Genel halk arasındaki tartışmalara da bakarsak, burada da onun etkisi aynen yansıyor...
Basitce ifade etmek gerekirse, doktorluk avukatlık, mühendislik vb, halk arasında itibarlı görünen mesleklerde her zaman hem gözde olunur hem de, diğer alanlardan daha fazla gibi bir yerme oluyor. Kimi haklıdır kimi haksız, tartışılır.
Hangi meslek grubu olrusa olsun, herkesin ortak derdi *geçim derdi*dir, bu su götürmez bir hakikat. Ayrıca da her meslek grubunda çok kazanan da vardır az kazananda, işinin hakkını veren de, işini paraya tapmak noktasına getirip, iş ahlakından yoksun olanlarda. 550 milletvekilinin içinde 50 tanesi ahlak dısı kazanc elde ederse geri kalan 500 ü de zan altında bırakır. Kimi avukat para için hırsızlık arsızlık yapanları savunursa, yahut hakkı olan müvekkilinin hakkını almasına yardımcı olurken, bilgisini ahlak dışı kullanıp, müvekkilini/müşterisini soyma düzeyinde sömürüyorsa diğer avukatlarda zan altında kalır. Aynı şekilde, bir hasta, şehir şehir dolaşıp, bıçak parası istemeyen bir cerrah arayıp yüzlerce kilometre yol tepiyorsa, tüm sağlık sistemi zan altında kalır. Hali ile de, doktorlara topyekün bir önyargı oluşur...
Belirttiğiniz rakamlar doğru, SGK'nın tıp merkezi ve özel hastanelere ödediği meblağın yanında 5-10 TL daha fazlasını devlet hastanesindeki muayenelere ödemektedir. Dengesizlik mevcut enrden bakarsanız bakın..
Bir pratisyen hekim aldığı maaş, Türkiye şartlarında iyi bir rakam, ancak bunun sebebi son 10 yıldaki yaşanan ekonomik krizlerde, devletin enflasyon bazında zam yaparken, -diğer meslek gruplarındaki gibi- özel sektör krizlerinden devlet çalışanlarının *zam* konusunda etkilenmemesi. Ancak gerçekliktir ki, diğer meslek gruplarından, öüretim görevlisi, uzman, müfettiş vb gibi ünvanlarla bir arada düşünüldüğünde *piyasa şartlarında* maaş düzeyler çok kötü değildir.
Bu kanunun en son kabul edilmiş halinde, hekimlerin maaşlarına yapılan sabit ek ödeme, sektörüm kendine has olan sıkıntılarına, çalışan doktor açısından faydalı olacağına inanıyorum. Dahası, emekli olan ve ayrılanlara, tekrar devlet hastanelerinde çalışma imkanı verilmesi doktorsuz bölgelere, *vatandas* açısından ilaç gibi gelecektir zannımca.
Hangi meslek grubu olursa olsun, kimsenin cok kazanmasına karsı degilim, yeter ki, çalışarak kazansın, ve işinin hakkını vererek kazansın. Denetim mekanizması vs, gibi konular hicbir vakit kesin çözüm olmaz, çünki, kişiler özellikle sağlık sektöründe ve Türkiye'de, acık nokta bulduğunda *ahlaki yapısı* bozuksa, o kişi ahlaksızca para kazanmaktan cekinmeyecek, vicdanını susturmak gibi bir derdi de olmadığında zaten yapacak bir sey yok....
Sn ozak1977'ye, her hizmetin ve emeğin maliyeti olduğu konusunda katılıyroum. Ancak isteyenin ünvan sahibine muayene olmaya kısıtlama getirmesine katılmıyorum. Misalen Ben Multiple Sikleroz hastası olsam, bir Nöroloji uzmanından ziyade, rahatsızlığımın üzerine çalışma yapmış bir prof'a muayene olarak onun gözetimi altında olmak isterim. Ve prim ödeyen bir vatandaş olarak sosyal güvenlik sisteminin bunu bana sunmasını isteme hakkım var. Yahut özelde bunu yapacak kurumu secme hakkım. Ayrıca özel ve devlet hastanelerinde bir cok Akademik ünvanlı doktor mevcut -üniversiteler dısında-.
Uzun lafın kısası,
Bu kanun tasarısı, sorunlara çözüm olarak yetersiz *bence*, ancak Tabib Odaları/Birliği'nin aksine, eylemlere doktorların çoğunun katılmaması da aşikar bir sebep, sistemdeki kimi aksaklığın düzeltimesinde olumlu bir adım olarak görüyorum.
Tanıdığım bir pratisyen hekim, mesela, maaşına ek oalrak 3 kuruşluk ek gelir alabilmek için özel sektörde nöbet tutuyor, bu dokorun şu durumda alacağı ek geliri devlet hastanesinde harcadığı mesai ile elde edebilecek durumda...
Saygılar