Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yahudilerin Filistin’e Yerleşmeleri  (Okunma sayısı 5145 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 06, 2015, 04:52:39 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Aslında burada problem yahudilerin Filistin topraklarında ikametlerinden ziyade siyonizm ideolojisiyle birlikte gelen işgal olayından kaynaklanmaktadır. Osmanlı döneminde normalde yahudilerin legal yollarla ve herhangi bir tehdit oluşturmayacak şekilde Filistin topraklarına yerleşmelerine engel olunmuyordu. Ancak Basel konferansından sonra siyonizmin teşkilatlı bir hale gelmesinden ve Filistin topraklarından bir devlet kurma çalışmaları başlatmalarından sonra Osmanlı sultanı II. Abdülhamid yahudilerin Filistin’e yerleşmelerini ve buralardan toprak satın almalarını engellemiştir. Ne var ki İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihanetiyle onun bu konuda aldığı tedbirler kaldırıldı. Zaten söz konusu cemiyetin mensuplarını incelerseniz birçoğunun yahudi veya dönme olduğunu görürsünüz. (Bu konuda bizim Türkiye’de Yahudi Lobiciliği başlıklı dosyamızda ayrıntılı bilgiler mevcuttur.) Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin en önemli sebebi de siyonistlerin Filistin’le ilgili emellerinin önüne set çekmesidir.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1908 ihanetinden sonra yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmeleri kolaylaştırıldı. Fakat buna rağmen yine de yahudi göçünde söze gelir bir artış olmadı. Sonra İngilizlerin 1917’de bu toprakları işgal etmeleriyle yahudi göçünün hızlandırılması için önemli teşvikler oldu. Daha önce de zikrettiğimiz üzere İngiliz işgalciler, vergi zulmü yoluyla Filistinlilerden zorla aldıkları arazileri yahudilere bedava dağıttıkları halde yine de göçte istenilen oranda bir artış olmadı. En büyük göç dalgası 1933’te Avrupa’da Nazi fırtınasının estirilmesinden sonra başladı. (Bu konuda da bizim Gizli Dünya Devleti ve Siyonizm başlıklı dosyamızı okumanızı tavsiye ediyoruz.) 1933’e kadar İngiliz işgalcilerin tüm teşviklerine rağmen Filistin topraklarına yerleşen yahudi sayısı 150-200 bin civarındaydı. Bunların da epey bir kısmını Osmanlı döneminde yerleşmiş olanlar oluşturuyordu. Nazi tehdidinden dolayı Filistin’e göç eden yahudilerle 1947’ye kadar bu nüfus 800 bine çıktı.

Gelen yahudilerin hepsi tabii ki toprak sahibi olarak gelmiyorlardı. Filistinliler o zaman yahudi akınına karşı mücadele ettiklerinden öyle kırsal alana pek yayılmıyor daha çok şehir merkezlerinde veya Siyonist örgütlerin kurduğu yerleşim merkezlerinde toplanıyorlardı. Bugün bile Filistin topraklarına yerleştirilmiş yahudi nüfusun % 78’i şehirlerde ikamet etmektedir. O dönemde siyonist oluşumlar göçmen yahudilerin gençlerini kullanarak çeşitli terör örgütleri kurdular. Bu terör örgütlerinin gerçekleştirdiği katliamları Filistin tarihiyle ilgili kitaplardan okumanız mümkündür. Bütün bu katliamların ve saldırıların amacı Filistinlileri yıldırmak ve üzerlerinde bir tehdit gücü oluşturmaktı. Ancak yaptıkları bütün saldırılara rağmen bir “İsrail” devleti kurulmadan önce Filistinlileri göçe zorlama konusunda başarılı olamamışlardır.

“İsrail” devletinin ortaya çıkması ise siyonist terör örgütlerinin başarısıyla değil, emperyalist güçlerin yardımlarıyla ve Arap ülkelerindeki kukla yönetimlerin ihanetleriyle olmuştur. İşte bu ihanetin sonucunda bir işgal devleti ortaya çıkmış ve Filistinlilerin göçe zorlanması da o devletin ortaya çıkmasıyla başlamıştır. İşte yahudilerin geniş mülkler edinmeleri, büyük arazilere el koymaları bundan sonradır.
Filistinliler Osmanlı’ya İhanet Etmediler

Filistin halkına yapılan en büyük haksızlıklardan ve atılan en önemli iftiralardan biri de bu halkın Osmanlı’ya ihanet ettiği iddiasıdır. Burada Suud ailesinin öncülüğünde Hicaz bölgesinde çıkarılan Vehhabi isyanları, Mekke şerifi Hüseyin’in (bugünkü Ürdün kralının dedesinin dedesi) İngilizlerle işbirliği yaparak gerçekleştirdiği ihanet, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa ile onun oğlu İbrahim Paşa’nın ihanetinden kaynaklanan gelişmeler, Yemen isyanları ve Arabistanlı Lawrance’ın kandırdığı birkaç kabilenin çıkardığı isyanlar hep birbirine karıştırılıp çorba yapılarak toptan Filistin halkının üzerine yükleniyor. Oysa bu ihanetlerle Filistin halkının hiçbir ilgisi yoktur ve tarihi incelerseniz Osmanlı’ya karşı bir Filistin isyanından söz edildiğini göremezsiniz. İngilizlerin Filistin topraklarını işgalinde de en büyük ihaneti yapan Mekke şerifi Hüseyin ile onun oğullarıdır ki bu aile Filistin halkına da en büyük ihaneti yapmıştır. Ne kadar ilginçtir ki Filistin halkına ihanet etmiş birinin yaptığı Filistin halkının ihaneti olarak takdim ediliyor. Atı çalınan kimse hakkında “at çaldı” denmesi gibi. Bunda da siyonistlerin çeşitli medya organları vasıtasıyla yürüttükleri manipülasyonun büyük rolü var. Osmanlıya en büyük ihaneti yapan Şerif Hüseyin ve oğulları siyonistlerle işbirliği yaptıklarından onların ihanetleri hep gizlenirken, İngilizlerin Filistin topraklarına girmelerine yardımcı olan bu ailenin yaptığı ihanet ne yazık ki Filistin halkının Osmanlı’ya ihaneti olarak takdim ediliyor. Çünkü siyonistler kendileriyle işbirliği yapanların kirli çamaşırlarını gizlerken, kendilerine karşı mücadele edenlere çamur atarak onları lekelemeye çalışıyorlar.

Artık lütfen zihnimizden, tarihin saptırılmasından kaynaklanan bu büyük yanlışlıkları silelim ve her yönden mağduriyete, haksızlığa duçar olmuş bir halkın haklı davasına sahip çıkalım. Bu halkın maruz kaldığı zulmün ortadan kalkması için hiçbir şey yapmazken bir de haklarındaki iftiraları onaylayarak biz de haksızlık edersek bunun vebali büyük olur.
Kendimizi de Sorgulayalım

Osmanlı devletine ihanet konusu gündeme gelince hemen parmaklar Arap dünyasını gösterir. Oysa Osmanlı’ya en büyük ihaneti İttihat ve Terakki Cemiyeti, Jöntürkler gibi fitne odakları yapmıştır. Bunu söylerken, Arap dünyasından çıkıp da İngiliz sömürgecilerle işbirliği yapmış hainleri temize çıkarma gibi bir niyetimiz yok. Bununla şu hususa dikkat çekmek istiyoruz: Bizim içimizden çıkan İttihat ve Terakki Cemiyeti veya Jöntürkler sebebiyle bu halkı toptan mahkum etme hakkımız var mıdır? Eğer böyle bir şeyi makul görüyorsak o zaman önce kendimizi mahkum etmekle işe başlamamız gerekir. Kaldı ki Arap dünyasından çıkmış hainlerle Filistinlilerin, Arap ulusundan olma dışında zikre şayan bir ortak yanları bulunmamaktadır. Hele bugün Filistin’in özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele edenler onlarla taban tabana zıt durumdadırlar.

Daha yakın zamanda Irak’ta bir halkı hedef alan iğrenç saldırıya halkımızın bütün kesimlerinin karşı çıktığı malumdur. Bu tepki çok farklı ideolojik anlayışlara sahip kitleleri birlikte hareket etmeye ve ortak eylemler düzenlemeye sevk etti. Böyle olmasına rağmen birilerinin üç beş kuruş dünyalık kazanabilmek için sömürgeci güçlere çeşitli imkanlar sağladıklarını da gördük. Bu durumda tepki gösterenlerle, ellerindeki dünyevi imkanları saldırganların hizmetine verenleri, aynı ülkenin insanları olmaları sebebiyle aynı kategoriye mi sokacağız?

Halkımızın topyekün mücadele verdiği İstiklal Savaşı döneminde bile içimizden ihanet edenler çıkmadı mı? Peki ihanet edenlerle İstiklal Savaşı’na katılanları ve destek verenleri aynı kategoriye mi sokacağız?

Bugün Filistin halkının, bağımsızlık ve hürriyet için sürdürdüğü mücadele bu ülke halkının geçmişte verdiği İstiklal Savaşı’nın aynısıdır. Bu mücadeleyi yürütenleri ihanet edenlerle aynı kategoriye sokanlar en başta kendi geçmişlerine haksızlık etmiş olurlar. Çünkü ihanet edenlerle, hakları ve hürriyetleri için direnenleri, zilleti kabul edenlerle başlarını dik tutanları aynı kategoriye sokma anlayışını makul ve kabule şayan bir anlayış olarak benimsemiş olurlar. Böyle bir anlayışı benimseyebilecek birine de bizim söyleyecek bir sözümüz yok

Filistinliler Topraklarını Satmadılar!

Ebu Fahr, es-Sefir gazetesinde yayımlanan aşağıdaki yazısında Filistinlilerin topraklarını Yahudilere sattığı için ülkelerini kaybettikleri şeklindeki ırkçı iddiaların yanlışlığını ortaya koyuyor.

10 Eylül 2008 tarihinde Bakan Cibran Basil’in yaptığı basın toplantısında “Filistinliler topraklarını sattıklarında, ülkelerini kaybetmişlerdi” şeklinde sözler sarf ettiğine şahit olduk. Aynı sözleri 11 Haziran 2008 tarihli “Es Sefir” ve “En-Nehar” gazetelerinde bir değişiklik olmaksızın okuduk.

Görünüşe göre bakan bu sözleri sarf etmeden kimse ona bu malumatın yanlış olduğunu söylememişti. Bakanın etrafında bulunalar ona bu konuda bilgi vermiş olsalardı, bu hassas konuda az bilgiden kaynaklanan yanlış sözler sarf etmekten kurtulur ve sözlerini tashih ederdi.

Bakan bu sözleri sarf etmeden bu konuda bilgi sahibi kimselere danışsaydı Lübnan’da seçimin yaşandığı şu süreçte kendisine zarar verecek bu tür sözler sarf etmezdi. Bu tip sözler propaganda için seçilmiş etkili sözler olmaktan öteye gidememektedir. Vatandaşlık sorunu, yabancıların mülk edinmesi, terör gibi efsaneler propaganda aracı yapılmaktadır ve bunu yapanlar küçümsenmeyecek bir güruhtur.

Yani bu tip çalkantılar çıkarıp laf kalabalığı yapmak Lübnanlıların icat ettiği bir şey değil; fakat görünüşe bakılırsa Lübnanlılar buna tamamen uyuyorlar. Bu tip ortamlarda kandırma siyaseti canlanıp filizleniyor. Benin temennim bakanın isteyerek ya da istemeyerek böyle bir siyaset ortamında siyaset yapmaması ve Filistinlilerin de bu tip bir alana girmemeleridir.

Zaten Filistinliler bu ulusalcı havadan yeteri kadar zarar görüyorlar. Filistinlilerin aileleri ile birlikte yaşayabilecekleri bir ev alma hakları kanuni olarak yasaklanmış durumda. Üniversite örgencilerinin bir saat dahi olsun kafelerde çalışmalarına izin vermiyorlar. Sadece yazın izin veriyorlar. Biz bu kafelerin kirli çamaşırlarını ortaya dökmeye hazırız, onlardan bu ulusalcı aymazlığı kemelerini istiyoruz.

Topraklarını kimin sattığına gelince…

Şimdi burada, okuyanlar çok sıkıntı çekmesin diye, dikkatli ve ilmi bir şekilde özetlediğimiz tarihi malumatı iyice ezberlemesini talep ediyoruz.

Yahudi yönetimin ya da Ulusal Yahudi Fonu’nun 1947 senesine kadar istimlâk ettiği Filistin topraklarının yüzde 94’ünü Lübnanlı aileler onlara sattılar. Bu ailelerin içinde Sersak, Selam, Teyan, Tevini, el-Esed, Kabbani, Beyhem ve daha başkalarını sayabiliriz. Mişel Sersak ve Muhammed Beyhem 1500 kadar Filistinlinin yaşadığı Filistin arazisini Yahudilere sattı ve orada yaşayan Filistinliler oradan sürüldüler.

Sersak ailesi Merc İbn Amir isimli içerisinde 20 kasabanın bulunduğu araziyi Yahudilere sattı. Burada 2542 aile yaşıyordu ve bu yaklaşık olarak 26 bin Filistinli demektir. Bu kişiler yüz yıllardır yaşadıkları Merc İbn Amir bölgesinden çıkartıldılar.

Teyan ailesi (Mişel ve Anton) Havaris Vadisi’ndeki arazilerinde kendi payına düşen 24 bin Filistinlinin yaşadığı 3082 dönümlük araziyi Yahudilere sattı.

27.5.1929 yılında Anton Teyan 5350 dönümlük araziyi Ulusal Yahudi Fonuna ipotek etti ve daha sonra Mişel Tayan’ın hissesi ile birlikte onlara sattı. Tevini ve Sebag aileleri sahibi oldukları sahil arazisini Yahudilere sattılar.

Buna ek olarak, Selam ailesi fertleri Osmanlı Devleti’nden sadece işletme hakkını aldıkları toprakları Yahudilere sattılar. Bu olay 15 bin Filistinliyi evlerinden etti. Kabbani ailesi 4000 dönümlük “Kabbani Vadisi” olarak bilinen araziyi Yahudilere sattı.

1937 yılında Hayreddin el-Ahdab, Safiyyuddin Kudura, Jozef Hadiç, Mişel Sarici ve Murad Dana (Yahudi) bir emlak şirketi kurdu. Bu şirket Sur ve Sayda kazasındaki bölgede 100 bin dönüm arazi satın aldı ve daha sonra bu arazileri Yahudi şirketlerine sattı.

Bakan ve diğerleri şunu bilsinler ki; 29.11.1947 sayılı taksim kararı çıkmadan evvel Yahudiler Filistin arazisinin ancak yüzde 5,7’sine sahip olabilmişlerdi. Fakat bu karardan sonra Yahudiler Filistin topraklarının yüzde 57’sine sahip oldular.

Bu arazi Nakb bölgesinden Biir es-Seba’aya kadar uzanan bir arazi idi ve buralarda tek bir Yahudi bile yoktu. Yahudiler bu bölgede 1917 ve 1947 yılları arasında yani 30 yıl boyunca İngiliz yönetimi altında sadece 300 bin dönüm arazi alabilmişlerdi. Bu Yahudilerin ele geçirdiği arazinin yüzde 6’sına tekabül ediyordu ve bunu da hile ile ele geçirmişlerdi. Komisyoncular arazileri Filistinlilerden alıyor ve Yahudilere satıyorlardı. Bu komisyoncuların çoğu daha sonra 1936 devriminde öldürüldü.

Sözün kısası Filistinliler topraklarını satmadılar.

Onların topraklarını Lübnan’ın meşhur aileleri ve Suriye’nin Cezayirli, Şema, Kuvvetli, Mardini ve Yusuf Aileleri sattılar.

Bu insanlar binlerce Filistinlinin evlerinden edilmesinin ve uzun soluklu Emperyalist politikaların hayata geçirilmesinin nedenleridir.

Bunlar bu gün lanet edilmekten başka bir şey hak etmeyen rezil ve aşağılık adamlardır. Bu adamlar uzun soluklu emperyalist politikaların kolaylaştırıcı unsuru olmuş ve bilerek onlara yardım etmişlerdir. İşte o kara tarihten bu yana mülteci sorunu ortaya çıkmıştır.

1995 yılında Bakan Nikolo Fituş Filistinlileri “İnsanlığın göçmenleri” (insanlık kalıntıları olarak da anlaşılabilir) olarak niteledi. Biz o zamanlar bu söze gerekli cevabı verdik.

Şimdi on üç sene sonra Bakan Basil, insanı sinirlendiren, saçma sapan sözler söylüyor. Uzun ve zor yıllar boyunca Lübnan’da Filistinliler için hep bu sözler söylendi. Bu ülkede bilgi durumu değiştirmiyor, hep ayanı rahatsız edici üslup devam ediyor.

Bundan altmış sene önce Filistin mülteci kamplarında yaşayan çocuklar, Lübnan’ın çeşitli yerlerinde yaşayan çocuklarla kavga ettiklerinde, onlar evlerini satıp Lübnan’a yerleşen kişiler olduklarını söylüyorlardı.

Ben gençken bu sözlere sokaklarda çok rast geldim. Şimdi aradan altmış sene geçti, bir şey değişmedi, aynı sözleri şu ya da bu bakanın azgından duyuyoruz.

Bu ilmi makaleyi yazdım çünkü bu tür bilgilerin o tip bakanların, başta da Bakan Basil’in başvuracağı ve bundan sonra o tip laflar etmeyeceği bir hale gelmesine sebep olmasını temenni ediyorum.

Fakat diğer taraftan da sağırlar toplantısına iştirak etmiş bir köre benzemekten de korkuyorum. Ben ilmi ve tarihsel gerçeklerin bir sesi olması gerektiğine inanıyorum. Diğer taraftan da Filistinlilerin ne kadar hızlı vurursan sana o kadar hızlı geri dönen bir kum torbası gibi olduğuna inanıyorum.

Çeviren: Emrah Kekilli

(Not:Yukarıdaki yazı forum.filistinetkinlik.com’dan alınmıştır.)



Filistin toprağı!

Geçenlerde bir yazımda Filistinlilerin topraklarını satarak kaçtıkları yönündeki propagandanın yalan olduğunu yazmıştım. Aynı yazıda ‘1948’de İsrail devleti kurulduğunda Yahudiler Filistin toprağının yalnızca % 5-6 ‘sına sahip idiler’ demiştim. Bir çok okur bu bilgiden dolayı şok olduklarını itiraf ederek bu konu ile ilgili detayların yazılmasını rica etmişti..

Bugün sizlere bu konu ile ilgili bazı bilgiler vermeye çalışacağım. Bu bilgileri çeşitli kaynaklardan derleyerek özetliyorum. Yahudilerin Filistin’deki tapulu mülkiyetleri ile ilgili olarak farklı oranlar olmasına rağmen en yüksek oran olarak % 8’i alarak bunun dökümünü vereceğim. Yani Yahudiler bu topraklara nasıl sahip olduklarını anlatacağım.

Filistin’in yüz ölçümü yaklaşık olarak 27 milyon dönüm. Bunun % 8’i yaklaşık olarak 2 milyon dönüm. Yahudiler bu kadar toprağa bakın nasıl sahip olmuşlar:

1- 1900 yılların başlarında 850 bin müslüman ve Hıristiyan’a karşın Filistin’de yaşayan Yahudi sayısı yaklaşık olarak 30 bin civarındaydı. Bunlar o toprakların inasanlarıydı. Bunların sahip oldukları toprak yaklaşık olarak 200 bin dönümdü.

2- İttihatçıların 1911 darbesiyle işbaşına gelmerinden sonra İstanbul hükümeti Şam ve Filistin’e Mason ve Sebataycı valiler ve görevliler gönderdi. Bu görevliler 1911-1917 yıllarında Filistin’deki Yahudilere sahip çıkarak onlara devletin topraklarından yaklaşık olarak 400 bin dönüm arazi sattılar. Bunların belgeleri Osmanlı arşivinde var.

3- İngiliz komutan Allenbi ile birlikte Aralık 1917’de Kudüs’e giren Yahudi çeteler, Osmanlı ordularının çekilmesi ile bazı stratejik bölgeleri ele geçirdiler.

Bunun üzerine; İngiliz sömürge valisi ilk iş olarak ve yardımlarının karşılığında Siyonist Yahudi Ajansı’na 300 bin dönüm arazinin tapusunu hibe olarak verir.

Bununla yetinmeyen Vali aynı ajansa sembolik fiyatlarla 100 bin dönüm araziyi satar. Daha sonra da Vali Hole ve Bisan bölgesindeki Sultan Abulhamid’e ait 150 bin dönüm araziyi Yahudi vakfına hibe olarak verir. Böylece Yahudiler, İngiliz sömürge valisinden toplam 665 bin dönüm arzinin tapusunu almış oldular.

İngiliz işgal güçlerinden destek alan Yahudiler giderek yayılıyordu. Kurulan terör çeteleri ile Filistin halkını korkutup sindirmeye çalışan Yahudiler zaman zaman İngiliz askerlerinden de destek alıyordu.Yurt dışındaki Siyonist örgütler de onlara her türlü maddi ve manevi destek veriyordu.

Bundan güç alan Yahudiler, İngilizlerle birlikte Filistinlileri içki, uyuşturucu ve fuhuşa sürükleme çabasına girişirler. Buna paralel olarak da Yahudiler korkuttukları bazı Filistinli ve Araplara değerinin on ya da yirmi katı para teklif ederek arazilerini satın almaya çabalarlar.

İşte böyle bir çaba ile Yahudiler 1917-1947 yılları arasında 600 bin dönüm toprağı satın alabilidiler. Ancak bu toprağı satanlar Filistinliler değil, tersine Suriye ve Lübnanlı Hıristiyanlardı. Çünkü Osmanlı döneminde Filistin ve Lübnan, Şam eyaletinin bir parçası idi ve herkes istediği yerde yaşayıp mülk edinebiliyordu.

İşte bu koşullarda Filistin’de arazi satın alan ya da Osmanlı Sultanı tarfından arazi hibe edilen Suriye ve Lübnanlı bazı Hıristiyan tüccar ve toprak ağaları yaşanan Siyonist terör ortamında Yahudilerin yüksek fiyatlarına dayanamayıp arazilerini satmışlardı.

İster Suriyeli, ister Lübnanlı olsun arazisini Yahudilere satanların tam listesi vardır. Örneğin Beyrut’lu Mişel Sersak ailesi tam olarak 400 bin dönüm araziyi Yahudilere satmıştır. Siyonist çeteler bu topraklarda yaşayan 2546 Filistinli aileyi kovarak yerlerine Polonya’dan getirilen Yahudileri yerleştirdiler.

Gelelim Filistinlilere…

İngiliz işgal güçlerinin ve Siyonist Yahudi çetelerinin tüm baskı, tehdit ve cinayetlerine rağmen Filistinliler yalnızca 300 bin dönüm araziyi Yahudilere satmış ya da satmak zorunda kalmıştı. Kendi iradesiyle ve yalnızca yüksek fiyatlar karşılığında toprağını satan Filistinlilerin büyük bölümü halk tarafından hain ilan edildi ve bir çoğu öldürüldü.

İşte Filistin halkının toprak hikayesi budur…

Şimdi olduğu gibi geçmişte de Filistinlileri yenemeyen Siyonist Yahudiler, yalan propagandalarla onları lekelemeye çabalıyor. Osmanlının bölgeden çekilmesi ve Filistin’in İngilizlerin işgaline uğraması ile yaşanan bunca acıya rağem Filistin halkı mücadelesini sürdürmektedir. 1948’de işgal edilen Filistin topraklarında yaşayan yaklaşık bir milyon Filistinli ile 1967’de işgal edilen topraklarda yaşayan 3 milyon Filistinliden hiç birinin toprağını satmadığını belirterek bu konuya nokta koymak istiyorum. Yazdıklarıma hala inanmayanlar varsa bunun tersini yazsınlanlar da görelim…

Plavradan propaganda yapmak kolay…

Bu palavraları atanlar, değil 50-60 yıl bir-iki yıllığına Siyonist teröristlerin cinayetlerine maruz kalsaydılar bırakın arazilerini herşeylerini satıp kaçarlardı!

Ama Filistin halkı bunu yapmadı ve asla yapmayacaktır! Bunun tersini söyleyenler ya da düşünenler artık utansın! Çünkü; yalnız son dört yılda İsrailliler 3800 Filistinliyi öldürdü. Bunların 699’ı çocuk, 9’ı gazeteci, 220’si sporcu, 36’sı sağlık elemanı, 249’u kadın ve 749’ı öğretmen. İsrail aynı süre içinde 43599 Filistinliyi yaraladı, 6912 evi yerlebir etti, 600 bin zeytin ve narenciye ağacını kesti ya da yaktı, 365 fabrika ve işletmeyi yıktı ve son olarak inşa etmekte olduğu Utanç Duvarı için 211 bin dönüm Filistin toprağına el koydu…

1967’den sonra işgal edilen Filistin topraklarına yurt dışından getirilen Yahudiler tarafından inşa edilen yerleşim bölgeleri için İsrail yaklaşık olarak 2 milyon dönüm araziye el koydu.

Hala İsrail’e ve onun satılık yandaşlarına inanan varsa onlara söyleyecek bir çift sözüm kalıyor: ‘Allah günahınızı bağışlasın’!

Hüsnü MAHALLİ
« Son Düzenleme: Eylül 06, 2015, 05:21:32 ös Gönderen: karahan »
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 06, 2015, 05:03:26 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bu konuda karahanın düşüncelerine gelirsek;

Banu avarın trt 1 televizyonuna yapmış olduğu 6 bölümlük kudüs belgesli vardır ,bu 3 bölüm halinde yayınladığım yazıdaki bilgiler ilede örtüşmektedir.
Bu yalan propagandanın tipik bir tezahürüdür.Yahudiler zorla aldıkları bu toprakları meşru hale getirmek için yıllardır bu yalanın propagandasını yaparlar.Düşünsenize bu sefiller bize bu toprakları para ile sattılar şimdide vatan diye zırlıyorlar deniyor açıkça.
Yahudilerin lobi gücü ve medya üzerindeki etkileri bilindiği halde bunu düşünüp irdeleyeceğimize hemen inanma yoluna gidiyoruz.

Aslında bir çok şeyi apaçık sorgularken bu tip konularda aymazlığa düşmemize doğrusu anlam veremiyorum.
Bir filistinli binlerce yıldır husumeti olduğu birine topraksatarmı?

Umarım bu 3 lü yazı bunlar topraklarını satmıştı zaten diyenleri bir nebze ikna eder.
Çabucak inanan insanlara gerçekten üzülüyorum dahada kötüsü dehşete kapılıyorum.

Saygılar

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 07, 2015, 11:07:46 öö
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 117
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Karahan,

Yukarıdaki paylaşımlarınız, bugün Türkiye'de de yapıldığı gibi İsrailliler'e paraları karşılığı o ülke vatandaşları tarafından toprak satıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.

üzgünüm, sevgiler.
Nil Nisi Clavis Dest ( Aranan Yalnızca Anahtardır )

Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2236 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2007, 12:47:03 öö
Gönderen: shemuel
9 Yanıt
3592 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2017, 10:48:51 ös
Gönderen: karahan
5 Yanıt
10604 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2010, 12:13:52 öö
Gönderen: khandorock
4 Yanıt
4879 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 10, 2009, 03:49:57 ös
Gönderen: Itzhak
Kurtlar Vadisi Filistin!!!

Başlatan Vachogan « 1 2 » Sinema

14 Yanıt
10093 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2011, 01:54:11 ös
Gönderen: Eser
0 Yanıt
13138 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 18, 2010, 04:46:22 ös
Gönderen: ADAM
24 Yanıt
14661 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 19, 2017, 07:27:36 ös
Gönderen: Ankara
0 Yanıt
2535 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2011, 01:55:56 öö
Gönderen: Leo - Franz
6 Yanıt
3222 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2014, 08:59:10 öö
Gönderen: mbulut
9 Yanıt
3462 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 07, 2015, 11:57:30 öö
Gönderen: burakc