Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: 8 MART DÜNYA EMEKCI KADINLAR GÜNÜ  (Okunma sayısı 5351 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 08, 2012, 08:16:28 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811


8 Mart…
Nurettin Abacıoğlu

Günaydın Türkiye’nin kadınları…

Medyada ki başlıklara bakılırsa, bugün “Dünya Kadınlar Günü”. Dünya kadınlarına adanmış bir gün olduğuna göre, ben de eksik kalmayayım; böylece “gününüzü” bu köşeden kutlamış olayım.

Gerçi daha çok “ev kadını” nitelemesiyle, sosyal yaşamın çevresinde yaşamaya zorlanan ve bu bağlamda küçük kentsoylu kadınlarımıza atfedilip, onlara özgü geleneklerin içinde sayılan “kadın günü”, memleket için yeni bir olgu değildir. Adına “gün” ya da “kabul günü” denilen; şimdilerde adını “altın” ya da “dolar, avro” gününe evrilten kadın günlerimiz, geleneksel olarak da halen sürüp gitmektedir… Kuşkusuz şimdiye değin bir kabul gününe katılmışlığım falan yok. Ancak duymuşluğumun ya da bir biçimde bilmişliğimin olmadığını doğal olarak söyleyemem. İlkin, bol kalorili ikramlarla marifet sergilemenin zorunlu sayıldığı bir gün olduğu rivayet edilir. Çay doldurmaktan, misafirlerine merhaba diyemeyip, ayın en yorgun düşülen günü olduğu da başka bir söylentidir. Edebiyat yazınımıza da konu olduğu üzere, güne katılamayanların asla dedikodusunun değil ve fakat sosyal kritiğinin yapıldığı; ağırlıkla eşlere ilişkin çok boyutlu ve derinlikli temalarının işlendiği ve karşılaştırmalı değerlendirildiği, böylece paydaş katılımcıların ortak periyodik bir psiko-sosyal sağaltım alanı yarattıkları bir ortam olduğu da bildirilmektedir. Benim dahlim ise, sadece duyduklarımın ve okuduklarımın yalancısı olmaktan ibarettir.

İş yerli geleneklerde böylece sürüp giderken, şimdilerde uluslararası geleneklerde de bir biçimde karşılığını bulmuş olmalı ki, “kadın günü” adıyla maruf dünya kutlamalarının yeni usulleri de gazete manşetlerine oturmaya başlamıştır. Bir örneğini, 7 Mart Cumhuriyet Ankara ekinin A3 sayfası göbek ortasına yerleştirilmiş üç sütuna irice puntolu bir manşet başlık altından okuduğumda, istemli fizyolojik bir davranış geliştirdim ve kaçınılmaz olarak “cuk cuk” sesleri çıkararak “yutkundum.” Şimdi, 8 Mart yolculuğuma, bugüne gönderme yapan bu haberden kısa bir alıntı ile başlıyorum.

“JW Marriott’un Spa Wellness ve Fitness Merkezi Karma, 8 Mart Kadınlar Günü’ne özel, ayrıcalıklı hizmet sunacak. Karma’nın uzman masörlerinin masaj uygulamaları, vücut ve cilt bakımları ile diğer tüm uygulamaları (yazarın notu: …her neyse?) 8 Mart için arkadaşları ve sevdikleri ile özel bir gün geçirmek isteyen tüm kadınlara yüzde 30 indirimle verilecek. Karma, 8 Mart’ta üye olacak kadınlara da yüzde 30 indirim yapacak…”

Haber böylece devam edip gidiyor. Ne güzel; doğrusu çok hoşuma gitti. Ne incelikli bir düşünce ve otel idaresince geliştirilmiş asil ve hassas bir davranış. Özel bir gün de, indirimli katılma imkânlarından her kadımızı yararlandırma çabası gözlerimi yaşarttı. Kim bilir, belki de bu marka otelin, bu marka masaj salonunda, şu an masaj yaptırmakta olan kadın günü kutlayıcılarından birileri de, belki bu yazıyı okuyarak daha da gevşiyor olabilir. Oysa söz meclisten dışarı, bende “postmortem bir katılaşma” oluşturmuş durumda…

Her yıl yaptığım üzere, 8 Mart’ı, iki gün önceki yüz küsur tam katılımlı öğrencinin bulunduğu bir dersimde, bir kez daha anlattım. Adının “Emekçi Kadınlar Günü” olduğunu ve tarihinin emek mücadelesinde şehit düşmüş kadınların anısına dayandığını ve adandığını her öğrencimin gözlerinin içine baka baka bir kez daha tekrar ettim.

Bilenlerin affına sığınayım; derste şunlara vurgu yaptım: böylece yeni duyana da bir özet olsun…

Tarih; 8 Mart 1857. Coğrafya ABD-New York kenti... 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlıyor. Kayıtlara bakılırsa, telaşa düşen işveren de polisten acilen imdat istiyor. Ardından kopan kıyamet, ortalığı mahşer yerine çeviriyor. Polis işçilere saldırıyor. İşçiler önce fabrikaya kilitleniyor ve ardından çıkan-çıkarılan yangınla fabrika önünde kurulan barikatlarda mahsur kalıp kaçamayan işçilerden çoğu kadın 129 emekçi, can veriyor. Sonrasında, işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kentli katılıyor. Acıyı bal eyleme ile unutturulup kabuk tutmaya bırakılan yaraların yeniden hatırlanması önce bir elli senelik uykuya daldırılıyor. Ve nihayette kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ve ilk kez 26-27 Ağustos 1910-Danimarka/ Kopenhag; 2. ENTERNASYONELE bağlı “Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı”nda konu olarak gündeme getiriliyor.

Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini yapıyor. Öneri oybirliğiyle kabul ediliyor. Ulusal ilk anma günü de 1912-İsveç adresini taşıyor ve gün; 1921 e değin kimi kez farklı tarihlerde ve fakat her zaman ilkbaharda kutlanıyor.
Tarihin 8 Mart olarak saptanışı ve adının “DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ” olarak yerli yerine oturtuluşu 1921-Moskova, 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı. Günün uluslararasılaşmasında çetin yollar yürünüyor. Her iki dünya savaşı yılları arasında önce bazı ülkelerde yasaklanıyor. Bunu 1960’lı yılların sonuna değin küresel bir unutkanlık dönemi izliyor. 1970’ler başında Amerika Birleşik Devletleri ulusal tarihinin pek çok yüz karası içinden bu olayı yeniden hatırlayıp gündeme taşıyor. Gün anılmaya başlanıyor ve fakat kuşkusuz başkalaştırılmış olarak; bunu bir kadın kutlamasına dönüştürerek, hediyelik ticaretinin ürünü haline getirerek. ABD bir biçimde hatırlayınca ondan geri kalamayacak olan Birleşmiş Milletler yönetimi, konuyu gündemine alıyor. Sonuçta Genel Kurul, 1977 de, 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul ediyor.

2000’lerin başında; “Kadının Dünyadaki Durumu” Birleşmiş Milletlerce (BM) yapılan ve yayımlanan bir araştırma raporunda şöyle özetleniyor: “Kadınlar, dünyadaki işlerin % 66’sını yapmalarına karşın, dünya toplam gelirinden ancak % 10 pay sağlayabilmişler ve dünya mal varlığının da sadece % 1’ine sahip olabilmişlerdir.”

Ne denli yalın ve basit bir anlatım değil mi? Tersinden okunursa, erkekler o tarihe değin dünyadaki işlerin sadece % 34’ünü görüyor; oysa dünya toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una el koyabilmeyi beceriyor. Bu beceri ve becerme işi kuşkusuz tarihsel damarından da bağımsız falan değil; toplumsal evrimleşmenin hemen her basamağında kadının adı “kadın emeğinin köleleştirilmesi ve kadının bir cinsellik malı” olarak anılıyor; günümüzde de aynı yolda yürüyor.

Raporun 2007 uyarlamasında, bu kez dünyada kadına karşı şiddet, kimi örnekleriyle de ele alınıyor ve verili durum şöyle saptanıyor:
1. Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur.
2. Tahminlere göre 113 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak “kayıp” (yok) görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlardır.
3. Fuhşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyar dolardır.
4. Küresel olarak, on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır.
5. En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suiistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suiistimal eden kişi aileden bir üye (ensest) ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suiistimal şeklidir.
6. Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun cinsel organlarına (kadın sünneti) hasar verilmektedir. Bu oran, 15 saniyede bir kız çocuğudur.
7. Sistematik tecavüz yeryüzündeki birçok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda soykırımı (1994) esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir.
8. Araştırmalar, kadına karşı şiddet ile HIV virüsü arasında yükselen bağlantıyı göstermekte ve HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurbanlarında da HIV bulaşma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Raporda nedense, Vietnam savaşı; 1990 lar ortasında atomize mikro milliyetçilikle parçalanan Yugoslavya’nın halkları arasındaki kapışmada ortaya çıkan tecavüz ve soykırım olayları; sonrasında körfez savaşları ve Irak halkı ve özelde kadınlarının gördüğü eza ve cefalar, değerlendirilmeden es geçiliyor.

BM’in 2000 raporuna aynı tarihlerden ve basından (8 Mart 2001-Milliyet) bir nazire, Türkiye’den kadın manzaralarını kısaca şöyle özetliyor:

1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

Buraya kadar dersin içinde ve sınıfla beraber konuşabildiğimiz kimi başlıkların özetini burada noktalıyorum. Ve sözü bitirmeden, Türkiye 2010 kadın manzarasını içeren iki ana rapordan kimi yeni özet aktarımlarda bulunmak istiyorum.

İlki Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) “Cinsiyetler Arası Fark İndeksi” raporu. Kadın-erken eşitliği ya da eşitsizliği sıralamasında 134 dünya ülkesi içinde Türkiye ortalamada başarıyla 126. sırayı tutturmuş bulunuyor. Raporun ana başlığı “Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği 2010” (1). Rapor kadın-erkek eşitliği ya da eşitsizliğini dört ana başlıkta inceliyor. Başlıklar; “ekonomik katılım ve fırsat eşitliği”; “eğitim düzeyi”; “sağlık ve yaşam beklentisi”; “siyasi güç” şeklinde sıralanmış. Tam eşitsizlik saymaca değer olarak “0”; tam eşitlik ise “1” olarak veriliyor. Tablolaştırdığım istatistikî değerler ve Türkiye’nin hal-i pür meali de şöyle:

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2010
kadintablo.jpg
Genel ortalama: Türkiye, 134 ülke arasında 126. sırada

İkinciye gelince; “Türkiye’de Kadının Durumu-2010 Aralık Raporu” başlığı ile “Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü” bir rapor hazırlamış. Neredeyse raporun tamamında ki başlıkların kırık dökük manzarası, okuyunca katmerleşip acı bir düş kırıklığına yol açıyor. Eğitim, sağlık, çalışma hayatı, bürokrasi ve siyasetteki kadın varlığı ve maruz kaldıkları şiddetin irdelendiği raporda, kadının kapsadığı sosyal alan “yok hükmünde bir konuma” kapı açıyor. Rapora göre, iş hayatına katılan kadın sayısı her yıl düzenli olarak azalıyor, kadınların çoğu evde oturmayı tercih ediyor. Başbakan’da 4+4+4 eğitim modelinin kız çocuğunu erkenden okuldan koparıp eve kapayacağını söyleyenlere “bozguncu” diye bağırıp, çağırıp, kabarıp, köpürüyor.

Raporun özetinin özeti şöyle:

Kadın okur-yazarlığı: 2010’da 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken, 6-24 yaş arasında ki okumasız-yazmasız kadın sayısı 220 bin.
Kimi kentlerde kadın okullaşma oranları: İlköğretimde kız çocukları bakımından, okullaşma oranının en az olduğu iller sırasıyla şöyle: Bitlis % 84,27; Van % 84,57 ve Hakkâri % 85,05. En yüksek olduğu iller ise, Ankara % 99,31; İzmir % 99,18 ve Mersin % 99,01 olarak hesaplanıyor.
Çalışan kadın işgücü: Kadınların işgücüne katılma oranının 1990’da % 34,1; 2002 yılında % 26,9; 2004 yılında % 25,4; 2009 yılı için % 26 olarak gerçekleştiği raporda kayıtlı. Bu oran tersinden erkeler için % 74’ü buluyor.
İşliklerde, tarlalarda durum: Raporda kadının işgücü olarak kent/kırsal alan katılım oranları % 22,3 ve % 34,6 olarak verilmiş. Kente göre kırsal alanda daha çok işgücüne katılım görülmekle birlikte, kırdaki 100 kadından 84’ü tarım kesiminde ve bunların yüzde 77’si herhangi bir ücret almaksızın aile işçisi olarak çalışıyor.

Kadın istihdamında sektörel dağılım: Türkiye’de istihdama katılan kadınların % 41,7’si tarım, % 14,6’sı sanayi ve % 43,7’si ise hizmetler sektöründe çalışıyor. İşgücüne katılmayan 100 kadından 62’si işgücüne katılmama nedeni olarak “ev kadın”’ olmalarını gösteriyor.
Sigortalı çalışma güvencesi: Kayıt dışı çalışma kırsalda % 68 (kadın % 87,6, erkek % 57,3) ve kentsel yerlerde % 30,9 (kadın % 34,8, erkek % 29,7). Bu oran tarımsal faaliyetlerde yaklaşık % 85,7 iken, tarım dışı faaliyetlerde yaklaşık % 30.

Eğitim-işsizlik ilişkisi: Kentte yaşayan en az lise mezunu genç kadın nüfusundaki işsizlik oranı % 20,8, aynı durum erkeklerde % 12,6. Buradan bakınca okuyanların 5’te 1’inin işsiz olduğu sonucu çıkıyor.

İşveren-işgören kadın karşılaştırması: 100 kadından sadece 12,8’i kendi hesabına ve işveren konumunda bulunurken, 51,1’i herhangi bir ücret ya da yevmiye karşılığında, 34,8’i de ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Kadınların işgücüne katılma oranının 1990’da % 34,1, 2002 yılında % 26,9, 2004 yılında % 25,4, 2009 yılı için % 26 olarak gerçekleştiği kaydediliyor.

Üniversite ve kadın: Üniversitelerde kadın öğretim elemanı oranı % 4,5. Profesörler içerisinde kadın oranı % 27,4. Yani her dört profesörden bir tanesi kadın. Doçent kadın oranı % 31,6, öğretim görevlisi kadın oranı ise % 38,5. Ayrıca, 154 üniversitenin 8’inde kadın rektör görev yapıyor.
Bürokrasi ve kadın: Üst düzey yönetici bürokratın % 7’si kadın. Dışişleri Bakanlığında görev yapan 110 Büyükelçiden 11’i kadın. Türkiye’de kadın vali yok, 464 vali yardımcısından 10’u, 801 Kaymakam’ın 13’ü, 261 kaymakam adayının ise sadece 8’i kadın. Üst düzey bürokraside kadının durumuna da yer verilen rapora göre, 20 müsteşar içerisinde sadece Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı kadın. Bakanlıklarda 61 erkek, 2 de kadın Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapıyor. 42 kurum genel müdürünün, Bakanlık bünyesindeki 96 genel müdürün 5’eri kadın. 384 genel müdür yardımcısından 36’sı, 959 daire başkanından ise 139’u kadın. Savcıların % 5,2’si, hâkimlerin ise % 28’i kadın.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinin 2010 yılında yaşanan kadın hak ihlalleri raporunda ise, Türkiye'nin her yerinden, her yaşta, her mevki ve statüde kadının şiddete maruz kaldığı belirtiliyor. Rapora göre, içinde yaygın töre cinayetlerinin de yer aldı 228 kadın öldürülürken, 281 kadın tecavüze, 182 kadın tacize uğramış durumda.

Bu manzara hazin bir gerçekliktir. Kadın, kurtuluşa muhtaçtır. Kadın özel özen gerektiren beden ve akıl sağlığının korunmasına muhtaçtır. Kadın, eğitime okumaya muhtaçtır. Kadın, cinsellik objesi olmaktan çıkmaya muhtaçtır. Kadın, sosyal yaşamın içinde ve her alanda en az erkek kadar yer bulmaya muhtaçtır. Kadın, kendi kimliğiyle insan olmaya, insan yerine konmaya muhtaçtır. Kadın, erkek egemen dinsel sömürülmenin öznesi olmaktan ve gericiliğin nesnesi kılınmaktan sıyrılmaya muhtaçtır. Pozitif ayırımcılık, erkeğin kendini daha eşit saydığı her alanda, kadını yeniden kendi hegemonyası içinde kategorize edip sınırladığı ve ona bir yararlanım ulufesi gibi sunduğu kavram olmaktan çıkarılmaya muhtaçtır. Sonuçta, kadının kurtuluşu topyekûn emeğin toplumsal kurtuluşuyla hayat bulmaya muhtaçtır. Kurtuluşun yolu, kadın ve erkek emekçinin omuz omuza, sırt sırta ortak siyasi mücadelesi ve örgütlenmesine muhtaçtır. İnsanlık, halkaların kendi coğrafyalarında savaşsız, sömürüsüz, adil, özgür yaşayabilecekleri toplumsal eşitlikçi bir dünya kurulmasına muhtaçtır.

Emekçi kadınların 8 Mart mücadele günü ve bilincine selam olsun…


Mart 08, 2012, 08:24:02 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Hergün kadınların olsun... Bir gün değil.. Yinede bugünü özel sayan kadınların günü kutlu olsun..
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Mart 08, 2012, 10:37:51 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

      En beğendiğim söz; "Dünya Emekçi Kadınlar günü" ifadesidir. Yani ülkemizde olduğu gibi...
      Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Mart 09, 2012, 11:27:45 öö
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Tij, yazılarınıza eklenebilecek tek bir kelime kalmamıştır,çok ince bir tedayla herşeyi  çok güzel ifade etmişsiniz.
Duyarlı bir bayan olarak, böyle birgünde kadınlar  hakkında ki  böyle acı bir gerçeği yansıttığınız için  tüm bayanlar adına  size  teşekkür ederim.
Sevgi ile kalın


Mart 09, 2012, 11:34:18 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sadece  bu günü özel değil  her günümü özel sayan bir bayan olarak, kadınlara temenni  ettiğiniz bu ince ifadenize  teşekkürler Sn BULGARIA.

dip not: Burada kadınların ne denli değer gördüğü ,sanırsam kutlamaların katılım sayısından belli olacaktır.
Sevgi ile kalın


Mart 09, 2012, 11:49:31 öö
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Kadına bakışı nasıl anlamalıyız ben başka bir pencere açayım çünkü kadın çok değerlidir erkek önemli değildir formu çıkıyor bakış açılarından.
Kadın allahın yeryüzündeki yaratım ifadesinin en iyi tezahürüdür.Yaratanın tadını ve anlamını erkekten daha iyi bilir bu duyguyu erkeğe değil kadına veren allahtır.Önce kadın rahminde bir ceninle başlayan teklik durumu yani anne ile bebeğin anne karnındaki bir döl yatağında sadece bir kordonla birbirlerine olan bağı anneye yapışık yaşamı 9 ay sonra bu bağı koparıp 2 ayrı bedene yani teklikte kesrete(çokluk) formunda bir yaşam allah ile kadın arasındaki anlatım bağını ne güzel veriyor.Evet kadın çok değerlidir ama bu günümüzde sadece sex için düşünülen bir obje ve meta haline getirildiği içinde sanki senede bir gün anneler günü ve kadınlar günü ilasn etmek gibi bir tuhaflık sergileniyor.

Burada kadında erkekte çok değerlidir vasfı insan olduğu için.2 side çok özeldir çünkü birbirlerine zıttır birbirlerine zıt ama birbirlerine ihtiyacı olan ve tamamlayan zıtlar.Bir kadın için erkek bir erkek içi kadın hayat için tamamlayıcı bir parçadır.Yanlış düşünce dünyasının kurbanlarıdır aslında kadınlar erkeklerde çoğu zaman o yanlış düşüncenin uygulayıcısı olmuştur hep.Kadın olmadan hayat olmaz ana olmada sevgi öğrenilmez ve yaşanmaz,baba olmadan aidiyet duygusu sahiplenme duygusu bilinmez yaşanmaz.

Aslında böyle gün ayrımcılığı yapmak kadın ile erkek arasındaki bağları bence güçlendirme yerine daha çok bende bıraktığı intiba bölünme yapıyor.Kadın bir gün değil her gün sevilmeli erkek bir gün değil her gün kıymetli olmalı hem kadınlar hemde erkekler belkide en azından şunu düşünmeliler birbirimize sonuna kadar ihtiyacımız var.Erkeğin mayası kadındadır kadınında erkekte.Tüm bir hayatı bu zıtlıkların getirdiği güzelliklerle görmeyi dilemek bence en güzeli.

Yinede böyle düşünmeyen hanımlar varsada başta kendi sevgili eşimin olmak üzere tüm kadınların bu özel günlerini kutlar değerliler ama daha değerli olmalarını temenni ederim.

saygılarımla
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mart 09, 2012, 07:05:59 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Sn Tij, yazılarınıza eklenebilecek tek bir kelime kalmamıştır,çok ince bir tedayla herşeyi  çok güzel ifade etmişsiniz.
Duyarlı bir bayan olarak, böyle birgünde kadınlar  hakkında ki  böyle acı bir gerçeği yansıttığınız için  tüm bayanlar adına  size  teşekkür ederim.


Sayin hypatiya,

öncelikle tekrardan Dünya Emekci Kadinlar gününüzü kutlamak istiyorum, ve eklemek isterimke, hernekadar yukardaki yazinin her satirina düsünsel olarak katiliyorsamda, malesef yazi bana ait degil ve " Sol Portal" haber sayfasindan alinmistir. Yazinin basinda yazarin ismi yazdigi icin bunu ayrica belirtmedin sanirim benim hatam, bagislayin.

Saygilarimla


Mart 09, 2012, 08:33:51 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Tij, Yazının size ait olmaması  bir şey farketmez. Önemli olan ,bunu böyle bir günde paylaşmanız  ince bir duyarlılık örneği. Kimi bayanlar belki de çok  pahalı hediyelerini almış olsada kimbilir  içlerinde  neler yaşıyordur.. Kaç kadın, bu özel gününde hatırlanmış olma sevincini bir yana bırakın, şiddet gördüğü  yaşantısında bu günün geldiğinden bile haberi olmuyordur.Alıntı yapmış olsanızda  derin bir konuyu seçmişsiniz;ve bu konu bir çok acı gerçeği  yine gözler önüne seriyor. Hala bu olaylar yaşanıyorsa ve sayılarındaki  artışlarını sürdürüyorsa, insanlığın gelişmişliğinden nasıl söz edebiliriz...Seyirci olmak , onlar için birşeyler yapmamak da  bizleri de bir o kadar suçlu yapmıyormu? Hele ülkemiz ve kanunları adına ne demeli? Açık  ifade edeyim, ben bu ad'dan utanıyorum.
Sevgi ile kalın


Mart 09, 2012, 09:02:09 ös
Yanıtla #8

Devir değişince kutlamaların ismi de değişiyor haliyle. Emekçiliği siliyorsunuz, ve bu gün tüm kadınların günü oluyor. Hoş ben ikisi arasında da pratikte çok da bir fark göremiyorum. Zaten güneş döngüsüne arada bir böyle isim vermek de saçma. Ama bir otel ve spa merkezi ne güzel indirim yapmış işte. Postmortem katılığına gelmek niye? Söz konusu fakirlik bu günün önüne emekçi koyunca bitecek mi? Söz konusu fakirlik emekçilik ideolojisi gelse bitecek mi? Hayır. Çalışmak lazım. Otokontrole sahip olmak lazım. Çağ aklın krize girdiği çağ. Paylaşımcılığın değil.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mart 10, 2012, 01:58:21 öö
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

      Dünya kadınlar gününün kutlandığı bir günde tabiiki çeşitli yorumlar yapılıyor. Genelde bütün yorumlar, kadının mükemmelliğini, hayatımızın içinde olmazsa olmazlardan bir unsur olduğunu, onlara sevgi ve saygı ile yaklaşılması gerektiği yolunda toplanıyor. Bazı yorumcularsa, her nedense hemen hemen her konuda olduğu gibi bu konuya da bakarken hemen Allah'ı, Tanrıyı işin içine karıştırarak konuya dinsel bir mahiyet kazandırmaya bakıyorlar. Ve yine bu perfektiften bakarak kadınları tanımlamaya çalışıyorlar. Ben bu çeşit yaklaşımlara katılmıyorum. Zira;  konu din olduğunda, kadının gerçekten adı yoktur. Dinler tarihi incelendiğinde, Şamanizm'de kadın biraz ön plana çıkabilir. Ama gerek Musevilik, gerek Hıristiyanlık ve gerekse Müslüman'lıkta, kadının gerçekten eşitliğinden söz edilmesi bana biraz yersiz geliyor. Gerekirse bu konudaki ayrıntılara da girebilirim fakat polimik konusu yapmak istemediğim için konuyu  biraz kısa keseceğim.
       Bakınız, sözünü ettiğim dinlerde, kadın hep bir günah unsuru olarak görülmüştür. Örtünmesi gereken, recmi gereken, şeytan olarak tavsif edilen genelde hep kadın olmuştur. Halbuki kadın bir başına yani erkeksiz, erkeğin olmadığı bir alanda nasıl günaha girebilir ki? Neden erkekler için örtünme yoktur da sadece kadın için geçerli bir hükümdür?.Neden erkek boş ol der de boşanıp, kadın bunu diyemez ? Neden zina eden kadın recmedilir de erkek ayrı tutulur?. Halbuki zina kadının kendi başına işleyebileceği bir suç/ günah değildir ki.
      Neyse, ben her zamanki gibi kısa kesip, yazdıklarımdan arif olanın anlamasını bekleyeceğim.
      Şahsım için ise, yanlız bir gün değil hayatın her evresinin en güzel süsünün kadınlar olduğuna inanırım. Ve (bilenler bilir) bunu da her zaman uygularım.
      Kadınların, özellikle Türk kadınlarının bir konuya çok dikkat etmelerini isterim. O da şu; Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün onlar için başlattığı devrimlere sahip çıksınlar. Kul olarak değil, birer birey/fert olarak hayatın  her safhasında en önlerde yer alsınlar. Öyle evde miskin miskin oturup kocalarının eline avucuna bakmadan tam bir özgürlük içinde yaşasınlar.
      Konuyu biraz dağıtır gibi oldum . Konumuz neydi ? "Dünya Kadınlar Günü" sahi, bizleri dünyaya getiren annelerimiz kadın değil mi ?
      Saygılar-sevgiler.
     
"Vur ama dinle beni"


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
19405 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2012, 12:56:32 ös
Gönderen: yazbenide
2 Yanıt
3910 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2007, 12:09:17 öö
Gönderen: nietzsche
14 Yanıt
8185 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 08, 2018, 10:36:53 ös
Gönderen: Tij
8 Yanıt
5441 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 19, 2008, 11:24:29 ös
Gönderen: OFDincel
0 Yanıt
2118 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2008, 02:23:55 ös
Gönderen: Genius Loci
0 Yanıt
5277 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 05, 2009, 03:06:52 ös
Gönderen: Mozart
5 Yanıt
5532 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 13, 2017, 08:59:34 öö
Gönderen: Selim
19 Yanıt
7181 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 01, 2015, 07:16:19 ös
Gönderen: Tij
0 Yanıt
2043 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 16, 2013, 05:15:24 ös
Gönderen: Tij
2 Yanıt
2260 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 28, 2015, 06:58:05 ös
Gönderen: Nestor