Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Otoriter Medeniyetin Kitlesel-Psikolojik Temeli Nasıl Yaratıldı?  (Okunma sayısı 4639 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 04, 2007, 01:31:24 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Wilhelm Reich, otoriter medeniyetin yeniden üretilmesi psikolojik sürecinin en derinlemesine analizlerinden birisini ortaya koymuştu. Reich analizini Freud'un en sağlam keşiflerinden dört tanesinin üzerinde şekillendirmişti: (1) davranışlar üstünde rasyonel olmayan bir etkisi olmakla beraber güçlü [bir etkisi] olan, zihnin bilinçaltı olan bir kesiminin var olduğu; (2) küçük bir bebeğin bile canlı bir "jenital" [ing. genital] cinsellik (yani cinsel üretimle hiçbir ilgisi olmayan bir cinsel haz arzusu) geliştirdiği; (3) tekeşlilik ve ataerkillik ilişkileri altındaki ebeveyn-çocuk ilişkisinde ortaya çıkan Odipsel çatışmalarla birlikte çocukluk dönemi cinselliğinin, cezalandırılma veya cinsel eylem ve düşüncelerin onaylanmaması korkusuyla genellikle bastırıldığı; (4) çocuğun bu doğal cinsel eylemliliğinin bloke edilmesi ve hafızasından silinmesi, bunun kuvvetini bilinçaltında zayıflatmadığı, aksine onu yoğunlaştırdığı ve kendisini çeşitli patolojik rahatsızlıklar ve anti-sosyal itkilerle ortaya koymasına yol açtığı; (5) ilahi kökenli olmanın çok ötesinde, beşeri ahlak kuralları ebeveyn ve ebeveyn işlevi görenlerin çocukluğun ilk dönemlerinde kullandıkları eğitsel araçlardan kaynaklanmaktadır; bunlardan en güçlü olanlarından birisi de çocukluk dönemi cinselliğine karşı çıkanlardır.

Çocukların cinsel tavırlarının baskı altına alınmadığı, nevrozlar ve sapıklıklarla beraber otoriter ve kurum ve değerlerin neredeyse var olmadığı kadın-merkezli (matricentric) bir topluma sahip olan Trobriand Adalıları üzerine Bronislaw Malinovsli'nin yaptığı çalışmadan faydalanarak, Reich ataerkillik ve otoriterliğin esasen kabile başkanlarının oğullarının yaptığı belli tipteki ("kuzenler arası evlilikler") evliliklerle ekonomik avantajlar sağladıklarında ortaya çıktığı sonucuna varıyordu. Bu tip evliliklerde, erkeğin eşinin erkek kardeşleri devamlı olan bir haracı [ing. tribute] kadına başlık parası [ing. dowry] olarak ödemek zorundaydılar, böylece de kocasının (yani şefin) kabilesini zenginleştirmekteydiler. Oğulları için bu tip pekçok evlilik ayarlayarak (ki şefin çokeşlilik ayrıcalığı nedeniyle bu çok sayıdaydı) şefin kabilesi refah biriktirebilmekteydi. Böylece toplum refah temelinde yönetici ve tabii [ast-üst] kabileler şeklinde katmanlaşmaya başladı.

Bu "iyi" evliliklerin kalıcılığını sağlamak için katı tekeşlilik gerekiyordu. Ancak çocukluk dönemi cinselliğini bastırmaksızın tekeşliliğin sürdürülmesinin imkansız olduğu keşfedildi, çünkü istatistiklerin gösterdiği üzere cinselliğin özgürce ifade edilmesine izin verilen çocuklar uzun vadeli tekeşliliğe adapte olmakta sıklıkla başarısız oluyorlardı. Bu nedenle, sınıfsal katmanlaşma ve özel mülkiyetin yanısıra yeni ataerkil sistemin yeniden üretimi için bağımlı olduğu baskıcı cinsel ahlağın telkin edildiği otoriter çocuk yetiştirme yöntemleri geliştirildi. Yani bir yanda ataerkil öncesi toplum, ilkel liberter komünizm (veya Reich'ın ifadesi ile "emek demokrasisi"), ekonomik eşitlik ve cinsel özgürlük arasında; öte yanda da ataerkil toplum, özel mülkiyet ekonomisi, ekonomik sınıfsal katmanlaşma ve cinsel baskı arasında tarihsel bir karşılıklı bir ilişki [bağlantı] vardır. Reich'in ifade ettiği üzere:

"(Kadın-merkezli)den ataerkil örgütlenmeye doğru gelişen her kabile, yeni yaşam biçimi ile uygun olan bir cinsellik üretmek için üyelerinin cinsel yapısını değiştirmek zorundaydı. Bu gerekli bir değişimdi, çünkü iktidar ve refahın demokratik soy silsilesinden (ana tarafından [hesaplanan] kabilelerden) şefin otoriter ailesine doğru kayışı, esasen insanların cinsel arzularının bastırılması yardımıyla yerine getirilmiştir. İşte bu şekilde cinsel bastırma toplumun sınıflara bölünmesinde asli bir unsur haline gelmiştir.
Gerektirdiği evlilik ve yasal [meşru] başlık parası, bir örgütlenmenin başka birine dönüştürülmesinin ekseni [odağı, destek noktası] haline gelmiştir. Kadının soy silsilesinin erkeğin ailesine ödediği evlilik haracının erkeğin, özellikle de şefin, iktidar konumunu güçlendirmesi nedeniyle, daha yüksek mevkideki soy silsileleri ve ailelerin erkek üyeleri, evlenmeye ilişkin bu bağları kalıcı kılmakta yoğun çıkarları vardı. Bu aşamada, diğer bir deyişle yanlızca erkeklerin evlilikten çıkarları vardı. Bu yolla, her an kolayca çözülebilecek olan doğal emek-demokrasisinin basit ittifakı, ataerkilliğin kalıcı ve tekeşli evlilik ilişkilerine dönüştürülmüş oldu. Kalıcı tekeşli evlilik ataerkil toplumun temel kurumu haline gelmiştir --ki bugün de böyledir. Ancak bu evlilikleri korumak için, doğal jenital arzular üstüne giderek daha fazla kısıtlamalar getirmek ve onları değersizleştirmek gerekliydi."


Ağustos 04, 2007, 01:31:45 öö
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Kadın-merkezli bir toplumdan ataerkil bir topluma dönüşmedeki doğal cinselliğin bastırılması, ataerkil öncesi toplumlarda bulunan doğal kendinden düzenlemenin yerini alacak zorlayıcı ahlakla dayatılması gereken çeşitli anti-sosyal itkiler (sadistlik, yıkıcı dürtüler, tecavüz fantazileri, vb.) ortaya çıkarır. Bu sayede seks "kirli", "rezil", "günahkar" vb. şekilde değerlendirilmeye başlandı --ikincil itkilerin yaratılmasıyla gerçekte de bu hale geldi. Böylece:
"Çağa uygun (kadın-merkezliliğin) (şefin ailesinin ana tarafından soy silsilesinden ekonomik bağımsızlığı, kabileler arasında malların değişiminin giderek artması, üretim araçlarının gelişmesi, vb) devrimci süreçlerden sonuçlanan ataerkil-otoriter cinsel düzen, kadınları, çocukları ve yetişkinleri cinsel özgürlüklerinden mahrum bırakarak otoriter ideolojinin ana temeli haline gelir, seksi bir meta haline getirir ve cinsel ilgileri ekonomik boyun eğdirmenin hizmetine koymaktadır. Bundan sonra cinsellik aslında bozulmuştur, rezil ve şeytani hale gelir ve engellenmesi gerekir."


Ağustos 04, 2007, 01:33:05 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Ataerkillik bir kere başladığında, cinsel bastırma yolu ile üyelerinin psikolojik olarak sakatlanmasına dayanan tamamen otoriter olan bir toplumun yaratılması bunu takip eder:
"Çocuğun doğal cinselliğinin ahlaki olarak engellenmesi, çocuğun jenital cinselliğinin ciddi bir şekilde tahrip edilmesi olan bu son aşama, çocuğu korkak, ürkek, otoriteden çekinen, itaatkar, kelimelerin otoriter anlamında 'iyi' ve 'uslu' yapar. İnsanın isyankar kuvvetlerini sakatlayıcı etkisi vardır, çünkü her türlü hayati yaşam-dürtüsü artık derin bir korkuyla kaplanmıştır; ve seks yasaklı bir konu olduğu için genel olarak düşünce ve insanın eleştirel melekeleri de keza kısıtlanmıştır. Kısacası, ahlakın amacı otoriter düzene --sıkıntı ve küçülmeye karşın-- uyum sağlayan itaatkar kimseler üretmektir. Böylece aile, çocuğun ileride ona gerekli olacak genel toplumsal düzenlemeye hazırlık olarak uyum sağlamayı öğrenmesi gereken bir minyatür otoriter devlettir. İnsanın otoriter yapısı --bu açık bir şekilde oluşturulmalıdır--, temelde cinsel engellerin ve korkunun (kişinin biyo-enerjik yapısına) nüfuz etmesiyle üretilir."

Bu sayede, bireyin isyan etmeye yönelik olan ve kendisi için düşünme gücüne zarar vererek, çocukluk dönemi cinselliğinin --ve biyo-enerjinin diğer özgür, doğal ifadde biçimlerinin (örn. bağırma, ağlama, koşma, atlama vb.) --engellenmesi, tepkisel kişiliklerin yaratılmasındaki en önemli silahı haline gelir. Bütün gerici politikacıların "ailenin güçlendirilmesi"ne ve "aile değerlerin" kuvvetlendirilmesine (örn. ataerkilliğe, zorunlu tekeşliliğe, evlilik öncesinde bekarete, bedensel cezaya vb.) bu kadar vurgu yapmasının sebebi işte budur.
"Otoriter toplum, otoriter aile yardımıyla kendisini kitlelerin bireysel yapılarında yeniden ürettiği için, politik gericilik otoriter aileyi 'devlet, kültür ve medeniyetin ...' temeli olarak görür ve savunur. Gerici erkek ve kadınların yeniden üretilmesinin en önemli merkezi bu siyasi gericiliğin mikrop hücresidir. Belirli toplumsal süreçlerden ortaya çıkmış ve gelişmiş olarak, onu şekillendiren otoriter sistemin korunması için en hayati kurum haline gelir."
Aile bu amaç doğrultusundaki en önemli kurumdur, çünkü çocuklar büyük ölçüde ebeveynlerinin denetimi altında oldukları doğum anlarından altı yaşlarına kadar, ilk birkaç yılda psikolojik sakatlanmaya en açık olanlardır. Çocuklar ailelerinden uzak kalacak kadar büyüdüklerinde ise şartlandırma sürecini okullar ve kiliseler sürdürür, ancak eğer uygun temel ebeveynleri tarafından hayatlarının başında atılmamışsa genellikle başarısız olurlar. Bu nedenle A. S. Neill şunu gözlemlemektedir: "çocuk eğitimi köpek eğitimine oldukça benzerdir. Kırbaçlanan bir çocuk, kırbaçlanan bir köpek gibi itaatkar, özgüvensiz bir yetişkin bir yetişkin olarak büyür. Ve köpeklerimizi kendi amaçlarımıza uygun bir şekilde eğittiğimiz gibi, çocuklarımızı da eğitiriz. Bu köpek yetiştirme evinde, çocuk kreşinde insan köpekler temiz olmalıdırlar; onların beslenmesi için uygun olduğunu düşündüğümüzde onları beslemeliyiz. 1935'de Berlin Templehof'da, büyük eğitimci Hitler emirlerini ıslıkla bildirirken, binlerce itaatkar, yaltaklanan köpeğin kuyruklarını salladıklarını gördüm."


Ağustos 04, 2007, 01:34:41 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Aile, cinsel enerjinin doruğa çıktığı ergenlik döneminde de ana baskı birimidir. Bunun sebebi ebeveynlerin büyük bir kısmının ergenlere partnerleriyle rahatsız edilmeksizin cinsel ilişkiler geliştirmesini sağlayacak özel bir kişisel alan sağlamamaları, aktif bir şekilde bu tip davranışlardan vazgeçirmeleri, (fanatik Hristiyan ailelerindeki gibi) sıklıkla da tam bir sakınma [uzak durma] talep --sakınmanın en fazla imkansız olduğu bir zamanda!-- etmeleridirler. Dahası cinsel özgürlüğe imkan veren ev ve yurtların toplumsal olanaklar olmaksızın, kapitalizmde gençler ekonomik olarak ebeveynlerine bağımlı oldukları için, gençlerin ebeveynlerinin evlilik öncesi seksten sakınması yönündeki mantıksız taleplere boyun eğmekten başka seçenekleri yoktur. Bu ise onları arabaların arka koltuklarında gizlice veya rahatlayamayacakları ve tam bir cinsel tatmin sağlayamayacakları gözden uzak yerlerde seks yapmaya zorlar. Reich'ın bulduğu gibi, cinsellik bastırıldığında ve endişeyle dolduğunda, sonuç daima belli bir derecede onun deyişiyle "orgazmsal yetersizlik" olmaktadır. Burada, böylece kronik biyo-enerjik dolaşımın durmasıyla sonuçlanan bir cinsel gerilimin eksik salınması [serbest bırakımı] vardır. Böylesi bir koşul, Reich'a göre nevroz ve gerici tavırların beslendiği alandır

Bu bağlamda, Trobriand Adalıları gibi "ilkel" toplumların ataerkil-otoriter kurumları geliştirmelerinin öncesinde, gençlerin partnerleriyle rahatsız edilmeksizin cinsel ilişkiye girebildikleri özel topluluk evleri sağladıklarına --ve bunun toplumun tam onayıyla olduğuna-- işaret etmek ilginçtir. Böylesi bir kurum, özgürlük kavramıyla kastedildiği üzere, anarşist bir toplumda olmuş kabul edilecektir.



Ağustos 04, 2007, 01:36:57 öö
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Milliyetçi duyguların [kökleri] otoriter ailelere kadar takip edilebilir. Bir çocuğun annesine bağlılığı tabii ki doğaldır ve bütün aile ilişkilerinin temelidir. Öznel olarak, anavatan ve ulus kavramlarının duygusal temeli anne ve ailedir, çünkü ailenin "minyatür bir ulus" olması gibi anne de çocuğun anavatanıdır. Hitler'in "Nasyonal Sosyalizmi"nin kitlesel cazibesini dikkatlice araştıran Reich'a göre, milliyetçi duygular, aile bağlarının doğrudan bir devamıdır ve ailesine katılaşmış [ing. fixated] bir bağla tutunmaktadır. Reich'ın belirttiği üzere, anneye çocuksu bağlılık doğal olsa da katılaşmış bağlılık toplumsal bir üründen başka bir şey değildir. Ergenlikte anneyle olan bağlılık, eğer gençlere dayatılan doğal olmayan cinsel kısıtlamalar bunun ebedi kılınmasına neden olmazsa, diğer bağlılıklar --örn. doğal cinsel ilişkiler-- için de ortam yaratacaktır. İşte bu toplumsal olarak Anneye [olan bağdaki] bu katılaşmanın milliyetçi hislerin temeli haline gelmesini [sağlayan] şey işte bu toplumsal olarak koşullanmış dışsallaştırmadır.

Gerici karakter yapıları yaratma sürecini incelemede Reich'ı inceleyen daha sonraki yazarlar, çocuk ve gençlere cinsel olanlar dışında dayatılan diğer önemli engelleri de içerecek şekilde incelemelerinin alanını genişlettiler. Örneğin, Rianne Eisler Sacred Pleasure adlı kitabında sorgulanan tipteki kişilikleri yaratanın yanlızca seks-olumsuz tavır değil ancak zevk-olumsuz tavır olduğunu vurgulamaktadır. Zevk veren hislerin değerinin reddedilmesi --örneğin zihin ve "ruhun" "yüksek" zevklerinin aksine vücudun zevklerinden haz duymanın insan doğasının "hayvansı"  (ve bu nedenle de "kötü")  yanı olduğu şeklindeki genel düşüncede yansıdığı gibi-- bilinçaltımıza nüfuz eder. Vücuda ilişkin ruhsal yönü reddeden böylesi bir ikilikle [düaliteyle], insanların herhangi bir haz verici histen zevk almaktan suçluluk duymaları sağlar --kapitalizm ve devletçilik altında, yönetici-sınıfın çıkarlarını korumak için emeğin yabancılaşmasına, sömürüye, askeri hizmete kitlesel olarak itaatkar olma gereksinimiyle beraber, onları hazlardan (ve hatta yaşamın kendisinden bile) feragat etmeye dayanan bir yaşama hazırlayan bir şartlandırma. Ve aynı zamanda, bazı merhametsiz ülküler uğruna acı çeken (ve "gerekli" acı çekmeyi diğerlerine bulaştıran) katı, duygusuz savaşçı kahramanların yüceltilmesindeki gibi, otoriter ideoloji acı çekmenin değerine vurgu yapar.

Eisler yine, "katı hiyerarşilerin ve acılı cezalandırmaların norm olduğu ailelerde büyüyen insanların ebeveynlerine duydukları kızgınlığı bastırdıklarına ilişkin oldukça bol kanıt var. Bu kızgınlığın daha sonra geleneksel olarak güçsüzleştirilmiş olan gruplara (azınlıklar, çocuklar ve kadınlar gibi) yansıtıldığına dair de oldukça fazla kanıt var"
Bu bastırılmış kızgınlık, ilgisi çoğunlukla toplumun sorunları için azınlıkların günah keçisi gösterilmesine dayanan gerici politikacılar için verimli bir zemin haline gelir.


Psikolog Else Frenkel-Brunswick'in The Authoritarian Personality'de belgelediği üzere, çocukluk dönemlerinde iradelerini korkulan otoriter ebeveynlerin gereksinimlerine teslim etmekle şartlandırılan insanlar, aynı zamanda da yetişkinler olarak iradelerini otoriter liderlerin irade ve akıllarına teslim etmeye de oldukça duyarlı olmaktadırlar. "Diğer bir deyişle, bastırılmış öfkelerini zayıf olarak gördüklerine yansıtmayı öğrendikçe, otokratik veya "güçlü adam" idaresine itaat etmeyi öğrenirler. Dahası, herhangi bir isyan etme belirtisinde dahi (hatta adaletsizce davranıldığında cevap verdiği zaman bile) katı bir şekilde cezalandırıldığı için, çocukken kendilerine yapılanlarda herhangi bir şeyin yanlış olduğunu bile kendi kendilerine --ve sonuçta kendi çocuklarına da [bunları] yaptıklarını-- reddetmeyi de yavaş yavaş öğrenirler."


Bunlar, otoriteye tapan ve özgürlükten korkan kişilik tipleri yaratarak statükonun devamlı kılınmasını sağlayan bazı mekanizmalardır. Sonuç olarak, anarşistler geleneksel çocuk yetiştirme pratiklerine, ataerkil-otoriter aile (ve onun "değerlerine"), gençlerin cinselliğinin bastırılmasına, hazzın engellenmesine, Kilise tarafından ve okulların çoğunda öğretilen acıyı onaylayan davranışları genellikle reddederler. Bunların yerine anarşistler, amacı bireyselliğin psikolojik olarak sakat bırakılmasını engellemek, veya en azından asgari kılmak, bunun yerine de doğal kendinden düzenlemeyi ve kendinden esinlenmeyi geliştirmek olan, otoriter olmayan, baskıcı olmayan çocuk yetiştirme pratiklerini ve eğitsel yöntemleri tercih ederler


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
4216 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 03, 2008, 11:06:16 öö
Gönderen: Don Corleone
6 Yanıt
6420 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2008, 06:29:11 ös
Gönderen: Anatolic
0 Yanıt
3233 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 22, 2008, 11:57:41 öö
Gönderen: bugfree
1 Yanıt
3219 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2009, 06:08:54 ös
Gönderen: Quantum
58 Yanıt
23780 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2009, 04:24:10 ös
Gönderen: cardiffmonster
0 Yanıt
6952 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 06, 2010, 12:50:59 ös
Gönderen: belit
1 Yanıt
4124 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 13, 2011, 08:20:23 ös
Gönderen: AQUA
3 Yanıt
4347 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 21, 2011, 01:54:12 öö
Gönderen: Alşah
5 Yanıt
4267 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2013, 06:27:48 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2617 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 03:45:23 ös
Gönderen: Melina