Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Osmanli (Turk) Yahudileri  (Okunma sayısı 8405 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 09, 2008, 10:59:33 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662





2 Ağustos 1492 gece yarısı, İspanya'nın güney sahilinde nispeten küçük bir liman olan Palos'ta Kristof Kolomb'un üç gemisi Amerika kıtasının keşfi ile sonuçlanacak yeni bir sefer için demir alırken önemli sayılan limanlarından Cadiz ve Sevilya kendilerini kurtaracak birilerini beklemekte olan İspanyol Yahudileri "Sefaradlar" ile tıklım tıklım dolu idi.

İspanya Kralı Aragon'lu Ferdinand ile Kraliçe Kastilya'lı İzabella 31 Mart 1492 de imzaladıkları "Kovma Fermanı" ile   "Krallık sınırları içinde yaşayan Yahudilerin, karılarının, çocuklarının ve hizmetkarlarının, yaşları ne olursa olsun ... Katolikliği kabul etmelerini..." istiyor , aksi halde "... iyice düşündükten, salim kafa ile mütalaa ettikten sonra emrediyoruz ki Krallığımızda yaşayan tüm Yahudiler kovulsun ve bir daha hiç dönmesinler ..." diye buyuruyordu. Bir kısmı -kerhen de olsa- din değiştirirken, inançlarını ve geleneklerini feda etmektense evlerine, mallarına, ölülerine veda etmeyi yeğleyen çoğu Yahudiler sığınabilecekleri bir yurt arıyordu.

İşte, bir çok ülkenin bu göçmenleri topraklarına kabul etmeye yanaşmadığı bir ortamda, Akdeniz'in diğer ucunda bir hükümdar, Sultan II. Bayazıd, aniden yersiz ve vatansız kalmış bu insanları ülkesine davet ediyor, kendilerine kucak açıyordu.

Türk Yahudilerinin 1992 de gerçekleştirdikleri kutlamanın amacı yalnızca 500 yıl önce yaşanmış bir olayın anılması değil, fakat 700 yıl süren ahenkli bir beraberliğin tüm dünyaya duyurulması, Türklerin devlet ve toplum olarak üstün insanlık vasıflarının ve Türk Ulusunun insancıl yaklaşımının, iki sözcükle "İnsanlığa Örnek" bu davranışının tüm insanlığa tanıtılması oldu.

1492 ÖNCESI

Yahudilerin Anadolu'da mevcudiyetleri Sefaradların göçünden yüzyıllar öncesine dayanır. Ege Bölgesi eski kent kazılarında bulunan bazı kalıntılarda yörede M.Ö.4. yüzyılda yaşamış Yahudilere ait bilgilere ve yerleşim bölgelerinin varlığına rastlanmıştır. Tarihçi Jozef Flavius, ünlü düşünür Aristo'nun " ... Ön Asya seyahatlerinde kendileriyle görüş alış verişinde bulunduğu Yahudilerle konuştuğunu ..." yazar (1).

İzmir civarında Sart'ta (Sardis) M.Ö.220 yılına ait eski bir sinagog kalıntısı bulunduğu gibi, Bursa ve Ankara civarında, Güney Doğu Bölgesinde, Akdeniz Ege ve Karadeniz kıyı şeritlerinde de eski çağ Yahudi yerleşim kalıntılarına rastlanmıştır. Ankara civarında bulunan bir bronz sütun üzerinde İmparator Augustus'un Ön Asya Yahudilerine tanıdığı haklar yazılı idi.

306'da Konstantin'in imparator olması ile başlayıp 1453'de Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi ile noktalanan 11 yüzyıllık dönemde Doğu Roma İmparatorluğu Yahudileri (Romaniot'lar) çok değişken koşullar altında genellikle üzüntülü günler geçirdiler. Yönetimin Yahudilere karşı tutumu birbirini izleyen iki hükümdar döneminde birbirine tamamen zıt olabildiği gibi çok kez aynı hükümdarın değişik saltanat dönemlerinde dahi tezatlar gözlenebiliyordu.

Osmanlılarla Yahudilerin ilk teması 1326 yılına rastlar. Orhan Gazi Bursa'yı fethettiğinde Bizans yönetiminde yaşayan Bursa Yahudileri Osmanlıları kurtarıcı olarak karşıladılar. Orhan Gazi'nin izniyle inşa edilen Etz ha-Hayim (Hayat Ağacı) Sinagogu 1940'lı yıllara kadar hizmette kaldı.

I. Murat'ın (Hüdavendigar) Edirne'yi fethinden sonra birçok Balkan Yahudisi Osmanlı topraklarına göç ederek Hilalli bayrağın adalet ve hoşgörü getirdiği topraklara (2) yerleştiler.

14. yüzyılın ilk yarısında Avrupa'daki pogromlardan kaçabilen Aşkenaz Yahudileri, 1376'da Macaristan'dan ve 1394'de Charles VI tarafından Fransa'dan kovulanlar da Osmanlı başkenti Edirne'ye sığınabildiler.

15. yüzyıl başında Sicilya'yı terke zorlananlar ile 1420'lerde Venedik kontrolüne giren Selanik'ten kaçanlar da özgürlüğü Osmanlı topraklarında tattılar. 1454 yılında Edirne Baş Hahamı İsak Sarfati Avrupa'daki Yahudi cemaatlarına gönderdiği bir mektupta din kardeşlerini " ... Allah'ın kutsadığı, nimetlerle doldurduğu Osmanlı ülkesine gelip... huzur bulmaya ..." çağırıyordu (3). Bu daveti takiben çok sayıda Orta Avrupa Yahudisi Osmanlı İmparatorluğuna yerleşti.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde Bizans Yahudileri (Romaniot'lar) kendisini bir kurtarıcı olarak karşıladılar. Bizans'ın son Hahambaşısı Moşe Kapsali Türk İstanbul'un ilk Hahambaşısı oldu. Fatih, diğer taraftan, Anadolu Yahudi Cemaatlarına gönderdiği davet mektubunda özetle şöyle sesleniyordu: " Osmanlı Padişahı Mehmet der ki: Tanrı bana birçok ülke bahşetti ve hizmetkarı Hazreti İbrahim ile Yakup'un sülalesine sahip çıkmamı, kendilerine yiyecek vermemi ve onları himayeme almamı bana emretti. Aranızdan kim, Tanrının yardımıyla İstanbul'a, başkente gelip yerleşmeyi, incirin ve bağın gölgesinde huzur içinde yaşamayı, serbest ticaret yapıp mal mülk sahibi olmayı arzular?" (4). İlk yıldan itibaren bir çok Yahudi ailesi yeni başkente yerleşti. Mora Fethinden sonra gelenler de bunlara katıldı. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde eski başkent Edirne'den gelenlerin el Mahallet ül-Yahudiyin el-Edirneviyin adı verilen semte yerleştiklerini yazar. Fatih bir fermanla Yahudilere din ve vicdan özgürlüklerini vaad ederek mevcut sinagogları tamir edebileceklerini, yeni ibadethaneler inşa etmek yasak olmakla beraber evlerin sinagog olarak kullanılabileceğini ilan etti. Gerek Fatih'in gerek kendisinden sonra gelen Padişahların konu ile ilgili irade'lerinde Feth-i Hakani sırasında Yahudilere verilmiş bu söze atıf vardır.

1470'de Fransisken Papazların etkisiyle X.Ludvig. tarafından Bavyera'dan sürülen Yahudiler de Osmanlı ülkesine sığındılar..

BIR HUZUR LIMANI

II. Bayazıd Eyalet Valileri ile Sancak Beylerine gönderdiği bir fermanla " ... Yahudi göçmenleri geri çevirmek şöyle dursun hiçbir zorluk çıkarılmamasını, tam bir içtenlikle karşılanmalarını, aksine hareket ederek göçmenlere kötü muamele e yapacakların veya en ufak bir zarara sebebiyet vereceklerin cezalandırılacağını ..." buyuruyordu (5).

İspanyayı terk edenlerin bir kısmı önce komşu ülke Portekiz'e yerleşti. Ancak aradan 4 yıl geçmeden, İspanya Prensesi ile evlenen Portekiz Kralı Manuel 5 Aralık 1496'da imzaladığı fermanla " ... Yahudilerin ve Müslümanların ülkeyi on ay içinde terk etmelerini..." ilan ettiğinde oradan da ayrılan Yahudilerin büyük bir çoğunluğu yine Osmanlı İmparatorluğuna sığınıyor, daha önce gelen din kardeşleri gibi Türkiye'yi vatan seçiyorlardı.

Akdeniz korsanlarının eline düşerek hayatlarını kaybedenler ile Kuzey Afrika sahillerinde Fas ve -Protestan olduğundan Katoliklere hasım olan Hollanda'ya yerleşenler dışında İberik Yarımadasını beş yıl içinde terk eden Yahudilerin büyük çoğunluğu Türk topraklarında kendilerine sadece emin bir sığınak değil, fakat yeni bir vatan buldular.

Papalık kontroluna girmesinden sonra 1537'de Apulya'dan kovulanlar, 1542'de Ferdinand'ın Bohemya'dan ülke dışı ettikleri, 1881-1891-1897-1903 pogromları ile 1907 Bolşevik ihtilalinde Rusya'dan kaçanlar Edirne'ye, İstanbul'a, Selanik'e ve ülkenin diğer kentlerine yerleştiler.

Yavuz Sultan Selim, ödünç para alınan bir Yahudinin borcun ödenmesi tamamlanmadan vefatı üzerine ödemeden vazgeçilmesini öneren defterdarına hiddetlenerek gönderdiği tarihi yazı ile de ünlüdür: "Merhuma Rahmet " Yetimlerine Afiyet " Malına Bereket " Gammaza Lanet" (6).

Kanuni Sultan Süleyman Mart 1556'da, Papa olur olmaz bir dizi kararname ile Yahudi yaşamına kısıtlamalar getiren Papa Paul IV'e bir mektup göndererek Osmanlı Tebaası ilan ettiği Ancona Marranos'larının derhal serbest bırakılmasını talep etti. Papa, dönemin süper gücü Osmanlı Sultanı'nın isteğin kabul etmekten başka çare bulamadı. Kanuni'nin Mohaç ovasında Macar ordusunu tamamen yok ederek (1526) Budin'i kuşatmasından sonra Jozef ben Salamon Eskenazi (Yosef ben Slomo) başkanlığında bir heyet Foldvar mevkiinde Kanuni'yi karşılayarak Budin Kalesi ve kentinin anahtarlarını kayıtsız ve şartsız kendisine teslim etti. Bu yaklaşım karşısında Kanuni bir fermanla tarihe Alman veya Alman oğlu diye geçecek Salamon Eskenazi ve ailesini ve nesilden nesile sülalesini her türlü vergiden muaf tuttu. Bu ferman daha sonraki padişahlar tarafından da tekrarlandı. 1155 (1742) tarihli yenileme fermanı Müzemizde sergilenmektedir.

OSMANLI YAHUDILERIN YASAMI

İspanya'dan gelen göçmenler bir taraftan Saray'ın ve yerel Müslüman çoğunluğun hoşgörüsü, diğer taraftan kendi dindaşlarının maddi ve manevi desteğiyle kısa zamanda yeni çevrelerine uyum gösterdiler.

Göçmenler servetlerini beraberlerinde taşıyamadılar. Ancak ne İspanya ve Portekiz Kralları ne de Akdeniz korsanları bu insanların bilgi ve yeteneklerini gasb edemediler. Nitekim Osmanlı İmparatorluğunun ilk matbaası daha 1493 yılında İstanbul'da, İspanyol göçmeni David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler tarafından kuruluyor, barut üretimi ve top dökümü konularında uzman Yahudiler Osmanlı ordularını bu silahlarla donatıyordu. Katolik hükümdarlar Yahudileri kendi ülkelerinden kovarken farkında olmadan hasımları Osmanlılara, daha sonra kendilerine karşı kullanılacak, önemli bir teknolojiyi de hediye ediyorlardı. 1511 yılında İstanbulda David Nahmias matbaasında basılan Midraş Teilim kitabı Müzemizde sergilenmektedir. Immanuel Aboab'ın Sultan II. Bayazıd'a atfettiği şu söz ünlüdür: " Bu krala (Ferdinand) nasıl akıllı ve uslu Fernando diyebiliyorsunuz? Kendi ülkesini yoksullaştırıyor ve benimkini zenginleştiriyor! " (7).

Yeni vatanlarına gelişlerini izleyen 300 yıl boyunca Osmanlı Yahudilerinin gelişimi İspanya'daki Altın Çağ'ı aratmadı. İstanbul, İzmir, Selanik ve Safed gibi Osmanlı kentleri Sefarad Yahudiliğinin kültür odakları oldular. Dericilik, bakırcılık, tekstil dokuma ve boyama gibi alanlarda uzman zanaat sahipleri bilgilerini uygularken İspanya'da daha önce devlet hizmetlerinde bulunmuş olanlar da Saray hizmetinde, özellikle dışişleri ve maliye alanlarında önemli görevler yüklendiler.

Saray hekimlerinin çoğu Yahudi idi. Bunların arasında özellikle Hekim Yakup, Jozef Amon, Moşe Amon, Daniel Fontesca, Gabriel Buenaventura bilinen sayısız ismin başında gelir.

Dışişleri alanında isim yapmış kişiler arasında, Kanuni'nin Frenk Bey Oğlu sıfatıyla çağırdığı ve II. Selim'in Naxos Adası ve Ege Denizi Kiklad Takımadaları Dükü unvanını tevcih ettiği Jozef Nasi, Yahudiler arasında La Sinyora diye adlandırılan Dona Gracia Nasi, Sokollu Mehmet Paşa?nın can dostu ve İnebahtı savaşı sonrası Osmanlı-Venedik müzakerelerini yürütmekle görevlendirilen Salamon ben Natan Eskenazi, III. Murat tarafından Midilli Dükü unvanı verilen ve Osmanlı-İngiltere diplomatik ilişkilerinin mimarı Salamon Aben Yaeş, I. Ahmet döneminde İspanya ile görüşmeleri sürdürmekle görevlendirilen Gabriel Buenaventura, Karlofça görüşmelerine katılan İsrael Konegliano, Ruslara karşı bir ittifak konusunda İsveç ile müzakereler yürüten Yuda Beberi (Aslan Ağa), Osmanlı dışişlerine katkısı bilinen Yahudilerden yalnızca birkaçıdır.

Osmanlı yönetiminin hoşgörülü ortamında Yahudiler özellikle dini edebiyat alanında da geliştiler ve dünyaca ünlü eserler verdiler. Jozef Karo Museviliğin temel uygulama eseri Shulhan Aruh (Şulhan Aruh)'u tamamlarken Salamon ben Moses ha-Levi Alkabes de Edirne'de, tüm dünya Yahudilerinin halen kutsal Cuma akşamını karşılarken söyledikleri Leha Dodi ilahisini besteledi, Yakov Kuli ünlü Meam Loez eserini yazmaya başladı. Meam Loez?in 1732 İstanbul basımı ikinci cildi (Şemot bölümü) Müzemizde sergilenmektedir. Haham Abraham ben İsak Asa da Yahudi edebiyatının babası olarak tarihe geçti.

Avrupa ülkelerinde antisemit papazlar ve hükümdarlar halklarını Yahudiler aleyhine kışkırtırken çok kez Kan İftirası söylencesine müracaat edip Yahudileri her Hamursuz Bayramı arifesinde küçük bir Hıristiyan çocuğu öldürüp kanını hamursuza katmakla suçlarken Kanuni Sultan Süleyman imparatorluğundaki benzer iftiralara el koyuyor ve bu gibi iddiaların derhal Saray'a bildirilmesini buyuruyordu. Abdülmecit'in (1256/1840) ve Abdülaziz'in (1283/1866) de böyle bir iddianın mesnetsiz olduğuna ... Yahudilerin dinlerini rahatlıkla icra etmekten alıkoymaya kimsenin hakkı olmadığına ... dair fermanları mevcuttur. Abdülaziz fermanının orijinal nüshası Müzemizde sergilenmektedir.

Osmanlı Yahudi yaşamında önemli bir olay da İzmir'de doğan Sabetay Sevi'nin önce kendini Mesih ilan ederek, sonra da Müslümanlığı kabul ederek yarattığı bölünme oldu.


 EŞİTLİK ve CUMHURİYET

1856'da Hattı Hümayunun ilanı ile tüm Osmanlılar dinleri ve ırkları ne olursa olsun eşit haklara sahip oldular. Bu arada Yahudi cemaatının yönetimi de peyderpey bağnaz dini kişilerden laik unsurların eline geçmeğe başladı.

Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilen ve parçalanan Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesindeki yerini genç bir devlete, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti?ne terk etti. Atatürk Cumhurbaşkanı seçildi ve laik bir Anayasa kabul edildi.

Lozan Antlaşması ile gayrimüslim dini azınlıklara azınlık hakları tanınırken Türk Yahudi Cemaatı yöneticileri 15 Eylül 1925 tarihinde aldıkları bir kararla Lozan'ın Şahıs Hukuku alanında (Madde 42) düzenlediği azınlık haklarından feragat etti.

İkinci Dünya Savaşı'nın trajik yıllarında Türkiye tarafsızlık statüsünü korumayı başardı. Atatürk ırkçı-totaliter buhranın ilk belirtilerini sezinlediği 1933 yılında Nazi Almanyasının ünlü Yahudi bilim adamlarını Türkiye'ye sığınmaya ve bilim hayatlarını Türk Üniversitelerinde devam ettirmeye davet etti. Davete icabet edip yurdumuza gelen profesörler uzun yıllar ülkemiz üniversite ve bilim hayatına değerli katkılarda bulundular.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk Diplomatları olağanüstü bir gayret göstererek görevde bulundukları Nazi işgali altındaki ülkelerdeki Türk kökenli Yahudileri ve çok kez, mevzuatı zorlayarak, onların Türk uyruklu olmayan yakınlarını, Nazi mezaliminden ve yok etme kamplarından kurtarmayı başardılar. "İnsanlık Örneği" bu kahramanlardan 1943-44 Rodos Konsolosu Selahattin Ülkümen'e dünyadaki tek gerçek soykırım (Holocaust) Enstitüsü ve Müzesi olan Kudüs'teki Yad Vashem tarafından 26 Haziran 1990 günü düzenlenen görkemli bir törenle Uluslararası Dürüst (Righteous Gentile = Hassid Umot ha-Olam) unvanı verildi.


GÜNÜMÜZDE TÜRK YAHUDİ CEMAATI


Bugün Türkiye'de yaşayan Türk Yahudilerin sayısı yaklaşık 21.000 kadardır. Yaklaşık 18.000'i İstanbul'da, 1.500 kadarı İzmir'de ikamet ederken diğerleri Ankara, Bursa, Çanakkale, Kırklareli, Adana ve Antakya'da oturmaktalar. Yüzde 96'sı Sefarad olan Türk Yahudilerinin gerisi Aşkenaz dır. 100 kadar Karay Yahudisi, Hahambaşının dini otoritesini kabul etmeyen özerk bir cemaat oluşturur.

Türk Yahudilerinin yasal temsilcisi Hahambaşı'dır. Görevinin ifasında kendisine, dini konularda 5 Hahamdan (Rav) ibaret bir dini kurul (Bet Din), değişik günlük konularda ise 50 danışmanı yardımcı olur.

Sinagoglar Vakıf statüsünde olup İstanbul'da, üçü yalnız yaz aylarında olmak üzere, 19 sinagog devamlı hizmettedir. Tarihi Ahrida ve Yanbol Sinagogları 15.yüzyıldan beri ibadete açıktır. İstanbul'da 16. ve 17 .yüzyılda tesis edilen Kuzguncuk, Hasköy ve Ortaköy mezarlıklarına halen gömü yapılmasına devam edilmektedir. Ayrıca Ulus, Ulus Aşkenaz, Bağlarbaşı ve Kadıköy Acıbadem mezarlıkları da hizmettedir.

Türkiye'nin ilk ve tek Yahudi Müzesi de, Karaköyde, 500.Yıl Vakfı tarafından restore edilen eski Zülfaris Sinagogu'nda Kasım 2001 den hizmete girmiştir.


EĞİTİM, LİSAN ve SOSYAL YAŞAM

Cemaatin halen İstanbul-Ulus'ta ana okul- ilk ve orta öğretimi kapsayan bir okul kompleksi mevcuttur. Eğitim lisanı Türkçe olup haftada birkaç saat İbranice ve İngilizce lisan dersi verilir. Türk Yahudilerinin ana dili Türkçe'dir. 75 yaşını aşmış olanlar özel hayatlarında zaman zaman Fransızca veya geleneksel Yahudi İspanyolcası (Yahudice, Ladino) dilini de konuşurlar.

Türk Yahudi basınının uzun ve parlak bir geçmişi vardır. İlk Türk Yahudi gazeteleri La Buena Esperansa ve La Puerta del Oriente 1843?de İzmir'de yayına girdikten yaklaşık 10 yıl sonra Or Israel gazetesi de İstanbul'da yayınlanmağa başladı. Günümüzde yayınlanan tek gazete ise 1948 de Yahudi İspanyolcası dilinde yayın hayatına giren, ancak 1984 de Türkçe olarak imaj değiştiren Şalom Gazetesidir. Şalom'un yalnızca bir sayfası, lisanı yaşatmak, geçmişle bağları devam ettirebilmek ve dış ülkelerdeki dindaşları da bilgilendirmek amacıyla Yahudi İspanyolcası dilinde düzenlenmektedir. Türk Yahudi Basını hakkında ayrıntılı bilgi ve bazı eski gazetelerin orijinal nüshaları Müzemizde sergilenmektedir.

İstanbul'da 98 yataklı Or Ahayim Balat Musevi Hastanesi ile İzmir'de Karataş hastanesi hastalara hizmet verirken yaşlılara, öğrencilere ve muhtaçlara destek veren tüm geleneksel hayır kurumları da faaliyetlerine devam etmektedir.

Türk Yahudi cemaatı yaklaşık 70 milyon nüfuslu Türkiye'de çok küçük bir kesimi teşkil etmektedir. Ancak aralarında İstanbul ve Ankara Üniversiteleri öğretim üyeleri, ticaret-sanayi ve serbest mesleklerin her dalında ün yapmış iş adamları ve gazetecileri ile yurt hizmetindedir.



Kaynakça:

Ayrıntılı bilgi için: Naim Güleryüz, Türk Yahudileri Tarihi Cilt 1 (İstanbul,1992)

(1) Josephus Flavius, Contra Apionem, 1-176

(2) M. Franco, Essai sur l'Histoire des Israelites de l'Empire Ottoman (Paris,1897) s.29

(3) Bernard Lewis, Jews of Islam (Princeton,1984) s.135/136

(4) Abraham Galante, Histoire des Juifs d'Istanbul C.1 (İstanbul,1941) s.3

(5) Abraham Danon, Yossef Daath dergisi (Edirne,1888) sayı 4

(6) Abraham Galante, a.g.e. s.8; Portakal Paşa, Usul-u Maliye

(7) Immanuel Aboab, Nomologia o Discursos Legales (Portekiz,17.yy) s.9


PS: Ustteki resmi arkadasim cekmistir. Henuz daha mimarisinin kime ait oldugunu bulamadim. Bulunca paylasacagim...


« Son Düzenleme: Nisan 09, 2008, 11:16:21 ös Gönderen: Kirlangic »


Nisan 10, 2008, 01:33:05 öö
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Emegıne saglık tesekkurler..
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 10, 2008, 07:40:49 öö
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

     İstanbul Fatih tarafından fethedildiğinde de İstanbul'da Yahudiler vardı bunlar Genova ve Venedik kökenli Yahudiler, Romaniyotlar ve orta Avrupa kökenli Aşkenazlardı. Fetih'ten sonra Fatih savaştan ötürü nufüsü azalmış şehrin nüfusunu arttırmak için Anadolu'dan Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerden oluşun bir topluluk getirmiştir.Bu Yahudileri gruplara ayırarak birer mahalle verilmiştir ve aynı zamanda sinagog açma yetkiside verilmiştir.İstanbul'a geldikleri yerin adıyla cemaatlerini oluşturmuştur Yahudiler örneğin Bizans Yahudileri Küçük ve Büyük İstanbul, Bursa, Tire, Ohri gibi.

     1492 yılında, İspan­ya'dan kovulan Yahudilerin Osmanlı'ya sığınmasıyla, İstanbul'daki demografik veriler değişmişti. Şehre gelen İspanyol ve Portekizli göç­menler de kendi mahallelerini oluşturdular: Kordoba, Katalan, Aragon, Portekiz vs..İlk başta içlerine kapanık bir kainat gibi duran bu cemaatler daha sonradan padişahlarında ılımlı tavırları ve birbirleriyle olan evlilikleri hasebiyle birbirlerine çok yaklaştılar !8. Y.Y.'dan sonra İstanbul'da İspanyol kökenli sefarad Yahudileri daha egemen olmuşlardır.

    Saygılar.



Nisan 10, 2008, 02:42:44 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Ben yahudi milletinin dayanışma halini çok severim biri zorda kalsın diğeri hemen yardım eder biz güya müslümanız birimizin başı sıkışsın diğerinin umrunda olmaz yolda geberdiğini görseler dönüp bakmaz bu müslüman milleti en güzeli yahudi olmak


Nisan 10, 2008, 02:46:25 ös
Yanıtla #4
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Ben yahudi milletinin dayanışma halini çok severim biri zorda kalsın diğeri hemen yardım eder biz güya müslümanız birimizin başı sıkışsın diğerinin umrunda olmaz yolda geberdiğini görseler dönüp bakmaz bu müslüman milleti en güzeli yahudi olmak

Sayin Santander,

Sozleriniz bir dinin butun mensuplarini suclamaktadir. Mesajlarinizda daha saygili ifadeler kullanmanizi rica ediyorum.

Saygilarimla
- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Nisan 10, 2008, 02:50:26 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Teşekkürler Sn.Mason


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
6726 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 10:20:35 ös
Gönderen: shemuel
13 Yanıt
15526 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2008, 03:15:38 ös
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
5313 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 25, 2007, 10:26:26 ös
Gönderen: shemuel
3 Yanıt
5424 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2009, 10:41:33 ös
Gönderen: b.iskender
0 Yanıt
4459 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2008, 04:00:14 ös
Gönderen: newyork
171 Yanıt
72554 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2009, 02:23:14 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2784 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 10, 2011, 06:52:39 ös
Gönderen: Isis
0 Yanıt
2186 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2014, 04:37:09 ös
Gönderen: Don Corleone
1 Yanıt
4063 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2014, 02:43:46 ös
Gönderen: Caliper
7 Yanıt
3487 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 29, 2016, 07:00:53 ös
Gönderen: moonlight