Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Damardaki Koruma Sistemi  (Okunma sayısı 4012 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 06, 2008, 04:04:58 ös
  • Ziyaretçi

Damardaki Koruma Sistemi




Kalb-damar sistemi vasıtasıyla vücudumuzun en uç noktalarına kadar ulaştırılan gıda ve oksijen yüklenmiş kan, hücrelerimiz için hayatî öneme sahiptir. Dokuların ihtiyaçlarının giderilmesine vesile olan kan, damarlar içinde pıhtılaşmadan akarken, bir yerimiz kesildiğinde, burada akışkanlığını kaybetme sürecine girer (pıhtılaşma). Kısa bir müddet sonra (5 dk. kadar) kanama durdurulur. Rahmeti Sonsuz tarafından kan-damar sistemi içine yerleştirilen pıhtılaşma mekanizması sürekli aktif hâlde bulunsaydı, pıhtılaşan kan damarları tıkayacak ve insan hayatının devamı mümkün olmayacaktı.
Hayat boyu damarlarımızda dolaşan kan, damar içindeki sürtünme ve akışkan mekaniğine bağlı değişik fizikî tesirlerin yıpratıcılığına rağmen, normal şartlar altında damarlarda ciddi bir hasar oluşturmaz. Damarlarımız kan akımına uygun mükemmel bir yapıda yaratılmasaydı, istirahat esnasında bile aort damarında saniyede ortalama 33 cm hızla akan kanın, damarlara zarar vermesi beklenebilirdi. Ancak, damarların iç çeperini koruyucu ve kayganlaştırıcı bir fonksiyon gören endotel hücreleri bu muhtemel zararlara mâni olmak üzere yaratılmıştır. Önceleri basit bir koruyucu hücre tabakası olarak görülen endotel hücreler bugün birçok araştırmaya konu olmuştur.
Kan damarları; damar düz kası ve endotel olmak üzere iki temel hücreden inşa edilmiştir. Endotel, damarın iç yüzüne döşenen ve kan ile temasta olan hücrelerdir. Endotel tabakasının dış kısmında, damar duvarının kalınlığının büyük bir bölümünü oluşturan ve endotelyal katmanı çevreleyen düz kas hücreleri bulunur. Bu hücreler damar duvarını sağlamlaştırmak ve damarın gerginliğini sağlamakla vazifelidir. Günümüzde, endotel katmanının, sadece kanın damar dışına çıkışını engelleyen ve damar duvarını kayganlaştırarak kanın akışkanlığını sağlayan basit mekanik bir iç duvar olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, endotel hücrelerinde üretilip salgılanan yirmi beş kadar farklı madde damar gerginliğinin (tonus) sağlanmasında, kanın pıhtılaşmasında, hücre çoğalmasında, damar geçirgenliğinin düzenlenmesinde ve bağışıklık sisteminin (immun sistem) işleyişinde vazife görürler. 10–15 μm (mikrometre) genişliğinde ve 20–25 μm uzunluğunda olan endotel hücreler, damar iç çeperine tek sıralı tabaka hâlinde yerleştirilmiştir. Endotelin yetişkin insan vücudunda kapladığı toplam alan, yaklaşık 5.000–6.000 m²; ağırlık ise 2,5 kg civarındadır.

İltihap durumunda endotel hücrelerine yüklenen vazife
Kılcal damarlar; atardamar (arteryal) ve toplardamar (venöz) sisteminin arasına yerleştirilmiş, etrafında kas dokusu olmayan, tek sıra hâlinde dizilmiş endotel hücrelerinden oluşan, ancak mikroskop altında görülebilen, uzunluğu yaklaşık 96.000 km olan bir yapıdır. Atardamardan gelen kan, kılcal damarlar vasıtasıyla toplardamara iletilir. Bu esnada kandaki gaz, sıvı ve besinler damar dışına çıkarılarak çevredeki hücre ve dokuların oksijen ve besin ihtiyacı karşılanır. Karşılığında da, hücre ve dokuların dışına çıkmış sıvılar ve hücrelerin atık maddeleri, kılcal damar üzerinden toplardamar vasıtasıyla kan dolaşımına katılır. Akciğerlere gelen kan burada temizlenir. Kılcal damarlardaki bu madde giriş-çıkışı, endotel hücre tabakasının geçirgenliği ve kılcal damar sisteminin her iki tarafındaki basınç dengesiyle düzenlenir. Kalb yetmezliği ve iltihap durumunda basınç dengesizliğinden dolayı damar dışına sıvı çıkışında artış olmakta ve bunun geri dönüşü aynı nispette olmamakta, bu sebeple o bölgede şişlik oluşmaktadır. Burada önemle belirtilmesi gereken husus, bir bölgede şişlik, kızarma, ateşlenme ve ağrı gibi bulgularla fark edilen iltihabın, zararlı bir süreç olmadığı, aksine vücuda verilmiş hârika bir müdafaa sistemi olduğudur. Çünkü iltihap vesilesiyle, vücut zararlı maddelere karşı korunmuş ve vücutta ciddi hasarların meydana gelmesi önlenmiş olur. Meselâ, arının soktuğu bölgede iltihap oluşması, arı zehrinin bütün vücuda yayılmasını önler. Endotel hücrelerine iltihaplanmada da önemli bir vazife verilmiştir. İltihap sahasında endotel hücrelerine salgılatılan kimyevî moleküller damarların genişlemesi yönünde cevap verilmesine vesile olur ve neticede bu bölgeye kan akımı artırılır. Daha sonra iltihaba sebep olan yabancı maddenin öldürülmesinde kullanılacak olan lökositlerin (akyuvar) tutunması için endotel tabakası üzerinde uygun yapılar hazırlanır. Bu şekilde dolaşımdaki hücrelerden gerekli olanlar yakalanır ve damar geçirgenliğinde artışla beraber kan plâzmasındaki proteinler ve lökositler damar dışına çıkarılır.

Tansiyonun dengelenmesinde vazifeli endotel hücreleri
Endotel hücrelerine salgılatılan kimyevî maddelerle düz kas tabakası uyarılır ve damarların kasılıp gevşemesiyle de damar gerginliği kontrol edilir. Bundan dolayı bu hücrelere tansiyonun (kan basıncı) dengelenmesinde de önemli bir vazife yüklenmiştir. Enfeksiyona bağlı olarak kanda bakterilerin dolaşması neticesi tansiyonun aşırı düşmesiyle doku beslenmesinin bozulması (septik şok) gibi hastalıklarda, endotelden fazla miktarda kas gevşetici madde salgılandığından kan damarlarında aşırı gevşeme ve bunun neticesinde belirgin bir tansiyon düşmesi (hipotansiyon) oluşur. Bunun tersine, damar sertliği (ateroskleroz) gibi hastalıklarda ise, endotel hücrelerinin fonksiyonlarındaki bozulma neticesi, damar gevşetici hususiyeti olan azot oksit (NO) salgılanmasındaki yetersizlikten dolayı hücreler, damar gevşemesi yönündeki uyarılara duyarsız hâle gelir ve neticede tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) ortaya çıkabilir.

Kanamanın durdurulmasında endotel hücreleri
Kanamanın durması için, kanayan damarın daralması gereklidir. Kan kaybının ilk safhalarında, bilhassa pıhtılaşmanın tek başına yeterli olamadığı kanama durumlarında bu çok önemlidir. Kanamayla birlikte hasar görmüş endotel hücrelerine endotelin adı verilen madde salgılatılır. Bu maddeyle, kanayan damarlarda daralma ve kanamanın durdurulması başlatılır. Endotelin denen bu damar daraltıcı ve kanamayı durdurucu madde normal damarlara salgılatılmaz. Sünnet olan bir çocukta kanamanın hemen durdurulmasında bu madde çok önemlidir. Yeni doğan bebeklerde göbek kordonunun kesilmesi esnasında madde salgılanarak bebeğin kan kaybetmesi önlenmiş olur.

Pıhtılaşmada endotel hücreleri
Pıhtılaşma esnasında endotel hücrelerine hem pıhtılaşmayı engelleyici, hem de kolaylaştırıcı bir vazife verilir. Endotel hücreleri başta trombositler olmak üzere kan hücrelerinin (alyuvar, akyuvar vb) damar duvarına yapışmasını engelleyen ince bir tabaka oluşturarak damar içi pıhtılaşmayı engelleme vazifesi görürler. Endotelin bu vazifeyi yerine getirmesinde rol alan birtakım faktörler vardır. Meselâ bir boru içinden akan suyun hızı borunun merkezinde yüksekken, borunun kenarlarına doğru azalmaktadır. Böylece suyun içindeki madde sebebiyle boru iç yüzeyinde zamanla kabuklaşma meydana gelmektedir. Damarlarda da iç çepere doğru kan akış hızı düşer. Bu durumda kanın içindeki hücrelerin damar duvarında birikinti oluşturmaması için endotel hücreleriyle kandaki hücrelerin yüzeylerinin negatif elektrikle yüklü yaratılmış olmasından kaynaklanan itme kuvveti devreye girer. Böylece, negatif yüklü iki hücre zarının birbirini itmesi neticesinde endotel kan hücreleri damarın ortasına doğru itilir ve kanın birikinti yapmasına fırsat verilmez. Ayrıca, salgılatılan prostosiklin (PGI2) adlı madde ile trombosit hücresinde yapı değişikliği ortaya çıkar; böylece hücreler damar duvarına daha az yapışacak bir hâle gelir ve aynı anda damarda da gevşeme sağlanır. Bunların neticesinde kan içindeki hücrelerin bütün damar yatağı boyunca damar duvarına yapışması ve tıkayıcı pıhtı oluşturması engellenmiş olur. Endotelde oluşacak herhangi bir uzun süreli hasar neticesinde (sigara, diyabet ve hipertansiyondaki gibi) bahsedilen koruma ortadan kalkacağından, damar duvarında, endotel altında bulunan yapılar ile kan hücrelerinin teması, bu hücrelerde pıhtılaşma oluşturacak yönde değişikliğe sebep olur. Bunun neticesinde damar içi pıhtılaşma ile damar tıkanıklığı gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkar ve bazı ciddi vak’alarda kangren olan uzvun kesilmesi (ampütasyon) gerekebilir. Burada, endotel hücrelerinin sadece pıhtılaşmayı engellemediği, ihtiyaç hâlinde pıhtılaşmayı kolaylaştırdığı da görülmektedir. Meselâ deride bir yaralanma veya kesilme neticesi meydana gelen kanamayı durdurmak için, daha önce bahsedilen mekanizmanın tersine endotel hücreleri, pıhtılaşmayı kolaylaştırıcı vazife görür ve bu sayede kanama kısa sürede durdurulur.

Kemik iliği, karaciğer ve dalakta endotel hücreleri
Kemik iliği, karaciğer ve dalaktaki kılcal damarlardaki endotel hücreleri, ilâhî bir düzenleme ile birbirlerine daha gevşek bağlanmış ve damar geçirgenliği artırılmıştır. Bu artışla, kan ile bu dokular arasında madde alışverişi çok kolaylaştırılmış ve kanın muhteviyatının devamlı bir şekilde kontrolü vazifesini gören bu organlara kanın daha kolay ulaşması mümkün kılınmıştır.

Beyin ve gözde endotel hücreleri
Beyin ve göz gibi organlardaki endotel hücreleri ise birbirlerine, kan ile bu dokular arasında bir engel oluşturacak şekilde çok sıkı bağlanmıştır. Öyle ki, beynin ana yakıtı olan glikoz ve oksijen gibi maddelerin geçişinde hiçbir engelle karşılaşılmazken, dışarıdan verilen ilâçlar da dâhil olmak üzere birçok kimyevî madde bu engelin seçici geçirgenliğine takılır ve kan dolaşımından beyin dokusuna geçirilmez. Yapılan çalışmalarda, kana dışarıdan verilen birçok maddenin beyin hâriç hemen bütün dokulara geçtiği tespit edilmiştir. Fakat bu küçük ve şuursuz hücrelere bahşedilen bu mükemmel koruyucu engel ile beyin, vücutta cereyan eden birçok menfi tesirden korunmuş olur.
Bütün bunlardan açıkça görülmektedir ki, kâinatta olduğu gibi insan vücudunda da zıtlıklar el ele, mükemmel bir nizam içinde hayatın devamlılığı için çalıştırılmaktadır. Bu nizam içinde bir hücre bile başıboş bırakılmazken nasıl olur da en güzel yaratılan insan başıboş bırakılabilir?

Kaynaklar
- Prof. Dr. Mustafa ŞAN, Yaşamın Gizli Gücü Endotel ve Sistemlerimiz
- Kumar, Cotran, Robbins, W.B. Saunders, Temel Patoloji
- Temel Histoloji
- Textbook of Medical Physiology, Guyton&Hall, 10. baskı 


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
14 Yanıt
14807 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2009, 04:21:24 ös
Gönderen: baris
8 Yanıt
14710 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 08, 2012, 02:27:05 öö
Gönderen: Masor1976
4 Yanıt
16617 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2012, 02:03:55 öö
Gönderen: Ares
0 Yanıt
6950 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 06, 2010, 12:50:59 ös
Gönderen: belit
8 Yanıt
10767 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2011, 10:22:28 ös
Gönderen: Escalation
0 Yanıt
7997 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 13, 2012, 11:36:59 öö
Gönderen: gnothi
2 Yanıt
3454 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 08, 2015, 06:51:50 öö
Gönderen: Robert Langdon
0 Yanıt
1936 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 08, 2015, 07:18:51 ös
Gönderen: Risus
0 Yanıt
2264 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 04, 2015, 01:10:13 öö
Gönderen: Risus
13 Yanıt
5096 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 23, 2015, 05:10:52 ös
Gönderen: kerberos