Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: DESCARTES VE GÜLHAÇLILAR  (Okunma sayısı 5481 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 15, 2007, 10:13:03 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

RENE DESCARTES(1596-1650),Batı matematiğinin ve felsefesinin en büyük ve temel figürlerinden birisidir.Kendine ait ‘Cogito,ergo sum’ (Düşünüyorum,öyleyse varım) deyişi,akıl-maddi varlık problemini doğururken,Kartezyen koordinat sistemi adını verdiği buluşu,fiziksel uzayı akılla fethetmemizi sağladı.
  Ancak Descartes’ın esrarengiz ve mistik bir yanı da vardı.Neredeyse kesin diyebileceğimiz bir bilgiye göre,Gülhaçlılar Gizli Kardeşliği’ne üyeydi ve şifreli yazılan,şu an kayıp olan gizli bir de defter tutuyordu.Descartes’ın ölümünden sonra,hesap sisteminin mucidi ve tüm zamanların en büyük matematikçilerinden Gottfried Leibniz,defteri aramak için Paris’e gitti.Bulduğunda defter,Descartes’ın arkadaşı Claude Clerselier’nin elindeydi.Leibniz,Clerselier’i bularak,yalnızca birkaç sayfa kopyalamak için izin alabildi;ki bu izin aldığı sayfaları,hem de şifreli olmalarına rağmen,oracıkta çözümlemişti.Descartes’ın defteriyle ilgili bugün tüm sahip olduklarımız,Leibniz’in alelacele karaladığı notlardan ibaret..
  Descartes’ın yayımlanmamış defteri için seçtiği isim,Olympica,Gülhaçlı metinlerinde de görülür.Aynı şe,Descartes’ın Olympica’da kullandığı dil için de geçerlidir.’’Şevk’’,’’takdir edilecek bilm’’ ve ‘’olağanüstü buluş’’ gibi sözlerin hepsi,1619’dan önce Gül Haç Kardeşliği üyeleri tarafından şifreli kelimeler olarak kullanılmıştı.Olympica ismi,Gülhaçlılar’a ithaf edilen en az üç simya belgesinde tekrarlanır:Thesaurinella olympica auera tripartita’da (Frankurt,1607),Rosarium novum olympicum’da (Frankurt,1606) ve Oswald Croll tarafından yazılan Basilica chymica (Frankurt,1620) isimli kitaptaki ‘Spiritus olympicus,seu homo invisibilis’ cümlesinde.Croll başlıca simya yazarlarındandı vr ‘’ Olympic’’ terimini,anlaşılır ya da makul anlamında kullanmıştı…
 

GÜL HAÇ KARDEŞLİĞİ,on yedinci yüzyılın başlarında Almanya’da kurulan,gizli mistik bir bilginler ve reformcular topluluğuydu.Topluluğun simgesi,ortasında bir tek gül bulunan bir haçtı.
 Gül Haç Kardeşliği’nin kuruluş hikayesi gerçekten akıl almazdır.Hikaye ilk Gülhaçlı metninde,1614 yılında yayımlanan Fama fraternitatis’te anlatılır;Baillet’de (1619) ve Heindel ve Heindel(1988) gibi diğer kaynaklarda neredeyse kelimesi kelimesine tekrarlanır.Cemiyetin ilk kurucusu,fakir fakat soylu kökenleri olan bir aileden gelen,1378 doğumlu bir adamdı.Adı Christian Rosenkreuz (Almanca ‘’Gül Haç’’),cemiyetin de ismi oldu.
 Beş yaşındayken,ailesi Christian Rosenkreuz’ü Yunanca ve Latince öğreneceği bir manastıra yerleştirdi.On altı yaşında manastırdan kaçıp bir büyücü grubuna katılarak,beş yıl boyunca maharetlerini öğrenip onlarla seyahat etti.Sonra büyücüleri terk etti ve kendi başına yolculuk yapmaya başladı.Türkiye’ye,oradan Şam’a ve Arabistan içlerine kadar geldi.Orada,yalnızca filozofların bildiği ve sakinlerinin olağanüstü doğa bilgilerine sahip olduğu,çöl içinde gizli bir şehir olduğunu duydu.Şehrin adı Damcar’dı.
 Rosenkreuz,Damcar’ın yolunu buldu ve orada yaşayanlar tarafından büyük bir konukseverlikle karşılandı.Hepsi onun gelişini bekliyormuş gibiydiler. Rosenkreuz onlara manastırdaki deneyimlerini ve büyücüler takımıyla yaptığı seyahetleri anlattı;diğerleri tüm bilgileriyle ona yol gösterdiler.Onunla bilimlerini,fizik ve matematik dahil,doğa yasalarına ilişkin bilgilerini paylaştılar.
 Damcar halkıyla geçen ve evrenin gizli bilgisini elde ettiği üç yıldan sonra Christian Rosenkreuz oradan ayrıldı ve Berberi Sahili’ne yolculuk yaptı.Fez şehrine gitti;orada iki yıl kalarak bilgelerle ve Kabalacılarla tanışıp,onların hünerlerini öğrendi.Bilimin tamamını ve toplumu yeniden kurmayla ilgili fikirler geliştirdi.Yeni bilgisini ve fikirlerini Avrupa’ya yayacağı umuduyla İspanya’ya gitti.Ancak karşılaştığı insanlar bilgilerine ve teorilerine karşıydılar;onu horladılar.Avrupa’nın bir yanından öbür yanına,düşüncelerine ya da bilimine ilgi bulamadan dolaştı;yalnızca hayal kırıklığı,karşı koyma ve alay..Sonunda Almanya’ya dönen Rosenkreuz,büyük bir ev yaparak yalnız başına araştırmalarla öğrenmeyi sürdürdü.Toplum tarafından tanınmanın ihtişamını aramaktan ziyade,açığa çıkardığı olağanüstü bilimi yalnızca kendine saklayacaktı.Evinde bilimsel araçlar kurup,deneyler yaptı.Bilimi kullanarak dünyayı yenilemek istiyordu ve hayali,fikirlerinin ölümünden sonra seçkin bilginler grubu tarafından ileriye götürülmesiydi.Rosenkreuz 1484 yılında,yüz altı yaşında hastalıktan değil,eceliyle öldü.
 Christian Rosenkreuz,altın taslarla donattığı ve görünürde büyülü özellikleri olan bir mağaraya gömüldü.1604 yılında,ölümünden tam yüz yirmi yıl sonra,defnedildiği mağara dört bilgin tarafından beklenmedik bir şekilde şansın yardımıyla keşfedildi(!).Güneş ışığı içeri girmese de,mağaranın içinde doğal ışık parlıyordu.Üzerinde,isminin baş harfleri R.C. de dahil,esrarengiz yazılar bulunan parlak bakır bir levha vardı.Her birinin üzerine yazılar yazılmış dört heykelcik ve merhuma ait bazı parçalar bulunuyordu:Aynalar,çanlar,kitaplar ve açık bir sözlük.Mağaradaki her şey parıldıyordu.Fakat mağaradaki en dikkate değer şey,şu Latince kitabeydi:
  Post CXX Annos Patebo
(Altı tane yirmi yıl geçtikten sonra bulunacağım.)

  Dört arkadaş bunu bir alamet olarak kabul ettiler.Arkasında bıraktığı eşyalardan ve yazılardan,Rosenkreuz’ün sırlarını öğrendiler ve gizli Rosenkreuz Kardeşliğini,yani Gül Haç Kardeşliğini kurmaya karar verdiler.Tarikatlarının amacı,bilim kullanılarak dünyanın genel anlamıyla düzenlenmesiydi.Matematşk ve fizik çalışmalarına sarıldılar;fakat tıp ve kimyayla da ilgiliydiler.
  Kısa zaman içinde,kardeşliğin dört üyesinden her biri bir arkadaş getirdi;artık sekiz kişi olmuşlardı.Kardeşler aşağıdaki altı kuralı koydular:
  1.İhtiyacı olan tüm insanlar iyileştirilmeli ve onlara bedava ilaç verilmeli.
 2.Yaşadıkları ülkenin adetleri gereğince giyinilmeli.
 3.Her yıl bir defa toplanılmalı.
 4.Her biri bir halef seçmeli;böyleceher ölen,yeni biriyle değiştirilebilmeli.
 5.Her biri R.C. harflerinden oluşan gizli bir mühür taşımalı.
 6.Cemiyet en az yüz yıl boyunca gizli tutulmalı.

  Kardeşler,bilim için gizli bir şifre vazifesi görecek büyülü bir dil geliştirmek için uğraştılar.Her biri,yaşadığı yerlerin kuralları ve gelenekleri uyarınca hareket ederek,dünyanın her tarafına dağıldılar.Misyonları,bilgilerini yaymak,bilimin ve toplumun hatalarını düzeltmekti.
  1614 yılında,kuruluşundan on sene sonra kardeşlik,Fama fraternitatis,’’Kardeşliğn İfadesi’’ adlı temel kitabını yayımladı.Ardından,1615 yılında Confessio fraternitatis ‘’Kardeşliğin İtirafı’’ geldi;ve bir yıl sonra,Christian Rosenkreuz’ün Kimyasal Birleşimi.’’Kimyasal birleşim’’ terimi,elementlerin bir araya getirilerek altın yapıldığı simyadan türemişti.İlk iki Gülhaçlı metnini kimin yazdığı bilinmiyor;ancak bilginler Kimyasal Birleşim’in yazarının,Lutherci tanrıbilimci Johann Valentin Andrea (1586-1654) olduğunu tespit ettiler.Bu üç eser muazzam ilgi gördü ve ilk ortaya çıkışından birkaç yıl sonra,Descartes’ın Almanya’da olduğu süre içinde,kardeşliği,kıtanın tamamındaki sohbetlerin başlıca gündemi yaparak,Avrupa’nın çeşitli grupları arasında büyük heyecana yol açtı.Baillet’ye göre Gül Haç Kardeşliği’nin kuruluşu üzerine bir söz,Yeniden Diriliş haberi gibi dünyaya yayılıyordu.Gülhaçlı metinlerinin orijinal kopyaları bugün de mevcuttur.
  Chevalier de l’aigle du pelican ou Rosercroix adlı on yedinci yüzyıla ait anonim bir eser,ilk Rosercrucian locasının bir ayinini tarif eder.Kardeşler siyah kuşaklar ve önlükler giyerler.Üstat,üzerinde üç alet,düzgün bir metal üçgen,bir pergel ve bir Kitabı Mukaddes bulunan bir masanın önünde durur.Biryedi köeşli yıldız alır ve köşelerini yakar;yanan yıldız elden ele dolaştırılır.Ayin,kardeşliğin fiziksel dünyaya ve dine duyduğu ilgi gibi geometriye de duyduğu ilgiyi simgeler.
  Gülhaçlılar,kilisenin gücüne karşıydılar ve Avrupa genelinde dini bir reformu savnuyorlardı.Kardeşler,Katolik Klisesi’nin bilimsel düşüncelere karşı çıkışından kaygı duyuyorlar,bir değişiklik arıyorlardı.Bu pekala,Gül Haç Kardeşliği’nin gizli bir topluluk olmasının temel nedenlerinden biri olabilirdi.Gizliliği korumasalrdı,Engizisyon tarafından zulmedilip şiddetle cezalandırılacaklrdı.Gülhaçlı yazılı belgeleri,tarikatın ulusal sadakate karşı olduğunu gösteriyor:üyeler kendilerini herhangi bir ülke yerine dünya vatandaşı olarak görüyorlardı.Tüm bilgilerin birliğine ek olarak Gülhaçlılar,ulusal yahut etnik sınırlar olmadan,insanlığın birliğini de savunuyorlardı..


Amir D.Aczel
(Descartes’in Gizli Defteri)



Ekim 15, 2007, 10:42:09 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Francis Bacon, Roger Bacon ,Descartes ve Newton gibi birkaç daha ismini tam olarak hatırlayamadığım ayınlanmışlar olarak tabir edilen bir topluluk Gül ve Haç ın üyesidir.Gül ve Haç bir ara mason cemiyetleri ile birleşmişti.Giderek Roma’daki Katolik Klise’sinin tüm Avrupa’daki hegomanyasına isyanın ocağına dönüştüler. O zamanlar Gül-Haçlıların, Masonların ve dahi Protestanların Katolikliğe karşı en önemli esin ve beslenme kaynakları İslam filozofları ve Müslüman dünyadan gelen etkilerdi.Yani özmüzden etkiler barındıryor.

  Son olara bu tip örgütlenmelere üye olan şahısların oluşum amaçlarından fazlsıyla etkilendiği aşikardır bazı amaçları felsefik gösterip şekle sokma gibi bir amaç sezinlemekte mümkün bence üstüne çok durulması gerekli olmayan bir konu.
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Ekim 31, 2007, 09:58:21 öö
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 203
  • Cinsiyet: Bayan

''bugünlerde,rosenkreuz gerçek bir kişi olarak değil,simgesel bir kişi olarak kabul ediliyor.Onun öyküsü örgütün efsanevi kökenini açıklıyor.Famaya göre,Rosenkreuz gizli bilgeliğe ulaşmş ve almanya'ya geri dönünce bildiklerini üç öğrencisine aktarmıştır.öğrencilerin sayısı bir süre sonra sekize yükselmiştir.
 
 Encyclopedia Britannica



''Christian Rosenkreuz'un kimyasal düğünü''adındaki kitap bir yıl sonra Strasbourg'ta ortaya çıktı..Alegorik ayrıntılarla dolu olan öykü,aynı zamanda kozmolojik,simyacı,astrolojik,büyüsel ve hatta şövalyelikle ilgilisi simgelerle süslü idi.''
''öykünün başlangıcında Rosenkreuz bir kutlama törenine hazırlanmaktadır.Ancak kutlamaya katılana kadar bir çok sınav,deneme ve garip aydınlanma törenlerinden geçmesi gerekir.Tinsel gelişimi simgeleyen bu zorlu sınavların tümünü başarır.Sonunda hedefine ulaşır ve onur konuğu olarak kutlamaya katılır.Böylece ''altın taş cemiyetinin''üyesi olur ''altın taş''simgesi,simyada asal maddelerin altın ve gümüşe dönüştürülmesini sağlayan ''filozof taşına''açık birgöndermedir.Eser,''Altın taş''a ulaşan Rosenkreuz'un asıl amacının tinsel bir değişime ulaşmak olduğunu etraflıca anlatır.''
  Ancient Wisdom and secret sects



!!Gül haççılarivarolan dünyanın sınırlarına bağımlı olmadıklarını ve yalnızca görünürde ulaşılmaz olan diğer tarafa gidip geri gelebildiklerini savunmaktadırlar.''

    (gül haççılar,ritleri ve gizemleri)




Gül bahçesinde geçen aşk sırrını bir gül bilir, bir de ağlayan bülbül!


Ekim 31, 2007, 10:10:40 öö
Yanıtla #3

Alıntı
!!Gül haççılarivarolan dünyanın sınırlarına bağımlı olmadıklarını ve yalnızca görünürde ulaşılmaz olan diğer tarafa gidip geri gelebildiklerini savunmaktadırlar.''

Sn İsabell,

Bu fenomen in adı "astral seyahat" tir. Günümüzdede bunu yapabildiğini iddia eden bir çok kişi mevcuttur.Bu fenomen kişinin gülhaçlı olması ile alakalı değil spiritüel düzeyde belirli bir seviyenin üzerinde olması ile alakalıdır.

Saygılarımla,
Omnia mors aequat


Ekim 31, 2007, 10:16:24 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 203
  • Cinsiyet: Bayan

teşekkür ederim ...
                     saygılarımla
Gül bahçesinde geçen aşk sırrını bir gül bilir, bir de ağlayan bülbül!


Ekim 31, 2007, 10:42:17 öö
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 203
  • Cinsiyet: Bayan

''Gül Haç üstatları için gül,evrensel uyumun canlı ve gelişen bir simgedir.Bu simge güzellik,yaşam,sevgi ve zevkleri kendinde birleştirir.''Yahudi Abrahamın kitabında Flamel,gülü simyacıların Büyük yapıtının simgesi olarak göstermiştir.''
''GÜl ve Haçı bir araya getirebilmek,yüksek aydınlanma derecelerinin asıl hedefidir.''
Albert Pike,Morals and Dogma

Gül bahçesinde geçen aşk sırrını bir gül bilir, bir de ağlayan bülbül!


Ekim 31, 2007, 02:42:11 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

SEVGİLİ   MYSTICPROVOCATEUR

sizinle aynı düşüncede olduğumu belirtmek istedim.

                      SAYGILAR


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3770 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2013, 05:49:03 ös
Gönderen: Arais