Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bilim ve Dogma  (Okunma sayısı 18296 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 06, 2012, 11:25:44 öö
Yanıtla #20
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Merhaba,

Evet dogmalardan arınmak nedir? Çok güzel bir söz. Kepler, Kopernik, hatta Galileo dogmalar içinde yaşıyorlardı. Hatta yaptıkları bilimin buna uygun olduğunu yani Tanrıya ait olduklarına inanıyorlardı. Bugünkü çağdaş bilimsel anlayışla çok farklı. Bu insanlar devrimlere imza attı ama yinede dogmalarla çevriliydiler.

Bu anlatığıma örnek olacak bir yazıyı sizlerle paylaşma sözü veriyorum.

Saygılarımla.



Bu soru çok önemli
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Haziran 06, 2012, 02:10:41 ös
Yanıtla #21
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Ne kadar konuya vakıf olmasamda yazılarınızdan, güzel bilgiler edindim diyebilirim.
Bu konu hakkında okuma yaparken Tanrı inancına tekrar gelmesi sonucu basit , belki de bazı kardeşlerimize göre saçma olan bir soru geldi aklıma  şöyleki; Allah sadece beyaz tenli insanları sever, siyahi kullarını sevmez . Diyelim ve bu savın sonucunu sentez olarak açıklayalım; sonuç bence soru ne kadar saçma da olsa birey bazında farklı bir sonuç yani sentez oluşur bana görede yukarıdaki başlığın cevabı kişiye göre değişir taki mutlak olan gücün var olduğunun tam ispatı kanıtlana kadar  bu konu sürer gider.  Saygılar...
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Haziran 06, 2012, 07:27:40 ös
Yanıtla #22

Bazı arkadaşlar pek çok bilim adamının dogmatik olduğu halde bilim icra ettikleri ve dünya tarihini etkilediklerinden bahsetmişler. Lakin unutulmamalıdır ki, o dönemde kilisenin kurallarının dışına çıkmak bile dogmatizmin dışına çıkmak demekti. Olayları dönemine ve şartlarına göre değerlendirmek gerekir.

Dogma Nedir?
Değiştirilmesi yasak olan, tartışılması yasak/günah sayılan ve sorgulamasızca inanılan her şey DOGMA dır.

Yani dogma olan sadece dinler değil. Yukarıdaki tanıma uyan hemen her şey. Semavi dinlerinin tanrı tarafından gönderildiğine inanılır. Haliyle içeriğinin de tanrının sözleri olduğu kanısı vardır. Öyleyse her şeyi bilen, gören ve en yüce güç tanrı doğruyu söylemiş olmalıdır. Ve onun söylediklerini tartışmak bile acizliktir. İşte bu noktada dogmatizm gelir ve mührünü tanrının kitabına basar. Böylece tanrı ne demiş olursa olsun, söylenenlere uymak gerekir.

Ahlak Nedir?
Toplum tarafından sürdürülegelmiş ve toplum tarafından hoş karşılanan hal ve davranışların tamamı.

Ne kadar çok din varsa o kadar çok ahlak tanımı vardır. Zira her toplum ve her bireyin ahlaka olan bir bakış açısı vardır. Öyleleri vardır ki cinselliğin kendisini bile ahlaksızlık katına koyar. İşte çoğunluğunu o tiplerin oluşturduğu toplulukların ahlakına göre cinsellik ahlak dışı haline gelir. Ama başka bir toplumda işler değişir. Aslında hiç uzatmaya gerek yok. Ahlakı biz, hepimiz, beraber uydurduk. Filozoflar bugüne değin sormuşlardır: genel/geçer evrensel bir ahlak var mıdır? Belki vardır belki yoktur; tartışılır.

Şimdi gelelim asıl yere. Ahlak her gün değişiyor. Ama din kuralları hiç değişmiyor. Ahlak değişiyor. Din duruyor. Ahlak değişiyor. Din duruyor. Ve biri durup, biri ilerleyince; arkada kalan gerilemiş oluyor. Geride kalan haliyle ilkelleşiyor. Toplum değişiyor. Bilim değişiyor. Algılarımız değişiyor. Ama din değişmiyor. Haliyle günümüzden uzaklaşıyor. Uzaklaştıkça da bizim algılarımızca ilkelleşiyor. İlkelleştikçe de değerini kaybediyor. Acı bir gerçek ama değişmeyeceği söylenen her şey bir gün yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diyor Herakleitos. Bu değişim karşısında direnmek, zor.

Ve durum böyle olunca. Bugün oturup tartışmaya başlıyoruz. Din ve Ahlak. Dinler genellikle söylendikleri/yazıldıkları/indirildikleri dönemin ahlakını, gelenek/göreneklerini yansıtırlar. Onları alıp bugüne uyduramazsınız. Uydurmaya kalkarsanız, gülünç duruma düşersiniz.

Atatürk bence gayet güzel özetlemiş:

"Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişmesini inkar etmek olur."

O zaman ortaya yeni bir soru çıkıyor. Dinleri ne yapmalı? Günümüze göre mi yorumlamalı? O da başlı başına bir tartışma konusu. Ama bir edebiyat bölümü öğrencisi olarak, "DİL"in tanrısal hükümler getirebileceğine inanmam. Hele ki bu dil mecazlarla yüklü Arapça ise. Zira aynı cümleyi farklı algılayacak yüzlerce insan bulabilirsiniz. Dil, neredeyse hiç bir zaman bir ve tek şeyi anlatamaz. Haliyle dil ile değişmez ve tanrısal kurallar getirilemez.

Umarım konuya uygun olmuş ve konu dışında yerlere sapmamışımdır.

En derin
Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Haziran 06, 2012, 08:14:18 ös
Yanıtla #23
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bilimsel teori ile dogma arasındaki temel fark
İsmet Berkan

26/06/2005 (4067 kişi okudu)

Bilimin temeli kuşkuculuktur; dinin ise iman. Bilimde imanın yeri yoktur; olsa olsa bilimsel metodolojiye iman duyulur. Oysa dinin tamamı iman üzerine kuruludur; kuşkuya hiç ama hiç yer yoktur.
Charles Darwin, Evrim Teorisi'ni ortaya attığında başına gelebilecekleri de tahmin ediyordu. Teori, çok kısa zaman içinde 'dine küfür' olarak algılandı İngiltere'de ve Batı Avrupa'da.
Darwin'in teorisi dinamik bir modeldi.
Türlerin gelişimi hakkında yeni bir bakış açısını ortaya atıyordu. Bugün hâlâ elimizdeki en iyi bakış açısı bu. Türlerin ortaya çıkışını, gelişimini veya ortadan kalkışını bugün hâlâ Darwin'in ortaya attığı teori ile açıklıyoruz.
Hoş, aradan geçen zamanda teori çok sayıda değişikliğe uğradı ama yine de işin özü değişmedi; daha doğrusu işin özünü değiştirecek bir bilimsel kanıt ortaya konmadı.
Bilimsel teori ile dogma arasındaki temel fark da budur işte. Bilimsel teori, dinamik bir modeldir. Her gün yeniden test edilir, eğer yanlışsa hemen değiştirilir.
Dünya 2500 yıl boyunca Öklid geometrisiyle yaşadı, sonra derken Öklid dışı geometrilerin de olabileceği ortaya çıktı.
Isaac Newton, yerçekimi kuramını geliştirdikten yüzyıllar sonra Albert Einstein, bu kuramın hesaplamalarının kısmen yanlış olduğunu ortaya koydu. Bugün belki lise sırasındaki hesaplarımızda hâlâ Newton'un formüllerini kullanıyoruz ama uzaya uydu fırlatmak gerekirse Einstein'ın formüllerine dönmeliyiz.
Bilim, örneklerle de anlatmaya çalıştığım gibi dinamiktir. Bilimsel bilgi, doğası gereği sürekli değişir.
20. yüzyılın büyük bilim felsefecisi Karl Popper'ın ortaya koyduğu haliyle, bilimsel bilgiler, yanlışlanana kadar doğrudur.
Oysa dinsel dogma bunun tam tersidir.
Dinsel 'gerçek', o dine inananlar için tarihten önce de sonra da 'gerçek'tir, çünkü 'tanrı kelamıdır.' Değiştirilmesi, günün şartlarına uydurulması imkânsızdır.
Hıristiyanlar ve Yahudiler, evrenin ve bu arada dünyanın yedi günde yaratıldığına, ilk insanın Âdem Peygamber olduğuna, onun eşi Havva'nın Âdem'in bir kaburgasından yaratıldığına ve ikisinin Tanrı'nın koyduğu bir yasağı çiğnedikleri için cennetten kovulduklarına inanırlar.
Âdem, cennetten dünyaya kovulduğunda, dünyaya ayağını bastığı ilk yer, bugün üstünde Müslümanların üçüncü en önemli dinsel yapısı kabul edilen Kubbetül Sahra Camii'nin bulunduğu 'Tapınak Dağı'nın tepesidir. Hıristiyanlar ile Yahudiler, bu tepenin zirve noktasındaki bir taştaki ayak izine benzer izin Âdem'in ayak izi olduğuna inanırlar. Müslümanlar için ise bu tepenin önemi, Hazreti Muhammed'in buradan Mirac'a yükseldiğine, yani cennete gidip Allah ile görüştüğüne duyulan inançtır. Hazreti Muhammed cennete giderken veya cennetten dönerken bu ayak izini oraya bırakmıştır Müslüman inancına göre.
Bu saydığım dinsel dogmalar, hepsi de kutsal kitaplarda yazılı olan şeylerdir, dolayısıyla değiştirilmeleri, günün şartlarına uyarlanmaları vs. söz konusu değildir. Bunları gerçek kabul etmek için iman sahibi olmak gerekir.
Oysa Darwin'in veya Einstein'ın veya Feynmann'ın veya Hawking'in teorilerine inanmanız gerekmez. Onları kendi aklınızın ve insanlığın ortak aklı denilebilecek olan bilimsel bilgi birikiminin süzgecinden geçirirsiniz ve aklınızın bir kenarına yazarsınız, o kadar.



İsmet berkanın alıtı yazısını olduğu gibi verdim.Birçok yerine katılıyorumda üstelik ama mesela içlerinden süzdüklerimide sizlerle payşlaşacağım.



Âdem, cennetten dünyaya kovulduğunda, dünyaya ayağını bastığı ilk yer, bugün üstünde Müslümanların üçüncü en önemli dinsel yapısı kabul edilen Kubbetül Sahra Camii'nin bulunduğu 'Tapınak Dağı'nın tepesidir. Hıristiyanlar ile Yahudiler, bu tepenin zirve noktasındaki bir taştaki ayak izine benzer izin Âdem'in ayak izi olduğuna inanırlar. Müslümanlar için ise bu tepenin önemi, Hazreti Muhammed'in buradan Mirac'a yükseldiğine, yani cennete gidip Allah ile görüştüğüne duyulan inançtır. Hazreti Muhammed cennete giderken veya cennetten dönerken bu ayak izini oraya bırakmıştır


meselaburası da anlatımda bana göre tam doğmatik olmuş.Bu kesin hükümlere dayanan bir bilgi değil kaldıki birçok hadis kitabı yada ilmihallerde bu tip kusurlu bilgi çoktur.Burada verdiği miraç hadisesindeki asnlatımı bile komple yanlış allah ile cennette görüştüğü kısmını oldukça bilgisizce yazmış.İman edenler bilir allah için mekansızlığın anlamını cennet en sevdiği yermidir allahın genel kabullerini hep oradamı yapar ta en baştan bu soruları sorsan bu anlatımın yanlış olduğu sonucu çıkar ortaya.

ve tüm bunların kutsal kitaplarda olduğunu söyleyerek bunların değiişmez bilim adamlarınınkinide değişir olduğunu belirtiyor.

Şimdi yanlış olan bir bilgi ile kurguyu böyle kurarsan 2 tür dogma ile karşılaşırız o zaman.allahın kutsal kitaplarda bildirdiğine dogma diyeceğiz artı birde bu kutsal kitap yorumlarını yanlış yapıp insanların yanlış anlayıp algılayıp yada zaman içinde tuhaf hale getirdiğimiz söylemlerle dogmaları fazlalaştıracağız.

Burada ben genelde şöyle bir yol izlerim.

1--Varlık sebebim ve o sebebin bendeki tezahürü ile benden istenenin ne olduğunu kavramaya çalışmak bunun için

a)Aklımı kullanmak
b)aklımı bilim ile desteklemek ve herşeyi bu yönteme oturtmak.

2--Sonuca ulaşmak için öncelikle bir dogma olduğuna birçok yönden inandığım günah kavramını soru sorma bölümlerinin içinden çıkarmak sorulamayacak soru olmamalı.
3--Okuduğum herhangi bir şeyin dinsel metinin hakikaten ilahi bir akıl tarafındanmı yazıldığını iyi analiz etmek gerekirse empati bile yaparım.
Bizden her fırsatta aklı kullanmamızı isteyen yüce varlığı her mekan ve ortamda baktığım heryerde hissetmeye çalışarak onu algılamaya çalışırım burada bile bilime ve ilme ihtiyacım var.

Bir arının küçücük bir hayvanın neden dünyanın varolma sebebi olduğunu arı nesli tükendiği anda yaşamın bitreceğini bugün hem bilimadamları hemde kuran söylüyor.Bunun nedenlerini anlamak için herşeye ihtiyacım var benim ki bu sistemi anlayabileyim.


şimdilik bu kadar sdaygılarımla
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 06, 2012, 10:18:37 ös
Yanıtla #24
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
Bazı arkadaşlar pek çok bilim adamının dogmatik olduğu halde bilim icra ettikleri ve dünya tarihini etkilediklerinden bahsetmişler. Lakin unutulmamalıdır ki, o dönemde kilisenin kurallarının dışına çıkmak bile dogmatizmin dışına çıkmak demekti. Olayları dönemine ve şartlarına göre değerlendirmek gerekir.


Şu anda bilimde büyük varsayımlar mevcut.Ortada ne klise baskısı nede toplum baskısı mevcut.

Dogma kavramını yanlış yorumladığınızı düşünüyorum.

Türk Dil Kurumu`na göre;

Dogma : Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas, inak

Bu konuda Sayın ADAM`ın açıklayıcı bir yazısı mevcut.

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,7980.0.html

Alıntı
Dogma Nedir?
Değiştirilmesi yasak olan, tartışılması yasak/günah sayılan ve sorgulamasızca inanılan her şey DOGMA dır.


Bu tanıma katılmıyorum.Çünkü tanım öznelleştirilmiş.Bu tanım dogmadan ziyade cezayi sorumluluğu olan doktrin gibi...

Alıntı
Ahlak Nedir?
Toplum tarafından sürdürülegelmiş ve toplum tarafından hoş karşılanan hal ve davranışların tamamı.


Konu dışına çıkıyoruz gibi... Ancak burada etik ve ahlak kavramlarının karmaşası mevcut olduğunu düşünüyorum...

Alıntı
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diyor Herakleitos. Bu değişim karşısında direnmek, zor.


Dogmaların terkedilmediğini mi yada evrimleşmediğini mi düşünüyorsunuz?

Bugün dünyanın düz olduğunu düşünen modern yaşam üyesi kaç insan olabilir...

Ya terkedilen alışkanlıklar...

Alıntı
"Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişmesini inkar etmek olur."


Atatürk 2+2 =4 eşitliğinin değişimini kastetmiyor.Yani ahlak temel ilkeleriyle değişmezdir zaten.
Bir başkasına nedensiz zarar verme durumunu hangi değişim sonuçandırabilir...

Seygılarımla


Haziran 07, 2012, 01:19:16 öö
Yanıtla #25
  • Ziyaretçi

Sayın Peacewings'in yazdıklarına katılıyorum. Özellikle de (Her ne kadar islamdaki  siyasi dogmalar yaratma uğruna üretilen uydurma hadisler gibi çoğu Atatürk sözleri kemalistler tarafından sonradan yazılmış olsa da) Atatürk bence gayet güzel özetlemiş:

"Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişmesini inkar etmek olur."

Kanaatimce dogma kavramı sosyal yapıtaşıdır. Dogmasız toplum ve insan olmaz. Her dogmaya karşıyım demek bana çok artistik geliyor. Kameraya oynamanın anlamı yok bence. Dini rejimlerde ve hukukta dogmalar var fakat laik hukuk ve rejimlerde dogmalar yok mudur mesela.

Dogmalar toplumu bir arada mutsuzluğu minimize ederek yaşanması amacıyla yaratılan kavramlardır. Mutlu ve her bireyi tatmin edilebilen bir toplum asla inşaa edilemeyecek bir hedeftir. Örneğin pembe tablolar çizeren komunizmden sosyalizmden vb. etkilenip elindeki dogmalardan sıyrılabilen toplumlar hiç ummadıkları kadar daha acımasız dogmaların kucağında bulurlar kendilerini.

Dini hukukla yaratılan dogmalar, dindar vatandaşlarca şariatın kestiği parmak acımaz diye kabul görebiliyor. Örneğin iran'da, israil'de laiklik sevdası göremessiniz. Fakat küreselleşmenin toplum psikolojisine, örflerine ve her hücresine olağan üstü etkisi münasebetiyle dini kurallar, komunizm, sosyalizm vb. her dogma takoz telefonlar gibi demode hale geldiler. Bu dogmaları beğenmemek de yanlıştır, bu gün akıllı telefonlar temelini dolayısıyla da her şeyini aslında nokia gibi takoz telefonların çalışmalarına ve kafa yormalarına borçludurlar.



Saygılarımla.



« Son Düzenleme: Haziran 07, 2012, 01:27:38 öö Gönderen: Masor1976 »


Haziran 07, 2012, 01:57:50 öö
Yanıtla #26

Sayın neumann,

Alıntılar halinde yazılarımın bir kısmını yorumlamışsınız. Ama beni anlamamışsınız anlaşılan.

Alıntı
Dogmaların terkedilmediğini mi yada evrimleşmediğini mi düşünüyorsunuz?
Bugün dünyanın düz olduğunu düşünen modern yaşam üyesi kaç insan olabilir...
Ya terkedilen alışkanlıklar...

demişsiniz.

Dogmalar değişir, değişmeyen şey dinin değişmeyen kurallar olduğu iddiasıdır. Ben dogma denen şeyin dinden ibaret olmadığını vurgulamıştım oysaki. Hem üstelik TDK kim? Neden onların verdiği bilgileri hemen doğru olarak kabul edelim? Bu dogmatizm değil midir işte? Üstelik TDK yerine Orhan Hançerlioğlu'nun Felsefe Sözlüğüne başvurmayı tercih ederim. Daha sonra da kıyaslamayı tabi.

Bunun dışındaki eleştirileriniz eleştirmek için eleştirmekmiş gibi geldi bana. Açıkçası ortaya yeni bir şeyler koymanızı beklerdim. Ama ortaya yeni bir şeyler koymayıp, olmamış deyip bir köşeye çekilmek de hani gülünç olmuyor değil.

Sonra bazı ahlak kurallarının hiç değişmeyeceğini iddia etmişsiniz. Oysa öyle değildir. Geçmişe dönüp bakarsanız daha iyi anlarsınız. Örneğin ilk topluluklarda cinsel kısıtlamalardan hiçbiri yoktu. Haliyle bugün facia olarak nitelendirdiğiniz hemen her şey olabiliyordu. Siz şimdi aile içi ilişkinin hep ahlak dışı mı kabul edildiğini iddia edeceksiniz? Öyle değil işte. Öyle toplumlar gelmiştir ki yeryüzüne, öldürmek bile bir ahlak/ceza kapsamında değerlendirilmemiştir.  Öyle toplumlarda gelmiştir ki yeryüzüne, insanların gözlerine bakmak ahlak dışı sayılmıştır. Ve nice öyleleri gelip/gidecektir. Ama tarihi bin yıldan ibaret sayarak işe başlarsanız, yanılırsınız.

Sayın Masor1976,

Bugüne gelmemizde dogmaların faydası olmuş olabilir. Ama bu bizim onları beğenmemiz ve saygı duymamızı gerektirmez. Yoksa zorlarsanız soykırımlarda bile bir fayda bulabilirsiniz. Ama bu onları beğenmemize ve saygı duymamıza neden olmaz.

Dogmalar telefon değildir ve yeni bir modelin öncüsü olamazlar. Dogmalar olsa olsa, yeni bir telefon modelini günahkar ilan edendir. Dogmalar olsa olsa, eski ve köhnemiş olanı kutsallaştıran, ileri ve yeni olanı da lanetleyendir. Dogmatizm çağı reddeden ve geçmişi isteyendir. Yeni bir telefon modelini öncülük ettiği pek görülmemiştir.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Haziran 07, 2012, 12:52:23 ös
Yanıtla #27
  • Ziyaretçi

Sayın Peacewings, pazarlamada bir kıstas vardır: insanlar mantığıyla ve beyniyle karar vererek alışveriş yapmazlar bililnç altı ortalama 7 saniye önce mantığı yenerek alışveriş yapar. Bu nedenle moda, reklamlar vb. konularda üreticiler tüketicinin bilinç altını etkilemek için olağan üstü para harcıyorlar. Benzer şekilde toplumlara şekil verme çabasında olanlar da bilinç altı programlamayı çizgi filmlerle vb. medyayla yasak olmasına rağmen toplum mühendisliği yapıyorlar.

Bu yaklaşıma katılmakla birlikte mantığın ve aklın er geç bilinç altıyla mücadele edeceği kanaatindeyim. Cep telefonu savaşlarıyla iç içe olduğumuz için örnekleme vermek çok kolay oluyor. Bir zamanlar Nokiayı dogmalaştıranlar ve batmaz sanılan bir marka batttı batacak, benzer şekilde nokiayı batıran Apple de tanrılaştı batmaz yaklaşımı vardı fakat android onu sallıyor şu an o da batacak gibi duruyor. Apple ürünlerini nokia ürünleri gibi beyninde dogmalaştırmış bir tüketici kitlesi var sadece o ürünleri alıyor daha iyisi çok ucuza çıkmış olsa bile.

İzm ve felsefeler de aynı şekilde sürekli gelişiyor insanların eski dogmalarını terk etmeleri bilinç altları nedeniyle çok zor oluyor fakat neticede tüm dogmalar ya ılımllılaşıyor ya da yok oluyorlar.

Bence her dogmanın toplum yapısına faydası vardır ve daha iyi dogmaların doğuşuna etkileri olmuştur. En zararlısı bile örneğin şiddet ve baskıyla toplum yönetilemeyeceğini göstermiş olur böylelikle şiddet ve baskı içeren dogmalar mücadeleden vazgeçebilirler belki.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Haziran 07, 2012, 12:57:37 ös Gönderen: Masor1976 »


Haziran 08, 2012, 04:33:39 ös
Yanıtla #28
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu başlık altında hayli kaliteli paylaşımlarda bulunuldu. Öyle yapanlara teşekkür ederim.

Birkaç nokta var katmak ya da bence uygun düşmediği için düzeltmek istediğim… Ancak iletileri ayırarak sıradan gitmem gerekecek.

Bir yazı bütününden bir tümce ya da paragraf alıntılamanın aslında hiç de doğru olmadığını biliyorum ama bunu yapmak zorunda kalacağım. Umarım ilgili yazının bütününü zedelemem.

Önce birinci aşama… Sayın asimov’un yazısı:


“Atatürk ilkeleri, bilimsellik ve çağdaşlıktan sapılarak dogmatik düşünce ve akımların egemen kılınmaya çalışılması bu konunun önemini daha da arttırıyor.”

Çok doğru. Fakat ne yazık ki içinde bulunduğumuz ortam öyle. Bu ortamın getirdiği bu koşullar giderek ağırlaşıyor. Demek oluyor ki bu konuyu anlamanın önemi daha da artacak.


“Burada aslında din dogma ile, ahlak ise Bilimle eşdeğer tutulmuş oluyor.”

Hayır, olmaz. Bir kere din ile dogma ille de özdeşleşmez. Hiçbir dogması olmayan dinler de var. Dogmanın sokulduğu bilimsel uygulamalar da var.

Ahlak ise tümüyle bir değer yargısıdır. Bilim bir birikimdir ve kendine özgü bir yöntemi vardır. Ahlak bir yönteme bağlı değildir. Ötesi bazı dinler ahlak kuralları içerir. Bilim ise ahlak ile hiç ilgilenmez. Sadece ahlak, bilimsel açıdan bir inceleme konusu olabilir.


“Acaba masonluğun ortaya çıkışında da toplumların veya en azından bireylerin bu ihtiyaçları mı etkili olmuştur?

Bu tümcenin elbette bir öncesi var ama hiç olmazsa şunu söylemek olanaklı: Masonluğun ortaya çıkışında toplumların bir ihtiyacının etkisi yoktur. Bunun bambaşka bir öyküsü vardır. (Bu forumda yayınlanmış olan “Masonluk tarihinde anlatılmayanlar” başlıklı yazı dizimin okunmasını öneririm.)


“Sanıyorumki veya umuyorum diyelim, hepimiz dogmalardan arınmış, dünyayı anlayabilen, dinsel kuralların toplum yaşamında egemen olmadığı, baskıdan uzak, özgür bireyler ve toplum istiyoruz. Umarım öyledir.”

Ne güzel bir dilek… Ancak bu dileğin doğruluğuna katıldığımı da söyleyemem. Forumdaki sözler, tutumlar, eğilimler pek de öyle olmadığını gösteriyor sanki.


Birinci aşamayı bitirdim. Sonra ikinci aşamaya geçeceğim. Kusura bakmayın hepsini birden yapamıyorum.







ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 08, 2012, 05:09:22 ös
Yanıtla #29
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Şimdi sırada Sayın Peacewings var…

Diyor ki:

“Hem üstelik TDK kim?”

Bence böyle dememek gerek. Ulusal bir kirimin değerini küçümsemek bize yakışmaz.

Devam ediyor:

“Neden onların verdiği bilgileri hemen doğru olarak kabul edelim? Bu dogmatizm değil midir işte?”


Yok hayır. Dogmatizm o değildir. O bilgiler kesin ve mutlak olarak nitelenirse dogma olur ve onların savunması dogmatizm olarak nitelenir.

Az daha devam:

“Üstelik TDK yerine Orhan Hançerlioğlu'nun Felsefe Sözlüğüne başvurmayı tercih ederim. Daha sonra da kıyaslamayı tabi.”

En sonu en güzeli. Çünkü Felsefe Sözlüğü de birtakım yanlışlar içerir yazarının öznel tutumundan ötürü. Aslında TDK Sözlüğü ile Felsefe Sözlüğü’nü değil, Türk Dili Sözlüğü’nü karşılaştırmak daha doğru olur.

Fakat bunlar bize bilim ve dogma konusunda ayrıntılı bilgi vermezler; sadece tanım yaparlar; sözlüktürler çünkü. Fakat Orhan Hançerlioğlu’nun başka sözlükleri ve bu arada bir de Felsefe Ansiklopedisi var. Kişinin öznel yargılarına kapılmamak ve dogmadan sıyrılayım derken bir başka dogmaya düşmemek bakımdan önlemli olarak yararlanılabilir.

Bu arada Orhan Hançerlioğlu’nun 1960’lı yıllarda TDK Üyesi olduğunu da göz ardı etmeyelim.

Bence hepsinin yanı sıra çok daha iyisi Sayın Yalçın Kaya’nın “Batı’nın İki Yüzü” adlı dört kitaplık çalışmasını özenle okumaktır. İşte o yapıttı çok iyi anlatılmış bilim ve dogmanın nasıl karşıtlaştığı… Üstelik her bakımdan, üstelik toplumlarda, üstelik o toplumlara İslâm toplumu da dahil.


Sayın Peacewings ahlâk kurallarının değişkenliğinden söz ediyor. Bence doğru söylüyor. Ancak bu değişkenlik hayli uzun zaman alır. Öyle ki, bir kişinin yaşam dönemine sığmayabilir. Üstelik kişi, çoğunlukla, buna karşı tepkili olmaya hazırdır. Kendi yaşam dönemi içinde baş gösteren değişikliklerden pek hoşlanmaz. Dolayısıyla bir ahlâk kuralı değişmeye uğrayacaksa, bir kuşakta onun önermesi ortaya çıkar, tepki görür, dayanabilirse sonraki kuşakta benimsenir, beğenilirse bir sonraki kuşakta kökleşir. Sonra işte bu yeni ahlâk kuralı da sonraki bir dönemde öncekinin başına gelenlere uğrar.


Şöyle diyor Sayın Peacewings:

“Bugüne gelmemizde dogmaların faydası olmuş olabilir.”

Elbette. Kötü olmazsa iyi olmaz. Yanlış olmazsa doğru olmaz.

Bundan sonrası biraz sanatsal. Yanlış değil.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
morals and dogma

Başlatan arteizm Sorular

2 Yanıt
9316 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2008, 10:53:00 ös
Gönderen: Genius Loci
0 Yanıt
5021 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2009, 12:06:37 öö
Gönderen: arte
31 Yanıt
38143 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2015, 05:15:38 öö
Gönderen: Risus
4 Yanıt
28386 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 07, 2012, 01:30:37 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
4457 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2012, 02:04:32 ös
Gönderen: karahan
9 Yanıt
6427 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2013, 06:28:48 ös
Gönderen: Samuray
1 Yanıt
3381 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 16, 2013, 06:27:39 ös
Gönderen: ceycet
6 Yanıt
4159 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2013, 07:22:24 öö
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
2866 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2013, 01:15:12 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4225 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 30, 2015, 07:21:08 ös
Gönderen: propulsion