Sanırım bu başlık ile bağlantılı ikinci ve son bölümü buraya tazesi tazesine yerleştirmek gerek. Ancak böylece benim bu konuyu niçin gündeme getirmiş olduğum anlaşılabilir. Nitekim Sayın Veritas Rosslyn Şapeli’ne değinmek suretiyle benim gelmek istediğin noktanın ipucunu vermiş oldu. Sanırım o konuyu aslında ayrıntılı olarak biliyor. Ancak bilmeyenler de olabilir. Ben anlatayım; sonra Sayın Veritas da katkıda bulunsun. (Ancak şunu da hatırlatmalıyım: Benim yapacağım anlatımın bütünü bu başlık altında değil, “Tapınakçıların Hazinesi” adlı kitabın özeti başlığı altında yer alacak. Dolayısıyla Sayın Veritas belki onu da foruma yerleştirmemi beklemeyi yeğler; elbette isterse.)
Henry Sinclair
Şimdi burada Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını keşfedişi gibi biraz romantik bir serüvene ilişkin fakat daha eski bir öyküyü hayli kısaltarak anlatacağım. Bu öykü özetini vermekte olduğum kitapta aslında çok daha iyi anlatılıyor. Be-nim burada yaptığım, ona coğrafya bakımından bir bilgisel giriş gibi bir şey. Referans olsun diye…
“İskoçya’nın ünlü ailelerinden biri olan Sinclair ailesinin 14. yüzyılın ikinci yarısındaki ileri gelenlerinden Rosslyn Örlü ve Orkney Prensi Henry Sinclair, kuzeydeki birçok adayı egemenliği altına almıştı.
1390 yılında, İskoçya ile İzlanda arasındaki Far Oer adalarında (Fair Islands ya da Faereo) yabancı bir geminin karaya oturup parçalanmış olduğunu, balıkçıların tayfayı öldürüp ganimet elde etmeye hazırlandığını öğrendi. Geminin kaptanı ile tayfasını balıkçıların elinden kurtardı. (Asıl niyeti gemicileri kurtarmak değil, balıkçıların ganimete konmasını engellemek olabilirse de bundan pek söz edilmez.)
Venedikli olduğu anlaşılan denizcilerin kaptanı Nicolo Zeno, Henry Sinclair’e borçlanmıştı. Her ne isterse yapacağını söyledi.
Henry Sinclair, ta Venedik’ten okyanusun kuzeyine kadar gelebilmiş bu deneyimli kaptanın yardımıyla çok şey yapılabileceğini düşündü. Hele Nicolo Zeno’nun yıllardan beri bu çevrelerde fırdolayı gezmiş, hemen her yeri kendisinden bile çok daha iyi bildiğini öğrenince, ona donanmasının başına geçmesini önerdi. Niyeti, Atlas Okyanusu’nun kuzey bölgelerini tümüyle ele geçirmekti.
Henry Sinclair’in elinde Rosslyn’de bulmuş olduğu eski bir harita vardı. Nicolo Zeno, bunu görünce hayretler içinde kaldı. Kendi çizimleriyle karşılaştırdı. Neredeyse bire bir tutuyordu.
Henry Sinclair, Nicolo Zeno’nun önderliğiyle, 1393 yılında Grönland’a çıkıp o kıyılara da egemen olduktan sonra güneybatıya doğru yönelmek istedi. Ancak bu dileğin biraz ertelenmesi gerekti çünkü bunun için yeni ve daha dayanıklı gemilere gereksinme vardı.
Bu arada Nicolo Zeno artık hayli yaşlanmış olduğunu, Venedik’e dönüp orada ölmek istediğini söylüyordu. Küçük kardeşi Antonio Zeno’yu İskoçya’ya çağırttı. Ancak yurduna dönemedi. 1395 yılında, günümüzde artık var olmayan Frisland adasında öldü. Henry Sinclair de onun yerine kardeşi Antonio Zeno’yu geçirdi.
1398 yılında Antonio Zeno, ağabeyinin çizdiği haritalardan yararlanarak Henry Sinclair’i Grönland’dan daha güneye, günümüzde Kanada’daki “Nova Scotia” eyaletinin bulunduğu yere kadar götürüp getirdi.
Bu yolculukta İskoçlar oraya bir küçük koloni yerleştirdi. Hatta daha da güneye uzanıp Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletinin başkenti olan Boston dolaylarına kadar bile ilerlediler.
O tarihlerde dillerinden ötürü İskoçların “Micmacs” (Mikmekler) adını taktığı ilkel yerliler, denizden gelen bu insanları gözlerinde çok büyütüp onları kendi dillerinde “beyaz tanrılar” anlamına gelen bir adla anmıştı. Sonra onların “tanrı” olmayıp kendileri gibi “insan”, tenlerinin doğudan geldikleri için beyaz olduğunu anladılar.
Antonio Zeno, yıllar sonra Venedik’e dönerken, Atlas Okyanusu’nun kuzey bölgelerinin ayrıntılı bir haritası ile ağabeyinin anılarını götürdü. Bu anılarda Şövalye Nicolo Zeno, 1371 yılında okyanusta yakalandıkları bir fırtınadan kurtulamayıp batıya sürüklendiklerini, parçalanmış olan gemileriyle neden sonra Estotiland’a çıkabildiklerini, sonra yeni bir gemi yapabilmek için 20 yıl kadar oralarda kaldıklarını anlatıyordu.”
Nicolo Zeno’nun düzenlemiş olduğu haritanın Henry Sinclair’in bulmuş olduğu harita ile uyuşması, Tapınak Şövalyelerinin çok daha önceki tarihlerde Amerika kıtasına ulaşmış olduklarının kanıtı olarak gösterilir.
Hangi Tapınak Şövalyeleri?... Tarikat Fransa’da ortadan kaldırılmadan öncekiler mi yoksa sonraki İskoçyalı Tapınakçılar mı?
Orası belli değil... Hatta Henry Sinclair’in bulmuş olduğu anlatılan harita da günümüzde bir “belge” niteliğiyle ortaya konmuş değil. Böyle bir harita varsa, daha önce saklanmış ve bir rastlantı sonucu bulunmuş olduğu söylendiği gibi yine saklanmış ve hâlâ bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor olabilir.
Anlaşılan Nicolo Zeno da gençliğinde ister istemez oralara kadar gitmiş, üstelik hayli uzun bir süre kalmış. Ancak o gidişin bir keşif serüveni değil, kaza olduğu anlaşılıyor. Henry Sinclair’in kararlı gidişi ise çok daha sonra.
Bunlara bakılırsa, Amerika kıtasının keşfi 1492 değil, 1371. Hatta kim bilir belki bundan çok daha önce.
Nova Scotia
Günümüzde Kanada’nın güneydoğudaki eyaletlerinden biri olan Nova Scotia’nın eski adının “Arcadia” olduğu söylenir. Asıl Arcadia (Arkadya), Yunanistan’ın güneyindeki Peleponez (Mora) yarımadasının kuzey bölgesidir. Kanada’da ise daha sonra “r” harfi çıkarılıp, “Acadia” denmiş.
Peki sonra niçin “Nova Scotia” (Yeni İskoçya) olmuş?
Avrupa’dan oraya ilk kez İskoçların vardığı kabul edildiği için... Fakat oraya daha önce ulaşan Nicolo Zeno da “Drageo” adını koymuş.
Acaba Nicolo Zeno Tapınak Şövalyelerinden kalma birtakım bilgileri önceden edinmiş ve oralara özellikle gidebilmek için yola çıkmış olabilir mi?
Belki!... Ancak anılarında böyle bir şeyden söz etmediğine, Henry Sinclair’in Rosslyn’de bulmuş olduğunu belirttiği bir haritaya değindiğine göre, bu ancak bir kurgu olarak düşünülebilir.
Tapınak Şövalyelerinin ardında kim bilir daha neler kalmıştır.
Bunların kapsamı tümüyle bilinemez ama 14. yüzyıl ve sonrasında ortaya çıkan ezoterik örgütlerden birçoğu, Tapınak Şövalyelerinden kendilerine çok önemli özel bilgiler kaldığını, bunların mal ve mülkten daha değerli olduğunu ileri sürmüştür.
Çağdaş tarihçi yazar Frederick J. Pohl, Henry Sinclair ve Amerika kıtasının Kristof Kolomb’dan önceki keşifleriyle bağlantılı olmak üzere 1961 ve 1974 yıllarında yayımlanmış kitaplarında, yukarıda özetini verdiğim öyküyü çok daha ince ayrıntılarına girerek anlatmış. Ancak diğer birçok çağdaş tarihçi, bu anlatımlara güvenemediğini, doğruluğuna katılmadığını belirtmiştir. Bu güvensizlik, Frederick J. Pohl’un sırf bir tarihçi olmayıp aynı zamanda bir bilim kurgu yazarı oluşundan ileri gelebilir.
1997 yılının Eylül ayında İskoçya’da özellikle bu konunun irdelenmesi amacıyla “The Orkney Symposium” adı altında bir bilimsel toplantı düzenlenmiş. Üç gün süren bu toplantıya bildirge verip konuyu tartışan tarihçilerden kimisi 1991 yılında ölmüş bulunan Frederick J. Pohl ile hemen aynı paralelde görüş belirtirken, kimisi de başka belgelere dayanarak bu savlara karşı çıkmış. Bir tartışmadır gitmış. Sonra da bu bilimsel toplantının tutanakları yayımlanmış. (İnternette bulmak olanaklı.) Ancak çoğunlukla Henry Sinclair’in gerçekten de böyle bir serüven yaşayıp yaşamadığı üzerinde görüşülmüş. Zeno Haritası’nın yanlış ya da düzmece belge olduğunu ileri süren çıkmamış. Üstelik Nova Scotia eyaletindeki Louisburg limanında bulunmuş bir batık gemi topunun, Venedik’teki bir müzede sergilenen bir 14. yüzyıl gemi topu ile tıpatıp aynı olduğu bile ortaya konmuş.
Kaldı ki, Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletindeki Westford kasabasındaki bir tepede, kaya üzerine kakma yöntemiyle yapılmış bir resim var. Zamanla aşınmış olmakla birlikte, oraya ne çizilmiş olduğu hâlâ seçilebiliyor. Bir elinde kılıcı, diğerinde kalkanı ile bir 14. yüzyıl şövalyesinin resmi. İşlemenin o tarihten kalma olduğu da bilimsel yöntemle kanıtlandı.
Yukarıda değinmeden geçmiş olduğum bir diğer husus özetle şöyle:
“Henry Sinclair’in has adamlarından Sir James Gunn adlı bir şövalye, orada ölmüş ve defnedilmiş. Anısını yaşatmak üzere dağdaki bir kaya üzerine böyle bir çizim yapılmış.”
Buna karşın, Genç Nicolo Zeno’nun 1558 yılında ortaya çıkardığı belgede Henry Sinclair’in adı geçmez. Sadece “Zicmni” diye pek garip adlı bir prensten söz edilmektedir. Nitekim Henry Sinclair’in böyle bir serüveni olamayacağını ileri sürenlerin üzerinde durduğu noktalardan biri de budur. Elbette sadece bir adın farklı bir biçimde yazılmış olması pek bir şey değiştirmez ama bu öykünün doğruluğuna karşı çıkanların kendi görüşlerini destelemek üzere ortaya koymuş olduğu deliller de hiç yabana atılabilir gibi değil.
Kim bilir, belki de Henry Sinclair o tarihlerde günümüzdeki Kanada kıyılarına kadar gitmiş olan İskoçlar ile birlikte değildi. Fakat romantik bir tarzda kaleme alınmış öyküsünün kapsamında sanki bu serüvende bulunmuş gibi gösteriliyor. (Tapınakçıların Hazinesi adlı kitapta da öyle.)
Buna karşın hiç kimsenin karşı çıkmadığı gerçek ayan beyan görülüyor: Amerika kıtasına Kristof Kolomb’dan çok önce gitmiş olanlar vardı ve bu kişiler oraya varmak için Tapınak Şövalyelerinden kalma bilgilerden yararlanmıştı. Ancak rotaları farklıydı; okyanusu dosdoğru geçmeye kalkışmak gibi bir riske girmemiş, hep kuzeyden dolaşmışlardı.
Kristof Kolomb’un kayınbabası Bartolomeo Perestrello aslen Madeiralı idi yani bir bakıma Afrikalı. Perestrello ailesinin İskoç asıllı Drummond ailesiyle öteden beri organik bağları vardı. Henry Sinclair’in torunu John Drummond, 1430’lu yıllarda uzun süre Madeira adalarında kalmıştı. Kristof Kolomb da onun torunu Juan Affonso Ercorcio ile arkadaşlık etmişti. (Portekizce’de Escorcio, “İskoç” demektir.)
İşte bu kadar… Artık bu yazboz bilmecesinin eksik taşlarını da siz yerine oturtun. Ben ise şu kitap özetinin sonrasına geçeyim.