Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hz. Yunus Aleyhisselam  (Okunma sayısı 5930 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 02, 2014, 05:18:53 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 640
  • Cinsiyet: Bayan

Ebabil Yayıncılık tarafından basımı yapılmış olan, ismi 'SIRLI DUALAR' olan yeni bir kitap satın aldım. Hz.Yunus Aleyhisselam, herkese ibret olacak bir hayat yaşamıştır. Bu yazımda sizlere, Hz. Yunus Peygamber'in hayat hikayesinden bahsedeceğim. Ayrıca benim gibi dini konulara oldukça ilgi duyanlar için 'SIRLI DUALAR' kitabını mutlaka tavsiye ederim.


HZ. YUNUS ALEYHİSSELAM

Hz. Yunus Peygamber, İsrailoğulları soyundan gelmiştir. Asurlular'ın başkenti olan, günümüzde Musul olarak bildiğimiz Ninova şehrinin sapkınlığa düşmüş halkına gönderilmiş olan peygamberdir. -Şunu da belirtmek isterim ki, MÖ.3000'lerde yazıyı ilk kullananların elbette Sümerliler olduğu bilinir fakat Asurlular, Sümerliler'den önce MÖ.1950'lerde Mezopotamya'da çivi yazısını kullanmışlardır.-

Kur’an’da, Yunus: 10/98, Enbiyâ: 21/87-88, Saffat: 37/143148, Kalem: 68/48-50 surelerinde anlatılmaktadır.

Kur'an-ı Kerim ve Tevrat'ta anlatılan Yunus Peygamberin kıssaları arasındaki farklılıkların birkaçını göstermek amacıyla şunları paylaşmak isterim ;

Kur'an-ı Kerim'de, Yunus'un ailesi hakkında bilgi verilmezken; Tevrat'ta Yunus'un babasının adı Amittay olarak verilmiştir. “Ve Amittay oğlu Yunus’a Rabbin şu sözü geldi.” (Tevrat/Yunus kitabı bab 1; 1)
Kur'an Yunus'un gemiye bindiği yer, gemi ve gemiden atılıncaya kadar geçen safhaları anlatmazken; Tevrat’ta geniş açıklamalar yapılmıştır. "Fakat Yunus, Rabb'inin önünden Tarşiş'e kaçmağa kalktı ve Yafa'ya indi ve Tarşiş'e giden bir gemi buldu… " (Tevrat/Yunus kitabı bab 1; 3)

Kur'an'da Yunus'un balığın içinde durduğu süre belirtilmez; Tevrat’ta ise; " Ve Yunusu yutmak için Rab büyük bir balık hazırladı; ve Yunus üç gün üç gece balığın karnında kaldı. " diye belirtilmektedir. (Tevrat/Yunus kitabı bab 1; 15–17)

Bu kıssalarla ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız : http://kurankissalari.tr.gg

Yunus Aleyhisselam, Asur Devleti'nin başşehri ve önemli bir ticaret merkezi olan Nineve(Ninova) şehrinde doğdu.Otuz yaşına gelince Nineve ahalisine Peygamber olarak gönderildi. Putlara tapan Nineve halkını senelerce Allahü Teâlâ'ya iman ve ibadet etmeye davet etti. Kavmi ona iman etmedikleri gibi birçok ezâ ve cefâda bulundular. Onunla alay ettiler. Fakat Yunus Aleyhisselam yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan onları hak dine davet etti. Allahü Teâlâ'nın azâbıyla korkuttu. Fakat Nineve halkı, “Tek bir kişinin hatırı için azap inip herkesi yok edecekse müsâde et bu azap gelsin.” deyip alay ettiler.

Yunus Aleyhisselam kavminin küfürde ısrar etmesine üzülüp onların arasından ayrıldı. Allahü Teâlâ ona vahyedip; “Kullarımın arasından ayrılmakta acele ettin. Geri dön, kırk gün daha onları imana çağır.” buyurdu. Yunus Aleyhisselam bu ilâhi emir üzerine kavmine döndü ve onları hak dine davete devam etti. Otuz yedi gün aralarında kaldı. Kavmi yine inanmadı. Bunun üzerine Yunus Aleyhisselam “O halde üç güne kadar başınıza gelecek azâbı bekleyin. Bunun alâmeti önce benizleriniz sararacaktır.” buyurdu ve İlâhî bir emir gelmeden üzüntüyle aralarından ayrıldı.

Yunus Aleyhisselam'ın haber verdiği gün gelince Nineveliler'in benizleri sarardı. Gökyüzü karardı. Şehri simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve figâna başladılar. “Yunus Aleyhisselam aramızda ise korkmayın, eğer gitmişse azâb bizi helâk edecektir.” diye söyleştiler. O zaman Allahü Teâlâ, kalplerine pişmanlık hissini verdi. Onlar tövbe etmek arzusu ile yaşlı, sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu, tövbe etmelerini ve azâbı kaldırması için dua etmelerini tavsiye etti.

Bunun üzerine Nineve halkı şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü Teâlâ'ya ve O’nun peygamberi Yunus Aleyhisselam'a iman ettiler. Allahü Teâlâ'ya dua edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler. O zamana kadar yaptıkları her türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler. Hattâ öyle oldu ki, evlerindeki başkasına ait olan taşları söküp sahiplerine iade ettiler. Bunun üzerine Allahü Teâlâ tövbelerini kabul edip, azâbı üzerlerinden kaldırdı. Duanın yapıldığı gün Cuma olup, Aşure günüydü. Sonra sevinç içinde şehre dönen Nineve halkı şehirde Yunus Aleyhisselam'ı aramaya başladılar.

Yunus Aleyhisselam da ayrılışından bir müddet sonra kavminin hallerini öğrenmek için Nineve’ye yakın bir yere geldiğinde azâbın rahmete tebdil olduğunu gördü. Fakat şehre girmedi. “Eğer şehre girersem beni yalancılıkla ithâm ederler.” diyerek sahra (çöl) tarafına yöneldi, oradan uzaklaştı ve Dicle Nehri kenarına vardı. Fakat buraya Allahü Teâlâ'dan emir almadan gelmişti. Dicle Nehri kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye bindi. Gemi hareket edip kıyıdan uzaklaştı. Gemi bir müddet seyrettikten sonra durdu ve kımıldamaz oldu. Gemidekiler şaşırıp kaldılar. Ne kadar çalıştılarsa da gemiyi bir türlü yürütemediler. Sonra da; “Aramızda bulunan bir suçlu yüzünden gemi yürümüyor.” diye aralarında söylendiler. Geminin batacağından endişe edip paniğe kapıldılar. Durumu uğursuzluk kabul edip: “Burada efendisinden kaçan bir kul vardır. Kur’a atalım o meydana çıkar!” diye söyleştiler.

O zamana kadar adetleri, kur’a kime isâbet ederse onu ceza olarak denize atmaktı. Adetleri gereği kur’a çektiler. Kur’a Yunus Aleyhisselam'a çıktı. O zaman Yunus Aleyhisselam bunun kendisi hakkında İlâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle; “O âsi kul benim!” dedi. Gemidekiler Yunus Aleyhisselam'a bakıp sâlih bir kimse olduğunu anlayıp; “Bu zât köleye benzemiyor!” diyerek yeniden kur’a çektiler. Kur’a yine Hazret-i Yunus’a isâbet etti. Üçüncü defa çekilen kur’a da Yunus Aleyhisselam'a isâbet etti. Bazıları, “Şüphesiz bu kişinin suçu olmalı!” dediler.

Yunus Aleyhisselam, yolcuları Allahü Teâlâ'ya iman etmeye davet etti. Fakat gemidekiler Yunus Aleyhisselam'ı denize attılar. O an gece vaktiydi. Yunus Aleyhisselam'ı bir balık yuttu. O zaman Cenâb-ı Hâk balığa emredip onu yaralamamasını, kemiklerini kırmamasını bildirdi. Balık bu hal üzere Hazret-i Yunus’u alıp denizin derinliklerinde kayboldu. Yunus Aleyhisselam balığın karnında sağ, aklı başında ve şuuru yerindeydi. Balığın karanlık vücudunda çok üzgün bir halde: “Yâ Rabbî! Emir ve hüküm senindir. Fakat Nineve’ye dönmeye ve kavmimi imanlı bir şekilde görmeye ümidim sonsuzdur. Bütün bunlara rağmen senin takdirin ne ise ona râzıyım.” dedi.

O sırada bazı sesler işitti. “Bu nedir acaba ?” diye söylendi. Allahü Teâlâ ona, balık karnında olduğunu vahyederek: “Ey Yunus! Bu sesler beni denizde zikreden canlıların sesleridir!” buyurdu.

Yunus Aleyhisselam balığın karnında dahi her zaman zikre devam ediyordu. Melekler onun sesini işitip Allahü Teâlâ'ya arz ettiler. Allahü Teâlâ; “Bu kulum Yunus’un sesidir. Bir hâli sebebiyle onu denizde bir balığın karnında hapsettim.” buyurdu. Yunus Aleyhisselam, “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minezzâlimîn ( ''Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum.'' (Enbiya suresi 87)” duasına devam etti. Bu duası ve tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu. Balığın karnında üç, yedi veya kırk gün kaldıktan sonra kurtuluşa erdi. Yunus Aleyhisselam balığın karnından Muharrem ayının onuncu (Aşure) günü çıktı.

Balık onu çıkarıp sahile bıraktığında; Yunus Aleyhisselam zayıflamış, bitkin, hasta bir durumda ve himâyeye muhtaçtı. Cenâb-ı Hak, ihsânıyla orada Hazret-i Yunus’u güneşin yakıcı sıcağından gölgelendirerek geniş yapraklı, çabuk büyüyüp yükselen bir ağaç veya bitki bitirdi. Bu ağaç sinek ve haşeratın zararını da önlemekteydi. Cenâb-ı Hak bir rivâyette o bitkiden Hazret-i Yunus’a süt damlattı. Diğer bir rivâyette dağ keçisini emrine verdi. İyice kuvvetleninceye kadar o dağ keçisi sabah akşam gelip Hazret-i Yunus’u emzirdi. Yunus Aleyhisselam kendine gelince Allahü Teâlâ'ya şükredip ibadete başladı. Bir gün kendisine gölge veren ağacın kuruduğunu görüp üzüldü. Allahü Teâlâ ona vahy edip kavmine dönmesini emir buyurdu ve kavminin tövbelerini kabul ettiğini bildirmesini emretti.

Yunus Aleyhisselam kavmine gitmek üzere yola çıkıp, Nineve şehri yakınlarına gelince gördüğü bir çobana kavminin durumunu sordu. Çoban da, “Peygamberleri olan Yunus Aleyhisselam onlara darılıp gittiğinden kendi başlarına kaldı. Cenâb-ı Hak onlara azâb gönderdi. Azâb bulutları başları üzerinde üç gün üç gece durdu. Fakat onlar bin bir pişmanlıkla ağlaştılar. Yunus Aleyhisselam'ı aramalarına rağmen bir yerde bulamadılar. Neticede Allahü Teâlâ onları bağışladı. Üzerlerinden azâbı kaldırdı. Şimdi yolları gözetip kendilerine emir ve yasakları öğretecek Yunus Aleyhisselam'ın gelmesini bekliyorlar.” dedi. Yunus Aleyhisselam kendisinin, bekledikleri kimse olduğunu ve gidip onlara haber vermesini istedi. Çoban Nineve’ye gidip Yunus Aleyhisselam'ın geldiğini haber verdi.

İlk anda Yunus Aleyhisselam'ın geldiğine inanmayan Nineve halkı ağacın ve koyunun dile gelip, konuşması neticesinde inandılar. Yunus Aleyhisselam'ın bulunduğu tarafa gittiler. Yunus Aleyhisselam'ı namaz kılarken buldular. Namazdan sonra onu hasretle kucaklayıp özür dilediler. Beraberce şehre döndüler. Bundan sonra Yunus Aleyhisselam onlara Allahü Teâlâ'nın emir ve yasaklarını anlattı. Kavmi mesut ve iyilik üzere oldular. Yunus Aleyhisselam seksen üç yaşında ibadet hâlindeyken Nineve’de vefat etti. Vefat ettiği yer hakkında başka rivâyetler de vardır.


Yunus Aleyhisselam'ın hayatı ve başına gelen hâdiseler hakkında Kur’an-ı Kerim'in Sâffat, Nisâ, Yunus, Enbiyâ, Kalem, surelerinde haber verilmektedir. Peygamber efendimiz Sallallahü aleyhi ve sellem de Hadîs-i şerîf'te buyurdu ki:
“Balığın karnındayken Yunus’un (aleyhisselam) yaptığı dua; “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn” idi. Müslüman bir kişi bu duayı her ne şey için okursa, Allahü Teâlâ elbette onu kabul eder. Hiçbir kula, Yunus bin Metâ’dan (aleyhisselam) daha hayırlıyım, demek yakışmaz.”


Ayrıntılı bilgi için bakınız : http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3788

Benim kitabım 'SIRLI DUALAR'dan bir bölümü paylaşmak isterim ;

Yunus Peygamber, balığın karnında şöyle dua etmiştir :

''(Ey Peygamberim!) Zünnun'u (balık karnına girmiş olan Matta oğlu Yunus'u) da an; zira(o, kavmine) kızarak (yurdundan) ayrılıp gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi, (kavminin arasından çıkmakla kendisini kurtaracağını) sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde (kalıp); '(Ey Rabbim!) Senden başka tanrı yoktur. Senin şanın yücedir, ben zalimlerden oldum diye yalvardı.'' (Enbiya, 21/87)

Yüce Allah, Yunus Peygamberin duasını kabul ettiğini şöyle bildirmektedir :

''Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz, mü'minleri böyle kurtarırız.'' (Enbiya, 21/88)

Ayrıca bakınız :
Kur'an-ı Kerim'den Peygamber Duaları - Hz. Yunus'un Duası

Hz. Yunus ve Hz. Zekeriya'nın duaları
« Son Düzenleme: Ekim 02, 2014, 05:23:12 ös Gönderen: Fay Frin »
Sonsuz ışığa kavuşabilmek için...


Ekim 02, 2014, 10:00:33 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 214
  • Cinsiyet: Bay

-Şunu da belirtmek isterim ki, MÖ.3000'lerde yazıyı ilk kullananların elbette Sümerliler olduğu bilinir fakat Asurlular, Sümerliler'den önce MÖ.1950'lerde Mezopotamya'da çivi yazısını kullanmışlardır.-


Sayın Fay Frin tarihlerde tasnif hatası yapmışsınız .
Asurlular  Sümerlerden sonra gelen bir medeniyettir .
Yazıyı daha önce kullanmış olmaları imkansızdır .
Fakat Anadoluya çivi yazısını ilk tanıtan halktır.  Bunda hemfikir olabiliriz . 

Ayrıca Sümerlerden önce ;
Ay, zaman, bilgelik ve yazı tanrısı olan Thoth,  hiyeroglif ve simyayı insanlığa armağan etmiştir .

Bu armağanın iyiliği konusunda tartışabiliriz .
Halihazırda varolan duyularımızın körelmesine de yol açmış olabilir .

Diğer taraftan Yunus dediklerinde aklıma sadece Yunus Emre geliyor .
Ne kimsenin putuna karışmış , ne de halkını her hangi bir inançla korkutmuştur .
Bin yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen hâlâ  bu topraklarda anılmasının sebebi de sanırım budur . 
Biz onu mucizeleriyle değil  şiirleriyle sevdik .
« Son Düzenleme: Ekim 02, 2014, 10:20:36 ös Gönderen: Dor »
"Bu ıssız dağları, şükranlarını dile getirmeksizin terk edemezsin"


Ekim 02, 2014, 10:26:43 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 640
  • Cinsiyet: Bayan

Sayın Dor,

 Cümlem tamamiyle doğrudur. Cümlemde Anadolu'ya çivi yazısını getiren uygarlığın Asurlular olduğunu kastettiğim çok açıktır.(MÖ.1950). Sümerliler'in yazıyı ilk kullanan uygarlık olduğunu fakat Anadolu'ya çivi yazısını ilk getirenlerin ve kullananların Asurlular olduğu, dikkatlice okunduğunda cümlemden anlaşılmaktadır. Sizin ileri sürdüğünüz şekilde bir tarih veya tarih bilgisi hatası yoktur. Ayrıca Hz. Yunus Aleyhisselam ile ilgili bir paylaşımda bulundum ve siz dalga geçer gibi bana hiç alakası olmayan bir konu olan Yunus Emre'den bahsediyorsunuz. Siz oturup önce bir tarih kitabı sonra da Kur'an'a yönelik ayetler,dualar,hadisler içeren bir din kitabı okuyun ve bu konuları benimle tartışmaya o zaman gelin bence. Yunus Emre, 13.yüzyılda yaşamış bir tasavvuf şairidir, İlahileri ile meşhurdur. Ben Yunus Emre ile ilgili bir paylaşımda bulunmadım, ben Hz.Yunus Aleyhisselam ile ilgili bir paylaşımda bulundum.

Saygılarımla
« Son Düzenleme: Ekim 02, 2014, 10:40:00 ös Gönderen: Fay Frin »
Sonsuz ışığa kavuşabilmek için...


Ekim 02, 2014, 10:47:39 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 640
  • Cinsiyet: Bayan

PAYLAŞIMIMDAKİ SÜMERLİLER VE ASURLULAR İLE İLGİLİ KISIM YANLIŞ ANLAŞILDI SANIRIM. YANLIŞ ANLAŞILMAMASI BAKIMINDAN DÜZELTME NOTU :

Sümerliler yazıyı ilk kullanan uygarlıktır fakat Anadolu'ya çivi yazısını ilk getirenler ve kullananlar Asurlulardır.(MÖ. 1950)
Sonsuz ışığa kavuşabilmek için...


Ekim 02, 2014, 11:17:40 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 214
  • Cinsiyet: Bay


Ayrıca Hz. Yunus Aleyhisselam ile ilgili bir paylaşımda bulundum ve siz dalga geçer gibi bana hiç alakası olmayan bir konu olan Yunus Emre'den bahsediyorsunuz. Siz oturup önce bir tarih kitabı sonra da Kur'an'a yönelik ayetler,dualar,hadisler içeren bir din kitabı okuyun ve bu konuları benimle tartışmaya o zaman gelin bence. Yunus Emre, 13.yüzyılda yaşamış bir tasavvuf şairidir, İlahileri ile meşhurdur.


Peki efendim nasıl uygun görürseniz .

Bu konuda en kısa zamanda kendimi düzelticem .)
"Bu ıssız dağları, şükranlarını dile getirmeksizin terk edemezsin"


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
23072 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2011, 07:17:30 ös
Gönderen: NOSAM33
29 Yanıt
21137 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 03, 2008, 03:44:15 ös
Gönderen: semsin
1 Yanıt
3679 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2008, 12:28:07 öö
Gönderen: ahu
1 Yanıt
11174 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2020, 09:57:32 ös
Gönderen: Mandıra Filozofu
1 Yanıt
3006 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 29, 2012, 11:47:36 ös
Gönderen: SEHERC
12 Yanıt
9014 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 09, 2013, 07:14:04 ös
Gönderen: mergen
1 Yanıt
3153 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2013, 08:28:36 öö
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
3428 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2015, 07:28:49 ös
Gönderen: Risus
0 Yanıt
2273 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2015, 06:20:32 ös
Gönderen: Risus
11 Yanıt
6708 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 17, 2015, 05:22:34 ös
Gönderen: karahan