Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Besmele Hakkında  (Okunma sayısı 18338 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 17, 2008, 07:34:12 ös
  • Ziyaretçi

"FÂTİHA" sûresinin mânâsı eğer derinliğine doğru anlaşılırsa, bize Kur'ân-ı Kerim kilidini açacak anahtarı verir...

-Kur'ân-ın sırrı Fâtiha'da; Fâtiha'nın sırrı Besmele'de; Besmele'nin sırrı da başındaki "B"dedir !.

Şeklindeki, bu konuyla ilgilenen hemen herkesin bildiği uyarı, olayın özüne ermek isteyenler için son derece önemlidir.

Bu durumda "FÂTİHA"nın mânâsına girebilmek için, önce "Bismillahir rahmanir rahim"i anlamak; "Besmele"nin mânâsına erebilmek için de önce "B" harfinin sırrını çözmek zorunludur...

Öyle ise önce "BESMELE"nin "B"sinden başlayalım işe...

Bunun için de önce Hamdi Yazır'ın tefsirinde "B" harfinin mânâsı ile alâkalı şu satırları okuyalım:

"-İleri gelen büyük müfessirler diyorlar ki:

“B”nin buradaki (besmelenin başındaki) mânâi ilsakı, ya MÜLABEST ve MUSAHABET, veya istianedir...

Yani şuurumuzda hasıl olacak olan nispet “Allah, Rahmanı Rahim” ismine bir mülabest ve maiyyet hissi; veyahut “ALLAH” isminin ve “RAHMAN'ı RAHİM” sıfatlarının müsemma ve medlullerine nazaran Rahmeti ilâhiyeden istimdad ve istiane hissidir; ki evvelkinde, nazmı besmele, hâl; diğerinde, mefulü bih gayri sarih olur...

...Bu tevile göre, Besmele'nin meali;

“ALLAHİ RAHMANI RAHİM NAMINA”

demek oluyor, ki bu da "B"da mülabese mânâsına dönüktür..

Fakat, bunun hasılı, bir niyabet itirafıdır.

Bir işe başlarken, "filan nâmına" demek;

"Ben, bunu, ona izâfeten, ona hilâfeten, onu temsilen, onun bir aleti olarak yapıyorum... Bu iş hakikatte, benim veya başkasının değil, ancak O'nundur"... demek olur..

Bu da, VAHDETİ VÜCUD mülahazasına dönük bir "FENAFİLLAH" hâlidir ki; ancak risâlet, vilâyet, hâkimiyet, tasarruf gibi makamatı mahsûsada cari olur.." (c:1;s:43)

Bu açıklama merhumun "Diyanet" tarafından bastırılan orijinalinden alınmıştır... Ne yazık ki, günümüzde "sadeleştirilme" adı altında bir özel basımevi tarafından çıkartılan yeni basımda bu çok önemli bölümler bulunmamaktadır.

Oysa, yukarıya aldığımız "B"nin mânâsıyla ilgili yorum, bütün tasavvufla ilgilenen insanların ve evliyanın hedefi ve gayesi olan “HAKİKAT” sırrının anahtarıdır!... Bu anahtarın, konunun tâliplerine bağışlanışıdır!...

"B" harfinin işaret ettiği mânâyı anlamamış kişiler, "ALLAH"ı kendisinin dışında, ötesinde ve hatta "gökyüzünde bir TANRI" olarak düşünüp, daha sonra da işlerine akıl erdiremedikleri için hesap sormaya kalkarlar!.

"B" sırrına erdirilmişler ise, "sonsuz-sınırsız ALLAH" kavramı içinde, hem kendilerini hem de tüm evrenin bir "hiç" olduğunu farkedip, "an"sız bir biçimde "varolan yegâne vücud ALLAH imiş" gerçeğinin zevkini sürerler!...

Bütün azap ve ıstırapları oluşturan, yanlışa şartlanmış "benlik" olduğu gibi; huzur ve zevkin vesilesi de " ALLAH" kavramı içinde "hiç" olduğunu müşahede hâlidir! ...

Demek ki "Allah'a vuslat"ın yolu "B" sırrından geçiyormuş!..

Öyle ise, biz yine dönelim "FÂTİHA''ya....

Biz gene dönelim "BESMELE"ye

Biz gene dönelim "B"nin sırrına

Fâtiha'yı okumaya daima "besmele" ile başlarız... Niçin bu böyle..?

Çünkü Hazreti Rasûlullah Aleyhisselâm buyuruyor ki:

-Bismillahir rahmanir rahim, her kitabın anahtarıdır!.

Nasıl, anahtarsız kilit açılıp içeri girilemezse; “besmele”nin manasını da kavramadan, "Kitab"ın mânâları anlaşılamaz!.. Şayet "Besmele"nin işaret ettiği bilinç düzeyi ile bu konuya yaklaşırsak, ancak o takdirde işin "sırrına" yönelmiş; ve o hedefe kilitlenmiş oluruz!..
Nitekim geçmişte yaşamış son derece yüksek dereceli evliyaullah'ın işaretine kulak verirsek anlayacağız ki; Fâtiha'nın “besmele” ile başlamasının sebebi, kişinin konuya hangi mertebeden yaklaşması gerektiği hakkında uyarılmasıdır! ...

Yani, de ki, deniliyor...

-Rahman ve Rahim olan ALLAH "nâmına-adına"... Yani, "ALLAH" isminin işaret ettiği varlığın vücudu ile kaim olan varlığım, O'nun Rahmeti olarak bu işi meydana getirmektedir!..

Fiilimin hakiki ve mutlak meydana getiricisi ancak ve sadece ALLAH'tır!... "ALLAH" anlamıyla benden bu fiil meydana gelmektedir...

Fiilimin ardında, O'nun Zâtı; O'nun ilmi; O'nun iradesi; O'nun kudreti ve O'nun hikmeti mevcuttur!...

Öyle ise bu düşünce seviyesi ile yaşa; ve bunun dışındaki gerçeğe uymayan görüşlerle olayın hakikatından perdelenme!..

Hemen, bizim mislimiz bir “beşer” olan Hazreti Muhammed Mustafa Efendimiz’e yapılmış bulunan şu uyarıyı hatırlayalım:

-ATTIĞINDA, SEN ATMADIN; ATAN ALLAH'TI !... (8-17)

Ve hemen bunun ardından şu âyetin manasını da gözönüne getirelim:

-SİZİ VE YAPTIKLARINIZI ALLAH YARATTI !.. ((37-96)

İşte bu sebepledir ki, bir işe başlamadan önce “besmele” çeken insan sanki şöyle demektedir:

-Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın özellikleri ve kudreti ile, hikmetinin eseri olarak, O'nun nâmına bu işe başlıyorum!.. Farkında ve idrâkındayım ki Gerçek fail O'dur!..

O istemiş olduğu için benden bu fiil çıkmaktadır!..

Hemen şu âyeti de hatırlayalım:

-SİZDEKİ iSTEK, ALLAH'IN iSTEMESİDİR !. ((76-30)

Evet, "besmele"yi, "oku"yarak; yani;

-Ben bir “hiç”im; Allah'ın Hay isminin mazharı olarak hayatım O'na aittir; "İlim" sıfatının mazharı olarak şuur ve ilim bende zâhir olmaktadır; "MÜRİD" olduğu için iradesiyle bende istek ortaya çıkmakta; ve nihayet kudretiyle, başladığım iş oluşmaktadır!...

Bunu, başka bir şekilde, şöyle de ifade edebiliriz sanırım :

-ALLAH'ın RAHMAN ve RAHİM olmasının sonucu, yeryüzünde halife olarak varolan benden çıkan şey O'nun nâmınadır!... Ben olarak, benliğimle değil, O'nun esmâsıyla mücehhez, O olarak yapıyorum bu işi!...

Bu arada bir soru daha sorulabilir... Niçin namazda "Fâtiha" sesli okunurken, "besmele" sessiz ve içinden okunmaktadır..?

Şayet "besmele"nin mânâsını iyi kavramışsak, farkederiz ki, "besmele" "oku"nur ve "yaşanır", "hissedilir" bir olaydır!... Dışarıya ilan edilecek, açıklanacak bir "hal" değildir!.. Arif olan anlar elbet ne demek istediğimizi... Zira bu iş, ancak bu kadar açıklanabilir!...işte bu sebepledir ki "besmele" daima içten söylenir; "yaşanır"!...

Şimdi sıra geldi "FÂTİHA"da işaret edilen bazı mânâları farketmeye ve idrak etmeye!..


Hazreti Muhammed Neyi 'OKU'du - Ahmed Hulûsi


Ekim 17, 2008, 07:40:43 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

B E S M E L E

"Besmele: Tâğutun adıyla değil; Allah'ın ismiyle ve izniyle"

• Besmele; Anlam ve Mâhiyeti

• Kur'an ve Besmele

• Besmelenin Anlam Derinlikleri

• Besmele, Allah'la Yapılan Bir Sözleşme Gibidir

• Besmele, Her Peygamber ve Ümmetinin Kullandığı Bir Şifredir

• Besmele, Allah'tan İzin ve Onay İstemektir

• Besmele, Laik Mantığı Protestodur

• Besmele Çekmenin Hükmü

• Besmele Şuurunun Mü'mine Kazandırdıkları

" Bismillâhirrahmanirrahim : Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla (başlarım)"

Besmele; Anlam ve Mâhiyeti

Besmele: “Bismillâhirrahmânirrahîm” sözünün kısaltılmış şekli. Hayırlı ve helâl bir işe başlarken, Allah'ın adını anmak ve bu adla işe başlamak için besmele çekilir. Bismillâhirrahmânirrahîm: "Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla (başlarım)" anlamına gelir. Besmeleyi "esirgeyen, bağışlayan Tanrı'nın adıyla" gibi yanlış; yanlış olduğu kadar gaflet ve cehâlet kokan tercümeyi kabul etmek mümkün değildir. "Allah" lafzı, özel isim olduğu ve Yaratıcımızın tüm güzel isimlerini içinde barındıran bir anlam taşıdığı için başka bir dile tercüme edilemez. Ayrıca "esirgeyen" tabiri çok yanlış bir tercümedir. Türkçede “esirgemek”, daha çok olumsuz bir sıfat anlamında kullanılır. Saklamak, korumak gibi anlamlarından daha çok; kıyamamak ve cimrilik yapmak manalarında kullanılır ki Allah'ın Rahmân sıfatının kesinlikle karşılığı değildir.

Kur'ân-ı Kerim'in ilk nâzil olan âyet-i kerimesi, "Yaratan Rabbinin adıyla (besmele çekerek) oku!" mealindeki 96/Alak suresi 1. âyetidir. Bu "Rabbinin ismiyle oku" emri, sadece Önderimiz, Peygamberimiz için değil; bütün mü'minleredir. Mü'minler, meşrû (şer'î, mubah) herhangi bir işe başlarken besmeleyi unutmazlar. Çünkü bilirler ki, "besmeleyle başlanmayan herhangi bir işte bereketsizlik ortaya çıkar." (İbn Mâce, Hadis no: 1894) Kur'an okurken, hayvan keserken, abdest alırken, namaz kılarken, avcılık yaparken... besmeleyi ihmal etmezler.

Kur'ân-ı Kerim'de "Fir'avn" kıssası haber verilirken, sihirbazların "bi-izzet-i Fir'avn" (Fir'avn'ın izzeti için) diyerek asalarını yere bıraktıkları beyan edilir (26/Şuarâ, 44). Fir'avn, Mısır'ı tanrı kabul ettikleri "Ra" adına yönetirdi. Tabii bu, bugünkü çağdaş ideolojilerden farklı bir tutum değildi. Sosyalist ülkelerin yöneticileri, başta Karl Marx olmak üzere, Lenin ve diğer teorisyenler adına sistemi sürdürürler(di). Kapitalizmde de durum bundan farklı değildir. Genel olarak her ülkede iktidar durumunda olan ideoloji, aynı metodla ayakta tutulur. Her işe başlarken, o ideolojinin kurucusunun adını anmak zarurettir. Dolayısıyla Fir'avn'a bağlı olan sihirbazların kıssasında bu hususun beyan edilmesi, sürekliliğinin bir belgesidir . (1)

İslâm'dan önce Araplar, işlerine "bismi'l- Lât ve'l-Uzzâ” diye putlarının adıyla başlarlardı. Hanifler ise, Tevhid dininin kalıntısı olarak, "bismikellahümme" derlerdi. Haniflerin bu âdeti İslâmiyet'in ilk yıllarında da devam etmiştir. 27/Neml sûresindeki besmele âyeti (30. âyet) nâzil olduktan sonra besmele son şeklini almıştır. Hz. Peygamber, hayatının sonuna kadar hep bu ibareyi kullanmış, besmelenin yazıldığı ilk satıra başka hiçbir şeyin yazılmamasını da emretmiştir. "Besmele ile başlanmayan her iş bereketsiz ve güdüktür." (İbn Mâce, 1894) buyuran Efendimiz'in, günlük hayatındaki birçok iş münasebetiyle besmele çektiği ve besmeleyi tavsiye ettiği bilinmektedir.

Bir müslüman besmele çekmekle, "nefsim veya başka bir varlık adına, tâğut adına değil; Allah adıyla, O'nun rızası için ve O'nun izniyle başlıyorum." demek ister. O'nun Rahmân ve Rahîm isimlerinin tecellî etmesini beklediğini, böylece hem dünya hem de âhiret saâdeti dilediğini ifade etmiş olur. Giriştiği işe güç yetirebilmesi için gerekli olan kudretin yüce Allah tarafından ihsan edilmesini temenni ettiğini belirtmiş olur. Kendisinin devamlı olarak O'nun yardımına muhtaç olduğunu bildirmiş, böylece ezelî kudretin yardımını celbetmiş olur. Besmele çeken mü'min, "O'nun müsaadesiyle bu işi yapıyorum. Çünkü, bu başladığım işin tamamlanmasında gerekli olan kuvvet O'nun tarafından bana verilmiştir. O bana bu kuvveti vermezse, ben bu işi tamamlayamam" demek ister. (2)

Kur'an ve Besmele

Besmele'yi oluşturan kelimeler Kur'an'da en çok tekrar edilen kelimelerdir. “Bismillâhirrahmânirrahîm” cümlesini meydana getiren kelimelerden “ism” (isim) kelimesi, türevleriyle birlikte 71 yerde geçer; aynı kökten gelen semâ ve çoğulu semâvât kelimelerini de ilâve edersek, isim kelimesinden türeyen kelimeler toplam olarak 381'e çıkar.

Besmeleyi meydana getiren ikinci kelime olan “Allah” lafzı ise, Kur'an'da tam 2697 yerde kullanılır; ayrıca “ey Allah'ım” anlamına gelen “Allahümme” kelimesi de 5 yerde geçer. Üçüncü kelime olan “Rahmân” kelimesi, Kur'an-ı Kerim'de 57, “Rahîm” kelimesi ise 115 yerde tekrar edilir. Rahmân ve Rahîm kelimelerinin kendisinden türediği “rahmet” ve türevleri ise Kur'an'da toplam 339 yerde geçer.

Helâl ve hayırlı bir işe başlarken Allah'ın adını anmak, her müslümanın üzerinde titizlikle durması gereken görevlerindendir . Kur'an-ı Kerim'de buna işaret eden pek çok emir vardır (2/Bakara, 200; 4/Nisâ, 103; 73/Müzzemmil, 8 gibi).

İlk inen âyette besmele çekmek emredildiği gibi, mushaf olarak tertip edilen Kur'an-ı Kerim'in ilk âyeti de besmeledir. Besmele, Kur'ân-ı Kerim'in 114 sûresinden 113'ünün giriş cümlesi olarak yer almaktadır. 27/Neml sûresin 30. âyetinin de bir bölümüdür. Dolayısıyla Kur'an'da 114 yerde "bismillâhirrahmânirrahîm" vardır.

“O (mektup) Süleyman'dandır, ve o "bismillâhirrahmânirrahîm"le (Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla) (başlamakta)dır.” (27/Neml, 30)

“(Nuh) dedi ki: ‘Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da bismillâh ile/Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek merhamet edendir.” (11/Hûd, 41)

“Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha çok, daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı zikredin/ anın.” (2/Bakara, 200)

“Namazı kıldıktan sonra da, ayakta, otururken ve yanlarınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı zikredin/anın.” (4/Nisâ, 103)

“Rabbinin adını an. Bütün varlığınla, ihlâsla O'na yönel.” (73/Müzzemmil, 8)

“Sabah akşam Rabbinin adını an.” (76/İnsan, 25)

Besmeleye vücut veren 4 kelime (isim, Allah, Rahmân, Rahîm) 'den 3'ü Allah'ın isimleri olup, bunların 2'si bağış, merhamet, cömertlik, affetmek gibi anlamlar taşımaktadır. Kur'an'ın ilk cümlesine bunları koyarak, temel konusu ülûhiyet ve insan - Allah ilişkisi olan Kur'an'da hâkim olan ögenin rahmet ve merhamet olduğuna Rabbimiz dikkat çekmektedir. Rahmân ve Rahîm'in kökü olan rahmet kelimesi Kur'an'ın açık beyanlarına göre Allah'ın hâkim niteliğidir. 21/Enbiyâ sûresi 107. âyette Son Peygamber'i de Kur'an "âlemlerin rahmeti" olarak nitelendirmektedir. O halde, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Kur'an'ın tanıttığı Allah, yarattığı mahlûkata, her şeyden önce rahmet sıfatıyla tecellî etmektedir. (3) İslâm'ı korku dini, Allah'ı sadece korkulacak bir zât olarak göstermeye çalışan besmelesizlere en büyük darbe, besmeledeki rahmet ve merhamet ifadeleridir.

Besmelenin Anlam Derinlikleri

İslâm ahlâkı, incitme, öldürme ifade edecek davranışlarda ve bu davranışlara müsaade eden sözlerde besmeleyle başlamayı yasaklamıştır. Savaşmaya müsaade eden ve putperestlere ültimatom içeren Tevbe sûresi, besmelesiz başlayan tek suredir. Eti yenen hayvanların kesimi ve avlanması sırasında besmeledeki Rahmân ve Rahîm sıfatlarının anılması uygun görülmemiştir. Hayvan keserken "bismillâh" veya "bismillâhi Allahu Ekber" denilir.

Kur'ân-ı Kerim'in konusunun; Allah ile evren, özellikle de insanlık âlemi arasındaki münasebeti bildirmekten ibaret olduğunu söylemek mümkündür. Besmelenin başındaki "ba" edatı (“b” harfi) bu münasebeti ortaya koymakta ve kulun, Yaratanından yardım isteyerek hep O'na bağlı kalışını ifade etmektedir. Hz. Ali'ye atfedilen meşhur bir söz vardır: "Kur'an'ın tümü Fâtiha sûresinde eksiksiz özetlenmiştir. Fatiha'nın özeti de besmeledir. Besmele de "b" harfinde özetlen-miştir. Dolayısıyla besmele'nin b'si Kur'an'ın özetidir." İlk planda abartılı gibi gelen bu ifade doğrudur. Arapçada harf-i cer olan "b" ilsak içindir. Türkçe tam karşılığını, "..... ile ....." şeklinde gösterebiliriz. Kendi başına bir anlamı olmayan bu harf, en az iki kişi arasındaki bir ilişkiyi belirten bağlaçtır. "Ahmed ile Mehmed" örneğinde olduğu gibi. Aralarında bir münasebet, bir bağ olmadan bu bağlaç kullanılmaz. Besmele'de deki "B" aralarında alâka olan iki tarafı belirtir. Bu tarafların biri, besmeleyle işe başlayan kul; diğeri Allah'tır. "B" Allah ile kul arasındaki ilişki ve bağı anlatır. Kur'an'ın ana konusu ve temel vurgusu, insanla Rabbi arasındaki kulluk-ilâhlık münasebetidir. Rubûbiyet ve ubûdiyet alâkasıdır. "B" harfi de bu ilişki ve bağı içerdiği için Fâtiha ve Kur'an'ın özeti olmuş olur.

Arapça cümle yapısı itibariyle besmeleden önce "ba"nın ilgili bulunduğu mahzuf bir fiil vardır. Bu, besmele ile başlanacak herhangi bir fiildir: "Bismillâh diye başlıyorum", "Allah'ın ismiyle kalkıyorum, okuyorum, hayvan kesiyorum..." gibi. Böylece Allah ile kul arasında sevgiye dayalı olan derûni münasebeti ifade eden besmele, İslâm'ın bir sembolü ve her iyiliğin anahtarıdır. Kişi ile Allah arasındaki bu ilişki, sadece Allah'tan yardım istenip O'ndan medet umulacağını (1/Fâtiha, 4) idrâk etmektir. Kendisi âciz olan, korunmaya muhtaç kimselerin başkalarını koruması mümkün olmadığını bilip her şeye kaadir Allah'ın kapısını çalmaktır besmele. Besmele, bütün iyiliklerin, tüm güzelliklerin O'ndan olduğunu kabul edip O'nun müsaade ettiği şeylerin O'nun adıyla yapılması sayesinde daha da güzelleşeceğini anlamaktır.

Besmele, Allah'la Yapılan Bir Sözleşme Gibidir

Evet, Besmele, Allah'la yapılmış bir sözleşme gibidir. Allah, Rahmân ve Rahîm sıfatlarıyla bize merhametle muâmele edeceğini vaadediyor; biz de, imtihan için bize verilen irâdeyi istismar etmeyeceğimizi ve O'nun ilkelerine bağlı kalacağımızı besmeleyle kabullenmiş oluyoruz. Besmele, Allah'ın tesbit ettiği kulluk programını kabul etmektir. Besmele çeken kul, şöyle demiş olur: "Ya Rabbi, şu an, kulluk maddelerinden birini işleyeceğim. Senin ismini anıyor ve iznini istiyorum."

O yüzden haramlara besmele çekilmez. Besmeleden maksat, yapılan işte bereketin artmasını taleptir. Haram veya mekruh bir fiilin çoğalması ve bereketi istenemez. Haram meclislerde, meyhane ve kumarhane görevi yapan kahvehanelerde otururken, faizli işlemlerde bulunurken, yalan ve kandırma içeren ticari ilişkilerde, haram sayılan programlar izlerken besmele çekilmez. Haram olduğu tartışmalı olan hususlarda ve harama yakın mekruhlarda da besmelenin çekilmesi, vebali büyütür.

En doğrusu, Allah'ın isminin anılamayacağı bu tür davranış ve eylemleri terk etmektir. Unutulmamalıdır ki, haram olan eylemlerde besmele çekilmez. Kâmil bir müslüman da, besmele çekemeyeceği bir işi yapmamaya özen gösterir. O yüzden, besmele insanı eğitir, terbiye eder, kötülüklerden uzak turar. Çünkü besmele çeken bir kimse, ağzından çıkan ifade ile yaptığı eylem arasında bir paralellik kurmak zorunda olduğunu, eliyle dilinin birbirini yalanlamaması gerektiğini düşünür. Besmele, kötülük ve haramları işlemeye hakkımız olmadığını bize hatırlatır.

Besmele, "Allah'ın adı ile" demektir; "Allah'ın adına" değil. Bu ikisi arasında önemli fark bulunmaktadır. Müslüman her yaptığı şeye, her söylediği söze Allah'ın adı ile başlar. Allah'tan izin alarak; Ama Allah adına değil. İnsan beşer ve âciz olduğu için hatalar yapabilir. Allah adına demek; yapılana bir anlamda ilâhî özellik, günahsızlık, hatasızlık iddiası atfetmektir. O'nun adına iş iddiası, Allah'ın temsilcisi olma anlayışını, bu da ruhban sınıfını oluşturur. Tarihte Allah adına nice zulümler işlenmiştir. Teokrasi de budur. Kulun yaptığı iş, müslümanca olmalıdır ama, beşerî özellik taşıdığından iddiasız olmalıdır.

Besmeledeki “isim” kelimesi; ad, ad vermek anlamına geldiği gibi, -bi harf-i cerri ile de- yüceltmek, yükseltmek anlamına gelmektedir. Nitekim gökyüzü anlamında "semâ" kelimesi aynı kökten gelmektedir. O yüzden, "bismillâh" ın anlamı, "Allah'ı yücelterek" şeklinde de anlaşılabilir. (4)

Besmele, Her Peygamber ve Ümmetinin Kullandığı Bir Şifredir

Besmele, sadece Muhammed (s.a.s.) ümmetine has bir anahtar değil; önceki ümmetlerin de kullandığı bir şifredir. Besmele'nin Hz. Muhammed (sa.s.)'den önceki peygamberler döneminde de kullanıldığını Kur'ân-ı Kerim'den anlıyoruz: Hz. Süleyman'ın, Saba kraliçesi Belkıs'a yazdığı İslâm'a dâvet mektubu bu cümleyle başlamaktadır. "O (mektup) Süleyman'dandır ve o bismillâhirrahmânirrahîm -Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla- (başlamakta)dır." (27/Neml, 30) Hz. Nuh da tufandaki gemi yolculuğuna bu ifadeyle başlıyor. Gemiyi bu cümleyle hareket ettiriyordu: “(Nuh) dedi ki: 'Gemiye binin! Bismillâhi mecrâhâ ve mürsâhâ -Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır.-" (11/Hûd, 41) bu vesileyle ifade edelim ki, ister sürücü ve ister yolcu olarak bindiğimiz tüm araçlara binerken besmele çekmek, Kur'an'ın işaret yollu tavsiyesidir.

İnsanlık tarihi boyunca İslâm peygamberlerinin tümü tarafından bir şifre, bir anahtar olarak kullanılmıştır besmele. O yüzden, değişmez evrensel değerlerin öbür ismi olan İslâm'ın, değişmez değerlerinden biri de besmelenin verdiği bakış açısıdır. Bu bakış açısı, bize şu gerçekleri gösterir: Allah, insanın her işine karışır. İnsan, eğer Allah'ın yardımını istiyorsa, her hayırlı işine Allah ile başlamak durumundadır. İnsan yaptığı her bir şeyde Allah'a olan borcunu hatırlamak ve O'na teşekkür etmek durumundadır. İşte bunlar, insanlığın değişmez değerlerinin değişmez göstergesidir.

Her değerli iş gibi, Kur'an okumaya başlarken de Eûzü Besmele çekmek gerekir. "Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın (Eûzü çek)." (16/Nahl, 98) diye emreden Allah, okumaya besmeleyle başlamamızı da emretmektedir: "Yaratan Rabbinin adıyla oku." (96/Alak, 1)

Kur'an'a başlarken, besmeleden önce istiâze gelir. Çünkü istiâze'yi aşmadan besmeleye geçilmez. Eûuzü ile Allah'ı yardıma çağırdıktan, O'nun yardımı ile şeytanları etkisiz hale getirdikten sonra, şirki ve şirke götüren şeytanî isyanları kendimizden uzaklaştırarak Allah'ı lâyıkı ile anabileceğimizi düşünüyoruz.

Gönlümüzde ve düşüncemizdeki, dilimizde ve davranışlarımızdaki şeytanî pisliklerden temizlenerek tertemiz bir şekilde Allah'la beraber oluyoruz. Eûzü süpürgesiyle temizlediğimiz gönül ve dil sarayımıza Allah'ın ismini yazıyoruz. Tıpkı kelime-i tevhidde önce "lâ ilâhe" (hiçbir ilâh yok) deyip Allah dışındaki ilâh taslaklarını kaldırıp atarak gerçekleştirdiğimiz tevhidî temizlikten sonra, "illâllah" (ancak Allah var) dediğimiz gibi.

Kur'an'a besmele ile başlarken, kullarına rahmet, acıma, lütuf ve bağışlaması sonsuz olan Allah'ı hatırlıyoruz. Kur'an'ın nüzûlünün bu sonsuz rahmetin bir yansıması olduğunu düşünüyor ve bu büyük nimeti anarak O'na hamdimizi, şükrümüzü vurguluyoruz. O'nun Rahmân sıfatıyla dünyada mü'min-kâfir herkese merhametine şahid oluyor, dünya hayatında bu nimetlerin kadrini bilerek verene teşekkür edip kulluğa/ibâdete, Kur'an'a yöneliyoruz. Rahîm sıfatının ise, âhirette adâleti gereği sadece mü'minlere merhamet edip, kâfirlere azab etmesi olduğunun bilincine vararak âhireti, cennet ve cehennemi hatırlayıp ümit ve korku arasında Kur'an okumaya, tefekküre başlıyoruz.

Sadece Kur'an okurken değil; insan ve evren kitaplarını okurken, hayat mektebinde öğrencilik ve öğretmenlik yaparken de besmele şuuruna uygun davranmalıyız . Tüm eylemlerimizin dünyada O'na yaraşır, ahirette de O'nun rızasını kazandırır özelliklerde olmasına gayret etmeliyiz. Kur'an, besmeleyle başlıyor, biz de Allah'ın Kitabını Allah'ın ismiyle okuyoruz.

Eğitimle ilgili eserler başta olmak üzere nice kitaplar, gazeteler, dergiler, besmele ile mi başlıyor? Öğrenciler için hazırlanan bazı din kültürüyle ilgili kitaplar, bir müslümanı “bu, benim dinim değil!” diye isyan ettirecek modern hurâfe ve tuğyanla dolu olabiliyor. Peki, İslâm'a ters içeriği kalarak yayınların besmele ile başlamasını tercih edebilir miyiz?

Laiklik, resmî din kabul edilmediği için ve bazı İslâmî âdetlere ses çıkarılmadığından Arap ülkelerinin çoğunda televizyonlarda sunucular besmele ve hamdele ile başlıyor programlarına. Besmele ile başlanan programda ise Allah'ın yasakladığı neler yok ki?! Düşünün bir kere, İslâm düşmanlığını her fırsatta en rezil şekilde gösteren bir tv. kanalı, programlarını sunarken besmele ile başlıyor. İslâm'a her gün hakaretler yağdıran, ahlâksız bir gazetenin ilk satırında besmele yazıyor. Bu Allah ile, din ile alay olmaz mı? Haram katmerleşmez mi bu tavırlarla? Peki, “onlar besmele ile başlamasınlar da biz onlara bakarken besmele çekelim” diyebilir misiniz?

"Yaratan Rabbinin ismiyle oku." (96/Alak, 1) âyeti bizden sadece şekil ve lafızla değil; muhtevâ ile ilgili tavır beklemektedir öncelikle. Okuduklarımızın Allah'ın ismiyle okunması; Allah'ın izniyle, O'nun rızası için, O'nun yolunda, O'nu unutturmayan, O'na yaklaştıran yapıda olmasını gerektirir. Okumak gibi, artısı büyük olan bir eylemde besmele bilinci bunu gerektiriyorsa, diğer eylemlerimizde bu özelliklerin aranma zorunluluğu daha fazla olmaz mı?

Besmele, Allah'tan İzin ve Onay İstemektir

Bismillâh, “Evvel Allah (önce Allah)” deyip, O'na danışmak, yapacağımız herhangi bir işte Allah'ın onayını istemektir. Allah'ın adını herşeyin önüne geçirip yüceltmektir. Müşriklerin putlar adına yaşamaları ve onlar adına iş yapmalarına karşılık, biz Allah adına yaşayacağımıza, O'nun adıyla iş yapacağımıza söz vermiş oluyoruz. Bu yüzden, dilimiz "Allah'ın adıyla" derken, diğer organlarımız da aynı şeyi söyleyebilmelidir. Bu ise, her şeyimizle O'nun ölçülerine uygun olarak yaşamakla mümkündür. Aksi takdirde dilimiz "Allah'ın adıyla" derken; elimiz, ayağımız şeytan veya Allah'ın dışında başkaları adına iş yaparsa bu, tevhidle bağdaşmaz.

“Bismillâh” diyor ve sonra ekliyoruz "Rahmân, Rahîm" sıfatlarını. Aslında “Allah” ismi, Cenâb-ı Hakkın tüm isim ve sıfatlarıyla birlikte Rahmân ve Rahîm sıfatlarını da içermektedir. Ama bunlar özellikle hem besmelede, hem Fâtiha sûresinin ilk âyetlerinde özel yer alır. Kur'an, Allah'ın rahmetle ilgili sıfatlarını öncelikle ve ısrarla vurgular. O'nun başka isim ve sıfatları değil de, özellikle Rahmâan ve Rahîm sıfatları! Çünkü varlığımızı O'nun Rahmân ve Rahîm oluşuna borçluyuz. O'nun üzerimizdeki merhametiyle varız ve varlığımızı bu sayede sürdürüyoruz. O'nun merhameti olmadan, nefes alıp vermemiz bile imkânsız. Bedenimiz, aklımız, ruhumuz hep O'nun rahmetinin birer eseri. Peygamberimiz'in ve vahyin bize gelişi de O'nun rahmetiyledir. İşte bunları hatırlamak için "Rahmân" diyoruz, "Rahîm" diyoruz.

Rahmet, her çeşit âfetlerden kurtulup her türlü hayra ermektir. Rahmân, mü'min-kâfir ayırt etmeden tüm herkese hayat hakkı tanıyan, yaşaması için gereken şartları hazırlayıp nimetleri veren demektir. Rahîm ise, hak edenlere ve lâyık olanlara nimetini bol bol, sürekli olarak veren demektir. Bu yüzden Rahmân sıfatı, O'nun dünyadaki tecellîsi; Rahîm ise âhiretteki tecellîsidir. Rahmân ve Rahîm derken, hem dünyayı, hem âhireti hatırlıyoruz. Dünyanın âhiretten ayrı değil; âhiretin tarlası, hazırlık safhası olduğunun bilincinde dünyada da O'nunla, O'nun ölçüleriyle olmaya gayret ediyoruz . (5)

Besmele, Laik Mantığı Protestodur

Bir mü'min, her eyleminin başına besmeleyi yerleştirmekle laik mantığa en büyük protestoyu yapmış olur. Besmele, insanın Allah'la iş yapması, Allah'ı işine karıştırmasıdır. Dolayısıyla besmele; ateizmi, materyalizmi, laisizmi reddir. Bu manada besmele, İslâmî dünya görüşünün anahtarı mesabesindedir. Laik dünya görüşü “besmelesiz” olmaktır. Laik olmakla olmamak arasındaki fark, besmeleli olmakla olmamak arasındaki fark kadardır. Besmeleli yapılan iş, meşrûiyetini Allah'tan alır ve meşrû işlere besmele çekilir. Besmelesiz işlerse şeytana lâyıktır.

Besmelesizlik demek olan laisizm, aynı zamanda şeytanî bir dünya görüşüdür. Bunun için Allah Rasûlü her eylemine "Rahmân, Rahîm Olan Allah'ın adıyla" başlayarak bu sapkınlığı mahkûm etmiştir. (6)

Besmele, müslümanın alâmet-i fârikalarından (ayırıcı özelliklerinden) birisidir. Mü'min, her vesileyle ve sık sık besmele çeker. Günümüzde müslümanım diyen insanların çoğu, yemek vb. bir iki şeyin dışında besmele çekme gereği duymuyor, her hayırlı şeye başlarken besmele çekmek, tarihe karışıyor. Yine, günümüzdeki insanların ağızlarından çıkan besmele, formalite icabı, âdet ve alışkanlık gereği söylenmiş gibi, ruhsuz ve cansız kelimelerden ibaret kalıyor. Mekanik bir telaffuzdan ibaret, şuursuzca dudaklardan dökülüveriyor. Adını andığı Allah'a isyanla meşgul bir işyerinin açılışında besmele okunarak kurdela kesilmesi, örneklerden sadece biri. Günlük hayatımızın her zaman diliminde Allah'ın ilkelerine ve hükümlerine bağlı olduğunu göstermek için her çeşit hayırlı işlere besmele ile başlar. Besmele ile Allah'a ilticâ eder, şeytânî düşünce ve eylemlerden O'na sığınarak, O'nun yüceliğini itiraf eder ve O'ndan yardım ister. Allah'ın rahmân sıfatını düşünerek, her çeşit nimetin Allah tarafından kendisinin istifadesine sunulduğunu düşünür, O'na şükürde bulunur. Rahîm sıfatını düşünerek de ümitsizliğe giden yolu tıkar, dünyada başına gelen musîbet ve zorlukların geçici olduğunu, esas ve sonsuz rahmetin âhirette tecelli edeceğini değerlendirir.

Besmele Çekmenin Hükmü

Besmelenin yerine göre farz, vâcip, sünnet, mendup, haram ve mekruh gibi hükümleri vardır. "Üzerlerine Allah'ın adı anılmayan hayvanların etinden yemeyin. Çünkü bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır." (6/En'âm, 121) mealindeki âyet, hayvan keserken besmelenin farz olduğunu gösterir. "Yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden de yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın." (5/Mâide, 4) âyeti de av üzerine hayvanı gönderirken veya av için silâh kullanırken, yani avcılık yaparken besmele çekmenin farz olduğunu belirtmektedir. Hayvan keserken besmelenin kasten terkedilmesi halinde, o hayvanın etinden yemek haramdır. Namaz dışında Kur'an okumaya başlarken sûrenin başında istiâze ve besmele âlimlerin çoğuna göre sünnettir. Namazda ise, Hanefî mezhebine göre her rekâtta Fâtiha'dan önce besmele sünnet; Şâfiî mezhebine göre farzdır.

Önemli sünnetlerden ve yaygın muâşeret kurallarından biri de yemek yemeye başlarken besmele çekmektir. Konu ile ilgili hadis-i şerifte belirtildiği üzere (Ebû Dâvud, Et'ıme 15; Tirmizî, Et'ıme 47) başlanırken unutulduğu takdirde hatırlandığı zaman, "Başında da sonunda da Allah'ın adıyla" anlamında "Bismillâh fî evvelihî ve âhirihî" demek gerekir. Herhangi bir işe başlarken besmele çekmenin hükmü işin mahiyetine göre değişir. Meselâ içki içmek, gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak, onları meşrû saymak anlamına geleceği veya dinle alay hükmüne gireceği için haram kabul edilmiştir.

Abdest almak, duâ okumak gibi ibâdetlerle, yenilmesi helâl olan gıdaları yemek, helâl şeyleri içmek gibi fiillere besmele ile başlamak sünnettir. Besmele, Allah'ı hatırlattığı, zikr olduğu, kul - ilâh ilişkisi ve kurallarını düşündürdüğü için, her meşrû eylemimize besmeleyle başlamak, sürüden ayrılıp seviye kazanmak ve işimize bereket katıp ibâdet sevabı almaktır. Necâset mahallerinde besmele çekmek ise mekruh sayılmıştır. Cünüp ve âdetli olanların duâ ve senâ maksadıyla besmele çekmesinde bir sakınca yoktur. (7)

Besmele Şuurunun Mü'mine Kazandırdıkları

Besmele şuuru, bize şu anlayış ve davranışları kazandırır (kazandırmalıdır):

Müslümanın her işi Allah'ın adıyla ve O'nun emir ve müsaadeleri doğrultusunda olmalı.

Müslümanın her işinde 'evvel Allah' olmalı. Yani mü'min, başlayacağı işi yapıp yapmama konusunda önce Allah'a danışmalı.

Harama besmele çekilmeyeceği için, besmele çekemeyeceğimiz hiçbir işe girişmemeliyiz.

"Besmelesiz iş ebterdir, yok olmaya mahkûmdur" (İbn Mâce, hadis no: 1894) hadisinden anlıyoruz ki besmelesizler ve onların düzenleri devrilip yıkılmaya mahkûmdur.

Kesilirken besmele çekilmeyen her hayvan murdardır, pistir. Besmeleyle ve besmele doğrultusunda olmayan her düşünce, fikir, iş ve düzen de murdar ve leş hükmündedir.

Besmele Allah'tan yardım dilemedir. Allah ise, ancak Kendi yolunda olanlara yardım eder. (8)

Müslüman, her türlü davranışa İslâmî ölçüler ışığında başlamalı, eylem, hizmet ve faâliyet yaparken ilâhî rahmet ve merhamet üzere bulunmalıdır. Besmele bu bilinci yansıtmalıdır.

Müslüman, bütün düşünce ve davranışlarında merhametle hareket etmek zorunda olduğunu besmeledeki rahmetle ilgili iki sıfatla idrak etmelidir.

Müslüman, besmeleyi hayatının tamamına yansıtmalıdır. Şuursuz bir şekilde söylenen besmelenin, istenen faydayı sağlamayacağını bilmelidir.

Besmele, müslümanın elini attığı her işte, adımını attığı her yolda Allah ile beraber olduğunun, O'nun yardımıyla iş yaptığının şuurunda olmasını sağlar/sağlamalıdır.

Besmelenin her işte sürekli tekrar edilmesi, Allah'ı zikir olduğu gibi, müslümanın Allah'la rahmet üzerine iş yapacağına, O'nun izin verdiği şekilde davranacağına dair sözleşme yenilemesidir.

Besmele, her işte Allah'tan yardım istemenin gerekliliğini, başarı ve zaferin Allah'a ait olduğunu unutmamak demektir. (9)

Besmeleyle, yapılan işi kendi adımıza, fakat Allah'ın ismi ve izniyle, Allah'tan yardım dileyerek yaptığımızı belirtiyoruz.

Allah'ı yücelterek başladığımızda o iş, Allah için oluyor. O'nun dini için yapılan bir gayret şeklini alıyor.

Şeytanın iğvâsına karşı direnme bilinci yenileniyor. Her işe besmeleyle başlamak hayatı anlamlandırıyor.

Allah'ın sözünü toplum hayatının dışına iten kökten laik anlayış reddedilmiş, tüm müşrikler ve putperestlere muhâlefet etmiş oluyor . (10)

Mü'minler istiâze ve besmelenin şuuruna erdikleri gün, yeryüzünde hiçbir tâğutî iktidar gücünü muhafaza edemez. Çünkü eûzü-besmeleyi duyan şeytan ve tâğut çılgına döner, mahvolur . (11)

• Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler, Kavramlar, 1/ 41

• Şâmil İslam Ansiklopedisi, c. 1, s. 226, 227

• Kur'an'ın Temel Kavramları, 66

• İhsan Eliaçık, İslâm ve Sosyal Değişim, s. 24

• Ali Akpınar, Namaz Duaları ve Sûreleri, s. 23-24

• Mustafa İslâmoğlu, İman Risalesi, s. 180

• İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Y. c. 5, s. 531

• Ali Akpınar, a.g.e. s. 28

• Abdullah Büyük, Müslümana Mesajlar, s. 19

10- İhsan Eliaçık, a.g.e. s. 22

11- Yusuf Kerimoğlu, a.g.e. 1/ 42

Besmele ile İlgili Âyet-i Kerimeler

96/Alak, 1

1/Fâtiha, 1

27/Neml, 30

11/Hûd, 41

Besmele ile İlgili Bazı Hadis-i Şerif Kaynakları

Sünen-i İbn-i Mace, Hadis no: 1894;

Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 2, 259

Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar

• Tefsir-i Kebir (Mefâtihu'l-Gayb), Fahreddin Râzi, Akçağ Y. c.1, s. 139-241

• Hak Dini Kur'an Dili, Muhammed Hamdi Yazır, Eser Y. c. 1, s. 15-49

• Şifa Tefsiri, Mahmut Toptaş, Cantaş Y. c.1, s. 57-61

• Ahkâm Tefsiri, M. Ali Sabuni, Şamil Y. C. 1 s. 13-14

• Fi Zılali'l- Kur'an, Seyyid Kutub, Hikmet Y. c. 1, s. 34-36

• Tefhimü'l Kur'an, Mevdudi, İnsan Y. C. 1 s. 40-41

• Hadislerle Kur'an Tefsiri, İbni Kesir, Çağrı Y. C. 2, s. 35-73

• Fatiha Suresi ve Türkçe Namaz, Sait Şimşek, Beyan Y. s. 23-27

• İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Y. C. 5 s. 529-540

• Şâmil İslam Ansiklopedisi, Şamil Y. C. 1 s. 226-229

• Sorularla Fatiha Suresi, Zabit Ali Durmuş, Ali İçipak, YendaY. S. 36-59

• Fatiha Üzerine Mülahazalar, Hikmet Işık, Nil Y. S. 75-104

• Kelimeler Kavramlar, Yusuf Kerimoğlu, İnkılab Y. C. 1 s. 41

• İman Risalesi, Mustafa İslamoğlu, Denge Y. S.180

• Cahiliyye Düzeninin Ruh Haritası, Mustafa Çelik, Ölçü Y. S. 21-24

• Namaz Duaları ve Sureleri, Ali Akpınar, Suffe Y. S. 21-26

• İslâm ve Sosyal Değişim, İhsan Eliaçık, Bengisu Y. S. 20-24

• Esenlik Yurdunun Çağrısı, Celaleddin Vatandaş, Pınar Y. s. 135-136

• Müslümana Mesajlar, Abdullah Büyük, Suffe Y. s. 15-26

• Kendimizi Tartışmak, Selâmi Çekmegil, Timaş Y. s. 200-201

• Besmele ve Fatiha Tefsiri, Ebulleys Semerkandi, Sezgin Neşriyat

• Besmelenin Şerhi, Abdülkerim b. İbrahim Cili, Kitsan Kitap Kırtasiye Y.

• Besmele Tefsiri, Hacı Bektaş Veli, Kültür Bakanlığı Y.

• Besmele Albümü, Ziya Bilgiç, Osmanlı Y.


Ekim 17, 2008, 08:35:25 ös
Yanıtla #2

Nasıl, anahtarsız kilit açılıp içeri girilemezse; “besmele”nin manasını da kavramadan, "Kitab"ın mânâları anlaşılamaz!.. Şayet "Besmele"nin işaret ettiği bilinç düzeyi ile bu konuya yaklaşırsak, ancak o takdirde işin "sırrına" yönelmiş; ve o hedefe kilitlenmiş oluruz!..


Dogru, bu arada izin verirsen bu anahtarin bir diger acilimini da ben sunayim :)

B harfi; 1 ile 3'un birlesimidir ve 13 'tur. 13 rakkami genelde ugursuz olarak nitelendirilmesine karsin aslinda onemi cok buyuktur.

Bununla ilgili olarak elimde guzel Bilgiler var ama suanda sunmam mumkun degil. Zamani gelince bendeki acilimini da buraya aktarmak isterim.

Sevgilerimle,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ekim 17, 2008, 10:25:08 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 180
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Kaan

"FÂTİHA" sûresinin mânâsı eğer derinliğine doğru anlaşılırsa, bize Kur'ân-ı Kerim kilidini açacak anahtarı verir...
-Kur'ân-ın sırrı Fâtiha'da; Fâtiha'nın sırrı Besmele'de; Besmele'nin sırrı da başındaki "B"dedir !.


"Ba"  ( ب ) (. . . ) Ba nın sırrıda altındaki noktada  bu sözlerin veya yazının devamı var ama ben  burada ( . ) katıyorum. :)

Sayın Sevil

B harfi; 1 ile 3'un birlesimidir ve 13 'tur. 13 rakkami genelde ugursuz olarak nitelendirilmesine karsin aslinda onemi cok buyuktur.


Ebced Hesabında "Ba" harfinin değeri ( 2 ) dir

Ba = 2

Saygılarımla
« Son Düzenleme: Ekim 17, 2008, 10:39:12 ös Gönderen: semsin »


Ekim 17, 2008, 10:36:59 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Ahmet Hulusi'yi aşırı dinciler sevmiyorlar. :) Benimse çok sevdiğim birisidir. Sebebi şahsına özgü değil İslamiyete bilimsel açıdan yaklaşmasındandır. Kitaplarını ücretsiz dağıtmaktadır.


Ekim 17, 2008, 10:40:21 ös
Yanıtla #5


Sayın Sevil

B harfi; 1 ile 3'un birlesimidir ve 13 'tur. 13 rakkami genelde ugursuz olarak nitelendirilmesine karsin aslinda onemi cok buyuktur.


Ebced Hesabında "Ba" harfinin değeri ( 2 ) dir

Ba = 2

Saygılarımla


Evet, Sayin Semsin; Konu'ya aciklik getirdiginiz icin Tesekkurler (:
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ekim 17, 2008, 11:02:16 ös
Yanıtla #6

Ahmet Hulusi'yi aşırı dinciler sevmiyorlar. :) Benimse çok sevdiğim birisidir. Sebebi şahsına özgü değil İslamiyete bilimsel açıdan yaklaşmasındandır. Kitaplarını ücretsiz dağıtmaktadır.

Hmm, faydali biriyse bu en basta kendisi ve ondan faydalananlar icin guzeldir. Birilerine isik tutmak ve onlara yol gostermek - her alanda tabi - mukemelldir. 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 30, 2009, 05:19:48 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Allah ve Ben demek gizli "ŞİRK"tir der üstad Ahmet Hulisi.Bu pencereden bakmadan,Kur-an'ın anlaşılamayacağını,bir tarih kitabı gibi algılanacağını söyler...Pek de güzel söyler...Saygılarımla...
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Mart 30, 2009, 05:31:32 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 386

Tarikatların haricinde, A.Hulusi, Yaşar Nuri, Beyaz gibi hocaların TC deki görevide laik kesimi Arap bataklığına sokmaktır.Arapçanın ne derinliği varmış , sağdan soldan kopyalayıp değiştirdikleri kelimelerden başka.


Mart 30, 2009, 06:36:24 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Hiçbir işime , ameliyatıma vs. ye başlarken  ne  besmele çekerim ne de başak bir arapça dua okurum.

Yaptığım her ameliyatla şifa dağıtmışlığım vardır. Eğer Arap uşağı ve hayranıysa insan ancak Arapça

konuşur durur. Ameliyatı yapanın tekniği  yoksa , cerrah çok beceriksizse isterse hatim indirsin ,o hasta

ameliyathaneden sağ çıkmaz...

Günümüzde doktorlar, hastaneyi görev saatinde terkedip cumaya gitmektedirler. Uyuşuk ,mantıksız

Arap zihniyeti ülkemiz insanına alıştırılmaktadır.

Gelelim B meselesine ; bu tür şeyleri iddaa edenler  Psikiyatri  uzmanlık dalında Schizophrenia  olarak

değerlendirilir ki, yukarıda anlatılan şeylerin de ilimle uzaktan yakından ilgisi yoktur


Saygılarımla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
46 Yanıt
31778 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2010, 03:58:47 öö
Gönderen: moonlight
29 Yanıt
16934 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2011, 10:56:40 öö
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
5800 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2017, 01:29:27 öö
Gönderen: HomoSapıens
6 Yanıt
5962 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2008, 01:11:53 öö
Gönderen: blossom
3 Yanıt
5743 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2012, 02:34:17 öö
Gönderen: ruzber
6 Yanıt
6446 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 23, 2008, 02:35:48 ös
Gönderen: doguruzgari
6 Yanıt
12436 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 19, 2017, 11:51:37 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
5037 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 01, 2010, 04:55:33 ös
Gönderen: ozkann
5 Yanıt
6936 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 20, 2010, 12:16:32 ös
Gönderen: lucifer
6 Yanıt
7136 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2010, 08:06:27 ös
Gönderen: llSinekValesill