Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bonaparte’dan Zağlul’a Mısır’da Masonluk  (Okunma sayısı 10903 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 04, 2006, 11:59:48 öö
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Bonaparte’dan Zağlul’a Mısır’da Masonluk

Kerim Wissa

(Türkçesi: Yusuf Hanîf)

Masonluk, menşe’i göz önünde bulundurulduğunda, mehd-i zuhûrunu kadîm Mısır’da; çocukluk, tekâmül ve teşekkül safhalarını ise Süleyman Mâbedi’nin inşâsı esnâsında yaşamış görünüyor.
 
Bir semboller ve sırlar sistemi, azaları arasında uhuvveti istilzâm eden bir cereyân olarak masonluk, öyle anlaşılıyor ki Mısır’a ancak 18. asrın nihâyetinde, Napoleon Bonaparte’ın 1798’deki askerî seferiyle birlikte girmiştir. Bu çalışma, mezkûr târihden “Mısır Maşrıq-ı A’zamı”nın (Grand Orient d’Egypt, GONE) Mısırlı meşhûr üstâd-ı a’zamlarından (Grand Master) İdris Râgıb Paşa’nın 1922’deki ölümüne kadar masonluğun Mısır’daki târihini mevzû-i bahs etmektedir. Bu bir asrı ziyâdesiyle geçen zaman zarfında masonluğun –Nâsır tarafından 1961’de tamâmiyle lağvedilmezden evvel– Mısır’a girişine, tekâmülüne ve nihâyetinde sû-i şöhretine ve tezebzübüne şâhit olunmuştur.

Bu makâlede masonluğun rolü tedkîk edilmekte ve onun Şark ile Garb arasında nasıl bir râbıta vazîfesi gördüğü anlatılmaktadır. Binâenaleyh, burada sâdece Garb ideolojisinin 19. asrın nihâyetinde yükselen kavmiyyetçi Mısır güzîdegânı (élite) üzerindeki tesirleri –nasıl “masonluğun intişârı(nın) gerçekten Garb nüfûzunun bir husûsiyeti olduğu”[1]– ve mahallî siyâsî partilerin daha sonraki teşekkülü tasvir edilmemekte ve fakat bunlarla birlikte “müşterek bir toplantı zemîni” olarak mason localarının Mısırlı hâkim güçler ile aristokrasinin tesânüdü ve kenetlenmesinde nasıl bir vâsıta olduğu da gösterilmektedir.[2]

Bu mevzûda neşrolunmuş tenkidî literatürün birçoğunun kifâyetsiz oluşu ve 1961’de Nâsır’ın Masonluğu şiddetli bir şekilde lağvedişi nedeniyle arşiv evrâkının artık olmayışı, tahlîlimizin iki ana kısma taksîmini müncer olmuştur: (1) Başlangıcından itibâren Mısır masonluğunun muhtasar bir târihi; ve (2) 19. asrın nihâyetiyle 20. asrın bidâyetinde modern Mısır masonluğunun tahlîli –husûsiyle de Garblı masonik ideolojilerin, ileride takdîm edeceğim masonik bir âzâlık profili olan teşekkül hâlindeki Mısırlı güzîdegânın ve aristokrasinin tefekkürü ve zihniyeti üzerindeki te’sîrinin tahlîli.

Pek çok ilim adamını hayli zahmete sokan masonluğun ta’rîfi mes’elesi mevzûmuz hâricindedir. Binâenaleyh ta’rîflerdeki nüanslara girmeksizin Mısır masonluğunu sosyolojik zâviyeden tahlîl edib aşağıdaki topolojiyi bu cereyânın anatomisine tatbîk edeceğim: (1) Masonik cereyânın târihî arka-planı ve bünyevî teşkilâtı, (2) ideolojisi, ve (3) mahallî locaların âzâ profili.

 
Târihî Arkaplan
Masonluğun târihini karakterize etmek için aşağıdaki sun’î taksîmi tatbîk etdim: târihin başlangıcına dayanan ilk veyâ kadîm (“operative” veyâ zanaatkâr) masonluk; ve ilk ışığı 17. asrın nihâyetinde İngiltere’de zuhûr eden ikinci veyâ modern (“speculative” veya bâtınî [esoteric]) masonluk.

 
Eski Operative (zanaatkâr) Masonluğa Medhâl

Müverrihler masonluktan umûmiyetle “kinâye (allegory) ile mestûr ve remzlerle musavver bir ahlâk sistemi” olarak bahsederler. Fakat masonluk aynı zamanda tesânüd hâlindeki âzâsının uhuvvetini iltizâm etmekte ve “kâinâtın mimâr-ı a’zamı” olarak zikredilen üstün bir varlığa îmân ile pek derin memba’ı vâsıtasıyla mâzîden ders almak –sembolizm– inancı üzerine binâ edilmiştir.[3]

Operative masonluk binâlar, katedraller ve muhtelif âbideler inşâsıyla iştigâl eden inşaâtçıları muhît bir lonca sistemi olarak başladı. Birçok müverrih bu cereyânın ilk def’a kadîm Mısır’da, Pharaoh Osiris döneminde teşekkül etdiğini iddiâ eder. Bir efsâneye göre Mısır kralı Osiris, memleket dâhilinde icrâ etdiği siyâsî, ictimâî ve iktisâdî ıslahâtda muvaffâk olmuştu. Medeniyeti için gösterdiği bu gayretlerin mahsullerini yaymak gâyesiyle kalifiye işçilerini teşkilâtlandırıb ihrâc etdi; hem bu sûretle irfânî ve siyâsî muvaffâkiyetlerini de ihrâc etmiş oldu. Mısır’a dönüşünde hasûd kardeşi Typhon tarafından katledildi. Eşi Isis, kocasının kâtili ortaya çıktıkdan sonra, kâtili tebri’e eden muhtelif âyinlerin icrâsı için bedenini krallığın papazlarına emânet etdi. Kadîm Mısır’da icrâ olunan bu âyinler, târihin kaydetdiği bu iğrenç işi tes’îd eden ilk icraâtlardan ba’zıları olarak değerlendirilmiştir. Osiris’in katli hikâyesi tamâmiyle efsânevîdir; bununla birlikte modern masonik kabûl törenleri hâlâ bu kadîm Mısır âyinlerini tedâî etdiriyor ve yine hâlen yabancıya tamâmiyle kapalı icrâ olunan mahrem âyinlerde bu kadîm âyinler taklîd ediliyor.

Masonluk daha sonra, masonların Süleyman Mâbedi’ni inşâ için (M.Ö. 1012) Tyre Kralı Hiram’ın nezdindeki bir lonca sistemi dâhilinde teşkilâtlandıkları mukaddes topraklara girdi. Dolayısıyla masonluk, menşe’i göz önünde bulundurulduğunda, mehd-i zuhûrunu kadîm Mısır’da; çocukluk, tekâmül ve teşekkül safhalarını ise Süleyman Mâbedi’nin inşâsı esnâsında yaşamış görünüyor.

       Hiram’ın ölümünden sonra teşkilâtın sırları da zanaatkârları ve inşaâtçıları ile birlikte garba doğru gitdi. İlk önce Yunanistan’a daha sonra da Collegia Artificum’u kurdukları mukaddes Roma İmparatorluğu’na vardılar.[4] Bu zanaât cem’iyyetleri bilâhire kurûn-ı vustânın loncaları olmuşlardır. O zaman bu masonik loncalar Avrupa’da –İspanya’dan Belçika’ya, Fransa’dan İtalya’ya– ülke ülke Bu kurûn-ı vustâ loncalarında, ondokuzuncu asır mason cem’iyyetlerinin de icrâ etdikleri âyinler ve sır tutma yemîni vardı. Charles Dickens bunların birçoğunu Barnaby Rudge adlı eserinde hicveder
 
gezmişler, gitdikleri yerlerde katedraller ve saraylar inşâ etmişlerdir. Husûsiyle bir ülkeye bağlı kalmamış olmak dolayısıyla da “hür” masonlar olarak adlandırılırlar.[5] Bu kurûn-ı vustâ loncalarında, ondokuzuncu asır mason cem’iyyetlerinin de icrâ etdikleri âyinler ve sır tutma yemîni vardı. Charles Dickens bunların birçoğunu Barnaby Rudge adlı eserinde hicveder:

 
“Çırak [bu mahrem cem’iyyete iştirâk etmek için] yemîn etmeyi kabul eder. Bu yemîn merâsiminin teferruâtı pek çokdur; meselâ merâsimin gerçekleşeceği mahallin tenvîri, her birinin içinde bir mumun yandığı iki kafatasıyla te’mîn edilir... artık tabanca (blunderbuss) ve süvari kılıcı ile îfâ edilen muhtelif icraâtı ve o sırada görünmeyen çırağın hayli melûl inlemelerini de saymıyorum. Bütün bu karanlık ve berbat törenler uzun bir sürede ikmâl edilir... üç bodrum katının muhâbere kapıları birdenbire ardına kadar serbestçe açılır... [ve kendilerini] zevke teslim ederler.”[6]

 
Modern Speculative (bâtınî) Masonluk

Onyedinci asrın âhirinde, rağbetin olmaması zanaatkâr (operative) masonların sayısında bir azalmaya yol açmış ve bunun bir netîcesi olarak geride kalan masonlar, inşaatçı olmayanları da kabul ederek localarının âzâlarını çoğaltmaya çalışmışlardır. Hakîki büyük binâ inşaâtı inkıta’a uğradığı için, bu kadar az sayıdaki âzâ tâ ki gerçek inşaatçı-mason olana kadar, farklı mesleklerden adamlar “kardeşliğe muntazaman kabûl ve inisiye edilmiş olacakları şartıyla” localara âzâ olmaya da’vet edildiler.[7] Daha 1640’larda asil, tüccar ve münevver sınıflardan insanlar localara kaydoldular. Misâlen Elias Ashmole 1641’de Warrington’daki (İngiltere) en eski gayr-i zanaatkâr (non-operative) locaya kabûl edilmişdir.[8] Albert Lantoine, modern speculative masonluğun doğuşuna tekâbül eden en önemli hâdisenin St. Paul Locası’nın 1703’deki infisâhı olduğunu yazar; fakat Robert Gould gibi diğer müverrihler ise bu târihi daha da gerilere götürüp 1619 olarak kaydederler.[9] Bununla birlikte modern masonluğun resmî tevellüd târihi olarak 1717 üzerinde umûmiyetle ittifâk edilir. Bu târihte Londra’da dört tane loca birleşmek sûretiyle masonik gücü tek bir ana locada, ya’ni Grand Lodge’da toplamış oldular. Böylece loncaların eski masonik düzeni tamâmıyla değişmiş oldu.

Bu tebdîl beklenmedik netîceler doğurdu. Rebold, mâziyle olan bu kopukluğun masonluğa ve masonluk temâyüllerine nasıl muazzam sürükleyici bir güç verdiğini anlatır: “Eğer masonluk ma’bed inşâsını bırakmışsa, eğer bu işi mimârî binâların yardımıyla bütün gönülleri İlâha, bütün gözleri ve umutları cennete yükseltmek için bırakmışsa, masonluk yine de ahlakî ve rûhî tenvîrine devam ediyordur.”[10]

Böylece masonluk mefhûmu, zâhidlerinin maddî büyük binâlar inşâsıyla meşgûl oldukları bir san’atdan, ruhânî bir ma’bed inşâsıyla meşgûl oldukları bir ilme doğru asırlar boyunca tahavvül etmişdir; bu tahavvülât, remzî tedrîsin (symbolic instruction)[11] yanı sıra “operative masonların iş sırlarının speculative masonların bâtınî sırları hâline gelmesi”yle[12] vukû’ bulmuştur. İmparatorluk devriyle birlikte beklenmedik bir sür’atle yükselişe geçilmiş ve –İngiliz İmparatorluğu’nun üstünlüğü (prépondérance anglaise) ve Fransızların medenîleştirme misyonu (mission civilisatrice) (sâyesinde)– modern masonluk daha ötelere, Amerika’ya, Hindistan alt kıtasına, Avustralya’ya ve Afrika’ya kadar uzanmıştır. Masonluk Mısır’a 1798’de, Napoléon Bonaparte önderliğindeki Fransız kuvvetlerinin İskenderiye’ye varışıyla birlikte girdi. Napoléon, masonluğa hiçbir zaman kabul edilmemiş olsa da, bu Napoléon, masonluğa hiçbir zaman kabul edilmemiş olsa da, bu teşkilâtın vâsisi ve baş muhâfızı olmuştur.
 
teşkilâtın vâsisi ve baş muhâfızı olmuştur.

Bonaparte 1798’de İskenderiye’ye ayak bastığında yerli ahâliye Fransız Cumhûriyeti’nin hürriyet ve müsâvât üzerine müesses olduğunu ilân etmişdi.[13] Fransız Generalinin bu beyânâtında cumhûriyet, hürriyet ve müsâvât gibi Mısırlılar için birçok yeni mefhûm telaffuz ediliyordu. Fakat her ne kadar Mısırlıların bu üç mefhûm hakkında bildikleri şeyler çok az idiyse de, içinde bulundukları şartlar da göz önüne alındığında, tabiî olarak bunların câzibesine kapıldılar. Mısır o sıralar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyâleti idi ve yabancı Memluklular tarafından idâre ediliyordu.

Mısır’da ilk defa Fransız Generali Kléber tarafından 1799’da kurulan “Isis” Locası’nın parolası Fransız İhtilâli’nden mülhem idi: Hürriyet, Uhuvvet ve Müsâvât. Loca bir çok Mısırlıya pek de câzib gelmiyordu. Başlangıçta Locaya kaydolanlar Bonaparte’ın yakın mâiyyeti, Fransız ordusunun askerleri, Fransa’ya sempati besleyen Mısırlılar veya Fransız ordusunun müsâmaha ve muhâfızlığına karşılık onlara ateşli sadâkatlerini göstermek isteyen şahıslar idi. Isis Locası’nın ömrü uzun olmadı. Loca Fransız ordusunun 1801’de Mısır’ı terk edişinden üç yıl sonra kapandı. Bununla birlikte Fransızlar arkalarında çok mühim bir şey bırakmışlardı: Parolalarındaki güçlü ideoloji. On yıllar süren uyku dönemine rağmen, asrın ortasında, Muhammed Ali [Paşa] bir grup Mısırlıyı muhtelif ilimleri, dilleri ve edebiyatları tahsîl edib Mısır’da kendi vatandaşlarına öğretmeleri için Avrupa’ya gönderdiğinde mezkûr parola yeniden zuhûr etdi. Avrupa’ya gönderilen bu talebeler arasında en meşhur olanları Rifa’a Tahtavî ve Selim Butrus idi. Bu âlimler Avrupa’da kaldıkları süre içerisinde değişik gâyelerle kurulan husûsi cem’iyyetlerin kesretinden müteessir olmuşlardı. Bu muhtelif cem’iyyetler arasında loncalar, müzeler, masonik localar ve görünürde “ferdlerin tek başlarına hiç bir zaman ulaşamayacakları hedeflere varmak için”[14] kurulmuş olan diğer değişik cem’iyyetler bulunmaktaydı. Bu âlimleri en çok etkileyen husûs ise bu cem’iyyetlerin, mevzû-i bahs hedefleri yakalamak amacıyla ferdlerin şahsî teşebbüsleri sonucu kurulmuş olmaları ve hükûmetlerin kontrolünden tamâmen âzâde bulunmalarıydı.[15] Bu cem’iyyetlerin ve mahrem hizipleşmelerin ba’zısı “siyâsî karakterli idi”; bunların çoğu, ondokuzuncu asrın ortalarındaki Mazzini gibi ihtilalci fikirlerle aşılanmış idi.[16] Mısırlı mezkûr âlimler, bu durumdan hareketle, bu cem’iyyetlerin Avrupa irfânının muvaffâkiyet ve inkişâfının ana katalizatörleri arasında yer aldıkları ve “eğer Arab dünyasında aynı model tâkib edilecek olursa Arabların da bu şâyân-ı takdîr netîcelerin benzerlerine ulaşmalarının mümkün olacağı”[17] hükmüne vardılar. Bu zevât Mısır’a döndüklerinde mahallî aristokrasinin ve münevverânın kâhir ekseriyetini te’sîrleri altına aldılar.

Daha 1845’te Kâhire’de “Pyramides” Locası kuruldu ve direkt olarak Fransız Maşrık-ı A’zamlığı himâyesindeydi. Bu Loca, ileride açıklayacağımız birtakım nedenlerden dolayı rağbet görür oldu ve dönemin yüksek sosyetesinin sık sık gitdikleri bir yer hâline geldi. O günden beri, husûsiyle de Hidiv İsmail devrinde (1863-79), Mısır, masonik locaların ve masonların muazzam bir şekilde çoğalmasına şâhid olmuşdur. Bu localar sâdece münevverlerden, aristokrasiden ve siyâsî / iktisâdî güzîdegândan değil, fakat aynı zamanda ruhban sınıfından da (Müslüman ve Hıristiyan) âzâlara sâhip idiler ve bu nedenle de çokça şâyân-ı hürmet addediliyorlardı.

United Grand Lodge of England 1867’de District Grand Lodge of Egypt adıyla Kâhire’de bir şûbe açtı ve başına da bir bölge üstâd-ı a’zamı tâyin edildi. 1882’de, siyâsî karışıklığın, büyük iktisâdî borçların ve ictimâî istikrarsızlığın hükümfermâ olduğu bir zamanda, İngiliz kuvvetleri Mısır’a girdi. Hakîkaten İngiliz İmparatorluğu’nun Afrika, Asya ve Amerika’daki varlığı, İngiliz askerlerinin yerleştiği her yerde yeni locaların açılmasını teşvik edici bir unsur olmuştur.[18] Bundan sonra Mısır’daki masonik cereyân, daha öncesinde hiç olmadığı kadar alenî bir biçimde Fransız ve İngiliz ideolojilerinin mücâdelesine sahne oldu. Mısır masonluğunun ideolojisini bu manichean١ mücâdele meyânında tahlîl edeceğim.

BÜNYEVÎ TEŞKİLÂT

Mısır masonluğunun bünyevî teşkilâtının müzâkeresi için sosyolog William Cameron’un mer‘iyyet, muâmelât, toplantı şekilleri ve liderlik tesbiti topolojisini kullanacağım.[19]

 
Muâmelât

Teşkilâtlanma açısından Mısır masonluğu muntazam bir cereyân olmuş ve bu durum onu Mısır cem’iyyeti ve husûsiyle de devrin siyâsî sınıfı için cezp edici kılmıştır. Mısır Millî Maşrıq-ı A’zamlığı (Grand Orient National d’Egypt) ilk yazılı nizamnâmesini 1901’de İdris Râgıb Paşa’nın liderliğinde ilân etdi. GONE Max Weber’in nazariyesine uyan meşrû-aklî bir sûrete sahibdi. Hatırı sayılır derecede iş taksimi vardı. Hatibinden kâtibine, ustasından haznedârına ve kütübhânecisinden üstâd-ı a’zamına kadar her bir faal âzânın bir ünvânı ve icrâsıyla mükellef olduğu bir dizi vazîfesi ve mes’ûliyeti vardı. Bütün âzâlar, loca içerisindeki davranışlarını ve umûmî faâliyetlerini tanzîm eden nizamnâmeyi bilmek ve ona riâyet etmekle mükellefdiler. Nizamnâmenin ilk maddesinde masonluk “institution essentiellement philantropique, philosophique et progressive, [qui] a pour objet la recherche de la vérité... Elle reçoit indistinctement ses membres de quelque religion qu’ils soient.”[20] şeklinde ta’rîf edilmektedir.

 
Toplantı Şekli;

Mısır masonluk teşkilâtı, modern demokratik hükûmet müessesesine benziyor: Ülke çapındaki farklı locaların seçilmiş âzâlarından müteşekkil kânun vâzı’ı bir meclis; meclis-i umûmînin tesbit ve tâyin etdiği yüksek dereceli memurlar ve mu’teberân arasından seçilmiş otuzüç âzâdan müteşekkil bir idârî makam; hukûkî mes’eleleri halletmek için adlî bir idâre meclisi. GONE’in toplantıları büyük ölçüde parlamento toplantılarını kendine model almıştır.[21]

 
Liderlik

Liderlik, bir sosyal cereyân anatomisinin belki de en müşahhas cihetidir.[22] GONE’in üstâd-ı a’zamı, Max Weber’in “bürokratik lider” tipine uyuyordu. Üstâd-ı a’zam umûmiyetle âzâlar tarafından intihâb olunur ve ilk vazîfe olarak da nizamnâmeye riâyeti te’mîn mes’ûliyeti ona verilir.[23] Bu makâmda ekseriyetle krâliyet âilesine mensûb biri bulunurdu —prensip olarak tahtın vârisi veyâ aristokratlardan Mısır masonluğunun en mühim üç ismi Prens Abdülhalîm, Cemâleddîn Efgânî ve İdris Râgıb [Paşa] olmuşdur.
 
biri. Burada ele alınan zaman dilimi içerisinde Mısır masonluğunun en mühim üç ismi Prens Abdülhalîm, Cemâleddîn Efgânî ve İdris Râgıb [Paşa] olmuşdur.

Prens Abdülhalîm (1867-68). Muhammed Ali’nin [Paşa] en genç oğlu olan Prens Halîm, 1867’de Fransız te’sîrindeki Mısır Maşrıq-ı A’zamlığı’nın ve Mısır Bölge Maşrıq-ı A’zamlığı’nın üstâd-ı a’zamı seçilmiştir.[24] Masonluğa ilk olarak 1845 civarlarında, Fransa’da Saint-Cyr’deki tahsîlini tamamlayıp memleketine döndüğünde intisâb etdi. O sıralar Mısır tahtının meşrû vârisi o idi. Fakat Muhammed Ali’nin büyük oğlu İsmâil 1866’da Osmanlı Sultânı’nı, Hidivlik verâset kânûnunun değiştirilmesi ve dolayısıyla da kendisi ve neslinin Mısır’ın hükümdarları olması husûsunda iknâ etmeye muvaffâk oldu. Bu durum tabiî ki Prens Halîm’in bir sonraki Hidiv olma ümidlerini suya düşürdü. Bunun üzerine tahtı ele geçirmek amacıyla yeğeni İsmâil’e karşı siyâsî bir kampanya başlatmak için mason localarını kullanmaya karar verdi. Çoğu kez müverrihler Halîm’in İsmâil’e karşı sû-i kaste teşebbüs edecek kadar iler gitdiğini iddia ederler; ki 1868’de İsmâil tarafından Mısır’dan kovulması da bu teşebbüsüyle îzah edilebilir.[25]

Salvatore Avventore Zola (1873-?). Bir İtalyan olan Zola Turin’deki Salesianların٢ idaresinde, Don Bosco mektebinde tahsîl gördü. Ondokuzuncu asrın ortalarında, ilk kez Piramitler locasına[26] kabul edileceği İskenderiye’ye gitdi. Çok kısa sürede locanın üstâdı oldu. İlk günlerde Kâhire’deki Fransız Konsolosu tarafından Hidiv İsmâil ile tanıştırıldı. Hidiv İsmâil, Prens Halîm’in sürgün edilmesinin ardından Zola’yı 1872 Eylülünde yeni kurulan Millî Mısır Maşrıq-ı A’zamlığı’na reis tâyin etdi.[27] Bunun üzerine Zola, 21 Ağustos 1873’de GONE’in Memphis masonik âyinine uymasını sağlayan bir karar neşretdi. Bunu, Mısır masonluğunun o güne dek Hür ve Kabul Edilmiş Masonluğun Kadîm İskoç Riti’ne uymuş olmasına rağmen yaptı. Bu durum GONE himâyesindeki mason localarında rahatsızlığın artmasına sebep oldu. Zola 1 Ağustos 1875’de, o sıralar başında mason Domenico Sciarrone bulunan İskoç Riti Dîvân-ı Âlîsi ile bir anlaşma imzaladı.

 
      “Animati dal vivo desiderio di cooperare al consolidamento del Gr. Or. (sic) [Grand Orient] Egiziano considerio di unire un sola fascio tutti quegli elementi massonici che possono contribuire al suo lustro e progresso gl’Ill. e P. infrascritti FF. (sic) [illustrious freemasons] convennero come compresso.

      Art. 2. ...Zola...ed in virtu degli illimitati poteri accordatigli dal Sup. Con. (sic) [Supreme Council] e confermatigli dalla costituente accetta di buon grado la cooperazione del ...Sciarrone, e unendosi a lui in completa fusione, lo nomina suo 2 Gr. M. (sic) [Grand Master] e Presidente del Supr. Cons. (sic) dei 33, per la Sezione de Ritto Scozzese Antico ed Accettato.”[28]

 
Zola 1875’e kadar Memphis ve Kadîm ve Kabûl Edilmiş İskoç Riti’ni GONE’in masonik ideolojisi içerisinde birleştirmeye, aynı zamanda da GONE’i bütün Mısır localarının resmî federal meclisi yapmaya muvaffâk oldu.

Cemâleddîn Efgânî (1878-79). Masonik liderlikte iz bırakan üçüncü büyük isim Efgânî’dir. Efgânî Mısır’a 1871’de geldi. Kendi ifâdesine göre gâye-i hayâtı Avrupa’nın emperyalizm tehlikesiyle savaşmaktır.  Masonik liderlikte iz bırakan üçüncü büyük isim Efgânî’dir. Efgânî Mısır’a 1871’de geldi. Kendi ifâdesine göre gâye-i hayâtı Avrupa’nın emperyalizm tehlikesiyle savaşmaktır. Ona göre Avrupalıların gücü, “bilim, teknoloji ve teşkilatlanma usûllerinin bir mahsûlü”dür.[29] Efgânî amaçlarına ulaşmak için “Avrupaî” bir teşkilâtı kullandı ve Kâhire’deki bir İtalyan locasına intisâb etdi. Fakat sonradan İngiliz Konsolos Yardımcısı Raphael Borg tarafından daha meşhûr olan Kevâkibü’ş-Şark[30] (Şarkın Yıldızı, 1355 nolu loca) adlı bir İngiliz locasına ilgisi cezbedildi ve nihâyet 1875 Mayısında locasını değiştirdi. 1878’de sür’atle locanın reisi olmaya muvaffâk oldu.
 
Ona göre Avrupalıların gücü, “bilim, teknoloji ve teşkilatlanma usûllerinin bir mahsûlü”dür.[29] Efgânî amaçlarına ulaşmak için “Avrupaî” bir teşkilâtı kullandı ve Kâhire’deki bir İtalyan locasına intisâb etdi. Fakat sonradan İngiliz Konsolos Yardımcısı Raphael Borg tarafından daha meşhûr olan Kevâkibü’ş-Şark[30] (Şarkın Yıldızı, 1355 nolu loca) adlı bir İngiliz locasına ilgisi cezbedildi ve nihâyet 1875 Mayısında locasını değiştirdi. 1878’de sür’atle locanın reisi olmaya muvaffâk oldu. Bu loca, kurulduğu târihten (1871) beri Müttehid Büyük İngiliz Locası’nın himâyesi altındaydı; fakat Efgânî siyâsî faaliyetleri ve İslâm reformuna yönelik gayretleri dolayısıyla bu locayı Fransız himâyesine kaydırmayı çok daha münâsib gördü. Fransız himâyesi, bu masonik cereyân içinde ihvânü’s-safâ ve hullâmü’l-vefâ (hâlis kardeşler ve vefâlı dostlar) diye hitâb etdiği [mason] muakkibleriyle birlikte[31] yürütdüğü siyâsî müzâkereler ve faâliyetler için çok daha müsâid idi.[32] Efgânî siyâsî tahrikçilik husûsunda faal idi ve “Müslümanları herhangi bir vâsıtayla ve mümkün olan en kısa zamanda uyandırmaya, reforme etmeye ve güçlendirmeye çalışıyordu.”[33] Efgânî’nin, locanın siyâsî bir platform olmadığı yönünde ihtâr alınca “Bu ülkede [Mısır] birçok gariplikler gördüm, fakat korkaklığın masonluğa bu derece sirâyet etmiş olabileceğini hiç zannetmezdim.” dediği rivâyet edilir.[34] Efgânî için Masonluk, Mısır’daki “adaletsizliğin o büyük binâlarını, istibdâdı ve zulmü” yıkıp mahvetmek ma’nâsını taşıyordu.[35] Masonluk onun bilâhire Hizbu’l-vataniyyi’l-Hürr adıyla kurduğu siyâsî fırkanın temelini teşkil etmiştir. Bu fırkanın “İsmâil Paşa’nın tahtdan indirilip yerin Tevfik Paşa’nın Hidiv olarak tahta çıkarılmasında büyük rolü olmuştur.”[36]

İdris Râgıb [Paşa] (1889-1922). İdris Râgıb 1889’da, Hidiv Muhammed Tevfik’den sonra GONE’in üstâd-ı a’zamı olmuştur. Tevfik bu vazîfesini 1879’da Hidivlik tahtına çıkana dek sürdürmüş[37] fakat on yıl sonra da “devlet mes’eleleriyle ilgili endişeleri” dolayısıyla tahtından ayrılmıştır.[38] Muhammed Tevfik öldüğünde (7 Ocak 1892) Mısır Millî Büyük Locası husûsî bir tebliğ neşretdi: “L’Ange de la mort a frappé à la porte de nos Temples, notre bien-aimé et très vénérable frère S. A. MEHEMED THEWFIK I a été appelé à la Grande Loge Céleste.”٣ Ve bütün locaların âzâlarına yedi ay süreyle mâtem tutmaları tahmîl edildi.[39]

Zengin mahallî hâkim güçlerin mensûbu ve müstakbel Başvekil Muhammed Mahmud’un büyükbabası olan İdris Râgıb, Kalyubiyye mutasarrıfıydı. Bu mutasarrıflığı sırasında bir loca da açmıştır (1860).[40] Bu sûretle zamânın havvâsından birçok kimse, mezkûr hâkim güçlerin saffına ve memleket çapındaki mason localarının te’sîsine (husûsiyle de merkezîleştirilmiş GONE’in te’sîsinden [1876] evvel) iştirâk edebilmiştir.

İdris Râgıb otuz seneyi mütecâviz bir süre üstâd-ı a’zamlık vazîfesini sürdürmüş ve Mısır’da masonluğun hakîki nâşiri kabul edilmiştir. Mısır masonluğu ilk kez onun liderliğinde kânûn-i esâsîsini ilân etmiş (1902) ve Mısır gibi bir cem’iyyetde son derece rağbet ve i’tibâr görmüştür.

İdris Râgıb’ın, gizli bir faşist parti olan Misrü’l-Fetat’ın (“Genç Mısır”. “Bu isim muhtemelen ‘Genç İtalya’ adlı çok meşhur bir vatanperver cem’iyyetden mülhemdir.”[41]) bânilerinden olduğu söylenir. Bu siyâsî grubun teşekkülüyle ilgili bilinenler azdır, fakat İdris ile berâber liderlerinin çoğunun mason olduklarını farzetmek ihtiyâta muğâyir değildir. Grubun önde gelen isimleri arasında Ya’kub Sannu’ da bulunuyordu. Sannu’, Ebu Nazzâra müsteâr adıyla grubun neşir organı olan Misrü’l-Fetat adlı mecmûanın mes’ûl müdürlüğünü yürütüyordu. İşte bu şekilde mason locaları, bünyevî teşkilâtlarının elverişliliği dolayısıyla sık sık siyâsî toplantılar veya fırka teşekkülleri için bir platform olarak kullanılabiliyordu.

İdris’in halefleri Kral Fuad, sonra da nâib prens Muhammed Ali Paşa gibi krâliyet âilesine mensûb kişiler olmuştur.

 
MASONLUK İDEOLOJİSİ

İdeoloji, her muayyen ictimâî veyâ siyâsî cereyânın aslî unsurudur. Çünkü ideoloji, bu tür cereyânlara bir ma’nâ, âzâları arasında kuvvetli bir râbıta ve bir miktar da meşrûiyet sağlar.[42] Bununla birlikte mahrem bir ictimâî cereyânın ideolojisini temyîz etmek, dolayısıyla da yorumcuların bu cereyân ile ilgili görüşlerine dayanan farklı fikirleri genişçe ortaya koymak zordur.

İdeoloji, masonların Mısırlıları farklı fikrî cereyânlara da’vetinde teşvîk edici ciddî bir rol oynamıştır. Mısır masonluğu ondokuzuncu asrın âhirinde iki temel fikrî cereyânın te’sîri altındaydı: Fransızların inkılâbcı Aydınlanma an’anesi ve İngilizlerin kamu işbirliği rûhu an’anesi. Mısır’daki muhtelif mason localarının ideolojileri, buradaki birçok loca 1876 Mayısında federal bir meclis altında toplanınca, GONE’in nizamnâmesi dâhilinde cem’ edilmiştir.[43] Hakîkatde ise bu iki temel cereyân, evvelce de zikredildiği gibi, diğer farklı ideolojilere üstün gelmiştir.

Makâlemizin müteâkip kısmında Fransız ve İngiliz cereyânlarının Mısır masonluk zihniyetinin teşekkülü husûsunda nasıl birbirleriyle rekâbet etdikleri tedkîk edilecektir.

 
Fransız Cereyânı

Mısır masonluğunda Fransız cereyânını, 1897’de İdris Râgıb [Paşa] liderliğindeki Millî Mısır Maşrıq-ı A’zamlığı (İngiliz Mısır Millî Büyük Locası’na muhalif olarak) temsîl ediyordu. İdris Râgıb 15 Nisan 1897’de (12 Zilka’de 1314, Y.H.) Fransız Maşrıq-ı A’zamlığı’na yazdığı mektubda şöyle diyordu:

 
La Grande Loge Nationale d’Egypte suit le rite des Maçons Libres Anciens et Acceptés (le Rite Anglais) qui est un peu clérical... J’ai cru dans l’intérêt de notre Institution d’introduire et d’étendre le Rite Francais dans la vallée du Nil, étant plus philosophique et libéral en principe et point du tout sacerdotal dans ses cérémonies et serait plus agréé: par ces motifs je viens de fonder et constituer un Grand Orient pour les hauts degrés travaillant du 4e grade et sous le titre distinctif du “Grand Orient National d’Egypte” en base du dit “Rite Français.”[44] (te’kîdler bana âit).

Masonluk an’anesinin üç temel ritinden biri olan Fransız Riti (diğer ikisi İskoç ile Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Riti’dir), veyâ masonluğun Fransız te’sîrindeki şekli, 1786’da Fransa’da teşekkül etmiş çok daha liberal, felsefî ve antiklerikal bir fikrî cereyândır. Fikirlerinin kâhir ekseriyetini, kahramanları Ansiklopedistler olan Fransız Aydınlanmasından alır. Umûmiyetle Mirabeau’nun başını çektiği Ansiklopedistler, Aydınlanma efkârını neşretmek ve “hürriyete hizmet” için (Hazreti) İsâ Cem’iyyeti’ni (Society of Jesus) taklit etmek ve “samîmi bir dernek” kurmak istemiş ve nitekim bir asır sonra da les Jésuites rouges٤ olarak tanınır olmuşlardır.

Bu fikrî cereyânın Mısırlı liberal entellektüeller ve siyâsî liderler üzerinde mühim bir te’sîri oldu. Bunlar, ondokuzuncu asrın âhirinde, Mısır’ın İngiliz işgâline karşı (1882) siyâsî bir mayalanma ile çalkalandığı bir sırada, ya Fransa’da ya da Kâhire’deki Ecole de Droit’de tahsîl görmüş kimselerdir. 1919 ihtilâlinde çarpışanlar, bu seküler, liberal ve kavmiyyetçi fikirler uğrunda çarpışmış olan Saad Zağlul’un [Paşa] (masondur) yolundan gidiyorlardı. Bunların nihaî zaferleri ilk Mısır kânûn-i esâsîsinin resmen ilânıyla (1923) taçlanmıştır.[45]

Binâenaleyh siyâsî tahkîkat ve ayaklanma, Fransızların Mısır dâhilinde ve hâricinde destekledikleri İngiliz işgâli aleyhtârı kampanya ile birlikte, Fransız te’sîrindeki speculative masonluğun alâmet-i farîkası olmuştur. 1789 Fransız ihtilâlcilerinin (en çok da Diderot, Voltaire ve Montesquieu) prensiplerinin te’sîrinde kalan Mustafa Kâmil ve Saad Zağlul gibi kimi masonlar Mısır masonluğunun Fransız te’sîrindeki grubunun bel kemiğini teşkîl ediyorlardı. Bunlar, tıpkı bir asır önceki Avrupalılar gibi, “kendini asrın bâriz bir irfânî hakîkati olarak inşâ etmekte olan Aydınlanma tavrından unsurlar ihtivâ eden”[46] mezkûr masonluk türünün te’sîrinde kalmışlardı. Kâhir ekseriyeti mason olan 1789 ihtilâlcileri, meşhûr ihtilâlci “hürriyet, müsâvât ve uhuvvet” sloganını uydurup onu Encyclopédie yoluyla neşredenlerdendiler. Hürriyet onlar için hem şahsî hem de müşterek hitâb etme, fikir, ifâde ve dernekleşme hürriyeti ma’nâsına geliyordu. Bu liberal yorum, çok daha an’anevî olan Jansenist٥ hatta eksistansiyalist hürriyet ve serbestlik anlayışlarında bir kırılma olduğunu açıkça gösteriyordu. Mamafih müsâvât onlar için, daha fazla iktisâdî müsâvât yönündeki daha büyük bir talebin aksine, ictimâî imtiyaz ve peşin hükümlülüğe karşı mücâdele ma’nâsına geliyordu. Hâsılı uhuvvet, hayat için bir ma’nâ, beşerî bir ma’nâ bulması lâzım gelen Malraux tarzındaki tesânüdü temsîl ediyordu. Hümanist düşünce an’anesini tâkib eden Fransız masonları, beşerî tesânüd ve uhuvvet yoluyla dünyalarını güzelleştirmenin yolunu araştırıyorlardı.

İngiliz işgâline karşı mücâdele eden Mısırlı kavmiyyetçiler, Fransız düşüncesinin bu cihetini kendilerine mâl etmek istediler.[47] Bunlar Bonaparte’ın mirâsı olan o gizli düstûru yeniden uyandırdılar ve mason localarında, daha önce Fransız masonlarının “yeni bir hümanizm ve rasyonalizm tarzı” ihdâs etdikleri gibi bir tarz kavmiyyetçilik geliştirdiler.[48] Fakat belki daha da mühimmi, bunlara münâsib siyâsî fırkalar içerisinde, husûsiyle de Hizbü’l-Vatanî’de kristalize olma imkânını veren teşkilatlanmış bir topluluğu mason localarında bulabilmiş olmalarıdır.

Fransız masonluğu aynı zamanda antiklerikalizmiyle de bilinir. Bu durum, Mısır’daki masonların ondokuzuncu asrın ana locası Fransız Maşrıq-ı A’zamlığı ile olan yazışmalarından açıkça anlaşılıyor. Le Nil locasının üstâdı Louis Deleschamps, Fransız Maşrıq-ı A’zamlığı’na takdîm edilmiş yıllık bir raporda, Cizvitlerin Mısır’da artan te’sîrlerini ve mekteblerini takbîh ediyordu. Onları cem’iyyetin bütün tabakalarına sızmak, rüşvetle çok ucuza arâzi kapmak ve ülke çapında dînî mektebler açmakla ittihâm ediyordu. Deleschamps 6 Şa’bân 1314 (10 Ocak 1897) târihli bir mektubunda şunları yazıyordu:


“...Il est donc temps de lutter sérieusement contre les agissements du parti Jésuite en Egypte, et je crois que nous arriverions à un premier résultat en obtenant du gouvernement francais... la fondation d’une école laïque sous la dépendance du Ministère de l’Instruction Publique à Paris.”[49]

 
Ondokuzuncu asrın ortalarında Mısır’a birtakım Hıristiyan misyonerleri geldiler. Bunların en şöhretlisi Cizvitlerin imkânlarına sâhip idi ve ülkenin her yerinde mektebler açtı, insan ilimlerini tedrîs ederek güzîdegân sınıfından olan talebelerinin bakış açısını şekillendirdi. Bu durum masonları öfkelendirmişti. Onları insanlara dînî telkînâtda bulunmak, yerli ahâlînin za’fını aşırı bir şekilde istismâr etmekle ittihâm etmişlerdi. Bu durum seküler liselerin kurulmasını teşvîk etmiştir.[50]

Binâenaleyh Mısırlılar ve Fransız te’sîrindeki masonlar özellikle misyonerleri sâdece emperyalizmin araçları olarak görüyorlar ve “Hıristiyan güçleriyle emperyalizm güçlerinin birbirlerinin müterâdifi olduklarını” iddiâ ediyorlardı[51]; bu nedenle de daha bir seküler eğitim sistemi için mücâdele ediyorlardı.


İngiliz Cereyânı

İngiliz masonlar Fransız meslekdaşlarını sürekli an’aneden ve speculative masonlukdan sapmakla ittihâm etmişlerdir: “Fransız Uhuvveti, Masonluk Uhuveti’nin (the Craft) hakîki gâyesine, veyâ târih ve menşe’ine dâir asla vâzıh bir fikre sâhib olmamış, (ve) bu zavallı hâline düşene kadar da bütün hududları tedrîcen yok etmiştir.”[52] İngiliz masonları bu yüzden Fransız Maşrıq-ı A’zamlığı’nın sekülarizm telkînine ve düşüncenin herhangi bir dînin, âmentünün veya akîdenin üzerinde olması gerektiği inancına kızıyorlardı.

İngiliz masonluk an’anesinin temeli, onsekizinci asır İngilteresinin dînî ve siyâsî düşünce cereyânlarına uzanır.[53] Masonluk İngiltere’de, 1688 ihtilâlinin prensipleri hâkim olduğu bir sırada inkişâf etdi: “Newton ve Locke’un memleketi İngiltere, aynı zamanda dînî müsâmahanın da kalesiydi [ve] İngilizler yarım asırlık bir keşmekeşten sonra istibdâda mürâcaat etmeksizin âhenk içinde yaşamayı öğrendiler... Bu İngiltere hayranlığını ta’rîf eden yeni bir kelime zuhûr etmişti: anglomania.”[54] İmparatorluk dâhilinde İngiliz te’sîrindeki masonluğa hâkim olan bu anglomani, âzâlar beyninde ictimâî işbirliğini ve tesânüdü, müsâvât ve ideolojik hoşgörüyü amaçlıyordu. Bu nedenle söz konusu İngiliz ideolojisi Fransız ideolojisine nazaran çok daha muhâfazakâr idi; ve İngiliz ritini tâkib eden Mısır masonluğu, âzâlarına göre, Fransız masonluğunun hayli ihtilâlci efkârına muhâlif olarak dînî izler de taşıyan, bir yardımlaşma ve cömertlik müessesesi idi.

Onsekizinci asrın sonunda İngiliz işgâli altındaki Mısır’ı dünya ekonomisine zirâî hammadde sağlayan bir ülke hâline getirmeye mâtuf çabalarda göze çarpan bir artış vardı. Nakit zirâî mahsul ihrâcâtına dayalı bu yeni ekonomiden sürekli büyüyen yerli bir tüccar sınıfı doğdu.[55] Bu sınıf ondokuzuncu asırda pamuk ticâretine girmişti ve Mısır piyasası, aslî emtiada, dünya spot piyasasına her zamankinden daha fazla bağlanmıştı. Bu ticârî sınıf yirminci asra gelene kadar hatırı sayılır bir servet ve refah seviyesi yakalamış ve tedrîcen âhenkli bir güzîdegân hâline gelmişdi. Birçok kişi Mısır’da (Fransız veya İngiliz aristokrasisine benzer) hakîkî bir aristokrasinin hiçbir zaman doğmadığını iddia eder; fakat ondokuzuncu asırda doğan mezkûr güzîdegân, “bir aristokrasi, dâimî bir güzîdegân, cem’iyyet içerisindeki mevki’lerinin idâmesi için mücâdele eden bir nesil”[56] olma husûsiyetini hâiz idi.

1860’ların sonlarında, gittikçe artan pamuk bolluğunun –Amerikan Sivil Savaşı’nın bitişinin sebeb olduğu düşük pamuk fiyatları dolayısıyla– ilk durgunluk dönemine girdiğini gösterir açık bir alâmet vardı.[57] Pamuk piyasasındaki dalgalanmaların ve üzerinde spekülasyon yapılan diğer dünya emtia fiyatlarındaki depresyonun sebep olduğu korku, mezkûr yeni tüccar ve toprak sâhibi sınıfın mason localarına giderek artan bir şekilde girmelerini intâc etmiştir. Şâyet bir felâket olacaksa onu berâberce göğüsleyeceklerini kararlaştırmışlardı... aynen 1920’lerde pamuk piyasasının çöküşünde olduğu gibi. Her bir âzâ diğerinin kurtarılmasına yardım edecek ve böylece herkesin yüklendiği büyük riskleri hafifletmiş olacak. Bu nedenledir ki İngiliz te’sîrindeki localar pamuk tüccarları için, “sâdece âzâlar arasında yardımlaşmaya ihtiyâç duyulduğu durumlarda”[58], bir nev’i gayr-i resmî lonca hüviyeti kazanmıştır.

Kimi toprak sâhibi aileler, en çok da yukarı Mısır’dakiler, İngiltere’de veya İngiliz menşe’li mekteplerde tahsil görmüşlerdi. Bu mekteblerde ictimâî işbirliğinin ve tesânüd rûhunun, tahsîlin fons et origosu [menşe’i, Y.H.] olması gerektiğini öğrendiler. Bu aile ferdleri bilâhire İngiliz te’sîrindeki mason localarına intisâb etmişler ve buraları hayır işleri için bir vâsıta olarak kullanmışlardır. Bu hayır işleri meyânında mekteb, hastahâne ve yetimhâne inşâsını zikredebiliriz. Diğer yandan, mason locası müntesiblerinden (yüksek miktarlarda âzâlık bedeli ödeyen diğer âzâlara nisbetle) zengin olmayanları, pamuk piyasası çöktüğünde veya zirâî ürünler zâî olup satılamadığında zengin toprak sâhiplerinin koruma ve yardımından istifâde edebiliyorlardı.

Bu vâkıa o sıralar Mısır üzerinde artan İngiliz te’sîriyle de birleşiyordu. Hidiv İsmâil ve Caisse de la Dette Publique (1870’lerde Mısır mâliyesi üzerindeki ikili Fransız-İngiliz kontrolü) idâresinde, İngiliz te’sîri Fransız rakîbinin aksine tartışılmaz bir şekilde artıyordu. Ahmed Şefik [Paşa] baş nâzır olduğu sıralarda hâtırâtına şunları yazmış: “La crise financière sous Ismail nous montre les deux influences marchant de pair, mais dans certaines occasions nous pouvons constater l’empressement des Anglais à se mettre en avant.”[59] İngilizler vilâyetlerde mülk sâhibi bir Mısırlı sınıfın (Â’yân) teşekkülünü teşvîk etmişlerdir. Cromer zamânındaki istikrarlı iktisâdî durumdan en çok nasiplenenler bu Â’yân sınıfı olmuştur. Lord Cromer bu çok ılımlı yeni güzîdegân için, rakib durumdaki Fransız te’sîrini dengelemek amacıyla, yeni bir parti kurmaya çalıştı: Millet veya Ümmet Partisi. Ümmet Partisi yeni fırsatı iyi değerlendirdi ve partinin sözcüsü olan el-Cerîde’yi eski düzenin altını oymak için kullandı. Mahallî siyâsî gücün “eski Türk-Mısır aristokrasisi ve dîn sınıfından yeni profesyoneller, çiftçiler ve idâreciler grubuna... Â’yân sınıfına” geçtiği çok âşikâr idi.[60]

Bununla birlikte İngiliz te’sîrindeki bu localar, Mısır aristokrasisini ve havvâsını cezbetmeye devâm etdiler. Bunlar, aslında farklı locaları ictimâî bir kulüp olarak değerlendirmeye başlamışlardı; ve çok geçmeden Gezira Sporting Club gibi ba’zı localar güzîdegânın buluşma yeri hâline gelmişti.

MAHALLÎ LOCALARIN ÂZÂ PROFİLİ

Mahrem bir ilim olarak tasavvur edilen masonluk mahrem bir cem’iyyetde olan yeminler, mahrem parolalar, âyinler gibi daha birçok esrarengiz vasıflara açıkça sâhib idi. Bu mahremiyet hâriçtekilerin (ki masonlar bunlara profane [mukaddesi olmayan, Y.H.] diye hitâb ediyorlardı) merâkını celbetmekle birlikte âzâ kabûlünde tâkib edilen müfrîd merâsim usûlleri boş merak sâhiblerini muhtemelen caydırıyordu. Masonlar hâlâ âzâlıklarını mason olmayanlara ifşâ etmeyeceklerine ve herhangi bir kimseyi mason olması için iknâ etmeye çalışmayacaklarına dâir yeminlidirler.[61]

Yukarıda işâret edildiği gibi ondokuzuncu asır Mısır’ında mason localarında câlib-i dikkat derecede bir artış meydana gelmiş, buna bağlı olarak masonlar da her yerde mantar gibi çoğalmaya başlamıştı (1901’de sâdece GONE’e âit yetmiş adet loca bulunuyordu. Bunlar yukarı Mısır’daki Asyut’dan kuzeydeki İskenderiye’ye kadar yayılmışlardı). Âzâlar umûmiyetle aristokrasiden, münevverândan, ticârî ve mâlî sınıflardan ve o sıralar Mısır’da bulunan (misâlen İtalyan, Fransız, İngiliz, Yunan ve Ermeni) hâriciye cem’iyyetlerinden seçiliyordu.

Umûmî olarak mason âzâlığını husûsî olarak da Mısır’daki mason âzâlığını tedkîk etmek, âzâ isimleri kâide îcâbı gizli tutulduğu için zordur. Mamafih hem arşivler ve hem de senelik olarak toplanan yüksek ücretler, locaların üst-orta sınıf mensubu pek çok kişi için müşterek bir ictimâ’ yeri hâline geldiğini gösteriyor. İdris Râgıb [Paşa] Maşrıq-ı A’zam’ın üstâdı olduğu sıralar, Mısır’daki bütün locaların federal meclisi ve Millî Mısır Maşrıq-ı A’zamlığı’nın ilâvesi sayılan Büyük Millî Mısır Locası’nın seçilmiş ricâline dair yıllık bir liste gönderir. Biz bu listeleri (ki târihleri ondokuzuncu asra kadar gider) Fransız Maşrıq-ı A’zamlığı’nın arşivinde bulduk. Bunlardan hareketle mason localarının âzâ profilini tahkîk edeceğiz.

Mısırlı masonların kâhir ekseriyeti, biraz önce de ifâde etdiğimiz gibi cem’iyyetin üst-orta tabakasından geliyordu. Misâlen 1897’de[62] Emin Fikri [Paşa], George Hayyat [Bey], Ali Şârâvi [Bey], Muhammed İsmail Abaza [Paşa] (Hidiv II. Abbas’ın sonraki müşâviri) ve Muhammed Râtib [Bey] zengin toprak sâhipleri arasındaydılar; Dr. Muhammed Ferid [Bey] (Mısırlı kavmiyyetçi lider), avukat Yusuf Şidyak [Bey] meslek sınıflarındandılar; ve sonraları Mısır Meclisi’nde vekil olan Abdu’s-Selim el-Müveylihî ve Başvekil Şerif [Paşa] ise siyâsî sınıfdan idiler. Farklı dinler de temsil edilmişlerdir. Şâhin Makaryos [Bey], Gobrial Nassif [Bey] ve Şâkir Hûri [Bey] meşhûr Hıristiyanlardandılar; Millî Parti’nin ana unsurlarından biri olan Mu’eyyed’in sâhibi Şeyh Hasan Yusuf ve Mahmud Rüstem [Bey] Müslüman idiler; Morice Goldenberg ve Ya’qub Sannu’ Yahûdî idiler; Nazar İskandariyan ise Ermeni idi. Hâriciyeciler, diplomatlar veyâ Mısır’da iş yapan tüccarlardan da GONE’e âzâ olanlar vardı; bu yüzden Lord Kitchener (İngiliz yüksek komiseri; GONE’in ilk müfettişi idi), General John Smith, Raphael Borg [Paşa] (İngiliz konsolosu ve fahrî üstâd-ı a’zam), H. Kruickshank [Paşa] (tekstilci ve aynı zamanda ilk müfettiş idi) gibi isimlere rastlamak mümkündür.

İki yıl sonra, 1899’da[63], 1897’de “müessir âzâlar” diye nitelendirilen birkaç kişinin “yüksek memurlar” sınıfına terfi etmesi hâriç, az şey değişmiştir. Sursock, Sid Ahmed [Bey], Şeyh el-Ezherî, Padovani, Piskopos Macarius gibi farklı dinlerden, mesleklerden ve milliyetlerden kişilerin localara girdiğini isbat eden birçok isimler de görüyoruz.

Mamafih mezkûr listeler 1901’e kadar[64] çok daha meşhur isimleri de ihtivâ ediyordu; meselâ Hüseyin Fahrî [Paşa] (âmme işleri nâzırı; fahrî üstâd-ı a’zamlık vazîfesini deruhde etmiştir); Grand Garde de Sceaux olarak Adlî Yeğen [Paşa] (Şarkî vilâyeti başvekîli ve vâlisi), Grand Premier Surveillant olarak İbrâhim Necib [Paşa] (dâhiliye nezâretinde müsteşâr), Premier Grand Diacre olarak İsmâil Sabrî [Paşa] (adâlet nezâretinde müsteşâr) ve Ezher müftisi Şeyh Muhammed Abduh. Ve 1913’e kadar da[65] zengin bir toprak sâhibi olan Fehmi Vissa [Paşa] Garde des Sceaux olarak, baş nâzır Yusuf Vehbi [Paşa], 1919 ihtilâlinin lideri ve Vafd Partisi’nin bânisi Saad Zağlul [Paşa] ve Mısırlı kavmiyyetçi lider Muhammed Ferid [Paşa] gibi daha birçok ismi görebiliyoruz (bunların hepsi Millî Mısır Maşrıq-ı A’zamlığı’nın himâyesindeki muhtelif locaların teşkilât ve âzâlarından olup büyük rütbe sâhipleri arasında yer almaktaydılar).

Neden mason locaları Mısır’ın üst tabakalarını böylesine cezbediyordu? Bunun birkaç nedeni var; en mühimleri şunlardır:

1)      Mason locaları, son derece mahremiyet isteyen husûsiyetleri dışında diğerleri gibi bir ictimâî cem’iyyet olarak telâkki ediliyordu.

2)      Umûmî matbuât ondokuzuncu asır Mısır’ında henüz emekleme safhasındaydı. Mason locaları, âzâlarına bir ictimâ’ sahası ve muhâlif siyâsîlere fikir alış-verişinde bulunup memleketin iktisâdî ve siyâsî durumunu müzâkere edebilecekleri gayr-i resmî siyâsî bir platform te’mîn ediyordu: “la loge maçonnique favorisait l’échange d’idées entre les hommes qui étaient au courant des dessous politiques et des secrets du gouvernement, et créait entre eux un lien de solidarité.”[66] Bâhusûs “mason” kelimesinin menşe’i bahislerinde geçen “massa” (Latince), centilmenlerin bir araya geldikleri bir dernek ma’nâsı taşıyor.[67]

3)      Mason localarının “hazır yapısı”[68] siyâsîleri cezbetmiş ve kendilerine biçtikleri siyâsî mesleğe uygun olarak teşkilatlanmalarına yardımcı olmuştur. Cemâleddîn Efgânî mensûb olduğu locayı siyâsî akîdesini neşretmek için siyâsî bir âlet olarak kullanmıştır: “Efgânî, Mısırdaki bir mason locasını siyâsî desîse ve değişim için bir vâsıta kılmaya çalışıp ma’rûf hatiblik te’sîrini de kullanarak güçlü bir siyâsî şahsiyet hâline gelmiştir.”[69]

4)      Localar yabancılarla dolu olduğundan Mısırlılar bu yabancıların teveccüh ve himâyelerini elde etmek için de bu localara intisâb etmeye çalışıyorlardı.[70] Hakîkaten tam da Mısır aristokrasisine mensub âzâların consuls honoraires٦ hâline geldikleri Kapitülasyonlar devrinde, mezkûr şahıslar yabancı locaların temsilciliklerini elde etmeye çalışmışlardır: İdris Râgıb Paşa Yunanistan, İtalya, Meksika ve Yeni Zelanda Maşrıq-ı A’zamlığı’nın temsilcisiydi; Michel Sâlih Bey Belçika, Portekiz ve Macaristan Maşrıq-ı A’zamlığı’nın temsilciliğini yapmıştı; Ahmed Zeki Bey Arnavutluk Maşrıq-ı A’zamlığı mümessiliydi; Muhammed Ferid [Paşa] ise Tanta’daki İstanbul Maşrıq-ı A’zamlığı delegesiydi.[71] İşte bu sûretle münevver sınıfından olan masonlar mevzû-i bahs locaları kendileri için mahallî otoritelerden masûn bir vaziyetde serbestçe konuşabildikleri ve yabancı himâyesinde oldukları bir ictimâ’ merkezi hâline getirdiler.[72] Kimi âzâlara –resmen masonluğa intisâb etmeleri için– mason localarına intisâb etmenin hakîkatde bir İngiliz veya bir Fransız müessesesine intisâb ma’nâsına geldiği, ve böylece de tamâmen yabancı himâyesine girilmiş olacağı telkîn ediliyordu.

5)      Mısırlılar, umûmiyetle fahrî veyâ bâzen de hakîkî üstâd-ı a’zam olan Hidiv veya Kral’ın siyâsî ve mâlî himâyesine karşı sadâkatlerini izhâr için mason localarına intisâb etmişlerdir.

 

 

NETİCE-İ KELÂM

Fransızlar 1798’de geldiklerinde Mısır, nisbeten Garb’dan tecrîd olmuş bir vaziyetde idi. Bonaparte’ın gelişi, Mısır ile Garb dünyası arasında “hem acı hem tatlı bir te’sîr-i mütekâbil” devrinin başlangıcı oldu.[73] Mısır’ın dış dünya ile irtibâtının artması, onu Garb’daki irfânî ve siyâsî gelişmelerin te’sîrine daha bir açık hâle getirmiştir. Garbın irfânî ve siyâsî nüfûzu, yeni doğmakta olan geniş ictimâî güçlerin ve tahsilli güzîdegânın fikrî temâyülüne sızmaya ve onu şekillendirmeye başlamıştı. Bu makâlede, masonluğun ondokuzuncu asırda umûmî olarak Mısır cem’iyyetinin husûsî olarak da Mısır münevverânının tahavvülünde nasıl bir rol oynadığı ve Garb ideolojisinin ne derece benimsendiği gösterilmeye çalışılmıştır.

Mısır’daki masonluğu müzâkere etdikten ve nasıl iki fikir cereyânı arasında gidip geldiğini gördükten sonra tekrar şu soruya dönüyorum: Ele aldığımız devirde masonluk Mısır’da nasıl bir rol oynamıştır? Masonluk; Genç Mısır cem’iyyeti gibi siyâsî teşekküllerin iç işlerini gizleyen siyâsî bir rol mü oynamıştır, yoksa sâdece siyâsîlerin iktidâr kulislerinde dolaşan haberleri öğrenmek için arasıra veya muntazaman biraraya geldikleri ictimâî bir dernek mi olmuştur?

Büyümekte olan tahsilli güzîdegân, siyâsî hiyerarşide mertebe katetmeye başladıkları gibi idârede de yüksek mevkilere gelmeye başlamışdı. Bu sınıf, mensûbu oldukları milletin gerçek çıkarlarını kendilerinin temsil etdiklerine inanıyor ve dolayısıyla da siyâsete çok daha fazla katılmaya çalışıyorlardı. Hatta siyâsî arenada birbirleriyle mücâdele ederken bile (bu mücâdele ekseriyetle kavmiyyetçilere karşı toprak sâhipleri, Ulemâ’ya karşı Paşalar şeklinde cereyân ederdi) bunların çoğu mason locası âzâsı idiler. Paradoks şuradaydı ki bunların siyâsî mücâdeleleri aslında, oynadıkları sürece kâidelerini kendilerinin uydurduğu, ganimetlerini kendileri için istifledikleri ve başka hiç kimsenin karışmasına müsâade edilmediği, mâhirâne bir şekilde icrâ edilen müzikal sandalyeler oyunu٧ idi. Partiler nöbetleşe memleket idâresine geçiyorlardı; bununla birlikte partililerin kâhir ekseriyeti masondular ve –Mısırlıların meşhûr tâbiriyle– hepsi de “aynı kumaştan”dılar. Böylece mason locası âzâlığı, ondokuzuncu asrın nihâyeti ile yirminci asrın bidâyetinde Mısır aristokrasisi arasındaki sınıf bağlarını pekiştirmiştir. Mason locaları güzîdegân için, kendilerini siyâsî, mâlî ve ictimâî olarak diğerlerinden tefrîk etme vazîfesi görüyordu –bu durum mevzû-i bahs müessesenin, remzî tedrîsin ruhânî ve bâtınî masonik ideallerinin aksine, daha çok siyâsî bir masonluk ve ictimâî bir loca olduğuna işaret eder. Masonik ideolojinin rolüne gelince; bu ideoloji sâdece ülkenin daha yeni oluşan siyâsî ve iktisâdî güzîdegânın ideolojisinin teşekkülünde rol oynamış değildir; bundan daha da mühimmi, güzîdegân arasında meydana gelecek bölünmenin de habercisi mezkûr ideoloji olmuştur. Fransız te’sîrindeki locaların çoğu âzâsı, İngiliz te’sîrindeki localara girme temâyülünde olan çok daha dindar-muhâfazakâr, zengin pamuk tüccarları ve mal-mülk sâhiplerinin aksine, liberal-seküler ve siyâseten aktif olma temâyülündeydiler. Âzâlara âit arşiv listeleri de bunu göstermektedir; meselâ Saad Zağlul [Paşa], Mustafa Kâmil [Paşa], Butros Gali [Paşa] ve Yusuf Vehbi [Paşa] gibi ülkenin siyâsî mu’teberânını teşkîl eden isimlerin hepsi evvelden İngiliz, daha sonra da Fransız te’sîrinde olan ma’rûf Kevâkibü’ş-Şark locasının âzâsı idiler. Fehmi Vissa [Paşa], Georges Hayyat [Bey] ve İsmâil Abaza [Paşa] gibi en ma’rûf mal-mülk zenginleri arasında yer alan şahıslar ise İngiliz te’sîrindeki locaların âzâsıydılar. Mamafih mevzu-i bahs tefrik nihâyetinde sun’î idi; asıl mühim olan husûs hepsinin mason olmasıydı.

O nedenle masonluğun ele aldığımız devirde Mısır’daki rolü büyüktü, zîrâ âzâlarına verebileceği çok şeyler vardı. Birçok masona göre localar, “cezbedici mahremiyet”iyle[74] birlikte verimli ve iyi teşkilatlanmış ictimâî dernekler idi. Dolayısıyladır ki bu mahrem cem’iyyet daha çok siyâsî bir müessese idi ve “siyâsî” sıfatı mezkûr cem’iyyetin mevzu-i bahs devrin Mısır’ındaki mevki’ini ta’rîf etmekte “bâtınî” sıfatından daha münâsiptir. Diğerleri için de localar, maddî fayda ve iyilik te’mîn edebilecekleri bir çeşit verimli lonca vazîfesi görüyordu. Bir başka grup (özellikle de Fransız te’sîrindekiler) için ise masonluk çok daha siyâsî bir araç ve o sıralar ülkenin her yanına sirâyet eden âteşin kavmiyyetçiliğin bir izhârı idi. Sözü edilen âzâlar, nihayetinde, hangi tâbiiyetde olurlarsa olsunlar, makam ve mevki’lerini muhâfaza ve tesânüd amacıyla masonluğun Garblı ideolojisini kullanan tek bir ictimâî sahanın mensûbuydular.
- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Ocak 16, 2012, 01:32:16 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Mason,
Yıkarıda belirtilen konuları daha kısa ve daha kolay açıklanır  biçimde özetlerseniz sevinirim;anlaşılır olmaktan epey uzak.Daha doğrusu masonluğun içeriği hakkında pek bilgileri olmayanlar için.Malum, masonluğu tanımak amacı ile bu ricada bulunuyorum.

Mesela mısır Masonluğunu ve misyonları nasıldır ve diğerleri arasındaki farklılıklar nelerdir?İlk kuruluşlarından buyana neler değişmiştir..ana ve temel yapılarıyla sadece kısa ve öz olarak yeterli olur.

Teşekkür ederim
Sevgi ile kalın


Mart 26, 2012, 12:16:21 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Mason, cevap alamayacağımı düşünerek  yinede, tekrar yazmaktan kendimi alıkoyamadım. Yazılarınızı bir kez daha  şöyle bir okudum. Masonluğun tarihi sanırım çok eskilere dayanıyor. O halde benim açmış olduğum "Masonların efsaneleri" başlıklı yazılarıma gelen tepki neden?..Sürekli masonluğun o kadar çok eski bir tarihe sahip olmadığı hakkında bolca karşı gelinmesine rağmen size neden hiç tepki gelmemiş...

Yanlış anlaşılmasın, ille de bu konuda iddiam yok ama ayrımcılık sezdim; bu hiç hoşuma gitmedi. Yanılıyorsam, karşı çıkan arkadaşlar bana bunu açıklayabilirler;  sizde açıklayabilirsiniz memnun olurum.
Sevgi ile kalın


Mart 26, 2012, 03:38:18 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın hypatia çok ilginç bir başlık yakalamış forumda… 2006 yılında yayımlanmış o başlığı buluşu nedeniyle kutlamamı bir beğeni notuyla ilettim.

Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki, bu yakalamış olduğu başlık gerçekten ve doğrudan Masonluk ile bağlantılı bir başlık; bir efsane konusu değil.

Karim Wissa adlı bir kişi, Mısır’daki Masonluk üzerine uzunca bir tarihsel makale yazmış. Bu makalenin başlığında sözü edilen Zağlul, 20. yüzyıl başlarında Mısır’ın ünlü devlet adamlarından İbrahim Saad Zaghlul Paşa. Deniyor ki Zağlu Paşa masonmuş. Olabilir; neden olmasın ki. Tarihçe Bonaparte döneminden başlatılıyor yani 19. yüzyıl başı ve 20. yüzyılın ortalarına kadar getiriliyor; Mısır’da Masonluk yasaklanana kadar yani Zağlul Paşa’dan şöyle bir 35-40 yıl kadar ileriye de gidiyor.

Bu makaleyi Yusuf Hanif adlı bir kişi Türkçeye çevirmiş ama ona Türkçe demeye de dilim varmıyor doğrusu çünkü ağır mı ağır bir Osmanlıca. Bir Arapça Türkçe karışımı demek belki daha da doğru olur çünkü eski Türk Edebiyatı’nın hatta Divan Edebiyatı’nın anlatıları bile bu çevriden çok daha kolay anlaşılabilir. Bu çeviriyi tam anlayabilmek için elinizin altında Latin harfleriyle yazılmış bir Arapça-Türkçe sözlük bulunması gerek.

Böylece görülüyor ki bu konu Sayın hypatia’nın daha önce bir başka başlık altında sözünü ettiği, daha doğrusu bir kitaptan aktarımda bulunduğu efsaneler konusuyla bağlantılı değil. Nasıl çağdaş Masonluğun yer almış bulunduğu her ülkede bu kurumun o coğrafyadaki bir tarihçesi varsa, bu da Mısır’daki tarihçe…

Bu tarihçe doğru mu yanlış mı?... Bakın orasını bilemem. Olumsuz ön yargılı olmamak için doğru olduğunu varsaymak durumundayım. Ancak yanlışlıklar içerebileceğine ilişkin de kuşkularım var. Bu kuşkularım da şuradan doğuyor: Masonluk ile bağlantılı başka konulardan da söz ediliyor makalenin kapsamında ve o söz edişler sırasında verilmiş bilgilerde yer yer yanlışlar var. (Bunları buraya dökmeyeyim şimdi; yazıyı okuyabildiği kadar dikkatle okuyanlar bunu görebilir zaten. Özellikle “Göster!” diye isteyen olursa gösterebilirim.)

Sayın MASON makalenin tümünü yerleştirmemiş foruma… Aslının bütünü “Freemasonry in Egypt: 1798-1921 A Study in Cultural and Political Encounters” başlığı altında sanırım 1980’li yıllarda yazılıp yayınlanmış. Yazarı aslen Mısırlı ama anladığım kadarıyla İngiltere’de eğitim görmüş ve sonra ABD’nde akademik kariyer yapmış olan bir uluslar arası ilişkiler uzmanı.

Şimdilerde Mısır’da Masonluk olsa, onun bu tarihsel derlemesi mutlaka özgün yazım dili olan İngilizceden Arapçaya yeni baştan çevrilip değerlendirilirdi diye düşünüyorum.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 26, 2012, 03:58:28 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Bilgilerin doğruluğunu tartışmak istemiyorum ama kendi kendime,bu yazıyı ben aktarmış olsaydım nasıl tepki alırdım diye düşündüm  Umarım sn ADAM anlamıştır; ayrıca yazıların zor anlaşılır olması konusunda kendilerine hak veriyorum.
Neyse..Fakat sn Mason tarafından aktarılan bilgilerin mümkünse daha açıklamalı bir şekilde yazılması mümkün mü?Yada o konu üzerinde sorulacak sorulara cevap verilir mi? Sanırım sn ADAM bunun üstesinden gelir ve ben memnun olurum.

Sevgi ile kalın


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
7748 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2006, 12:38:31 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
3082 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2007, 03:32:47 öö
Gönderen: Supeluta
2 Yanıt
6313 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2007, 08:55:00 ös
Gönderen: shemuel
45 Yanıt
23435 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 18, 2013, 11:16:30 öö
Gönderen: serdar-turk
0 Yanıt
4769 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 13, 2008, 05:52:48 ös
Gönderen: Genius Loci
3 Yanıt
5271 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2014, 08:27:19 ös
Gönderen: evvah
12 Yanıt
8452 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2012, 07:45:56 ös
Gönderen: hypatia
32 Yanıt
19434 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 19, 2009, 09:29:05 ös
Gönderen: sun
6 Yanıt
8566 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2012, 12:44:59 öö
Gönderen: NOSAM33
11 Yanıt
10038 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 11:46:01 öö
Gönderen: hypatia