Konumuzun tarihi: Mayıs/Haziran 2013
Son günlerde “Gezi Parkı” terimiyle bağlantılı sorunlar ve olaylar çerçevesine, Masonluk ve masonlar da bulaştırıldı; gerek bazı yandaş basında gerek benzer başka kaynaklarda.
Beklenmedik bir şey değildi bu. İki nedenden ötürü:
1- Bunun gibi her olayın arka planında bir günah keçisi aranır. Yurdumuzda Masonluk ve mason örgütleri, ilk işaret edilecekler arasında yer alır.
2- Bilgi yetersizliğinden ötürü, “Masonluk”, “mason örgütleri” ve “masonlar” arasında ayırım yapılmaz; bunlar özdeşleştirilir. Masonları mason örgütlerinin, onları da bir masonlukotoritesinin yönlendirdiği sanılır ya da bu böyle lanse edilir.
İşte bu yanlışlar nedeniyle bir kez daha Masonluğu ve masonları bu olayların yorumu çerçevesine sokanlar, kötüleyenler oldu.
Aslında yapılan iş, sorunların ve olayların değerlendirilmesi ve yorumu değil, bir kez daha bu vesileyle Masonluğu ve masonları kötülemekti.
İşin ilginç yanı, bunu yapan çevrelerin isteklerinden biri de yurdumuzda Masonluğun ortadan kaldırılması... Bunu isterken birtakım yapay ve gerçekler ile uyuşmayan gerekçeleri var. Asıl gerekçelerinin ne olduğunu irdelemeyi şimdilik bir yana bırakalım. Diyelim ki istekleri gerçekleşti; Türkiye’de örgütsel düzeyde Masonluk yok. (!) O zaman aynı suçlamaları hangi kuruma yöneltecekler?
Kaldı ki Türkiye’de örgütsel olarak Masonluk olmasa bile masonlar hep bulunacak.
Bunu bir türlü anlayamayanlar, bu gerçeği de kafalarına çaksa iyi olacak. Zaten kafaları büyük ölçüde içine başkalarınca çakılmış yanlış bilgilerle dolu. Bu yüzden, özgür bir ülkede zihinsel bakımdan tutsak olduklarının farkında bile değiller. bunu da eklerlerse belki eklediklerinin bile farkına varmazlar.
Gezi Parkı sorunu ve olaylarını ikiye ayırmalı:
a) Doğrudan ve sadece İstanbul’da Taksim’de bulunan bir kentsel yeşil park alanı (yıllardır doğru dürüst düzenleme ve bakımı yapılmadığı için yeşilliği pek de kalmamış sayılabilecek ama umutsuz değil) ile ilgili sorun ve eylemler;
b) Bunu vesile ederek şu ya da bu nedenle çıkmış, kentin çeşitli yerleriyle de kalmayıp, yurt geneline yayılmış çeşitli gösteriler, eylemler, çatışmalar.
Kimileri bu ayırımın yapılmasında hoşlanmıyor ve ikisinin bir olduğunu ileri sürüyor.
Bu başlık altındaki konuda onu da kabul edebiliriz çünkü Masonluk ya da masonların bu işin içinde olmaları ya da olmamaları bakımından değişen bir şey olmaz.
Şimdi gelelim bu işin değerlendirilmesine….
Masonluk ya da Türkiye’deki mason örgütlerinin hiçbirinin (beş ayrı dernek var) bu olay ve eylemler ile doğrudan ya da dolaylı herhangi bir ilgisi ya da bağlantısı yoktur; olamaz çünkü böyle bir şey onların hem tüzüklerine hem ilkelerine hem kurallarına aykırıdır.
Türk Masonluğu ya da Türkiye’deki mason örgütlerinin bu bağlamdaki tutumu ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ülkemizin diğer yasaları, sosyal adalet ve insan hakları çerçevesinde olabilir. Bu açıdan hiçbir organizasyon ya da açıklama yapmamışlardır; yapmazlar.
Masonlara gelince… Her birinin tutumu kendi bireysel eğilim ve tercihi uyarınca farklı olabilir.
Kimi masonlar yukarıdaki (a) ya da (b) eylemlerinden birine ya da her ikisine birden katılmış olabilir. Bu onların kendi bileceği bir iştir. Bu katılımda diğer yurttaşlarımızdan hiçbir farkları yoktur.
Kimi masonlar yukarıdaki (a) ya da (b) eylemlerinden birini ya da her ikisini birden desteklemektedir. Her yurttaşımız gibi. (Bakınız burada olasılık yok; mutlaka destekleyenler vardır.)
Kimi masonlar yukarıdaki (a) ya da (b) eylemlerinden birine ya da her ikisini birden karşıdır. Diğer her yurttaşımız gibi. (Bakınız burada da olasılık yok; mutlaka karşı olanlar da vardır.)
Dolayısıyla tüm bu olayların içinde masonları aramak saçma sapan bir iştir. Ülkemizdeki masonlar, böyle bir konuda diğer yurttaşlarımızdan farksızdır.
Tüm bu olayların kurumsal olarak Masonluk ile bir bağlantısını kurmaya kalkışmak ise daha saçma sapan, akla ve mantığa uymaz bir iştir.
Benim bu dediklerimin aksini söyleyebilecek olan varsa buyursun!...