Masonlar.org - Harici Forumu

Sanat => Benim Siirlerim => Konuyu başlatan: Prenses Isabella - Aralık 11, 2008, 08:09:52 ös

Başlık: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 11, 2008, 08:09:52 ös
Bra tı jı mıra dı bêjê                                                                            Kardeş sen hep bana niye bu kadar 
Çıma tı hevkas bı xemgînî                                                                               Hüzünlüsün dersin.

Em herdu jî gül bûn                                                                            İkimiz bir gül bahçesinde birer güldük     

Lı gûlîstan ê                                                                                            Aynı dalda büyüdük, Büyüdük ve dağıldık
Em eynî şaxîva rabûn                                                                                     Şimdi sen daha çok canlısın

Wexta em mezın bûn                                                                           Hayatım gibi karanlık değilsin

Em jı hev bela bûn                                                                                Ve yüreğin daha sağlam
Tu bêtır geş bûyî                                                                                    Yüreğim gibi hasta değil

Ne wek bextê mın reş buyî                                                                  Çünkü daha bir zalimle karşılaşmamışsın

Û bêtır dılgeş buyî                                                                                  benim gibi ve bir zalime benim gibi   
Ne wek vî dılî nexwaşbûyî                                                                          sevdalanmamışsın Kardeş..

Jı ber ku te evîn nedîtîye BRA...


Alıntıdır

Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: poyraz06 - Aralık 11, 2008, 09:57:39 ös
Guzel bir siir olmus :) Dili hangi dilde acaba?
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: tc_boran - Aralık 11, 2008, 10:01:55 ös
Sn.Isabell paylaşım için teşekkürler.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 11, 2008, 10:31:57 ös
Bayan Isabell bra değil bıra  olacak.

Bay Poyraz bir dil değil lehçe ya da jargondur.Bundan dolayı da kürt vatandaşlarımız Nokia'ya başvurdular telefonlarda kürtçe dil desteği olması için kabul edilmedi.Ayrıca bir çok dilden kelimeler almıştır.Tuncelideki bu lehçeyi konuşanla Diyarbakırda konuşan ya da Kuzey Irak'da konuşanla anlaşamazlar.Ayrıca Prof.Dr.E.Semih Yalçın'ın yazısını da okuyabilirsiniz;


Kürtçe bir ana dil değil, bir “birleşik, karma” yani “sonradan olma” bir dildir. Dil biliminde bu tür dillere “dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürünün uzun zaman içinde yarattığı sosyolojik jargon” gözüyle bakılmaktadır. Kürtçe sosyolojide bir jargondur.

Kürtçe neden “anadil” değildir. Anadil, primitif ögeler taşıyan kendine özgü, genetik gramere sahip “ilkel” dildir. Ölçüleri de primitif söz varlıkları ile özgün gramatikal yapıdır. Ölçülerden önemli bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

1) Vücut organ isimleri: İnsan önce kendini (mikro-kozmoz) isimlendirdi. Sonra benzerlikler kurarak dış dünyayı (makro-kozmoz) tesmiye etti. Kürtçe’nin kendine özgü organ isimleri yoktur. Var olduğunu iddia edenler, Farsça ve Türkçe ile karşılaştırsınlar.

2) Sayılar: İlk primitif söz varlıkları arasındadır. Hem sayılar, hem de sayı sistemi söz konusudur. Kürtçe’nin kendine özgü sayıları da yoktur.

3) Akraba isimleri: Kürtçe’nin bu konudaki durumu da “anadilin” genetik-primitif özelliğine uymuyor. Akrabalık isimleri diğerleri gibi Farsça ve Türkçe’dir.

4) Zamirler ve bunların gramatikal durumları. En önemli göstergelerden biridir; ama Kürtçe’nin yine zamirleri yoktur. Bu gün kullandıkları zamirler Farsça’dır veya Türkçe’den bozmadır.

5) Fiiller: “Anadil” lerin en önemli ölçütlerden biridir. Çünkü fiiller “anadil”in olmazsa olmaz unsurlarıdır. Kürtçe’nin fiilleri yine başka dillerden alınmış ve sosyolojik jargonda biçimlenmiş unsurlardır.

6) Ekler: Kürtçe hem kelimeyi hem de -daha önemli olarak- grameri oluşturan ekleri de yukarıda saydığımız özellikleri taşımaktadır. Ekler, gramerin –özgün gramerin- ana unsurudur. Ekleri kendisine ait olmayan bir “anadil”den söz etmek, dil bilimin bütün tezlerini yok etmek demektir.

7) Gramer: Gramer bir dilin işleyiş ana yasasıdır. Ses, biçim, yapı ve mantık arasındaki ayrışmaz bütüne gramer diyoruz. Kürtçe’nin grameri daha çoğu Farsça’ya ait olmak üzere “oluşturulmuş bir gramerdir”.

Siyasi Kürtçülerin bir takım sözlükleri göstererek, üstelik Kürtçe’nin şu kadar kelimeleri var demeleri ya cahillik ya da aldatmadır. Çünkü, bu konuda biraz eğitim almış bir insan bile, gramatikal kelimeler dışında yalnızca kelimenin bir “anadil” için gerekçe gösterilmeyeceğini bilmelidir.

Ayrıca şunu da okuyabilirsiniz;

Rusya’nın Erzurum konsolosluğunu yapmış olan Auguste Jaba, o dönemin bütün Rus konsolosları gibi Kürtler üzerinde araştırmalarda bulunmuş ve 1860 yılında Kürtçe derlemelerini yayınlamıştır. Daha sonra St. Petersburg Bilimler Akademisi’nin isteği üzerine, F. Justi tarafından bu kitap eses alınarak, 8378 kelimeden oluşan bir Kürtçe sözlük oluşturulmuştur Bu sözlük, 146 yıl öncesinin, bugünden çok daha saf Kürtçe’sini temsil etmektedir.

V. Minorsky gibi önde gelen Kürdologlar bu sözlükteki kelimeleri menşe itibariyle tasnif etmişler ve ortaya aşağıdaki tablo çıkmıştır.

3080 kelime Türkçe

2230 kelime Farsça

370 kelime Pehlevi Lehçesi

2000 kelime Arapça

220 kelime Ermenice

108 kelime Keldanice

60 kelime Çerkesçe

20 kelime Gürcüce

300 kelime menşei belli olmayan


Guzel bir siir olmus :) Dili hangi dilde acaba?
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 11, 2008, 10:46:57 ös
Guzel bir siir olmus :) Dili hangi dilde acaba?

Teşekkür Ederim. Sayın Akyol, fazlasıyla açıklamışlar, bana gerek kalmamış. Kendilerine Teşekkür Ediyorum.

 
Sn.Isabell paylaşım için teşekkürler.

Rica Ederim :)

Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 11, 2008, 10:57:29 ös
Bayan Isabell kürtçe biliyormusunuz bilemiyorum ama hayatımda en üzüldüğüm şeylerden biri ; bilmediğin bir dilde ya da lehçede yazılmış bir şiiri ya da yazıyı bildiğiniz dile çevirdiğiniz zaman ya da çevrilmişini okuduğunuz zaman anlam kaybı oluyor ya o beni çok üzüyor.

Bayan Isabell bu şiirin anlam etkisi ya da vermek istediği haz Türkçeye çevirdiğinizde anlamını kaybetti mi acaba?

esenlikler
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 11, 2008, 11:03:20 ös
Bayan Isabell kürtçe biliyormusunuz bilemiyorum ama hayatımda en üzüldüğüm şeylerden biri ; bilmediğin bir dilde ya da lehçede yazılmış bir şiiri ya da yazıyı bildiğiniz dile çevirdiğiniz zaman ya da çevrilmişini okuduğunuz zaman anlam kaybı oluyor ya o beni çok üzüyor.

Bayan Isabell bu şiirin anlam etkisi ya da vermek istediği haz Türkçeye çevirdiğinizde anlamını kaybetti mi acaba?

esenlikler

Burdan ne gibi bir anlam çıkardınız ya da çıkarmak istediğinizi anlayamadım ama şuanda hakikaten önemli derece şaşkınlığa uğrattınız beni, bu yüzden de herhangi bir yorumda bulunamayacağım için özür dilerim.

Saygılar,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: tc_boran - Aralık 11, 2008, 11:08:09 ös
anlam olarak herkez anlamak istediğini anlar diye düşünüyorum ben..ben kendi adıma anlıcağımı anladım ve tekrardan teşekkür ediyorum..
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 11, 2008, 11:12:46 ös
Bayan Isabell anlatamadım galiba, şiirlerin ve yazıların çevirisi olduğunda anlam kaybına uğruyor.Bu şiiri çevirdiğinizde anlam kaybı oldumu ya da vermek istediği anlamı,etkiyi verebildimi? sadece bunu merak ettim.
Niye şaşırdınız ben de onu anlayamadım.Çok enteresan birşeymi sorduğum?

Bayan Isabell kürtçe biliyormusunuz bilemiyorum ama hayatımda en üzüldüğüm şeylerden biri ; bilmediğin bir dilde ya da lehçede yazılmış bir şiiri ya da yazıyı bildiğiniz dile çevirdiğiniz zaman ya da çevrilmişini okuduğunuz zaman anlam kaybı oluyor ya o beni çok üzüyor.

Bayan Isabell bu şiirin anlam etkisi ya da vermek istediği haz Türkçeye çevirdiğinizde anlamını kaybetti mi acaba?

esenlikler

Burdan ne gibi bir anlam çıkardınız ya da çıkarmak istediğinizi anlayamadım ama şuanda hakikaten önemli derece şaşkınlığa uğrattınız beni, bu yüzden de herhangi bir yorumda bulunamayacağım için özür dilerim.

Saygılar,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: tc_boran - Aralık 11, 2008, 11:14:49 ös
belki birazda anlam kendi katmıştır olablirmi cümlenin düştüğü yerleri toplamıştır belki:)
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 11, 2008, 11:24:31 ös
anlam olarak herkez anlamak istediğini anlar diye düşünüyorum ben..ben kendi adıma anlıcağımı anladım ve tekrardan teşekkür ediyorum..

Asıl ben Teşekkür Ediyorum,

 
belki birazda anlam kendi katmıştır olablirmi cümlenin düştüğü yerleri toplamıştır belki:)

Tercümesini de aynen aktardım.


Bayan Isabell anlatamadım galiba, şiirlerin ve yazıların çevirisi olduğunda anlam kaybına uğruyor.Bu şiiri çevirdiğinizde anlam kaybı oldumu ya da vermek istediği anlamı,etkiyi verebildimi? sadece bunu merak ettim.
Niye şaşırdınız ben de onu anlayamadım.Çok enteresan birşeymi sorduğum?

Hayır, tabiki değil de. Şöyle desem daha mantıklı olur sanırım. Anlamı itibariyle asıl Kürtçe olarak yazıldığından tabiki Anlam bütünlüğü bu Lisanda daha çok korunmaktadır ama malum çeviri yapılırken her dilde olduğu gibi bu türden bir anlam kaybı maalesef yaşanılmaktadır.

Saygılarımla,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 12, 2008, 04:28:07 ös
Öncelikle Prof.Dr.E.Semih Yalçın ülkü ocaklarında konuşma yapan, MHP'nin 8. olağan büyük kongresinde MYK'ya seçilen bir kişi. Yani siyasi görüşleri ortadadır. Kalkıp da bu kişinin fikirlerinin objektif olmasını beklememiz zaten bir hata olacaktır. Aynı düşünce yapısına sahip insanların yazdığı pek çok kitap bende mevcut. Hep aynı istatistikler veriliyor ilginç bir şekilde. Hep aynı, doğru olmayan istatistikler ve etimoloji konusunda çok yanlış bilgiler...

Bakınız Türkçe; Ural-Altay Dil ailesinin, Altay kolunun, Türk dilleri alt kolundan, Oğuz grubuna ait bir dildir. Bırakınız Türk dilleri alt kolunu, T.C.'de yaşayan herhangi bir vatandaşımız bile Oğuz grubuna ait bir başka dil olan Afşarca'yı, Kaşgayca'yı, Salurca'yı, Türkmence'yi şu anda özel bir çaba göstermeksizin anlayamaz. Hele ki Türk dilleri alt kolundan mesela bir Kıpçak grubu, bir Sibirya grubu dillerini anlaması mümkün değildir. Ben bir dönem Tuvaca öğrenmek üzerine yoğunlaştığımdan dolayı biliyorum, inanın ki aradan bir kelimeyi o da kulağınız dolgunsa seçer alırsınız ve kalanları size hiç bir anlam ifade etmez. Saparmurat Türkmenbaşı, bir Türk diplomat heyetiyle temasta bulunurken Rusça-Türkçe tercüme yaptırmıştı örnek vermek gerekirse...

Kürtçe ise; Hint-Avrupa Dil ailesinin, Hint-İran kolunun, İran dilleri alt kolundan, Kuzeybatı İran dilleri grubuna ait bir dildir. İran dilleri pek çok alt gruba sahip bulunan bir dil grubudur. Sadece Batı İran dilleri grubunda bulunan dillerin sayısı bile yirmiyi geçer. Siz Kürtçe'yi dilden saymıyorsanız, söyleyin Azeriler'e de kendi konuşmalarına Azerice demekten vaz geçsinler. Üstelik Azerice ve Türkçe dilleri Kürtçe ve Farsça'nın olduğundan çok çok daha yakındır bir birlerine. "Dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürünün uzun zaman içinde yarattığı sosyolojik jargon" tanımı da gerçekten çok yanlış. Kürt kültürü dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürü değildir. Aksine eğer Kürtçe, Farsça'nın geçirdiği devrimlere, bir başka dominant bir dil olan Türkçe'nin çok büyük etkisine rağmen 21. yüzyılda hala ayaktaysa bu durum onun bir getto kültürü olmadığını gösterir. Diller etkileşimde bulundukça yaşayabilirler. Kürtçe bu etkileşimlerden sağ salim çıkmayı başarmıştır.

Oğuz Türkçesi, Talas Savaşı'ndan itibaren ne kadar değiştiyse; Eski İngilizce 1066 Hastings Savaşı'ndan itibaren ne kadar Anglo-Norman olduysa; Frank dilleri ne kadar Latinleşmişse; Kürtçe de o kadar değişmiştir. Üstelik Kürtlerin içerisinden çıkan din alimlerinin fazlalığı ve Arapça üzerinde hakimiyet kurma zorunluluklarına rağmen yine de bu dağlı dilin konuşulması devam etmiştir. Sanskritçe sönmüştür, Sogdca sönmüştür ama Kürtçe hala yaşamaktadır. Bir dilin zamanla evrimleşmesi onun "karma, derme-çatma" bir dil olduğunu göstermez. Şu an Rusça'da pek çok Türkçe-Moğolca kelime bulunur. İngilizce'de Fransızca-Latince kelime bulunur. Türkçe'de Arapça-Farsça kelime bulunur. Bu durum, bu dilleri "dandik, tırışkadan" dil yapmaz.

Gelelim profesörün (!) argümanlarına.

1-) Türkçe argoda kadın cinsel organı anlamında kullandığımız kelime, Türkçe'ye Moğolca "aman" yani "ağız" kelimesinden gelmiştir. Eski Türkler kadın üreme organını bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı elbet. Neden Moğolca? Çünkü tarih sürecinde zamanla bu benzetme kelimenin kullanımı daha çok tutulmuş, atalarımızın hoşuna gitmiş. Kaldı ki zaten Kuzeybatı İran dilleri grubuna ait bir dil olan Kürtçe'nin organ isimlerinin bu dil grubundaki diğer dillerle benzer olmasından doğal ne var? Türkmence ve Türkçe de bu isimler yönünden benzer, fakat ayrı dillerdir. Saçma bir argüman ve hiç bir şeyi de kanıtlamıyor.

2-) Kürtçe'nin kadim İran kökünden gelen sayıları vardır. Bu sayılar en çok Farsça'yla akrabadır ama Farsça sayılar da Almanca, İngilizce, Fransızca gibi pek çok dille akrabadır.

Kürtçe; Yek, Du, Se, Çar, Penç, Şeş, Heft, Heşt, Neh, Deh

Farsça; Yek, Do, Se, Çehar, Penc, Şeş, Heft, Heşt, Noh, Deh

Kürtçe'de "penç" olan kelime, Yunanca'da "penta" olmuştur. Kürtçe'de "du" olan kelime, İngilizce'de "two" olmuştur. Kürtçe'de "neh" olan kelime, Almanca'da "neun" olmuştur. Bu sayılar tüm Hint-Avrupa ailesinde benzerdir, çünkü kökeni aynıdır. Kürtçe ve Farsça'nın bu kadar benzemesi ise çok yakınlarda doğmuş olmalarıdır. Aynı şekilde Pehlevice de bu iki dile çok benzer.

3-) Kürtçe'de öyle akraba isimleri var ki gerçekten şaşarsınız. Kelimelerin bazıları Türkçe'den gelir, orası malum. Fakat Kürtçe bu kelimeleri kendileştirmiş ve ona kullanım alanı açmıştır. Şimdi Almanca'da "dayı" ve "amca" için "onkel" kelimesi kullanılıyor diye, bu Almanca'nın zayıf olduğunu mu gösterecek. Ya da büyükbaba ve dede kelimeleri için "grandfather" kullanan İngilizce, zayıf bir dil mi?

4-) Zamirler konusuna hiç katılmıyorum zira Kürtçe'nin kendi zamirleri vardır. Üstelik Farsça'yla gözle görülebilir bir farklılıkla vardır. Zamirler konusunda Kürtçe ve Farsça ilişkisi Almanca ve İngilizce kadar olabilir.

Almanca: Ich, du, er/sie/es, wir, ihr, sie
İngilizce: I, you, he/she/it, we, you, they

Kürtçe: Ez, tu, ew, em, hun, ewan
Farsça: Man, to, u, ma, şoma, işan

Sadece şahıs zamirlerinde değil, diğer zamirlerde de durum böyle. Türkçe etkileşimi konusuna hiç girmiyorum, bu kadar saçma bir şey duymamıştım zira. Cevap vermeye gerek yok, zamirler yukarıda.

5-) Kürtçe'de tam 14 zaman çekimi bulunur. Fiillerin mastar halleri Farsça'ya benzeyebilir, bunda bir sakınca yoktur. Çekimler ise değişiktir. Önemli olan da budur. Farsça'yla olan benzeme de yine aynı dil ailesinin içerisinde olmalarından dolayıdır. Bu durumlar pek çok dil için geçerlidir. İtalyanca-İspanyolca, Almanca-İngilizce, Hırvatça-Sırpça gibi...

6 ve 7 -) Profesörün bahsettiği durumlar yanlıştır. Gerçekten yanlıştır. Kürtçe'nin grameri Farsça'yla akraba fakat farklı bir gramerdir.

En büyük problem şurada ortaya çıkıyor sanırım. Profesör anadil kavramını kendi bilgi birikimini kullanarak, işine geldiği şekilde algılamış. Burada anadili etimolojik olarak yani kendisinden farklı diller, diyalektler türeten dil olarak düşünmüş. Oysa ana dil problemi "kişinin çocukluktan başlayarak annesi babası başta olmak üzere etrafından öğrendiği, konuştuğu, düşündüğü, rüya gördüğü vs dil" tanımına uyan ana dilin problemidir. Kimse Kürtçe etimolojik olarak bir "ana dil"dir demiyor. Fransızca'nın olmadığı gibi. Almanca'nın olmadığı gibi...

Fakat Kürtçe bir dildir. Konuşulması ve yazılabilmesi için de ana dil olmasına gerek yoktur. Şimdi Türkiye'deki tüm Kürtler dese ki "pekala Kürtçe bir anadil değilmiş, o halde bizler Farsça anadilinde eğitim hakkı istiyoruz." o zaman hangi argüman ortaya konulacak? "Farsça, Türkçe'den çok etkilenmiş bir dildir o yüzden gerek yok siz en iyisi Türkçe öğrenin" mi denilecek?

Valdimir Fedoroviç Minorsky 1877 doğumlu bir bilim adamıdır. Dönemin şartlarında ne kadar araştırma yapabilmiş meçhul... Daha çok Kürtçe metinler üzerine çalışmıştır. Ve üstelik Kürtçe'nin bir dil olduğunu söylemiştir. Bahsi geçen ve daha bir kaç yerde gördüğüm istatistiğini kendi yazılarından göremedim. Var olmuş da olabilir fakat bu doğru olduğunu göstermez. Günümüz metotları, kendisinin kullandıklarından daha sağlıklıdır. Kaldı ki Kürtçe onun ilgi alanlarından biridir ama esas araştırmaları Kuran ve İran üzerinedir. Bir de hadi diğerlerini anladım da Kuzey Kafkas kökenli birisi olarak Çerkesçe'yi nereden çıkarmış onu merak ettim... Bu kadar alakasız iki dilden, Çerkesçe kelime kalkıp da Kürtçe'de yer bulacak; inanmak mümkün değil. Adighe diliyle ilgili hiç bir fikre sahip olmamak gerekli böyle bir öneriyi ortaya koyabilmek için.

Başlık: Re: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 12, 2008, 05:04:57 ös
mhp kürtlere karşımı? ya da ırkçı bir partimidir?Eğer böyle görüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü bu partinin bir çok kürt olan üyesi mevcuttur,Diyarbakır il başkanıda kürttür,bundan dolayıda kongrelerinde kürtçe konuşmuştur,ayrıca belirtmiş olduğunuz ülkü ocaklarının bir önceki başkanı da kürtdü.Yani anlayamadım niye siyaseten böyle bir görüş belirttiniz.

Öncelikle Prof.Dr.E.Semih Yalçýn ülkü ocaklarýnda konuþma yapan, MHP'nin 8. olaðan büyük kongresinde MYK'ya seçilen bir kiþi. Yani siyasi görüþleri ortadadýr.

Açıkcası ben kendimden başka kimsenin sözcüsü değilim. Azeri nedemek ben bilmiyorum ama , Azerbeycan Türklerinden bahsediyorsanız;
 Azeri Türklerine Azeri Türkçesini dil olarak görüyorlarsa onlara söyleyin ben Azeri Türk'ü değilim.

Siz Kürtçe'yi dilden saymýyorsanýz, söyleyin Azeriler'e de kendi konuþmalarýna Azerice demekten vaz geçsinler.

Ayrıca siz kürtçenin hangi yöresinde konuşulanı söylüyorsunuz,benim pek çok arkadaşım anlaşamıyorlar,ayrıca yazınız genel olarak ele aldığımızda sizde zaten kürtçenin kendi başına bir dil olmadığını kendiniz yazmışsınız.O dille akraba,bu dille benzer gibi şeyler yazmışsınız.Ayrıca bazı kürtlerde kürtçeyi kabul etmezler ve kurmanci konuştuklarını söylerler.Sonuç olarak benim okuduğum ve incelediğim kadarıyla özgün bir dil değildir.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: poyraz06 - Aralık 12, 2008, 05:47:33 ös
Siirin dili hakkinda bilgi verdiginiz icin tesekkur ederim Sn.Akyol.  Kurtce konusunda da, sn.Akyol un dedigi gibi her kurt birbiriyle anlasamaz. Bunun ornegi benim okulumda da mevcut
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 12, 2008, 06:12:55 ös
Teşekkür Ediyorum Sayın Veritas; vermiş olduğunuz Ayrıntılı ve Değerli Bilgilerden ötürü :) Destekliyorum.

Sevgi ve Saygılarımla,

Burada neyi tartışıyoruz Biz? sorabilir miyim? Sayın Akyol; öyle bir Tartışma Konusu olsun ki, Tartışmaya ve Fikir belirtmeye değsin, yanılıyor muyum? Sorun çözmek için burada yeralıyoruz ( salt sanal alemi kastetmiyorum ben ).

Sorunlara hafifseyici bir mantıkla yaklaştığımız sürece herhangi birşey elde edilmeyecektir.

 
Siirin dili hakkinda bilgi verdiginiz icin tesekkur ederim Sn.Akyol.  Kurtce konusunda da, sn.Akyol un dedigi gibi her kurt birbiriyle anlasamaz. Bunun ornegi benim okulumda da mevcut

Sevgili Poyraz; Makul. Sadece O ya da Bu demek yanlıştır. Insan olmak esastır ve haliyle de  her kesimden mevcut olanların birbirleriyle tam bir uyumluluk içersinde olduğu beklenilemez ki. Keşke olsaydı diyorum o ya da bu alanda ama şimdiye kadar yapılan tüm Birleşim çabaları sonuçsuz kalmıştır. Bana söyler misiniz lütfen şuanda yapılan bazı agresif davranışlar Irkçılığın göstergesi değil midir? Tam anlamıyla Provakative davranarak lanse edilen bazı şeylerde bunu yanlış bir tarafa çekmek hatalı değil midir? Bir Dili bir Lisanı yok saymakla, bir Irkı kendi doğallığından çıkarıp zorla başkalaştırmaya çalışmakla elimize ne geçebilir? Başkasını Tanımayan eminim ki başka bir durumda Kendisi de tanınmayacaktır. Dünyanın şu düzeye gelmesi hep bu yüzden değil midir* Bakınız örneklem olarak sundum. Bugun farklı şeyleri kabullenme olgunluğunu taa en başında göstermiş olsaydık şimdi ne bu gibi savaşlar ne de fikir, ırk, mezhep ayrılıkları; ayrımları sözkonusuydu. Bana bakmayın budun bir Irk olarak tam anlamıyla Kürtçülüğ savunuyor değilim, sadece dışlanmış, yok edilmeye çalışılmış, yok sayılmış bütün herşeyin taraftarıyım. Bunun böyle bilinmesini isterim.         

Size şunu söyliyeyim ki, ben bu konularda sessiz kalsam hiçbirimizin işine yaramıcaktır. Mutlaka bir ses çıkacaktır ama Benimkisi Barışçıl bir Ses olurken ötekisi Savaşçıl bir Ses olabilir. Özür diliyorum herhangi bir şey konusunda ima etmeye çalıştığım bir şey yok ve ben sadece Ülkem için değil tüm Dünya için Mutlu ve Huzurlu Yarınların olmasını temenni ediyorum. Bunun için de bir birey olarak elimden gelen herşeyi yaparım: Senin, Benim için değil : Insanlık için!

Anlaşılıyor ki, bazı hassas noktalarda yineliyorum Tepkim herhangi bir Kişi'ye ya da bir şeye yönelik değildir. Susturmaya çalışmakla ya da sözümona geçiştirmeye çalışmak ve en büyük hatalardan biri de bunun bir benzerini ya da hassas noktaları açığa çıkaranları hedef göstermek ya da direkt olarak hedeflemek, yine Aydınlarımızın başına gelen olumsuz olayların bir başka şekli değil midir? Dışlamak, ayıplamak, kınamak hele bu bir Fikir ya da İnanç yüzündense Size şunu söylerim ki; yapılan bütün herşey bir İnsanlık ayıbıdır ve ibrettir.

Nedir bu? Açıklama cesaretini gösteren biri var mı? Bu Sitede fikir belirtmekten memnun olan ben, bazı noktalarda karışıklığa sebep olduğuma üzülen ve bu yüzden de rahatsız edici bir virüs konumuna düşmekten vicdanen önemli derecede rahatsızlık duyan bir kişi olarak şimdiye kadar bütün açıklamalarımın belirli bir amacı olmadığı gibi sadece aydınlığa kavuşturmak istediğim bazı noktaları Hepinize Saygı duyarak paylaşma amacıyla bir Fikir alışverisi, bir paydaşlık sergileme isteğim, bazı yerlerde maalesef hiç de hoş karşılanmıyor.

Tolerans, bunun neresinde? Hani farklı Irklara, Dillere ve Insan olma koşulu en başta olarak Dil, Din, Irk ayrımı yapmıyorduk (?)

Anlaşılıyor ki, detaylar sadece belirli bir kesimi, bir tarafı bağlıyor ve karşındakini yok saymaya devam ediyor. Şunu belirtmeden geçemicem : Ben, aynı zamanda bir Kızılderiliyim ( yıllarca Amerika tarafından vahşice öldürülmüş ve Nesli tükenilmesi amaçlanış olması gıyabında ) yine bir Sİyahiyim ( benzer bir durum bu Irk'a da uygulanmıştır ) Bir Ermeniyim, Bir Kürt'üm. Ezilen ve aşağılanan kesimi de temsil etmekle bu denli bir suç işliyor isem artık o da Sizin Adaletinizi göstermektedir.

Güç, elindeyken bunu baskı ve şiddet yoluyla güç gösterisi yapmak yerine Insanlığı ve Güzelliği hedef olan Birleşimci, Bütünleyici yolla, Mantıkla hareket edenlerin her zaman için yanındayım.

Söyleyeceklerim bu kadar ve Rahatsızlık verdiysem özür diliyor, bundan sonra da istenirse üyleiğim silinebilir sorun değil ama Insanlık Dersini görmek ve göstermek de her babayiğidin harcı değildir.

Dünyanın Kurtuluşu Gerçek Adaletin Ellerinde :)

Saygı ve Sevgilerimle,       
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 12, 2008, 09:42:07 ös
mhp kürtlere karşımı? ya da ırkçı bir partimidir?Eğer böyle görüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü bu partinin bir çok kürt olan üyesi mevcuttur,Diyarbakır il başkanıda kürttür,bundan dolayıda kongrelerinde kürtçe konuşmuştur,ayrıca belirtmiş olduğunuz ülkü ocaklarının bir önceki başkanı da kürtdü.Yani anlayamadım niye siyaseten böyle bir görüş belirttiniz.

Öncelikle Prof.Dr.E.Semih Yalçýn ülkü ocaklarýnda konuþma yapan, MHP'nin 8. olaðan büyük kongresinde MYK'ya seçilen bir kiþi. Yani siyasi görüþleri ortadadýr.

Açıkcası ben kendimden başka kimsenin sözcüsü değilim. Azeri nedemek ben bilmiyorum ama , Azerbeycan Türklerinden bahsediyorsanız;
 Azeri Türklerine Azeri Türkçesini dil olarak görüyorlarsa onlara söyleyin ben Azeri Türk'ü değilim.

Siz Kürtçe'yi dilden saymýyorsanýz, söyleyin Azeriler'e de kendi konuþmalarýna Azerice demekten vaz geçsinler.

Ayrıca siz kürtçenin hangi yöresinde konuşulanı söylüyorsunuz,benim pek çok arkadaşım anlaşamıyorlar,ayrıca yazınız genel olarak ele aldığımızda sizde zaten kürtçenin kendi başına bir dil olmadığını kendiniz yazmışsınız.O dille akraba,bu dille benzer gibi şeyler yazmışsınız.Ayrıca bazı kürtlerde kürtçeyi kabul etmezler ve kurmanci konuştuklarını söylerler.Sonuç olarak benim okuduğum ve incelediğim kadarıyla özgün bir dil değildir.

1-) MHP, Kürtlere karşı değildir. Olamaz da zaten. MHP Kürt kimliğine karşıdır. MHP evet ırkçı bir partidir. Kendileri elbette "biz Kürtlere karşıyız" ya da "biz ırkçıyız" demeyecektir. Bunun yerine "Kürtler Türk'tür.", "Kürtler aslında bir millet değildir.", "Kürtçe bir dil değildir" gibi argümanlar benimserler. Bu argümanlar ırkçıdır. Bu argümanlar var oluşları bir realite olan 25 milyonu aşkın bir halkı küçümseme, sindirme çabasıdır. Bir kişinin ırkçı olması için Adolf Hitler'in düşüncelerini birebir benimsemesi gerekmez.

TDK sözlüğü ırkçılık için diyor ki; "İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti."

MHP'nin en büyük şansı genel başkanları Devlet Bahçeli'nin farkındalığıdır. Aynı şekilde Alparslan Türkeş de farkındalığa sahip bir kişiydi. Argümanlarını mümkün olduğunca Atsızcılar çizgisinden uzaklaştırıp, daha Türk-İslam sentezi haline getirdiler. Daha geniş bir yelpazeye dayandılar. MHP'nin Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi gibi olduğunu söylemiyorum, hayır. Fakat MHP yine de ırkçı bir partidir. Daha az radikal bir şekilde de olsa.

2-) Cümleler arasından işimize yarayanı seçip seçip konuşmasak daha iyi olabilir. Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi dediğim gibi Kürtçe ve Farsça'nın akrabalığından çok daha yakındırlar. Hatta Kürtçe ve Zazaca'nın akrabalığından da çok daha yakındırlar. Kelhuri ile Kurmanci arasındaki fark kadar fark vardır belki ama yine de uluslararası alanda Azerice olarak geçer. Diğer örnekler hakkındaki görüşleriniz de aynı mı acaba? Yani Türkmen Türkçesi mi oluyor Türkmence yerine? Ya da İngilizce yerine Anglosakson Cermencesi mi demek daha uygun? Frank Latincesi vs. de olabilir belki?

3-) Benim tanıdığım Kürtlerin ise ezici çoğunluğu birbirinin konuşmasını rahatça anlayabiliyor. Diyarbakır yöresi ağzıyla daha dağlık olan Ağrı-Van gibi bölgelerin ağzı çok az değişik olabilir belki. Ben bile bildiğim kısıtlı Kürtçe'yle bu yaz Bingöl ve Diyarbakır'dan gelen mevsimlik işçilerle az da olsa anlaşabildim. Eğer Zazalardan bahsediyorsanız, Zazaca da Kürtçe'den farklı bir dildir ve Zazalar'ın çoğu da kendilerini Kürt zannederler. Oysa belki de Avesta'nın yazıldığı o antik dile dayanan, geçmişiyle bence Kürtçe'den önde olan bir dildir Zazaca. Birbirlerinin anlamamaları son derece normal. Munzur Çem'in Zazaca Gramer kitabını okuyordum bir aralar fakat vakitsizlikten üzerine gidemedim çok, aklımda kaldığı kadarıyla söyleyeyim ki birbiriyle akraba olduğu aşikar ama gerçekten farklı diller.

4-) Siz yanlış anlamışsınız ben Kürtçe'nin kendi başına bir dil olduğunu ısrarla söylüyorum. "O dille akraba, bu dille akraba" olması onun kendi başına dil olmasını engellemez diyorum. Türkiye Türkçesi; Azerbaycan Türkçesi, Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Sahaca, Çuvaşça, Gagauz Türkçesi, Başkurtça, Uygurca, Moğolca, Buryatça, Kalmukça, Tunguzca, Japonca (tartışmalı ve katılmıyorum), Korece (tartışmalı ve katılıyorum), Fince, Macarca, Samoyedce, Estonca gibi dillerle akrabadır. O halde sizin görüşünüze göre Türkçe bir dil değildir?

5-) Bazı Türkler nasıl ki doğru düzgün Türkçe konuşamıyor ve ne konuştuğunun farkına varmıyorsa -örn; slm, nbr, a$kitooom, sni choq sewiorm- bazı Kürtler de Kürtçe'nin farkına varmamış olabilir. Kurmanci, Kürt lehçelerinin Türkiye'nin güneydoğu ve doğusunda konuşulan diyalektinin adıdır. O yüzden bizim Kürtlerimiz bu diyalekti konuşurlar. Kurmanci, Kürtçe demektir. Eğer Irak'ta yaşasaydık çoğunluğu "Sorani" konuşacaktı. Fakat Kurmanci ve Sorani konuşanlar birbirlerini anlayabilirler. Mesela Çerkesçe diye bir dil yoktur aslında. Adighelerin konuştuğu dilin adı eğer Doğu (Dağlı) Çerkesçe ise Qeberdeyıbze, Batı (Sahil) Çerkesçe ise Adıgebze'dir. Fakat dünya literatürüne "Eastern and Western Circassian" yani "Çerkesçe" olarak girmiştir. Kurmanci ise Kürtçe'nin en yaygın diyalektinin adıdır. O yüzden Kurdi denince akla Kurmanci diyalekti gelir.

Bir de MHP konusundaki düşüncelerim tamamen subjektiftir. Sizi herhangi bir şekilde siyasi görüşünüzle (eğer buysa, yanlış anlaşılma olmasın, sizin MHP'li olduğunuzu söylemiyorum) yargılamak elbette ki haddim değildir. Ben sadece "milliyetçi" olan bir partiye mensup bir bilim adamının bu konulardaki görüşünün objektiflikten uzak olabileceğinin altını çizmek istedim.

Voltaire'e mal edilmiş bir söz vardır, "size katılmıyorum ama söyleyebilme hakkınızı savunmak için ölebilirim" diye. Aynısını düşünüyorum, aramızda fikir ayrılıkları olabilir. Ben özellikle Kürtçe'yle ya da genel olarak dil bilimle ilgili çok az şey bilinip, ya da biliniyor sanılıp bu argümanlar üzerine çıkan sonuçsuz tartışmalara karşıyım; yoksa sizin ne düşündüğünüz tamamen sizin ve vicdanınızın bileceği iştir.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 13, 2008, 12:33:40 öö
Atatürk'ün bir sözüyle başalamak cevaplara,

”Bugünkü Türk Ulusu siyasi ve toplumsal yapısı içinde kendilerine Kürtlük düşüncesi, Çerkezlik düşüncesi ve hatta Lâzlık düşüncesi veya Boşnaklık düşüncesi  propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve ulusdaşlarımız vardır. Fakat geçmişin zorba dönemlerinin devirleri ürünleri olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aracı, gerici beyinsizinden  başka hiçbir millet bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yaratmamıştır. Çünkü bu ulusun bireyleri de bütün Türk topluluğu gibi, aynı ortak maziye, tarihe, ahlaka,  hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevî vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milletine vicdanî arzularla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle bakılmak, medeni Türk Milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?

Kürtler bir millet zaten değildir.Atatürk ne demiş;
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

Evet 25 milyon kürt,20 milyon şu,10 milyon bu, 15 bilyon başka birşey, 20 milyonda diğerleri.Türkler hiç yok ve azınlıklar.Kendi ülkemizde bizi azınlık yapacaksınız bu asılsız söylemlerinizle.
Ayrıca böyle kafatası sayıları vererek  bu kadar kafatascı,ırkçı olmayın,bunlara gerek yok.Kürtler siz ve sizin gibi ayrımcılar yüzünden çok çile çekti bu ülkede.Niye sürekli böyle kafatası hesabı yaparak,kürtleri başkalandırarak ırkçı söylemlerde bulunuyorsunuz.Bakınız bu ülkede tek bir millet var,milletin adı da Türk milleti.İçinde Türk'ü, lazı, çerkezi,kürtü,şamanisti,müslümanı,hristiyanı,musevisi,deisti hepsi var.Artık bırakın bu ayrılıkçı bencilliği.Tanrıya şükür siz ve sizin gibi olanlar kürtlerin içinde azınlık.Baksanıza 25 milyon kürt varmış.Demekki hepsi sizin gibi düşünmüyor yoksa dtp çok daha fazla millet vekili çıkartırdı.

Mhp ırkçı olsaydı içinde bukadar kürt üye olmazdı.Bundan evvelki ülkü ocakları başkanı kürttü.Diyarbakır il başkanı kürt ve kendi kurultaylarında kürtçe konuştu.Sizin mhp hakkındaki düşünceleriniz mhp'den çok farklı.

Eğer sizin dedikleriniz gibiyse Atatürk'de ırkçı.Yukarındaki sözlerini okudunuz umarım.

1-) MHP, Kürtlere karşı değildir. Olamaz da zaten. MHP Kürt kimliğine karşıdır. MHP evet ırkçı bir partidir. Kendileri elbette "biz Kürtlere karşıyız" ya da "biz ırkçıyız" demeyecektir. Bunun yerine "Kürtler Türk'tür.", "Kürtler aslında bir millet değildir.", "Kürtçe bir dil değildir" gibi argümanlar benimserler. Bu argümanlar ırkçıdır. Bu argümanlar var oluşları bir realite olan 25 milyonu aşkın bir halkı küçümseme, sindirme çabasıdır. Bir kişinin ırkçı olması için Adolf Hitler'in düşüncelerini birebir benimsemesi gerekmez.


Evet devlet bahçeli herşeyi farkında çok güzelşekilde arap kültürü partisine yardım ediyor,cumhurbaşkanı adayını bile destekledi Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı yaptı.
Evet alparslan türkeş'de herşeyi farkında fetullah güleni desteklemesine hayranım.
alparslan türkeş fettullah;  http://ww.youtube.com/watch?v=vDUX2Ny9uFs  "w" ekleyiniz.

MHP'nin en büyük şansı genel başkanları Devlet Bahçeli'nin farkındalığıdır. Aynı şekilde Alparslan Türkeş de farkındalığa sahip bir kişiydi. Argümanlarını mümkün olduğunca Atsızcılar çizgisinden uzaklaştırıp, daha Türk-İslam sentezi haline getirdiler. Daha geniş bir yelpazeye dayandılar. MHP'nin Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi gibi olduğunu söylemiyorum, hayır. Fakat MHP yine de ırkçı bir partidir. Daha az radikal bir şekilde de olsa.


Zazaların soyu Türkmendir.
Eğer Zazalardan bahsediyorsanız, Zazaca da Kürtçe'den farklı bir dildir ve Zazalar'ın çoğu da kendilerini Kürt zannederler.
 


Koyun olmadığım için parti tutmam,takım bile tutmam.
Bir de MHP konusundaki düşüncelerim tamamen subjektiftir. Sizi herhangi bir şekilde siyasi görüşünüzle (eğer buysa, yanlış anlaşılma olmasın, sizin MHP'li olduğunuzu söylemiyorum) yargılamak elbette ki haddim değildir. Ben sadece "milliyetçi" olan bir partiye mensup bir bilim adamının bu konulardaki görüşünün objektiflikten uzak olabileceğinin altını çizmek istedim.

Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 13, 2008, 04:37:56 öö
Sizi hayretlere gark edecek olan bir açıklama yapmak isterim ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün yukarıda alıntıladığınız sözlerine katılmıyorum. Katılmama hakkım vardır ve bu hakkı kullanıyorum. Kendi vicdanımdan başka hiç bir ideolojiye, hiç bir kimseye, hiç bir fiziki ya da metafiziki bir varlığa hesap vermek sorumluluğu da taşımıyorum fikirlerim konusunda. Atatürk, muhteşem bir siyasi zekaya sahipti; bu ifadeleri kullanırken ki Dünya konjonktörünü göz önüne almanız gerekebilir. Çünkü aynı Atatürk'ün etnik gruplarla ilgili çok daha farklı açıklamaları da bulunmaktadır. Kimseye Atatürk'e olan sevgimi ispatlamak zorunda hissetmediğimden, onun anısına fazlaca övgü düzmek istemem. Zaten kendisi de benim düşüncelerime muhtaç değildir.

Atatürk tarih ve dil konusunda önemli çalışmalara ön ayak olmuş ve Türk milletinin kendi ulusal bilincini elde etmesinde belki de tek faktör olan bir kişi olmasına karşılık kendisi bir tarihçi ya da dilbilimci değildir. O, olağanüstü yetenekli bir insandır ve bu konularda da çok kişilerden daha önde durumdadır. Fakat Güneş Dil Teorisi, benim ve Dünya'nın geri kalanının benimsediği bir teori değildir. Bana kalırsa yanlış temellere dayalıdır.

Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." derken ırksal ayrımlardan uzak (fakat etnik farklılıkların bilincinde olarak) bir birleştirici unsur olarak milliyetçiliği ifade etmiştir. Atatürk de gayet iyi bilir ki Kürtler, Kuzey Kafkas halkları, Slav kökenli halklar etnik olarak Türk değildir. Fakat o ortak yaşama arzusu, ortak çıkarlar ve ortak ülkü düşünceleri etrafında birleşen bir millet tanımını seçer. Bu tanım, antropolojik bir tanım değildir ve ben antropolojik olarak bir millet tanımından bahsediyorum. Ve Kürtler bir millettir.

20 küsür milyonluk bir millet derken yanlış anlamışsınız. Sanırım siz Kürtler'i, Türkiye'nin tekelinde zannediyorsunuz ama Irak-İran ve Suriye'de 12 milyonu aşkın bir Kürt nüfus bulunmakta hatta İran'ın eyaletlerinden birinin adı da Kordistan adını taşımaktadır. Yani o kadar korkacak bir durum yok, bize 10 küsür milyon kalıyor. Diğer etnik gruplar ise bu sayının zaten yanına yaklaşamayacağından, Türkiye Cumhuriyeti'nin çoğunluğu etnik olarak Türk'tür.

Demiştim ki;

"Bir de MHP konusundaki düşüncelerim tamamen subjektiftir. Sizi herhangi bir şekilde siyasi görüşünüzle (eğer buysa, yanlış anlaşılma olmasın, sizin MHP'li olduğunuzu söylemiyorum) yargılamak elbette ki haddim değildir. Ben sadece "milliyetçi" olan bir partiye mensup bir bilim adamının bu konulardaki görüşünün objektiflikten uzak olabileceğinin altını çizmek istedim."

Bu sebepten sizinle MHP'nin siyasi çizgisini tartışmayacağım. Çünkü bu konuşma siyasi doktrinlere doğru kayacak ve yanlış anlaşılma olmasın, kelimenin sözlük anlamıyla vaktim yok. Yerin de doğru bir yer olduğunu zannetmiyorum.

Bir de yine yanlış anlaşılma olmasın diye söyleyeyim, "Kürtler siz ve sizin gibi ayrımcılar yüzünden çok çile çekti bu ülkede" ve "Tanrıya şükür siz ve sizin gibi olanlar kürtlerin içinde azınlık." gibi cümleleriniz beni açıklama yapmaya sevk etti. Ben Kürt değilim. Aslen Trabzon'luyum, bir taraftan Kabardey, bir taraftan Salur Türkmenlerindenim. Etnik kökenimi açıklamak pek hoş değil gibi fakat, olası yanlış anlaşılmalara mahal vermemek istedim sadece. Bu arada Kürt kelimesinin başındaki "k" büyük yazılır. İlginç bir şekilde "Türk" yazarken baş harfi büyük, "Kürt" ve "Kürtçe" yazarken baş harfi çoğunlukla küçük kullanmışsınız.

Bir halkın varlığını kabul etmek ayrımcılıksa, ben gerçekten büyük bir ayrımcıyım. Sadece bunu söylemek istiyorum. Ayrıca istatistik sizin için "kafatası sayma bilimi" demekmiş sanırım, özür dilerim benim dejenereliğim yüzünden sizin güzel Türkçe jargonunuza aykırı bir şey söylemek istememiştim. Fakat Dünya üzerinde 20 küsür milyon Kürt yaşamaktadır. Tabi siz Dünya'yı da Türk olarak görüyorsanız o zaman bu sizin için belki biraz problem teşkil eder.

Kürtler'in içerisinde ayrılıkçıdan daha fazla dinci olarak tabir edebileceğimiz insanlar var kabaca. Tarih boyunca önemli din adamları, tarikat merkezleri bulundurmuşlardır. Örneğin benim çok sevdiğim ve sizin de seveceğinizi düşündüğüm Turan Dursun da İslami eğitiminin bir kısmını Kürtler'in yanında almıştır. Bildiğiniz gibi Said-i Nursi de Kürttür. Kürtleri devlete bağlayan en önemli olgulardan bir tanesi Sünni İslam'dır şu anda. Zaten aksi olsaydı, Güneydoğu'da sadece AKP ve DTP yarışmazdı. Belki bir CHP, bir MHP gibi partiler de yarışa katılırdı. Oysa gördüğünüz gibi Kürtler'in çoğunluk olduğu bölgelerde ya dini yönü ya da ayrılıkçı etnik yönü baskın çıkan partiler oy almaktadır.

Bir de seçim barajı durumu var tabi. Fakat bu barajın olmadığı yerel seçimlerde ise yine DTP ezici farkla silip süpürmektedir bahsi geçen bölgeleri. Belki bu seçimlerde AKP'nin biraz şansı var. Siz pek tutmuyordunuz sanırım AKP'yi gerçi...

Bahçeli ve Türkeş akıllı adamlar derken onlara sempati duyduğumu falan düşünmeyin, aman ha... İşte buna alınırım... Hayat ironilerle doludur, Marx da az kalsın haham olacaktı. Napoleon bir Korsikalı'ydı -bilenler bilir Korsika-Fransa münasebetini-... MHP üyesi Kürtlerle ben de karşılaştım, insan bu ne olacağı belli olmuyor. Ama MHP bir gün Diyarbakır'ı alırsa o zaman ben de söylediklerimi yutar, sizden özür dilerim. Fakat bu da Kürtler'in millet olmadığı anlamına gelmez. Asimile oldukları anlamına gelir.

Bu arada yine sevimli bir argümanınız var "Zazalar'ın soyu Türkmendir" diye. Bir cümleyle olacaksa ben de ekleme yapmak isterim, Kabardeyler'in soyu Aborijindir. Sanırım bu cevaplarımızın, "biraz da eğlenelim" bölümüydü. Şaka bir yana ben Zazaca öğreniyordum ve Türkçe'nin diyalektleriyle de çok ilgili ve bir Türkçe aşığı olarak belirtmek isterim ki Zazaca ve Türkçe'nin bir alakası yoktur. Avesta'nın yazıldığı dille ise çok benzer. Araştırınız.

Zaten sizi bir partiyle ilişkilendirmek istemediğimi, buna haddim olmadığını söylemiştim. Mesele koyun olmadığınızı belirtmekse, bunun farkındayım. Koyunlar yazamaz. Ben hariç sanırım, çünkü gururlu bir Trabzonspor'luyum.

Geviş getirme vaktim geldiğinden ötürü izninizi istiyorum, tekrar ve tekrar saygılarımla...
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 13, 2008, 12:49:09 ös
Bir de yine yanlış anlaşılma olmasın diye söyleyeyim, "Kürtler siz ve sizin gibi ayrımcılar yüzünden çok çile çekti bu ülkede" ve "Tanrıya şükür siz ve sizin gibi olanlar kürtlerin içinde azınlık." gibi cümleleriniz beni açıklama yapmaya sevk etti. Ben Kürt değilim. Aslen Trabzon'luyum, bir taraftan Kabardey, bir taraftan Salur Türkmenlerindenim. Etnik kökenimi açıklamak pek hoş değil gibi fakat, olası yanlış anlaşılmalara mahal vermemek istedim sadece. Bu arada Kürt kelimesinin başındaki "k" büyük yazılır. İlginç bir şekilde "Türk" yazarken baş harfi büyük, "Kürt" ve "Kürtçe" yazarken baş harfi çoğunlukla küçük kullanmışsınız.


Sayın Veritas; Dilbilimi konusunda benim de yaptığım kısmi araştırmalar Sİzin yazdıklarınızı doğruluyor. Bu arada bir Trabzonlu olarak göstermiş olduğunuz Anlamlı tavır ve Yazılarınızla ne kadar çok Saygı duyulacak bir Birey olduğunuzu kanıtlıyorsunuz. Kendi adıma Teşekkür Ederim, çünkü bazı konularda yetersizliğimi Sizin Sayenizde gidermeye çalıştım.

Bu arada yine sevimli bir argümanınız var "Zazalar'ın soyu Türkmendir" diye. Bir cümleyle olacaksa ben de ekleme yapmak isterim, Kabardeyler'in soyu Aborijindir. Sanırım bu cevaplarımızın, "biraz da eğlenelim" bölümüydü. Şaka bir yana ben Zazaca öğreniyordum ve Türkçe'nin diyalektleriyle de çok ilgili ve bir Türkçe aşığı olarak belirtmek isterim ki Zazaca ve Türkçe'nin bir alakası yoktur. Avesta'nın yazıldığı dille ise çok benzer. Araştırınız.


Kesinlikle Katılıyorum. Zazaca ve Kürtçe arasında gramer özellikleri bakımından bir hayli fark vardır. Yine Kürtçe sanıyorum ( elde ettiğim bulgu bana göre yanlış olabilir, bunun için özür diliyorum ) gırtlaktan konuşulduğu için Fransızca'ya daha yakındır. Gramer uyumu açısından ise Ingilizce'ye benzemektedir. Bugün Ülkemizin Kürt Vatandaşlarının çoğu Avrupa'da yaşamaktadır. Hatta çoğu Kendi Ana Dillerinin yanında Ingılızce, Fransızca, Almanca Lisanlarını da kullanmaktadırlar. Kendi Akrabalarımdan biliyorum :) Yurtdışında da Kendi Kültürlerini mükemmell bir şekilde devam ettirmeye çalışıyorlar.

Bu arada şunu da söylemek isterim ki; genelleme yapılmış olan bir yanlışı Sayın ve Çok Değerli Veritas'ın Sayesinde de dile getirmek isterim ki, Zazaca ve Kürtçe yıllardır aynı Lehçe olarak bilinmektedir. Ancak durum farklıdır. Aralarında öncemli derecede farklılık sozkonusudur. Gramer özelliklerini iyi bir şekilde irdeleyebilen DilBilimci muhakkak ki bunu farkedecektir.

 
Zaten sizi bir partiyle ilişkilendirmek istemediğimi, buna haddim olmadığını söylemiştim. Mesele koyun olmadığınızı belirtmekse, bunun farkındayım. Koyunlar yazamaz. Ben hariç sanırım, çünkü gururlu bir Trabzonspor'luyum.


:D Bir Beşiktaşlı olarak da tuttuğunuz Takıma Başarılar Dilerim ;)
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 13, 2008, 02:56:48 ös
Elbette Atatürk'ün düşüncelerine katılmadığınız gibi onu sevmekde zorunda değilsiniz.Bu kişinin kendine kalmıştır.

Sizi hayretlere gark edecek olan bir açıklama yapmak isterim ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün yukarıda alıntıladığınız sözlerine katılmıyorum. Katılmama hakkım vardır ve bu hakkı kullanıyorum. Kendi vicdanımdan başka hiç bir ideolojiye, hiç bir kimseye, hiç bir fiziki ya da metafiziki bir varlığa hesap vermek sorumluluğu da taşımıyorum fikirlerim konusunda.

Atatürk'ün etnik gruplarla ilgili açıklamalarını benimle paylaşırmısınız?
Ayrıca siz kendinizle çelişiyorsunuz kürtlere millet olduğunu ifade ederken şimdi etnik grup olarak söz ediyorsunuz.
bu ifadeleri kullanırken ki Dünya konjonktörünü göz önüne almanız gerekebilir. Çünkü aynı Atatürk'ün etnik gruplarla ilgili çok daha farklı açıklamaları da bulunmaktadır.

Siz kendiniz için konuşun,dünyayı niye yanınıza alıyorsunuz?Sizden başka bana güneş dil teorisini benimsemediğini belirten 30 tane yabancı bilim adamının yazısını gösterebilirmisiniz?
Eğer gösteremeyeceksiniz böyle diğer tezleriniz gibi kaynaksız ve varsayımlarla böyle konuşmak olmuyor.
Güneş Dil Teorisi, benim ve Dünya'nın geri kalanının benimsediği bir teori değildir. Bana kalırsa yanlış temellere dayalıdır. .

Bunu biliyorsunuzda ozaman niye hala ırkçılık yaparak kürtler milletdir diyorsunuz,yazdıklarınız çelişiyor.
Zaten size ben kürtler Türk'dür demiyorum ki,siz Türk milleti ile Türk Irkını karıştırıyorsunuz.Atatürk'de Türk Irkı dememiş Türk Milleti demiştir.kürtler Türk değildir zaten ben böyle birşey demedim,Atatürk'de dememiş.

Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." derken ırksal ayrımlardan uzak (fakat etnik farklılıkların bilincinde olarak) bir birleştirici unsur olarak milliyetçiliği ifade etmiştir. Atatürk de gayet iyi bilir ki Kürtler, Kuzey Kafkas halkları, Slav kökenli halklar etnik olarak Türk değildir. Fakat o ortak yaşama arzusu, ortak çıkarlar ve ortak ülkü düşünceleri etrafında birleşen bir millet tanımını seçer.

Türkiye Antropoloji Tetkikat Merkezi'inin kim tarafından kurulduğuna ve hangi tarihde kurulduğuna bakmanızda yarar var,yanılıyorsunuz.
Bu tanım, antropolojik bir tanım değildir ve ben antropolojik olarak bir millet tanımından bahsediyorum. .

Tekrar soruyorum,kürtler hangi ülkenin milletidir?cevabınızı merak ediyorum.
Ve Kürtler bir millettir.

Farkındaydım zaten,çünkü dediğim gibi kürtler çoğunluğu böyle düşünmüyor.Onlarda biliyorlar ki ne kadar istenilmeyen olaylar yaşansada Türklerle huzur içinde yaşamaktadırlar bu da ilelebet böyle kalacak.Harf olayına gelince de bu şekilde komplekslerim yok,isterseniz sizde Türk kelimesini türk yazabilirsiniz.Yani herşeyin altında birşey aramak çok yanlıştır.Ben size burada kürtleri övüyorum,Türk milletinden bahsediyorum,siz ayrımcılık yaparak onları farklı bir millet olarak göstermeye çalışıyorsunuz bir de bana "k" harfini küçük yaptığım için altında birşey arıyorsunuz.Anlayamıyorum sizi.

Ben Kürt değilim. Aslen Trabzon'luyum, bir taraftan Kabardey, bir taraftan Salur Türkmenlerindenim. Etnik kökenimi açıklamak pek hoş değil gibi fakat, olası yanlış anlaşılmalara mahal vermemek istedim sadece. Bu arada Kürt kelimesinin başındaki "k" büyük yazılır. İlginç bir şekilde "Türk" yazarken baş harfi büyük, "Kürt" ve "Kürtçe" yazarken baş harfi çoğunlukla küçük kullanmışsınız. .

Küçük hesaplar içersindesiniz,ırkların sayıları birşey ifade etmez.Dünyada nekadar Çinli olduğunu biliyorsunuz birşey ifade ediyor mu iş gücünden başka.Ama mesela sizin gibi sayılara bakan başbakan 3 çocuk yapın diyor bizi Çine döndürmek için.
Hayır dünyayı Türk olarak görmüyorum,hatta bu kadar çok ırk,millet olduğu içinde seviniyorum.Çünkü hepsi ayrı bir kültür ve bu çok hoş birşey.Dünyada tek ırk olsaydı kültürler ölecek ve yaşanılmaz bir hale dönüşecekti.Siz dünyaya,milletlere ırkçı gözüyle bakıyorsunuz,bu çok yanlıştır.Sizin söylediklerinizi ırkçılar söylüyor.Siz arap kültürü partisine özenen fetullahı öven mhp'yi ırkçı olarak görüyorsunuz ama , mhp sizin söylediklerini ve düşündüklerinizi dahi belirtmiyor.Zaten ırkçı olsa türbana onay vermez ve Türk İslam sentezini savunmaz,Türk Irkçıları arapları sevmezler zorla müslüman olduklarından dolayı.Talkan Katliamını okursanız size kaynak olabilecektir.
Fakat Dünya üzerinde 20 küsür milyon Kürt yaşamaktadır. Tabi siz Dünya'yı da Türk olarak görüyorsanız o zaman bu sizin için belki biraz problem teşkil eder..

Şunuda belirtmek isterim iki defa Trabzonlu olduğunuzu belirttiniz, yarın öbürgün tabzonda bir millet dersiniz siz.Yani bu şehircilik hiç hoşuma gitmiyor,Yok Trabzonluyum yok şuralıyım buralıyım.Yani insanları böler gibi hiç hoş değil.Benimde 2-3 kuşak evvelim Sinop'dan gelme İstanbul'a ama ne önemi var ki,bir defa Sinopluyum dedim karşımdaki vay necmettin erbakanda sinoplu dedi.Ama doğduğu yerden oy alamaz,gider konyadan aday olur kendisi.Ayrıca Sinop suç oranının en az olduğu şehirdir.

Takım tutanlara koyun demedim,parti tutanlara dedim.İstediğiniz gibi algılamışsınız
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 13, 2008, 05:28:45 ös
Sayın Akyol; burada bir yanlış anlanım var ve sık sık vurguladığınız şey, bazı küçük hesaplar peşinde olduğu ama bunun bir benzerini Siz yapıyorsunuz. Burada yapılan hata;

Birincisi, Sayın Veritas'ın Kürt olmadığı halde Konu'ya Seviyeli bir şekilde yaklaşarak Doğruları, Gerçeği bir şekilde lanse ettiğini göstermektedir. Özellikle de yansız olarak. Bunu özellikle vurguluyorum, çünkü birçoğu bazı önyargılarından arınamayıp, tutucu yanlarıyla olayı ele almaktadırlar.

İkincisi, deyim hatası olarak kullanılan bazı küçük harflerin belirtmiş olduğunuz şekilde ifade biçiminiz o şeyi küçük görmeniz, muhatap almamanız ve yok saymaya devam ettiğinizin göstergesidir. Işte bu da Sİzin kabullenemediğinizin apaçık bir örneğidir.

Üçüncüsüne gelince bu da benim bir görüşümdür. Daha çok Evrensel bir görüşe sahip olmak isteğim, bunu Hayatın her alanı için söylüyorum, kendimi tutkulardan, acabalardan, kuşkulardan, negative eğilimli yönlerden arındırarak pozifitliği yakalamaya çalışmam gıyabında çok hassas bir Konuya değinerek bu noktayı ele almak isteyişimde yatmaktadır. Hiçbirşeyi yok sayamazsınız! Hiçbirşeyi yok edemezsiniz! Unutmayınız ki, Bizim de üzerimizde olanlar vardır. Kendimizi üstün görerek başka şeyleri alçaltmanın, aşağılamanın hiçbir manası yoktur. Yüksekte uçan Kuşun gün gelir aniden kayalıklara çarpması çok acıdır. Olayı sadece yumuşatma maksadında şahsi fikirlerimi beyan ettiğimin de bilinmesini önemle rica ediyorum.

Doğrular paylaşılır ama yeter ki, yüreklice ve sağlam bir Karakterle yapılsın.

Saygı ve Sevgilerimle,     

Bu arada Konu üzerinde durmak isteyişimin asıl nedeni asla birilerine bir şeyi kabul ettirme gibi bir eğilimin olmadığını açık bir şekilde belirtme zorunluluğunu hissettim. Açıkçası beni de bağlamıyor, kim neyin doğruluğuna inanıyorsa bu O'nun Seçimidir. Ayrıca Kürtçenin bir Dil olarak kabul edilip edilmemesi -muhatap olarak alınıp alınmaması da önemli değil. Yaptığım şey, bazı noktaları açıklığa kavutşurup, detayları irdelemektir. Konuşulan bir Dil de sonuçta. Yani burada biz istediğimiz kadar bir şeyi yok sayalım, kökünden kaldırıp atamadığınız sürece hiçbirşeye yaramıcaktır, yok sayma görüşümüz. Sadece şahsi fikirlerimi paylaşmak istedim o kadar ve sanıyorum ki herşeyde olduğu gibi bunu da derinlemesine inceleme ve irdeleme gereksinimimden kaynaklanıyor. Noktayı açıklığa kavuşturdukça birşeyleri bulmam, beni bu yöne itti. Ulkemizin halen çözülemeyen bir Sorununa istemeden de olsa değinmem ( hassas olduğu için ) beni üzmektedir de. Çünkü hakikaten yüksek gerilimde kendimi buluyor ve bu şekilde çalışmalarım maalesef önemli derecede aksamaya maruz kalıyor.

Bilinmeyen şeyleri açığa çıkarma peşinde olduğum bir Gerçektir ki bunu zaten yazılarımın birçoğunda rahatlıkla rastlayabileceğinizi düşünüyorum. Konu uzadıkça Seviyenin düşeceğini düşünerek hem Kendi, hem de Sizlerin adına üzülüyorum. Bu da beni geriyor. Sanırım bendeki merak anlayışımı, merakımı gidermek açısından birtakım şeyleri kurcalamak zorunda oluşumu Anlayışınıza sığınarak bu konuyu artık kapatma ihtiyacını hissettim. ( Başım çok ağrıdı :D )

Bundan sonrakilere değinmemeye gayret gösterecem.   
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 14, 2008, 04:28:51 öö
Bayan Isabell siz Türkiyedeki gazetelerde bilgi vermeyen sadece olan bilgi üzerinden sürekli ya kendini ya da bilginin yorumunu yapan gazetecilere benziyorsunuz.
İlk olarak yazdıklarınız benim söylediklerimle alakası yok.Siz benim yazılarımı okumyorsunuz ya da bilgi vermeden iş olsun diye yazıyorsunuz.Hiç bir temele dayanmıyor yazdıklarınız.Eğer temele dayanıyorsa benim kürtleri yok saydığım yerleri belirtiniz.

Bilinmeyen şeyleri açığa çıkarma peşinde olduğum bir Gerçektir ki bunu zaten yazılarımın birçoğunda rahatlıkla rastlayabileceğinizi düşünüyorum. Konu uzadıkça Seviyenin düşeceğini düşünerek hem Kendi, hem de Sizlerin adına üzülüyorum. Bu da beni geriyor. Sanırım bendeki merak anlayışımı, merakımı gidermek açısından birtakım şeyleri kurcalamak zorunda oluşumu Anlayışınıza sığınarak bu konuyu artık kapatma ihtiyacını hissettim. ( Başım çok ağrıdı  )

Bundan sonrakilere değinmemeye gayret gösterecem.   
Madde madde yazmadan anlaşılmayacak maddeliyorum sizin için,maddeyi numaralandırarak sorduğunuz zaman bilgiyi kolayca alabilirsiniz.
1-Türkçe'de büyük harf, kelimeye verdiğimiz önemin ölçüsüne göre koyulmaz.Ama siz öküzün altında buzağı arıyorsanız yandı gülüm keten helva.
Eğer siz bu düşünceniz de ısrar ederseniz ben de size derim ki niye nokta koyuyorsunuz,nokta verdiğiniz bilginin sonuna koyduğunuzda onu mutlak bilgi olarak aldığınızı yani o bilginin sizde inak olduğunu,o bilginin değişmeyeceğini belirtir."Ama virgül koyarsanız o bilginin ucunun açık oludğunu belirtirsiniz.Yani bu saçma şeyleri bana yazdırmayın siz de biraz bilgiye önem verin bırakın bilginin şeklini.

2-Benim kürtleri yok saydığımı zannediyorsanız sizin okumanızda bir problem olduğunu açık olarak ifade edebilirim.Çünkü ben birşey yazarken ima etmem.Bundan dolayı benim yazdığım birşey yoruma açık değildir.Yani sizin anlayışınızda bir problem yok.
Hiçbirşeyi yok sayamazsınız! Hiçbirşeyi yok edemezsiniz! Unutmayınız ki, Bizim de üzerimizde olanlar vardır. Kendimizi üstün görerek başka şeyleri alçaltmanın, aşağılamanın hiçbir manası yoktur. Yüksekte uçan Kuşun gün gelir aniden kayalıklara çarpması çok acıdır.

Tekrar tekrar yazmaktan inanın hoşlanmıyorum ama kendimizi ifade edeceksek yazalım;
Bay veritas kürtlerin bir millet olduğunu söylüyor ben ise Atatürk'ün sözünden yola çıkarak Kürtlerin Türk Milletinin kapsamı dahilinde olduğunu söylüyorum.Bir halk olduğunu söylüyorum.Sizin düşündüğümü zannettiğiniz gibi kürt diye birşey yoktur demiyorum.
Bay veritas 25 milyon kürt var diyerek biryerlere varmaya çalışıyor.Yani kafatası sayıları vererek ırkçılık yapıyor, ben ise ırklarda sayıların önemli olmadığını Çinlilerin sayılarının çok fazla olduğunu ama bir anlam ifade etmediğini belirtiyorum.Başbakan için anlam ifade ediyor yukarıda neden olduğunu belirttim.
Ayrıca bu ülkede sadece kürtler yok.Lazıda var,çerkezide var,dünyalısıda var,var,var.Bunların hepsine Türk Milleti deniyor.Yani kürtlerin diğerlerinden ayıran bir özelliği yok.
Bay Veritas kürtleri Türklerden ayrı gibi göstermeye çalışıyor.
Türk Milletini en iyi anlatan ebru sanatıdır.Eğer ebruyu bilirseniz daha iyi kavrarsınız.Türk Milleti mozaik değildir.
Bay Veritas kürtleri millet olarak görüyor ben de ona soruyorum hangi ülkede millet?Siz de cevaplayınız,Kürtler hangi ülkede millettir?
Yani ikinci kez yazdım hala kendinizin istediği şekilde yani kürtleri sanki yokmuş gibi ifade ettiğimi ve kürtleri aşağıladığımı anlıyor ve cevap yazıyorsanız inanın pes yani.
Ayrıca böyle ifade ettiğinize göre benim yazımda bir tane aşağılama belirtin ya da kürtleri yok sayma?


Kürtçenin dil olmadığını ben değil bilim adamları söylüyor,dilin özü yok ondan bundan almış.Adamlar açık açık ifade etmişler.
Hanımefendi dil bir bilimdir, yani sizin dediğiniz gibi şahsi fikriniz olamaz.Fikriniz olabilmesi için kendi çalışmalarınızı göstermeniz gerekmektedir.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 14, 2008, 11:30:58 öö
Anlıyorum Sizi, Sayın Akyol; yukarda lanse edildiği şekilde yok saysanız dahi beni bağlamaz. Bunu dile getirmek istedim. Çünkü karşımda bir Insan bulunmakta ve ben, Onu eğrisiyle-doğrusuyla herşeyiyle ( doğru - yanlış farketmez ) kabullenmek zorundayım. Sizin görüşlerinizdir. Saygı duyarım.

Saygı ve Sevgilerimle,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 14, 2008, 02:26:34 ös
Bayan Isabell güzel öğrenmişsiniz gaz alma lafını, ama ben sizi anlamayacam, sizin bu çelişen yazılarınız ve sorularıma cevap veremeyişiniz başka bir amaca hizmet ettiğinizi apaçık ortaya koymaktadır.Hala aynı şeyleri sayıklıyorsunuz.
Zaten haklı olsanız sorularıma cevap verebilirdiniz.

esenlikler
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 14, 2008, 02:34:56 ös
Bayan Isabell güzel öğrenmişsiniz gaz alma lafını, ama ben sizi anlamayacam, sizin bu çelişen yazılarınız ve sorularıma cevap veremeyişiniz başka bir amaca hizmet ettiğinizi apaçık ortaya koymaktadır.Hala aynı şeyleri sayıklıyorsunuz.
Zaten haklı olsanız sorularıma cevap verebilirdiniz.

esenlikler

Sayın Akyol; buyrun istediğiniz kadar Tartışalım. Neyi öğrenmek istiyorsunuz mesela ? Kürtçenin bir Dil olduğuna dair benden kanıt mı istiyorsunuz? Böyle birşey yapmış olsaydım söylediğiniz gibi başka bir Amaca hizmet ediyor olurdum. Ama ben Tartışma taraftarı değilim. Bildiklerinizin doğruluğunu ya da yanlışlığını ortaya çıkarmak bana göre değildir. Anlayışınıza sığınarak izin verirseniz bu hususta fazla konuşma yapmak istemiyorum. Benim için öğrenmek istediğim bir nokta bulunuyordu, onu aldım ve fazlasına ihtiyacım yok.   

Lütfen, biraz da olaya benim açımdan yaklaşın. Çift taraflı düşünmek, bazan tek taraflı düşünmeye nazaran daha önemlidir. Umarım, vurgulamak istediğim şeyi anlamışsınızdır. Yalnız Tartışma konusuna gelince Sayın Akyol; bilinen bir özelliğim vardır ki, Herkesin Doğrusu Kendinedir, bu itibarla da ben sadece düşündüklerimi yazarım ve çelişen yazılarımın da olabilceğini hiç sanmıyorum. Ama böyle bir şey görmüşseniz o da Sizin anlayış ölçüsündedir. Bunu değiştiremem ve her halukarda yineliyorum, hakkımdaki düşüncenizin olumsuz olduğunu bilsem bile yine Saygı duymak; Vazifemdir.

Lütfen..   

Bu arada konuyu hala uzatma sebebinizi  anlamış değilim. Sizin Doğrunuz Sizi; Benim Doğrum Beni alakadar eder.

Saygılarımla,

Not: Bana dair kullanmış olduğunuz sözcüklere biraz daha ılımlı ( yanlış anlamayın hakaret bağlamında söylemiyorum ) sert bir Itham göstermemenizi önemle rica ediyorum.

Açıklama: yapılan bu hareket 'Iftira' kısmına girmiş olup, ( bu bir Suç'tur ) otomotik olarak kendimi savunma pozisyonuna geçmeme vesile olacağından Konunun isteksiz bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 14, 2008, 02:55:45 ös
Benim açımdan Konunun kapandığını beyan ederek -bundan sonraki oluşabilecek- hakkımdaki herhangi bir ''Suç '' unsuru teşkil edebilecek Ithamları kabullenmediğimi belirtiyor ve' Sessiz Kalma Hakkımı' kullanıyorum.   

Saygılarımla,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 14, 2008, 03:34:26 ös
Bayan Isabell ben sizinle birşey tartışmak istemiyorum,zaten biz münazara yapıyoruz.Ayrıca siz münazara ya da tartışma yapamazsınız çünkü bilgi yerine havadan sudan yorum yapıyorsunuz yok harfiydi yok şu yok bu.
Size iki kere söyledim aşğıda yazılarınız mevcut.Söylememiş olduğum şeyleri söylemişim gibi yazmanızdan rahatsızım.Ben size Kürt diye birşey yoktur demediğimi defalarca söylüyorum siz hala yok saydığımı ifade ediyorsunuz.
Lütfen benim söylemlerimi çarpıtmayınız.Bilgi verecekseniz verirsiniz,benim kelimelirimin harfleriyle ya da bilginin dışında olan şeylerim sizi alakadar etmiyor.
Anlayınız diye kırmızı karakter yaptım yine anlamamışsınız.
Amaçlarınızdan biri bu konuyu yöneticiler tarafından silinmesini sağlamak(çünkü bilgi yetersizliğinizden dolayı başka şeylere yöneliyorsunuz) ve beni kışkırtmak için yaptığınızı biliyorum.Umarım amacınıza ulaşamayacaksınız.Ben yazdıklarımı kendim arşivliyorum,yeri geldiğinde tekrar yazarım bilgilerimi,yorumlarımı sorun değil yani.

saygılar

Hiçbirşeyi yok sayamazsınız! Hiçbirşeyi yok edemezsiniz! Unutmayınız ki, Bizim de üzerimizde olanlar vardır. Kendimizi üstün görerek başka şeyleri alçaltmanın, aşağılamanın hiçbir manası yoktur. Yüksekte uçan Kuşun gün gelir aniden kayalıklara çarpması çok acıdır.
yukarda lanse edildiği şekilde yok saysanız dahi beni bağlamaz. Bunu dile getirmek istedim. Çünkü karşımda bir Insan bulunmakta ve ben, Onu eğrisiyle-doğrusuyla herşeyiyle ( doğru - yanlış farketmez ) kabullenmek zorundayım. Sizin görüşlerinizdir.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: mucize76 - Aralık 15, 2008, 09:54:03 ös
Sn M. Akyol, yazdıklarınızı okuyup ta size hak vermemek elde değil. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan pek çok etnik grubun içinde kürt milletinin ne gibi bir ayrıcalığı olduğunu ben de merak ediyorum doğrusu. Laz, çerkez, ermeni, rum, yahudi, arap gibi çeşitli kültürleri içinde barındıran ülkemizde nedense kürtler hep bir ırk ve millet olduklarını iddia ve ispat peşinde olmuş , senelerdir bu vatanın evlatlarını ırkçılık, kürt milliyetini dünyaya kabul ettirmek amaçlı propagandaları ve terörist örgütleriyle canlarından bezdirmiştir. Bu ülkede yaşayan lazlar, çerkezler, araplar neden bir terör örgütü kurmaya teşebbüs etmiyorlar da kürtler bütün bu etnik gruplardan çok mu akıllı yada çok mu zeki de böylesine bölücülük yapmaya çalışıyorlar. Bu ülkede kaçak elektrik kullanan, elektrik, su faturası ödemeyen, yeşil kartlarıyla hastanelerden en çok faydalanan, suç işleme oranıyla adliye koridorlarını dolduran insanların en büyük çoğunluğunu saygıdeğer kürt vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Devletimizin her türlü imkanından sınırsızca faydalanıp sonra da bizleri sırtımızdan vuran bu insanlara diyebileceğimiz şey şu dur ki eğer bir milletseniz hangi ülkenin milletisiniz, topraklarınız neresi, hangi vatan toprağına vatan diyorsunuz? amacınız başkalarının topraklarını kanlı yollarla ele geçirmekse buyrun o zaman siz de Türk milletini örnek alıp kurtuluş savaşınızı başlatın. Türk milleti kendine ait toprakları korumak için savaştı oysa siz kime ait topraklar için savaşacaksınız onu da merak ediyorum. Mücadelenizi asil bir millete yakışır şekilde Türk milleti gibi savaşarak kazanın. Bir takım ülkelerin uydusu, maşası olarak bu ülkenin kanını emmeyi bırakın artık. Dilinizde, milliyetiniz de sizin olsun. Biz sizin hiçbirşeyinizi istemiyoruz. Şimdiye dek ne gibi bir faydanız oldu ki bu ülkenin insanlarına. Düşün bu milletin yakasından başka bir şey istemiyoruz.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Nueva - Aralık 16, 2008, 03:25:59 ös
Sayın mucize76 ,

Özellikle de etnik terör bazlı eylemlerin yoğunluk kazandığı şu  günlerde , bu konuda büyük ölçüde heyecanlı ve görece duygusal olmanızı anlayabiliyorum. Ancak etnik aidiyet gibi hassas bir konuda görüşünüzü ifade ederken bu forumun yapısına uygun ve ölçülü ifadeler kullanınız.

Son yazınızda olumsuz eylemler sergileyen kürt kökenli vatandaşlarımızdan bahsederken tüm kürtleri itham eden bir yaklaşım benimsediğiniz gözlenmekte. Unutmayınız ki , bu topraklar üzerinde yaşamaktan mutluluk duyan, devlet aleyhine hiçbir eyleme ve düşünüşe girişmemiş olan çok sayıda kürt kökenli vatandaşımız da bulunmaktadır. Ayrıca forumumuz bünyesinde de kürt aidiyeti taşıyan üyelerimiz bulunabilmekte ve ifade biçiminiz kürt kökenli olup da tüm vatandaşlık görevlerini yerine getiren kişileri de rencide edecek türdendir. 

Bu forumun yapısı , sizden farklı etnik aidiyet taşıyan kişilerin hepsini bir genellemeye tabi tutarak  "uydu" , "maşa" "kan emici" gibi hakaretamiz ifadeler kullanmanıza uygun değildir.
Bu konuda yeniden ikaz almanızı gerektirmeyecek biçimde özenli davranmanızı rica ederim .

Saygılarımla
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 16, 2008, 04:06:35 ös
Bayan mucize76 dediğiniz kanun dışı olan şeyleri sadece kürt kökenli kişiler yapmıyor, ayrıca kürtler arasında çok değerli kişiler mevcuttur, benim ilk aklıma gelen kişi çok değerli Kamuran İnan'dır.Daha nice kişi vardır Kamuran İnan gibi boş şeylerin peşinden koşmayan.
Mesela Barış Elçisi Pippa Bacca'da Koceli'de haince öldürüldü, tecavüz edildi ama bu adice olan olay Koceli'de yaşayan insanları ya da Koceli'nin bulunduğu bölgeyi kapsamaz.

saygı ve sevgilerimle
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Genius Loci - Aralık 16, 2008, 05:09:34 ös
Tüm yazılanları okuduktan sonra aklıma Venedik Taciri'ndeki bir bölüm geldi.

"Neden böyle yaptı? Ben Yahudi olduğum için. Bir yahudinin de gözleri yok mu? Bir yahudinin de elleri yok mu? Uzuvları, boyutları ,duyuları, sevgileri, tutkuları yok mu? Bir hristiyanı besleyen besin onu da beslemiyor mu? Aynı silah onu da yaralamıyor mu, aynı hastalıkları çekmiyor mu, aynı çarelerle şifa bulmuyor mu, aynı kış onu üşütmüyor mu, aynı yaz onu ısıtmıyor mu? Derimizi deldiğiniz zaman kanamıyor mu? Bizi gıdıkladığınız zaman gülmüyor muyuz? Bizi zehirlediğiniz zaman ölmüyor muyuz?"

Farklılıktan korkmaya onu total kötü kabul etmeye ne gerek var? Çeşitliliğin güzelliğini tatmak varken... 1951 yılında Fransa'da çıkartılan Deixonne yasası Fransa'nın ulusal bütünlüğünü yok mu etti, Fransa ulus-devlet olmaktan mı çıktı? Bretonca, Katalanca, Flamanca, Korsikaca, Oksitanca, Baskça, picardi dili, bearne dili, langedok dili, kelt dillerinin öğretilmesi Fransızcayı küçük mü düşürdü? Ya da artık Korsikalıları bir Katalan gıdıkladığında gülmüyorlar mı?

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.

Saygılar.

Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 16, 2008, 07:54:19 ös

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.


Güzel bir espri :D

ayrıca kürtler arasında çok değerli kişiler mevcuttur,

Teşekkürler :)

Mesela Barış Elçisi Pippa Bacca'da Koceli'de haince öldürüldü, tecavüz edildi ama bu adice olan olay Koceli'de yaşayan insanları ya da Koceli'nin bulunduğu bölgeyi kapsamaz.


Insanlık ayıbı elbette, Üzgünüm. Türkiye'nin adına utanç verici bir Olay!
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: mucize76 - Aralık 16, 2008, 08:11:00 ös
Evet boş şeylerin peşinde koşmayan, kimseye zarar vermeyen, iyiniyetli, dürüst, çalışkan pek çok  Türk vatandaşımız olduğu gibi kürt vatandaşımız da mevcuttur. Benim amacım kimseyi kökeninden dolayı yargılamak yada genelleme yapmak değil... Olumsuz eylemleri sıralarken "en büyük çoğunluğunu" ifadesini kullanmam da tamamını kastetmediğimi göstermektedir. Elbette ki benim de yakinen tanıdığım kürt kökenli pek çok arkadaşımız, aile dostumuz, komşumuz, meslektaşımız bulunmaktadır ve onlarla ilişkilerimiz de gayet iyidir. Bence benim mesajıma, bahsettiğim olumsuz eylemleri desteklemediği sürece kimsenin alınmasına gerek yok. Benim çevremdeki kürt kökenli insanlar da bu olumsuz eylemlere karşılar ve sergileyen kürt kökenli vatandaşlarımızı kınamaktadırlar.
Açıkçası yazdıklarımla ve kullandığım ifadelerle forumun seviyesini düşürdüğüme de inanmıyorum... İncelediğim, okuduğum kadarıyla benim yazdıklarımdan daha çok tepki çekecek nitelikte yazılar mevcut burada. Ben hayat tecrübelerime dayanarak gözlemlerimi paylaştım sadece. Doğru yada yanlış size kalmış. Nasıl biliyorsanız öyle yapın sn Nueva....
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 16, 2008, 08:40:59 ös
Bay SkullG öncelikle yazılanı doğru okuyunuz ve istediğiniz yerlere çekmeyiniz,
Aşağıdaki cümleden koyun olduğunuzun çıkarıyorsanz,vah vah vah

Söylediğim söz "Koyun olmadığım için parti tutmam,takım bile tutmam."

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.

Yani bunu sadece Fransaya gitmemiş biri söyler,çünkü siz hiç  bu diyalektlerin konuşulduğu yerlere gittiniz mi bilmiyorum ama hepsi huzurlu ,senelerdir insanların bölmek gibi bir çabası olamayan huzurlu bölgeler ve bu yasa daha yeni çıktı sayılır tarihi tam hatırlamıyorum.Bu yasa kapsamında bölgesel lehçeleri yani diyalektler serbest bırakıldı.Fransa Fransa  Cezayir’e soykırım yapan Fransa, gittiğinizde görmüşsünüzdür İngilizce bilseniz bile konuşmayan genelde yaradılışları kaba insalardan olan Fransa.Ermenistan Ermenilerini  kışkırtan Fransa.

Bu sizin söyleminiz şuna benzer; Amerika'da 50 civarı eyalet var, (bunun doğru ismi bana göre 50 devlet var),hepsinin kendi bayrağı,kendi yasaları var.Huzur içinde yaşıyorlar bizde Türkiye'yi eyalet sistemine dönüştürelim niye korkuyoruz ki.
Hatta biliyorsunuz ki Amerika'da öğrenci şortla bile okula gidiyor, bizim öğrenciler de gitsin, niye korkuyoruz,türban nedir ki korkmayın alın okullara,bir çok ülke üniversitelerinde alıyor.

1951 yılında Fransa'da çıkartılan Deixonne yasası Fransa'nın ulusal bütünlüğünü yok mu etti.

Bunları söyleyen baskın oran gibi kişilere siz bakmayınız, bunlar belli bir seviyeye gelen ülkelerde olur,bizim ülkemiz o seviyeyi yakalamış durumda değil.Yani başka ülkelerle karşılaştırma yaparken Türkiye'nin şuan ki durumunu göz önünde bulundurunuz,
Mesela Amerika'nın 35 eyaletinde(devlet) bir ebeveyn çocuğunun yanında sigara içerse ve başkası bunu gördüyse, gören kişi federallere haber veriyor,o ebeveynden çocuğu alıyorlar,siz neden bahsediyorsunuz,bizde böyle olduğunu düşünebiliyormusunuz.Herhalde çocukların çoğu alınır.
Tv'de gösteriyor adamın teki belediyenin göstermediği yerde kurban kesiyor, adama soruyorlar "belediye ceza yazar niye burda kesiyorsunuz?" , adamın cevabı "olsun kessinler ceza devletimize gidiyor helal olsun."
Yani anlayabildiyseniz böyle at gözlüklerinden yanlı düşünen insanların yazılarını okuyupta böyle söylemlerde bulunmayınız biraz düşününüz.
Kısacası daha biz o seviyeyi yakayamadık.Yani dediğiniz kadar kolay değil,biz daha Türkçe eğitim veremiyoruz ne lehçesi.
Hollandanında bir zamanlar özgürleştirirsek serbest bırakırsak insanlar uyuşturucu kullanmazlar diye bir düşünce yarattılar,serbest bıraktılar.Ne oldu belli yerlerde satılmaya başlandı esrar,magic mushroom(sihirli mantar) vb.., baktılar önlem alamıyorlar daha da arttı sayı hemde çok.Şimdi ise diskolarına,gece kulüplerine giriyorsunuz uyuşturucu kullanılmasın diye damarlarınız gözükmemesi için farklı ışıklar vermeye başkaladılar.Yavaş yavaş ne yapabilirizi düşünüyorlar.Yani her özgürlük, temeli oluşturulmadan istenilen hedefe vardıramıyor.

saygılar

Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 17, 2008, 05:33:56 öö
Cevabım geciktiği için kusura bakmayın, doğum günü, arkadaşımın nişanı, iş, okul derken hiç vakit bulamadım. Bu sebepten atacak olduğum mesaj biraz da üstü örtülen ama tamama bağlanamamış konuları da kapsamaya çalışacaktır.

Öncelikle belli başlı tartışma konularımızı belirlersek daha rahat olabilir sn. Akyol, hem bizim hem de tartışmayı sonradan okuyacak olan üyeler için.

1-) Kürtçe'nin bir dil olup olmama meselesi

2-) Kürtlerin bir millet olup olmama meselesi

3-) Güneş Dil Teorisi ve bağlantılı olarak Türk Tarih Tezi'nin bilim dünyasındaki yeri

4-) Atatürk'ün Kürtler hakkında ki muhtelif görüşleri

5-) Belli başlı tanımlardan kaynaklanan (millet, ırk, ülke, devlet, halk, etnisite vs...) meseleler

6-) Biraz daha kişisel, zaman zaman ad hominem meseleler; şehircilik yapmak, ırkçılık yapmak, partilere bakış açısı gibi...


Böyle düzenli olunca hem ben yazdığımdan keyif alıyorum, hem okunup anlanması kolaylaşıyor. Şimdi gelelim fikirlerime.

1-) "Kürtçenin dil olmadığını ben değil bilim adamları söylüyor,dilin özü yok ondan bundan almış.Adamlar açık açık ifade etmişler." ifadesini kullanmışsınız sn. Akyol. İlk mesajlarınızda Vladimir Minorsky'den bahsediyordunuz ve ona ait olduğu söylenen bir istatistiği bizimle paylaşmıştınız. V. Minorsky kendisi pek çok kereler Kürtçe'nin dil olduğunu ifade etmiş hatta bu dilde yazılmış bir dini tekst hakkında ayrıntılı bir inceleme yazmıştır. Sn. Isabell'e de "dilin bir bilim olduğu" hususunu vurguladığınıza göre Kürtçe'yi hangi bilimsel nedenlerle dil saymıyorsunuz? Aşağıda sayacağım sebeplerden biriyse, onların cevabını vereyim ve siz de kendi cevabınızı ona göre veriniz.

   a-) Kürtçe bir dil değildir, çünkü Farsça'ya gramer olarak çok benzer ve Türkçe ve Arapça kelimelerin sayısı çoktur. Bakıldığında tamamen Kürtçe bir kelime bulunamaz, bulunan kelimelerin ezici oranının kökeni Farsi'dir.
Fikrine karşılık olarak, düşüncelerim aşağıdadır.

   Aslında daha önceki yazımda belirtmiştim bu hususu ben. Bakınız, Kürtler ve Farslar gerek antropolojik, gerekse etimolojik akrabadırlar. Yani nasıl ki Almanlar ve Danimarkalılar, Ruslar ve Polonyalılar, Araplar ve Yahudiler, Türkler ve Moğollar akrabadır; Kürtler ve Farslar da en az o kadar akrabadırlar. Eski İran topraklarında var olmuş pek çok birbiriyle akraba fakat biraz değişik diller konuşan devletler var olmuştur. Örnek olarak Medler, Persler, Partlar, Sasani İran'ı örnek verilebilir.
   İran kökenli diller, sizin de bildiğiniz üzere Hint-Avrupa dil ailesinin çok büyük bir kısmını kapsar. Bakınız sizin için bu dil ailesinin içinde bulunan dilleri buraya yazıyorum. Bu konuda istediğiniz kaynağa başvurabilirsiniz.

      - Hint-Avrupa Dilleri
            - Hint-İran Dilleri
                  - İran Grubu
                        - Doğu İran Grubu

                              KUZEYDOĞU BLOĞU
                              - Sogdca
                              - Osetçe
                              - Harezm Dili
                              - Avesta Dili (Zerdüştlüğün kutsal eserlerinde kullanılan dil)

                              GÜNEYDOĞU BLOĞU
                              - Peştunca
                              - Hotanca
                              - Pamir Bölgesi Dilleri
                              - Waziri (Pakistan ve Afganistan sınırında yaşayan bir azınlık, Peştunlara benziyorlar fakat daha az bilinen bir etnik grup)

                        - Batı İran Grubu

                              KUZEYBATI BLOĞU (Pek çok dil var, hepsini bilemiyorum malesef)
                              - Kürtçe
                              - Medce
                              - Partça
                              - Mazenderanca
                              - Zazaca
                              - Beluci Dili

                              GÜNEYBATI BLOĞU (Bu bloğun da hepsini bilemiyorum)
                              - Antik Persçe, Orta Persçe ve Günümüz Persçesi
                              - Pehlevice (Yine çok önemli ve unutulmuş bir İran dili)
                              - Lurca
                              - Tat diller

   Görüldüğü gibi Kürtçe'nin günümüz Farsça'sıyla çok yakın akraba olduğu zaten bilinen bir gerçektir. Bu onun bir dil olmamasını mı gösterir? Hayır bu onun etimolojik manada bir ana dil olmadığını bize gösterir. Aslında Kürtçe'nin de içinden çıkan diyalektler, ağızlar tabi ki mevcuttur. Kürtçe konuşan biri ve Farsça konuşan birinin anlaşması çok zor bir durum. Ne kadar akraba olurlarsa olsunlar, farklı dillerdir. Biz nasıl Kazakça anlayamıyorsak, Farslar da Kürtçe anlamazlar.

   Ondan bundan toplama bir dil olduğunu söylüyorsunuz. Allah aşkına ondan bundan dil nasıl toplanır bilmek istiyorum. Bu mu bilimsel açıklamanız? Bakın, Kürtçe ve Farsça ortak bir atadan türemiş olan diller. Yani bugün Kürtçe'deki kelimeler günümüz Farsça'sından değil, o eski ortak atadan kalan kelimelerdir. Bu ortak ata çok büyük bir ihtimal ve genel kabul gören teoriye göre Medce'dir. Zaten ikisi de Kuzeybatı İran kökenli dillerdir. Ayrıca Kurmanji kelimesinin de sihirbazlıklarıyla meşhur olmuş olan (Bkz. Tarih - Herodotos) Medler'in dini sınıfı Manj'ların çocukları anlamına gelmesi bu teoriyi destekler. Ma(n)j kelimesinin evrimi de ilginçtir. Yunanlılar kelimeyi maj - mag olarak alırlar. Zamanla Majik - magik olarak büyü kelimesinin yerini alır. Doğuda ise "Mecusi" olarak kendisine yer bulur. İncil'de İsa'ya getirilen hediyelerin sahibi de Hristiyan geleneğe göre üç majlar (bilge adam ya da büyücü kral olarak geçer kaynaklarda) olarak belirtilir.

   Bakın günümüz Kaşkay Türkçesi ile Türkiye Türkçesi de böyle çok yakın bir atadan evrimleşmiştir. Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Türkçe bizim ortak atamızdır. Bu sebepten dolayı kimse Kaşkaylara, ondan bundan dil toplamış şeklinde hor gören bir ifade kullanmamalıdır.

   b-) "Kürtçe konuşanı az olan ve konuşulması da konuşan kişiye yarar sağlamayacak, kullanımı yavaş yavaş gereksizleşmeye başlamış bir dildir. Bu dili şimdi tanımak ve kamusal alanda serbestisini sağlamak, sadece işleri zorlaştırır ve ayrımcılığı arttırır." Fikrine karşı düşüncelerimse şunlardır;

   Malesef bu durumun biraz gerçeklik payı vardır, Kürtçe yıllar süren doğal ve yapay asimilasyon sonucu artık kullanım alanını yitirmeye başlamıştır. Modern kelimelerin ekseriyatı Türkçe, İngilizce, Farsça gibi yabancı dillerden alınıp kullanılmaktadır.Fakat bu yine de dilin, dilliğinden bir şey kaybettirmez. Tv'ye biz "televizyon izlemek" diyoruz, Almanlar "fern sehen" diyor. Bizim bu kelimeyi yabancılardan almamız Türkçe'yi küçük düşürmez. Kürtçe'yi de düşürmeyeceği gibi... Dili dil yapan kelimelerin kökeni değildir. Dili dil yapan kendine özgü anlatımı, ruhu, gramer yapısıdır. Size Kürtçe'de 14 ayrı fiil çekimi var diyorum ve siz de bana Kürtçe bir dil değildir, bilimadamları böyle söylüyor diyorsunuz. Madem dil olmayan bir dil var ortada, serbest bırakılsın da konuşamasın garibanlar o halde, nasıl olsa anlaşamayıp tekrar Türkçe konuşmaya başlarlar.

   Toplumsal bütünleşmeye zarar vereceği hususunda da şunu söylemek isterim ki; bu zamana kadar yapılan politikalar ne kadar bütünleştirdi bu iki toplumu da daha kötü olmasından korkuluyor? Alternatif ve tartışmaya açık bir öneri olarak Türkiye'nin Kuzey Irak Kürtleri'ne de ağabeylik yapıp, ilk önce destek vermesi ve bölgeye yatırım yapılarak Kuzey Irak Kürt yönetimine "sizin iyiliğinizi isteyen, büyük ağabey biziz bakın; PKK'nin size artık faydadan çok zararı vardır" mesajı vermesi durumunda işler nasıl değişirdi diye bir düşünsek? Güneydoğu'da pek çok kişi çanak antenlerle Kuzey Irak kökenli televizyonlar izliyor, orayla da önemli bağları var. PKK'nin elinden alınan önemli bir lojistik destek olmaz mıydı?

   Kürtçe tartışmaya açıldığında aklıma hep o meşhur söz gelir; Kamber Ateş nasılsın? Ben dili siyasal alandan çıkarıp tamamen bilimsel alanda meşgul olmak istiyorum ama siyaset Kürtçe'nin de Türkçe'nin de peşini bir türlü bırakmaya meyletmiyor.

2-) "Bunu biliyorsunuzda ozaman niye hala ırkçılık yaparak kürtler milletdir diyorsunuz,yazdıklarınız çelişiyor. Zaten size ben kürtler Türk'dür demiyorum ki,siz Türk milleti ile Türk Irkını karıştırıyorsunuz.Atatürk'de Türk Irkı dememiş Türk Milleti demiştir." ifadesini kullanmışsınız. Millet tanımı TDK sözlüğünde şöyle yapılır;

Millet: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.

Dikkatinizi çekerim ortada bir devlet olmasına gerek yoktur. Kürtler, Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Kuzey Irak, Kuzeybatı İran, Doğu Suriye'de yaşarlar. Aralarında dil birliği vardır. Aralarında tarih birliği vardır, yöreden yöreye diğer milletler kadar fark gösterir. Aralarında gelenek ve görenek birliği vardır. Aralarında bir ülkü birliği yoktur belki fakat ülküleri olan geniş bir popülasyonu da vardır. Kuzey Irak'ta fırsatı değerlendirmeleri de onların bir gelecek istediklerini göstermez mi? Bunu ABD'nin maşası olarak yapması gibi siyasi konulara hiç değinmeyelim, sadece demagoji yapmış oluruz. Ben de bu duruma karşıyım fakat bu durum bize Kürtlerin ortak ve kendilerine ait gelecek istediklerini gösteriyor. Çünkü üniversiteler kuruluyor, çünkü parklar kuruluyor, alış veriş merkezleri kuruluyor. İnisiyatifi ele alıyor Kuzey Irak'lı Kürtler. Bu onlarda geniş bir ülkü birliğini de gösterir.

Hala Kürt dediğimde sadece Türkiye geliyor aklınıza. Türkiye'de olduğu kadar Türkiye dışında da bir Kürt nüfusu bulunuyor. Peki size soruyorum hangi hakka dayanarak bu topluluğa da müdahale etmekte ve onların tüm bu yaşamlarına rağmen bir millet olmalarını kabul etmemektesiniz. Kürtçe toplama bir dil, Kürtler bir millet değil etnik grup diyorsunuz. Kürtler madem sadece bir etnik grup, Kuzey Irak'lı Kürtler hangi milletten? Irak milletinden mi? Ama aralarında bariz bir dil, tarih, ülkü, gelenek ve görenek farklılığı var. O zaman ne diyeceğiz yani, Kürtlerin bir millet içerisinde yer alabilmelerinin tek yolu Türkiye'de Türk milletiyle olma yoludur mu dememiz lazım? Çok kısaca; T.C. dışında yaşayan 12-15 milyon Kürt nüfusa ne diyeceğiz? Irak diyemiyoruz, çünkü tanıma uymuyor işte...

Irkçılık yaptığımdan bahsediyorsunuz. Kürtlerin "çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan" insanlar olduklarından bahsediyorum ve bunun adını ırkçılık koyuyorsunuz. Bu konu üzerine daha ne söyleyebilirim ki? Size karşı söylediğim her şey ırkçılık olacak o zaman...

3-) "Siz kendiniz için konuşun,dünyayı niye yanınıza alıyorsunuz?Sizden başka bana güneş dil teorisini benimsemediğini belirten 30 tane yabancı bilim adamının yazısını gösterebilirmisiniz?
Eğer gösteremeyeceksiniz böyle diğer tezleriniz gibi kaynaksız ve varsayımlarla böyle konuşmak olmuyor."
demişsiniz, fikirlerim aşağıdadır.

Öncelikle üslubunuz beni biraz aşağılar gibi olmuş. Sanki kendi başıma konuşmayı becerememiş ve her zaman bir başkasını referans gösteriyor gibi göstermişsiniz. Oysa siz de biliyorsunuz ben çoğunlukla kopyala-yapıştır bile yapmamayı tercih ederim ve forumda eleştirdiğim nadir kısımlardan biridir bu durum. Ben size en fazla esprili bir şekilde takılmışımdır (koyun meselesi gibi) fakat sizin fikirlerinize dair bu şekilde bir şey söylememeyi tercih ederim. Doğrusu biraz haksızlığa uğramış hissettim kendimi.

Bakınız öncelikle Güneş Dil Teorisi'nin bilimsel olmaktan öte siyasal bir teori olduğunu belirtmek istiyorum. Açıklamasını birazdan yapacağım. Ama önce istediğiniz 30 tane bilimsel makaleye cevap vermek isterim. Güneş Dil Teorisi 50'li yıllardan itibaren Türkiye ve belli nasyonalist kesimler hariç unutulmuştur. Bu sebepten pek çok bilimadamı bu teoriyi çürütmekle vakit harcamaz. Basitçe konuyu kendi bakış açılarıyla anlattıklarında Güneş Dil Teorisi'nden çok daha farklı veriler kullanırlar. Önemli tarih yazarlarından bence okusanız çok seveceğiniz ve bir Türk dostu olan (bir kitabına çok güzel de bir önsöz yazmıştı) Jean Paul Roux'u size referans gösterebilirim. Yine bir taraftan Tatar kökenli olan L.N. Gumilev de çok önemli bir bilim adamıdır. Ben size benim favorim olan bu iki kişiyi önemle öneririm. Özellikle J.P.Roux'nun üslubu da hiç sıkıcı değildir. Bence bir okuyun.

Bakınız bildiğiniz gibi Güneş Dil Teorisi'nin ana fikri, tüm dillerin kaynağının Orta Asya olduğu ve tüm kelimelerin Orta Asya'da bulunan bir topluluk tarafından Güneş tapıncıyla ilgili olarak kullanılmış atalarının olduğudur. Teori Mu, Atlantis, Naacal gibi mitlerle de yakından ilgilidir. Avusturya'lı bir bilim adamı ilk kez bu teoriyi ortaya atar ve sonra Mustafa Kemal Atatürk'e eserini gönderir. Atatürk de çok ilgilenir ve derhal çalışmalara başlar. Mustafa Kemal Atatürk'e söyleyecek hiç bir söz yok. Olanca dertlerinin arasında tüm desteği verir, toplantılar yapılır, Tahsin Mayatepek Meksika'da Türk izleri kovalar vs...

Fakat teorinin Türkiye'ce kabulu aslında daha çok siyasidir. Atatürk, devrimlerin ideolojik alt yapısını oluşturmak adına Türk'e yüzyıllardır adam yerine konulmadığı Osmanlı yönetiminden daha önce, daha gururlu bir tarih vermek ister. Türk'ün İslam'dan evvel var olduğunu kanıtlamak ister. Bu bulunmaz bir fırsattır da.

Teorinin Türkler'ce bu kadar ilgi görmesinin sebebi şüphesiz ki Orta Asya'dır. Bakınız o tarihte Avrupa konjonktörünü göz önünde bulundurmakta yarar var. Her yerde nasyonalist hareketler başa geçmektedir. 1936'da İspanya'da Franco savaşı başlatacaktır. Finlandiya çok yakın bir zamanda Mannerheim önderliğinde o meşhur hattını Sovyetlere karşı tutacak ve ardından ılımlı milliyetçi bir şekilde idare edilmek isteyecektir. Romanya, Macaristan, Almanya, İtalya yani Avrupa'nın orta merkez güçleri hep yükselen nasyonalizm elindedir. Yunanistan zaten Megalo Katastrofi'den sonra kendini bir türlü toplamayı başaramamıştır. Bulgaristan'da yine ulusalcılık rüzgarı eser. Kısaca dönemin modası nasyonalizmdir.

Almanlar'ın Orta Asya ile olan münasebetlerini biliyor musunuz bilmiyorum. Orhun Anıtları ilk olarak ortaya çıkarıldığında Göktürk Alfabesi'nin şekli yüzünden herkes çok eski bir Aryan anıtı bulunduğunu sanmıştı. Çünk Göktürk Alfabesi rünikti. Fakat sonradan ortaya çıktı ki dilin bırakınız İndo-Aryan ya da Cermenik olmasını, Hint-Avrupa dil ailesinden bile değildi. Ural-Altay'lıydı. Anıtın Aryan olmasının sanılmasında Cermenik kabilelerin de soylarının esasen Maveraünnehir ve Orta Asya'ya dayanmasının etkisi büyüktür. Bir de Orhun Anıtları Türkçe çıkınca Almanlar'da da Türkler'de de bir "acaba" uyanmıştı zaten. Bu teori aradan geçen yıllardan sonra, yükselen nasyonalizmin ve Birinci Dünya Savaşı'nın izlerini ülkesinden silip atan Türkiye'ye dikkat eden Orta Avrupa yönetimleri üzerinde bir etki yaptı. Almanya, Sevres kadar baş belası olan Versailles'den kurtulmaya çalışıyordu. Türkiye kurtulmuştu bile. Üstelik Türkler'in başında sarışın, mavi gözlü, yakışıklı da bir önder vardı. Samimileşmek adına gereken zemin tamdı.

O yüzden bu teorinin bir Avusturya'lı tarafından ortaya atılmasına şaşmamak gerek. Fakat çok eksik bir teoriydi. Baştan yaptığı büyük hatalar vardı. Türkler ve Cermenler farklı ırklara mensuptur zira. Bu yazıtlar yazılırken de öyleydiler, milattan önce ilk Tü-jüe ya da a-shih-na isimleri duyulduğunda da... Hem Afrika'da çalı adamların konuştuğu dil neydi o halde? Ya da diğer pek çok izole dil nasıl ortaya çıkmıştı? Böylece teori sadece Hamitik-Semitik, Hint-Avrupalı ve Altay dil gruplarını kapsamaya başladı. Fakat bu üç dil grubu arasında öylesine farklılıklar vardı ki, aralarda kurulan bağlantılar çok zoraki oldu. Türkiye bu durumdan faydalanarak, Türk Tarih Tezi'ni geliştirdi. Güneş Dil Teorisi ise 50'li yıllardan itibaren dünya gündeminden çok büyük oranda kalktı.

Peki neden?

Çünkü nasyonalizm artık Avrupa'nın horozu değildi. Çünkü bu tarz gizli örgüt, Mu kıtası, enerji hatları, maji gibi konulara özel ilgisi olan Hitler gibi adamlar da artık yoktu. Büyük Türk zaten "sorma çocuk, dili bir çıkmaza soktuk" demiş ve daha zor ve uzmanı olduğu konularla (tırmanan faşizm, doğuda isyanlar, Hatay sorunu, tarımın modernleşmesi) uğraşmayı tercih etmişti. Zaten büyük savaştan üç sene öncede vefat edecekti. Güneş Dil Teorisi'nin mantıklı olduğu yanlar vardır fakat teori temelden yanlıştır. Çünkü teorinin temelinde Hami-Sami, Hint-Avrupa ve Türk dillerinin aynı kökten olduğu iddiası vardır. Bu iddianın doğru bir iddia olmadığını artık biliyoruz. Aradaki etkileşimler vardır fakat diller çok farklıdırlar.

Bir de teorinin getirdiği ve sizin beni suçladığınız kafatasçılık mevzusu var sn. Akyol. Muhtemelen okuduğunuz bir yazardır Reha Oğuz Türkkan, kendisi ordinaryüstür ve Güneş Dil Teorisi ile Türk Tarih Tezi'ne bağlı kalmaya çalışarak eserler verir. Reha Bey'in yakın çevresi Türk Tarih Tezi'nde saptanan standartlara göre kafataslarını ölçen ve bu kafatasları standartlara uygun çıkmadığında üzülen bazı insanlar mevcutturlar. Bakınız Türk Tarih Tezi'nin temel kabulleri;

- Türkler brakisefal ve Kafkasyalı (caucasian yani beyaz ırk) ırktandır. Bu ırkın anavatanı Orta Asya'dır.
- Etrüskler ve Sümerler Türk'tür.
- Eski Mısırlılar da brakisefal kafatası yapısına sahip, beyaz Türkler'dir.
- Maya, Aztek, Toltek ve Olmek uygarlıkları da Türkler'ce geliştirilmiştir.


Bu beyaz ırk ve brakisefal kafatası çılgınlığını dönemin Türkçü'lerinin kılık-kıyafetinden de çıkarabilirsiniz. Çoğunun saç traşı dahi biraz nazizmsi değil midir?

Şimdi kusura bakmayınız ama ben ve yanıma aldığım dünya bu durumun yanlışlığının farkındadır. Türkler indojen bir halktır. En birinci, birleştirici unsur dillerinin ortaklığıdır. Bunun haricinde vücut genetiği olarak birbirlerinden gerçekten çok çok farklılıklar gösterirler. Bu durum bize bir zamanlar şu an bizim Türkçe dediğimiz ve benim tüm diller arasında gerçekten çok başarılı bulduğum bu dili konuşan bir halkın, şu an Türkçe konuşulan bölgeleri bir müddet egemenlikleri altında tuttuğunu ve bu dominant dilin adının Türkçe olduğunu gösteriyor.

Siz de diyorsunuz; Atatürk "Ey Türk milleti" diyor, "Ey Türk ırkı" değil... Ben andropolojik olarak sanırım dolikosefal ve Kafkasyalı (beyaz ırk)yım. Türk Tarih Tezi beni gerçek (?) Türk saymıyor. Oysa ben Türk'üm diyorum ve Türkçe konuşuyorum. Şimdi işin içinde kafatası ölçen bir tez dururken sizin beni kafatasçı olarak görmeniz bence olsa olsa ironidir. Ya da ben yanlış anlamışımdır, umarım.

4-) Atatürk'ün Kürtler hakkında bazı görüşleri konusu aslında çok daha geniş ele alınması gereken bir konu. Kısa konuşmak gerekirse, Atatürk'ün beyanları  zaman dahilinde çok değişiklikler göstermiştir demiştim ve siz de benden bu ifadeleri istemiştiniz. Artık burada kopyala yapıştır yapmak zorundayım, çünkü çok uzun. Ayrıca alıntı olduğundan, yorum yapmam zaten mümkün olmaz.

Mustafa Kemal’in Adana’dan 24 Mart 1919 günü kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık İstanbul’a Savaş İşleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan:

“Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da Kürdistan’da Suriye’de başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular haydutların değil Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..”

(Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları Sadi Borak Çağdaş Yayınları İstanbul 1980 Sayfa: 139)


Mustafa Kemal’in Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği yukarıdaki telgrafa karşılık Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgraftan:

“Diyarbakır’da Kürt Kulübünün İngilizler’in kışkırtmasıyla İngilizler’in koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmak amacını izlediği anlaşıldığından kapattırılmıştır. Üyeleri hakkında soruşturma yapılıyor. Kürdistan’ın tanınmış beylerinden aldığım telgraflarda dağıtılan bu Kürt Kulübü’nün hiçbir Kürt’ü temsil etmediği birkaç kendini bilmezin girişimlerinin sonucu olduğu ülke ve ulusun bütünüyle bağımsız ve özgür yaşaması uğrunda her türlü özveriye ve bu konuda emirlerinize hazır oldukları bildirilmektedir...

...Hükümetin (İstanbul) bayağı tutsak bir durumda olması başkentin baskılı bir askeri işgal altında bulunması dolayısıyla ulusun kurtuluşunun yine ulus ordusuyla gerçekleşeceği sizcede bilinmektedir. Bu nedenle ben Kürtler’i daha ötesi bir öz kardeş olarak bütün ulusu bir nokta çerçevesinde birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuk dernekleri aracılığıyla göstermek karar ve çabasındayım...”


(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Sayfa: 49)


Mustafa Kemal’in Edirne’deki 12. Kolordu Komutanı Mehmet Selahattin Bey’e gönderdiği bir mesajdan:

“Ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış bile verilemez...”

(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Cilt:1 Sayfa: 72)


Mustafa Kemal’in 15 Haziran 1919’da Diyarbakır Valiliği’ne gönderdiği telgraftan:

“Bütün milletin hayat ve bağımsızlığını kurtarmak için birleştiği şu önemli günlerde bir yabancı devletin korumasına sığınarak düşük ve esir yaşamayı tercih eden her türlü ilkenin ülkeyi parçalayarak her türlü derneğin kapatılması çok hayati ve gerekli bir görev olduğundan Kürt Kulübü konusundaki uygulamanız tarafımızdan da uygun görülmüştür..
.......

Bu nedenle Diyarbakır ve bağlı yörelerde Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Derneklerinin oluşmasına ve kurulmasına yardım edilmesini önemli salık veririm. Ve özellikle Kürt Kulübünün üyeleriyle bugünkü telgrafım kapsamında görüşerek uzlaşmak uygundur...”


(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Sayfa: 10)


Amasya Protokolü Tutanağı’nın 1. Maddesi aynen şu cümlelerle başlıyor:

“Bildirgenin 1. Maddesinde Osmanlı devletinin düşünülen ve kabul edilen sınırları Türk ve Kürtler’in oturdukları yerleri kapsadığı ve Kürtler’in Osmanlı topluluğundan ayrılmasının olanaksızlığı belirtildikten sonra bu sınırın en az bir istek olmak üzere elde edilmesinin sağlanması gereği ortaklaşa kabul edildi.Bununla birlikte yabancılar tarafından görünüşte Kürtler’in bağımsızlığı amacı altında uydurulan yalanların önüne geçmek için de bu durumun Kürtlerce şimdiden bilinmesi uygun görüldü...”


Şimdi belki diyeceksiniz ki, Atatürk Kürtler diyor; söylememiz yasak olan o malum coğrafi bölgenin adını anıyor ama Kürtçe'den, Kürt milletinden bahsetmiyor. Atatürk'ün o zamanlar kalkıp da antropolojiyle, etimolojiyle uğraşmasını beklemek zaten abes olmaz mıydı? Kaldı ki millet ve dil konularındaki fikirlerimi yukarıda beyan ettim halihazırda. Mustafa filminde de tekrar ele alınan o meşhur özerklik hususuna gelince. Atatürk birazdan yazacağım sözleri, Ahmet Emin Yalman'a söylemiştir. Belki biliyorsunuzdur, Hüseyin Üzmez'in vurmaktan övündüğü gazeteci işte bu kişidir.

“Başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu(Anayasa) gereğince zaten birtür yerel özellikler oluşacaktır. O halde hangi livanın(sancağın) halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir.Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”

Görüldüğü üzere Atatürk Kürtlük ideasına karşıdır. Etnik kökenlerinden ötürü federal yapı gibi bir özerklik verilmeyecektir fakat zamanın Anayasa'sında ki seçim ve meclis oluşumu 1924'ten daha farklıdır. Ve 24'le beraber Atatürk'ün burada sözünü ettiği sancakların özerkliği de ortadan kalkar. Ve ardından da hem irticai hem de ayrılıkçı özellikler taşıyan o isyanlar başlar. Size 1921 Teşkilat-ı Esasi'sini anlatamayacağım. Ama size Bülent Tanör'ün "Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri" isimli kitabını öneririm. O zaman bu sözlerin mahiyeti ve Atatürk'ün vaadi daha iyi anlaşılabilir.

1924'ten sonraki Kürt politikası hakkında da konuşmayacağım. Zira fazlasıyla siyasal bir alan. Ben yine izninizle andropolojik ve etimolojik açıdan yani insanların objektif olabilecekleri yerden konuşmayı tercih ediyorum.

5-) Belli başlı tanımlardan kaynaklanan meseleleri ele almak istemiştim fakat saat çok geç oldu. Hastalığımdan fırsat ederek yarın işe gitmeyeceğim için bu saatte yazma şansım olduysa da, yoruldum biraz. Özür dilerim. Ama esas problemimiz olan "millet" ve "ırkçılık" gibi tanımları zaten hallettim gözümde, diğerleri çok önemli değildi.

6-) Ve şimdi kişisel konulardan bahsetmek istiyorum.

   a-) Size daha önce de MHP ve onun siyasi çizgisi hakkında konuşmak istemiyorum demiştim. MHP size göre ırkçı değildir, anlıyorum. Ama ben sizin görüşünüzü daha çok "MHP yeterince ırkçı değildir" gibi yorumladım açıkçası. Ben yine de bu sözümü geri almak isterim, zira kuruluşlara bu şekilde yazılı bir şekilde ırkçı, faşist gibi ithamlarda bulunmak suç olarak görülebiliyor. Bu şekilde yargıtay kararları mevcut. MHP ile ilgili görüşlerim benim özelimdedir ve konumuzla da pek alakası yoktur.

   b-) Türkiye Antropoloji Tetkikat Merkezi Atatürk tarafından kurulmuş olabilir. Fakat bir gerçek kişinin tüzel kişilik kurulumunda lider konumda rol alması, ön ayak ve destekçi olması; onu tüzel kişinin uzmanlığında bulunan alan hakkında yetkin bir kişi yapmaz. İlgili bir kişi yapar. Mustafa Kemal Atatürk bir antropolog değil; bir asker, bir siyasi lider, bir devrimcidir.

   c-) "Benim Kürt olmadığımın farkına vardığınızı, zaten Kürtler'in çoğunun benim gibi düşünmediğini ve Türkler'le huzur içinde yaşamakta olduklarını" söylemişsiniz. Peki ben bunların aksini mi söyledim? Ben size Kürtçe'nin oradan buradan toplama bir dil olmadığını ve Kürt milletinin var olduğunu söyledim kısaca. Siz ise bundan ne çıkarımlar yaptınız... Sizin şu an bahsettiğiniz konuyla ilgili bir şey söylemedim ve fikirlerimi yine kendime saklamayı tercih ediyorum. Konuyu mümkün olduğunca subjektifleştirmemeye çalışıyorum çünkü siz ve ben süjeleri çok farklıyız, içinden çıkamayız.

   d-) Ben sizin, sn. Isabell'e de verdiğiniz cevaptan anlaşıldığı üzere, dil konusunda bilgili, ilgili, meraklı bir kişi olduğunuzu düşündüm. Üslubunuzu sizin bu yetiye sahip olduğunuzu bana hissettirdi. Fakat inatla Kürt yazarken küçük harf, Türk yazarken büyük harf kullanmanız bende soru işareti oluşturdu. Hiç olmazsa uyarıdan sonra dikkat edersiniz diye düşünmüştüm. Ayrıca ben de bir Türk'üm, bunun farkına varınız artık. Türk olmasam bile dilbilgisini bu tarz düşüncelerin aktarım metodu olarak kullanmayı kendime yakıştıramam. Siz Kürt kelimesini "kürt" yazdınız diye Türk kelimesini de küçük harfle yazacak değilim. Kompleks bunun neresinde?

   e-) Madem sayılar size bir şey ifade etmiyor ve istatistikler sayılan kafataslarından ibarettir, o halde ilk başta 20 milyon Kürt ibaresinin nesine takıldınız? Dünya'da ki bir küsür milyar Çinli bir şey ifade ediyor mu diyorsunuz, iş gücünden başka? Siz iş gücünü önemsiz görüyorsanız, size sadece saygı duyabilirim. Ama kalkıp da Liectenstein ile Çin'i de bir tutamıyorum ben.

   f-) Talkan katliamını ve genel olarak Emeviler'in zulmunü iyi biliyorum, teşekkür ederim.

   g-) Yanlış hatırlamıyorsam bir kere Trabzon'lu, bir kere de Trabzonspor'lu olduğumu belirmiştim. Ve bunu sizin beni Kürt zannettiğiniz düşüncesine kapılarak, öyle olmadığımı hatta Türkiye'de daha çok ultra nasyonalist bir çizgiye sahip bir imaja sahip bir şehirde köklerimin bulunduğunu belirtme amacıyla söylemiştim. Şehircilik neresinde anlamadım gerkçekten. Trabzon milleti zekidir, çalışkandır; horon en asil duyguların dansıdır; hamsi denizlerin efendisidir falan mı dedim? Trabzonlu olmakla insanları mı bölüyorum? Nereli olayım, neresi hoşunuza gider; daha sakıncasız, daha az bölücü bir yer?

   Bu arada bir taraftan da Sinop-Ayancık'lıyım, bakın hemşeri çıktık bir de... Ama şehircilik yapmayalım tabi...

   h-) Takım tutanlara koyun der gibi bir anlam çıkardım, özür dilerim. Sizi yanlış anlamışım, gerçekten.

   Koyun demişken, sn. SkullG de tekrarlayınca aklıma geldi. Bu da alakasız bir anı paylaşma bölümü olsun. Bu sene Hacıbektaş Şenlikleri'nden İstanbul'a dönüş yolunda Kayseri İstasyonu'nda 8 saat kadar beklemek zorunda kalmıştım. Tren Bitlis'ten geliyordu, mayın tarama falan derken korkunç bir rötar yaptı. İstasyonda tanıştığım bir sürü kişiden bir tanesi çok güzel bir laf söylemişti, eminim hepinizin hoşuna gider. Açıkça Fethullah Gülen sempatizanı olduğunu söyleyen bir kişi benimle epey konuştuktan sonra, eşyalarımın arasındaki neye gözü ilişti. Sordu, ney dedim. Çal bakalım diye tutturunca, biraz üflemeye başladım. O sırada da şenliklerde gördüğüm ama hiç konuşmadığım bir amca geldi, rakı kokulu. Biraz konuştuk, dert yandı pek çok şeyden. Benim bir Alevi'yle arkadaşlık etmeme açıkça bozulan diğer kişi ney üflemekle alay ederek ortalık yerde "me"lemeye başladı, beni koyunlukla suçladı. Epey saçmaladı yani. Bana "koyun musun" dediğinde, sarhoş amcadan çok güzel bir cevap geldi; "Biz kurt olup namert lokma yiyeceğimize, koyun oluruz da millet etimizden faydalanır; boş ver."

   Bu laf üzerine diğer adam beni Alparslan Türkeş'in avukatıyla tanıştıracağını falan söyledi, yüz bulamayınca gitti. Ben de kalan üç saati ismini vermekten çekindiğim o güzel insanla geçirdim. Herhangi bir laf söyleme amacım yoktur, yanlış anlaşılmasın. Beraber okuyalım, biraz da gerginlik dağılsın istedim.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Pasha - Aralık 17, 2008, 11:36:37 öö
Bu kadr saldirmaniza bence gerek yok arkadaslar. Kurtcede bil dildir. Kurtlerin yada kurtcenin tarihi eski olmasada, baska dillerden alintilari cok olsada onlarinda kendine ozgu degerleri vardir. Saygi duymalisiniz.

Turkce kac yildir var acaba?
Osmanlica yada baska alfabeler ile yazilmis dilelr degil. TURKIYE TURKCESI, kac yildir var dersiniz?
Turkcenin baska dillerden gecmis ozellikleri, benzerlikleri yokmu?

bence kurtlere ve kurtluge bu kadar saldirmadan once onlarla olan benzerliklerinize bakin derim. onlari dislamak degil, kardes olarak kabul ederseniz onlarda sizi kabul ederler. unutmayinki siz onlarin ulkesinde degilsiniz. onlar sizin ulkenizde.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Nueva - Aralık 17, 2008, 12:16:10 ös
Sayın mucize76,

Size kimse gözlemlerinizi paylaşmayın demiyor; problem üslup ve terminoloji tercihlerinizde.
"Kan emici, maşa ve uydu" sözcüklerini sarf edip sonrasında bunu haklı göstermeye çalışmanız beyhudedir , bu sözcükler  sizin görüşünüze göre "seviyeyi düşürmüyor" ise ben size sizin bu terminoloji hakkında görüşünüzü sormuyorum; size "Bu forumda kimseyi bu biçimde tanımlayamazsınız , ölçü budur , üslubunuzu değiştirmeniz gerekmekte." diyorum. 

Anlaşılmayan bir noktanın kalmamış olduğunu düşünüyorum.

Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: mucize76 - Aralık 17, 2008, 01:26:22 ös
Açıkçası ben bahsi geçen kelimeleri kullanmaktan dolayı rahatsız değilimki bir de sonrasında kendimi haklı göstermeye çalışayım... Kendimi haklı göstermek gibi bir çabam yok sn Nueva... Ben bu sözcükleri tek başına değil bir konu bütünlüğü içinde anlatmak istediğim şeyler için kullandım. Günlük gazeteleri okuyan, ülke gündemindeki haberleri takip eden herkes benim ne demek istediğimi gayet iyi anlayabilir. Cımbızla seçer gibi kelimeleri ayıklayacak olursak ben de size bu forumda yazılmış benzer pek çok kelime bulabilirim sansürlemek isteyebileceğiniz...
Ben de sizin benimle konuşurken ki üslubunuzu değiştirmenizi rica ediyorum... Sizin üslubunuz da tam bir diktatör havası var, ayrıca çok kaba ve iticisiniz... Nezaket ve saygı kurallarına daha duyarlı olun lütfen. Şunu söyle, bunu söyleme, bak söylersen sana şunu yaparım, bunu yaparım, bu olur vs.. gibi tehditkar davranmanıza gerek yok. Forumdaki herkese ve forumun açılmasında emeği geçen herkese sonsuz saygı duyuyorum. Ve kimsenin sizin gibi hoşgörüden yoksun bir amir gibi davranacağını sanmıyorum. Siz bu forumda yönetici olabilirsiniz belki ama benim amirim değilsiniz, bana emir veremezsiniz... Kan emici, maşa, uydu sözcükleri bana göre gayet normal sözcüklerdir. Konu içerisinde anlam bütünlüğünüz bozmayacak şekilde kullanılmalarında da hiçbir mahzur göremiyorum...
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: MASON - Aralık 17, 2008, 01:47:13 ös
Sayin mucize76,

Yonetimi elestirebilir, hakkimizdaki yorumlarinizi oldukca ozgur ifadeler ile dile getirebilirsiniz. Ancak ifadesini begenmediginiz Sayin Yoneticimizin size, hayli ozen gosterilerek yazilmis bir uslupla ricada bulundugu husus, yonetime karsi olan bir konu hakkinda degil, uyelerin arasindaki huzuru saglamayi amaclayan bir konu hakkindadir.

Forumda her kesimden uyeler mevcuttur ve bu gun gectikcede artacaktir. Yukarida, kullanilmasinda hicbir mahzur gormediginiz sozcuklerin sizin icinde kullanilabilecegini dusunurseniz eminimki rahatsizlik verebilecek, sert tartismalar cikarabilecek nitelikler icerdigini gorebilirsiniz.

Sayin Yoneticimizin oldukca nazik ricasindan rahatsiz olma luksunu kendinizde gorebiliyor, ancak kullanmis oldugunuz aykiri sozcuklerin diger kisileri rahatsiz edebilecegini dusunmuyorsaniz size bir defada ben ozel olarak bu hususta sozcuklerinizi dikkatle secmenizi rica edecegim.

Masonlar.org un amaci tek bir irk, dil, din, millet yada ulke uzerine odaklanarak diger seslerin cikmasini engellemek degildir. Bu forum her kesimden, her kisinin en az sizler kadar rahat konusabilmesini saglayabilmelidir. Kisilerin (azinlik dahi olsalar) yorumlarinda acik ve rahat olmalarini ise yonetimin onlara gosterdigi saygi belirler. Forumdaki butun harici uyeler esit konusma hakkina sahip oldugu gibi haklarinada esit derecede saygi gormelidirler. Bir uyenin diger bir uyeden daha rahat, kirici, umursamaz konusmasi oncelikle yonetime yansiyacak, daha sonra ise uyeler arasi sorunlar cikmasini saglayacaktir.

Masonlar.org evrensel bir sitedir. Evrensellikteki ahengin guzelligini gorebilmis kisilerin, bu guzelligi haricilerede yansitabilme cabasidir. Duzene gostereceginiz anlayis sizin itibarinizdan kaynaklanacaktir. Bizlerin ricalarini kirmayacak kadar saygin bir karakteriniz oldugunu umut etmekteyim.

Saygi ve Sevgilerimle
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: mucize76 - Aralık 17, 2008, 02:09:59 ös
Sn. Mason, hassasiyetinizi, endişelerinizi, düzen ve dengeyi sağlamak adına titizlik göstermenizi anlayışla karşılıyorum. Nazik üslubunuz ve gerekçeli açıklamanız için çok teşekkür ederim.

En derin sevgi ve saygılarımla...
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 17, 2008, 07:40:43 ös
bence kurtlere ve kurtluge bu kadar saldirmadan once onlarla olan benzerliklerinize bakin derim. onlari dislamak degil, kardes olarak kabul ederseniz onlarda sizi kabul ederler. unutmayinki siz onlarin ulkesinde degilsiniz. onlar sizin ulkenizde.

:) Konu üzerinde fazla durmak istemedim ama yazınız ilgimi çektiğinden sadece küçük bir ayrıntıya girmek istedim. Öncelikle şu bilinmelidir ki;

Ülkenin birlik ve beraberliği hususunda Ulusal Bütünleşme adı altında söylediklerinize katılmıyor değilim. Ancak Kardeşlik olgusunu da dar anlamda kısıtlı olarak ele alınmaması gereklidir, diye düşünüyorum. Çünkü sadece Türklerin değil aynı zamanda Ülkenin Doğu ve özellikle Güneydoğusunda yaşayan Ermeniler başta olmak üzere birçok Yabancı Uyruklu Vatandaşlar bulunmaktadır ( Ancak 1915 Osmanlı Tecir Yasasıyla her ne kadar Ülkelerine gitmek zorunda da kalsa çoğunluğu ama sonuçta bir azınlık da olsa adı geçen bölgede varlıklarını sürdürmektedirler ). Yüzyıllardır Kardeşlik Çatısı altında bütünleşmiş bu Irklar adeta birbirleriyle kaynaşmış durumdadırlar da. Yine Köyleri yakılmış olduğundan ( bir dönem ) Avrupa'ya gitmek zorunda kalan Kürtler aynı Kardeşlik duygularıyla bu Çatıyı daha da genişletmiş durumdadırlar. Kardeşliği, sadece salt Türk-Kürt Kardeşliği alanında değerlendirmek diğer Kardeş Irklara bir Saygısızlık olunabileceği düşüncesindeyim.

Son olarak Türklerin ( Tarihi Bilginize sığınarak ) Anadolu'ya OrtaAsya'dan göç ettikleri bilinmektedir. Bu itibarla da geldikleri zaman Kürtlerin '' Mezopotamya '' adını verdikleri bölgede yaşadıkları bilinmektedir. Bundan asla yanlış bir anlaşılma sözkonusu olmasın lütfen, bu Forumda görülen odur ki, Saygıdeğer Yöneticilerimizin, Tarafsız ve Önyargısız bir yaklaşımla özellikle de '' Hassasiyetle '' Ortamın gerilim seviyesini ayarlamaya çalışmaları Bizlerin, Onlar'a son derece duyduğumuz Saygı'yı daha da arttımıştır, arttırmaktadır. Teşekkürlerimi Sunuyor ve Anlayışlarından dolayı hakikaten de Örnek bir Site Modelini sunmuş olduklarını bir kez daha kanıtladıklarını gösterdiler.

Diğer Sevgili Forum Arkadaşlarıma gelince Sayın Veritas'ın geniş Bilgilendirici ve yapmış olduğum araştırmalarımla aynı doğrultuda olması nedeniyle Kendilerini de yineliyorum bir Türk olarak Kürt Halkı hakkında vermiş olduğu yansız, doğru Bilgilerden ötürü asıl Türk- Kürt Kardeşliğini çok güzel bir şekilde yansıtmıştır.

Burada asla Kürt Halkının bir temsilcisi gibi olduğum anlaşılmasın lütfen :) haddimi belki biraz olsun aştığımın farkındayım ama Bizimle aynı doğrultuda düşünmeyen Kardeşlerimizin de ki düşünmemesi çok doğaldır ve Saygı'yla yazılarını dikkatli bir şekilde okuduğumu belirtiyorum.

Ayrıca Bölgemize gelen Türk Kardeşlerimizin, Memur-Öğretmen-Polis- Doktor vedevamı şark göreviyle ya da bunun dışında görevi icabı bulunanlar görmüşlerdir ki rahat - huzurlu bir ortamda bulunup gereken Insanlığı karşılarında bulduklarını ve memnuniyetle memleketlerine döndüklerini ben birçok yerde şahit olmuşumdur, aynı memnuniyetlik birçok yerlerde kendisini ifşa etmiştir. Tabi Bölge derken de asla Ülkenin kısmi bir bölünmüşlüğü olduğunu kastetmiyorum, tam tersine Ülkenin Bütünlüğünün bu çok hassas dönemde de Sevgili Türk Kardeşlerimizden de aynı ve benzeri duyarlılığı görmeyi elbetteki isteriz. Tek taraflı bir olumlu yaklaşım, Sevgili Pasha Kardeşimin de çok güzel bir şekilde belirtmesiyle maalesef olumsuluğa karşı itilecektir. Bunun böyle olmasını haliyle hiçbirimiz istememektedir. Ülkemiz savaşın değil Barışın, Kardeşliğin bir göstergesi olmalıdır.

Her halukarda sarfedilen olumsuzluklar şimdiye kadar Anlayışlıkla karşılanmamış olsaydı eminim ki, taş üstünde taş kalmazdı. Bunun gerçekleşmemesi adına büyük bir hassasiyetle ortamın yumuşatılma çabaları çok detaylı bir şekilde sürdürülürken aynı duyarlılığın da olumsuz sözler sarfeden Kişilerden biraz olsun düşünerek Akılcı-Mantıklı olarak hareket etmelerinin hepimizin yararına olunacağının fikrindeyim. Askere gidenlerin de yine bir kısmının Kürt Vatandaşlardan oluştuğunu lütfen unutmayalım.

Saygı ve Sevgilerimle,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Dino - Aralık 17, 2008, 10:34:40 ös
Alıntı
Son olarak Türklerin ( Tarihi Bilginize sığınarak ) Anadolu'ya OrtaAsya'dan göç ettikleri bilinmektedir. Bu itibarla da geldikleri zaman Kürtlerin '' Mezopotamya '' adını verdikleri bölgede yaşadıkları bilinmektedir.

Sayin Isabell,

Kurtlerin Mezopotamya'da yasadiklari dogru bir bilgi degildir. Aslinda Turklerin de Orta Asya'dan geldikleri de dogru degildir. Turklerin kokenleri HUN IMPARATORLUGU'na dayanir ama bizler HUN da degiliz. Yapilan arastirmalar, Turklerin ana yurtlarinin Orta Asya oldugunu, fakat yanlis hatirlamiyorsam, 400 civarinda Turk Boyu oldugunu, bu Boylarin da genelinin Orta Asyada yasadigini, Anadolu'da da uzun bir zamandir yasadiklarini soyluyor. Bir baska kuvvetli iddia ise, Turklerin kokenlerinin Sumer'ler oldugudur. Dolayisi ile Mezopotamya bolgesinde M.O. 2000 lerde yasadiklari cikiyor ortaya. Bugunkü Turkmenler, Kirgizlar, Osetler, Azeriler vs Turk Boylaridir. Aslen Kurtler de bir Turk boyudur, yani kandasimizdir.

Bu arada baris adina yazdiklariniza katiliyor ve tesekkur ediyorum.

Sevgi ve Saygilarimla,                                   
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 17, 2008, 11:23:21 ös
Sayın Dino, Türk Tarih Tezi'nin üzerinde durduğu ve doğruluğunu savunduğu bir konudur Sümerler'in Türklüğü. Ama bu husus ispat edilebilmiş değildir. Arada ortak kelime köklerinin olduğu ve Sümerler'in ne bir Hint-Avrupa ne de Hami-Sami topluluğu olmadığı bilinmektedir ve Sümerce'nin Altayik dillerle daha fazla bağlantısı olduğu akademik çevrelerde üzerinde durulan önemli bir iddiadır. Fakat yine de en geniş kabul gören görüş Sümerce'nin izole bir dil olması görüşüdür. İzole dil tanımını ve Sümerce'yi biraz daha araştırdığınız takdirde sizin de aklınıza yatabilir.

Benim kişisel görüşüm Sümerler ve Proto-Türkler arasında bir bağlantı olduğu yolunda. Fakat bu bağlantı dil midir, inanç mıdır, genetik midir bilmiyorum. Sadece bu konularla biraz ilgilenen birisi olarak özellikle Gılgameş, Uruk, Ur gibi bazı kelimelerin son derece Türkik durduğunun farkındayım. Türkçe'de, bir toplumsal yapı unsurlarından bir tanesinin adının uruk olması da çok ilginç. Ama yine de bu iddialar Sümerce'nin gramer yapısıyla birebir uyuşmaz.

Ama esas problem de bu değildir zaten. Bakınız Kürtler'in soyu Sümer'e, Kürtçe'nin kökü ise Sümerce'ye dayanmaz. Medce'ye dayanır. Medler bir İrani kavimdir. Hint-Avrupalı'dır. Sümerce ve Sümer Uygarlığı ile bir akrabalıkları bulunmamaktadır. Mezopotamya'da var olan tüm milletlerin kökenini Sümer'e dayandıramayız. Elamlar, Mittaniler, Babilliler, Asurlular, Amurru Devleti, İbraniler, Hititler, Moablılar, Mısırlılar hepsi Orta Doğu'da var olan uygarlıklar. Bunlar arasında Kürtler'le akraba olanlar Elam topraklarındakiler olabilir. Medler, Ahameni Persleri, Partlar gibi kavimler Kürtler'in akrabasıdır. Ve Türkler'in bu kavimlerle bir akrabalığı bulunmaz. Hatta Şehname de Ahameni Pers İmparatorluğu ile Sasani İmparatorluğu döneminde Türk ve Türkik halklarla yapılan savaşların İran'lıların halk hafızasına destansı bir şekilde yerleşmiş halidir.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Dino - Aralık 17, 2008, 11:35:19 ös
Sayin Veritas,

Verdiginiz detayli bilgiler icin tesekkur ederim. Maalesef ben sizin kadar arastirmamisim bu konuyu. Sadece okuduklarimdan cikan yorumlarimi paylasmistim sizinle. Ama sunu da soylemeliyim, ozellikle Sumer-Turk bagi konusunda ilginc bulgular mevcut. Siz cok daha iyi bilirsiniz bu konuyu, bir dilin olusabilmesi icin 4000 seneye ihtiyac oldugu soylenir. Sumerce ve Turkce arasindaki bildigim kadari ile 1000 den fazla kelimenin ayni ya da benzer olmasi durumu bir bag kurulmasina neden oluyor. Sumer'lerin buyuk bir tayfun sonucu yok olduklari, Turklerin de 1071 de Anadolu'ya girdigi dusunulurse, bu bag nereden gelmektedir?

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 18, 2008, 12:01:30 öö
Öncelikle daha önce de dediğiniz gibi esasen Türkçe konuşan topluluklar Anadolu'ya o kadar da yabancı değildiler. Bugün Türk Dilleri'nin Çuvaş grubuna giren bir dile sahip oldukları şeklinde güçlü bir teori olan Avrupa Hunları zamanında bazı Hun kuvvetlerinin Anadolu'yu bırakın bugünkü Şam yakınlarına kadar ulaşabildikleri fakat yerleşmedikleri biliniyor. Göktürk Devleti zamanında günümüz Maveraünnehir'i ve Sogdiyana artık hemen hemen tamamen Türkçe konuşmaya başlamıştır. Doğu Roma'ya gönderdiğimiz ilk elçi de Türkçe konuşan bir Sogdlu'dur. İsmi ise "Manyak". Bu bilgiyi ilginç olduğu için sizinle paylaşmak istedim.

Sasani Devleti'ne karşı Doğu Roma'yla kurulan ittifaklar ve Türk Devleti'nin batı kolundan sık sık Romalılar'a yapılan asker yardımları özellikle büyük Heraklius zamanında had safhaya ulaşır ve Türkler artık yavaştan Doğu Anadolu civarında küçük yerleşkeler kurmaya başlarlar. 800'lü yıllarda ise artık tek bir Türk devleti kalmamış fakat onun yerine eski Göktürk Devleti'nin fethettiği topraklar çok kısa bir sürede Türkleşmiştir. Halife Ömer'in orduları iç karışıklıklar içerisinde olan ve Türkler ile Doğu Roma arasında kalarak zaten güçten düşen İran'ı kolayca fetheder ve artık Araplarla komşu olmuşuzdur. Bu safhada Türkler iki koldan yine Anadolu'nun doğu sınırları içerisine yerleşkeler kurmaya devam eder. Bir tanesi Bizans'la iyi ilişkilerini koruyan ve Araplara karşı Kafkaslar'da savaşı sürdüren Hazar devleti önderliğinde olur. Bir diğer ise tarihin bir cilvesi ve Çinli bir komutanın acımasızlığına duyulan tepki sebebiyle uzun süredir Emevi ordularına karşı duran Maveraünnehir Türkleri'nin Müslümanlar safına geçmesi yoluyla... Taşkent Tarkan'ını ve ailesini haksız yere öldürten Çinli komutan (adını şu an unuttum), Türk kabilelerinde tepki uyandırır ve aslında Çin'i destekleyeceklerken Karluk, Çiğil, Tabgaç, Yağma gibi Türk boylarının Araplar'a destek vermesine sebep olur. Bu dönemden itibaren zaten kısa bir süre içinde Ebu Müslim Buhara'da bir ayaklanmayı tetikleyecek ve Abbasiler iktidara gelecektir. Onların da ilk yaptığı işler Türk boylarıyla dostane ilişkiler kurmak olacak ve Türkler, Bizans sınır boylarına yavaş yavaş yerleştirilmeye başlayacaklardır.

Bu sırada Karadeniz'in kuzeyinde Peçenekler ve Kumanlar sırasıyla Doğu Roma'nın başına bela olmuştur. Zaten o zamana kadar yine Türk Dilleri'nin Çuvaş grubuna ait bir dil olan gerçek Bulgarca'yı konuşan Bulgarlar yeterince zarar vermiştir ve Bizans bu tehlikeyi Bulgarlar'ın Ortodoksluğu seçmesiyle bir süreliğine önlemeyi başarır. Peçenekler Türk Dilleri'nin Oğuz grubuna giren bir dil konuşurlar ve Bizans bu halkın gücünden sık sık faydalanır. Kumanlar, Peçenekler tarafından sürülür. Ardından pek çoğu Anadolu'nun içlerine yerleştirilir. Elbette büyük bir kısmı Ortodoks olmuştur. Fakat yıl 1071'i gösterdiğinde bu Oğuzca konuşan kabilelerin çok çok büyük bir kısmı Malazgirt'te Bizans ordusunu terk ederek Alp Arslan'ın tarafına geçecektir. O dönemde nadir görünür bir şekilde dil birliği, din birliğini bastıracaktır. 1071'den önce de Türkler bu topraklarda vardı ama bu topraklar Türk toprağı değildi. Türkçe yaygın bir dil değildi. Ama 13. yüzyıldan itibaren artık Venedikliler Anadolu için Turchia kelimesini kullanmakta bir sakınca görmemeye başladılar...

Esasen Anadolu'nun tam olarak Türkleşmesini daha çok Cengiz Han'a borçluyuz. O adının hakkını vererek öyle bir deniz gibi silip süpürdü ki Maveraünnehir'i, o zamanlarda Anadolu o bölgedeki Türkçe konuşan kabileler için bir nevi fırsatlar ülkesi oldu. Büyük bir ikinci göç dalgası daha geldi ve artık Anadolu'yu Türkçe'den, Türkler'den almak mümkün olamazdı...

Sümerler'in büyük bir tayfun sonucu yok olmadıklarını biliyoruz bu arada söylemek isterim. Zira Gılgameş eposunda Gılgameş o büyük tufandan kurtulan bir büyük bilge olan Utanapiştim'i arar ve bulur. Kaldı ki Gılgameş eposu bize Sümerler'in dönemin büyük gücü olduğu zamanlardan kalmıştır. Yani bu bahsi geçen büyük tufan çok daha önceden olmuş ve bitmiş olmalı...
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 18, 2008, 01:03:47 öö
Akraba derken bana göre Kürtler Farslar'ın bir koludur, arap-Fars karışımı olduğu da söylenmektedir.

Kürtler ve Farslar gerek antropolojik, gerekse etimolojik akrabadırlar.


Sizin dil anlayışınız şu; bir halk herhangi bir şekilde dil yordamıyla iletişim kurarken kullandıkları sözcükler, kelimeler o halkın dili olmaktadır.Siz her konuşulanı dil yapmaktasınız.
Yani bu şekilde bir dil yaratamazsınız,o dilin kökeni özü olması gerekmektedir,yani ben çok fazla ırksal konuşmalara girmek istemiyorum çünkü kürtçe olarak ifade ettiğiniz lehçenin dil olmadığı kanatindeyim.Çünkü Farscadan,arapcadan binlerce kelime almıştır.
Bu aşaığda vermiş olduğunuz da yanlıştır.
Hint Avrupa dillerinde cümleler  Özne-Yüklem-Tümleç  olarak kurulur, kürtçe de ise Özne-Tümleç-Yüklem olarak kurulur.

Ayrıca kardeş kelimesini ele alalım keki-keko-keke hangisi kürtçenin aslıdır?

Hint-Avrupa Dilleri
            - Hint-İran Dilleri
                  - İran Grubu
                        - Doğu İran Grubu

                              KUZEYDOĞU BLOĞU
                              - Sogdca
                              - Osetçe
                              - Harezm Dili
                              - Avesta Dili (Zerdüştlüğün kutsal eserlerinde kullanılan dil)

                              GÜNEYDOĞU BLOĞU
                              - Peştunca
                              - Hotanca
                              - Pamir Bölgesi Dilleri
                              - Waziri (Pakistan ve Afganistan sınırında yaşayan bir azınlık, Peştunlara benziyorlar fakat daha az bilinen bir etnik grup)

                        - Batı İran Grubu

                             KUZEYBATI BLOĞU (Pek çok dil var, hepsini bilemiyorum malesef)
                              - Kürtçe
                              - Medce
                              - Partça
                              - Mazenderanca
                              - Zazaca
                              - Beluci Dili

                              GÜNEYBATI BLOĞU (Bu bloğun da hepsini bilemiyorum)
                              - Antik Persçe, Orta Persçe ve Günümüz Persçesi
                              - Pehlevice (Yine çok önemli ve unutulmuş bir İran dili)
                              - Lurca
                              - Tat diller


Kürtçe için söylediğiniz bu cümle zaten herşeyi açıklamaktadır.
bu onun etimolojik manada bir ana dil olmadığını bize gösterir.


Verdiğiniz örnek çok alakasız çünkü Kazakça kendi başına bir dil değildir.Ayrıca birbirini anlamayan lehçe-lehçe yada dil-lehçeyi karşılaştırırsak, kırmançi de ozaman farklı bir dildir.

Biz nasıl Kazakça anlayamıyorsak, Farslar da Kürtçe anlamazlar.

Sizin karşılaştırdıklarınızla farsça ile kürtçeye nasıl uyuyor anlamdıramıyorum,eğer deseniz ki kürt farsçası tamam onun üzerinde konuşuruz ama kendiniz yazmışsınız "Kaşkay TÜRKÇESİ", hülasa Kaşkayca değil Kaşkay Türkçesi.Siz Kürtçe bir dil diyorsunuz, Kaşkayca diye bir dil yol, dediğiniz gibi Kaşkay Türkçesi var.

Bakın günümüz Kaşkay Türkçesi ile Türkiye Türkçesi de böyle çok yakın bir atadan evrimleşmiştir. Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Türkçe bizim ortak atamızdır. Bu sebepten dolayı kimse Kaşkaylara, ondan bundan dil toplamış şeklinde hor gören bir ifade kullanmamalıdır.


Ben böyle birşey demedim.Benim görüşüm ise Kürtçe bir dil değildir, ama alıntı yaptınığınız gereksizleşme çok yanlış bir ifadedir,insanlar istedikleri gibi Kürtçe konuşsunlar, hiç de gereksiz olduğunu düşünmüyorum.Ayrıca hangi Kürtçeyi kamusal alana sokacaksınız Kırmançimi yoksa diğerlerimi?

Kürtçe konuşanı az olan ve konuşulması da konuşan kişiye yarar sağlamayacak, kullanımı yavaş yavaş gereksizleşmeye başlamış bir dildir. Bu dili şimdi tanımak ve kamusal alanda serbestisini sağlamak, sadece işleri zorlaştırır ve ayrımcılığı arttırır..


Siz elma ile armudu karıştırıyorsunuz.Ben sizi Kürtçe diye ortada birşey yok ya da yasaklansın diye birşey söyledim mi?Ayrıca zaten serbest konuşmak, neden serbest bırakılsın dediniz anlayamadım?
Bakın isterseniz siz öncelikle dil,lehçe,ağız,jargon  nedir bunları bir okuyun,özümseyin sonra biz bunu münazara edelim,çünkü siz benim söylediklerimi çarpıtıyorsunuz.Ayrıca dil ile lehçe,jargon arasındai farkları bilmediğiniz benim yazdıklarıma yaptığınız cevaplardan belli oluyor.Ben Kürtçe lehçe diyorum siz hala ben sanki "Kürtçe insanlar anlaşamazlar,Kürtçe yok,Kürtçe berbat" ifadeler kullanmışım gibi, siz "anlaşamayıp Türkçe konuşmaya başlarlar" diyorsunuz.İnsanlar istedikleri gibi konuşsunlar ,bu ülkede kimse Çingenelere karışıyor mu ya da Lazlara,Çerkezlere.Kim nasıl konuşursa konuşsun kimene.
Madem dil olmayan bir dil var ortada, serbest bırakılsın da konuşamasın garibanlar o halde, nasıl olsa anlaşamayıp tekrar Türkçe konuşmaya başlarlar..


Vah vah vah yani bu yaklaşımınızı nedenli yanlı bir zihniyetiniz olduğunu göstermektedir.Siz yakıp yıkmaya ırkçılık yaparak Türkmenleri katlederek oradaki boşluktan yararlanmayı fırsatları değerlendirme olarak bakmanız beni inanın derinden yaraladı.Acaba bunu yazarken hiç mi orada ki Türkmenleri katledikleri aklınıza gelmedi, siz ağızındaki baklayı rahat rahat çıkarınız, eğer siz bu kadar konuşmayı Irak'ın kuzeyindeki topraklar için yapıyorsanız konuşmayı baştan alalım.Yazık ettiniz bu kadar konuşmaya, siz kürtlerin toprakları olarak Kuzey Irak'ı görüyorsanız siz öncelikle oranın bir tarihine bakınız,oradaki nüfus müdürlüklerinin ne amaçla oradaki kürtler tarafından yakıldığını araştırınız,
Tekrarlıyorum Tanrıya şükür bizim ülkemizde yaşayan Kürt vatandaşlarımız yani Türk Milleti'nin ferdleri sizin gibi düşünceler içerinde değiller.

Kuzey Irak'ta fırsatı değerlendirmeleri de onların bir gelecek istediklerini göstermez mi...


Çünkü üniversiteler kuruluyor, çünkü parklar kuruluyor, alış veriş merkezleri kuruluyor. İnisiyatifi ele alıyor Kuzey Irak'lı Kürtler. Bu onlarda geniş bir ülkü birliğini de gösterir...


Lütfen biraz daha araştırma yapınız, mesela Kırmanciyi araştırın bakalım Suriyedekiler anlayabilecek mi?Hangi dil birliğinden bahsediyorsunuz,anlaşamıyorlar beyefendi aralarında.Yani hadi araştırmadınız hiç bir Kürt arkadaşınız dostunuz olmadı.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Kuzey Irak, Kuzeybatı İran, Doğu Suriye'de yaşarlar. Aralarında dil birliği vardır...


Sizin sanırım haberiniz yok ama Irak'ın resmi dilleri arasında artık Kürtçe'de var ama ben ve Türkiye Cumhuriyeti Irak anayasasını şuan tanımamaktadır.
Mesela hiç sordunuz mu kendinize neden Türkmenlerin kullandıkları Türkçe resmi dil olamamıştır.
Kürtler kendi başına hangi ülkede millettir?Irak'ın içerinde de bir halktır Türkmenler gibi.
Peki size soruyorum hangi hakka dayanarak bu topluluğa da müdahale etmekte ve onların tüm bu yaşamlarına rağmen bir millet olmalarını kabul etmemektesiniz.


Siz farklı birşeyden bahsediyorsunuz ama güzel bir şekilde çarpıtmaya çalışmışsınız ama ben laflarımın çarpıtılmasına izin vermem.
Ben dedim ki Atatürk'ünde ifade ettiği Türk Milleti kavarmı vardır.Türk Milleti Kürtler, Lazlar, Türkler'i vb.. kapsar diyorum.Siz ise Kürtlerin ayrı bir millet olduğunu söylüyorsunuz.Bu yaptığınız ayrımcılık,ırkçılıktır.Kürtlerin Türk Milleti'ni oluşturan Lazlar,Çerkezler,Türkler'den ne bir eksiği ne de bir fazlası vardır.

Irkçılık yaptığımdan bahsediyorsunuz. Kürtlerin "çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan" insanlar olduklarından bahsediyorum ve bunun adını ırkçılık koyuyorsunuz. Bu konu üzerine daha ne söyleyebilirim ki? Size karşı söylediğim her şey ırkçılık olacak o zaman


Foruma yazarmısınız kısa da olsa Güneş dil Teorisiyle ilgili düşüncelerini.
Jean Paul Roux'u size referans gösterebilirim


Bunları bilmiyorum düşünerek mi söylüyorsunuz ama Atatürk'den sonra zaten ciddi bir çalışma olmamıştır bütün diğer inkilaplar gibi,yani biraz geniş bakınız olaylara.
Sizin belirttiğiniz gibi öyle kolay değil herşey,biraz bakınız aşağıdaki linklere ve ben Güneş Dil Teorsini savunmadım size, siz sadece bir kaç bilim adamı dışında hiç bir bilim adamının kabul etmedeği kaynaksız bir şekilde savundunuz.Ama gerçek olmadığı yazınızdan meydana çıktı.Çünkü tez üzerinde araştırma yapmamak, o tezin yanlış olduğunu ortaya koymaz yani nasıl bu düşünceler içerinde olabiliyorsunuz anlamıyorum.
http://www.dildernegi.org.tr/TR/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE
http://tdkkitaplik.org.tr/gun_dil.asp
Güneş Dil Teorisi 50'li yıllardan itibaren Türkiye ve belli nasyonalist kesimler hariç unutulmuştur. Bu sebepten pek çok bilimadamı bu teoriyi çürütmekle vakit harcamaz.



Siz sürekli bir ırkçı söylemler peşindesiniz,anlayamıyorum sizin bu yazılarla bağdaştırdığınız konuları,Türk Tarih Tezi sizi Türk saymıyorsa bilmiyorum neden saymıyor, siz Türk mü olmak istiyorsunuz anlayamadım ki,siz sürekli ırklara çekiyorsunuz konuyu.

Bu beyaz ırk ve brakisefal kafatası çılgınlığını dönemin Türkçü'lerinin kılık-kıyafetinden de çıkarabilirsiniz. Çoğunun saç traşı dahi biraz nazizmsi değil midir?
Şimdi kusura bakmayınız ama ben ve yanıma aldığım dünya bu durumun yanlışlığının farkındadır. Türkler indojen bir halktır. En birinci, birleştirici unsur dillerinin ortaklığıdır. Bunun haricinde vücut genetiği olarak birbirlerinden gerçekten çok çok farklılıklar gösterirler. Bu durum bize bir zamanlar şu an bizim Türkçe dediğimiz ve benim tüm diller arasında gerçekten çok başarılı bulduğum bu dili konuşan bir halkın, şu an Türkçe konuşulan bölgeleri bir müddet egemenlikleri altında tuttuğunu ve bu dominant dilin adının Türkçe olduğunu gösteriyor.
Siz de diyorsunuz; Atatürk "Ey Türk milleti" diyor, "Ey Türk ırkı" değil... Ben andropolojik olarak sanırım dolikosefal ve Kafkasyalı (beyaz ırk)yım. Türk Tarih Tezi beni gerçek (?) Türk saymıyor. Oysa ben Türk'üm diyorum ve Türkçe konuşuyorum. Şimdi işin içinde kafatası ölçen bir tez dururken sizin beni kafatasçı olarak görmeniz bence olsa olsa ironidir. Ya da ben yanlış anlamışımdır, umarım.


Başlık altında bana neyi ispat ettiğinizi ben anlamadım,Ben Atatürk'ün Kürtleri Türk Milleti içerisinde gördüğünden ve bazı kişilerin Kürtleri farklı bir millet gibi gösterlerin beyinsiz olarak bahsetmesini içeren sözlerini koydum,Bir daha koyuyorum anlamamışsınız sanırım benim söylediklerimle alakası olmayan şeyler yazmışsınız.Daha ne desin birleştirici olmak için, siz çok fazla ırkçı düşünceye sahipsiniz illaki Türk Milletinin içerinde olmayan başka bir varlıtan bahsediyorsunuz.
Atatürk diyor ki;
”Bugünkü Türk Ulusu siyasi ve toplumsal yapısı içinde kendilerine Kürtlük düşüncesi, Çerkezlik düşüncesi ve hatta Lâzlık düşüncesi veya Boşnaklık düşüncesi propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve ulusdaşlarımız vardır. Fakat geçmişin zorba dönemlerinin devirleri ürünleri olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aracı, gerici beyinsizinden  başka hiçbir millet bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yaratmamıştır. Çünkü bu ulusun bireyleri de bütün Türk topluluğu gibi, aynı ortak maziye, tarihe, ahlaka,  hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevî vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milletine vicdanî arzularla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle bakılmak, medeni Türk Milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?

Kürtler bir millet zaten değildir.Atatürk ne demiş;
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."


Atatürk'ün Kürtler hakkında bazı görüşleri konusu aslında çok daha geniş ele alınması gereken bir konu. Kısa konuşmak gerekirse, Atatürk'ün beyanları  zaman dahilinde çok değişiklikler göstermiştir demiştim ve siz de benden bu ifadeleri istemiştiniz. Artık burada kopyala yapıştır yapmak zorundayım, çünkü çok uzun. Ayrıca alıntı olduğundan, yorum yapmam zaten mümkün olmaz.

 
Kürt Milleti yok, Türk Milleti var,bu milletin içerisinde de kürt halkı var,kürtler,lazlar,türkler,çerkezler vb.. hepsi eşit yaşıyoruz güzel güzel,siz hala bana göre ırkçılık yapıyorsunuz,anlamdıramıyorum neden acaba yeni bir millet yaratma arayışındasınız.
Kürt milletinin var olduğunu söyledim kısaca.


saygılar sevgiler
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Aralık 18, 2008, 01:58:57 öö
Bakın sn. Akyol sizi bir daha bana ırkçı demekden men ediyorum. Siz kendiniz sürekli kafanıza göre tanım yaparak, gerçek ve tüzel kişileri kalıplaştırmaya meyilli olabilirsiniz; beni ilgilendirmiyor. Ama yazımda da yazmıştım bu şekilde insanları itham etmek aynı zamanda bir suç teşkil etmektedir. Size artık ne diyeceğimi bilemiyorum. Tekrar ediyorum, iyi okuyunuz:

- Kürtçe "etimolojik anlamda" bir ana dil değildir. Bakınız, etimolojik anlamda. Tekrar ediyorum, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Türkiye Türkçesi, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. İngilizce, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Allah aşkına eğer dil bilim ve tanımlar konusunda yetkin değilseniz hiç olmazsa "araştıracağım" diyin, şimdi "bir şey söylemem doğru değil" diyin, "bana anlamlı gelmedi" diyin. Ana dil, etimolojik anlamda kendi içinden başka diller üretmiş olan dile denir. Eski Türkçe bir ana dildir, içinden Çuvaşça, Oğuzca gibi gruplar doğurmuştur. Antik İran dili bir ana dildir, içinden onlarca dil çıkmıştır.

- Kürtçe'ye Kürt Farsçası dersek, Afganca'ya Afgan Farsçası, Peştunca'ya Peştun Farsçası, Tacikçe'ye Tacik Farsçası dememiz gerekir. Yüzlerce kez söyleyeceğim sanırım, Farsça da Kürtçe gibi o eski İran dilinden doğmuş, ondan evrimleşmiştir. Kürtçe'ye aralarında bir baba-oğul değil, kuzen ilişkisi bulunur. Kürtçe, Farsça'nın doğurduğu değildir. Farsça etimolojik manada bir ana dil değildir. Anlamıyor musunuz, Kürtler İrani bir halktır diyorum. Farslar da İrani bir halktır, Afganlar da, Tacikler de. Bunlardan bir tanesi onların babası değildir.

- Kendi başına dil diye bir tanım yoktur. Kazakça "Türki Diller"den bir tanesidir. Türk kelimesi hem bizim ülkemizin adı olarak, hem de konuştuğumuz dilin üst ailesinin adı olarak kullanılır. Kafanız karışmış gözüküyor. Bizim dilimizin adı Türkiye Türkçesi'dir ve Türkçe dendiğinde kısaca bizim dilimiz ve zaman zaman Oğuz Grubu dilleri anlaşılır. Kazak Türkçesi terimini kullanmak sadece, o dilin üst grubunun adını söylemektir. Kazakça bir dildir. Yani nasıl bana Kazakça'nın bir dil olmadığını söyleyebiliyorsunuz anlamıyorum. Türkiye ve Azerbaycan Türkçe'leri Oğuz grubundandır ve anlaşılması daha rahattır. Ama Kazakça Kıpçak grubuna girer. Mümkün değildir özellikle konuşulurken anlamanız. Ancak yazıldığında anlam ifade eder şu anda size.

Qazaq tili türki tilderdiñ qıpşaq tobına jatadı, sonıñ işindegi qaraqalpaq, noğay, qarağaş tilderimen birge kıpşaq-noğay topşasın quradı. Tağı da tatar, başqurt, qaraşay-balqar, qumıq, qaray, qırımlı (qırım-tatar) tilderine jaqın.

Alın size Kazakça cümle. Kril alfabesinden çevirildiği için belki bir iki hatam olabilir. Gayet anlaşılır, çünkü içinde bildiğiniz halkların isimleri geçiyor. Ama görmüyor musunuz, eklerde bile değişiklik vardır. Sırf bağlı olduğu dil ailesi Altayik ve Türk dilleri sınıfından diye bu dilin adı Türkçe konmaz. Bu saçmalıktır. Tekrar soruyorum, İngilizce'yi Anglonorman Cermencesi olarak mı söylememiz lazım yani? Bilmiyorsanız, bilmiyorum diyin; ya da en azından benim bilmediğimi iddia etmeyin. Kaşkay Türkçesi ve Türkiye Türkçesi ikisi de Oğuz grubuna ait dillerdir, ama Kürtçe ve Farsça bu yakınlıktan daha uzaktır.

- Kırmanciyi Suriye'dekiler anlayacak mı diyorsunuz. İşte bana önerdiğiniz, dil, lehçe, ağız gibi tanımları bence siz de bir öğrenin. Kırmanci, Kürtçe'nin bir diyalektidir. Bir lehçesidir. Kırmanci ve Sorani konuşanlar anlaşabilirler. Üstelik Suriye Kürtleri'nin çoğunluğu da Kırmanci konuşur bizdekiler gibi. Diğer bir lehçe olan Sorani daha çok Erbil'de, Süleymaniye'de konuşulur. Ve bizim ülkemizdeki Kürtler bu kişilerle anlaşabilirler.

- Sizin Kürt arkadaşlarınızın hepsi etimolog ve çok iyi Kürtçe konuşabilen insanlar sanırım ki bu kadar sağlam bir referans noktası olarak hep "benim Kürt arkadaşlarım var, tanıdığım Kürtler böyle değil" gibi cümleler kuruyorsunuz. Ben sizin Kürt arkadaşlarınızla ilgilenmiyorum. Benim tanıdığım Zazaların kimisi de kendisini ve konuştuğu dili Kürt zannediyordu. Sizin tanımadığınız Kürtler de var demek ki.

- Yahu Irak'ın resmi dilleri arasında Kürtçe olsun, ne çıkar? Dil birliği, tarih birliği, ülkü birliği yok işte. Sınırları emperyalist devletler tarafından cetvelle çizilen bir devlette hangi milletten bahsediyorsunuz? Irak'ta tanınan Kürtçe'yi bile tanımıyorsunuz. O Kürtler de sizi tanımasın, birbirinizi unutun bu kavga gürültü de bitsin o halde. Irak'ın Arapları, Arap milleti'nden mi yoksa Irak milleti'nden mi? Irak bir coğrafi isimdir sadece.

- Size TDK'nın tanımını yaptım millet kelimesi hakkında. Ve Kürtler için "çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan" insanlar dedim. Bu doğru bir tanım olduğu için sizin sözlerinizi çarpıttığımı söylüyorsunuz. Milletin tanımı budur ve Kürtler bu tanıma uymaktadır.

- Terbiyenizi takının, ben zaten bir Türk'üm; zorunuza gitmesin. Türk Tarih Tezi'nin beni neden Türk saymadığını size açıkladım, sizin kafatası yapınız da her homo sapiens gibi bunu anlayabilecek bir beyni taşıyabilmek için yaratılmıştır; demagoji yapmayın. TTT diyor ki, Türk brakisefal ve beyazdır. Brakisefal bir kafatası türüdür. Bunu sizin TTK'nız söylüyor ve ben buna rağmen kafatasçı mı oluyorum?

- Bir milletin var olması için bir ülkeye gereksinim yoktur hala bu tanımı nasıl anlamazsınız? Gerçekten merak ediyorum nasıl anlamazsınız? Yahudiler yüzlerce yıl boyunca kendi ülkelerine sahip değillerdi ama Yahudiler de bir milletti. Millet olmak ortak dil, tarih, duygu, gelenek ve ülkü demektir. Bunlara sahip olan Yahudiler, Yahudi milletindendi. Yahu tanım ortada işte, daha söylenecek ne var? Resmi bir devlet, bir ülkeye gerek yoktur millet olmak için.

- Atatürk'ün sözleri size şunu kanıtlamalı. Atatürk, Türklerin yanı sıra bir Kürtlük realitesinin de farkındaydı. Bu Kürtler'den o zamanlar da ayrılıkçı olanlar vardı. Atatürk, Kürtleri es geçmedi. Aksine Türkler ve Kürtler tanımını yaptı. Türk'ün yanı sıra bir Kürt de vardı. Adı geçiyordu. İkisine birden Türk denmiyordu, çünkü denseydi biliyordu ki o zaman tutmayacaktı. Size 21 anayasası ile 24 anayasası arasındaki farkları anlatmaya ne mecalim, ne isteğim vardır. Açın okuyun.

- Size Jean Paul Roux'nun cümlelerini yazmakla uğraşmayacağım. Kitapları pahalı değil, alın okuyun. Boş gezenin boş kalfası değilim ben de, dün size o yazıyı yazmak için nereden baksanız iki saatimi verdim ve siz hala çok bariz şeyleri anlamazlıktan gelmekte ısrar ediyorsunuz. Hiç olmazsa bana ırkçı demeyi kesseydiniz, bir ümit görerek size anlatmaya çalışırdım.

- Güneş Dil Teorisi'nin üzerinde araştırma yapmamak değildi mevzu. Bakınız bilim adamları, kesin olarak Türkçe ve Hint-Avrupa dillerinin farklı köklere sahip olduğunu belirtiyorlar ve bu durum Güneş Dİl Teorisi'ne göre kuramlarını geliştirmediklerini söylüyor. Mümkün olduğunca kısa tutmaya çalıştım.

- Bana şehirci dediniz, yuttum. Bir kaç kere ırkçı dediniz, ilk olarak yaptığım kendi hatama (MHP konusu) verdim, ses çıkarmadım. Hayatımın ilk düşünceyle ilgili "vah vah"ını sizden yedim, sorun değil. Ama lütfen bu üslubunuzun ardından bir de yapmacık bir sevgiler koymayıverin. Saygılar, yine bizden de sizinle aramda herhalde sevginin hiç bir şekli oluşacak gibi değildir. O kadar medenileşemedim daha, benim suçum gerçekten.

Ben elimden geldiğince sizi ciddiye alarak cevap vermeye çalışıyorum ve sizi itham etmemek istiyorum. Ama siz inatla beni bir kalıba koymaya, bir isminin sonuna -çi, -çı soneki getirerek beni görmeye çalışıyorsunuz. Ben de buna izin veremem. Ben, ben olanım. Mevlana'nın bir sözü vardır; "ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır." diye. Şimdi sizden aldığım feyzle kafamı duvarlara vurup içindeki gecekonduları yıkmaya çalışacağım sanırım, belki bu işlemden sonra sizinle anlaşmayı başarabiliriz.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 18, 2008, 04:07:20 öö
1- ”Bugünkü Türk Ulusu siyasi ve toplumsal yapısı içinde kendilerine Kürtlük düşüncesi, Çerkezlik düşüncesi ve hatta Lâzlık düşüncesi veya Boşnaklık düşüncesi propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve ulusdaşlarımız vardır. Fakat geçmişin zorba dönemlerinin devirleri ürünleri olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aracı, gerici beyinsizinden başka hiçbir millet bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yaratmamıştır. Çünkü bu ulusun bireyleri de bütün Türk topluluğu gibi, aynı ortak maziye, tarihe, ahlaka,  hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevî vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milletine vicdanî arzularla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle bakılmak, medeni Türk Milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?

Kürtler bir millet zaten değildir.Atatürk ne demiş;
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

Atatürk'ün bu barışcıl,bütünleştirici sözlerine sizin aşağıdaki cevabınız nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunuzu çok güzel bir şekilde ifade etmektedir.Bu düşünceye katılmak zorunda değilsiniz.Ancak sizin bu düşüncelere katılmayışınız sizin ayrılıkçı,ırkçı düşünceleriniz ortaya koymaktadır.Çünkü Atatürk her iki sözünde de ifade etmek istediği Türkiyedeki Kürtler,Türkler,Lazlar,Çerkezlerin bir bütünlük içerisinde Türk Milletini oluşturduğunu ifade etmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün yukarıda alıntıladığınız sözlerine katılmıyorum.

2-Siz yazılanıda okumuyorsunuz çünkü ben sizin şahsınıza ırkçı demedim.Burada düşünceleri konuştuğumuz için düşüncelerinize ırkçı dedim.Bundan bu kadar alınmanın sinirlenmenin bir manası yok.Bu gece sinirli olabilirsiniz ben sizi anlayışla karşılıyorum.
Bakın sn. Akyol sizi bir daha bana ırkçı demekden men ediyorum.

3-Iraktaki Kürtlerin boşluktan yararlanarak Türkmenleri katlettiklerini bildiğiniz halde,ora da bir devlet kurma çabasında olduğunu bildiğiniz halde oradaki peşmergelerin düşünceleri olan fırsat olarak değerlendirmeniz acaba ırkçı bir söylem midir değilmdir?Çünkü ora da sizin fırsat olarak gördüğünüz zaman diliminde Türkmenler çoluk çocuk katledildi.Tanrıya Şükür ki bizim ülkemizdeki Kürtler, sizin ve oradaki katillerin düşünceleri gibi bu zaman dilimini fırsat olarak görmüyorlar.Ama ben sizin bunu bilinçli olarak söylemediğinizi düşünmek istiyorum.

4-Ben sizin bu düşüncenize karşı çıkmadım ki bu dedikleriniz herşeyi açıklıyor dedim.Ama siz ısrarla benim karşı çıkmamı istiyorsanız belirtin.Geçen mesajınıza da zaten aynı şeyi yazdım anlamadım niye tekrarladığınızı.
Kürtçe "etimolojik anlamda" bir ana dil değildir. Bakınız, etimolojik anlamda. Tekrar ediyorum, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Türkiye Türkçesi, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. İngilizce, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Allah aşkına eğer dil bilim ve tanımlar konusunda yetkin değilseniz hiç olmazsa "araştıracağım" diyin, şimdi "bir şey söylemem doğru değil" diyin, "bana anlamlı gelmedi" diyin. Ana dil, etimolojik anlamda kendi içinden başka diller üretmiş olan dile denir. Eski Türkçe bir ana dildir, içinden Çuvaşça, Oğuzca gibi gruplar doğurmuştur. Antik İran dili bir ana dildir, içinden onlarca dil çıkmıştır.

Yani çok güzel lafları alıyorsunuz sanki ben böyle abuk birşey yazdım gibi gösteriyorsunuz.Siz değilmiydiniz "Biz nasıl Kazakça anlayamıyorsak, Farslar da Kürtçe anlamazlar" diyen.Ne alakası var Türkçe-Kazakça, Kürtçe-Farsça gibi bir bağıntı koyabiliyorsunuz.
Kendi başına dil diye bir tanım yoktur. Kazakça "Türki Diller"den bir tanesidir. Türk kelimesi hem bizim ülkemizin adı olarak, hem de konuştuğumuz dilin üst ailesinin adı olarak kullanılır. Kafanız karışmış gözüküyor. Bizim dilimizin adı Türkiye Türkçesi'dir ve Türkçe dendiğinde kısaca bizim dilimiz ve zaman zaman Oğuz Grubu dilleri anlaşılır. Kazak Türkçesi terimini kullanmak sadece, o dilin üst grubunun adını söylemektir. Kazakça bir dildir. Yani nasıl bana Kazakça'nın bir dil olmadığını söyleyebiliyorsunuz anlamıyorum. Türkiye ve Azerbaycan Türkçe'leri Oğuz grubundandır ve anlaşılması daha rahattır. Ama Kazakça Kıpçak grubuna girer. Mümkün değildir özellikle konuşulurken anlamanız. Ancak yazıldığında anlam ifade eder şu anda size..

5-Yazılanları doğru okuyunuz burası abartma sanatı yapılacak yer değil.Abartmayınız, siz anlamadığınız için iki ayr mesajda 2 defa kullanmak zorunda kaldım.
Sizin Kürt arkadaşlarınızın hepsi etimolog ve çok iyi Kürtçe konuşabilen insanlar sanırım ki bu kadar sağlam bir referans noktası olarak hep "benim Kürt arkadaşlarım var, tanıdığım Kürtler böyle değil" gibi cümleler kuruyorsunuz..

6-Tamam merak etmeyin siz Türk'sünüz,herkez biliyor,zaten ben size Türk değilsiniz demedim sinirlenmeye gerek yok.Ayrıca Türk olamamayı terbiyesizlik olarak sayan ilk kişi sizsiniz.Laflarınız ve ırkçı söylemleriniz tarihe geçmektedir.

Terbiyenizi takının, ben zaten bir Türk'üm; zorunuza gitmesin. Türk Tarih Tezi'nin beni neden Türk saymadığını size açıkladım, sizin kafatası yapınız da her homo sapiens gibi bunu anlayabilecek bir beyni taşıyabilmek için yaratılmıştır; demagoji yapmayın. TTT diyor ki, Türk brakisefal ve beyazdır. Brakisefal bir kafatası türüdür. Bunu sizin TTK'nız söylüyor ve ben buna rağmen kafatasçı mı oluyorum? ..

7-Sizin engin tarih bilginizi güncellemeniz gerekmektedir.Yani Yahudilerle Kürtleri bir tutmanız, sizin eşleştirmelerinizin birkez daha anlam ifade etmedğini göstermektedir.Siz biraz Yahudi tarihini okuyunuz,mesela M.Ö. 10. yy’da Yuda Devletinden haberiniz varmıdır ya da Hz. Davut'un  İbrani Devleti'ni kurduğundan, Kudüs'ün Milattan önce 980 yıllarında başkent olduğundan.Biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor.
Kürtlerle Yahudilerin ne alakası var çok merak ettim.

Yahudiler yüzlerce yıl boyunca kendi ülkelerine sahip değillerdi ama Yahudiler de bir milletti.

8--Ben sizin zaten bu düşüncelerinize ve Atatürk'ün sözlerine birşey demedim.Biz burada kürtçeyi konuşuyoruz siz başka şeyleri ifade ediyorsunuz,yani konuyla bir alakası yok bu sözlerin.Ayrıca ben Kürtlerin olmadığını ifade etmedim.Siz yine benim düşünclerimi çarpıtmaya çalışmışsınız.
 
Atatürk'ün sözleri size şunu kanıtlamalı. Atatürk, Türklerin yanı sıra bir Kürtlük realitesinin de farkındaydı. Bu Kürtler'den o zamanlar da ayrılıkçı olanlar vardı. Atatürk, Kürtleri es geçmedi. Aksine Türkler ve Kürtler tanımını yaptı. Türk'ün yanı sıra bir Kürt de vardı. Adı geçiyordu. İkisine birden Türk denmiyordu, çünkü denseydi biliyordu ki o zaman tutmayacaktı. Size 21 anayasası ile 24 anayasası arasındaki farkları anlatmaya ne mecalim, ne isteğim vardır. Açın okuyun..

saygılar
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Genius Loci - Aralık 18, 2008, 02:06:57 ös
Bay SkullG öncelikle yazılanı doğru okuyunuz ve istediğiniz yerlere çekmeyiniz,
Aşağıdaki cümleden koyun olduğunuzun çıkarıyorsanz,vah vah vah

Söylediğim söz "Koyun olmadığım için parti tutmam,takım bile tutmam."

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.

Yani bunu sadece Fransaya gitmemiş biri söyler,çünkü siz hiç  bu diyalektlerin konuşulduğu yerlere gittiniz mi bilmiyorum ama hepsi huzurlu ,senelerdir insanların bölmek gibi bir çabası olamayan huzurlu bölgeler ve bu yasa daha yeni çıktı sayılır tarihi tam hatırlamıyorum.Bu yasa kapsamında bölgesel lehçeleri yani diyalektler serbest bırakıldı.Fransa Fransa  Cezayir’e soykırım yapan Fransa, gittiğinizde görmüşsünüzdür İngilizce bilseniz bile konuşmayan genelde yaradılışları kaba insalardan olan Fransa.Ermenistan Ermenilerini  kışkırtan Fransa.

Bu sizin söyleminiz şuna benzer; Amerika'da 50 civarı eyalet var, (bunun doğru ismi bana göre 50 devlet var),hepsinin kendi bayrağı,kendi yasaları var.Huzur içinde yaşıyorlar bizde Türkiye'yi eyalet sistemine dönüştürelim niye korkuyoruz ki.
Hatta biliyorsunuz ki Amerika'da öğrenci şortla bile okula gidiyor, bizim öğrenciler de gitsin, niye korkuyoruz,türban nedir ki korkmayın alın okullara,bir çok ülke üniversitelerinde alıyor.

1951 yılında Fransa'da çıkartılan Deixonne yasası Fransa'nın ulusal bütünlüğünü yok mu etti.

Bunları söyleyen baskın oran gibi kişilere siz bakmayınız, bunlar belli bir seviyeye gelen ülkelerde olur,bizim ülkemiz o seviyeyi yakalamış durumda değil.Yani başka ülkelerle karşılaştırma yaparken Türkiye'nin şuan ki durumunu göz önünde bulundurunuz,
Mesela Amerika'nın 35 eyaletinde(devlet) bir ebeveyn çocuğunun yanında sigara içerse ve başkası bunu gördüyse, gören kişi federallere haber veriyor,o ebeveynden çocuğu alıyorlar,siz neden bahsediyorsunuz,bizde böyle olduğunu düşünebiliyormusunuz.Herhalde çocukların çoğu alınır.
Tv'de gösteriyor adamın teki belediyenin göstermediği yerde kurban kesiyor, adama soruyorlar "belediye ceza yazar niye burda kesiyorsunuz?" , adamın cevabı "olsun kessinler ceza devletimize gidiyor helal olsun."
Yani anlayabildiyseniz böyle at gözlüklerinden yanlı düşünen insanların yazılarını okuyupta böyle söylemlerde bulunmayınız biraz düşününüz.
Kısacası daha biz o seviyeyi yakayamadık.Yani dediğiniz kadar kolay değil,biz daha Türkçe eğitim veremiyoruz ne lehçesi.
Hollandanında bir zamanlar özgürleştirirsek serbest bırakırsak insanlar uyuşturucu kullanmazlar diye bir düşünce yarattılar,serbest bıraktılar.Ne oldu belli yerlerde satılmaya başlandı esrar,magic mushroom(sihirli mantar) vb.., baktılar önlem alamıyorlar daha da arttı sayı hemde çok.Şimdi ise diskolarına,gece kulüplerine giriyorsunuz uyuşturucu kullanılmasın diye damarlarınız gözükmemesi için farklı ışıklar vermeye başkaladılar.Yavaş yavaş ne yapabilirizi düşünüyorlar.Yani her özgürlük, temeli oluşturulmadan istenilen hedefe vardıramıyor.

saygılar



Düşüncesiz, anlayışsız, birilerini okuyup hemen kanan öyle bir insan işte... Sizin yukarıda alıntıladığım ifadeleriniz tamı tamına beni böyle tanımlıyor. Fransa'ya gitmedim. Demek ki gitmediğimiz hiç bir yer hakkında hiçbir yorumda bulunmayacağız. Baskın Hoca'ya bakmayalım ne de olsa özgürlükçü sol'dan bir adam. Ben Baskın Hocayı tanımış olmaktan mutluyum. Bazı görüşlerine katılmam ama demokrat kişiliğine o kendini ortaya koyan yaklaşımına bayılırım. Hoşuma gider. Neylersiniz ki biz böyle insanlarız. Hep bu ülkenin seviyesinin kat kat üstündeki şeyler isteriz. Demokratik cumhuriyet , çokseslilik, anayasal yurttaşlık, işkencenin olmadığı bir ülke vs. vs. ... Halbuki haklısınız daha o seviyede değiliz. Seviyesizlikten seviyemizi başkalarının belirlemesine bile ses etmeyiz.

cümleniz parti tutan hatta takım tutanların koyun olduğu yönünde iken tersinden okuma cüretini de gösteremiyor musunuz?

1951 yılında yasanın çıkartıldığını söylüyorum Yasanın ismini de söylüyorum fakat siz inatla efendim ysayı yeni çıkarttılar diyorsunuz. Gitmediğim Fransa da yerel dillerin öğretilmesi ile ilgili yasaları size şöyle sıralayım. Siz gidince bakarsınız. 11 Ocak 1951 Deixonne Yasası, 1975 Habby Yasası. 1994 'te bu ermeni dölü Fransızlar, Toubon Yasası diye bilinen bir yasa çıkarttılar (Fransızcanın Kullanımına İlişkin Yasa) ve dediler ki Fransızcaya yabancı dillerden girmiş sözcükleri temizleyelim ve yerlerine ÖZFRANSIZCA sözcükler bulalım ve bunların kullanımını da zorunlu tutalım. Dilini tutamayıp da bu yetkili ve etkili kurumlar tarafından tespit edilen sözcük yerine hafazanallah yabancı dildeki sözcüğü kullanan olursa da 50bin Franka kadar para cezası keselim. Hah işte bu ermeni dölü Fransızın Anayasa Mahkemesi yahu abartmayın arkadaşım 1789 Bildirisi var bu dediğiniz ona aykırı ne demek para cezası falan diyerek yasayı iptal etti.

Ben niye Fransa'dan örnek verdim. çünkü resmi uygulaması ülkemizle örtüşür. Fransa bize büyük geliyorsa İspanya'yı örnekleyelim. Hoş İspanya'ya da gitmedim. Halkının %73'ü bizim ispanyolca dediğimiz Kastilyan dilini konuşan İspanya'da beş tane de azınlık dili mevcut. Katalanca Galiçya Dili, Baskça, Asturyaca ve Aragonca. 1978 Anayasası öncesi Real Madrid'in adamı pek faşist cunta lideri 38den 75e değin ispanyanın başına bela diye dikilmiş Franco döneminde ne baskcası ne katalancası herkes İspanyoldur ve İspanyolca konuşacaktır o kadar dayatmasından sonra bugün, baskçası katalancası, aragoncası asturyacası konuşulur. Hoş ispanya bizim ünüter ile federal devlet arasında orta bir yol olarak değerlendirdiğimiz Bölgesel Devlet modeli olarak kabul edilmektedir. Ama sonuçta "ulus-devlet"tir. Almanya'da, Amerika'da birer ulus-devlettir. Yani üniterlik, federallik veya bölgesellik ulus-devleti etkilemez. Türkiye uygulaması şöyledir şöyle de olablir falan diyerek lafı uzatmayayım. 

Sadece konu hakkında konuşulsa ne güzel olurdu. At gözlükleri, birilerini okuyup konuşmayın tarzı gayetten boy aşıcı ithamlar yerine diye düşünüyorum. Ama sonra doğru diyorum daha o denli demokrat olamadık ve ne yazık ki benim gittikçe yalnızlaştırılan ama hep güzel ülkem o seviyede değil.


Wallerstein "Bildiğimiz Dünya'nın Sonu"nda yurttaşlıktı ulustu neo-liberal politikalardı vesaireyi uzunca tartıştıktan sonra bir kelimeden müteşekkil şu sonuca ulaşır "Demokratikleşme kapitalistlerin çıkarına değildir hiçbir zaman olmamıştır."




Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 18, 2008, 03:32:47 ös
Bay SkullG ben size bu gibi kelimeler, cümleler ifade etmedim
Düşüncesiz, anlayışsız, birilerini okuyup hemen kanan öyle bir insan işte... Sizin yukarıda alıntıladığım ifadeleriniz tamı tamına beni böyle tanımlıyor. .

Ben size yorumda bulunmayacaksınız da demedim,ama ülkelerdeki bazı çıkan kanunları karşılaştırırken biraz tutarlı,benzer ve temeli olan karşılaştırma olması gerekir.
Yani sizin bu söylediğinize karşık tekrar aynı örneği vereyim; Hollanda'da belli oranda uyuşturucunun serbest olması,
Ozaman diyebilirsiniz ki düşünce çeşidinize göre
A) Bak gördün mü Hollanda'da özgürlük var ve böylelikle uyuşturucu kullanan kişi sayısı gelen özgürlükle azalacak
B)Diyebilirsiniz ki bak özgürlükler ülkesi ama biz de yasak, keşke herkez rahat rahat kullanabilse
Hollanda'nın bu kuralı,anlayışı Türkiye'ye uymaktamıdır?
Hülasa demek oluyor ki ülkeleri karşılaştırırken herşeyiyle karşılaştırmak gerekir.Size Galatasaray Üniversitesi'nin kurucularından eski Dış İşleri bakanlarından Coşkun Kırca bu konu hakkındaki Akşam Gazetesinde çıkan yorumuyla başbaşa bırakıyorum.

Fransa, milli azınlık tanımaz. Fakat, Fransa'da yerel diller sayıca çok boldur. Kısaca saymak gerekirse, Baskça, Brötonca, Flamanca, -Alzas-Loren'de-Almanca, Savuaca, Oksitanca, Katalanca ve-İtalya'da resmi dil olan Toskana lehçesine çok yakın-Korsikaca-üstelik edebiyat yaratabilmiş-başlıca yerel dillerdir. İşçi göçünden ötürü bunlara Arapça ve Türkçe de eklenmiştir. Fransa, XVI'ncı asırdan beri Fransızca'yı tek dil haline getirebilmek için büyük çabalar sarfetmiş ve 1971'de Devrim Meclisi'nin çıkardığı-Rahip Gregoire Kanunu diye anılan bir kanun Fransızca dışındaki yerel dilleri tam olarak yasaklamış ve bu yasak 1951'e kadar devam etmiştir. 160 yıl sonra çıkarılan ve-Deixonne Kanunu diye anılan-bir kanunla yerel dillerin çoğunluğuna devlet okullarında seçmelik ders statüsü tanınmıştır. Fakat, bu dillere ait seçmelik dersler İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca ve Rusça gibi büyük uygarlık dillerinin okutulduğu seçmelik dersle rekabet edememektedir ve bu sebepten yerel dillerin öğretimine çok düşük oranda öğrenci taliptir. Fransa bu dillere bugünkü statüsünü tanıdığı vakit zaten-büyük uygarlık dilleri olan Almanca ve İtalyanca hariç-diğer yerel dilleri hemen hemen silmiş bulunuyordu. Bu bağlamda Türkiye'yi Fransa'dan ayıran başlıca fark, bu ülkenin kendi devlet dilini tüm vatandaşlarına öğrettikten ve -iki bölge hariç- diğerleri üzerinde dört asırdan fazla bir süredir devam eden bilinçli tedbirlerle hakim kıldıktan sonra bu yola girmiş olmasıdır. Fransa yerel dillerin taşıyabileceği siyasi özerklik ve bağımsızlık arzularını bu dillerle birlikte çok geniş ölçüde zayıflatabildiği içindir ki bu yola girmekte sakınca görmemiştir. Günümüzün Türkiyesi henüz bu seviyeye gelmiş değildir. Öte yandan, İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan beri Almanya'nın Alzas-Loren ve İtalya'nın Nis ve Korsika üzerindeki talepleri tamamıyla yok olmuştur. Türkiye komşuları bağlamında da bu kadar talihli değildir.
Biraz da eski Başkonsolos ve AB Siyasi Kriterler eski Daire Başkanı  Akın Özçer'in bir de yorumlarını okyunuz;ilk cümle yeterlimi acaba,gerisi daha da açıklayıcı,vaktiniz olursa linkteki yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim

“Azınlık” kavramına alerjisi olan ve topraklarında azınlık bulunmadığını savunan Fransa’nın durumuna gelince, ikiz sözleşmelerdeki azınlık kavramına tepki göstermiş olmasını ve bunları onaylamamakta direnişini, Anayasal vatandaşlık ilkesine uymadığı şeklinde yorumlamak elbette mümkün değildir. Fransa daha 1951 tarihli Deixonne Yasası ile farklılıkları olan vatandaşlarına ana dillerini öğrenme hakkını tanımış olan bir ülkedir. Fransız içtihatına baktığımızda, vatandaşlarına “farklılık hakkı”nı tanıdığı gibi, bu hakkın tanınmamasını, anayasada yer alan eşitlik ve ayırımcılık yapmama ilkelerine aykırı bulmaktadır. Profesör Koubi’nin “Droit et minorités dans la République Fran-çaise” başlıklı incelemesinde altını çizdiği gibi, eğer dinsel, dilsel veya kültürel farklılıkları bulunan bir Fransız vatandaşı, bu farklılıklarını serbestçe ifade edemiyor veya kullanamıyorsa, farklılığı olmayan bir Fransız vatandaşına eşit olmayacak, bu nedenle onun kadar özgür de olmayacaktır. Dolayısıyla, farklılıkları bulunan Fransızların bu farklılıklarını kullanmalarını yasaklamak, Anayasanın özgürlük ve ayırım gözetmeksizin eşitlik maddelerine aykırıdır.
Özet olarak belirtmek gerekirse, vatandaşlığı, kısaca, “mensubu bulunulan devletle hukuki vatandaşlık bağı” olarak tanımlayan “anayasal vatandaşlık” herkesin hiçbir ayırım gözetilmeksizin tam eşitliği ilkesine dayanmaktadır. Tam eşitlik ise, farklılıkları olan vatandaşların farklılık haklarını veya “kültürel haklarını” içermektedir.
Kaynak: http://www.hispanatolia.com/haber_guncel.asp?id=81


Fransa'ya gitmedim. Demek ki gitmediğimiz hiç bir yer hakkında hiçbir yorumda bulunmayacağız


Baskın Hocanıza benden şunu sorun bakalım ne cevap verecek hani ermeni soykırımı oldu diye hocanız.
Soru;Pariside yaşayan sevgili kızı  Sırma Oran'ın belediye seçimlerinde adaylıktan çekilmesinin nedeni nedir?
Kendileri cevap veremezse siz cevabını kendilerine hatırlatırsınız
Cevap; Ermeni lobicilerinin baskısı
Soru; Hocalı Katliamı hakkında hiç taşnakçılara özür dilemerini istemişmidir?Tanımışsınz ben olsam sorma cesaretinde buluna bildiniz mi?

Sol-Sağ koyunların çobanlar tarafından yönetilmesidir ve birçok dogmayı içerir.Demek baskın hocanızda koyun.
Baskın Hoca'ya bakmayalım ne de olsa özgürlükçü sol'dan bir adam. Ben Baskın Hocayı tanımış olmaktan mutluyum.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Genius Loci - Aralık 18, 2008, 04:02:44 ös
Sn. Akyol, aktardığınız yazıda yapılan alıntılar tam da benim dediklerimle örtüşüyor. "eğer dinsel, dilsel veya kültürel farklılıkları bulunan bir Fransız vatandaşı, bu farklılıklarını serbestçe ifade edemiyor veya kullanamıyorsa, farklılığı olmayan bir Fransız vatandaşına eşit olmayacak, bu nedenle onun kadar özgür de olmayacaktır. Dolayısıyla, farklılıkları bulunan Fransızların bu farklılıklarını kullanmalarını yasaklamak, Anayasanın özgürlük ve ayırım gözetmeksizin eşitlik maddelerine aykırıdır" oradaki Fransız yerine Türk'ü koyarak okuyalım mı? Farklılıkları bulunan Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları ya da Türkler diye... Onun dışında şahsın Türkiye ile ilgili yaklaşımına katılmıyorum. Bu işte benim çokca söylediğim kendini düşmanıyla tarif eden paranoyanın ürünü bir yaklaşım. komşularımızı bizden toprak kapmak ister, içimizde türkçe dışında dil konuşanlar ayrılıkçıdır, dolayısıyla yerel dillerin öğretilmesine karşı çıkılmalıdır yaklaşımı...

Baskın Hoca'ya sormama gerek yok. Kişiler üstünden tartışma geleneğinizi devam ettiriyorsunuz. Her halk kendi hesaplaşmasını yapmalıdır. Geçmişimizle hesaplaşmadan bugünü kuramayız, barışa kavuşamaz, demokrasiyi geliştiremeyiz. Geçmişle hesaplaşalım.

Bunu (geçmişle hesaplaşmayı) yanlış anlamayın, tarihi didik didik edelim demiyorum. "Geçmişle ilişki konusundaki mücadeleler, esas olarak bugünün toplumunun siyasal ve kültürel dokusunu meşruiyetini ve kimlik ekseninde belirlemeye yönelik tartışmalardır." diyor Mithat Sancar Geçmişle Hesaplaşma kitabında. "Bu tartışmalar, etkileri bugüne güçlü bir şekilde yansıyan geçmişteki zulümve baskı politikalarının meşruiyetini sorgulamanın ve geçersiz kılmanın en önemli göstergesidir, bu sebeple geçmişle hesaplaşma geçmişle değil bugünle demokratik değerlerin yerleşmesiyle ilişkilidir. "

1915 mevzusuna ben bu gözle bakıyorum. Bugün demokratikleşmek istiyorsak, geçmişimizle hesaplaşmalıyız. 90 yıldır hiç konuşulmamış resmi klişeler dışında kamusal tartışmanın merkezinde yer almamış bir mevzu Ermeni tehciri. Dünyada konuşulan bu konu asıl konuşulması gereken ülkede yüzyıla yakın bir süre yok sayılmış konuşulmamış. Ben sadece Ermeni tehcirinin değil, 27 mayısın 12 martın, 12 eylülün, 1 mayıs 77 katliamının, 6-7 eylül olaylarının, trakya pogromunun, maraş-çorum-sivas katliamlarının, faili mechul cinayetlerin, kürt sorunun ve 84ten berdiri devam eden şiddet sürecinin bu süreç ve çatışmadan doğan kayıpların, köy yakmaların, 90lardaki sistematik cinayetlerin de hesaplaşmanın konusu olduğunu düşünüyorum. Bu saydıklarımın hiçbirisi ile sistematik bir hesaplaşma yaşanmadı, dolayısıyla geçmişin şiddet dolu dönemlerinin ürünü ve artık sertleşmiş kabul bugünümüzü kuşattı. Post-travmatik sendrom yaşayan bir ülke haline geldik. Bundan çıkış geçmişle hesaplaşma ile mümkün olabilir.

Ariel Dorfman'dan bir alıntıyla bitireyim bu kez    " Geçmişi öldürmek, iktidarda olan bazılarının iddia ettikleri kadar kolay değildir... (A)hlaki çölde haykıran bir insan, önce biri, sonra biri daha, adalet kıvılcımının sönmesine engel olmak için bu yeter... Bazen doğru olan imkansızı hayal etmek, imkansızı istemek ve imkansız için haykırmaktır. Tarih bizi dinliyor olabilir. Tarih bize cevap verebilir"
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 18, 2008, 04:10:31 ös
Bay SkullG siz kendi düşüncelerinizi ben de kendi düşüncelerimi belirttim,konuyu dilerseniz bölün çünkü şiirin içine ettim.Şiire saygısızlık ettiğim için şiirden,şiirin mısralarından özür diliyorum.
saygılar
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 18, 2008, 06:00:33 ös
Bay SkullG siz kendi düşüncelerinizi ben de kendi düşüncelerimi belirttim,konuyu dilerseniz bölün çünkü şiirin içine ettim.Şiire saygısızlık ettiğim için şiirden,şiirin mısralarından özür diliyorum.
saygılar

:) Yok canım daha neler.

Bu arada Sayın skullG'un açıklamaları bir Hukukçu Anlayışıyla belirtildiği için pek de zora gidilecek birşey göremiyorum ama bu, benim düşüncem gerçi Sayın Akyol, sanki durum karşısında hafif bir alınganlığa sahip olduğu yönünde izlenime sahip oldum. Doğrusunu söylemek gerekirse şimdiye kadar gördüğüm en Seviyeli Tartışmalardan biri olduğu kesin!

Sayin Isabell,

Bu arada baris adina yazdiklariniza katiliyor ve tesekkur ediyorum.
                      

Rica Ederim.
       
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Aralık 18, 2008, 09:10:56 ös
Bay Isabell çok alınganımdır ve çok alındım,napacağımı bilmez haldeyim.Sözleriniz için yine de teşekkür ederim.Siz benden daha değerlisiniz.

saygılar

benim düşüncem gerçi Sayın Akyol, sanki durum karşısında hafif bir alınganlığa sahip olduğu yönünde izlenime sahip oldum.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 18, 2008, 09:41:03 ös
Bayan Isabell çok alınganımdır ve çok alındım,napacağımı bilmez haldeyim.Sözleriniz için yine de teşekkür ederim.Siz benden daha değerlisiniz.


Estağfurullah, bunu kabul etmiyorum. Her halukarda bütün Insanlar aynı ölçüde Eşit ve Değerlidir. Bu arada Adınıza üzüldüm. Ama bir taraftan da böylesi Tartışmalarda birçok şeyi rahatlıkla anlayabilecek pozisyona gelindiğim için Sevinç duyuyorum, Hepimizin Adına.. Ama bu Konunun uzamasına gerçekten akıl erdiremedim o ayrı mesele.. 
 
Saygılar Bizden,

Yalnız küçük bir hatırlatma :D ''Bayan Isabell ''. Düzeltirseniz Sevinirim. Şimdiden Teşekkürler.
Başlık: Ynt: BRA ---TÜRKİYE DEĞİŞİYOR
Gönderen: dogudan - Aralık 18, 2008, 11:42:20 ös
Şiirle ilgili değil ama tartışmanın vardığı noktayla ilişkili olduğunu düşündüğüm Can Dündar'a ait köşe yazısını paylaşmak istiyorum..

Türkiye Değişiyor

18 Aralık Perşembe 2008

“Resmini millet doya doya yüzüne tükürsün diye basıyoruz” diye yazmışlardı Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki fotoğrafının altına...
1951 yılıydı.
Fotoğraftaki adam, Nâzım Hikmet’ti.
Hapislerde çürütüleceğine, öldürüleceğine inandığından Türkiye’den kaçıp Sovyetler’e sığınmıştı.
“Nâzım da Moskofların şakşakçı peyki oldu” başlığıyla çıkmıştı Cumhuriyet...
Şimdi Nâzım, ders kitaplarında “Türkiye’nin en büyük şairlerinden biri...”
Cumhuriyet’in de gözdesi...
* * *
“Zaman değişir; biz de onunla değişiriz.”
Değişir değer yargılarımız, görüşlerimiz...
Dünkü “vatan hainleri”ni gün olur “kahraman”a çeviririz.
Nâzım’ın “hain” ilan edildiği yıl, Yaşar Kemal de bir kuşağın canına okuyan 142. maddeden (“sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis... vs”den)
Kozan Cezaevi’nde yatıyordu.
142. madde çöplükte bugün...
Yaşar Kemal, Cumhurbaşkanı’nın sofrasında...
* * *
Yılbaşında TRT, 24 saat Kürtçe yayına başlıyor; inanabiliyor musunuz?
Daha 10 yıl önce “Yeni albümüme Kürtçe bir parça koyacağım” dedi diye Ahmet Kaya‘nın nasıl linç edildiğini hatırlıyor musunuz?
Ahmet Kaya mezarda şimdi; ama Kürtçe, devlet televizyonunda...
* * *
Ermeni meselesi de bu toplumun el sürülmez tabularından biriydi. Bugün bir grup aydın, bu tabuyu vicdanla kırıyor; “1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket” konusunda “Ermeni kardeşlerinin duygu ve acılarını paylaşıyor, özür diliyor”.
Dışişleri Sözcüsü “Açık bir toplumda her konu rahatça konuşulabilmeli” diyor.
Hrant Dink’i anmanın vaktidir:
“Bu, siyasal bir konu değil, bir vicdan meselesidir” diyen oydu...
Hrant mezarda şimdi... ve onun barış çağrılarıyla gömüldüğü toprak, ilk kez bir kardeşlik mesajı veriyor.
* * *
Sırada 6-7 Eylül olayları var. Tomris Giritlioğlu’nun yeni filmi “Güz Sancısı”, Türk siyasi hayatının bir başka utanç sayfasıyla hesaplaşıyor.
CHP lideri, kıyafeti kötü diye Âşık Veysel’i Atatürk Bulvarı’na sokmayan “tek parti” dönemini eleştiriyor.
Aleviler, uzun bir mücadele sonunda inandıkları gibi ibadet edip çocuklarına kendi inançlarına saygılı bir eğitim verebilme haklarını devlete nihayet kabul ettiriyorlar.
Dokunulmazlığıyla nam salmış bir emekli paşa, mahkeme önünde kanlı bir geçmişin hesabını veriyor.
Türkiye değişiyor.
* * *
Amerika’da Obama’yı iktidara taşıyan sihirli sözcük “değişim”...
Bir “isim”den çok bir “fiil”, bir ihtiyacın, bir özlemin ifadesi...
O rüzgâr, sessizce Türkiye semalarında esiyor şimdi...
Rengârenk bir toplumu tek tip elbiseye tıkmaya çalışan statükocuların uykularını kaçırsa da, yeni “Tükürün!” kampanyalarına yol açsa da, kimi öncülerin canına mal olsa da, canlar alıp canlar yakarak, tabuları tabutlara çakarak, dipten ve ağır aksak, geliyor değişim...


kaynak : http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1029546&AuthorID=75&Date=18.12.2008&b=Turkiye%20degisiyor&a=Can%20Dundar&ver=21 (http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1029546&AuthorID=75&Date=18.12.2008&b=Turkiye%20degisiyor&a=Can%20Dundar&ver=21)
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 19, 2008, 08:27:56 öö
Benim de beklediğim '' Tartışmanın Vardığı Son Nokta'ydı '' Sayın Doğudan; Paylaşımınız için çok Teşekkür Ediyorum ama çıkardığım 'Anlam' itibariyle sahip olduğum görüşü Sizinle paylaşmak istedim:

O halde şöyle denilebilinir mi? Zamanla değişen şeylerin sebebi; belirli bir bedel ödeme zorunluluğundan kaynaklanmıyor mu?

Demekki yukarıda saydığınız Önemli Kişi'lerin ölmesi ya da öldürülmesi gerekiyordu. Umarım çıkardığım varsayım, geçerliliğini sağlıyordur.

Saygılar,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: BILGI - Aralık 22, 2008, 11:52:29 ös
Konunun BRA nickli uye ile bir ilgisi yok değil mi?
Sevgiyle...
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Aralık 23, 2008, 08:42:05 öö
Konunun BRA nickli uye ile bir ilgisi yok değil mi?
Sevgiyle...

Hayır, ama Bra'nın Anlamı itibariyle Biz'lerde önemi çok büyük olduğundan Bra Nickini taşıyan Değerli Kişi'ye olan Saygımı Anlam'dan dolayı Kendilerine daha önce belirtmiştim. Fazlaca tercih edilmeyip nadiren kullanılması itibariyle bunu seçmesinde eminim ki '' Kardeşlik Duygularını '' yeterince bilen ve önem veren Biri olarak nitelendirdiğimi ve böylelikle de Saygın Kişiliklerden Biri olarak gördüğümü burada bir kez daha belirtmekte kendimi zorunlu hissettim. Çünkü bu Şiiri O'nun Nickinden esinlenerek alıntıladığımı ve paylaşıma sunduğumu belirtmeliyim. Aynı zamanda Amcamın Oğlu'nun da isminin Bra olması münasebetiyle bu ismi fazlaca Sevdiğimi dolaysıyla Kendisi'ne de Değer verdiğim Ender Kişilerden Biri olması bu Şiiri Seçmeme yol açtı :) Bazan alıntılama yoluyla da Duygular dile getirilebilinir.

Saygılar,   
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: shemuel - Şubat 03, 2009, 07:44:21 ös
Bir şiir ancak bu kadar olay yaratır :D
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Waldow - Şubat 03, 2009, 08:14:51 ös
Evet tartısma almas basını yurumus yer yer cok zıt fikirler karsilasmıs.Neyse benim kurt vatandaslarımızla bir sorunum yok onlarda bu vatanın bir parcasi ve artık kurt turk die sureklı ayrımlardan sıkıldım cunku bu sozcuk ne kadar sık dıle getirilirse aramız okadar acılıyor.Herkes kendi kokenini bilsin bir zararı yok ama bu kokenden dolayı sımdıkı konumumuzda birbirimizden ayrılmamız yanlıs olur cunku suan hepimizin ortak yanı T.C vatandasi olmamız.Kurtce yayına bir sey demiyecegim olabılır.Ama okullarda yanı egitim sisteminde kurtcenın olması bence yanlıs.Cunku bir devletin egitim sisteminde sadece bir dil olmalıdır.Ve baska devletler ornek gosterilmemeli bence cunku turkıye o, su ,bu ulkelere benzemiyor.Cunku turkıyeyle ugrasanlar var bir fransa, almanya vb. avrupa ulkelerini bolmeye calısan kisiler yok.
Başlık: Re: BRA
Gönderen: Isis - Mart 07, 2009, 02:55:41 ös
Bence bu basliktaki son derece ilgisiz ve cok degerli olan tartismalar BRA gibi alakasiz bir basliktan alinip "KURTCE BIR DIL MIDIR?" seklinde DIL BILIMI  bolumune tasinmalidir. Yonetcilerimiz herhalde bu istegi cok gormezler. Genelin istifadesi icin, daha acik bir ifadeyle bu meselede bilgisi olmayan bazi obekdaslar icin son derece faydali olacagini dusunuyorum.

Tabi rica bizden, lutuf sizden.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: degas - Mart 07, 2009, 08:36:04 ös



 Kürt kültürü dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürü değildir.


Tam üstüne basmışsınız , kürtçe bir getto kültürüdür, doğudaki batıdakini kuzeydeki güneydekini anlamaz.Dil olarak ortaya çıkışı 1850 lere dayanır.Öncesi yoktur, sonrasının olmayacağı gibi.Bugün kendine kürt diyen suriye kürtleri ile Türkiyedekiler veya ıraktakiler anlaşamazlar bile.Fakat yurdum tarihçiliğinde ,AKP iktidarından sonra osmanlıcı bir çizgiye yönelinip gerçekleri konuşan ve söylem yapanlar görevlerinden alınıp yerlerine çakma proflar getirilince kürtçe birde bakarsınız karşınıza dil olarak çıkar.
Türkçenin kolları ile kürtlerin olmayan dilini karşılaştırmak ise tam bir komedidir. Türkçe tek bir değil 2 kollu bir dildir.Tutup kırgızlar ile birbirimizi anlayamayız demek oldukça komik, konuya hakim olmayıp , AKP (arap-kürt) partisi ideologlarında sağa sola bilim adamı diye yerleştirdiği kişilerin makalelerini okuyup kürtçe dildir demek bilimden ve bilimsellikten uzaktır.En başında Kürt kelimesi Türkçedir.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: degas - Mart 07, 2009, 08:41:06 ös

Valdimir Fedoroviç Minorsky 1877 doğumlu bir bilim adamıdır. Dönemin şartlarında ne kadar araştırma yapabilmiş meçhul... Daha çok Kürtçe metinler üzerine çalışmıştır. Ve üstelik Kürtçe'nin bir dil olduğunu söylemiştir. Bahsi geçen ve daha bir kaç yerde gördüğüm istatistiğini kendi yazılarından göremedim. Var olmuş da olabilir fakat bu doğru olduğunu göstermez.


Bölge tarihine hakim değilsiniz, 1850 lerde rusyanın osmanlıyı zayıflatmak için uydurduğu kültüre dil demeniz, konu hakkında fazla araştırmadığınızı gösterir.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Mart 07, 2009, 08:43:34 ös
En başında Kürt kelimesi Türkçedir.

:D Bu gerçekten trajikomik.. Her neyse bu sizin görüşünüz de yalnız asıl Türkçenin içersinde yeralmış olan birçok Kürtçe sözler yeralmaktadır.

Ör/ yek= bir anlamındadır => yekvücut, yekten ( birden)  anlamlarında kullanılır. 

berhudar olmak = sağolasın anlamındadır vb.. örnekleri çoğaltılabilinir de yalnız demin gözüme çarpan bir Arkadaşın çok güzel bir sözüne rastladım: Bir milleti yok etmek istiyorsanız kültürünü ve dilini yok saymanız gereklidir. Nasıl ;) size birşey ifade ediyor mu?.. 

Bu arada neyin doğru neyin yanlış olduğu hususunda ısrarcı tavır sergilemicem, herkes düşüncesinde özgürdür, bu hususta fazla derine inmeyip konuyu gereksiz bişekilde uzatmayı istemiyorum. Çünkü sorunlar çözümlenmek için vardır, etrafında uzun uzadıya devinip durmak için değil. Gene sondan başa dönülecek, hiçbirşey elde edilemeyecek, bu yüzden de boşu boşuna enerji kaybetmek yararsızdır, diye düşünüyorum.

Müsadenizle,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Mart 07, 2009, 08:50:40 ös
yek = farsçadır
berhudar=farsçadır
Kaynak: www.tdk.gov.tr

asıl Türkçenin içersinde yeralmış olan birçok Kürtçe sözler yeralmaktadır.
Ör/ yek= bir anlamındadır => yekvücut, yekten ( birden)  anlamlarında kullanılır. 
berhudar olmak
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: degas - Mart 07, 2009, 08:57:32 ös
yek = farsçadır
berhudar=farsçadır
Kaynak: www.tdk.gov.tr

asıl Türkçenin içersinde yeralmış olan birçok Kürtçe sözler yeralmaktadır.
Ör/ yek= bir anlamındadır => yekvücut, yekten ( birden)  anlamlarında kullanılır. 
berhudar olmak

yahu akyol, o arapça bu farça sen önce kürt kimliğini yazsan bu tartışmalar ve zaman kaybı baştan kapanacak. :D :D :D
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Mart 07, 2009, 08:58:15 ös
:) Sayın Akyol; gene karşı karşıya geldik. Bu hususta bir fikir birliğine varamadık. Uzlaşamadık. Sorunu çözümsel yollarla analiz edemedik. Sorun çözmek için paylaşım kurduğumuzu sanıyordum, bilgi alış-verişi kadar hayatta güzel bişey yoktur ama ben de kaynak sunabilirim. Sunduğum kaynaklar sizce yanlış, asılsız olarak değerlendirilecektir. Siz benim görüşümü kabul etmiyorsunuz, ben de sizinkini doğal olarak.. O zaman sussuz yerde gemiyi yüzdürmeye çalışmak gibi kendimizi boşuna yorup hırpalayacağız. Bu çok kötü olur. Aslında en çok da kaçınmamın nedeni tartışma esnasında birbirimizi kırmak ve rencide etmeye çalışmaktır. İnsana değer vermek görüşleri ne olursa olsun ama Aydınsa, ileri görüşlüyse ve İnsanlığa hizmet ediyorsa bana istediği kadar senin görüşün önemli değil dese başımı bile ters çevirmem ben.. Sanırım anlaşılabilindim ama herhalde gene birçok yanlış değerlendirmeler alıp başını gideceğe benizyor:)
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Dino - Mart 07, 2009, 09:07:49 ös
örnekleri çoğaltılabilinir de yalnız demin gözüme çarpan bir Arkadaşın çok güzel bir sözüne rastladım: Bir milleti yok etmek istiyorsanız kültürünü ve dilini yok saymanız gereklidir. Nasıl ;) size birşey ifade ediyor mu?.. 


Hanimefendi,

Bu yazdiginiz boluculuk degil de nedir?
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Mart 07, 2009, 09:18:07 ös
Bayan Isabell kaynağınız varsa buyrunuz. Demogoji yaparak demagog olmaya gerek yoktur.

:) Sayın Akyol; gene karşı karşıya geldik. Bu hususta bir fikir birliğine varamadık. Uzlaşamadık. Sorunu çözümsel yollarla analiz edemedik. Sorun çözmek için paylaşım kurduğumuzu sanıyordum, bilgi alış-verişi kadar hayatta güzel bişey yoktur ama ben de kaynak sunabilirim. Sunduğum kaynaklar sizce yanlış, asılsız olarak değerlendirilecektir. Siz benim görüşümü kabul etmiyorsunuz, ben de sizinkini doğal olarak.. O zaman sussuz yerde gemiyi yüzdürmeye çalışmak gibi kendimizi boşuna yorup hırpalayacağız. Bu çok kötü olur. Aslında en çok da kaçınmamın nedeni tartışma esnasında birbirimizi kırmak ve rencide etmeye çalışmaktır. İnsana değer vermek görüşleri ne olursa olsun ama Aydınsa, ileri görüşlüyse ve İnsanlığa hizmet ediyorsa bana istediği kadar senin görüşün önemli değil dese başımı bile ters çevirmem ben.. Sanırım anlaşılabilindim ama herhalde gene birçok yanlış değerlendirmeler alıp başını gideceğe benizyor:)
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Mart 07, 2009, 09:19:24 ös
Siz bölücü olarak algılıyorsanız bişey diyemem Sayın Dino; ama beni bölücü olarak nitelendirmeniz açıkçası beni gerçekten çok üzdü. Sadece birinin üzerinde örneklem sunmam sizin görüşünüzce bölücülük olarak değerlendiriliyorsa size açıkçası ne gibi bir telaffuz şeklini sunabilirim diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bu yüzden de geri çekilme hakkımı kullanmak istiyorum. Üzgünüm. Bir şeyin üzerinde durmak ve onu etraflıca düşünmeye çalışmak eğer bir tutuculuk olarak görülüp değerlendiriliyorsa hepimizin bakış açıları mutlak surette farklı olacağı için farklı fikirlere sahip olmamız da normaldir. Ama dikkatinizi çekti mi bilmiyorum en azından şu anda yapmaya çalıştığım şey, kendimi tamamen savunmaktır. Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek adına.. Gerçi kimin beni ne şekilde değerlendirip algıladığına bişey diyemem çünkü bakış açısını değiştiremem. Bundan dolayı her görüşünüze saygım vardır ama bana atfen yöneltilen tüm suçlamaları kabul etmediğimi son kez bildiriyorum.

Saygılarımla,   
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Mart 07, 2009, 09:30:20 ös
Sayın Akyol; bunu gerçekten sırf siz istediğiniz için sizi kırmamak adına yapardım ama malum benim için şuanda çok önemli olan bir çalışma üzerindeyim. Yüzyıllardır bu konu şimdiye dek tartışılagelmiş ve bir sonuç bulmamış, haliyle de bir sonuç bulmayacağa benziyor; o yüzden de beni mazur görmenizi rica edecem:) Birçok kaynak vardır, ilerde umarım size özelden sunabilme imkanına sahip olabilirim ama bu sefer de bunun üzerinde amaç güdüyor gibi bir konuma düşmekten kendimi alıkoymak adına geri adım atıyorum.

Saygılar,
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Mozart - Mart 08, 2009, 12:48:14 öö
Bayan Isabell ozaman bundan sonra önce kaynağını araştırınız sonra yazınız, yoksa iddiadan öteye gitmez ve havada kalır, hem de öğrenmek isteyenlere yanlış bilgi vermiş olursunuz.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Dino - Mart 08, 2009, 01:33:03 öö
Sayin Isabell,

Her yazinizda "mazlum halk" kisvesi altinda inceden inceye siz-biz tartismasi yaratiyorsunuz. Hatirlayin, sozde Ermeni soykirimi konusunda da bu boyleydi, Yahudi'lerin Gazze'ye girip insanlar olurken de, Kurt'lerle ilgili de.

Bakiniz Hanimefendi, yanlis bilmiyorsam Turkiye Cumhuriyeti sinirlari icinde 60 kusur etnik yapi bariniyor. Ve Ataturk buna, "Turkiye halkina Turk denir" demis, butunlugu, birligi ve kardesligi bu yolla saglamistir. Bu lafi ederken "hepiniz Turksunuz" dememis, Turkluk kelimesini ortak payda olarak belirtmistir. Turkiye'deki etnik yapilar, dinlerini ve dillerini istedikleri gibi kullanmaktadir, kimse bir Ermeni'ye Kiliseye gitti diye saldirmamis, Bosnaklar kendi aralarinda Bosnakca konustuklari icin uyarilmamislardir. Ama bu ulkenin de ortak kurallari vardir ve buna uyulmak zorundadir. Kamudaki dil tektir, Turkcedir. Ve bu ulkede Kurtlerden baska da kendi dilinde Radyo-TV yayini isteyen baska bir etnik yapi yoktur. Nedenini dusunun lutfen ve bizimle de paylasirsaniz sevinirim.

Ayrica, "Bir milleti yok etmek istiyorsanız kültürünü ve dilini yok saymanız gereklidir. Nasıl, size birşey ifade ediyor mu?" derken Kurt halkinin kulturunun yok edildigini, dilinin yok sayildigini mi soyluyorsunuz? Eger bunu iddia ediyorsaniz buna da verilecek cevaplarim var.

Birilerinin oturdugu evin karsisinda oldukca buyuk bir apartman yapildi, 1923'de. Bu apartman gunesi kesiyor, azameti ile korkutuyordu. Dusunduler, dediler ki; "bu binayi ortadan kaldirmamiz gerek, yoksa bize gun yuzu gormek haram". Ama nasil yapacaklarini bilemiyorlardi. Bildikleri tek sey, disaridan kazma kurekle bu binayi yikmak mumkun degil, denenmisi tekrar denemek aptalca. O zaman yapilacak tek sey, apartman sakinlerini birbirine dusurup apartmani yasanmaz hale getirmek. Once binayi disariya borclu hale getirip yoneticilerini ele gecirmeyi denediler, basardilar. Ama bina hala gunesi kapatiyordu. Sag tarafta oturanlarla sol tarafta oturanlari birbirine dusurduler, bina yine yikilmadi. Sonra etnik yapilari, agizlarina bir batman bal calarak ayaklandirdilar, yine yikilmadi apartman, hatta sanki yillar gectikce binanin betonu daha da saglamlasiyordu. En sonunda da apartmanin inanci ile oynamaya basladilar. Bunda da husranla karsilacaklarini bilmiyorlar henuz. Bu apartmani yikmak icin temeline dinamit bile konsa temeli atan ustanin adinin ATATURK oldugunu bilmiyorlar herhalde.

Sozun ozu su hanimefendi; bu ulkeyi hepimiz kurduk ve yasatacagiz. Dis destekli kiskirtmalarin neticesi onlarin istedikleri gibi olsa bile projenin yasama sansi sifirdir. Bu nedenle, yasadiginiz apartmana sarilin, icinde yasamaktan mutlu olun, digerleri ile kavga etmek sizi mutsuz edecektir...

Saygi ile.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Prenses Isabella - Mart 08, 2009, 01:54:47 öö
Diğerleri ile kavga etmek beni üzmez. Ben, sadece olayı objektif olarak değerlendirmeye çalışıyorum. Ülke içinde ve dışında yaşanan bütün olayların idrakindeyim. Hem dış ülkelerin kışkırtmacı politikasından bahsetmişsiniz. Yanıldığınızı hemen söylemek istedim. Çünkü olayların seyri dahilinde devam eden farklı düşüncelerin sergilenmesi manasında apaçık görülüyor ki, buna ( kargaşa ) otam hazırlayan bizleriz yani kendimiz.

Kimsenin kimseyi oyuna getirdiği ya da kendi direktifleri dahilinde kullanıldığı varsayımını tamamen yadsıyorum. Akıl -mantık değerlendirmesini yapabilenler kendi düşünceleri ve gözlemledikleri olaylar karşısında vermiş oldukları ''tepki''dir. Tıpkı burada benim yaptığım gibi..
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: degas - Mart 08, 2009, 02:28:39 öö

Sozun ozu su hanimefendi; bu ulkeyi hepimiz kurduk ve yasatacagiz.



sayın dino ,

biz bu ülkeyi ne kürtle ne ermeniyle nede rumla kurduk.yazık ki o kadar iyi niyetliyiz ki hala bunları aramızda yaşatıyoruz.kurtuluş savasında ermeni,kürt ve rumların yaptıkları başka bir ülke içinde yapmış olsalardı bırakın  nefes almayı dünya üzerinden silinirlerdi.fakat biz tüm olanlara karşın hala iyi niyetimizi bozmadık, fakat iş artık son noktaya gelmek üzere.
bu ülkede anlatılmaz, haöidiye tabyaları, şeyh sait isyanı ve arkası, 1 ve 2 inönüde ermeniler ve rumların yaptıklarını.anlatılırsa ne olur düşünmek lazım, fakat tarih yaşandı ve bir takım faaliyetler süreç içinde gizlendi.şimdi biri kalkıp bugünün insanını bağlamaz diyebilir fakat bu 3 etniğin tarihleri böyle.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Veritas - Mart 08, 2009, 05:18:54 öö



 Kürt kültürü dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürü değildir.



Tam üstüne basmışsınız , kürtçe bir getto kültürüdür, doğudaki batıdakini kuzeydeki güneydekini anlamaz.Dil olarak ortaya çıkışı 1850 lere dayanır.Öncesi yoktur, sonrasının olmayacağı gibi.Bugün kendine kürt diyen suriye kürtleri ile Türkiyedekiler veya ıraktakiler anlaşamazlar bile.Fakat yurdum tarihçiliğinde ,AKP iktidarından sonra osmanlıcı bir çizgiye yönelinip gerçekleri konuşan ve söylem yapanlar görevlerinden alınıp yerlerine çakma proflar getirilince kürtçe birde bakarsınız karşınıza dil olarak çıkar.
Türkçenin kolları ile kürtlerin olmayan dilini karşılaştırmak ise tam bir komedidir. Türkçe tek bir değil 2 kollu bir dildir.Tutup kırgızlar ile birbirimizi anlayamayız demek oldukça komik, konuya hakim olmayıp , AKP (arap-kürt) partisi ideologlarında sağa sola bilim adamı diye yerleştirdiği kişilerin makalelerini okuyup kürtçe dildir demek bilimden ve bilimsellikten uzaktır.En başında Kürt kelimesi Türkçedir.


Sayın Degas, Kürtler ve Kürtçe 1000'li yıllardan itibaren gerek Arap gerek Latin vakayinamelerde ismi tekrarlanan iki kavramdır. En basidinden Marko Polo bile kendilerini zikreder. Hasnaviler, Mervaniler, Şeddadiler gibi küçük lokal devletçikler de kurmuşlardır aslında. Hatta Kürtler'in tarihte kendilerine Farslar'dan ayrı bir yer edinmeleri 1000'li yıllardan da eskidir. Örneğin Ebu Hanife el-Dinaveri (Kürt ya da Fars olduğu konusunda tartışmalar olsa da, genel görüş Kürt olduğu üzeredir) kendisi "Kürtler" ve geçmişleri üzerine araştırma yaptığında 9. yüzyıldır zaman.

Farslar'la karşılaştırılmaları da çok doğal. Çünkü iki topluluk da İrani topluluklardır. Bu sebeple gerek andropolojik, gerek linguistik bakımdan çok ortak yönleri olacaktır. Fakat aynı zamanda çok farklı yönleri de vardır.

Kürtler'in ayrı bir halk oluşu ise 1850'lerde Rusya'nın bölgeye karışmalarından çok önce zaten bizzat Osmanlı tarafından kabul edilmiş ve sıklıkla da kullanılmış bir kavramdır. Üstelik Sünni, yerleşik ve feodal beylere çok sadık olan bu halk çok zaman da Osmanlı tarafından Alevi, göçebe ve isyankar Türkmenler'e karşı kullanılmıştır. En basit örneği olarak Diyarbakır şehrinin hiç bir dış (Osmanlı) kuvvet yardımı almadan kendisini Osmanlı'ya bağlı hissederek, Safaviler'e karşı bir seneye yakın süren savunma savaşlarını verebiliriz mesela.

Kürtler'in Kurtuluş Savaşı'ndaki ve sonrasında gelen Devrim Türkiye'sindeki rolleri hususunda tartışılabilir. Benim görüşüm tek bir Kürt cephesi bulamayacağınız, Kürtler'in isyan edenlerinin de kendi içlerinde bile bir birlik oluşturamadıkları şeklinde olacaktır. Yine I. Dünya Savaşı'nda Misak-ı Milli içerisindeki her müslüman grup gibi cepheye gitmişler, kaçanlar olmuş ama şehit olanlar da olmuştur.

İşi etnisiteye dökmek kolay bir yoldur. Bana sorarsanız Kurtuluş Savaşı'ndaki asker kaçaklarını örneğin ele alırsak Türkler'in oranı Kürtler'in oranından az değildir. O zaman Türkler bu devletin her zaman baş belası olmuştur mu demeliyiz? Bu kadar kolay olmuyor her şey.

Bir de sayın Degas "kurtuluş savasında ermeni,kürt ve rumların yaptıkları başka bir ülke içinde yapmış olsalardı bırakın  nefes almayı dünya üzerinden silinirlerdi.fakat biz tüm olanlara karşın hala iyi niyetimizi bozmadık, fakat iş artık son noktaya gelmek üzere." cümlenizi anlamadım? Bu bir tehdit mi? İş son noktaya gelince biz Türkler olarak "kötüsünüz siz kötü" diyerek bir etnik temizlik mi yapacağız?

Şu son nokta işini bir anlatırsanız bir zahmet sevinirim.
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Saygın - Mart 08, 2009, 05:05:01 ös

Sozun ozu su hanimefendi; bu ulkeyi hepimiz kurduk ve yasatacagiz.


Sayın Dino,

İşin özü şu; Bu ülkeyi olması gerektiği gibi bizleri bir araya toplamayı başaran Atatürk kurdu. Atatürk döneminde bu ülke tüm dünyanın kabul ettiği asil bir bir ülkeydi.

Biz ise bu asaleti yaşatmak yerine tüm dünyanın gözü önünde bu ülkeyi maymuna çevirdik. Ve bu gidişle de batıracağız..

Demek istediğim ancak iyi bir yönetim bizim birleşik ve haysiyetli yaşamamızı sağlayabilir. Bu şekilde yaşayacaksak bence yaşamış olmayız. Dışarıdan komik gözüküyoruz çünkü, ben Türkiye'ye gelen hiç bir avrupalı yada amerikalının vatanından dolayı alay konusu olduğunu görmedim. Nedendir bilinmez, biz bir avrupa ülkesine yada amerikaya gidince ülkemiz ve dolayısı ile biz alay konusu oluyoruz. Türkiye hakkında olumlu hiçbirşey gösterememişiz ya bizi iran gibi tanımlıyorlar yada değersiz biz bez parçası gibi. Kültürümüz hakkında en ufak bilgileri yok en fazla bildikleri "kebap"... Çünkü biz hala kendi içimizde bizi bir birimize çarpıştıran elleri bir türlü üzerimizden atamadık ve birbirimizmizle uğraşmaktan dünya genelinde gerek insanlık için gerek türkiye için zerre yol kat edemedik. Öyle bir noktaya geldikki düşünce özgürlüğümüz bile yok edilmiş. Nereye gidiyoruz bilen var mı?




Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: hewal73 - Mart 10, 2009, 08:16:41 ös
benim anlamadığım neyi tartışıyoruz bu ülkeyi kürt,türk,laz,çerkez hepimiz beraber kurduk dünyanın neresine gidersen git hangi ülke arşivlerini incelersen incele bu yazar niye kabullenemiyoruz bunu neden bazıları kendini üstün ırk sndığındanmı yoksa içinde bulunduğu siyasi düşünce ve o siyasi düşüncenin yıkadığı beyindenmi
Başlık: Ynt: BRA
Gönderen: Quantum - Mart 18, 2009, 11:01:41 ös
Türkçe'de 5631 adet Fransızca sözcük var.
Kullandığımız Arapça ve Farsça kelimelerin çokluğu zaten malum.
O zaman biz de Türk dilini değil, Türk jargonunu mu konuşuyoruz?