Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mustafa  (Okunma sayısı 20838 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 21, 2008, 06:01:23 ös
Yanıtla #30
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Sn Nueva,

Sizin yukarida yapmis oldugunuz yorumdan bagimsiz olarak , hukukcu bir aileden geldiginiz gerceginden hareketle  yuksek musadenizle sunu sormak istiyorum. Can Dundar'in Ankara Cumhuriyet Savcisi tarafindan sorgulanmasi yani bunun elestiriden cikartip hukuki bir zemine tasinmasini destekliyor musunuz? Destekliyorsaniz nicin veya desteklemiyorsaniz nicin ogrenmek isterim...





« Son Düzenleme: Aralık 21, 2008, 06:06:49 ös Gönderen: Kirlangic »


Aralık 21, 2008, 07:50:55 ös
Yanıtla #31
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 211
  • Cinsiyet: Bayan

Sayın Kırlangıç Merhaba ,

Sorunuzu memnuniyetle cevaplamak isterim ancak önemli bir hususu vurgulamakta yarar görüyorum. Sorunuzu genele değil , doğrudan doğruya şahsıma sormuş bulunduğunuz için ben de bu konudaki  şahsi görüşümü size cevap mahiyetinde iletiyor olacağım ; bu nedenle cevabım Forum Yönetimi 'nin resmi görüşü değildir , düşüncem yalnızca şahsımı bağlıyor olacaktır.

İlk olarak ailemin iştigal alanını doğru anımsamışsınız , hafızanız için sizi kutlarım. Ailenin tamamına yakınının yüksek yargı mensubu olduğu doğrudur ama ben kendim bir hukukçu değilim , hukuki bir konuda sizi Sayın SkullG kadar aydınlatamam , sadece kendi fikrimi beyan etmekle yetinirim.

Can Dündar adlı şahsın Cumhuriyet Savcılığımız nezdinde takibat geçirmesini yalnızca desteklemekle kalmıyorum ; İstanbul'da bu konuda derhal harekete geçen ve kendisi hakkında Mustafa filmi nedeniyle üşenmeyip bir buçuk saatini harcayarak suç duyurusunda bulunmuş biriyim aynı zamanda. Sebebini de sorduğunuza göre söyleyeyim.

Öncelikli olarak film gösterime girdikten ve bizler izledikten hemen sonra ilk ve ortaöğretim düzeyinde çocuk ve gençlerimize izlettirilmişti anımsayacaksınız. Ben de bu ülkenin , tüm haklarını Gazi'den almış ve  tarihi bilen bir ferdi olarak başlatılmış ölçümleme çalışmasında yönetsel bir görev almıştım. Çünkü burada sıradan bir film çekilmiyor , filmde  deyim yerindeyse "esnaf Ahmet Efendi" veya "terzi Mualla Hanım"  anlatılmıyor , Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi'nin yaşamı , vizyonu ve icraatı yeni nesillere anlatılacak ...Bu film bir vesika muamelesi görecek . Bu tarihi misyonu düzgün taşımak aydın olmanın gereğidir.

Bu filmi izlemiş çocuklarımıza , filmden çıktıktan sonra muhtelif sorular yöneltildi . 1.Filmden aklında en çok kalan sahne nedir? 2. Sence Gazi Mustafa Kemal nasıl bir insanmış? içerikli sorular idi bunlar.

Bu çalışma için toplam 319 çocukla konuşuldu ve ortaya korkunç bir netice çıktı : 319 çocuktan 294 tanesi ana hatlarıyla şunları söyledi: 1.Atatürk çok içki içermiş . 2. Atatürk'ün elinden sigara düşmüyormuş. 3.Atatürk'ün Devrimleri'ni halk aslında istememiş 4.Atatürk kadınlara zaafı olan ve kadınlar için ülkesini ihmal eden bir erkekmiş . 5. Atatürk'ü halk desteklemiyormuş , yapayalnız olarak ölmüş. (Bu maddede "Gazi'nin yalnız ölmesi" sahnesi nedeniyle ağlayan 38 çocuk tespit edilmiştir.)

Düşününüz , çocuk Büyük Ata'sını "böyle" tanıyor olacak ...Gazi'nin aziz anısında yapılmış şu tahribat ve tahrifata bakınız ...

Burada yapılmış iş  çok yanlış olmuştur, "yeni neslin Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı bu biçimde tanımasına kasten ve basın yayın yoluyla sebebiyet vermek" kişisel fikrimce tarih önünde ve yargı önünde hesap vermeyi gerektirir. Bu, masumlaştırılmış bir yüz ifadesi ve mazlum bir ses tonuyla muhabire bakarak "Sanat yapıyorum ben" ,  "Böyle anlaşılacağını hiç hesap edememişim" , "Yetişkinler için bu filmi yaptım , çocuklar ileride anlayacaklar filmin misyonunu" biçiminde ifadelerle  sıyrılınabilecek türden bir iş değil . Nitekim sıyrılamıyor da.

İkinci çok önemli husus , bu filmin yurt dışında da izleniyor olması ve yakın zamanda bu filme dayanarak "Gazi'nin Devrimleri'nin halk tarafından aslında o zaman da benimsenmediği ve laik yapıyı esnetmenin gerekliliği" tezli imalar kendilerine hem de bir Türk Belgeselci'nin gözünden bir dayanak bulmuş olacak. Buna sebebiyet vermek de en az ilk gerekçe kadar sakıncalıdır ve kişi bu sonucun oluşacağını rahatlıkla idrak edebilecek zeka , tecrübe ve medya gücüne sahip. Cehalet de söz konusu değil , yani "bir kasıt unsuru" mevcut. 

Çünkü aynı sorunu şu günlerde Orhan Pamuk ile de  yaşamaktayız farkındaysanız. Dış mihraklar ülkemizin yazarının ağzından dökülen sözcükler nedeniyle kendi tezlerini "içeriden" güçlendirdikleri sanısını taşımaktalar.

 Bu filmin Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Devrimleri'ni ve yüksek anısını  aşındırabilecek tüm girişimler için de kullanılacağı bilgisi , benim gibi bu ülkede yaşayan, bilinçli, haklarının farkında ve bunu kime borçlu olduğunu unutmayan tüm vatandaşlarımızı yasal aksiyon almak  için anında harekete geçirecek tarihsel bir görevdir.

Özetle , suç duyurusu ve dava sürecini şahsen ve çok çok çok yakından takip etmekteyim. Filmin gösteriminin derhal durdurulmasını , eserin tüm nüshalarının toplatılarak imha edilmesini , belgeselciden , sembolik olarak  1 ytl lik maddi , ama filmin tüm hasılatının da manevi tazminat bedeli olarak alınarak , bu tutarın ihtiyaç halindeki bir kamu kurumuna bağışlanmasını bekliyorum. (Atatürk Orman Çiftliği'nin onarımında da kullanılabilir. )

Uzunca bir cevap oldu sanırım ancak konunun aşırı önemli olması ve özellikle görüşümü sormanız nedeniyle detaylandırmalar gerekli oldu .

Saygı ve en iyi dileklerimle

 
Quality has no fear of time ..


Aralık 21, 2008, 10:54:01 ös
Yanıtla #32
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Oncelikle zaman ayirip cevap verdiginiz icin tesekkur ederim Nueva Hanim. Sorumu sorarken sizin cevabinizin yonetimle veya Masonlarla ilgisinin olmadiginin en bastan telakkisindeyim ancak yine de bu meyanda dusunenler olabilir ihtimaliyle muteyakkiz davranarak bastan sarih yazmanizi takdir ettim.


Size bunu sormamin sebebi muhtelif yorumlari okumakti. Amacim tansiyonu filan yukseltmek degil lutfen bastan soylemis olayim . Cunku anladigim kadariyla Turkiye'de bazi tabular var ve asla tartismaya acik degil. Dolayisiyla muhtelif fikirleri okumadan once sanirim okuyucuyu uyarmak gerekiyor.   Bu konuda fakirin fikrini sormadiniz tabiki ancak soruma gayet nazikce cevap verdiginiz icin yorumunuzun icerigini de elestirme imtiyazini daha bastan verdiginizi dusunuyorum :). Hassasiyetinizi saygiyla karsiliyorum hatta film hakkindaki elestirilerinizi de. Ki elestiri (yikici veya yapici )insan olmanin geregidir, bunda bir yanlis yok.  Ne varki  bunu ne evrensel hukukla bagdastirdigimi ne de evrimlesmesi gereken biz insanogluna yakistirdigimi hatta sorusturma surecini bir o kadar da bagnazca buldugumu da ifade etmeden gecemeyecegim. Bugune kadar Islamcilari tehdit olarak goren bizler, simdiler de Kemalizm yelpazesi altina girmeyen her seyi ya Kemalistsin ya Islamci, ya da onlara yardakci (Liberaller?) gibi hic bir alt tabani olmayan, ya siyahsin ya beyaz gibi sanki herkesin klonlanmis dusunce tarzini adapte olmasini beklemek ve bunu dayatmanin artik nereye kadar gidebilecegini oturup dusunmemiz gerektigi kanisindayim. Ayni Ermeni tehciri ve diger butun konularda oldugu gibi kayitsiz sartsiz biz hakliyiz, digerlerikayitsiz sartsiz haksiz mantiginin bulanik bir mantik oldugunu ve otoriter ve totaliter dusunce yapisiyla artik toplumlarin tatmin olmadigini gormemek icin ellerimizle kulaklarimizi tikamanin, gormemek icin kapsonlarimizi bastan asagi kepenk indirir gibi indirmenin hangi yuzyila kadar gidecegini  de merak etmiyor degilim.


Kucuk bir sosyolojik arastirma yaparak filmi izleyen cocuklarimizdan 319 tanesinin ne dusundugunu ogrenmeniz ,inandigi degerlere sahip cikan sadik bir karakter oldugunuzun bir resmidir. Fakat ben yapilan arastirmadan cok aci ve bir o kadar da korkunc olan bir gercegi musahede ettim ki ne yazikki bizim cocuklarimiz  tarih kitaplarini , ansiklobedileri okuyarak degil de Ataturk'u salt film/ belgesel gibi yapimlardan ogreniyorlarsa vay bizim ogretim sistemimize, vay bizim gencligimize..! Okumayan, okudugunu dusunmeyen, muhasebe etmeyen, tarih referanslarini gorsel, film/belgesel gibi yapimlarin kurgu oldugunu ayirt edemeyerek tamamen bunlardan alan, ileri gorussuz,ufuksuz, mantik /analiz/ muhakeme uclemesinden nasipsiz bir genclik...! Okumayan, analiz etmeyen, sorgulamayan gencligimize hayiflanacakken butun topu Can Dundar' a atarak,  cocuklarimiza klonlanmis, muhakeme yetenegi alinmis bir belgesel yapmadigi icin elestirmekle kalmayip ancak bu kadar gulunc duruma dusebilecegimiz sekilde kanun onunde suclu ilan eden, hatta "derhal toplanmali" gibi mutassib dusunen bizlere vay ...!Vurun benim gibi dusunmeyene...! Farkli ses ve renkte neymis?  Cogumuzun bilimle mesgul olacekken literaturumuzdeki tarihsel figurlere hakaret yapildi mi, yapilmadi mi, su hareket siyasi mi tarihi mi (!) bu aciklamada ideolojime saldiri var mi yok mu, filanin aciklamasi  kanun kapsaminda ceza yaptirimina idhal edilir mi edilmez mi diye omrumuzu ici kocaman bir bos olan ideolojilere harcadigimiza ki ...vay ki vay..!


Asagida alinti yaptigim su cumlenizi ise buyuk bir dehset ve hayretle okudum... Hala 27 Mayis zihniyetinin var oldugunu gormek beni tarifi imkansiz bir umitsizlige dusurdu. Kiymet otesi bir dostum ifadesinde sanirim hakli  "Bu ulkeye demokrasi buyuk beden. Bu ulke demokrasiyi haketmiyor. Cunku bu ulkede ya bardak ya su vardir. Bu iki nesne haricinde bir nesne veya hadise yoktur. Dolasiyla ya bardagi tutuyorsundur ya da suyu. Bardagi elestirirsen sucusun, suyu elestirirsen bardakcisindir. " (3 Aralik 2008) Yani ben sunu anliyorum. Ikisininin de kismi olarak elestirme veya ikisini de kismi ovme gibi bir luksun yok.

Filmin gösteriminin derhal durdurulmasını , eserin tüm nüshalarının toplatılarak imha edilmesini , belgeselciden , sembolik olarak  1 ytl lik maddi , ama filmin tüm hasılatının da manevi tazminat bedeli olarak alınarak , bu tutarın ihtiyaç halindeki bir kamu kurumuna bağışlanmasını bekliyorum.



 


En icten sevgi ve saygilarimla
« Son Düzenleme: Aralık 21, 2008, 11:09:04 ös Gönderen: Kirlangic »


Aralık 22, 2008, 11:37:38 öö
Yanıtla #33
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

"Atatürk’ün sigarası

Önceki gün Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifade vermeye gittim. Konu: "Mustafa” filmi...
Suçlama?
“Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi Hakkındaki Kanun”a muhalefet... Şikâyetçi?
İTÜ’den iki öğretim üyesi:
Prof. Dr. Orhan Kural ve Prof. Dr. Ahmet Ercan...
Şikâyet dilekçesinde şöyle diyorlar:
“Filmde Atatürk’e pofur pofur sigara içirterek Türkiye tarihinin en büyük sigara reklamı yapılmaktadır. Gençlerin etkilenmemesi için film derhal gösterimden kaldırılmalı, yönetmeni cezalandırılmalıdır.”
Gülmeyin!
Prof. Kural, İstanbul’da bir sinemada korsan eylem yaparak bu iddiasını seyirciyle de paylaşmıştı daha önce...
Meclis Başkanı Köksal Toptan da Ankara galasında “Filmi hem cesur hem güzel” bulduğunu açıklamış, “...ama keşke sigara içtiği sahneler ayıklansaydı da gençlere kötü örnek olmasaydı” demişti.

Rötuşlayalım mı?
Red Kit’e yapmışlardı bir dönem; çocukları özendirmesin diye yıllardır ağzından düşürmediği sigarasını atıp dudaklarının arasına bir ot parçası yapıştırmışlardı; ama o çizgi filmdi; bu belgesel...
Atatürk‘ün sigaralı fotoğraflarını, görüntülerini rötuşlayacak mıyız?
İçkiyle ilgili anılarını silecek miyiz?
Peki nerede duracağız?
Hoşumuza gitmeyen görüşlerini de çıkaracak mıyız kitaplardan?..
İzmit basın toplantısının devlet kurumlarınca nasıl sansürlendiğini Afet İnan’ın kızı Arı İnan yeni açıklamadı mı?

2 dakika bile değil
Merak edip baktık; “Mustafa”da Atatürk’ün sigaralı göründüğü sahnelerin süresi ne kadar diye...
Toplam 114 saniye çıktı.
114 dakikalık filmdeki 114 saniyelik bu görüntüyü iki profesör, “Türkiye tarihinin en büyük sigara reklamı” sayıyor ve “Atatürk filmde 2 dakika sigara içti” diye suç duyurusunda bulunuyor.
Ve ben, (hayatı boyuna ağzına sigara sürmemiş biri) Tütünün Zararlarını Önleme Kanunu’na muhalefetten sorgulanıyorum.
Hem de ihlal etmekle suçlandığım yasa, sadece TV programlarında sigara görüntüsünü yasakladığı, sinema filmleri için bir düzenleme getirmediği halde...
Filmde iki fırt sigara çekildiğini görmek çocukları bu kadar etkiliyorsa, evde ana babalarının içmesine engel olacak bir düzenleme getirilemez mi acaba?!

Bregoviç de Ermeni mi?
Bu kadarla kalsa iyi... Savcı’nın önünde, “Türkiye’nin aynası” sayılacak bir suç duyurusu daha var:
Filmin müziğinin “Ermeni asıllı Bregoviç’e” (Sahi mi? O da mı?) yaptırılması, karga kovalama sahnesinde bir Yunanlı çocuğun oynatılması ve filmin dağıtımının dünya çapındaki Warner Bros. tarafından yapılmasından, bunun “ülkeyi parçalamak için yabancı destekli bir uluslararası planın parçası” olduğu sonucu çıkarılmış.

“Kadın düşkünü?”
“Filmde Atatürk’e ‘kadın düşkünü’ dediğiniz söyleniyor” diyor Savcı...
Oysa filmde böyle bir şey yok; şikâyet dilekçesinde de bu tabir kullanılmamış.
Anlaşılıyor ki, ifade verdiğim günkü Cumhuriyet’te Turgut Özakman’ın yazdıkları doğru zannedilmiş.
“’Kadın düşkünü’ deyiminin Atatürk belgeselinde ne işi var?” diye soruyordu Özakman...
Yok zaten!
Ama böyle bir asılsız suçlamanın, bir eleştiri yazısında ve Cumhuriyet gibi bir gazetenin 1. sayfasında yer alması bu sonucu yaratabiliyor işte...

Başsavcı’nın önbilgisi
Geçen pazar günkü Cumhuriyet’te de eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan “Mustafa’ya gitmedim. Filmin ne olduğu danışmanından belli” diyordu.
“Film için Turgut Özakman dururken Atatürk’ü aşağılayan Atilla Yayla’yı seçmiş”im. “Bu önbilgi yeter”miş, “filme gitmeye gerek yok”muş.
Atilla Yayla’yı, bırakın filme danışman yapmayı hiç tanımadım bile...
Bir Başsavcı böyle mi “önbilgi” alıp, böyle mi karar verir?
Ama burası Türkiye!
Hiçbir şeye, hiç kimseye şaşırmamayı öğreniyor insan..."


Aralık 22, 2008, 06:11:14 ös
Yanıtla #34
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 211
  • Cinsiyet: Bayan

Sayın Kırlangıç tekrar merhaba ,

Bana yönelttiğiniz sorunuza cevabımda epeyce ayrıntı verdiğim için aynı hususları uzun uzun tekrarlamayı özünde yararsız görüyorum. Yalnızca meselenin niçin bu tepkiyi uyandırdığı konusunu ve hadisenin can alıcı noktalarını bir parça ıskalamış olduğunuzu düşünüyorum.

Meseleye sadece çalışmayı yaptığımız çocukların maneviyatının aldığı hasar yönünden bakmadığımı belirtmiştim. Ama burası da çok önemli , ben torunumun torununun bu filmi izlediğinde , çalışmayı yaptığımız çocuklarımızın verdiği cevapları vermesine elbette ki Türkiye Halkı'nın her bir üyesi gibi müdahale etmek hakkına sahibim. O cevapları veren çocuklardan bir tanesi benim çocuğum da olabilirdi.

Yoksa elbette , ülkemizde bilim de ilerlesin , güzel sanatlarda da iyi işler yapalım , eğitimli ve nitelikli nüfus oranımız artsın ,  milli gelirimiz de yükselsin , cari açığımız da çözüme kavuşsun , Olimpiyatlar'da derece de alalım , doğru , iyi , özlenen ve güzel olan herşeye bütün Türkiye Halkı kavuşsun ama çocuklarımızın zihnine bu tür  sinsice enjeksiyonlar yapılmamalıdır.

Bu cevapları vermiş çocukların sayısı çalışma grubunun çok büyük bir kısmıdır  ve zannederim bu çocukların zarar görmediğini iddia etmeyeceksiniz. Çocukların hepsi mi aynı anda yanlış anladılar ??? Zarar görmediler diyebiliyorsanız bu sonuçlara rağmen , söyleyecek başka sözüm yok, evet zarar gördüler diyorsanız , bu zararın durdurulması herkesin üzerine borçtur , çünkü çocukların ve gençliğin korunması yetişkinlerin  sorumluluğudur.


Uluslararası arenada da bu konu  devrimlerle ilgili olarak önümüze gelecek . Tıpkı şu anda Orhan Pamuk'un sözlerinin "Bakınız kendi yazarınız da böyle düşünüyor." biçiminde ısıtılarak masamıza konması gibi. Bu hasarı da göz ardı edebilecek durumdaysanız daha ne diyebilirim ben siz kıymetli üyemize?

 Açık ve net ifade ediyorum ki , demokrasi ve özgürlükler konusu ülkemize çok yanlış bir bakış açısıyla empoze ediliyor. Demokrasi zarar verme ve aşındırma "özgürlüğü" nü içermez. Çok kıymetli aile dostumuz Sayın  Vural Savaş'ın irdelediği "militan (mücadeleci) demokrasi" kavramını bir müsait zamanınızda incelemenizi önerebilirim. Burada demokrasi var demek "Burası Yol Geçen Hanı'dır, dilediğin zararı verebilirsin."demek değil. Kavramları doğru okumak lazım.

Kuzenimin okulunda bir öğretmeninin "Aydınlanma Dönemi'" ni anlatırken örneğin masonlar hakkında negatif görüş verdiğini ve çocuklara o yönde telkinlerde bulunduğunu öğrendiğimde gidip kendisiyle konuştum.Kendisine :"Bu konuyu niçin bu şekilde öğretiyorsunuz?"diye sorduğumda "hocanım"bana şöyle dedi : "Burası demokratik(!) bir ülke , ben bu konuyu bu şekilde anlatıyorum."Kuzenimi o okuldan alıp nasıl başka okula verdikse , çocuk ve gençlerin zihnine nüfuz ettirilen herşeyi gözden geçirme ve kasıt unsuru gördüğümde yasal  müdahale etme hakkım saklıdır.

O çalışma grubundaki çocuklardan birinin sizin çocuğunuz olduğunu düşündüğünüzde konuya bir de bu açıdan bakabilecek olgunlukta bir kişi olduğunuzu düşünüyorum.

Saygı ve en iyi dileklerimle
Quality has no fear of time ..


Aralık 22, 2008, 06:54:38 ös
Yanıtla #35
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Ben de ülkemizde militan demokrasinin birileri tarafından son derece yanlış yorumlandığını düşünüyorum.


Aralık 22, 2008, 09:16:03 ös
Yanıtla #36
  • Ziyaretçi

Sayın Nueva,
Fikirlerinizi paylaşmaktayım.Aklı yerinde olan, azcık psikoloji eğitimi alan her insanın farkedebileceği şekilde Kemalizm'e saldırılmaktadır.Unutulmamalıdır ki Kemalizm tabu olamayacak kadar aydınlıktır ve kesinlikle ırkçılıkla ilgisi yoktur.Ancak sadece Mustafa filminde değil; diğer televizyon programları ve yerli dizilere baktığımızda toplumumuzun kendinden ,benliğinden nefret etmesi adeta aşılanmaktadır.Atanın özel hayatından anlaşılan kadına ,içkiye düşkünlüğü ise Sayın Can Dündar Ata'yı hiç anlayamamıştır. Sayın Can Dündar alkol kullanıyor mu? açıkcası bilmiyorum.Ancak her televizyona çıktığında eline şarap kadehi  ve sigara tutuşturalım! Bakın o zaman dinci kesimin ,köşe yazarlarının ilgisini çekecek ve adı alkol-sigara bağımlısına çıkacaktır. Atamıza yapılan da budur.
Saygılarımla


Aralık 23, 2008, 03:01:13 ös
Yanıtla #37
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

yukarıdaki mesajımdaki birilerinden kastım: doktrinde ve teoride militan demokrasi kavramını işleyenlerdir. Bunların başında da emekli savcı vural savaş gelmektedir. dün acil olarak çıkmam gerektiği için mesajı tamamlayamadım.

Militan demokrasi ile ilgili görüşlerimi şöyle özetleyebilirim;

Militan demokrasi fikrinin özünde özgürlüğü yok etme özgürlüğünün olup olamayacağı tartışma mevcuttur. bir grup (liberaller) bu hakkın bile olabileceğini söylerken karşı grup demokrasinin kendini koruması gerektiğini bu yüzden böyle bir özgürlüğün olamayacağını söylemektedir.

Özgürlüğü yok etme özgürlüğü yalnızca düşünceyi açıklamayı aşıp yıkıcı düşüncelerin hukuka aykırı yöntemlere başlaması durumunda geçerlidir . Anayasa düzeni ile demokratik hukuk düzeni kavramları birbirinden farklı olduğundan ötürü, kişiler anayasaya aykırı düşünme hakkına sahiptir, ancak bu tür düşünceler anayasal siteme aykırı yöntemlerle gerçekleştiriliyorsa yasaklanabilir. Demokrasilerde uygun düşünme değil mevcut düzene uygun hareket etme zorunluluğu olduğundan şiddet noktasında yasaklanma olmalıdır.

Hak ve özgürlükleri yok etme eğilimi taşıyan bütünlükçü anlayışlar, güçlü demokrasilerde tehlikeye dönüşme gücüne ulaşamamaktadırlar . Ortaya çıkan her yeni düşüncenin zararlı sayılması eğilimi demokratik düzeni korumayı değil ortadan kaldırmayı ve var olan durumdan faydalananların baskısına zemin hazırlar . Toplumdaki hoşgörü düzeni sağlayıp bireylerin inanç ve tercihlerini zarar görmeyecek biçimde güvence altına alabilir.

Özgürlüğü yok etme özgürlüğü yoktur düşüncesi iktidar sahiplerince iktidarı değiştirme özgürlüğü yoktur şeklinde algılanması durumunda bir araç olarak kullanılmaya başlanabilir. Bu yüzden koruma, iktidarı elinde bulunduranların takdirine bağlı olmamalıdır . Demokratik rejimin zaman içerisinde yara almaması için sınırlamalar demokrasiyi korumak amacıyla getirilmiş olmalıdır .

Sonuç olarak, demokrasinin yerleşmesi, düzgün işleyebilmesi ve toplumsal gücünü arttırması için yıkıcı düşüncelerin dahi soyut ifadesine olanak tanınması kabul edilebilir olmalıdır. Özgürlüğü yok etme özgürlüğü salt düşüncelerin açıklanması durumunda işlememeli bu düşünce açıklamaları eğer, hukuka aykırı eylemleri teşvik ediyorsa engellenmeli ve her halükarda totaliter düşüncelerin örgütlenmeleri yasaklanmalı ancak liberal demokrasinin özgürlükçü niteliğinin herkes için anlamı olması için özgürlükçü düzen karşıtlarına dahi düşüncelerini ifade olanağı sağlanmalıdır.

Militan demokrasi kavramını ilk olarak faşizmin özgürlükleri nasıl tehdit ettiğini ele alan “Militan Demokrasi ve Temel Haklar” isimli makalenin yazarı siyaset bilimcisi Karl Loewenstein tarafından kullanılmıştır . Militan demokrasi kavramı demokratik sistemi koruma teorisini uygulama alanına geçiren “politik anayasalar”la belirginleşmiştir . 1949 Bonn Anayasası, militan demokrasi anlayışını yansıtan anayasaların başında gelir. Yine 1947 İtalyan Anayasası ve 1961 ve 1982 T.C. Anayasaları da bu tarz anayasalara örnek teşkil ederler.

Militan-Mücadeleci demokrasinin temel amacı, özgürlükçü düzen düşmanlarının bu özgürlükleri kullanarak kendi otokratik veya totoliter rejimlerini kurma yollarını kapatacak önlemlerin alınmasıdır . Bu tarz demokrasilerde önemli olan sadece yasal tedbirlerin alınması değil, toplumun tüm kesimlerinin de totaliter faaliyetlere karşı demokratik tepkisini göstermesi gereğidir. Dolayısıyla militan demokrasiyi toplumun tüm kesimlerince birlikte gerçekleştirilecek girişimler olarak algılanması gerekir .

Bir tanım yapacak olursak; “militan demokrasi faşizm, nasyonal sosyalizm, komünizm ve benzeri özgürlükçü demokratik düzeni açıkça tehdit eden ve ortadan kaldırmayı amaçlayan totaliter akımlar karşısında, kendi demokratik değerlerini korumak amacıyla bu tür yıkıcı akımları savunan bireylerin ve grupların ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlayan ve bunlara karşı hukuksal, siyasal ve toplumsal alanda aktif bir tutum içerisine giren klasik (liberal) demokrasinin 1930’lardan  sonra siyasal ve toplumsal koşulların ortaya çıkardığı farklı bir yorumudur.”  denilebilir.

Militan demokrasinin uygulanışında en fazla etkilenen özgürlükler ise düşünce ve siyasal özgürlüklerdir. Özgürlük ile otorite dengesinin militan demokrasi uygulanışı sırasında çok dikkatli olarak belirlenmesidir. Bu dengenin otorite lehine bozulması, özgürlükçü düzenin korunması maksadını aşarak egemen güçlerin süregelen politik ve toplumsal düzeni korumak için kullanması demokrasi için en büyük zarar getiren durum olacaktır. Hatta bu durum faşizmin bir türü olarak da tanımlanmaktadır .

Ülkemizde işte militan demokrasi uygulaması özellikle 82 anayasal döneminde otorite-özgürlük dengesinin otorite lehine bozulması sonucu özgürlükçü düzenin konurması amacını kat be kat aşmıştır.

Saygılarımla.




Aralık 23, 2008, 03:33:08 ös
Yanıtla #38
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Bu film tanıdığım çevrede Atürkçü düşünceye sahip bir çok kişinin hoşuna gitmedi.
Can Dündarın amacını bilemem ama bir karalama söz konusu olabilir :-\


Aralık 16, 2009, 12:25:42 öö
Yanıtla #39
  • Ziyaretçi

demokratik bir ulkede yasadigimizi soyluyorsunuz, ama bir film cekmek icin uygun zaman olmadigini ekliyorsunuz? bana kalirsa emek verilmis, basarili bir calismadir. Ataturk'e olan saygimi ve sevgimi arttirdi.  muzikleri de ayri guzeldi.

yapilan elestirilerin tek bir agizdan cikmis gibi birbirine son derece benzer olmasi da kafami karistirmadi degil? nedendir bilemedim? onyarginin bir etkisi olabilir mi?



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
19153 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 23, 2008, 12:40:32 ös
Gönderen: akasya
3 Yanıt
8581 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2018, 07:09:55 ös
Gönderen: Sertaç
203 Yanıt
136509 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2020, 01:56:51 ös
Gönderen: baran21
0 Yanıt
3388 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2009, 04:42:42 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2903 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2009, 11:47:29 ös
Gönderen: Mozart
7 Yanıt
23107 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 06, 2017, 03:33:02 ös
Gönderen: eskihalicli
5 Yanıt
10319 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 25, 2013, 07:43:03 ös
Gönderen: Waldow
5 Yanıt
5207 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2012, 11:09:52 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2578 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 06, 2012, 08:32:09 ös
Gönderen: Tij
3 Yanıt
4343 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2012, 10:32:07 öö
Gönderen: karahan