Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Oğlan Şeyh  (Okunma sayısı 3066 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 06, 2013, 02:53:38 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Oğlan Şeyh İsmail Maşuki,kısacık hayatında iz bırakarak katledilmiş,marjinal düşünceleriyle tarihe damga vurmuş bir tasavvuf düşünürüdür.Vahdet-i Vucud ve Enel-Hak felsefelerini andıran düşünceleri ses getirmiş,sonuçta dinci ulema sınıfınca katli vacip görülerek öldürülmüştür.

Beş asır önceki aydınlanma seviyesiyle günümüzdeki durumu kıyaslarsak,İslam dini ve tasavvuf felsefesinin bugün ulaştığı son nokta acı vericidir.

Kendisini minnetle anıyorum;umarım onun hakkında yazılmış bu kısa derleme ilginizi çeker.



Kanuni Sultan Süleyman'ın Tahtını Sarsan Genç: Şeyh İsmail Maşuki (1508- 1528)

“İnsan kadimdir; yaratılmamıştır, yaratandır. Her kişi tanrıdır, her biçimde gözüken odur. Öyleyse görünen tanrıya tapalım... Ruh bir bedenden çıkıp başka bedene geçer. Kabir azabı diye birşey olamaz; ölülerin dirilmesi, soru ve hesap günü de yoktur.”

 Şeyh ismail Maşuki

Yukarıdaki sözleri ve buna benzer daha birçoklarını söylemiş olan kişi 19-20 yaşlarında bir gençtir. İnsandan başka bir tanrı tanımıyan bu delikanlı, dinlerin temellendirildiği ölüm ötesini, yani öbür dünyayı da kesinlikle kabul etmiyordu. O, yaşanılan nesnel dünyanın nasıl en iyi bir biçimde değerlendirileceğinin siyasetini yapmıştı.

Değerlendirmesi, çoğunluğun, yani halkın mutluluğunu amaçladığı için, Sultanın, ulema ve umeranın (alimler ve amirler, yani yönetici sınıfın) yüzde yüz karşısındaydı. İsmail Maşuki, halkın ona yakıştırdığı adıyla Oğlan Şeyh bu siyasetini, şeriat temeline dayalı İslam devleti olan Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü bulunduğu, dolayısıyla muhalif düşünce ve inanç topluluklarını amansızca ezdiği, Yükselme Dönemi'nde yapmıştır.

Osmanlı tarihyazıcılarından Nevizade Atayi onun hakkında şu kısa ana bilgiyi vermektedir:

“Bayrami tarikatının şeyhlerinden Aksaraylı Pir Ali Sultan'ın oğlu olup, 'Oğlan Şeyh' demekle ünlüdür. Kendisi karışıklığa neden olmuştur.”

“914 ( 1507-8) tarihinde doğmuş olan Maşuki, babası tarafından yetiştirilerek her geçen gün bilgisini ve görgüsünü artırmıştır... Sonra İstanbul'a gitti. Orada bilgisini, düşünce ve inançlarını yaymaya başladı.”

“İsmail Maşuki, büyük bir çekiciliğe sahip bulunuyordu. Genellikle camilerde va'zlar verir, tefsir aktarır; aydınlatıcı toplantılar yapıp yol gösterirdi. Halktan ve askerden pek çok insanı kendisine bağlamıştı. Söyledikleri halk arasında gürültülere neden oluyordu.”

“Bir yıl kadar bu çalışmalarını sürdürdü. 935 (1528) yılında, zamanın müftisi olan İbn Kemal Paşazade'nin fetvası ile, bozgunculuğunu yoketme işi din kılıcına havale edildi ve öldürüldü..."[1]

Onu her yönüyle tanıtıcı olmasa da Şeyh İsmail Maşuki hakkındaki bilgileri, sadece Osmanlı tarihyazıcılarında değil, belki fazlasını Şeriyye Sicili defterlerinde bulmaktayız. Bu Şeriyye kayıtları bütünüyle Oğlan Şeyh'i mahkum eden suç delilleri (!), yani onun konuşmalarından seçilmiş şeriata aykırı ve küfür kabul edilen sözlerdir. Bu sözler Divan-ü Hümayun'daki özel mahkemede, isimlerinin başında “Hacı, Mevlana, Derviş ve Şeyh” gibi mahlaslar taşıyan 6-7 tanığın ifadeleri olarak dinlenmiştir.

Maşuki'nin sözlerinden çoğu kez çarpıtılıp, en kaba küfürlere dönüştürüldüğü ifadelerde bile nedensellik rahatlıkla kavranabilir durumdadır. Suç kanıtları olarak söylenenlerin hiçbirinde anlamsızlık ve büyük tutarsızlıklar yoktur. Oysa en azından üçüncü ağızdan bize ulaşmaktadır.

Maşuki'nin çeşitli yollarla bize kadar gelen sözlerindeki düşünce ve görüşlerin pekçoğu kendisinin değildir. Ama, bunların yürekli taşıyıcısı ve cansiperhane yayıcısı olmuştur.

İsmail Maşuki'ye ilişkin bilgilerin bir kısmı, Şeyhülislam Ebusuud Mehmed Efendi'nin 1567 tarihinde, Gazanfer Dede'nin dinsizlikten soruşturmasına dair başvezire gönderdiği mektupta bulunmaktadır. Bu fetva mektubunda:

“...Ben Oğlan Şeyh'in katledilmesi işinde, alışılmışın dışında fazla çaba gösterip, yavaş ve dikkatli çalışmışımdır. Yargılama sonunda Mevlana Şeyhi Çelebi, onun dinsiz olduğuna karar vermişti. Ben yargılamayı iki-üç meclis daha uzattım. Herhangi bir yoruma asla meydan bırakmıyacak önlemleri aldıktan sonra karar verdim.��demiştir.


Oldukça manidar olduğunu düşündüğüm bu beyanın yorumunu sizlere bırakıyorum.


Saygılarımla




Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 06, 2013, 06:48:01 ös
Yanıtla #1

O zamanın kanunları dolayısıyla idam edilmiş. Bu her ne kadar canice bir şeyse de dönemin ruhu açısından en azından anlaşılabilir bir konudur.

Günümüzde de insanlar konuştuklarından dolayı -idam olmasa bile- ceza alabiliyor. Fransa'da, İsviçre'de "Soykırım yoktur" diyemiyorsunuz. Türkiye'de Atatürk'ü eleştiremiyorsunuz. Dünyanın birçok ülkesinde, Holokost'u tartışmaya açmak yasaklanmıştır. Yani dünya çok değişmedi.

Öte yandan hakim resmi ideolojinin verdiği cezanın dışına çıkar da şu konunun özüne bir dönersek konuşulacak daha çok konu var.

Geçmişte bu gibi batıni düşünceleri dile getirilenler öldürüldü. Fakat şu anda öldürülmüyor. Ceza dahi alınmıyor, fakat hala müzmin "anlaşılamama" handikapı devam ediyor.

Keşke biraz daha anlaşılabilseler ve nedenleri açıklamadan tanımlama yapmasalar. Bugünün Oğlan Şeyh'lerinin en büyük sorunu bu. Pek tabii masonluğun da.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2184 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 03, 2007, 10:41:39 ös
Gönderen: shemuel
6 Yanıt
6586 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2008, 03:21:45 ös
Gönderen: bugfree
3 Yanıt
4700 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 08, 2007, 11:31:40 ös
Gönderen: Supeluta
0 Yanıt
2278 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2009, 03:40:17 ös
Gönderen: Barbaros