Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Simya ile Kimya arasidaki fark nedir?  (Okunma sayısı 16734 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 07, 2007, 12:14:45 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 281
  • Cinsiyet: Bayan

Simya ile Kimya arasidaki fark nedir?

Bilen biri aciklayabilir mi?
Kimse almasin seni, Yine bana kalasin


Mayıs 07, 2007, 12:40:18 öö
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Sn. Aslı bildiğim kadarıyla Simya bilimsellikten uzaktır. Kimya ise bilimseldir. Simyacılar çok eskiden varlardı. Özellike OrtaÇağ Avrupasında... Simyacıların amaçları ise metalleri altına dönüştürmeye çalışmak. Ayrıca hastalıklara çözüm ve kökten bir ölümsüzlük iksiri bulmakttı. Ben bu kadar biliyorum. :)


Mayıs 07, 2007, 01:04:37 öö
Yanıtla #2

Simya ; kimya , metalurji gibi bilimlerin ana çatısını oluşturuyordu daha sonra bilimlere açılım gerçekleşti.


Mayıs 07, 2007, 01:43:04 öö
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 281
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Masonun yazdigina gore, simya kimyanin baslangici ve baska bir maddeden altini yapma cabasiyla kimyanin ortaya cikmasini nsebebiymis. ayrica simyada sadece kimyevi degil doga ustu inanclarinda bagliliklari falan varmis. Karisik bir sey.
Kimse almasin seni, Yine bana kalasin


Mayıs 07, 2007, 02:05:33 öö
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Sizen once
Sn Masonun yazdigina gore, simya kimyanin baslangici ve baska bir maddeden altini yapma cabasiyla kimyanin ortaya cikmasini nsebebiymis. ayrica simyada sadece kimyevi degil doga ustu inanclarinda bagliliklari falan varmis. Karisik bir sey.
Bu yazinizdan once verilen iki mesaj Sn. Mason'un anlatmaya calistigi seyin aciklamasidir. Yani bir nevi bir fenomeni aciklayabilmek icin bilimsel yollara basvurulmasi, ve bu basvurulan yollarin bir bilim halini almasi. Ayni dunyanin yuvarlak oldugu, yercekimi oldugu, suyun kaldirma kuvveti (daha ziyade displacement'i) oldugu konularini bilimsel olarak aciklama istegi gibi. Bu arayislar astronomi, fizik gibi bilim dallarinin gelismesine yardimci olmustur.


Şubat 28, 2013, 06:22:32 öö
Yanıtla #5
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 46
  • Cinsiyet: Bay

Simya ölümsüzlük iksiri felsefe taşını bulmak için çapa üretmişler .
Deneme yanılmayla , birde akış yok  yani bilgi birikimi sürekli değil . Teori olarak kullanılamaz ,biraz bencillerdir topluma mal etmemişlerdir , simya bir bilim değildir.
Tanrım bana güç ver


Şubat 28, 2013, 08:23:07 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Kimileri,Simyanın kadim kimya olduğu görüşünü benimser.Oysa,simya ile kimya arasında çok fark vardır;simya,bilimsel metodları kullansada felsefi iddiaları vardır,simge dilini kullanır.

Dolayısıyla,simyanın kabul ettiklerini hem bilimsel,hemde felsefi olarak yorumlayabiliriz.

Kimya,simyadan etkilenmiştir;ama sadece bilimsel metodları kullanır,bilimsel verileri kabul eder.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Mart 13, 2013, 12:26:43 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 405
  • Cinsiyet: Bay

Benim anladığım simya'nın özünde bir ruhsal aydınlanma da var olduğundan bir yönüyle metafiziğe kaçıyor. Kimya ise bir doğa bilimi. Ruhsal yönü yok.


Mart 13, 2013, 11:25:41 ös
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Simya (alchemy, alchimie)  kelimesi Arapça "el-kimya"(alkheemee) kelimesinden gelir. İlk uygarlıklardan, 17yy'dan itibaren, hatta 19 yy'da modern kimyanın gelişimine kadar varlığını sürdürmüştür.Mezopotamya, Mısır, Hint, Çin,Yunan, Roma, islam ve Avrupa'da   simya maddenin tanınması ve anlaşılması çabasında önemli yer tutmuştur.

Simya , kimyanın ilk şekli  denilebilecek bilim, büyü, sanat karışımı olarak tanımlanabilir. Simyanın çağunlukla amacı "Filozof Taşı" olarak adlandırılan bir ruhani etken varlığına nesnelerin özünü dönüştürmekti. Bu bir anlamda maddeyi altına çevirmek ve ölümsüzlüğü elde etmekti. Simyagerin kendisi de bu dönüşümlere yardım etmekteydi. İşlemlere yalnızca maddi cisimler değil, insanın kozmik dünyasının sembolleri olarak katıldığı düşünülen metal ve mineralleri kullanmaktaydı. Simya yazmalarında ve çizimlerinde yer alan astrolojik işaretler ile metaller arasındaki ilişki bundan kaynaklanmaktaydı. Güneş altını, Ay gümüşü gösterirken, Merkür civayı, Venüs ise Bakırı temsil etmekteydi. Simya, ruhu ve kozmosu içine alan bir bilim idi. Burada, doğa metalleri ve mineralleri doğuran kutsal bir alemdi. Böylece simya, mistisizmi ilham almakla birlikte, metal ve minerallerin dikkatle incelenmesini teşvik etmekteydi. Bu durum daha sonraları gerçek bilim için çok yararlı olacaktı.

Rönesansta kimya, birbirine paralel birkaç konuda birden gelişti. Bir yandan simya konusundaki geleneksel çalışmalar iki hedef doğrultusunda -temel metallerin altına dönüştürülmesi (transmütasyon) ve ölümsüzlüğü sağlayacak ve vücuttaki bütün hastalıkları iyileştirecek bir iksirin keşfi- sürdürülürken, diğer yandan da ileride çok önemli olduğu ortaya çıkacak olan tıbbi kimya ve iyatro kimya( kimyasal maddeler ile tedavi) gelişti. İksir fikrinden kaynaklanan bek u gelişme, bitkisel ilaçları tamamlayacak ve hatta onların yerine geçecek kimyasal maddelerin kullanılmasıyla ilgiliydi. Üçüncü olarak, Rönesans boyunca madencilik ve metalürjide görülen gelişmeler, barut üretiminin ve damıtma işleminin yaygınlaşması pratik kimyayı geliştirdi. Madencilik ve metalurji, minerolojinin daha yakından incelenmesine yol açtığı gibi, yer kabuğunun öneminin Batı dünyasında kavranmasına da  neden oldu.  Bu durum 17 yy'da jeoloji biliminin başlangıcına götürecekti.

Rönesans simyası kısa sürede Hermetizm'in etkisinde kaldı. Makrokozmoz ve mikrokozmos konusunda ezoterik bilgiye sahip olan Magus, eskiçeğın dört unsuruna dayanarak hareket etmekteydi. Hermetizm'in ona verdiğine inanılan görüş berraklığına uygun olarak dikkatli ve dakik çalışması, daha önce başkalarının başarısız olduğu bazı durumlarda simyacıyı başarıya götürmekteydi. "Hermes'in Vazosu"nun temsil ettiği ilgi çekici bir gelişme, simya altlerine duyulan ilgiydi. Bu ilgi, yalnızca kolaylık sağlama arzusundan, yani bir dizi belirli simya reaksiyonu için en pratik aletleri bulma isteğinden doğmadı. Bu ilgi aynı zamanda, simyagerlerin, kapların şekillerinin, bu kaplarda meydana gelen değişme ve reaksiyonlara mistik etki yaptıkları fikrini benimsemeye başlamalarından kaynaklandı. Damıtma işleminde kuşa benzer bir kap olan "pelikan" en tanınmış kaplardan biriydi. Bunun gelişmiş şekli olan çift pelikan "b"irleşme" sürecine mistik bir şekilde bağlıydı ve bu "birleşme" sırasında reaksiyona giren kimyasal maddeler, reksiyon sonucu oluşan bileşiğin "şeklini" almaktaydı. Bu şekillenme, bir anlamda, bir mum parçasının üzerine basılan mührün şeklini almasına benzemekteydi. Rönesans simyasının en gözde reaksiyon kabı "Hermesin Vazosu" veya "Filozofun Yumurtası"ydı. Bu kap, yumurtamsı şekliyle eski yaratılış sembollerine benzemekteydi ve simyayla ilgili birçok elyazma ve basılı eserde, içinde bir yılanla birlikte resmedilmişti. Yılan burada "Filozof Taşı"nın maddesini veya diğer bir ifadeyle "Hyat İksiri"ni simgelemekteydi. Sembolizm bir tarafa bırakıldığında bütün bunlardaki en önemli nokta, daha etkili ve gelişmiş kimya aletlerinin yavaş yavaş ortaya çıkmasıydı.

Rönesans kimyasında bir başka ilerleme de, teknik kitapların yazılmasıydı. Matbaa olmasaydı, bu eserler belki de hiç ortaya çıkmayacaktı ve basılmaları sayesinde laboratuvar çalışmaları daha gerçekçi olarak yapılmaya başlandı. Bunların arasında ünlü Buch zu Distillieren ( Damıtma Kitabı) gibi uygulamaya yönelik kitaplar vardı. Brunswick'te 1519'da basılan bu kitap, Batı'da damıtmayı tanımlayan ilk metindi. Böyle bir metin ile bir simya matni arasındaki fark şuydu: simya metni maksatlı olarak zor anlaşılır tarzda ve sembollerle dolu olarak yazılmışken, pratik kitabın hedefi herşeyden önce kolay açıklamalar vermekti.

Her iki cins metinden yapılmış kısa aktarmalar durumu açıklayabilir. Bir kabın alt tarafında buluna ısıtılmış katı maddenin, kabın daha soğuk ve serin üst kısmında kristaller şeklinde birikmesi demek olan süblimleşme, simyada kuğuların veya diğer kuşların uçuşuna benzetilebilmekteydi.

Sabiti çöz ve sabitlenmiş olanı uçur.
Uçan şey konar ve o zaman mutlu yaşa.

Buch zu Distillieren'de ise, felç hastalığını tdavi için "iyi su" adı verilen bir ilacın hazırlanışı, bir rosenhut (hava ile soğutulan koni şeklinde bir cins imbik) kullanılarak anlatılmakta ve yazar örnek gösterilecek bir açıklık sergilemekteydi.
"Üç ons maydonoz tohumu, iki avuç dolusu yeşil pelin otu ve üç ons damıtılmış şarap al. Hapsini karıştır, imbikte ya da burada gösterildiği gibi basit bir rosenhut'ra damıt"

Bu açık ve anlaşılır teknik metinlerin ortaya çıkışı, sırlarını herkese vermek istemeyen simyager ve Magus'un gizliliği ile karşılaştırıldığında ileriye doğru atılmış büyük bir adımdı...


Şimdilik bu kadar. Bundan sonrası modern kimyanın doğuşu ve gelişimi içine girer.Herhalde simya ve devamında kimyaya uzanan yol biraz açıklanabilmiştir. Elbette bu süreç daha uzun ama sorunun kapsamı içinde bu kadarının yeteceğini düşündüm.
Konunun biraz daha mistik, hatta ezoterik içeriğini açıklayabilecek yeterlilikte  birçok kişi var bu forumda. Sözü biraz da onlara bırakalım.

Kaynak: Colin A Ronan, Bilim Tarihi. Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişmesi.
« Son Düzenleme: Mart 13, 2013, 11:31:31 ös Gönderen: asimov »
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Mart 14, 2013, 07:18:58 öö
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın asimov şahaneden az eksik bir açıklama yapmış. Teşekkürler.

Az eksikliği de sanırım yazarken biraz teyaşa kapılmış, birbirinin içine girmiş tümcelerde yer yer tapaj yanlışları olmuş; böyle bir konuda anlaşılırlığı zorlaştırıyor.

Kimyayı bilmek değil de anlamak kolay, çünkü somut ve nesnel, bütünüyle olmasa bile büyük çoğunluğu ile deneye gelir bir şekilde bilimsel. İleri kimyada işler biraz karışıyor; özellikle radyasyon, izotoplar, dalgalar-titreşimler, mikrofizik ya da kuantum ile bağlantılar söz konusu olunca... Organik kimyada ise âdeta bir sonsuzluk söz konusu; insanın moralini bozan.

Simya ya da alşimi ise, kimyanın temelini oluşturmuş ise de, özünde elbette bambaşka.  Onun anlaşılabilmesi, gerek ilkel bilimleri gerek felsefeyi, bütünüyle evreni anlamayı, metafiziğin içinden fizik olanın soyutlanmasını gerektiriyor. Bu bağlamda simyada da kuantum ve dalgalar mekaniği ile bir buluşma var ki dkimyada olduğu gibi, işte asıl sıkıntı oradan ya da o nedenle yaşanıyor.

Simyanın anlaşılabilmesi için iki eskimiş kitap var. Dahası da var ama bu ikisi bir temel oluşturabilir. İkisi de Johann Valentin Andreae'nin kitapları. Önce o ünlü Fama Fraternitatis (kısaca) ve onu izleyen Kimyasal Nikah. Bunlarda simya doğrudan anlatılmaz ama simyanın asal felsefesi ortaya çıkar. Sadece bu kitaplar değil kuşkusuz... Daha birçokları var. Aklıma şimdilik bunlar geldi nedense...

Bu asal felsefe bilinince simyanın anlaşılması kolaylaşır. Bu olmayınca simya ister istemez, bilgi yetersizliği sonucu  büyücülükle, falcılıkla, madenleri dönüştürme uğraşısıyla ve bunun gibi şeylerle bağdaştırılıp, o kadar, onlardan ibaret sayılır. Çünkü insan somut, fizik bir dünyada yaşar ve ne kadar soyuta düşkün olsa da hep bunu anlayabilmek için somutlaştırma eğilimindedir. (Tanrı'ya bile bu nedenle somut sıfatlar takar kendince.)

Bence fiziği de metafiziği de, kimyayı da simyayı da anlamak gerek. 


   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
15920 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2006, 10:57:51 öö
Gönderen: MASON
11 Yanıt
22420 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2011, 07:07:59 ös
Gönderen: Sirius
Simya Nedir?

Başlatan MASON « 1 2 3 4 » Simya - Alşimi

38 Yanıt
58106 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 26, 2014, 11:52:21 ös
Gönderen: ayilmaz92
23 Yanıt
17995 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2011, 03:52:40 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
11425 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2009, 05:47:25 ös
Gönderen: Lux_e_Tenebris
0 Yanıt
3014 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2013, 11:02:56 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
3965 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 07, 2013, 10:50:57 ös
Gönderen: Samuray
5 Yanıt
10951 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2014, 01:37:26 öö
Gönderen: ayilmaz92
7 Yanıt
5737 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2015, 05:36:24 ös
Gönderen: Risus
4 Yanıt
3373 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 08, 2015, 10:41:52 öö
Gönderen: chimera