e peki siz masonların atatürkçü olmadığına kemalist çizgide olmadığına nasıl karar verdiniz?
Sayin Karahan,
"Ataturk'u anlamak" diye bir tabir vardir, bilirsiniz. Dediginiz gibi takim tutar gibi Ataturkcu olanlarin yaninda O'nu anlayan gercek Ataturcu'ler de vardir. Yanlisiniz var; Ataturkculuk ya da Kemalizm bir ideolojidir, felsefesi vardir. Bizler millet olarak asagilik duygusundan kurtuldugumuz zaman bunun ne demek oldugunu anlayacagiz. Ne gariptir ki, bugun bile hala Ataturk'un yaptiklarini hafife alan, sanki yapilmasi kolaymis havasi yaratanlar var, cok yazik. O imkansizi basarip dunyanin kalbine oturmus, herkesin saygisina mazhar olmustur. Ghandi O'nun yolundan gitmistir, Che Guevara olduruldugunde cantasindan Ataturk ile ilgili kitap cikmistir vs vs.
Turk Masonlari elbette Ataturk'e saygi duyuyorlar ama Kemalizm yolundan da yuruyorlar; cagdas medeniyet seviyesine ulasmak icin calisiyorlar, yurtta ve dunyada barisi savunuyorlar...
Umarim farki gormenize yardimci olabilmisimdir.
Saygilarla,
Sayin Karahan,
"Ataturk'u anlamak" diye bir tabir vardir, bilirsiniz. Dediginiz gibi takim tutar gibi Ataturkcu olanlarin yaninda O'nu anlayan gercek Ataturcu'ler de vardir. Yanlisiniz var; Ataturkculuk ya da Kemalizm bir ideolojidir, felsefesi vardir. Bizler millet olarak asagilik duygusundan kurtuldugumuz zaman bunun ne demek oldugunu anlayacagiz. Ne gariptir ki, bugun bile hala Ataturk'un yaptiklarini hafife alan, sanki yapilmasi kolaymis havasi yaratanlar var, cok yazik. O imkansizi basarip dunyanin kalbine oturmus, herkesin saygisina mazhar olmustur. Ghandi O'nun yolundan gitmistir, Che Guevara olduruldugunde cantasindan Ataturk ile ilgili kitap cikmistir vs vs.
Turk Masonlari elbette Ataturk'e saygi duyuyorlar ama Kemalizm yolundan da yuruyorlar; cagdas medeniyet seviyesine ulasmak icin calisiyorlar, yurtta ve dunyada barisi savunuyorlar...
Umarim farki gormenize yardimci olabilmisimdir.
Saygilarla,
sevgili dino ben farkı görüyorum sözlerinizede katılıyorum.benim burda itirazım olan konu aslen başka.ülkemin atatürkten başkada büyük liderler çıkarmaya ihtiyacı var.ama kurulan düzen maalesef bunu engelliyor.ülkemdeki birtakım başarısızlıklar maalesef bundan kaynaklanmıyormu.kemalizm felsefesini açarsanda sevinirim ben bu felsefeyi türklerden başka dünyada kabul edeni hatırlamıyorum.bu lafımda küçümseme manasında algılanmasın
Sayin Karahan,
"Ataturk'u anlamak" diye bir tabir vardir, bilirsiniz. Dediginiz gibi takim tutar gibi Ataturkcu olanlarin yaninda O'nu anlayan gercek Ataturcu'ler de vardir. Yanlisiniz var; Ataturkculuk ya da Kemalizm bir ideolojidir, felsefesi vardir. Bizler millet olarak asagilik duygusundan kurtuldugumuz zaman bunun ne demek oldugunu anlayacagiz. Ne gariptir ki, bugun bile hala Ataturk'un yaptiklarini hafife alan, sanki yapilmasi kolaymis havasi yaratanlar var, cok yazik. O imkansizi basarip dunyanin kalbine oturmus, herkesin saygisina mazhar olmustur. Ghandi O'nun yolundan gitmistir, Che Guevara olduruldugunde cantasindan Ataturk ile ilgili kitap cikmistir vs vs.
Turk Masonlari elbette Ataturk'e saygi duyuyorlar ama Kemalizm yolundan da yuruyorlar; cagdas medeniyet seviyesine ulasmak icin calisiyorlar, yurtta ve dunyada barisi savunuyorlar...
Umarim farki gormenize yardimci olabilmisimdir.
Saygilarla,
sevgili dino ben farkı görüyorum sözlerinizede katılıyorum.benim burda itirazım olan konu aslen başka.ülkemin atatürkten başkada büyük liderler çıkarmaya ihtiyacı var.ama kurulan düzen maalesef bunu engelliyor.ülkemdeki birtakım başarısızlıklar maalesef bundan kaynaklanmıyormu.kemalizm felsefesini açarsanda sevinirim ben bu felsefeyi türklerden başka dünyada kabul edeni hatırlamıyorum.bu lafımda küçümseme manasında algılanmasın
ülkemin atatürkten başkada büyük liderler çıkarmaya ihtiyacı var.ama kurulan düzen maalesef bunu engelliyor.
atatürk bilindigi gibi türkiyedeki mason locaları kapatmıştır buna rağmen niye türkiyedeki masonların çogu kemalist cizgidedir mason kardeşlerimizden bunun cevabını verirlerse çok sevinirimMasoların çoğunun Atatürk'çü olduğu sonucuna nasıl ulaşılmış, merak ettim.
Dünyada hangi asker kökenli lider ideolojik bir devrim yapmıştır örneği varmıdır yoksa bizmiyiz sadece?
Dünyada hangi asker kökenli lider ideolojik bir devrim yapmıştır örneği varmıdır yoksa bizmiyiz sadece?
Sn. Karahan,
Atatürkçülerin veya Atatürkçü geçinenlerin yaptıkları hatalar, sizin tabirinizle Atatürk'ü tapılacak modern bir put, Atatürkçülüğü de bir alternatif din olarak görmeleri veya daha başka her ne kadar sizce saçma hatalar yapmaları..... Sizin Atatürk tarafından yapılan ideolojik devrimi yalnışlamıyor ve devrimi kötülemenizi gerektirmiyor. Bir asker, darbe gibi salt silahlı güç kullanarak yönetime kullanmaksızın -ki Atatürk bunu yapmamıştır- neden ideolojik bir değişime ön ayak olamasın?
Bundan sizin derdinizin Atatürkçülük, Atatürkçüler veya öyle geçinenlerle olmadığı aksine Atatürk ve yapmış olduğu devrimle olduğunu gösteriyor.
Atatürk'e (Atatürkçülük demiyorum) karşı iseniz bunu açabileceğiniz yeni bir başlığa konu edebilirsiniz. Belki diğer üyeleri de aydınlatırsınız. Bizde Atatürk'ü yanlış biliyor isek öğrenip ona göre tekrar değerlendiririz.
Tartışılmayacak bir şey yok. Herşey daha doğruya ulaşmak için olmalı, kavga etmek için değil............
Saygı ile,
Voltaire:''İnsanlar yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olduğu zaman düşünmeyi red ederler.'' demiştir.
Voltaire:''İnsanlar yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olduğu zaman düşünmeyi red ederler.'' demiştir.
Hâkimiyetin tek kişinin tekelinde olduğu zamanlar düşünüldüğünde egemenlik tam anlamıyla özgürlük anlamına gelir. Yönetimde söz sahibi olmak bir yana her şeyi kabul etmek zorunda bırakılan bir halkın böylesine bir şeref ile ödüllendirilmesi Mustafa Kemal liderliğinde gerçekleştirilmiştir. Mustafa Kemal bir konuşmasında “Huzurlu toplum, güvenli toplum, insan kişiliğine saygılı toplum tam ulusal egemenlikle sağlanır. Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması, ancak ve ancak tam ve kesin anlamı ile ulusal egemenliğin sağlanması ile devamlılık kazanır. Bundan dolayı, hürriyetin de eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir.” sözleri ile bu konuya verdiği önemi göstermiştir.
Bugun ku gelinen nokta tek adamlık noktası değilmidir?
Saygılarımla...
Nevzat Tandoğan kimdir?
Nevzat Tandoğan, Tek parti döneminin sembol isimlerinden birisidir. Atatürk döneminden başlayarak intihar edene kadar Ankara valiliği yapmış olan Tandoğan “Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz” sözlerinin sahibidir. Despotluğu hukuk tanımazlığı ile meşhur olup valiliğinin yanı sıra 18 yıl Ankara belediye başkanlığı da yapmıştır.
Said Nursi’yi makamına getirterek zorla şapka giydirmeye çalışmış, kendi döneminde köylüleri n Ankara’ya girmesini yasaklamıştır.
Osman Yüksel Serdengeçti’nin kendisi hakkında konuştuğunu işitince tutuklanmasını istemiş, makamına getirildiğinde Serdengeçti’ye “Ulan Öküz Anadolulu! Milliyetçilik, komünizm size ne, Sizn göreviniz mahsul yetiştirmek ve oğullarınızı askere göndermektir. Sizden beklediğimiz sadece bunlardır” demiştir.
Osman Yüksel Serdengeçti (d. 15 Mayıs 1917- Akseki Antalya), (ö. 10 Kasım 1983), Türk siyasetçi gazeteci.
Serdengeçti dergisinin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü gazetecidir. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrenciliği sırasında 1944 mayısında meydana gelen olaylara karıştığı için Hüseyin Nihal Atsız'la birlikte bir süre hapis yatmış, hapisten çıktıktan sonra öğrenim için aynı fakülteye başvurmuşsa da bu isteği reddedilince dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e hitaben yazdığı ve "Yüksek makamın alçak vekiline" diye başlayan yazı yüzünden yeniden hapsedilmiştir.
Hapisten çıkarak Toplam 33 sayı yayınlanacak olan ve birçok sayısı siyasi irade tarafından toplattırılacak olan Serdengeçti dergisini çıkartmış, dergideki yazılarından dolayı okuyucuları onu Serdengeçti olarak tanımlamışlar ve bu sebepten kendisi de sonradan Serdengeçti soyadını almıştır.
Osman Yüksel Serdengeçti, 1965-1969 yılları arasında Adalet Partisi listesinden Antalya milletvekilliği de yapmıştır. Partisine yönelttiği eleştiriler yüzünden bir süre sonra Adalet Partisi'nden ihraç edilmiştir. Milletvekilliği sırasında kravat takmadığı için uyarı almıştır, uyarıları dikkate alınmayınca genel kurula girişi yasaklanmıştır.Bu kez beline bağladığı kravatla içeri girmiş, yakasına takması gerektiğini söyleyenlere ise, “Kanunda nereye takılacağı belli değil. İstediğim gibi takarım” demiştir.[kaynak belirtilmeli] Necip Fazıl'ın yakın arkadaşlarından olan Serdengeçti hazır cevaplığıyla tanınır ve muhafazakar dünyanın en sevilen fikir adamlarındandır.Türkçülerin "Tanrı Türk'ü Korusun" demesi üzerine Serdengeçti "Tanrı Türk'ü, Allah da Müslümanı Korusun"diyerek bir döneme damgasını vurmuştur.
Yeni İstanbul gazetesinde "Selam" başlığı altında yazılar da yazmıştır.
"Ulan öküz Anadolulu!
Bu kez beline bağladığı kravatla içeri girmiş, yakasına takması gerektiğini söyleyenlere ise, “Kanunda nereye takılacağı belli değil. İstediğim gibi takarım” demiştir.
Egemenlik Nedir
Egemenlik (hakimiyet) en genel anlamıyla devletin ülke toprakları üzerinde siyasi yönetim yetkisini kullanma hakkıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
Egemenlik Nedir ? (Detay)
Egemenlik ya da hâkimiyet, bir devletin ülkesi ve uyrukları üzerindeki yetkilerinin tümünü ifade eder. Bir başka deyimle egemenlik, devleti başka tüzel kişiliklerden ve örgütlenme biçimlerinden -- örneğin şirketlerden, derneklerden, kulüplerden, çetelerden, din ve mezhep birliklerinden, feodal bağlılık ve yönetim birimlerinden -- ayıran özelliktir. Egemen olmayan devlet olmaz; kaynağını Devlet'ten almayan egemenlik de olmaz.
Fransızca souverainité (İng: sovereignty) teriminin karşılığı olarak geç dönem Osmanlı Türkçesinde hakimiyet (Osm: حاكمية) sözcüğü benimsenmiş, 1935 yılı dolayında da bunun Yeni Türkçe karşılığı olarak egemenlik kabul edilmiştir.
Birbirleriyle içiçe geçmiş hukuki ve siyasi anlamlara sahip olan egemenlik kavramı,içsel ve dışşal egemenlik olarak iki şekilde incelenebilir.
- İçsel Egemenlik : Bir devletin kendi ülkesi üzerindeki herşey ve herkes üzerinde yasama,yürütme ve yargı yetkilerini kullanabilmesidir.
- Dışşal Egemelik : Devletin davranışları üzerinde kendi rızası dışında hiçbir etkiyi ve sınırlamayı tanımaması anlamını taşır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." (Eski dilde: "Hakimiyet bila kayd ü şart milletindir.")
Günümüz Türkçesinde egemenlik, anlam genişlemesiyle, her türlü iktidar ve güç anlamında kullanılmaktadır. (Örnek: X ilinde falan partisi egemendir; Ali Ayşe üzerinde egemenlik kurdu.) Bu maddede, egemenliğin, sadece siyasi teori ve devletler hukukundaki özgün anlamı ele alınacaktır.
Egemenlik Kavramın Tarihçesi
Ortaçağ Avrupası'nın büyük bir bölümünde, kaynağını kralla vassalleri veya vassallerle diğer yerel güç odakları arasındaki sözleşmelerden alan feodal ilişkiler egemendi. Bunun yanısıra, çeşitli derecelerde bağımsız olan şehirler, köy birlikleri, federasyonlar, ortak yönetim alanları vb. mevcuttu. Ayrıca bazı yönleriyle krala bağlı, bazı yönlerden tamamen bağımsız olan Kilise de önemli bir siyasi güçtü.
Modern krallıkların ortaya çıkmasıyla birlikte, devleti devlet yapan temel hak ve yetkilerin tanımlanması sorunu ortaya çıktı. Fransız hukukçu Jean Bodin (1530-1596) modern egemenlik kuramının kurucusu sayılır. 1576'da yayımladığı Les six livres de la république (Devlet'e Dair Altı Kitap) adlı eserde Bodin egemenliği "Devlet'in mutlak ve kalıcı gücü" olarak tanımladı. "Mutlak", egemenliğin bölünemeyeceği ve paylaşılamayacağı anlamındaydı (ancak bu mutlaklık sadece kamu hakları alanındaydı ve bireyin özel haklarına tecavüz edemiyordu). "Kalıcı" olması ise bu gücün hükümdarın ölümü ile sona ermediği ve bireylerden bağımsız olduğunu gösteriyordu. Egemenlik belirtilerinin bir bölümünü hükümdar şahsen kullanabilir, bir bölümünü memurlarına ve kurumlara kullandırabilirdi. Ancak egemenliğin kendisi devredilemezdi.
17. yüzyılda Holandalı hukukçu Hugo Grotius (1583-1645) modern devletler hukukunun ilkelerini egemenlik kavramıyla temellendirdi. 1648 Westfalya Barışı ile, egemen devletlerin hukuki eşitliği ilkesi modern Avrupa devletler sisteminin temeli olarak benimsendi. 17. ve 18. yüzyıllarda Hobbes, Locke, Montesquieu, Rousseau gibi düşünürler egemenlik hakkının felsefi ve analitik temelleri üzerinde günümüze dek etkili olan düşünceler ürettiler.
Charles de Montesquieu (1689-1755), 1745'te yayımladığı Esprit des Lois (Kanunların Ruhu) adlı eserinde, egemenliğin üç uygulama alanını birbirinden ayırarak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin dengelenmesinin önemine değindi. 1789'da kabul edilen ABD Anayasası, Montesquieu'nün görüşlerinin etkisiyle, yasama, yürütme ve yargının mükemmel denge içinde olacağı bir Devlet düzeni tasarladı.
Egemenlik ve Halk
Klasik dönem düşünürlerinin hemen hepsinde egemenliğin nihai kaynağı olarak halkın iradesi gösterilir. Roma hukukundaki omnis imperium ex populo ilkesi bu düşüncenin kaynağıdır. Devletin bir "Toplum Sözleşmesi" ile kurulduğu görüşü de aynı düşünceyi ifade eder. Ancak ilk kaynağı halk olan egemenliğin nasıl ve ne ölçüde hükümdara aktarıldığı, sınırlarının ne olduğu, o sınırlar aşıldığı zaman hangi tedbirlere başvurulacağı, egemenlik aktarımından sonra halkta hangi bakiye güçlerin kaldığı, tartışma konuları olarak kalır. Egemenliği halka dayandıran görüşle demokrasi fikri ilk kez 19. beynini kaybetiim sonra atladım denize köpekbalıklarını öldürdüm.
Türkiye'de "Egemenlik Milletindir" İlkesi
Türkiye'de milli egemenlik fikri ilk kez, padişahın cülusunda "anayasaya riayet ve vatana ve millete sadakat" yemini etmesini zorunlu kılan 3 Ağustos 1909 tarihli Kanun-ı Esasi (anayasa) değişikliğiyle gündeme geldi. 1876 Anayasası'nda hükümranlık hakkının temelleri tanımlanmamış, sadece bu hakkın "eski usul gereğince" Osmanlı hanedanından bir kimse tarafından kullanılacağı belirtilmişti. 1909 Anayasa değişikliğiyle hükümranlık hakkı vatan ve millete sadakat koşuluna bağlanıyor, "vatan ve milletin" anayasa yoluyla ifade bulan üstünlüğü teyit ediliyordu.
Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'de kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun birinci maddesi, "Hakimiyet bila kayd ü şart milletindir" (egemenlik koşulsuz ve sınırsız olarak ulusundur) ilkesini ilan ederek radikal bir adım attı.
Bu ilke, öncelikle padişaha ve onun şahsında somutlaşan geleneksel güçler dengesine verilmiş bir cevaptı. "Milleti" temsil ettiği kabul edilen Meclis'in, kendi dışında hiçbir güç ve irade tanımadığı bildiriliyordu.
Atatürk’ün milli egemenlik (hakimiyet) ile ilgili özdeyişleri
Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez. 1922 (Nutuk II, S. 700)
Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve kat’î mânasiyle millî egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır. Bundan ötürü hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir. Toplumumuzda, devletimizde hürriyet sonsuzdur. Ancak onun hududu, onu sonsuz yapan esasın korunmasıyla mevcut ve çevrilidir.
Bir insan, belki kendi arzusiyle şahsî hürriyetini yok etmek ister, fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine zarar verecekse, muazzam ve şerefle dolu bir millet hayatı, bu yüzden sönecekse ve o milletin çocukları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu teşebbüsler hiçbir vakit meşru ve kabule değer olamaz. Ve hele böyle bir hareket hiçbir vakit hürriyet namına müsamaha ile telâkki edilemez.
Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz. 1923 (Atatürk’ün S.D. I, S. 298)
Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 95)
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 58)
Kuvvet birdir ve o milletindir. 1937 (Atatürk’ün K.A.N., S. 41)
Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. 1929 (Atatürk’ün B. N., S. 82-83)
Bir millet, varlığı ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddî güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Millî hayatımız, tarihimiz ve son devirde idare tarzımız, buna pek güzel delildir. Bu sebeple teşkilâtımızda millî güçlerin etken ve millî iradenin hâkim olması esası kabul edilmiştir. Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Millî egemenlik... 1920 (Nutuk III, S. 1185)
Dünyanın belli başlı milletlerini esaretten kurtarmak için egemenliklerine kavuşturan büyük fikir akımları, köhne müesseselere ümit bağlayanların, çürümüş idare usullerinde kurtuluş kuvveti arayanların amansız düşmanıdır. 1923 (Atatürk’ün S.D. I, S. 309)
Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur! Tacidar yoktur ve olmayacaktır. Çünkü olamaz.
Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdani ve mevcudiyetidir. 1923 (Atatürk’ün S.D. I, S. 300)
Egemenliğine doğrudan doğruya sahip olmanın kıymetini pek iyi anlayan ve pek iyi bilen millet, bu mukaddes egemenliğine karşı baş gösterecek her tehlikeyi kahredecektir. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 135)
Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 76)
Kendilerine bir milletin tahili bırakılan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakikî ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi zabt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi değildir. Bir milletin ruhu zabt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete hâkim olmanın imkânı yoktur. Halbuki asırların getirdiği bir millî ruha, hiçbir kuvvet mukavemet edemez.
Mahkûm olmak istemeyen bir milleti, esareti altında tutmağa gücü yetecek kadar kuvvetli müstebitler artık dünya yüzünde kalmamıştır. 1924 (Atatürk’ün B.N., S. 81)
Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar süren aramalarının özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir.
Türk milleti mukadderatını Büyük Millet Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir.
Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri millî hâkimiyettir. Milletin kayıtsız ve şartsız hâkimiyetidir. (1923)
Gerek askerlik, gerekse siyaset hayatımın bütün devir ve safhalarını dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum millî iradeye dayanarak milletin, vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur. (1920)
Merhaba
Masonların 'kemalist' çizgide olduğuna katılmıyorum.
Masonların kemalizm den önce de bir çizgisi vardı.
Mustafa Kemal hiç doğmasa bile onlar aynı masonik çizgide idi.
Masonların çoğunun Atatürk çü olduğuna da katılmıyorum.
Kaç tane mason tanıdınız ki çoğu hem masonum hem Atatürk çüyüm desin.
Ayrıca hem mason olup hem Atatürk çü olmayan azınlık bir kesim bile var anlamı çıkıyor cümlenizden.
Siz masonların Atatürk çü olduğuna kemalist çizgi (?) de olduklarına nasıl karar verdiniz?
Saygılarımla