Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mustafa  (Okunma sayısı 20859 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 03, 2008, 01:41:13 ös
Yanıtla #20
  • Ziyaretçi

Mustafa K emal in rakı içmesi,karanlıktan korkması ,bazen yanlızlık duygusu yaşaması bu neden bu kadar problem oluyor ki anlıyamıyorum.Kimsenin yokmudur korkuları yada yanlız kaldıgında sıkıldıgında aglamamıstır ve o insan buyuk bır ulusu kurtarmıstır butun bu sorumlulugu arkadasları ıle ustlenmıstır.Bu duygularının olması ATATÜRK ü daha çok yüceltmıstır cünkü o da bir İNSAN dır.Rakı içmesi yeni bir olay degıldır kı herkes bılır kı rakı yı Atatürk beyaz leblebi ile içerdi.Helal olsun zevkıne ve keyıf almasını bılıyormus.


Kasım 03, 2008, 04:54:50 ös
Yanıtla #21
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 211
  • Cinsiyet: Bayan


Herkese Merhaba ,

Bu konuda yazmayayım , kendimi tutayım diye düşünüyordum ama filmi izledikten sonra sessiz kalmak olanaksızdı . Filmi henüz görmemiş olan üyelerimizin görüşüne tesir etmek istemem ancak filmden Can Dündar yapımı Sarı Zeybek 'in ileri versiyonu beklentisi kesinlikle taşımayınız . Hatta ve hatta Can Dündar'ın yoğun biçimde aks değiştirmiş olduğunu ve görüşlerinin de konjonktüre göre ne kadar eğilip bükülebildiğini görebiliyorsunuz filmde .

Bu belgeselde Can Dündar'ın seçilip görevlendirilmesinin tek bir nedeni var ; şu zamana kadar kamuoyu kendisini Atatürkçü ve" güvenilir" bir belgeselci olarak tanıdı . Bu nedenle "Can Dündar yanlı iş yapmaz , o yaptıysa doğrudur." dedirtecek bir figürdü. Bu da filme yükselecek karşı sesleri "önleyici aksiyon"la engellemek demekti .   

Hiçbirimiz Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın bir ilah olduğunu düşünmüyoruz , elbette ki beşerdir ancak bu belgeselde satır arasında izleyiciye verilen sinsi mesaj şu :" O kadar hayran olunacak biri değil , senin-benim gibi birisi o." Hayır , O bizim gibi biri değildir . Askerliği onun dehasının sadece bir yönü , geometriden valse , bitkibilimden tarihe , tüm dünya uluslarının önünde eğildiği , düşmanlarının bile saygı duymak ve kabul etmek zorunda kaldığı , zamanlar-ötesi bir dehaya sahiptir. Filmde Gazi'nin "zaafları "olan , iradesi zayıf , halkı tarafından yalnız bırakılmış biri gibi bir portresi çizilmeye çalışılmış .

Eğer filmde Gazi'nin gerçek icraatı anlatılıp yanında özel yaşamına değinilmiş olsaydı ve bu da gerçeklere dayandırılarak yapılsaydı eserin tarihimize bir vesika olması sağlanırdı ancak izleyende uyandırdığı his , filmin tümüyle "kasıt" unsuruyla yapılmış ve "insani yönünü gösterme" kisvesi altına sokulmuş , "cisimleşmiş art niyet "  olduğu ..

Eğer sadece rakı ve sigara ile bir milletin kendini saydırtıp bütünlüğünü koruması sağlanabiliyorsa , iktidara birer kasa rakı ve kolilerce sigara gönderelim , bir de peçete , bakalım Gazi'nin  rakıya dayandırdıkları o dehasının milyonda birini sergileyebiliyorlar mı ..

Kıymetli üyeler , bu filmin  motivasyonu şudur : Kendin o çapa , o kalibreye , o dehaya erişemeyeceksin , o halde O'nu indirmeye , basitleştirmeye çalış ...Düşüklüğün , vizyonsuzluğun ve Ata'nın karşısında duydukları olağanüstü aşağılık duygusunu yenememenin hezeyanı bu film .  Can Dündar'ın bu maşalığı (bu tabir için site yönetiminden özür dilerim ama başka türlü anlatılamaz )  kabul etmesinin sebebi kendisine aktarılan yüklü miktar , köşesinin desteklenmesi , "danışmanlık" teklifi yapılması . "Graham Fuller ve Barroso bilgeliği" dedikleri bu işte , al parayı ver Atatürk'ü .....

Gelelim Turkcell'e ...Turkcell CEO'su Süreyya Ciliv'i tanır mısınız ? Ben tanırım , kendisi Atatürkçü gözüken , modern plaza erkeği portresi çizen bir zattır ancak belli aralıklarla ismi lazım olmayan o "cemaatin" başı ile temas kurar , o cahil imam da ( saygıdeğer olan imamlarımızı tenzih ederim) Turkcell'i maddi olarak desteklemekte , dinci holdinglerin ve şirketlerin toplu halde Turkcell kurumsal hattı kullanmaları talimatını vermekte  , birlikte namaz kılarken çekilmiş fotoğrafları dahi mevcuttur . Üstelik Süreyya Ciliv 'in "Zaman" gazetesinde belli aralıklarla yazıları çıkar , bunlar Gazi'nin sağladığı özgürlükle o koltuklarda oturur , o paraları kazanır ve yine de Gazi'yi değersizleştirme projelerine yoğun katkı yapacak kadar soyundan ve karakterinden sıyrılmış insan müsveddeleridir .


Filmi hatırladıkça yüzüme alevler yürüyor  ama ben yine de kimseye olumsuz tesir etmek istemem , henüz görmediyseniz filmi görün derim , görün de eğilip bükülmenin , karakter eksikliğinin , aşağılık kompleksinin ne olduğuna birkez daha şahit olun .. 

Saygılarımla 

     
Quality has no fear of time ..


Kasım 12, 2008, 09:50:17 ös
Yanıtla #22
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

BU  DA  CAN  DUNDAR IN  MUSTAFA  SI

85 yıl sonra Mustafa'yı çektik, onu da eksik çektik!
     
Tüm programlarımı erteledim, 29 Ekim’de değilse de, 30 Ekim’de “Mustafa” adlı Belgesel / Film’i sinema ortamında izlemeye gittim. Evet, son seanstı, hafta içiydi ve salon neredeyse doluydu.

Bu ilgiyi sanırım gün boyunca süren “Atatürk’ün Mustafa Hali”ne ilişkin çeşitli eleştirilere borçluydu… Zira birçok izleyicinin “Evet evet gerçekten şurası eksik olmuş” sözleri, “Mustafa” hakkında çıkan haberlerin okunduğunu gösteriyordu…

Evet, bende hepsini okudum… Ama hiçbir önyargıyla oturmadım koltuğa…
Her şeyden arınarak, ama tarihi bilgilerimi, araştırmalarımı yanı başıma koyarak izledim belgesel’i… (Yoksa slayt mı demeliydim?)
Ve şimdi taze taze izlenimlerimi sizinle paylaşıyorum…
***
Öncelikle açıkça şunu ifade etmeliyim… İyi şeyleri başta söylemeliyim…
Müthiş emek verilmiş bir proje… Herkesin eline sağlık… Gün boyu projenin web sitesini inceledim, arka planı oldukça güçlü ve iddialı bir çalışma ekibi kurulmuş, işin başında da deneyimli bir isim var…
 Ortaya konulan eserin emek bölümünde gerçekten kimsenin diyeceği olacağını sanmıyorum. Şimdiye kadar ne devlet kurumlarının, ne de özel teşebbüsün böyle bir emekle proje hazırladığını görmedik…

Ancak özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamı konusundaki çalışmalarımdan dolayı; bilgi, belge ve kaynakların arasında geçirdiğim günler ve ortaya koyduğum eserler bazı bilgilerin doğru kullanılmadığını söylememi istiyor…
Evet, maalesef ilk eksiklik konuların birbiriyle bağlantısında göze çarpıyor.
Tarihi sıralamaları ve Mustafa Kemal Paşa’nın yaşam kronolojisini bilen bir izleyici hemen o maddi hataları görüyor…

Mesela, Latife Hanım’dan ayrıldığını anlatıyor, bu bilgiden hemen sonra diyor ki Paşa 29 Ekim’de Cumhuriyet’i ilan etti… Ve Meclis’te az konuştu, çünkü dişlerini yeni yaptırmıştı…” Çok ciddi bir tarihi hata…

Bir defa çok açıktır ki 29 Ekim 1923, yani Cumhuriyet’in ilan edildiği gün, Latife Hanım ve Mustafa Kemal Paşa evlidir ve evliliklerinin henüz ilk yılıdır… Hatta 29 Ocak 1923’te evlendikleri düşünülürse henüz evliliklerinin üzerinden yıl bile geçmemiştir.

Ve tabi ki o tarihi konuşma… O konuşma kısa süren bir konuşma değildir, uzun bir konuşmadır. Ve bu konuşmaya Mustafa Kemal Paşa haftalarca hazırlık yapmış, çoğu bölümün yazılmasında Latife Hanım’ın da katkısı olmuştur…  Dahası vardır, o konuşmayı Latife Hanım’da Paşa’nın ağzından, Meclis kürsüsünden dinlemek istemiş ve aynı gün Meclis’e Bursalı Servet Efendi’nin davetiyle gelmiştir…
***
Bu ciddi bir maddi hatadır, ama ne yazık ki buna benzer çok yerde eksiklik ve maddi hata dikkatimi çekti… Bilgi eksiklikleri de çok fazlaydı…

Tabi ki Mustafa Kemal Paşa’nın yaşam öyküsünü 120 dakikaya sığdırmak kolay değildir, ama onun hayatını anlatırken Erzurum Kongresini, Sivas Kongresini, Amasya Tamimini es geçmek olur mu?

Ne yazık ki En önemli noktalar unutulmuştur… Belgesel’in kronolojik sürecinde Erzurum ve Amasya kongreleri yok… Ama unutulan sadece bunlar değil…
Vahdettin’le görüşmesi verilmiş, ama Vahdetinle beraber yaptığı Almanya seyahati es geçilmiş…

Oysa Paşa’yla ilk tanışma ve beraberlik o seyahatte olmuş ve Paşa, Veliaht Padişah’ın yaveri sıfatıyla o gezide bulunmuştur, yolda özel görüşme yapmışlardır…

Evet, evliliği verilmek istenmiş, ama Vahdettin’in Kızı Sabiha Sultan’la evlilik düşüncesi yok sayılmıştır… Saraylı olma çabası es geçilmiştir.
 İstanbul’a gelişi güzel anlatılmıştır, ancak İstanbul’a geldiğinde hafta sonları Fikriye Hanım’ın evinde kaldığı es geçilmiştir…

Evet, Ailesi anlatılmıştır, ama ne babası Ali Rıza’dan, ne kız kardeşi Makbule’den dahası küçük yaşta kaybettiği kardeşleri; Ömer, Fatma ve Naciye’den bahsedilmiştir…  Sadece abisi Ahmet’i kurtların yediği sahne, animasyonla anlatılmıştır…

İnsani yanını anlatmak üzere yola çıktığını söylüyor sayın Dündar, gerçektende özel kareler bulunmuş, özel defteri okunmuş, ağladığı, parasız kaldığı ortaya çıkartılmış, takdire şayan. İnanın beni en çok heyecanlandıran sözdü bu, belgesel’i izlemeden önce.  Ancak Belgesel’de Paşa’nın “gece karanlıkta uyuyamadığı” anlatılarak, insani yanı bu gibi küçük detaylarda kalmış.

Hani çocuklara olan düşkünlüğü, hani annesiyle Kurtuluş savaşı dönüşü Köşk’te herkesi duygu seline boğan kucaklaşması, hani halkın arasına karışıp, kendisiyle ilgili ne düşündüklerini köylüyle, kasabalıyla konuşması, hani bir çiftçiyi konuşturup, akşamda Dolmabahçe’de Başbakan’ın, Bakanların bulunduğu sofraya çağırarak, “bana söylediklerini şimdi yine söyler misin” demesi…

Hani Paşa’nın yurt gezileri, Doğu seyahati, Batı Seyahati, Karadeniz gezisi hepsi unutulmuş… O geziler Anadolu halkıyla Paşa’nın bütünleşmenin ilk adımlarıdır ve gerçek  Mustafa Kemal Paşa o halkın arasında ortaya çıkmaktadır.

Ne Bursa gezisi anlatılmış Fikriye ile… Ne Yalova günleri…

Ne Enver paşa’nın onu İstanbul dışında tutma çabası aktarılmış, ne de onun İttihat ve Terakki toplantıları… Kurtuluş savaşını tamamlayıp, Reisicumhur seçilmiş, sonra her şeyi İsmet’e emanet edip Orman Çiftliğinde kulübeye sığınmış bir kahraman portresi…
***
Ve gelelim onun asıl insani yanına…

Mesela Annesi ile ilişkisi biraz duygusal boyut verilerek anlatılmak istenmiş, lakin eksikler var. Evet, annesine ikinci evliliği için kızmıştır, ancak Askeri okula annesinden gizli yazılmamıştır. Bilakis üvey babasının oğlu Süreyya bey’e özenmiş ve Süreyya beyin yardımıyla Askeri okula yazılmıştır…

Can’ın anlattığı gibi Hilafeti kaldırmasının nedeni küçükken tokat yediği Kaymak Hafız Efendi’den intikam almak istemesi değildir. Bu çok sığ bir yorumdur ve ideolojiktir…

Zaten dikkatli baktığınızda özellikle ikinci bölüm, yani sinemada ara verilen bölümden sonraki bölüm oldukça ideolojik içeriklerle doldurulmuştur. Din ile ilgili sözleri, tavırları yerinde ve zamanında nedenleriyle anlatılmamıştır. Böylece gerçekten dindar kitlenin tepkisini çekecek noktalar öne çıkartılmıştır. Yani, Meclis’in Cuma günü açılmasını hakkında verilen idam fermanını yok saydırmak için yaptığı ima edilmiş,
Bursa’da verdiği hutbe (vaaz) görmezden gelinmiştir.

Sayın Dündar elbette belgelere dayalı yapmıştır bu çalışmayı ama, anlattığı kişinin durduğu yeri bazen unutmuştur.

Ayrıca bu bölümde Paşa’nın Meclis konuşmasında CHP’ye yaptığı atıf, “CHP’nin parti programının kendisinin devlet anlayışı olduğu” sözleri açıkça bir parti propagandası gibi algılanabilir. Ama görünen o ki, bu propaganda hali bile bugünkü CHP Genel Başkan’ı Deniz Baykal’ı tatmin etmemiş olacak ki, Mustafa’yı beğenmemiş… Oysa bence müthiş bir reklam fırsatı yakalamıştır…
***
Ve Evliliği…

Belgesel / Film veya slayt, ne derseniz deyin…

Sinema salonlarında gösterilecek, yurt dışında afişe edilecek içerik ve metin kalitesinde görünmüyor. Paşa’nın “İnsani yanı” diye ortaya çıkılmasına rağmen, Paşa’nın hayattayken meydanlara yaptırdığı heykeller, etrafındaki dostlarını idamla yargılaması ve yalnızlaşması, başka ifadeyle diktatörleşmesi anlatılıyor…

Can Dündar, filmin kamera arkasında şunu söylüyor, “Herkes’in bir Mustafa’sı vardı, bu da benim Mustafa’m diyor…” Demek ki Can’ın kafasındaki Mustafa, dostlarını idamla yargılayan, 50 yaşında uzlet hayatı yaşayan bir diktatör…

Bir de Belgesel’de evliliği anlatılıyor tabi…

Fikriye’ye az da olsa değiniliyor… Latife’yi gösteriyor…

Ama her ikisinde de maddi hatalar ve eksikler var…
 Bağlantılar kopuk, izleyici zihninde bazı bağlantıları kuramıyor…
Mesela Fikriye, neredeyse Latife’yle evlenmeden az önceye bahsediliyor…Oysa Fikriye ile tanışmaları Annesi’nin ikinci evliliğinden hemen sonradır. Ve az öncede belirttiğim gibi Mustafa Kemal’in İstanbul’daki Harbiye yıllarında kaldığı ev Fikriyeler’in evidir… Yani Fikriye birden ortaya çıkan bir hanım değildir…

Yine anlatıyor, “Latife ile evlenecekti ama Fikriye ne olacaktı?”…

Oysa izleyiciye Fikriye’nin kim olduğuna dair bir ön bilgi verilmiyor… Sonra da kadının hasta olduğunu bile söyleyerek, paşa’nın onu tedavi için Almanya’ya gönderdiği anlatılıyor… Ama Fikriye ile ilgili maddi hatalar bununla sınırlı değil…

Almanya’dan hemen sonra Latife ile evlilikleri anlatılıyor… Nerde evlendi? Nasıl evlendi? Düğün hediyesi neydi? Bu bilgiler verilmiyor…

Evlendikten on beş gün sonra Fikriye Hanım’ın Almanya’dan Ankara’ya döndüğü söyleniyor… Oysa bu kesinlikle mümkün değil.  Zira Fikriye Hanım, Paşa’nın evlendiğini Almanya’da çok sonra öğreniyor ve İstanbul’a geldiğinde aylardan Mart’tır… Yani evlilikten tam iki ay sonra. Peki ya Ankara’ya ne zaman geliyor? O da tamı tamına 1,5 sene sonra.  Çünkü Paşa, Fikriye’nin Ankara’ya gelemsine mani oluyor… Yahu Can Dündar’ın başında odluğu bir çalışmada nasıl olurda bu hatalar olur? Ama olmuş…

Beni asıl hayal kırıklığına uğratansa gerçektende filmin sonu oldu…
Bu film böyle bitirilmemeliydi Can… Bu Filmin bitiş yeri İstanbul ve Ankara’da cenazesinin nakli ve bugünkü Anıtkabir görüntüleriyle olmalıydı…
***
Son cümlemiz…

Halit Refiğ'in 12 Eylül döneminde yakılan bir filmi vardı. Senaryo bir kaç kere okunmuş ve çekimdeki konuşmalarla karşılaştırılmıştı. Aynen her şey var olmasına rağmen görüntülerin anlattıkları çok kötü olduğu fark edilmiş. Küçük kesmelerle bütünlüğü bozulduğu için tamamı imha edilmek zorunda kalınmıştı.

Şimdi Askeri Tarih Araştırmaları merkezi’nin ve birçok resmi kurumun arşivlerini açarak destek verdiği bu Belgesel/Film ne olacak?

Tabi ki izleyeceğiz, tartışacağız, en doğrusunu yapacağız… Eksiğiyle, fazlasıyla ortada bir eser var… Yarın daha iyilerini yapmak için yeni bir fırsat sunacaktır…
 Umarım yeni belgesel, Karga kovalayarak başlatılmaz…
Bunca yaptığım eleştiri yinede yapılan çalışmayı gölgelemesin, duydum ki bazı çevreler mail zinciri yoluyla “Filmi çocuklarınıza izlettirmeyin” diyormuş. Buna gerek var mı? Bu, Can Dündar’ın Mustafa’sı… Eleştirenlerde kendi Mustafa’sı için bu kadar emek versin, onları da izleyelim…

Fatih Bayhan


Kasım 22, 2008, 03:01:57 ös
Yanıtla #23
  • Ziyaretçi

 İnsanlarin bir çaba harcamadan, çalismadan ancak yapilip hazir sekilde onlerine geleni elestirdigi, ayni fikirde olmasa da, eksikleri olsa da önce emeğine, eline sağlık demeyi beceremediği ülkemizde haksizliğa uğramasına şaşırmadığım, ATA hakkında yapılmış, onun liderliğinin yaninda insanliginin altini çizen, ama bence bunun ötesinde büyük çabalarla ve yüzbinlerce hayata malolarak yokluktan mucizeler yaratarak kazanilmis ozgurlugumuzun bugune kadar hikaye gibi anlatilan savaslarina gorsellik ve gercekcilik katan, Can Dündar tarafindan yapilmis dokumantasyon film. En akil almaz sey ise akilli gecinen insanlarin, hatta, önlerine sunulan gerceklikleri sorgulama kimligine sahip olduguna inandigimiz bilim insanlarinin bile filmi seyretmeden sadece elestirileri okuyup, dinleyip ve seyrederek birer elestirmen kesilmesi, bazilarinin koskoca Atatürk karanliktan mi korkarmis diye kotulemesi, digerlerinin azinliklar hakkinda soylediklerinden dolayi (ki adamin ne dedigini bile tam anlamadan) cok zamansiz bir yapim demesi vs. vs.. yahu once bir filmi seyret be kardesim. evet, cok daha iyi olabilirdi, evet, o kadar kisa sureye bir hayat, bir devrim, bir ozgurluk mucadelesini sigdirmayi beklemek bir hataydi belki. Detaylar kacirilmis, bazi yerler cok hizli atlanmis, bazi yerde anlamsiz detaylara girilmis olabilir. Ama kardesim, otur sen de calis, arastir, didin, ugras daha iyisini yap..kim tutar seni..bir grup filmi begenmiyor, digeri bunlari soylemenin sirasi miydi diyor. Atatürk'ün Nutuk'tan cikarilan "beni hatirlayiniz" kisminda ne demek istedigini filmi seyredince anliyorsunuz. Onun son yillarindaki yalnizligini, umutsuzlugunu, projesiz kalip bir tarafa itilisini..neden bunlari bilmemiz kotu olsun ki? demokrasi zor sey be kardesim...hem yemesi zor, hem yutulmasi.


Aralık 20, 2008, 11:11:31 öö
Yanıtla #24
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

    Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar, Atatürk'ün yaşamını anlattığı 'Mustafa' adlı belgeseliyle ilgili olarak açılan soruşturma çerçevesinde savcılığa ifade verdi. Savcılığın, filmde Atatürk'e hakaret edilip edilmediği ve sigara reklamı yapılıp yapılmadığı konusunda bilirkişiye başvurması bekleniyor

Haberin devamı

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=siyaset&ArticleID=1030463&Date=20.12.2008&b=Mustafa sorgusu


Aralık 20, 2008, 12:27:51 ös
Yanıtla #25
  • Ziyaretçi

 "Can Dündar'ın bu maşalığı (bu tabir için site yönetiminden özür dilerim ama başka türlü anlatılamaz )  " demişsiniz...

Sn Nueva, geçen gün kullandığım "maşa" kelimesini sizinde kullandığınızı görünce dikkatinizi çekeyim dedim...
« Son Düzenleme: Aralık 20, 2008, 12:34:08 ös Gönderen: mucize76 »


Aralık 20, 2008, 12:50:56 ös
Yanıtla #26
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. mucize76,

Başka bir başlık altında kullanmış olduğunuz ve total olarak bir etnik kimliği aşağılayıcı sözleriniz sebebiyle Sn. Moderatorumuz tarafından son derece nazik bir uslupla bunun doğru bir tavır olmadığı ve Forumumuzda bir ulusu toptan küçük görücü, aşağılayıcı ifadelerin kullanılamayacağı belirtilmiştir.

Bu uyarının ardı sıra şahsınız tepki göstermiş ve bu kez de Sn. Admin tarafından yine son derece nazik bir uslupla konuyla ilgili bir açıklamada bulunulmuştu.

Ancak görüyorum ki bunlar sizin için yeterli olmamış. Başka bir başlık altında Sn. moderatorumuzun, çok önceleri yazdığı bir ifadesine vurgu yapma ihtiyacı gütmüşsünüz. Bu yazı ve ifade ile sizin yazınız ve ifadeleriniz arasında çok açık olarak büyük bir fark söz konusudur. Sn. Nueva'nın alıntıladığınız ifadesi eleştiri hakkının kullanımıdır. Ancak sizin ifadeleriniz "halk arasında kin ve düşmanlık uyandırıcı", "halkın bir bölümünü aşağılayıcı" ifadelerdir.

www.Masonlar.org 'un en az okunan yeri olan FORUM KURALLARI'nda şöyle bir madde mevcuttur

"Forumda üyelerin site yöneticilerini acik bir sekilde hedef alarak sert elestirileri yada hakkinda "infaz" edilmis ceza icin tepkisini belirtmesi, site otoritesine zarar verebileceginden dolayi haksizliga ugradigini düsünen yada yaptirimlara karsi tepkisi olan üye, dogrudan ozel mesaj yada email ile site yöneticilerine basvurmalidir."

Ne yazık ki şahsınız inatla bu kurala aykırı tavır takınmaya ve mesaj göndermeye devam etmektesiniz. Bu durmun devamı halinde Adaletin en hassas şekilde tecelli edeceğini bilmenizin yararınıza olacağını düşünmekteyim.

Bu vesile ile saygılarımla.

« Son Düzenleme: Aralık 20, 2008, 12:52:58 ös Gönderen: skullG »


Aralık 20, 2008, 01:09:51 ös
Yanıtla #27
  • Ziyaretçi

O zaman yüce adaletiniz!!  lütfen tecelli etsin sn SkullG... adaletiniz için yalvarıyorum! size... zira haksızlığın bu kadar açık ve aleni yapıldığını gördüğüm bir yerde bulunmak istemem... Benim bugüne dek tanımış olduğum masonlarla aranızda dağlar, denizler, dünyalar kadar farkınız olduğunu son bir kaç gündür sitenin yazılarını takip ederek anladım.  Siz açık açık devlet düşmanlığı yapmaya devam edin burada... Benim eleştiri yapma hakkım görmezden gelinecek ama başkaları istediği gibi kelimelerle oynayabileyecek... Kürt, alevi, ermeni hakları platformundan farksız bir yer burası... Kısacası "azınlık platformu" diyebilirim buna. Ve kesinlikle amaca hizmet etmiyor... Sitenin isminin acilen değiştirilmesi gerekir...

Ben alenen suç işlenilen bu forumda artık üye olarak bulunmak istemiyorum. Üyelikten istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını saygıyla arz ederim.
İyi günler...




Aralık 20, 2008, 01:40:30 ös
Yanıtla #28
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

sn. mucize76,

Mesajınızı esef ve dehşetle okudum. Bir hukukcunun bu denli pozitivist bir bakış açısına sahip olması, gerçekten hiçbir temeli olmayan iddialara sarılması sebebiyle dehşete düştüm. Forumu bir azınlık platformu olarak görmenizden dolayı üzüntü duydum. Ama daha da dehşete düşüren ifadleriniz kurt, alevi, ermeni ez cümle farklı olanlara karşı nası lbir bakışa sahip olduğunuzu çok daha açık olarak görülmesidir.

Bir hukukcu olarak şahsınız da çok iyi bilecektir ki eleştiri hakkının da sınırları vardır. Hele bu denli pozitivist birisinin haktan önce sınırları bileceğini düşünüyorum.  Bu forumda mason olmayan yüzlerce üye mevcut, hatta içlerinde anti-masonik düşüncelere sahip kişiler de var. Ama siz yine total bir bakış açısı sergiliyorsunuz. (Bu da dehşetin bir başke yönü)

Bir hukukcu olarak sahsınızda çok iyi bilecektir ki, iddialarınızın da altını doldurmak mecburiyetinizdesinizdir. İddia eden ispatla da yükümlüdür. Alenen suç işlendiğini iddia ediyorsunuz. lütfen bunları tek tek sıralar mısınız? Çok merak ettim doğrusu.

Yine bileceksinizdir ki, genelin hakkı özelin hakkının önündedir. Bu yüzden kamu düzeni hakların kapsamını da belirler.

Bir hukukcu olarak sizden beklediğim öncelikle Buranın kuralları nedir onlara bakmanızdı ve "özeleştiri"de bulunabilmeniz. Eğer ki duyurular bölümüne baksaydınız üyeliğin bir hak değil ayrıcalık olduğunu ve bu ayrıcalığında Forum Yönetimi tarafından tanındığını ve yine bu ayrıcalığın yalnızca Forum Yönetimi tarafından geri alınabilir olduğunu bilmiş olurdunuz.

Bu vesile ile saygılarımla.



Aralık 20, 2008, 01:57:39 ös
Yanıtla #29
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Sayın mucize76

Bende sizin gibi üyeyim ve bu sitede vatan haini veya devlet düşmanı tabirine uygun kişiler olduğunu düşünmüyorum.  Olayları sizin gibi yorumlamayan insanları ve bunların tartışılmasına fırsat veren siteyi suçlamanızla hiç kimse devlet düşmanı olmuyor. Aksine Türkiye'de yaşayan, farklı etnik kökene sahip insanları aşağılayıcı nitelikte yazılarınız ve  sizin gibi düşünenler ülkeye zarar veriyor. Ermeni sorunu, kürt sorunu, Kıbrıs sorunu veya tabu görülerek tartışılmamış çözümsüz kalmış bir çok sorunla karşıkarşıyayız. Ermeni sorununu tartışmak demek Türkler soykırım yaptı demek olmadığı gibi gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Kürt sorunu bir bataklığa dönüşmüş gibi kimi çekse yutuyor. Türkiye artık kendinden emin, sorunlarını çözmüş bir ülke olmalıdır. Şu anda bilim teknolojinin geliştirildiği, bilimin sanatın üst seviyede olacağı bir ülke yerine bakın geçmişe takılıp kalmış borç batağına düşmüş bir ülke durumundayız.


Saygılarımla,

O zaman yüce adaletiniz!!  lütfen tecelli etsin sn SkullG... adaletiniz için yalvarıyorum! size... zira haksızlığın bu kadar açık ve aleni yapıldığını gördüğüm bir yerde bulunmak istemem... Benim bugüne dek tanımış olduğum masonlarla aranızda dağlar, denizler, dünyalar kadar farkınız olduğunu son bir kaç gündür sitenin yazılarını takip ederek anladım.  Siz açık açık devlet düşmanlığı yapmaya devam edin burada... Benim eleştiri yapma hakkım görmezden gelinecek ama başkaları istediği gibi kelimelerle oynayabileyecek... Kürt, alevi, ermeni hakları platformundan farksız bir yer burası... Kısacası "azınlık platformu" diyebilirim buna. Ve kesinlikle amaca hizmet etmiyor... Sitenin isminin acilen değiştirilmesi gerekir...

Ben alenen suç işlenilen bu forumda artık üye olarak bulunmak istemiyorum. Üyelikten istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını saygıyla arz ederim.
İyi günler...





 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
19984 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 23, 2008, 12:40:32 ös
Gönderen: akasya
3 Yanıt
8626 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2018, 07:09:55 ös
Gönderen: Sertaç
203 Yanıt
137342 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2020, 01:56:51 ös
Gönderen: baran21
0 Yanıt
3404 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2009, 04:42:42 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2909 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2009, 11:47:29 ös
Gönderen: Mozart
7 Yanıt
23250 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 06, 2017, 03:33:02 ös
Gönderen: eskihalicli
5 Yanıt
10501 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 25, 2013, 07:43:03 ös
Gönderen: Waldow
5 Yanıt
5211 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2012, 11:09:52 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2651 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 06, 2012, 08:32:09 ös
Gönderen: Tij
3 Yanıt
4367 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2012, 10:32:07 öö
Gönderen: karahan