Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Dr. Bedri Ruhselman  (Okunma sayısı 9452 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 01, 2010, 03:15:52 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 83
  • Cinsiyet: Bay



Dr. Bedri RUHSELMAN kimdir ?

Ülkemizde Spiritüalizm Alanında İlk Deneysel ve Teorik Çalışmaları Yapmış,Tarihi Müstesna bir kişilik olan Dr. Ruhselmanı sizlerle paylaşmak istedim. Gerçekten ilginç ve idealist,şaşırtıcı Bir hayat hikayesine sahip. Bir göz atmanızı Öneririm...

Türkiye'deki Ruhsal Araştırmalar'ın öncüsü olan Dr. Bedri RUHSELMAN, 1898 yılında, İstanbul'un Fındıklı semtinde, dünyaya geldi. Soy kütüğü, Kafkasya'da yaşayan Çerkezlerin Şapsığ koluna uzanır. Babası Bahriye Kolağası, (Kıdemli Yüzbaşı) Askeri Cerrah Cemal Efendi, annesi ise Kastamonu Kale Kumandanı Binbaşı Hüsnü Efendi'nin kızı Safiye Hanım'dı.

İlkokulu bitirinceye kadar İstanbul'da oturdular. İlkokula Şemsi Mekatip'te başladı. Çocukluğunun ilk yılları İstanbul'un Fındıklı semtinde geçen RUHSELMAN, 1902 yılında babasının Çanakkale'ye tayin olması nedeniyle, ilk ve ortaokulu Çanakkale'de tamamladı. Çocukluğunun ilk yıllarında geçmiş yaşamı ile ilgili bazı hatırlamalar yaşamıştır. "Ruh ve Kâinat" adlı eserinin 944. sayfasında bu konudan kendisi şöyle bahsetmiştir.

"Çocukluğumun hangi zamanında başladığını bilemediğim, 4-5 yaşıma kadar beni takip eden bu hatıranın, o zamanki canlı tesirlerini hâlâ az çok duyabiliyorum. Bazen bir çocuk merakı ile, bu hikâyenin ne zaman meydana geldiğini annemden sorardım. O, önce, bir rüya görmüş olduğumu düşünerek, bana baştan savma cevaplar vermekle yetinmişti. Fakat bilahare devam eden ısrarlarım karşısında, nedense bazı endişeler duymaya başlamış ve beni şiddetle tehdit ederek, bir daha böyle şeyleri konuşmaktan menetmişti. Beş yaşından sonra bu hatıralar yavaş yavaş kuvvetini kaybetti ve canlı sahneler yerine sönük ve silik birtakım klişeler sürekli olmaya başladı. Bu hikâye aşağı yukarı şu idi: Ben yine bir çocuktum, fakat başka bir çocuktum, annem ve diğer 2-3 kardeşimle beraber (O tarihte yalnız bir kardeşim vardı!) bir seyahatte bulunuyoruz. Denizdeyiz ve bir kayığın içindeyiz. Yanımdaki annem ve kardeşlerim şimdikilere hiç benzemiyor. Büyük bir limandayız. Bu limanda bir manzara var ki, benim merakımı en çok uyaran bu oluyor. Zira bu, mutat olarak gördüğüm şeylere benzemiyor, fakat bana aynı zamanda, çok yakın ve mutat görünüyor. Deniz üzerinde veya sahillerde büyük tesisata bağlı ve asılı duran terazi kefeleri gibi birtakım şeyler var, ama bunların üzerinde silâhlı adamlar duruyorlar ya da bazı şeyler yapıyorlar. Nihayet büyük makineler, kalabalık sahiller ve birçok görmediğim insanlar içinde hatıram bulanıyor ve siliniyor. Bu gördüğüm şeylerin hiç biri, o zamanki alışılmış yaşamımda yoktu. Burası neresi idi, bu gördüğüm adamlar kimlerdi, ben buralara ne vakit gitmiştim? İşte o zamanlarda kafamı işgal eden meseleler bunlardı. Acaba bu, gerçekten bir rüyanın izlenimi miydi? Bu mümkündür, bir çocuk birçok rüya görebilir. Fakat gördüğüm rüyalardan hiç birisi bende bu kadar, içinde yaşanmışçasına canlı bir sahne izlenimi bırakmamıştı."
RUHSELMAN, on yaşındayken müziğe olan ilgisi nedeniyle keman dersleri almaya başlar. Keman derslerini veren hocası Kâzım Efendi'ye göre, müziğe olan yeteneği çok fazladır.
12 yaşındayken, eline ruhlarla irtibatı konu alan küçük bir cep kitabı geçer. Ve onu gizlice okumaya başlar. Gizlice okur çünkü babası bu tür konularla ilgilenmesini kesin olarak istememektedir. Ama RUHSELMAN, tavan arasında, kendi kendine ufak celse denemeleri yapmaya başlamıştır bile. Hatta bir gün, okuduğu kitaplardan birinde, ölen insanların Kabir Azabı yaşadıkları bir dönemin olduğunu ve imamın mezar başında talkın vermesinden sonra, bazı olayların ortaya çıktığının yazılı olduğu bir bölüme rastlar. Bu konu onun son derece ilgisini çeker. İşin gerçeğini anlamak için bir cenazenin peşine takılır, kabristana gider ve orada sabahlar. Ve ruhsal olaylara olan ilgisine böylelikle başlamış olur.
15 yaşına geldiğinde, bu kez babasının ve onun bazı arkadaşlarının yanında, ilk celse deneyini yapar. Kendisinin belirttiğine göre, bu celsede bir savaşın çıkacağı söylenir. Nitekim 1914'te, Birinci Dünya Savaşı patlak verir. Bu nedenle ailesi, RUHSELMAN'ı bir denizaltı ile İstanbul'a yollar. Bundan böyle lise öğrenimine Kabataş Lisesi'nde devam edecektir. Lise eğitimi sırasında, aynı zamanda keman dersleri de almaktadır. Hocası ise, o dönemde İstanbul'da bulunan üstat kemancı Bay Braun'dur. RUHSELMAN, keman alanında o kadar çok ustalaşmıştır ki, hocası bazı prenslere RUHSELMAN'dan ders almaları için referanslar vremeye başlamıştır. 1916 yılında Kabataş Lisesi'ni bitirdikten sonra Tıbbiye'ye girer. Ailesi de İstanbul'a gelmiştir. RUHSELMAN'ın eline o dönemlerde, "Hakikat-ı Muhammediye" adlı bir kitap geçer. Bu kitapta cennet anlatılmaktadır. Cennete kimlerin gireceği belirtilmekte, en üst sırayı da şehit olanların alacağı vurgulanmaktadır. Genç RUHSELMAN bu kitaptan o kadar çok etkilenir ki, o sıralarda devam eden Çanakkale Savaşı'na katılmaya karar verir. Hemen askerlik şubesine gider ve kaydolur. Ve bunu da kimseye söylemez. Ertesi gün büyük bir gönül rahatlığı içinde, Bab-ı Ali yokuşundan inerken, kahve önündeki tahta sedirde oturmuş bir adamın gazete okuduğunu görür. Tam adamın önünden geçerken, rüzgârın etkisiyle gazetenin sayfası döner ve arka sayfadaki bir ilân gözüne çarpar. Bu dikkat çekici ilânda, Aksaray semtinde bulunan bir falcının geleceği okuduğu belirtilmektedir. Bu tür esrarengiz konulara zaten meraklı olan RUHSELMAN, bu falcıya gidip, geleceğini öğrenmeye karar verir. Çünkü, savaşa gidip şehit olmayı amaçlayan RUHSELMAN, muhtemelen falcıdan bunun olup olmayacağını öğrenmek istemektedir. Aksaray'a falcının yanına gider. Onu bir odaya alırlar. Saatlerce bekler. Ne gelen vardır, ne giden. Neden sonra çok yaşlı, sakallı, titrek bir ihtiyar, değneğine dayana dayana gelir, karşısında durur. RUHSELMAN'ı görür görmez, yarı trans durumunda bağırmaya başlar:
- "Cerrahın oğlu, cerrahın oğlu, ne cenneti? Deli misin sen? Cennete gideceğin yok. Sen bu işten vazgeç ve eğitimini tamamla. Haydi kalk, yıkıl karşımdan."
Falcının bu hiddeti karşısında büyük bir korkuya kapılır. Düş kırıklığı içinde oradan ayrılır. Ve yolda düşünmeye başlar. Bu falcı adam babasının işini, kendisinin öğrenci olduğunu, askere yazıldığını ve cennete gitmeyi düşündüğünü bir anda söylemiştir. Heyecan içinde fırlar, olup biteni kavramıştır... Eve gelir. Durumu ailesine anlatır. Evde bir telâş başlar, çünkü biraz sonra RUHSELMAN'ın, gidip askerlik şubesine teslim olması gerekmektedir. Bedri RUHSELMAN'ın yüzbaşı olan dayısı onu alır ve o sıralarda subayların gelip gittiği, Sirkeci'deki Meserret Kahvehanesi'ne götürür. Oradaki birkaç subayla birlikte, ne yapılabilir diye konuşmaya başlarlar. Masada bu tartışma sürerken ilginç bir olay olur. Yan masada oturan bir subay konuşmaları duymuştur. Masaya dönerek ne olduğunu sorar. Dayısı olan biteni anlatır ve çaresiz kaldıklarını söyler. Çakmak mavisi gözleriyle bunları sessizce dinleyen subay başını sallar ve genç RUHSELMAN'a dönerek şunları söyler:
- "Oğlum, duyguların çok güzel. Vatan için ölmek şereftir, ama sen çok gençsin ve okuyorsun. Evet, milletimizin askere ihtiyacı var, ama okumuş insana daha çok ihtiyacımız var. Savaşta insan bir kere ölür, ama okumuş bir insan yaşayarak, vatanına her gün hizmet eder. Sen de eğitimini tamamla ve milletine bu yolda hizmet et!"
Sonra cebinden bir kart çıkarır. Üzerine bir şeyler yazar ve "Bunu Savaş Bakanlığı'na verin ve bu çocuğun adını sildirin." der. Dayı ve yeğen sevinçle kartı alırlar. Kartın üzerinde şu isim yazmaktadır: "Miralay Mustafa Kemal"
(Tüm yakınlarına sonradan anlattığına göre, bu olay daha sonraları RUHSELMAN'ı çok etkileyecektir.)
1920 yılında RUHSELMAN, Tıp Fakültesi'nin dördüncü sınıfındadır. Bu arada da keman dersleri devam etmektedir. Özellikle Adli Tıp hocası Saim Ali Bey, onun müzikle ilgili çalışmalarını çok desteklemektedir. Müzik sevgisi daha ağır bastığı için, RUHSELMAN tıbbiyeyi bırakmaya karar verir. Hedefi, Avrupa'da müzik eğitimi görmektir. Ancak bunun için para gereklidir. Sonunda o da bulunur. O dönemin geleneklerine göre, Kadıköy Bostancı'da oturan Mısırlı bir Prenses, kendisini himayesine alır ve ona mali yardımı sağlar.

Dr. Bedri RUHSELMAN 1920'de Prag'da. Konservatuarı bitirdikten sonra, "Meister Schule"nin, (Virtüöz Okulu'nun) sınavlarına girer. Çok zor olan bu sınavı vermeyi başarır. Son sınıfın ikinci yarısına kadar, bu okula devam eder. Gayet parlak derecelerle ilerleyerek, keman dalında virtüözlük derecesine yükselir. Bedri RUHSELMAN, Prag'daki müzik eğitimi sırasında tanıştığı bir kişiden, ruhçuluk konusundaki ilk bilgilerini alır. Bu eğitimin yanı sıra, metapsişik araştırmalara da başlar. Fransızca, Almanca ve biraz da İngilizce bilmenin verdiği avantajla, teorik ruhçuluğu dünya literatüründen çok iyi izleyebilmektedir. Allan Kardec, Gustave Geley, Charles Richet, Léon Denis gibi Klasik Ruhçuluğun öncülerinin yazmış olduğu ciddi eserleri iyice inceler. RUHSELMAN kitaplardan okuduklarını uygulayarak ipnoz öğrenir. Fakat kendisine mali destek sağlayan prensesin maddi durumu bozulur. Bu yüzden virtüözlük sınavlarına giremeden, Türkiye'ye dönmek zorunda kalır.

Cumhuriyetin ilânının ilk yıllarıdır. Türkiye'ye dönen RUHSELMAN, Anadolu'nun çeşitli kentlerinde 1926 ile 1933 yılları arasında müzik öğretmenliği yapar. Ve sonunda, yarıda bırakmış olduğu Tıp Fakültesi'ne yeniden girer. Üniversiteden mezun olduktan sonra, Profesör Frank'ın yanında uzmanlık eğitimi görür ve dahiliye uzmanı olur. Ardından İzmir'de bir muayenehane açar. Bu arada spiritüel araştırmalarına devam etmektedir.
1936 yılında ünlü Müzikolog Hüseyin Sadettin Arel'in medyomluğu aracılığıyla, ilk ileri düzeydeki ruhsal bilgi celselerine başlar. Kendisini "Üstat" adıyla tanıtan bedensiz varlık, bu celselerde oldukça ileri seviyeli bilgiler aktarmıştır.
Bu bilgilerle, Dr. Bedri RUHSELMAN'ın gelecekteki bilgi çalışmalarının temelleri atılmaya başlanmıştır. 20 celse süren bu ruhsal irtibat celselerinin sonunda, "Üstat" adlı bedensiz varlık: "Bu irtibatın devamı, sizin ölçülerinize göre uzunca bir zaman sonra olacaktır" diyerek celselere son verir.Bu uzun zaman tam 11 yıl sürmüştür.
Bu süre içinde Dr. RUHSELMAN, verilmiş bilgilerin sentezini yapmaya çalışmıştır. Alınan bu bilgiler Yeni Ruhçuluğun doğmasına zemin hazırlamıştır. Dr. Bedri RUHSELMAN bir süre Bakırköy Akıl Hastanesi'nde çalışır ve incelemeler yapar. Doktorluğa başladıktan sonra "Fener" adlı bir dergide yazıları yayınlanır.
Bu dergi, Mart 1938'de yayın hayatına başlar. Ancak parasal sorunlar yüzünden 1938 Ağustosu'nda, kapanır. Dr. RUHSELMAN 1940-1941 yıllarında, yedek yüzbaşı rütbesiyle doktor olarak askerliğini yapar. Askerlikten sonra, spiritüalizmle ilgili çalışmalara yine devam eder. Bu arada Afganistan, Türkiye'den doktor istemektedir. Dr. Bedri RUHSELMAN birkaç doktorla birlikte, 1943 Martı'nda Afganistan'a gider. Doktorlar arasında, ilk Türk spiritüalistlerinden olan Dr. Sevil Akay da vardır.

Dr. RUHSELMAN Kabil'deki Rıfkı Sanatoryumu'nda üç yıl süreyle başhekimlik görevini yürütür. Bu ülkede çalışırken, bir ara Hindistan'a gidip orada kalma girişiminde bulunur. Fakat İngilizler bunu kabul etmez. Afganistan'da geçen bu üç yıl içinde deneysel çalışmalarını sürdürür. Aynı zamanda üç ciltlik "Ruh ve Kâinat" adlı kitabını tamamlar. 1946'da yurda dönen Dr. RUHSELMAN, bu çok önemli eserini yayınlar.

Bu kitabı yurdumuzda, ruhçuluğun ve metapsişik çalışmaların tanınmasına olanak sağlamıştır. "Neo-Spiritüalizm" ismini verdiği, bu alanda yeni bir ekol kurar. "Ruh ve Kâinat" kitabında bütün ruhsal konular ele alınmıştır. İnsan, ruh, ölüm, ölüm ötesi, tekâmül, vicdan, kader gibi önemli konular hakkında bilgiler verilmektedir. Tekrardoğuş konusu bilimsel açıklama ve örneklerle ortaya konmuştur.
1947'de, İzmir'de doktorluk mesleğine devam etmiştir. Orada da bir celse grubu kurarak metapsişik çalışmalarına devam eder. Bu arada, İstanbul'da bulunan grupla da bağlantıyı devam ettirir. Doktorluk yaptığı yıllarda ücret karşılığı hasta bakmaktan hep çok rahatsız olduğu ve ücret almayı hiç içine sindiremediği bilinmektedir. Sonunda muayenehaneyi kapatarak, İstanbul'a geri döner.
Artık, ruhsal bilgi çalışmalarına daha fazla zaman ayırmak istemektedir. Bu nedenle, maaş karşılığı çalışabileceği bir iş aramaya başlamıştır. Ve böyle bir fırsat da eline geçer. Akdeniz'de, Marsilya hattında çalışan Ankara Yolcu Gemisi'nde doktorluk yapmaya başlar. Böylelikle kamarasında rahatlıkla spiritüel konuları araştırmaya bol bol zaman bulur.
1948 yılında Ankara ve İstanbul Üniversiteleri'nde ruhçuluk üzerine bir dizi konferanslar verir. Büyük bir bölümü celse çalışmalarından oluşan "Ruhlar Arasında" adlı kitabını 1950'de yayınlar. En büyük amacını gerçekleştirmek üzere bir dernek kurmayı hedeflemektedir. Bu nedenle, Taksim Sıraselviler'de, Billurcu Çıkmazı'nda bulunan harap bir yeri düzenleyerek kullanmaya başlar. Resmi olarak, 30 Mart 1950'de "Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği"ni kurar.
Kurucuları: Dr. Bedri RUHSELMAN, Dr. Sevil Akay, Avukat Suat Plevne, Muammer Bayurgil ve Nurettin Özmen'dir.
Dr. Bedri RUHSELMAN 1951'de "Allah" adlı kitabını yayınlar. Ankara'da yayınlanan "İç Varlık" adlı dergide de makaleleri çıkmaktadır. Yine bu dönemde Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği, Uluslararası Spiritüalizm Ruhçuluk Federasyonu'na üye kabul edilir. Aynı yıl Stockholm'de Uluslararası Spiritüalizm Kongresi yapılmaktadır. Dr. RUHSELMAN bu kongreye, "Medyomluğun ve Ruhların Dünyamızdakilerle Görüşme ve Münasebetlerinin Neo-Spiritüalizma Görüşü ile İlmi İzahı" başlıklı 61 sayfalık bir rapor sunar. Böylece kongreye katılan 15 ulusun yanında ilk kez Türkiye de yer almış olur.
Bu rapor ayrıca dünyadaki çeşitli ruhçu merkezlere dağıtılmış ve çok olumlu yankılar uyandırmıştır. Dr. Bedri RUHSELMAN'a, Londra'daki Uluslararası Spiritüalizm Federasyonu Başkanı Hitchcock'tan, hayranlık dolu bir mektup gelir. Bu rapor aynı zamanda, "Medyomluk" adıyla Türkçe olarak da yayınlanmıştır.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
6 Yanıt
4963 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2009, 03:27:08 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
10189 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 01, 2010, 08:08:29 ös
Gönderen: Onien
4 Yanıt
4672 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2015, 10:12:31 ös
Gönderen: ruzber