Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: Tij - Aralık 22, 2012, 06:54:21 ös

Başlık: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 22, 2012, 06:54:21 ös
 Üniversiteli... -Bekir Coşkun (Cumhuriyet)   
  22 Aralık 2012 -   
 
Onlar; kömüre, nohuda oy veren senin seçmenine benzemiyorlar...

Kocaman dilleri var...

İnatları kafalarından büyük...

*

Senin milletvekillerin gibi değil üniversiteliler...

Yalakalık olsun diye ağlamazlar...

Soruları var...

Cevap verme, zırıltılarını susturamazsın...

*

Bürokratlarına benzemezler...

Koltuk, masa, makam arabası dertleri yok...

Bir spor ayakkabıdır, kırmızı bağcıklı...

Binip giderler...

Tutamazsın...

*

Şu muhalefete benzer yanları yok...

Göstermelik soru önergeleri, laf ola gensorular, seçmen görsün maksat laf ebelikleri, bir sürü salaklık arama...

İki yumurta attı mı...

Kapalı yerde şemsiye açtırırlar adama...

*

Medya patronlarına benzemiyorlar...

Ne de onların maaşlı yalaka yazarlarına...

Bilgisayarının başına oturup “Ohaaa” diye kaleme aldı mı tek kelimelik baş makalesini, kesinlikle doğrudur...

*

Paşalara da benzemezler...

Birbirlerini asla satmazlar...

Ya da ters “L” harfi pozisyonunda durduramazsın önünde...

Üniformaları çok çok bir parkadır...

*

Dün sabah karanlığında, evlerini bastılar üniversitelilerin... ODTÜ eylemlerine katıldığı iddia edilenleri topladılar...

Birinci amaç ağzını açanları cezalandırmaksa, ikinci amaç ağzını açmayı düşünenlere peşin gözdağıdır...

Faşizm daha nasıl olur?..

*

Oysa...

Uygar, insan haklarının ve hukukun olduğu bir ülke istiyor sadece üniversiteli...

“Diploma” diye eline tutuşturulacak bir kâğıt parçası ile işsizliğe, sömürülmeye, süründürülmeye salınacağını bile bile, kendisi için değil...

Bu kirli düzenbazlıklara itirazı var...

Anlasan da anlamasan da...

*

Sana da benzemiyorlar besbelli...

Çağdaş dünyanın başı dik, onurlu, kimlikli, uygar, modern, medeni bireyi olma hayalleri var... Din sömürüsüne, hırsızlığa, ilkelliğe teslim olmamış adam gibi bir devletin genci olmak istiyorlar...

Dinleyeceksin...

Yoksa susmaz üniversiteli...
 
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 22, 2012, 06:56:30 ös
Rektörler mahkemelere!
Can Dündar


Çok özenmiştim okuduğumda: Fransa’dan öğrenci değişim programıyla Eskişehir’e gelip orada “gizli örgüt üyeliği”nden tutuklanan Sevil Sevimli’nin Bursa’daki mahkemesine Fransa’da okuduğu Lyon Üniversitesi’nin rektörü katılmıştı.
Destek için gelen rektör mahkeme kapısında Sevil’i şöyle savunmuştu:
“20 yaşında bir genç, dünyayı değiştirmek ister.”
* * *
Öğrencisini adaletsizliğin elinden çekip almak için Fransa’dan kalkıp gelen bir üniversite rektörü...
İnsan özeniyor.
 Strasbourg Üniversitesi rektörünün “Pınar Selek’in arkasındayız” açıklamasını okuduğumda da özenmiştim.
 Bizim rektörlerimiz ne zaman haksız yere dövülen, yargılanan, hapsedilen, mahkum edilen öğrencilerine sahip çıkacak, diye düşünmüştüm.
ODTÜ rektörlüğünün, kampüse adeta savaşa gelen polise karşı öğrencisine sahip çıkan açıklaması, bir nebze yüreğimize su serpti.
 Sonra ODTÜ öğretim üyelerinin “Polis varsa, ders yok” diyerek öğrencilerle birlikte tepki koyması, forum yapması, mezunlarla hocaların kol kola yürümesi umudumuzu artırdı.
Ardından diğer üniversitelerin, öğretim üyeleri derneklerinin ODTÜ ile dayanışma mesajları yayınlaması, orantısız güç kullanımına karşı protestoların yurt çapında yaygınlaşması, kampüslerin bunca baskıya rağmen hala teslim olmadığını kanıtladı.
 * * *
ODTÜ’deki forumda, “Öğrencime dokunma” pankartı altında demokrasi dersi veren Prof. Dr. Raşit Kaya, hem master hem doktora tez danışmanım, hocam, nikah şahidimdir.
 Önceki gün onu ODTÜ’nün en zorlu gününde, forum yapan öğrencilerin toplandığı U3’ün kürsüsünde “Tepki göstermek temel insan hakkıdır. Tepki göstermeyen onurlu bir yaşam sürdüremez” derken görünce böyle bir hocam olduğu için kendimi şanslı hissettim.
 Raşit Hoca 35 yıllık ODTÜ’lüdür.
“35 yılda hiç bu kadar polisi ODTÜ kampüsünde gördünüz mü” diye sordum. Umutlu bir cevap verdi:
“Bu kadar polisi görmedim, ama bu kadar öğrenciyi de uzun yıllardır birlikte görmüyordum.”
* * *
Başbakan içerde “Yıllar yılı ezik nesiller yetiştirmek istediler” konuşmasını yaparken polislerinin dışarıda başkaldıran gençleri ezmek istemesi mi daha ironik?
 Yoksa İçişleri Bakanı’nın orantısız güç kullanımına yönelik kamuoyu tepkisine hak veren açıklamasının ardından Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün “Orantılı ve soğukkanlı müdahale ettik” diye kendini savunması mı?
Polis bildiğimiz polis; bildiğini okuyor.
 ODTÜ bildiğimiz ODTÜ; her dönemki gibi kararlılıkla direniyor.
 Bu olayda asıl üzerinde durulması gereken yenilik, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kuşatmaya karşı ortak tepki koymayı başarmasıdır.
 Baskı, nihayet beklenen dayanışmayı getiriyor.
 Dileyelim ki bu dayanışma daim olsun.
 Öğretim üyelerini, rektörleri, önceki gün polis saldırısında yaralanan gencin başucunda, dün sabah operasyonuyla gözaltına alınan gençlerin karakollarında, mahkemelerinde de görebilelim.
“20 yaşında bir genç, dünyayı değiştirmek ister” cümlesini bütün rektörlerin ağzından duyabilelim.
 Duyabilelim ki, “ezik nesiller yetiştirmek isteyenler”in dünyasını değiştirebilelim.
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: NOSAM33 - Aralık 23, 2012, 05:22:38 ös
Bu yazılardan kim ne anlar merak ediyorum , ben iddia ediyorum bu yazıların hiç birinin bu toplum İnsanlarının üzerinde ZERRE kadar ETKİ yapmamıştır .

Hoppala nerden biliyorsun , basit  SON  anketler  her şeyi gösteriyor . YAZIK
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 24, 2012, 09:42:46 ös








24 Aralık 2012 - 02:30

Can Dündar

ODTÜ hep direndi








Teslim olmayan, korkmayan bir kampüs. Hocalarıyla, öğrencileriyle, eylemleriyle baş eğmeyen bir yapı... Tepkisini gösteren, gerekirse kavga eden, stadına ‘Devrim’ yazan bir üniversite. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saklayan okul. Emperyalizme karşı verilen devrimci mücadelenin yüksek öğrenim yurdu. Burası ODTÜ... Bulaşanın hayır göremediği bir kurum...
 (http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2012/12/23/fft16_mf2901231.Jpeg)


16 Ocak 1971 gecesi ODTÜ Rektörü Prof. Erdal İnönü’nün Mebusevleri’ndeki evinin telefonu çaldı.
İnönü telefonu açtı. Karşıdaki ses:
“- Ben Deniz Gezmiş’im” dedi.
İnönü bir kez Deniz Gezmiş’le karşılaşmıştı.
Üniversitenin garajlar kısmında bir öğrencinin olay çıkardığını duyunca oraya gitmiş, karşısındaki uzun boylu parkalı gence “Ne istiyorsun?” diye sormuştu. Konuştuğu gencin Deniz Gezmiş olduğunu sonradan öğrenmişti.
 Telefonda yine “Ne istiyorsun?” diye sordu.
“Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?” dedi karşıdaki ses...
 Ve telefonu kapattı.
O günlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ODTÜ yurtlarında kaldıkları, silahlandıkları söylentileri yayılmıştı. Üniversitede olaylar çıkmaya başlayınca, henüz 4,5 aylık rektör olan İnönü de yurtları kapatma kararı almış, bizzat gidip arama yapmış, İçişleri Bakanlığı’na başvurup kampüs çıkışında bir jandarma karakolu kurulmasını istemişti.
 Telefon kapanır kapanmaz alt kattan şiddetli bir patlama sesi duyuldu. İnönü’lerin iki katlı evlerinin giriş kapısı dinamitle havaya uçurulmuştu.
 Önce irkildiler; sonra bu saldırının öldürme değil, korkutma amaçlı olduğunu, üst katta olduklarını teyit için telefon edildiğini fark ettiler.
İnönü, o gece arayanın Deniz Gezmiş olduğuna hiç inanmadı.

(http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2012/12/23/fft16_mf2901217.Jpeg)

ODTÜ her zaman devrimci öğrenci birliklerinin protesto gösterilerine sahne oldu. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saklayan okul ODTÜ’de, rektörler ve öğretim üyeleri de çok zaman öğrencilerinin arkasında durdu. ODTÜ, eylemler nedeniyle defalarca güvenlik güçlerinin ablukasına alındı. Kampüste yaşanan polis-öğrenci çatışmalarında birçok kez kan da aktı.

(http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2012/12/23/fft16_mf2901218.Jpeg)



4 bin kişilik kuşatma
 Bu bombalamadan yaklaşık 1,5 ay sonra Deniz Gezmiş ve arkadaşları 4 Amerikalıyı kaçırdı. ODTÜ’de saklandıkları söylendi.
 5 Mart günü sabah 04.00 sıralarında 4 bine yakın asker ODTÜ’yü kuşattı. Rektörü uyandırdılar. İnönü yurtlara öğrencilerle görüşmeye gitti. Öğrenciler, “Arananlar burada değil, polisi yurtlara sokmayız” dedi.
 Sabah 6’ya doğru çatışma başladı. İnönü, yeniden yurtlara gidip öğrencilere “Yapmayın” demek istedi, askerler mani oldu.
 Çatışmada ağır yaralanan Şener Erdal kan kaybından öldü.
 Büyük kuşatma öğleyin askerin havan ateşi açma tehdidiyle sona erdiğinde 1i er, 1’i öğrenci olmak üzere 3 ölü, 30 yaralı vardı.
Öğrenciler, devasa “Devrim” yazısıyla ünlü stadyuma hapsedilip teker teker sorgulandı.
50 öğrenci tutuklandı. ODTÜ yetkilileri için tahkikat açıldı; İnönü savcılığa çağrıldı.
Yurtlarda Amerikalılar bulunamadı; 5 tabanca çıktı.
Haber duyulunca ülkedeki diğer üniversiteler ayağa kalktı.
AP Hükümeti denetimindeki Mütevelli Heyeti, öğretim üyelerinin oluşturduğu Akademik Konsey’i lağvetti, üniversiteyi kapattı. Rektör Erdal İnönü de 10 Mart’ta istifa etti.
 2 gün sonra Hükümet, bir askeri muhtıra ile devrildi.
 
(http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2012/12/23/fft16_mf2901230.Jpeg)

Ajanın misyonu bitti
 Bu olayları bizzat rahmetli Erdal İnönü’den dinlemiştim.
 Öğrencilerin okul yönetiminde yer almasından yanaydı, ama şiddete bulaşmalarına karşıydı. Çatışmaları engellemek için elinden geleni yapmış, başaramamıştı.
12 Mart’tan sonra savcılık tarafından ifade vermeye çağrıldığında ise kırılmış, kendi deyimiyle “meyus” olmuştu.
 Asıl ilginç belge yıllar sonra Dev-Genç ana dava dosyasından çıktı (Bkz: Nuri Çalışkan, “ODTÜ Tarihçe”, Arayış, 2002, s. 121):
MİT Müsteşarı Nurettin Ersin, askeri savcılığa gönderdiği bir yazıda “ODTÜ öğrencisi Eyüp Temeltaş, teşkilatımızın istifade ettiği bir kimsedir” diyor, takibat dışı bırakılmasını istiyordu.
 Temeltaş, o işgalde jandarmaya ateş açtığı iddiasıyla tutuklanan öğrencilerden biriydi. MİT’in yazısından 2 gün sonra salıverildi.

Başka kapıya!
 40 sene sonra ODTÜ geçen hafta bir kez daha bir güvenlik işgali yaşadı.
Yine protesto etti; yine çatışma çıktı.
Yine bir öğrenci ölümcül yara aldı, öğrenciler tutuklandı, diğer üniversiteler ayağa kalktı.
Ve yine Başbakan, -tıpkı 12 Mart’ın Başbakanı gibi- üniversiteyi isyan çıkmış bir cezaevi gibi kuşatarak savaş alanına çeviren güvenlik güçlerini değil, öğrencileri ve onları yetiştiren öğretim üyelerini suçladı.
Bu kısa tarihçeden alacağımız iki ders şudur:
 Öğrenciye şiddet, ülke için felakettir.
 ODTÜ, aşırı güçle dize getirilemez. Oraya kışla kapısından değil, ancak öğrencinin kalbinden girilebilir.
 


Hasan Tan da hocaları suçlamıştı
 
Prof. Hasan Tan da Başbakan Erdoğan’ın cümlesini kurmuştu bir zamanlar:
“Öğrencileri öğretim üyeleri kışkırtıyor” demişti.
 1977 yılıydı.
Milliyetçi Cephe Hükümeti, ODTÜ’yü dizginleyebilmek için rektörlüğe, Aydınlar Ocağı Yönetim kurulu üyesi, MHP’li Hasan Tan’ı atamıştı.
Öğrenciler boykota gitti.
 Tüm dekanlar, bölüm başkanları istifa etti.
 Hasan Tan, “Beni istemeyenler sol mihraklardır” diyerek okulu kapattığını açıkladı.
ODTÜ bir kez daha 2500 jandarma ile kuşatıldı. Yine gergin saatler sonucu 3 bin öğrenci yurtlardan çıkarıldı, arama yapıldı.
Tan, okuldaki sendikalı işçileri kovup 150 ülkücüyü işe aldı.
Bu karar, çatışmaları hepten artırdı.
Haziran 1977’de bir öğrencinin okul girişinde jandarma tarafından öldürülmesinin ardından Hasan Tan istifa edip yurtdışına gitmek zorunda kaldı.


(http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2012/12/23/fft16_mf2901225.Jpeg)
 


COMMER OLAYI
 
‘ODTÜ’ye dokunan yanar hocam!’
 
ODTÜ’deki 5 Mart işgalinin bir başka ilginç detayı, Amerikan Senatosu’ndaki tartışmadır.
 Olaylar büyüyünce Senato’dan Robert Byrd, ODTÜ’ye yapılan yardımın kesilmesini istemişti.
“Amerikan vergi mükellefinin parasının Amerikan aleyhtarı genç devrimcilere gitmesini anlamak güçtür” demişti.
 Gerçekten de ODTÜ, Amerika’nın önayak olmasıyla kurulmuş bir üniversite olarak yıllarca Amerikan emperyalizminin en dişli muhaliflerinden oldu.
 Yeni kuşaklar bu direnci, kampüs içindeki Amerikan fast food restoranına yönelik tepkiyle hatırlıyor olabilir.
 Ancak bu muhalefetin simge eylemi ABD Büyükelçisi Commer’in arabasının yakılışıdır.
Vietnam’da CIA adına görev yaptıktan sonra 1968 sonunda Ankara’ya elçi atanan Commer, protestolarla karşılanmıştı.

Benzin deposuna kibrit
 Atandıktan birkaç gün sonra, 6 Ocak 1969 günü ODTÜ’yü ziyaret cesaretini gösteren Büyükelçi, Rektör Kurdaş’la yemekteyken arabasının yanmakta olduğunu öğrendi.
 Zırhlı aracı taşlayıp tahrip edemeyen öğrencilerden Hüseyin İnan, Sinan Cemgil’in atkısını arabanın benzin deposuna sarkıtmış ve kibriti çalmıştı.
ODTÜ’lüler, yanan aracın önünde hatıra fotoğrafı çektirdiler.
 Sonradan okul kapatıldı. 7 öğrenci tutuklandı.
ODTÜ’deki tüm dernekler bunu bir bildiriyle protesto etti; bildiriye imza atanlar arasında “ODTÜ Ülkü Ocağı” da vardı.
Öğrenciler ilk duruşmada serbest kaldı.
Commer 4 ay sonra elçiliği bırakıp ABD’ye dönmek zorunda kaldı.
Rektör Kurdaş ise o yılın kasımında istifa etti.
 
Tarih ve tekerrür
 
Geçen hafta Başbakan’ın 3 bin polisle ODTÜ’ye girmesi ve kampüsün gaza boğulmasıyla, üniversitenin maceralı tarihine yeni bir baskı sayfası eklenmiş oldu.
 Ama o tarihi bilenlerin açıkça görebileceği gibi, ODTÜ’ye bulaşmak, yöneticilere pek hayır getirmemiş, buna karşın ODTÜ’nün üniversiteyi savunma azmini ve özgür üniversite direncini perçinlemiştir.

Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 24, 2012, 10:35:47 ös
 
 
 
  Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne Selam -İlker Belek (soL)   
  24 Aralık 2012 -   
 
Hiçbir muhalif duruşu kabullenemiyorlar. Herkesin önlerinde eğilmesini istiyorlar.

Çok beklerler.

Telaşları kafalarındaki projeyi bir an önce sonlandırmaktan kaynaklanıyor. Hızla ilerleyecekler ve geride, sonra hesap soracak kimseyi, hiçbir kurumu bırakmayacaklar.

Avuçlarını yalarlar.

Durduklarında karşı tarafın toparlanacağını, kendisine geleceğini çok iyi biliyorlar.

Saldırmak kendilerini korumak anlamına da geliyor.

İnisiyatifi kaptırdıklarında sorulacak çok hesabın olduğunun farkındalar.

Saldırı, tabanlarını konsolide etmek açısından da artık ellerindeki tek araç.

Siyasi tarzları bu ve bu tarz Türkiye’nin geleneksel Osmanlı tarz-ı siyasetiyle tam manasıyla uyumlu olduğu gibi, yoksul emekçi sınıfların da gönlünü çelmenin en iyi yolu.

Karizma saldırıyla oluşturuluyor.

Şiddet, gaz, göz altı, tutuklama siyasetlerinin kendisidir.

* * *

Buna rağmen başaramıyorlar.

* * *

Ülkemizin toprakları bereketlidir. Onurlu aydınlar, geleceğini kendi ellerinde şekillendirmek yeteneğine sahip gençler, dağları delen devrimciler, siyasete alet edilmiş dine inat komünistler yetiştirir.

Bu topraklar bunlar gibilerini çok gördü:

Binlerce polisleriyle, gaz ve ses bombalarıyla ODTÜ’yü susturabileceklerini,

Öğrencilerin dize geleceğini,

Hocaların sessiz kalacağını,

ODTÜ Rektörlüğü’nün, kendi meşreplerindekilerin yaptığı gibi, gazladıkları öğrencilere bir de soruşturma açacağını,

Sandılar,

Çuvalladılar.

* * *

ODTÜ ABD büyükelçisini karşılamıştır.

ODTÜ yurtları Deniz Gezmiş’i ağırlamıştır.

Yusuf Aslan ODTÜ’lüdür.

ODTÜ stadyumunda DEVRİM yazar.

Bilmiyor musunuz ?

Gaz operasyonunuzun ertesinde, boykot gününde, U3 amfisinin kürsüsünde demokrasi dersi veren Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü başkanı Prof Dr Raşit Kaya’nın bilimsel kariyerinden haberiniz yok mu ?

Beceremediniz: Her yıl düzenlenen Bahar Şenlikleri’nde binlerce ODTÜ’lünün o statta halen Devrim haykırışını susturamadınız.

ODTÜ direniştir. ODTÜ üniversitedir. ODTÜ bilimdir. ODTÜ dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında birinci ligdedir.

Evet: ODTÜ’lü hocaların yetiştirdiği öğrencilerin karşılama töreni böyledir.

Bizim öğrencimiz haksızlığa göz yummaz, eşitsizliklere, adaletsizliklere karşı mücadele azmiyle doludur. Bilinci açıktır, çalışkandır ve niyeti bu zalim dünya düzenini değiştirmektir. Mesleğini de gayet iyi yapar.

İşinize gelirse.

ODTÜ hocasıyla, öğrencisiyle, taşeron işçisiyle ve bu kez Rektörüyle ülkenin onurudur.

ODTÜ dalga dalgadır. Yayılır. Her yer ODTÜ olur.

* * *

Hoş gelmediniz.

Ne bekliyordunuz? Yüzlerce öğrenci tutukluyken, üniversitelerin başına tüccarları yerleştirirken, üniversiteyi işletmeye çevirirken, ülkemizi savaşa sürüklerken, her yeri cezaevine dönüştürürken, devleti borca batırmışken, Türkiye sessiz mi kalacaktı?

Bu halk sizi götürecek.

Bu halk daha fazla padişahı kabul etmeyecek. 
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Masor1976 - Aralık 25, 2012, 08:18:39 öö
Benim anlamadığım bir büyük elçinin arabasını yakıp hatıra fotoğrafı çektirip yakalananlar nasıl serbest bırakılıyor?

Benzer şekilde eylem başlığı altında okulun camlarını indiren, okulu yakan tiplerin öğrencilik yaşamına devam etmesine neden izin veriliyor.

Benzer şekilde bir rektörün evinin kapısını dinamitle patlatan, yabancı bir devletin görevli askerini rehin alan ve kendi devletini zor duruma sokan bir kişi nasıl kahraman ilan ediliyor.

Bu tip insanların tedavi altına alınması lazım kahraman ilan edilmesinden ziyade.

Türkiyeyi karıştırmanın, devletini ve milletini seven insanlarla kavga etmenin, devlet adamlarını ve askerini taciz etmenin Amerikaya ne gibi bir zararı vardı

Terörizm de ballandıra ballandıra anlatılabilirmiş kısacası. Benim bu tip insanları ve fikirlerini görünce kanım donuyor.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Dor - Aralık 25, 2012, 09:19:45 ös
Benim anlamadığım bir büyük elçinin arabasını yakıp hatıra fotoğrafı çektirip yakalananlar nasıl serbest bırakılıyor?

Benzer şekilde eylem başlığı altında okulun camlarını indiren, okulu yakan tiplerin öğrencilik yaşamına devam etmesine neden izin veriliyor.

Benzer şekilde bir rektörün evinin kapısını dinamitle patlatan, yabancı bir devletin görevli askerini rehin alan ve kendi devletini zor duruma sokan bir kişi nasıl kahraman ilan ediliyor.

Bu tip insanların tedavi altına alınması lazım kahraman ilan edilmesinden ziyade.

Türkiyeyi karıştırmanın, devletini ve milletini seven insanlarla kavga etmenin, devlet adamlarını ve askerini taciz etmenin Amerikaya ne gibi bir zararı vardı

Terörizm de ballandıra ballandıra anlatılabilirmiş kısacası. Benim bu tip insanları ve fikirlerini görünce kanım donuyor.

Saygılarımla.



Sayın Harici ve yahut saygıdeğer Mason !

İnsanları birbirine düşürüp savaşlara ,nefrete , kine ,  milyonların ölümüne sebep olan o aşağılık politikacılar ne amaçla varsa,  o arabaları yakıp yıkan , dünya halklarının birleşmesi için can atan , protestosunu yapan ,  içindeki ümidi ve sevinci bir an olsun kaybetmeyen , yaptığı her şeyi iyi ve huzurlu bir dünyada yaşamak adına yapan o masum  öğrencilerde  o nedenle vardır .

Herkes ama herkes bir yoldadır . Yaşamadan asla göremez ve öğrenemez güzel olanı . Sevin ! sadece sevin ve çevrenizdeki milyarlarca farklı insanı olduğu gibi kabullenmeyi öğrenin artık  !




Sözler hakikat değildir ağızdan çıkan seslerdir. Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya ihtiyaç vardır. Şems-i Tebrizi

Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: NOSAM33 - Aralık 25, 2012, 09:43:13 ös
'AKP elini üniversiteden çek'

İstanbul ve Ankara'da öğretim üyeleri ve öğrenciler YÖK yasasına karşı yürüdü.


AA



 


İstanbul- İstanbul'daki Beyazıt Meydanı'nda bir grup öğrenci, Yükseköğretim yasa tasarısını ve geçen hafta ODTÜ'deki olaylar nedeniyle inceleme başlatan YÖK'ü protesto etti.

''Üniversite A.Ş'ye, YÖK yasasına geçit yok'' yazılı pankartlar taşıyan grup, İstanbul Üniversitesi'nin de yer aldığı Beyazıt Meydanın'na YÖK aleyhine sloganlar atarak toplandı. İstanbul Üniversitesi'nden çıkan bir grup da ''Asistan kıyımını durduracağız'' yazılı pankart ile gruba katılarak destek verdi.



BDP'li Erdoğan Kürkçü, Sebahat Tuncel ve Bağımsız milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in eylemci gruba, destek verdiği görüldü.

Grup, sloganlar attıktan sonra olaysız dağıldı.

 

'AKP Elini Üniversiteden Çek'

ODTÜ'de de bir grup öğrenci, yerleşkedeki olaylar nedeniyle inceleme başlatan YÖK'ü protesto etti. Hazırlık binası önünde toplanan protestocular, pankart açıp, sloganlar eşliğinde Fizik Bölümü'ne yürüdü. U 3 amfisine giren yaklaşık 100 öğrencinin, eylemi burada sürdürecekleri öğrenildi.

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü'nde toplanan binlerce öğrenci ve pek çok öğretim üyesi "AKP Defol, Yaşasın ODTÜ Direnişimiz, AKP Elini Üniversiteden Çek" şeklinde sloganlar atarak Sakarya Meydanı'na yürüdü.

Sakarya'da Eğitim-Sen Ankara Üniversiteler Fobisi ve üniversite öğrencileri adına basın açıklamasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBS) Öğretim Elemanı Dr. Özlem Albayrak yaptı. Bir süredir yüksek öğretim ile ilgili bir reform önerisini tartışıldığını söyleyen Albayrak, "Bu öneride demokratik ve katılımcı bir yapı kurarak eski YÖK rejimini ortadan kaldırma amacı vurgulansa da önerilen, eskisine kıyasla daha da merkezi ve antidemokratik bir yükseköğretim yapısıdır. Öğrencileri müşteriye, akademik ve idari personeli parça başı üretim yapan vasıfsız bireylere dönüştürmektedir" dedi.

Öneride, kısmen kaldırılan harçlara, özel ve yabancı üniversitelerin kurulması hedefinin eşlik ettiğine, üniversite kapılarının emekçilere ve çocuklarına kapatıldığını vurgulan Albayrak, şöyle konuştu,
"Yükseköğretimi düzenleme sürecine üniversiteler üzerinde kurulan bir baskı rejimi de eşlik etmektedir. Üniversitelere yapılan genel ideolojik ve yönetsel baskıların yanında, son dönemde ODTÜ'de yaşanan olaylar durumu daha da vahim kılmaktadır. Yapılan baskının çıplak şiddete dönüştüğü ODTÜ'de, üniversiteye ve unsurlarına dönük bir tehdit ortamı yaratılmış, bugün de ODTÜ'yü kınayan açıklamalar iktidardan destek alarak gündeme getirilmiştir. Akademik özgürlük sermayenin ya da siyasal iktidarların talepleri doğrultusunda akademik faaliyette bulunmak, puan toplamak için niteliksiz yayınlar yapmak değildir. Öğrencilerin düşünce, ifade ve protesto özgürlükleri üniversite ortamının ayrılmaz bir parçasıdır. Demokratik haklarını kullanana üniversite öğrencilerine yönelik farklı şehirlerde devam eden polis şiddetine, gözaltlıları ve tutuklamalar yoluyla öğrenim özgürlüklerinin ortadan kaldırılmasını kınıyoruz. Üniversite öğrencilerine özgürlük istiyoruz."

SBS öğrencisi Ömür Çağdaş Ersoy da "18 Aralık ODTÜ direnişinde yaşananlar AKP'nin bilim, öğrenci, akademi düşmanı yüzünü tüm çıplaklığı ile ortaya sermiştir. Başbakan'ın ODTÜ istilasından sonra adeta öğrenci avı başlatılmıştır. Öğrenci mücadelesi ODTÜ'de gerekli tokadı atmıştır. Bu yasayı da ait olduğu yere, tarihin çöplüğüne gömeceğiz" dedi.


25 Aralık 2012


ALINTI ...
Sayın Masor1976 
Alıntı
Terörizm de ballandıra ballandıra anlatılabilirmiş kısacası. Benim bu tip insanları ve fikirlerini görünce kanım donuyor.
  Lütfen elektrik sobasının voltajını yükselt , Isınırsın böylece . ;D

Saygılar ; Nerede SÖMÜRÜ VARSA ORADA İBLİS GÖREVDEDİR ...
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Masor1976 - Aralık 25, 2012, 10:17:50 ös
Sayın Dor ben hariciyim.

Bu tip siyasi kavgalar neden Tıp fakültelerinde olmaz? Üniversitelerde eğitim almak yerine terörist yapılanmaların maşası olmayı seçenler, neden olgun yaşlara geldiklerinde siyasette veya iş yaşamında bir yerlere geldikten sonra o kutsal meydanlarda cam çerçeve indirip molotofla milletin malını yakma ritüelini yapmayı bırakıyorlar. Tamemen gençlerin delikanlılık çağında aklı bir karış havada olmasından istifade edilip istihbarat örgütlerince o ülkeyi karıştırmak için kullanılıyorlar. Bu güne kadar dünya üzerinde bu tarz yapılanmaların başarılı oldukları görülmüş mü? Diyelim ki Çin gibi bir ülkede başarılı olmuş, Çin'de özgürlük miting gibi kelimeleri telefonda konuştuğunuz an kapınızda polis gelip sizi işkenceye götürüyor. Hırsızın evi soyulmaz diye boşuna demiyorlar. Bu gün dünyaya yahudiler hakim. Kaç yahudiyi meydanlarda yürürken gördünüz? Yahudiler, meydanlara inenlere silah satarak ekonomik bir dev haline geldiler. Fransız ihtilalinde ne oldu insanlar sokaklara indi, arkasından 1.dünya savaşı patlamadı mı? Amerika bu savaşa girmeyerek en büyük halini almadı mı. Kaybeden yine meydanlara akan halklar oluyor.

Bana mı anlamsız geliyor bu yapılanlar yoksa ben mi malım?

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: NOSAM33 - Aralık 25, 2012, 10:43:44 ös
Alıntı
Bu gün dünyaya yahudiler hakim. Kaç yahudiyi meydanlarda yürürken gördünüz? Bana mı anlamsız geliyor bu yapılanlar yoksa ben mi malım?


Sayın Masor1976 ; Üstadım akıllı birisin ve bana göre bir gün benim gibi 3 . Gözün açılınça gerçeği daha net görürsün.

YAHUDİ Kardeşlere gelince o insanlar SİSTEMİ öğrenmiş ve o sistemin mantığını çocukken beyinlerine işleniyor. Bizim gibi Ülkelerde adil bir paylaşım hadi ondan geçtik adam gibi bir iş imkanı yok .
Sürüyle çocuk dersane de dirsek çürütüyor .Hayırdır ne iş dediğinde de Ünüversite ye gireceğim diyor , bak sen girdikten sonra ne olacaksın;  okuyup Mühendis , Öğretmen vb .  sonra iyi bir iş bulacağım ve hayalimdeki yaşantıyı yaşayacağım diyor.

Bak sen İş buldu ve Ücret 1000 tl  ??? Sonuçta tüm hayatımız bir Öteleme ile geçiyor ve HAYAL kurarak . İşte anladığım o YAHUDİ  sistemde ne gerekiyorsa onu almış ve AKLI kullanmış senin Ülkenin akıllıları da ben bu halkı nasıl kendime muhtaç ederim diye akıl üretmiş .
Son söz TÜRK ' ün Türk'den başka düşmanı yoktur ;onlar kendi kendilerini yok etmesini çok iyi bilir .   :'(

Saygılar

Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Masor1976 - Aralık 25, 2012, 10:51:13 ös
Aslında iyi olmuş. Zamanında yahudilere sokak köpeği gibi muamele edenlerin hepsi bu gün yahudi uşağı olmuşlar. Adamlar tüm milletlerden bu aşağılanmanın intikamını almışlar. Bu uşaklığa düşerken yarattıkları dünya savaşları da yine halkların birbirini ötelemeleri neticesinde oluşmuş. Bence yahudinin 1 gr bile suçu yok. Şeytanın suçu olmadığı gibi.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 27, 2012, 09:12:44 ös
Üniversite uydu yapar, uyduluk yapmaz


Can Dündar [email protected]



12 Eylül’de öğrenciydim. Üniversite ağır baskı altındaydı. Hocalarımız türlü bahanelerle kovuluyor, büyük bir tasfiye yaşanıyordu.
YÖK, özerkliği yok ediyor, rektörleri memura, akademisyenleri emir erine çeviriyordu.
 Hepimiz gür bir ses, bir toplu itiraz bekliyorduk.
 Ne var ki herkes sindirilmişti. 2 sene ses çıkmadı.
Nihayet Haziran 1982’de 100’ü aşkın akademisyenin bir ortak bildiri hazırladığını haber aldık. Heyecanlandık.
 Askeri yönetime sunulan bildiriyi merak içinde dinledik.
Şöyle diyordu:
“Bira, gençleri alkolizme sürükler. 18 yaşından küçüklere satılmamalıdır.”
 “Yuh olsun. Size her şey müstahak” dediğimi hatırlıyorum.
 * * *
 Özerk üniversitenin, akademik bağımsızlığın tehdit altında olduğu, toplumsal muhalefetin polis şiddetiyle bastırıldığı ortamda, 44 üniversite yönetiminin ODTÜ’yü kınaması, bana 12 Eylül akademisyenlerinin “Bira zararlıdır” açıklamasını hatırlattı.
Öğrenciler saldırıya uğrarken, kimi rektörlerin iktidara yaranma yarışına girmesi, üniversite tarihi için kara bir leke oldu.
 Neyse ki o üniversitelerin akademisyenleri, öğrencileri, bu yağcılık gayretini eleştirirken, akademinin itibarına ve ODTÜ’nün dik duruşuna sahip çıktılar.
 Bütün baskılara ve YÖK’ün soruşturma hazırlığına rağmen geri adım atmayan, öğrencisini kollayan ve son açıklamasıyla bir demokratik kültür dersi veren ODTÜ yönetimini kutluyoruz.
 Üniversitelerini ve üniversite özerkliğini sahiplenen ODTÜ’lüleri de...
 Dilerim büyüyüp tüm kampüslere yayılan bu demokratik tepkiyi şiddete çekmek isteyenlerin tuzağına düşmezler ve  Siyasetçilere, üniversitenin uydu yapabileceğini, ama uyduluk yapmayacağını öğretirler.
 
 
 
Ankara Üniversitesi ve Paşa’nın kızı
Ankara Üniversitesi, 14 fakültesi olan dev bir yapıdır.
 Her sene Tıp’a, Eczacılık’a, Mülkiye’ye, Dil Tarih’e, İletişim’e vs. kadrolar açılır.
Resmi Gazete’de son kadro ilanı çıktı. Bütün fakülteler yeni rektörden kadro beklerken sadece 2 fakülte için 16 akademisyen alınacağı açıklandı.
Şanslı fakültenin hangisi olduğunu tahmin edersiniz:
 16 kadronun 13’ü İlahiyat’a gitti.
 3 doçent kadrosu ise kadro bekleyen Tıp Fakültesi’ndekileri şok edecek şekilde, sadece Erişkin Psikiyatri kliniğine verildi.
 Niye?
 Ankara Üniversiteliler diyor ki:
“Tıp’ta alınacak kadroda aranan özellikler için öyle bir açıklama yazılmış ki, tıpatıp Genelkurmay Başkanı’nın kızını tarif ediyor sanki...”
Atama yapılsın da bakalım o mu?
 Herhalde diğer fakültelerin kadroları da peyderpey açıklanacaktır; ancak yeni rektörle önceliklerin değişmesi dikkat çekici değil mi?
 
 
 
“Son şans” da gitti
 Kürt sorununun sağduyulu sesiydi Şerafettin Elçi...
 Ömrü bu sorunla mücadeleyle geçti.
 Çözümü göremeden vefat etti.
Diyarbakır’daki son görüşmemizi hatırlıyorum:“Çözüm için son şans, bizim nesildir. Bizim arkamızdan, devlet diye sadece jandarmayı, polisi bilen, çok öfkeli bir nesil geliyor” demişti.
 Ne yazık ki devlet, son şansı değerlendiremedi.
 Çözüm için bambaşka fikirleri olan, öfkeli bir nesil bekliyor onları şimdi...
Şerafettin Elçi’ye rahmet diliyorum.
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 27, 2012, 09:17:58 ös
Arkadaslar katilimda bulunmuslar.

Ama sunu söyleyeyim, asil yazmasi gerekenler hicbirsey yazmamislar.

Aramizda acaba Viyetman katilinin arabasi yakilirken.....................................................................................

Ama sunuda yazmadan gecemiyecem. Yanlis sebeplerden dogru sonuc cikmaz.

Ve hastalikli kafadanda dogru bakis acisi ve dogru tahlil beklenmez.

Saygilar
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 27, 2012, 09:53:11 ös
(http://www.birgun.net/actuels/1356611624.jpg)
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Masor1976 - Aralık 27, 2012, 10:20:56 ös
Sayın Tij tarihinde katliam yapmamış, sizin deyiminizle hastalıksız bir kafaya sahip bir millet, ideoloji veya toplum gösterin de alkış tutalım.

Bazen bir savaşı kaybetmeyi hazmetmeyi bilmek lazım. Yani örneğin bir kız arkadaşınız sizden ayrılıp başka bir erkek arkadaş bulması durumunda kızı ve erkek arkadaşını öldürmeye kalkmak gibi bir şey bu yaşananlar. Ki kızın yeni erkek arkadaşı Sedat Peker gibi bir adamsa bu intihar olur. Türkiye'de muhafazakarlar, Atatürkçülük, laiklik  ve çağdaşlık kılıfı altında Kuranları toplatıp yasaklatacak düzeyde açıkça islam düşmanlığı yapan bir zihniyet karşısında iki tarafın da hiç beklemedikleri bir zamanlama ve hızda  ciddi oranda güçlenince, şeriat geliyor diye ordunun darbe yapmasını sağlamaya çalıştılar fakat başarılı olamadılar. Şimdi de komunist ideolojiye sahip biraz da vatanperver ruhları kaşıyıp sivil isyan çıkartmaya çalışıyorlar. Bunu da öğrenci eylemi kılıfı altında yapıyorlar. Ben olayı böyle görüyorum yanılıyor da olabilirim. Tüm öğrenci hareketleri istihbarat örgütlerinin işidir. Yani o çocukların kendi öz iradeleriyle eylem yaptıklarına inanmıyorum. Ben bu olayları komplo teorisyenlerinin bana da mantıklı gelen bir kaç fikrine  bağlamak istiyorum. Burada yani ülkemizde ve orta doğuda büyük istihbarat örgütlerinin bir savaşı var. Yani Amerika-ingiltere-israil ittifakı bozuluyor; ingilterenin ürünü olan baskıcı rejimler ve pkk gibi  terörist gruplar Amerikan istihbaratı tarafından  tasfiye ediliyor. Bizim ülkemiz osmanlı yıkıldıktan sonra hiç bir zaman güçlü olmadı ve olmasına izin verilmeyecektir. İngilizlerin baskısıyla kendi hükümetlerimizin kendi halkının dinine baskı yapmalarından da bu acizliğimiz belirginleşiyor. Bu yüzden bizim istihbaratımızın da büyük ülkelerin karşısında pasif kaldığını tahmin ediyorum. Kısacası gelecek yıllar Amerikanın planları doğrultusunda gerçekleşecek.

Burda biten bir KGB ve Amerikan karşıtı rus gücünden arta kalan bir yeni rusya var gibi görünse de perde arkasında Almanya istihbaratı var. Ki gerek ülkemizde gerekse Türki cumhuriyetlerde Alman nüfus çok fazladır ve geneli istihbarat ajanıdır.  Bizim Hürriyet gazetesinin ortağının Alman olması da bu konuda Hürriyet ve ekibini Alman istihbaratı gibi görmemizi sağlıyor. Almanlar da bu coğrafyadaki güçlerinin tasfiyesi karşısında Amerikan gücüne karşı elindeki pkk ve aşırı sol örgütler dahil her enstrümanı kullanma derdindeler.

Bunlar tabi ki komplo teorilerinden alıntılar fakat bana oldukça mantıklı geliyor.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Aralık 27, 2012, 10:22:08 ös
'Acınacak haldesiniz hocam!'   
  26 Aralık 2012 -   
 
Üniversite rektörlerinin ODTÜ'deki direnişi kınayan açıklamalarına ODTÜ’lülerden açık mektupla yanıt geldi. Mektubu kaleme alan ODTÜ öğrencisi "Utanıyorum, Sizin gibi insanların üniversite yönettiği bir ülkede öğrenci olmaktan utanıyorum. Sizler anlayamazsınız, ar duygunuzu yitirdiğiniz ortada. Acınacak haldesiniz hocam!" dedi


 


Kolektif Basın Merkezi tarafından yayımlanan açık mektup şöyle:

"ODTÜ’yü kınayan rektörlere açık mektup,

ODTÜ’de zulme karşı direnen öğrencilerin, faşizme karşı tek vücut olan bir okulun varlığından rahatsız olan, akademi kılığına bürünmüş padişah şakşakçıları, size sesleniyorum!

Şimdi yerleri değişiyoruz, şimdiye kadar siz bize anlattınız biz dinledik, şimdi biz size anlatacağız, siz dinleyeceksiniz. Hak etmeden elde ettiğiniz koltuklarınızda ahkam kesmeyi bırakacak, susacak ve dersimizi dinleyeceksiniz. Size ders vermemizi küstahlık olarak anlamayın. Kralcılığınız, algılarınızı kapatmış ve hakikatleri görmez hale getirmiş sizleri, birilerinin gerçekleri suratınıza çarpma gereği var.

Dersimize başlıyoruz:
Üniversitenin ne olduğuna dair bir fikiriniz var mı sizin? Biz size üniversitenin ne olmadığını anlatalım.

Üniversite iktidarların hizmetindeki kurum değildir!
Üniversite polislerin cirit atacağı alan hiç değildir!
Üniversite bir öğrencinin ölümün kıyısından dönmesine sessiz kalacak bir kurum değildir!
Üniversite öğrencilere vahşice saldıran polislerin tarafında yer alacak kurum hiç değildir!
Üniversite, başında yalancıların bulunduğu kurum da değildir!

Ama sizler, üniversitelerinizi temsil ettiğini düşünen kralcılar, açık açık yalan söylüyorsunuz. Üniversitelerinizin itibarını beş paralık ediyorsunuz. Zaman gazetesinden ve Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaları olduğu gibi doğru kabul ediyorsunuz. Yalana alet oluyorsunuz.

Sizi korkutan gerçekler :

* Başbakan, ODTÜ’ye 3600 polis, zırhlı araçlar, TOMA’lar ile istila etmiş, okulda olağanüstü hal yaratmış, herkese gözdağı vermeyi amaçlamıştır. Yarısı polis tarafından işgal edilmiş bir okul, normal değildir!

* İlk önce polis öğrencilere saldırmış ve olayları başlatmıştır. Öğrenciler, kendilerini ve okullarını korumuştur. Aksi iddia edilse de görüntüler, polisin olayları başlatan taraf olduğunu ortaya koymaktadır.

* Polis öğrencilerin bedenlerini “hedef alarak” yüzlerce gaz bombası, plastik mermi ve ses bombası kullanmıştır. Pek çok öğrenci yaralanmış, bir öğrenci gaz bombası sonucu beyin kanaması geçirmiş ve ölümün kıyısından dönmüştür. Emniyetin elinde Barış’ın yarlandığı anın görüntüleri yoktur. Doktorlar, “arkadaşlarının attığı taşla yaralandığı” iddia edilen Barış Barışığın yarasında biber gazı kalıntıları bulmuştur.

* ODTÜ’de binaların içine kadar gaz bombası atılmış, dersler iptal edilmek zorunda kalınmıştır.

* Olaylara tanıklık eden ODTÜ’lülerdir. ODTÜ’lüler polis şiddetine tepki olarak hemen hemen okulun tamamının katıldığı bir boykotu kendi iradeleri ile gerçekleştirmiştir.

Bir öğrencinin ölümün kıyısından dönmesi sizi ilgilendirmiyor değil mi? Oysa başbakanı alkışlamayan öğrenciler sizi deli ediyor olmalı! Samimiyetsizsiniz, yalan söylüyorsunuz! Olan biten her şeye duyarsız pek sevgili rektörlerimiz, konu başbakan olunca özgürlük havarisi kesiliyorsunuz! Bunca insanın kendini ifade edememesi, tutuklu öğrenciler, gazeteciler umrunuzda olmaz. Dereler satılırken umrunuzda olmaz. Ülkemiz talan edilirken umrunuzda olmaz. Ülkemize füzeler yerleştirilirken umrunuzda olmaz. Üniversitelere siyaset bulaştırmıyoruz der, sıyrılırsınız işin içinden. Ama konu başbakanın protesto edilmeme hakkı olduğu zaman onu savunmak için birbirinizle yarışırsınız. Ne kadar da demokratsınız! Tayyip Erdoğan’ın zulmetme özgürlüğünü ne kadar da ateşli savunuyorsunuz!

Tarih bizim haklılığımızı ortaya koyacaktır. Sizler hatırlanmayacaksınız, cellatların yanında saf tutan iktidar yalakaları olarak kaybolacaksınız. ODTÜ’nün nasıl direndiğinin tarihi ise unutulmayacak; stadyumundaki DEVRİM yazısı gibi silinmeyecektir hafızalardan.

Utanıyorum!
Sizin gibi insanların üniversite yönettiği bir ülkede öğrenci olmaktan utanıyorum.
Sizler anlayamazsınız, ar duygunuzu yitirdiğiniz ortada.
Acınacak haldesiniz hocam!"

Kaynak: Kolektifler.net

 
Başlık: Ynt: Bekir Coskun ve Can Dündar ÜNIVERSITELILER ODTÜ
Gönderen: Tij - Ocak 06, 2013, 09:55:56 ös
Bundan 44 yıl önce Komer ODTÜ'yü ziyaret etmişti...





Son dönemde Başbakan'ın saldırılarıyla bir kez daha gündeme gelen ODTÜ için 6 Ocak tarihinin her zaman ayrı bir önemi bulunuyor. Bundan tam 44 yıl önce, Vietnam kasabı olarak bilenen Komer ODTÜ'ye gelmişti...

6 Ocak 1969'da ODTÜ'ye gelen dönemin ABD Büyükelçisi Robert Komer'in arabası ateşe verilmiş ve ODTÜ'de emperyalistlere yer yok denilmişti.
 
18 Aralık'ta Başbakan'ın ODTÜ'ye gelişini protesto eden öğrencilere 2 bini aşkın polisle yapılan saldırının ardından ODTÜ bir kez daha ülke gündeminin merkezine oturdu.
 
Üniversite öğrencilerinin "Bilimi satan, savaş çığırtkanı ODTÜ'den defol" diyerek tepki gösterdiği Erdoğan gibi, 6 Ocak 1969 tarihinde de Komer büyük bir protesto ile karşılanmıştı.
 
1968 sonbaharında Vietnam'da görev yapmış CIA uzmanı Robert Komer, Türkiye'ye büyükelçi olarak atandı. Komer 'in Türkiye'ye büyükelçi olarak atanması anti-emperyalist çevrelerin tepkisini topladı, peşi sıra eylemliliklere yol açtı. Basında, Vietnam devrimcilerinin Honço (kasap) adını verdikleri Komer’in Vietnam'da görev yaptığı sırada "Vietnam Kurtuluş Cephesi"ne karşı faaliyetleri sıklıkla işlendi. Komer’e karşı tepkiler büyürken, ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş yetkili kurullardan herhangi birine haber vermeden 6 Ocak 1969'da kendisini ODTÜ'ye çağırdı.
 
Komer’in üniversitelerine geldiği haberini alan ODTÜ’lüler, ABD Büyükelçisinin arabasının park halinde bulunduğu Rektörlük binasının önünde toplanmaya başladılar. Sayıları gittikçe artan öğrenciler, Komer’in arabasını devirdiler ve ters çevirdiler; ardından, arabanın deposundan aldıkları benzinle, Sinan Cemgil, Taylan Özgür, Ulaş Bardakçı, Tuncay Çelen ve İbrahim Seven arabayı ateşe verdiler.
 
ODTÜ’de Komer’in arabasının yakılması anti-emperyalist mücadelede önemli bir yer edinirken, ODTÜ’lüler eylemlerinin devamını da getirdiler. Olaydan sonraki gün, üniversite yönetimi üniversiteyi bir ay kapatma kararı aldı ancak kararı tanımayan öğrenciler, üniversiteyi işgal ederek “öğrenime devam etme eylemi” yaptı.
 
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Kommer'in arabasını yaktıkları savıyla 9 Ocak 1969’da yedi öğrenci hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi. Kararın ardından 3 binden fazla ODTÜ öğrencisi imzaladıkları dilekçelerle savcılığa başvurarak kendilerinin de yakma eylemine katıldığını bildirdi. Öğrencilerin tepkisine dayanamayan Rektör Kurdaş ise bir süre sonra görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
 
(soL - Haber Merkezi)