını söyledim. Dile, Aileye, Çocuğa, dayanışmaya, imeceye, her şeye saldırıyorlar. Bizleri “reel olarak” ayakta tutan her türlü tarihi gerçekliği ve moral değeri yok etmeye çalışmaktadırlar. Anadolu plakasını avuçlarının içine almak için en başta yok edilmesi gereken Türklerdir. Türklerin beli kırıldıktan sonra gerisi çocuk oyuncağıdır…
Bunları söylerken beni de derhal “ulusalcı, faşist” diyerek suçlayacaklardır. Çünkü ben sosyalistim. Nasıl olur da “Türkler” derim. Türk dersem faşist olmam gerekir hemen. Onlar “çayın taşı ile çayın kuşunu vurmaya” alışkınlar. Sosyalisti sosyalizmin değerleriyle, dindarı dinin değerleriyle, ulusalcıyı ulus teorileriyle vurmaya çalışıyorlar. Her kesimi hem kendi değerleriyle, hem de birbirlerine karşı kışkırtarak kırmaya çalışıyorlar. Bu sinsi politikanın ayyuka çıkması için, bu ülkede herkesin çok okuması, kendini ve dünyayı anlama yönünde olağanüstü çaba sarf etmesi gerekiyor. Beş dakika olaylara sırtınızı döndüğünüzde rüzgarın önündeki bir yaprak gibi savruluyorsunuz...
Şimdi Hasan Rua’ya yanıt verelim:
Öncelikle aklı başında hiçbir sosyalist, Türkiye’de ve dünyada, Marksist anlamda Mustafa Kemal’in sosyalist olduğunu iddia etmemiştir. Sosyalizm Türkçeye “toplumculuk” olarak çevrilir. Sosyalist de “toplumcu” olarak... Sözcüğün toplumculuk tarafından tutarsanız Atatürk’ü toplumcu yapabilirsiniz. “Toplumcu” sözcüğünü de “sosyalist” olarak kabul ederseniz, pek ala Atatürk de sosyalist olur. İçinde bulunduğu toplumu ileriye doğru taşımaya çalışan her unsur bir tür “sosyalisttir” bu anlamda. Ancak Marksizme göre sosyalist olmak; kapitalizme karşı olmayı, kapitalist devleti yıkarak Proleterya Diktatörlüğünün önderliğinde sosyalizmi inşa etmeyi gerektirir. Bu anlamda Atatürk sosyalist değildir. Onun bu anlamda sosyalist olmayışına ise, Marksist anlamda kendini sosyalist görenlerin küfretmesi gerekmiyor. Hatta denilebilir ki; Mustafa Kemal ile aynı dönemde var olabilecek güçlü bir sosyalist önderlik olsaydı, o günkü koşullarda aynı toplumsal devrimleri yapardı. Hatta bugün bile bu ülkede burjuva demokratik devrimlerin tamamlanmayışını dikkate alan sosyalistler, ilk etapta “demokratik halk devrimini” savunmaktadırlar. İlk etapta demokratik halk devrimi, sonra “kesintisiz” olarak sosyalist devrim… Ancak Hasan Rua’nın aklı henüz bunlara ermez. O “içimizdeki Amerika’nın” TARAFtarlarının TARlarını çalmaya, onların "kuş kaldıranı" olmaya devam etsin.
Hasan Rua yazısındaki savlara İsmail Cem’i kaynak göstermişti.
İsmail Cem Doğan Avcıoğlu’ndan alıntı yapmıştı.
Doğan Avcıoğlu Mazhar Leventoğlu’ndan alıntı yapar.
Mazhar Leventoğlu da Atatürk’ün Vasiyeti’inden.
Kulaktan kulağa oyunu sanki...
Yazar namusu olmayanların işi çarpıtmadan öteye gidemiyor. Yazar namusu olması için, asgari namuslu olmak yeter oysa. “ve ben şairim/ namus işçisiyim yani/ yürek işçisi” der Ahmet Arif… Yazarın işçiliği de geri kalamaz ki şairin işçiliğinden. Gelgelelim kendini yazar sanan türediler, tarihe küfretmekten geri duramazlar.
Mazhar Leventoğlu’nun "Atatürk’ün Vasiyeti" adlı eserine ulaşamadım. Gerek de duymadım.
Şimdi Mazhar Leventoğlu’ndan alıntı yapan Doğan Avcıoğlu ne diyor bir bakalım:
Türkiye’nin Düzeni, sayfa 371’den başlayarak:
ÖRNEK MÜTŞEBBİS: GAZİ
Bu harekete bizzat Gazi örnek verecektir. Gazi örnek bir çiftçi, örnek bir bankacı ve örnek bir sanayici olacaktır. Gazi sonradan Hazine’ye bağışlayacağı bir çok örnek çiftlik kuracaktır. Bu çiftlikler şunlardır: Ankara’da Osman Çiftliği (Orman, Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesut; Çakırlar çiftliklerinden kurulu), Yalova’da Milet ve Baltacı çiftlikleri, Silifke’de Tekir ve Şövalye çiftlikleri, Dörtyol’da portakal bahçesi ile Karabasmak Çiftliği, Tarsus’ta Piloğlu Çiftliği.
Gazi bu çiftliklerde traktör üzerine binerek tarım yapmış, çiftlik ürünlerini çevreye dağıtmış ve komşu çiftliklerle birleşerek kooperatifler kurulmasını teşvik etmiştir. Mesala Tekir Çiftliği sahibi Kemal Atatürk, Silifke Ziraat Bankası’na şu dilekçeyi veriyordu: “Merkezi Tekir Çiftliği olmak ve Arkası, Persenti, Avşar, Karadedeli, Tekir, Tekirkoyuncu, Türkmenli, Türkmenuşağı, Tozara köylerini de ihtiva etmek üzere mıntıkamızda 2836 Tarım Kredi Kooperatifi kurmak istiyoruz.
Dileğimiz Bankanızca da muvafık görüldüğü takdirde imzalanmak üzere, altı nüsha anamukavalenamenin Ekonomi Bakanlığınca tasdik ve noterlikçe tescil muamelelerinin ifası için gereğinin yapılmasını dileriz”.
İnönü, milletin hizmetine verilen bu çiftlikler hakkında Meclis kürsüsünden şu bilgiyi vermektedir:
“Hazine’ye geçmekte olan bu çiftliklerin değeri milyonları anlatan bir servet halindedir. Bu çiftlikleri, Atatürk, yıllardan beri kişisel birikimi, özellikle kişisel emeği ile kurmuştur.
Atatürk, her türlü kişisel yararların, kendi kişiliğine yönelecek her türlü yararların daima üstünde kalmış ve daima üstünde kalacak olan ulusal varlıktır.
Bu çiftlikleri Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin malı olarak saklıyordu. Şimdi Hazine’ye terk etmesi, bu defa çiftliklerin köylüler için bir okul, özendirici bir araç halinde kullanılmasının, Devlet elinde açısından daha kolay olacağı umudundandır”
Atatürk, tarımın dışında sanayi alanında ilk yerli bira fabrikasıyle çeşitli fabrikalar kuruduğu gibi(*) sanayi finansmanında önemli bir rol oynaması beklenen İş Bankası’nın da temellerini atmıştır. Atatürk, önce Osmanlı Bankası ile ortaklık kurarak, bu bankayı az çok kontrol altına almak istemiştir. Osmanlı Bankası’nın olumsuz tutumu üzerinedir ki, bir milli banka kurmanın zorunluluğuna kanaat getirmiştir. Falih Rıfkı’ya göre, yabancı bankalardan biri, “- Acaba sizdeki yüzbin liramızla bankanıza ortak olamaz mıyız? Sualine, Türklerin bu işlerle uğraşması yersiz olduğu gibi bir cevap verince, Mustafa Kemal, yüzbin lirayı hemen bankadan çeker, çuval içinde Kasaboğlu çarşısında bir dükkana koyar ve önüne bir de nöbetçi diker. Şimdi sermayeleri yüz milyonları aşan resmi ve hususi bankaların temeli budur”.(*) 362
(*) Atatürk’ün sanayi alanındaki teşebbüsleri şöyle sıralanabilir: Bira fabrikası, malt fabrikası, buz fabrikası, soda ve gazoz fabrikası, iki yoğurt imalathanesi, şarap imalathanesi, iki taşlı elektrikle işler bir değirmen, İstanbul’da bulunan bir çelik fabrikasının yüze 40 payı, iki peynir imalathanesi.
Tarım alanında Atatürk’e ait çiftliklerin toplam genişliği 154 bin 129 dönümü bulmaktadır. Bütün bunlar millete kalmıştır.
(*) 123 sayılı Geçit dergisine göre, Celal Bayar İş Bankası’nın kuruluşunu şöyle anlatmaktadır:
“- İmar Vekili bulunuyordum. İşlerimiz çoktu. Türk ve Rumlar arsında mübadele muameleleri yapıyorduk. Rumlar ticaret ve sanayi erbabı olarak Batı Trakya’yı terk ediyorlardı.
Bu iki benzemez vasıftaki insanların mübadelesi müşküldü. Bir gün, Atatürk’ün kayınpederi Uşşakizade Muammer Bey bana geldi. Gazi’nin ve kendisinin 250 bin liralarının bulunduğunu, bununla ihracat ve ithalat işleri yapmak istediklerini, fakat Gazi Hazretleri’nin kendisine:
- Bir kere Celal Bey’e sorunuz, ondan fikir alınız, dediğini söyledi.
İthalat ve ihracat işlerinin çok riskli olabileceğini düşündüm. Sonra Gazi’nin bu gibi işlere isminin karışmaması gerektiğini düşündüm. Vaktiyle bankada çalışırken, Türk tacirlerinin yabancı bankalardan faydalandıklarını görür ve milli bir Türk bankasına daima ihtiyaç duyardım.
Bu 250 bin lira ile 1 milyon sermayeli bir banka kurulmasını, bunun aslında bir amme hizmeti olacağını düşündüm, bu telkini Muammer Bey’e yaptım.
Atatürk, bu fikri beğenmiş, bir akşam bu konuyu sofrada ortaya attı. Üzerinde derinlemesine konuştu ve ‘Ama kim idare edecek bunu? Bunu idare etmek için Celal Bey gibi insan lazım’ dedi.
Atatürk, bu bahsi bir gün sonra bana açtı: ‘Böyle bir şeyi kabul eder miydiniz?’ diye sordu. ‘Siz emrettikten sonra…’ dedim. ‘Ama’ dedi Atatürk, ‘Vekilliği bırakmak gerekirse?’, ‘Mümkündür’ dedim. ‘Belki mebusluğu da bırakmak gerekir’ dedi. Yine ‘ mümkündür Paşam’ dedim. O anda Atatürk’ün gözleri yaşarmış gibiydi.
26 Ağustos gününü, Bankanın yıldönümü tayin etmeyi düşündüm”.
İŞ BANKASI
Daha sonra ittihatçıların İtibar-ı Milli Bankası’nı da yutacak olan İş Bankası, 1924 yılında 1 milyon lira sermaye ile kurulmuştur. Fakat ödenmiş sermaye, 250 bin lira idi ve bu para, Atatürk tarafından verilmişti. Öteki kurucular, hemen hemen hiçbir para ödemeden, büyük bir gelişme gösterecek olan bu bankanın ortakları olmuşlardır. Atatürk, ayrıca İş Bankası’na o günler için çok büyük bir kaynak teşkil eden bir parayı, mevduat biçiminde sağlamıştır. Fakat bu, bir daha geri alınmayacak bir mevduattır, yani aslında kardan hisse dahi istemeyen bir sermeyedir. Mevduat biçimindeki bu sermaye, Atatürk’ün ölümünde, Hasan Rıza Soyak’a göre 1 milyon 371 bin lirayı bulmaktaydı”. (*)
(*) Mazhar Leventoğlu’nun verdiği bilgiye göre, Atatürk’ün İş Bankası’nda üç hesabı vardı: Birincisi, emeklilik maaşlarını toplayan emekli hesabıdır ki, burada 20 bin lira birikmiştir. İkincisi 4 numaralı şahsi hesaptır ki, Cumhurbaşkanı sıfatıyla aldığı aylık ve ödeneklerden ölümünde kalan miktardır. Bu da 54 bin lirayı bulmaktadır. Asıl önemli olan, Soyak’a göre 1 milyon 447 bin, İş Bankası’na göre 1 milyon 297 bin lira olan 2 numaralı hesaptır. Bu hesabın iki kaynağı vardır. “Birinci kaynak, Milli Mücadele’de yardım amacıyle, Hindistan’dan gönderilen paranın 500- 600 bin lira civarında bulunduğu sanılıyor. Atatürk, bu paranın 500 bin lirasını, Büyük Taarruz’dan önce, Maliye’nin karşılayamadığı bazı özel giderler için Garp Cephesi Kumandanlığı emrine vermişti.
Zafer’den sonra, bu 500 bin liranın 380 bin küsur lirası, bir Bakanlar Kurulu kararı ile kendinse geri verildi.
Bu paranın 250 bin lirası, Atatürk’çe, Türkiye İş Bankası’na sermaye olarak verilmiştir, yani hisse senedi satın alınmıştır. Yine bu paranın bir kesimiyle çiftlikler satın alındı, kalan kesimin 2 sayılı hesaba geçirilmesi muhtemeldir. Çiftliklerin gelirleri de bu hesapta yer almıştır.
İkinci kaynak, Mısır eski Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın Türk uyrukluğuna girmesi münasebetiyle Cumhuriyet Halk Partisi’ne bağışladığı 900 bin lira civarındaki paradır.
2 numaralı büyük hesap, gerçekte, Atatürk adına açılmıştır ama, O’nun kişiliğiyle ilgisi yoktur. Atatürk, bu hesaptan kişisel hiçbir harcama yapmamıştır. (Mazhar Leventoğlu, Atatürk’ün Vasiyeti, İstanbul 1968, s. 85-88)
***
Doğan Avcıoğlu İş bankasının kuruluşunu anlatarak devam ediyor. Merak edenler önünü ve ardını yazarın “Türkiye’nin Düzeni” adlı iki ciltlik yapıtından okuyabilir. Buraya değin yapılan alıntı, İsmail Cem’in Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi adlı kitabına kaynaklık etmiştir. İsmail Cem bu alıntıları yaparken, adı geçen çiftliklerde bulunan "otun çöpün" listesini de yapmıştır. Bu ot çöp birilerinin beslenmesi için mükemmel bir yem olmuş görünüyor...
Tarihsel olarak, burjuva demokratik devrimlerini, feodal bir ülkeye yukardan aşağıya inşa etmeye çalışan Atatürk, bu çiftliklere gerçekten şahsi çıkarları için sahip olsaydı bile, olay kendi tarihi süreci içinde doğal sayılırdı. Ancak böyle değildir. Buna hiç girmeyeceğim...
Atatürk ulusu ile kendisini bir aile gibi görmüş ve ailenin kalkınmasına çalışmış, aile bireylerine örnek olmaya çalışmıştır. Sonuçta kendi kurduğu çiftliklerden elde edilen ürünleri parayla satın alan bu insan, bu çiftlikleri de hazineye; "aile ekonomisine" bağışlamıştır. Şimdikiler gibi hazineyi yağma etmemiştir...
Bu ülkeye ülkem diyen herkesin, bu ülke tarihini bir güzel öğrenmesi gerekmektedir.
Tarihi hiçe sayanlara vereceğimiz ders var daha!.

Buda alıntı bir yazıdır burada alıntıyı yapoan arkadaşın alıntı yaptığı şahısla ilgili bilgide var.Alıntı yaparken kendi duygularınıda işin içine katarak heleki kendi duyguna yakın kendisine anarşist muhalefet diyen şahsıun yaptığı hataya düşmek ne kadar kolay değilmi.

Mesela bu suçlamayı yaparken şunu neden düşünmezlerki Atatürk bunca serveti ne yapacakki mesela hiç parası olmasa o iki kadeh rakıyı içecek kredisidemi yoktu?mesela eşini dostunumu zengin etti,Bayarın anılarından bir not vereyimde aklmızda kalsın....Atastürkün kayınpederi bir gün yanına gelir ve atatürk ile ortak bir iştirask yapıp ticaret yapma teklifi getirir damadına atatürkte ben bu işlerden anlamam der bayara postalar.

Araştırdığımız konunun derinliği olmalı ipe sapa gelmez alıntılar ise ancak kalabalık yapar.


Sn.Adam bahsettiğiniz fotoğrafı deli gibi aradım nette ama henüz bulamadım bu forumda bana en büyük kötülüğü yaptınız işin şakası bulunca size mail atarım omu diye

saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 24, 2012, 09:46:24 ös
Yanıtla #13
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Hiç bir suçlu bu kadar sevilmedi,
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 24, 2012, 09:59:41 ös
Yanıtla #14
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Asıl Suçlu Atatürk-Ahmet Taner Kışlalı
Biz, asıl suçluyu bir kenara bırakıp suçsuzlarla uğraşıyoruz!
Evet… Bugünkü ortamın tek suçlusu Atatürk’tür!..

Eğer bugün 60 milyon insanımız, Batı Trakya’daki Türkün durumunda değilse, bunun suçlusu odur!

Eğer 1923′te, kişi başına düşen ulusal geliri 70 dolar olan bir toplum, şimdi 2700 dolara ulaşmışsa; bunun suçlusu odur!

Eğer 1929 - 39 yılları arasında, bütün dünyada sanayi üretimi yüzde 19 artarken, Türkiye’de yüzde 96 artmışsa; bunun suçlusu odur!

Eğer Türk işçisi, Batı’daki gibi, çocuk yaşta yeraltında günde 14 - 16 saat çalıştığı dönemler yaşamamışsa; bir oy hakkı için bile, Fransız işçisi gibi, 59 yıl kanlı bir savaşım vermek zorunda kalmamışsa; bunun suçlusu odur!

Eğer Türk kadını; yasal olarak erkeğine eşitse; “köle” değilse, seçme ve seçilme hakkını, Fransız kadınından bile önce elde etmişse; kadınlar bugün Türkiye’de vali, bakan, başbakan bile olabiliyorsa; bunun suçlusu odur!

Eğer 1923′te Darülfünun’daki öğrenci sayısı 2100 olan bir Türkiye’de, bugün yüzbinlerce genç üniversitelerde okuyorsa; bunun suçlusu odur!

Eğer açık havadaki klasik müzik konserlerini onbinlerce genç izliyorsa; bunun suçlusu odur!

Eğer şeyhülislamlar “fetva” verip Kuran’ın Türkçe basımını engelleyemiyorsa; ezanlar düşman bayraklarının gölgesinde okunmuyorsa; bunun suçlusu odur!

Eğer bugün, Köy Enstitülü binlerce köylü çocuğu, kültür yaşamımıza damgalarını vurabiliyorsa; bunun suçlusu odur!

Eğer 1923′lerde Ortaçağ karanlığında yaşayan bir toplum, bugün 21. yüzyılın aydınlığında bir ölçüde yaşayabilmişse; bunun suçlusu elbette ki odur!

Atatürk’ün suçları saymakla bitmez.

* *
Bir zamanlar kralların, şahların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların Ankara’yı ziyaret için kuyruk olmalarının sorumluluğu da Atatürk’e aittir…

Baskı rejimlerinden kaçan yüzbinlerce Batılı bilim adamının bir zamanlar Kemalist Türkiye’yi seçmesinin sorumluluğu da…

Faşit Mussolini’nin bile Türkiye’yi “Avrupalı” saymasının günahı da…

Ama suçlunun suçlarının iyi anlaşılabilmesi için, suçsuzların suçsuzluklarının da unutulmaması gerekir.

Sokaktaki adamın bile “miras hakkı”na dokunulamaz iken… Atatürk’ün vasiyetini çiğneyerek, Türk Dil ve Tarih Kurumlarını devletleştiren, Atatürk’ün miras gelirlerini, devletin aldığı memurlara dağıtan “beş general” suçsuzdur!

“Ben Atatürkçüyüm ve laikim” diyerek, din derslerinin zorunlu olması hükmünü anayasaya koydurtan, Alevi’nin, Hristiyan’ın, Yahudi’nin, “Sünni inancı”nı öğrenmesini zorunlu hale getiren Marmaris’teki emekli adam suçsuzdur!

Köy Enstitülerini kapatırken imam-hatip liseleri açanlar…
Laik liselerde eğitim görenlerin sayısı son 20 yılda 3 kat artarken, imam-hatip okullarını bitirenlerin sayısının 14 kat artmasını sağlayanlar… Menderes’ten, Demirel’e, Özal’dan Yılmaz’a, tüm “Atatürkçü laik” başbakanlar suçsuzdur!

Milli Eğitim Bakanlığı’nı şeriat yanlılarının işgaline terk edenler…
Sağlık ve Tarım Bakanlıklarını şeriatçılara peşkeş çekenler…
İçişleri Bakanlığı’nın yapısını bozup valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin şeriatçı olması için kollarını sıvayanlar…

Hepsi, hepsi suçsuzdur!

Asıl suç, Harp Okulu’nu şeriatçılara açmamakta direnen Kemalistlerdir!..
Sokaktaki adama küfreden suçludur; ama Atatürk’e küfreden suçsuzdur!..

* *
Erbakanlar, Mezarcılar, Dicleler… Holding solcuları, numaracı cumhuriyetçi liboşlar… Şeriatçı, Kürt ırkçıları…

Hepsi de haklılar!

Onların ayaklarının altına halıları kim döşedi?
1950′den beri bu ülkeyi yönetenler değil mi?..

A. Taner KIŞLALI
Cumhuriyet, 2 Mart 1994


Atatürk dönemini bu forumda en çok eleştirenlerden biriyimdir belki ama benimki sadece fikrendi bu tip bel altına hiç inmedim yakışıkta almazdı internet işte bu yüzden çok dikkatli kullanılmalı o yüzden bilgi çöplüğü diyoruz,bel altı vurupta belaltı vurduğunun farkına varamayıp aykırı ve fark yarattığını düşünüp bakın en cesur benim kimseninin diyemediğini dedimcilik yapmaya kalkmaktır bu işte.Bu yazıyı fütursuzca buraya koyman en klas belaltıdır hiçbir akla ve mantığa gelmez.

Sn.adam öfkesini son derece kendine yakışır uslupla vakur ve naif bir şekilde diyemedikleride bilemediğinden değil asaletinden gömmüş içine ama öyle bir paragrafla bitirmiş ben içinden ağladığını hissettim.Evet belki o resimlerin içindedir o o cenazede oda vardı ve o duyguyu en iyi yaşayanların başında geliyor bu forumda.
Arkadaşlar paylaştıklarımıza anlatmak istediklerimize ve vermek istediğimiz mesajlara dikkat edelim  lütfen üstelik bu servetin hesabını veremeyecek durumda olan biri için yazılıyor tüm bunlar en doğru cevabı atatürk verecekkekn cevap hakkını bile kullanamayacak hiç adil değil.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 25, 2012, 12:13:07 öö
Yanıtla #15
  • Ziyaretçi

Rahmetliğin bir EROİN satıcısı olmadığı kaldıydı oda oldu sonunda ya PES artık diyorum. Suriye ne zaman Türk oldu onu tam anlayamadığım bizim burda Suriye kökenli halk hiç bir zaman TÜRK olduğunu ben şahsen hiç duymadım her zaman ARAP olduklarını hiç bir şekilde saklamadılar benim izlenimim .Saygılar

Not: Ölenin arkasından konuşmak kolay sonuçta o ÖLMÜŞ'tür...

Sayın Nosam33, nerden ortaya çıkmış bilmiyorum fakat bir deyim vardır size armağan ediyorum "Uyan da balığa gidelim"

Her şeyiyle sıfırlanmış içte ve dışta olağan üstü bir kaosla çevrili bir ülkeyi kalkındırmak amacıyla yasal yollarla üretip tüm dünyaya eroin sattık. Günah mıdır onu Allaha bırakayım fakat iyi para kazandık ve devlet kalkındı güçlendi. Hala alım gücümüz hiç bir şey üretemediğimiz halde pek çok ülke insanından kıskanılacak ölçüde fazla. Her ne kadar millet üzerinde de etkisi olsa da Türk mafyasının korkusu ile dünyadaki siyasiler yatıp kalkıyorlar. Her şerde bir hayır vardır lafı aklıma geliyor kısacası. Aksi taktirde Amerikan ordusu binlerce kez istanbula bir bahane bulup el koymuştu. Keşke buna yeltense de Türk mafyasının uluslar arası vurucu gücünü görme şansı yakalasam dedigim oluyor.  Gerek Atatürk'e gerekse beğenilmese de Türkiye'nin her renkten dokusuna bu topraklarda nefes alabilen bireyler olarak çok şey borçluyuz. Bazen birbirimize düştüğümüz çatıştığımız olabilir bu her ailede yaşanılan doğal neticelerdir.

Gerek teknolojinin çok gelişememesi gerekse yok olmuş bir devlet yerine devlet oturtma mücadelesinin yapılabilmesi gerekli istihbaratın vb. çok zor olacağından ötürü Türk toprakları Bulgaristan'a, Yunanistan'a, Suriye'ye Irak'a vb. kaptırılmış olsa da ve bunu eleştirenlerin de iyi niyetle eleştirdiklerini düşünerek (daha iyi siyaset yapılabilirdi gibilerden düşünerek) Atatürk düşmanı vatan haini olarak çirkin sıfatlar yakıştırmamak gerektiğini düşünüyorum. Atatürk de eleştirilmeli özellikle Kemalistler bu memlekete neden bir çivi çakmadılar bu kadar mı nefret ediyorlar halktan diye düşünmek eleştirmek lazım. Benzer nefret Suriye'de de var, bir virüsün vücudu ele geçirince vücudun ateşlenmesi gibi toplum da bu tip diktatörlere zamanı gelince tepkisini koyuyor. Ben her halükarda Atatürk'ü seven ve taktir eden, fakat Kemalistlerde akıl fikir ve vicdan olmadığı kanaati taşıyan biriyim. İrtica diye ödlerinin koptukları radikal islamcıların dini dogmalar üretip diktatörleştikleri kanlı devrimler fantazileri kurmalarından Kemalistlerin pek farkları yok.

insanlar artık Atatürkün ve dinin arkasına sığınıp bu kavramları sömürerek siyasi güç elde etmiş insanları tekrar görmek istemiyorlar uyandılar birazcık.

Saygılarımla.



Mayıs 25, 2012, 02:19:17 öö
Yanıtla #16
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Masor1976;


insanlar artık Atatürkün ve dinin arkasına sığınıp bu kavramları sömürerek siyasi güç elde etmiş insanları tekrar görmek istemiyorlar uyandılar birazcık.



Şu anki iktidar acaba sizce neye hizmet ediyor ? Ah o ampul' ün etrafındaki çizgiler ah ; bir sizin tarifinize uyan bir arkadaşta o çıkıntıların , 7 bölgeyi  temsil ettiğini ifade  etmişti  . Ne diyeyim sadece size ve sizin gibi düşünenen kardeşlerime.
Kardeşim bakan görür , görmek istersen görürsün . Sorun benim kanaitime göre sermayenin tabana yayılmayıp belli zümrelerin elinde toplanmasından kaynaklanıyor; bütün kavga PAYLAŞIM kavgası gerisi tefarruat. O güzel sözüne gelirsek ben genelde TEZGAH'tan almayı yeğlerim BALIĞI  sonuçta boşa geçecek zaman yok biran önce Taşları yontmayı  öğrenmem lazım , sonuçta ben buraya nasıl MASON olunur' u  öğrenmeye geldim ama bu masonluğun'da eğitiminin ölünce biteceğini öğrendik onun için zamanım kısıtlı BALIK tutmayı başka bir zamana bırakalım. Son bir söz bizim bölgede halk arasında 1 kilo toz 1 OTOBOS  diye konuşulur  ...


 NOT:Benim için Mabedi'mi kim kurarsa veya o yolda çalışırsa fark etmez; maksat IŞIK her yere ulaşsın bugün Ahmet olur yarın Mehmet bey olur fark atmez FARK EDEN nedir biliyormusun kardeşim ; bir avuç İsrail devleti kadar olamadık yanarım ona yanarım gene şuçlu ah o merhum paşam olacak  ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK' tedir...Suçu ÖLMÜŞ OLMASI     sizce ?  :'( :'( :'(
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 25, 2012, 03:05:42 öö
Yanıtla #17
  • Ziyaretçi

Bilimsel veriler de dahil aklınıza gelebilecek her şeyin  yanılma payı vardır. O nedenle hiç bir şeyi dogmalaştırmamak gerekiyor. Dogma dediğimden kastettiğim ise bir şey veya kavram için ölümüne bağlılıktır.

Bir Türk dizisi vardı takip ettiniz mi bilemiyorum Ezel adında. Ben Türk dizilerini kalitesiz bulurdum Amerikan dizilerindeki zeka seviyesini tatmam nedeniyle Türk dizileri beni kesmezdi. Fakat Ezel'in senaryosu beni kendine bağlamıştı. Ezel'de oyun içinde oyun dönüyor. Oyun oynadığını sanan aslında oyun oynadığı kişinin oyununa geldiğini en sonunda fark ediyor buna seyirci de dahil olduğu için izleyiciyi şaşırtıyor.

Atatürk gibi tarihi şahsiyetler yaşadıkları ortam gereği oyunların ve stratejilerin içinde kendi oyun ve stratejilerini geliştirmek ve yok olmamak için çaba sarf ettiler. Fazlasıyla zekice oyunlar olduğu için de halkın hatta siyaset tarih vb. sosyal konularda uzman profların bile asla farkedemeyeceği derin oyunlar vardır. Bu açıdan bakıldığı zaman tarih Ezel dizisinin örgüsüne çok benziyor.

Atatürk gibi zeki bir oyuncunun bir benzerinin yetişmemiş olması nedeniyle de vefatının ardından ülkemiz bir mafya cumhuriyetine dönüşmüştür. Para çok tatlı bir meteryal olduğu için idealler ikinci planda kalarak ülkemiz kaoslardan kaoslara sürüklenmiş halkımız perişan onlarca sene atlatmıştır. Eğer ülkemiz eroin ticaretine bulaşmamış olsaydı belki daha farklı bir ülke olurduk örneğin bir şeyler üretmek zorunda kalabilirdik vb. Fakat para sarhoşu olan siyasi güçler halkın bu kara para ticaretini engelleme olasılığına karşı kendi halkını ezmeyi, kafası çalışan her kesimi hangi ideolojiden olursa olsun bir kulp takıp yok etmeyi bir siyaset devlet politikası haline getirmişler.

Bunu yapan insanların ceketinde Atatürk rozeti vardır diye eleştirmemek mantık işi değil. Ha korkudan ötürüdür buna bir şey diyemem sonuçta can tatlı bir şey.

Atatürkçülerin basit ulu önder Atatürk vb. edebiyatına sığınmaları ve iktidar ellerindeyken milletine hiç bir hayırları olmayışı, ya milletten nefret ettiklerini ya da fazlasıyla kafasız oluşlarından ötürüdür diye düşündürüyor ister istemez. Dindar bir adamın bu iktidarsızlara tepki olarak halkın teveccühüyle iktidara gelişiyle onlardan milyonlarca kat daha fazla hizmet sunuşu karşısında iftiralarla komplolarla saldırıya geçmeleri de bu tip insanlardan beklenen bir görüntü olarak algılıyorum. Yanılıyor da olabilirim tabi ki.

Saygılarımla.


Mayıs 25, 2012, 12:44:11 ös
Yanıtla #18
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Masor1976;

Atatürkçülerin basit ulu önder Atatürk vb. edebiyatına sığınmaları ve iktidar ellerindeyken milletine hiç bir hayırları olmayışı, ya milletten nefret ettiklerini ya da fazlasıyla kafasız oluşlarından ötürüdür diye düşündürüyor ister istemez. Dindar bir adamın bu iktidarsızlara tepki olarak halkın teveccühüyle iktidara gelişiyle onlardan milyonlarca kat daha fazla hizmet sunuşu karşısında iftiralarla komplolarla saldırıya geçmeleri de bu tip insanlardan beklenen bir görüntü olarak algılıyorum. Yanılıyor da olabilirim tabi ki.

Saygılarımla.


Kardeşim 1930 larda uçak yapıp Hollanda devletine satan bu ülkenin insanları değilmiydi ?
Bu ülkede merhum Ecevit zamanında Çıkarılan KRİZ'leri sizce Ecevit'in Dindar olmadığı sonucu olarakmı çıkarıldı HAYIR bence Ecevit'in dik duruşundan kaynaklandı (Bence) şu anki iktidarı acaba kim finanse etti Allah aşkına hangi komplodan bahsediyorsunuz ,benim karşı çıkışım Fikrin ne ise Zikrin o olsun bak ne diyorum Mabet'te IŞIK sönmesin diyorsam o kardeşimizde  NEYSE ANLAYAN ANLAR O GEMİDE ÖLENLER NE UĞRUNA ÖLDÜ.
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 25, 2012, 10:25:47 ös
Yanıtla #19
  • Ziyaretçi

Sayın Nasom33, şöyle bir örnek vereyim Hz.Muhammed'i eleştirmek zordur fakat müslümanlar beş para etmezler. Benzer şekilde Atatürk'ü eleştirmek de zordur fakat Atatürkçüler beş para etmezler. Atatürk zamanındaki ekonomik, siyasi ve bilimsel gelişmeler sonrasında ülkeyi irticacılar ele geçirmemişti neticede kendine Kemalist diyen ve Kemalizm diye yeni bir dini akımı ortaya çıkartıp empoze eden bir güç hakimdi. Ben bu gücün karnesine bakıyorum ve çok başarısız görünüyor. Neden Menderes, Özal, Erdoğan gibi dindar siyasiler iktidarda birazcık söz sahibi olduklarında ülke aniden kalkınırken Ecevit, Demirel gibi isimler gelince 50 sene geriye gidiyor? Bunun nedeni de hikayeden Atatürkçülük...

Benim edindiğim izlenim şudur. Bir kısım Ermeniler 1915'de ortamdaki kaos nedeniyle tehcir edilirken yollarda telef olan yüzbinlerce masum ermeninin intikamını alma çabası sarfettiler. Ki İnönü, Öcalan vb. kilit isimlerin gizli ermeni oldukları belli. Ben ülkemizdeki sorunu buna bağlıyorum. Laiklik, Atatürkçülük vb. hepsi bahane amaç intikamdı.

Türkiye'nin geçmişi çok güzel bir kıza aşık olan 4 erkeğin mücadelesine benziyor. Bu 4 erkek bu kızı elde etmek için mücadele veriyorlar fakat hadım ettikleri bir erkekle evlendiriyorlar. Ya benimsin ya toprağın şarkısı gibi yani. Anadolu topraklarına aşık Ruslar, Yahudiler, Ermeniler, Rumlar, Hristiyanlar ... Biz ise hadım edilmiş erkek rolünü oynuyoruz.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Mayıs 25, 2012, 10:39:34 ös Gönderen: Masor1976 »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
10850 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2010, 12:46:58 öö
Gönderen: Ozan Erturk
37 Yanıt
28779 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2009, 08:45:36 ös
Gönderen: mosilats
1 Yanıt
4086 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2012, 09:44:23 öö
Gönderen: ERDEM ATALAY
2 Yanıt
7298 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2011, 03:05:59 ös
Gönderen: ZAKABUNYA
3 Yanıt
5235 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 22, 2012, 11:27:55 ös
Gönderen: NOSAM33
2 Yanıt
3996 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 22, 2016, 12:34:03 öö
Gönderen: Alşah
0 Yanıt
3190 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2012, 01:47:09 ös
Gönderen: enelsır
1 Yanıt
2205 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2012, 08:59:47 ös
Gönderen: NOSAM33
3 Yanıt
3711 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2013, 05:11:47 ös
Gönderen: Samuray
4 Yanıt
3471 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2013, 08:54:32 ös
Gönderen: NOSAM33