Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hermetik Külliyat (Corpus Hermeticum) ve Muhtevassı  (Okunma sayısı 13942 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 31, 2006, 03:14:28 ös
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Hermetik Külliyat (Corpus Hermeticum) ve Muhtevassı   

Hermes’in bizzat kendisine ve onun adıyla anılan ekole nisbet edilen bir takım yazılı metinler günümüze biri Arap kaynakları diğeri de Grek kaynakları olmak üzere iki yoldan ulaşmıştır. Grek kaynaklarına baktığımızda “Gerçekleri açığa çıkaran Toth”a atfedilen yüzlerce kitap olduğunu söyleyen rivâyetlerle karşılaşırız. Mesela Jamblichus Misterler isimli kitabında son Toth aşığı olarak anılan Mısır’lı Rahip Manethon’nun Hermes-Toth’un 36.525 kitabı olduğunu söylediğini nakleder. Ona göre Mısır tarihinde Toth’un hakimiyetiyle başlayan döneme tanrıların hakimiyeti devri de denilmektedir. Zîrâ o “rahipliği” [Nübüvvet], “hâkimliği”[ hikmet] ve “krallığı”[ saltanat] kendinde cem etmiş bir kimsedir. Yine aynı kaynak bu sefer Seleucus ve Julius Farmicus’tan naklen Hermes-Toth’un 20.000 kitab yazmış olduğunu söyler. Lactantius da (ö. M.S. 325) onun çok eseri olduğunu belirtenlerdendir. İskenderiyeli Clement (M.S. 200) bu eserlerin Eski Mısır dini geleneği ile irtibatını açıkça belirtir ve Hermes-Toth’a 42 kitap atfeder ki bunun 10’u teolojiyle, 10’u ritüellerle, 2’si ilahilerle ve kralların riayet etmeleri gereken kurallarla, 4’ü astronomi ve astrolojiyle ve son 10’u da kozmografya, coğrafya ve diğer meselelerle ilgilidir (Stromates, VI/4). “Hâsılı bütün bu rivâyetlerden anlaşılan odur ki şöyle veya böyle ortada Hermes-Toth’a atfedilen muhteşem bir bilgelik kütüphanesi, devâsa bir külliyat bulunmaktaydı”.31 İlk kez 1868’de Paris’te yayınlanan eski Mısır metinlerinden Turis papirüsünde kendisine îmâlara rastlanılan bu Toth Kitabı’nın veya külliyatının on bin veya yirmi bin yıllık bir geçmişi olduğu,32 Mısır medeniyetinde kutsal sayılan tüm ilimleri içerdiği; Gramer, Mantık, Hitâbet, Aritmetik, Geometri, Müzik ve Astronomi’den teşekkül eden Yedi Serbest İlimi -ki bu yedi sanat daha sonra gelen tüm bilimlerin kaynağını oluşturacaktır- bu Hermes-Toth’un bulduğu rivâyet edilir.33 Ancak meşhur İskenderiye kütüphanesinin geçirdiği yangınlar ve tahripler sırasında bu tür eserlerin pek çoğunun zâyi olması da muhtemeldir.

İşte Hermes-Toth’a atfedilen bu yazılı metinler daha sonra kesin tarihi bilinmeyen ama yaklaşık M.Ö.3000’li yılları olduğu tahmin edilen bir dönemde Grekçeye çevrilip tasnif edilmeye başlanınca günümüze kadar uzanan bir felsefî tarzın temelleri atılacaktı. Zâten bir çok felsefe târihçisine göre Grek felsefesi orijinal değildi ve doğunun bilgeliğine dayanmaktaydı. Greklerin katkısı daha çok bu metinlerin nakledilmesinde olmuştu. M.Ö. 1.yüzyılın başı ve M.S. 2.yüzyılın sonu arasında Hermes’in Külliyâtı denen “Corpus Hermeticum”un ortaya çıkışını görmekteyiz. Dolayısıyla şu an elimizde bulunan bu en eski Hermetik metinlerın büyük bir kısmı Grekçe ve çok az bir kısmı da Latincedir. Corpus Hermeticum adıyla anılan bu külliyat, içerisinde “Asklepius”, “Kore Kosmou”, “Poimandres” ve “Toth’un Kitabı”yla beraber daha sonra gelen bazı kimselerin bir takım ilavelerini de barındırmaktadır. Corpus Hermeticum üzerinde önemli çalışmalar yapan A.J.Festugiére bu metinleri iki döneme ayırarak incelemektedir. Ona göre birinci dönem ile ikinci dönemin ayrım noktası M.S.400’lü yıllarda yaşamış olan Zosimos’dur. Bu ilk dönemin kişileri öncelikle Hermes, Agathodaimon, Isis, Kleopatra, Ostanes, Maria ve Teophilos’tur. M.S.400’den sonra ise şerhler dönemi başlar ve bu dönem M.S.7. asrın sonlarına kadar sürer. M.Ö.3. ile M.S.3. yüzyıllar arasında meydana getirildiği sanılan 17 kitaptan müteşekkil bu eserler ayrıca muhtevaları bakımından da iki kategoriye ayrılırlar. Birinci tip eserler tabir caizse “popüler hermetizmi” oluşturur ki bu kitaplar astroloji, maji, okült bilimler ve simya üzerinedirler. İkinci tip eserler ise ilk tipteki popüler kitaplarla irtibatlı ama daha çok dinî ve felsefî yapıdaki “ilmî hermetik” kitaplardır. Bu sayede her iki külliyat Hermetik düşüncenin amelî ve nazarî yanlarını oluştururlar.34 Dağınık ve ayrı ayrı olan bu risalelerin kim tarafından ve tam olarak kaç tarihinde bir külliyat haline getirildiği ise kesin olarak belli değildir. Toplu bir külliyat olarak bunun XI.yüzyılda Psellus tarafından bilinmekte olduğunu biliyoruz. Metinler Platon’un diyalogları tarzında yazılmışlardır. Dil olarak Grekçe, bazıları da Latincedir. Yalnız yakın tarihlerde Mısır’da bulunan gnostik metinlerinden Kıptice Nag Hammadi metinleri içerisinde bazı Hermetik yazılara da rastlanmıştır Çünkü bu metinler ile Enoh’un Kitabı muhteva olarak birbirlerine çok benzemektedirler.

Netîce olarak bugün “Hermetik Külliyat” denilince başlıca şu eserler akla gelmektedir:

a-) Grekçe “Corpus Hermeticum”,

b-) Latince “Asclepius”,

c-) Grekçe Stobaeus’un (M.S.500) “Anthologium”u,

d-) Kıptice “Nag Hammadi” metinleri.

Latince ve Grekçe asıllarından bugünkü Batı dillerine bu külliyatın çevirisini yapanlar daha çok ilk üç kitabı esas almışlardır. Nag Hammadi metinleri ise yeni bulunduğu için genellikle ayrı olarak değerlendirilmektedir.

Bu eserlerin en çok rağbet gördüğü ve bu yüzden kimilerince bu dönemde yazıldıkları iddia edilen M.S. II. yüzyılın ilmî ve fikrî panoramasına bir göz attığımızda söz konusu bu dönemde Büyük Roma İmparatorluğunun en ihtişamlı günlerini yaşamakta ve savaş yerine barışın hüküm sürmekte olduğunu görürüz. Eğitilmiş sınıflar yedi serbest sanata dayalı Greko-Romen kültürünü özümlemişlerdi özümlemesine fakat zihnî ve ruhî tatminsizlik de had safhadaydı. Bu yüzyılda Grek felsefesi bir durgunluk dönemine girmiş ve Grek diyalektiği artık bir yerlere götüremez olmuştu. Platoncular, Stoacılar, Epikürcüler üstadlarının sözlerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Fakat bütün bu fikri donukluklara rağmen hakikatin bilgisini elde etmek için ne pahasına olarsa olsun çaba sarfedilmekten de geri kalınmıyordu. Ancak ne varki formel felsefî eğitimin cevab veremediği sorulara sezgiye dayalı mistik ve majik cevablar aranıyordu. “Reason” yerine “Nous” daha bir ön plana çıktı. Felsefe bir diyalektik alıştırma olarak değil ilahî olana yaklaşma aracı olarak görülmeye ve zâhidane dinî yaşayışla bir tutulmaya başlandı. Bir üstad ve tilmizi arasında geçen diyaloglardan oluşan Hermetik metinler büyük vecd ile okunuyordu. Platonculukta ve Stoacılıkta kısmen var olan düşünceler Hermesçilik’de bir din veya bir dinî felsefe olarak yaşanıyordu. Yine bu dönemin insanına göre eski olan ilahî olana daha yakın görülmekteydi. Pisagorculuğun yeniden canlanışına şâhid olunmaktaydı. Grek rasyonalizminin başarıları M.Ö.3.yüzyılda Grek ruhuna yabancı doğu dinî düşüncelerinin tehditleriyle sarsıldı. İmparatorlukta doğu dinlerine ve kültürlerine büyük hoşgörü ile bakılmaya başlandı. Özellikle Mısır dinî düşüncesi bunların en başında geliyordu. Mitrayik sırlar ve mister dinleri de en yüce erdemler olarak görülüyordu. İnsan ve kozmozun açıklanmasında M.S.1.yüzyılın düşünürleri doğu Akdenizin rasyonel olmayan bazı doktrinlerine başvurmak zorunda kaldılar. Bu yüzden söz konusu bu dönemde Gnostikler, Yeni-Eflatuncular ve Hermesçileri birbirinden ayırabilmek bir hayli güçleşti. Hermesçiliğin ilmî yönü (İlmî Hermesçilik) daha sonra bazı Grek ekollerinin felsefî düşüncelerinin oluşumuna zemin hazırlarken daha alt düzey Hermesçiliğin (Vulgar, popüler Hermesçilik) içerdiği majik ameliyeler ise insanın kemâle erdirilmesi ve onun insan-üstüleştirilmesi için gerekli olan bazı ritüelleri veriyordu.35

Binanaleyh Hermetik Külliyât “Corpus Hermeticum”[C.H] muhteva olarak içerisinde bir çok eski Mısır dinî motifini, Tevratî, Zerdüştî, Stoacı, Platoncu, Yeni-Platoncu, Pisagorcu ve Gnostik temaları taşımaktadır. Mircae Eliade’ye göre bu metinler toplamı az bir İranî tesirle beraber tamamıyle bir “Mısır-Yahudî (Judeo-Egyptian) senkretizmi örneğiydi.36 Zaten kahramanlar, mekan ve mitler bu külliyatın Mısırlı bir ürün olduğunu açıkça göstermektedir. Meselâ Külliyat içerisinde yer alan “Asclepius”da Mısırlıların dinî inançlarına ve onların kozmozun güçleriyle majik irtibatlarına oldukça geniş yer verilir. “Poimander”de ise Tevrat’ın “Tekvin” babı ile hayli benzer bir uslubta dünyanın yaratılışından bahsedilir. Diğer metinler ise ruhların felekleri aşarak nasıl ilahî sahaya ulaşmaya çalıştıklarından ve ruhun bu yükselişine engel olan beden ve madde bağlarından nasıl kurtulunacağından bahsederler. Hermetik Külliyattaki öğretiler yer yer düalist Platonizme ve yer yer de panteist Stoisizme yönelir. Yani hem görülmez bir Tanrı âlemde mündemiçtir ve hem de âlem Tanrı’nın doğrudan yaratması değildir. Bousset’e göre ise Hermetik Külliyat “iyimser” ve “kötümser” olmak üzere iki doktrine sahiptir. İyimser olan monistik ve panteisttir. Buna göre âlem iyidir, güzeldir. Çünkü o Tanrı’yı indimaç eder. Onunla “görülmez Tanrı” kendisini tezahür ettirir. (C.H.8.1/5.2). Bu yüzden âlemin güzelliğini müşâhade ve murâkaba eden kimse ilahilîğe varır. Bir olan Tanrı (C.H.11.11) her şeyi yaratandır. Tanrı’dan ve âlemden sonra insan, üçgenin üçüncü köşesini oluşturur. İnsanın gayesi “semavî şeylere tâzîm ve ibadet ve arzî olan şeylerin tedbir ve tedviridir” (Asclepius, 8). Kötümser doktrinde ise tersine, âlem en temelde kötüdür. “Çünkü âlem hiç bir şekilde birinci Tanrı’nın işi değildir. Zira birinci Tanrı her şeyin fevkindedir ve varlığının sırları içerisinde gizlidir. Dolayısıyla âlemi terk etmeyen, ona sırt çevirmeyen Tanrıya ulaşamaz, dünya kötülüklerden mürekkep (C.H.6.4) olduğundan “ilahîliğe doğmak” (C.H.13.7) için o dünyaya “garib” kalmak şarttır (C.H.13.1). Poimander’deki âlemin ve insanın oluşumu tablosuna bakarsak androjenik en yüce aklın (nous) önce bir Demiurge yarattığını görürüz. Bu Demiurge önce âlemi sonra da semavî insanı (anthropos) yaratır. Bu semavî insan “sevmekle kandığı” aşağı katlara doğru iner ve orada “tabiat” (Physis) ile birleşerek yeryüzü insanını oluşturur. Fakat o günden beri ilahî anthropos olan ayrı bir şahsiyyet olarak semada kalır. İnsana can veren odur. Onun hayatı insanî nefse, ışığı da akla (nous) intikal eder. İşte bu yüzden yeryüzündeki nesneler içerisinde yalnızca insan hem ölümlü ve hem de ölümsüz çift tabiata yani hem ilâhî ve hem de dünyevî/cismânî iki yüze sahip varlıktır. İnsan isterse “bilgi”nin yardımıyla tanrı[sal] olabilir. Teknik tabiriyle Hermesçilik (hermetizm) Eski Mısır’da Hermes’in ardından kurulmuş olan öğretiye denildiği gibi bu tâlîmin verildiği ezoterik ekollerin çalışma sistemlerine de verilen bir ad olmuştur. Bu öğretinin kalkış noktası hakikatin araştırılmasıdır. Akılları gelişmemiş ya da gelişmeye elverişli olmayan kimseler gerçekleri anlayamaz ve onun yükünü kaldıramazlar. Nefislerini hesaba çekemeyenlerin bazı gerçeklere ulaşabilme şansları yoktur. Nefsanî istek ve tutkulardan sıyrılamayıp kötülüklerden bütünüyle arınamamış olanlar ise gerçekleri elde ederlerse bunları yanlış ve zararlı yönde kullanırlar. Hermesçiliğe göre, kainatın gerçeklerini anlayabilmek için önce erdemli bir ruh sahibi olmak şarttır. Hermesçiliğin temel öğretisine göre madde karanlık ile özdeştir. Işık ise ruhtur ve aydınlık ruhtadır. Yeryüzü hayatı ruhun maddeyle mücâdelesinden oluşan bir imtihan sürecidir. Hakikate erebilmek bu imtihanda başarılı olup olmamaya bağlıdır. Eğer ruh maddeye yenilip imtihanı kaybedecek olursa karanlığa tutsak olacak ve varlığını kaybedecektir. İmtihanı kazanan ruh ise ölümsüzlük ruhuna doğru yükselecektir.

- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Mart 28, 2013, 01:09:45 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Bu külliyatın Asclepius diyaloğunu okudum. Her bir satırda Platon izi hissettim. Biçim olarak Platon diyaloglarına, içerik olarak da Platon'un düşüncelerine çok paralel. Platon'un sıkça yazdığı 3 kavram olan iyi, güzel ve tanrı kavramlarının işlenişinden, tözün anlatımına kadar aynı okuldan çıkma gibi. Yanlış hatırlamıyorsam Platon'un yaşamının bir bölümünde ne yaptığı kestirilemeyen 18 yıllık bir bölüm var. Birçok araştırmacı tarihçinin bu yıllar içerisinde onun Mısır'a gittiğini ve felsefesinin ezoterik altyapısını burada aldığı öğretilerle oluşturduğunu iddia etmelerine giderek daha az şaşırıyorum.

Ayrıca termodinamiğin birinci kanunundan tutun da, Platon'dan oldukça etkilenen Descartes'ın Mind-Body Problem'ine, Hıristiyanlıktaki "celibacy"ye (cinsellikten ve çocuk yapmaktan kaçınma) kadar birçok şeye işaret eder bu kısa diyalog.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8329 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2006, 03:12:45 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
10235 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2006, 03:14:58 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
10222 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2006, 03:15:55 ös
Gönderen: MASON
3 Yanıt
9438 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 20, 2009, 06:09:13 ös
Gönderen: Mozart
0 Yanıt
5207 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2010, 10:02:38 öö
Gönderen: alcyone