Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KATHARLAR - 5  (Okunma sayısı 4626 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 14, 2009, 12:32:59 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Dinden Önce Politik ve Ekonomik Nedenler: Emperyalizm

Katharlara karşı düzenlenen haçlı seferinin tek amacının Katolik Kilisesi’nin dinsel kaygısı olduğunu söylemek zor. Belki öyle başlamıştı ama özellikle papa Béziers ve Carcassonne kontluğunu Simon de Montfort’a verince işin rengi değişmişti.

Bugünkü Fransa’nın güneyindeki Languedoc ile Provénce bölgelerinin o tarihte Fransa Krallığı’na bağlı olmadığına daha önce değinmiştim. Buralarda Orta Çağ’ın önceki dönemlerinden kalma türdeki bir yapılanma sürmekteydi. Ancak, bu topraklar üzerinde diğer birçok soylunun yanı sıra doğrudan Fransa kralının da öteden beri gözü vardı. Dolayısıyla bu haçlı seferi, dinsel niteliğinin ötesinde bir de politik biçim edindi. Hatta savaşanlar bunu dinsel gerekçeden çok daha önemli tutmaya başladı.

Bu bölgedeki toprakların sahipleri ise, savaşın amacının nereye vardırılmak istendiğini anlamakta gecikmemişti. Katharları ortadan kaldırmak bahanesiyle topraklarına konmak isteyenler vardı. İşte bu nedenle olanca güçleriyle direniş gösterdiler. Kendilerini savundular.

Bazı kaynaklarda bir de “Kathar Şövalyeleri” diye bir kavram geçer.

Denir ki, Katharlar arasında “yetkinler” olarak anılanlar değil ama “inananlar” olarak anılanlardan elleri silâh tutabilecek olanlar bakmış ki bu işin bir türlü sonu gelmeyecek, Katolik Kilisesi tümünü ortadan kaldırmadan rahat etmeyecek, kendileriyle aslında alıp verecekleri hiçbir şey olmayan birçok insanı kandırıp kışkırtarak üstlerine sürüyor; onlar da kendi askerî güçlerini oluşturmaya girişmiş. Katharların inançlarına ve temel ilkelerine aykırı olsa bile, zorunlu kaldıkları için gerilla tarzı karşı saldırılara geçmişler.

Bundan ötürü daha da kötülenmişler. Çünkü bile bile Hıristiyanların üzerine saldırıp onları öldürmekle, dolayısıyla Şeytan ile iş birliği etmekle suçlanmışlar.

Bu işin bir başka cephesi daha var.

Birtakım çapulcular bir araya gelip çeteler oluşturmuş. Tıpatıp Katharlar gibi giyinmişler. Sonra aslında Katharların pek bulunmadığı bölgelerde oraya buraya saldırıp Katolikleri öldürmüş, paralarını ve mallarını yağmalamışlar. Kendilerini “Kathar Şövalyesi” diye tanıtıp her saldırı düzenledikleri yerde papadan öçlerini alacaklarını haykırıyormuşlar.

Elbette bu olayların faturası Katharlara çıkarılmış. Katoliklerin Katharlardan iyice nefret etmesi sağlanmış.

Engizisyon Geliyor

Katharları ortadan kaldırmak üzere bir haçlı seferi düzenlenmesini istemiş olan Papa 3. Innocentus, 1216 yılında öldü. Ondan sonra gelen papalar, Languedoc bölgesindeki vahşet ile pek ilgilenmedi. Ne seferin sürdürülmesi için kışkırtmada ne de durdurulması için bir girişimde bulundular.

Zaten ok yaydan çoktan çıkmıştı. Bundan böyle papalar, Toulouse kenti ve çevresindeki halkı Katolik Kilisesi’ne boyun eğdirmek amacıyla 1206 yılında kurulmuş olan Dominiken Tarikatı’nın çalışmaları ile ilgilenir oldu.

Nitekim bu tarikat, 1233 yılında Papa 9. Grégoire tarafından “Engizisyon” olarak anılan örgüte dönüştürüldü.

Engizisyon’un en güçlü silâhı, suçlu sayılan kişinin bir kazığa bağlanıp canlı canlı yakılmasıydı. Bu bağlamda şöyle bir temel benimseyişi vardı:

“Eğer Tanrı önüne çıkarılarak yakılmasına girişilen kişi günahsız ise, ateş onu yakmaz. Eğer yanıyorsa, suçlu olduğu kesinleşmiş demektir.”

Bu nedenle, Engizisyon tarafından sadece Katharlar değil, şu ya da bu nedenle “Kathar” diye ihbar edilmiş birçok kişi kazığa bağlanıp yakıldı. Hatta çevre halkının genellikle Katharları korumasına karşın, kimilerinin bir Kathar olarak ihbar ettiği kişinin yakalanıp kazığa bağlanarak yakılışında görev üstlenip iş birliği ettiği görüldü.

Vatikan’ın arşivlerindeki belgelerde elbette bunların hepsinin “sapkın” olduğu yazılıdır ama bunun doğruluğu kuşkulu.

Katharların Hazinesi

Katharlar üzerine düzenlenen haçlı seferine hemen hiç yüz vermemiş olan Fransa Kralı 2. Philippe 1223 yılında ölünce, oğlu 8. Louis güneydeki olay ile yakından ilgilenmeye başladı. Aslında papanın emrinde olan haçlıları göz ardı edip, kendi ordusuyla Toulouse ve Carcassonne üzerine saldırdı. Üç yıl sonra o da ölünce yerine geçen oğlu 9. Louis henüz on yaşında olduğu için, güneydeki bu saldırıyı Kraliçe Blanche de Castille sürdürdü. Aynı yıl papalığa seçilmiş olan 3. Honorius, kadın olduğuna bakmaksızın ona destek verdi.

Nitekim bu manevî destek, Toulouse kentinin de ele geçirilip bundan böyle Fransa Krallığı’na bağlanmasını sağlamak bakımından yararlı oldu.

Artık bu savaşın Katharlar ile neredeyse hiçbir ilgisi kalmamıştı. Hedef halk değil kalelerdi. Gelişigüzel kıyım yapılmıyor, teslim olanlara dokunulmuyordu. Sağ olarak yakalanan sapkınlar Engizisyona teslim ediliyordu. Güneydeki topraklara konmak, bir de hakkında hayli söz edilmiş olan “Kathar Hazinesi”ni ele geçirmek hedef edinilmişti.

Şimdi şu sorulabilir: «Katharlar alçak gönüllü düzeyde bir yaşam sürdürüp, “dünya malı” ile pek ilgilenmez değil miydi?... Nasıl olur da “Kathar Hazinesi” diye bir şeyden söz edilir?»

Bu konuda iki yorum var.

Birincisi, Katharlar öteden beri bir hazineye sahip olduklarından söz etmekteydi. Gerçi onların sözünü ettiği “hazine” büyük olasılıkla aslında manevi bir anlam taşıyordu; bu sözcüğü bir simge olarak kullanmakta olsalar gerekti. Hatta onlar için “Kutsal Kâse” kavramı da bununla özdeş sayılırdı. Fakat Kilise’nin açık seçik tanımlarına alışmış Katolikler, böyle bir simgesel anlatımı kavrayabilecek düzeyde değildi. Aslında pek varlığı olmayan, kendi aralarında her şeyi eşitlik içinde paylaşan bu etnik topluluğun bir yerde gizlemiş olduğu değerli bir hazinesi olduğunu sanmışlar, buna inanmışlardı. Böylece ortaya “Kathar Hazinesi” diye, somut anlamda var olduğu sanılan bir kavram çıkmıştı.

İkinci yorum, salt maddi değeri olan bir hazinenin gerçekten varlığı üzerinde durur. Katharlar bunu ya bir yerde keşfetmiş, kendi inançları uyarınca kötü bir amaçla kullanabilecek birisinin eline geçmemesi için saklamış ya da koruma altında tutmak üzere birisinden emanet almıştı. Eğer çok değerli bir hazinenin birilerince saklanıp korunması gerekli görülürse, bunun için Katharlardan daha âlâ emanetçi bulunabilir miydi?

Bu ikinci yorum doğruysa, emaneti veren kişi kim olabilirdi?

Herkesin aklına öncelikle Tapınak Şövalyeleri gelir. Böylece tarih boyunca üzerinde pek çok söz edilmiş olan “Tapınakçıların hazinesi” ile “Katharların hazinesi” özdeşleştirilir. Fakat özel olarak 12. yüzyılda Languedoc’da bir altın madenine sahip, Tapınak Şövalyeleri’nin büyük üstatlığını da yürütmüş olan Bertrand de Blanchefort da düşünülebilir. Tapınak Şövalyeleri tüm varlıklarını tarikata bağışladıklarına göre, şayet Bertrand de Blachefort’un altınları Katharlara emanet edilmişse, işte size Katharların hazinesi…

Bu ikinci yorumun bir diğer anlatımına göre ise; Katharların her şeyi ortak olduğu, aslında başkalarıyla birlikte yaşamakla birlikte kendi aralarında âdeta bir “komün” oluşturdukları için, çalışmalarıyla kazandıkları para da ortak bir kasada biriktirilmekteydi. Topluluğun genel gereksinmeleri ve çalışamaz duruma düştüğü için desteklenmesi gereken kişilere yapılan yardımlar, bu birikimin pek az bir bölümünün harcanmasıyla kolayca karşılanıyordu. İşte bu paralar nesiller boyunca giderek öylesine birikti ki; sonunda “hazine” olarak nitelenebilecek bir boyuta vardı.


Bu aşamada devam edebilirdim ama artık Katharların sonuna geliyoruz. O aşamada iki tarihsel öykü anlatmak istiyorum. Bu nedenle de onu bir sonraki bölüme bırakıyorum.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
16 Yanıt
14026 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 29, 2013, 04:02:41 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
8577 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2010, 08:23:23 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
4547 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 12, 2009, 05:45:36 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3308 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 13, 2009, 02:40:22 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4987 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2010, 11:52:08 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3669 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 04, 2010, 02:00:32 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2760 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 07, 2010, 08:36:53 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3878 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 08:15:17 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5354 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2014, 10:45:00 öö
Gönderen: ADAM