Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Israil ile Empati - M. A. Birand  (Okunma sayısı 3714 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 21, 2009, 01:21:37 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Mehmet Ali Birand ın Hürriyet gaztesinde çıkan yazısı
Bence başlık  "Yine çok tehlikeli bir yazı yazdım" olmalıydı.
 
Bu demektir ki; "doğruyu, korka korka yazıyorum da inşallah başıma bir bela gelmez...."
Bu demektir ki; Türkiye'de, İsrail yanlısı gibi görünen DOĞRU yazılar yazmak tehlikeli..  işinden oluverirsin. .
Hemen kendini koruyor da.. "beni İsrail hayranlığı ile suçlayacak, .... Tam aksine, yazılarım ortadadır, yıllardır sert şekilde eleştiriyorum."
Gazeteci Mehmet Ali Birant ı,  yine de tebrik etmek gerekir,  korksa bile, yazabilmiş.
 
Benim görüşüm;  Bugün Türkiye'de "pro aşırı İslam" görüşünü belleyen bir başbakan iktidarda.   
Ve Türkiye'yi bu yöne yavaş yavaş yönlendirmektedir. Bazen geri adım atması bir şey ifade etmez o yoluna devam edecektir.

 
 

 
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12737268.asp?yazarid=69
 
Mehmet Ali BİRAND
21.10.2009 çarşamba
 
Bizim başımıza gelse, İsrail’e ne yapardık?


İsrail’in TRT’de yayınlanan Ayrılık dizisine gösterdiği tepkiyi “gereksiz alınganlık” veya “ne var ki bunda, en sonunda bir senaryo “ gibi hafife almayalım. Aynı durumlara biz de düşsek ne yapardık? Hatırlayın, Midnight Express filmi için dünyayı ayağa kaldırmamış mıydık? Veya şimdi İsrail TV’si, Güneydoğu’da bir Türk askerinin kürt köylülere dışkı yedirdiğini hikaye eden bir dizi yayınlasa ne yapardık?

Yine çok tehlikeli bir yazı yazdım.

 

Bir bölümünüz bana çok kızacak, beni İsrail hayranlığı ile suçlayacak, Filistinlilere ihanet etmekle suçlayacak. Oysa ben, İsrail’in Filistin’lilere karşı yaptıklarını hiçbir şekilde hoş görmüyorum. Tam aksine, yazılarım ortadadır, yıllardır sert şekilde eleştiriyorum.

 

Bugün sizinle paylaşmak istediğim ise , bambaşka bir konu.

 

Geçen hafta patlayan ve yankıları hala süren Ayrılık dizisini tartışmak istiyorum.

 

İsrail’in, TRT’de yayınlanmakta olan Ayrılık dizisiyle ilgili gösterdiği duyarlığı bazılarımızı kızdırdı. Son derece sert yorum ve açıklamalar yapıldı.

 

Nasıl oluyor da, İsrail TRT’ye müdahale ediyor ? TRT özerk bir kurumdur, gidip de İsrail’den izin mi alacaktık ?

 

Üstelik, dizide gösterilen sahnelerin tümü gerçek hayattan alındığına göre neden tepki gösteriyorlar ?

 

Şimdi biran için durup, soğukkanlı şekilde bir düşünelim ve kendi kendimize bazı sorular soralım.

 

Önce diziyi konuşalım.

 

            1) Ayrılık, senaryoya dayalı bir doküman- drama diye adlandırabileceğimiz bir dizi. Yani, bir bölümü gerçeklerden çıkan, içine bir miktar senaristin hayal ürünü sahnelerinin de konduğu bir çalışma. Dizinin birçok sahnesi, İsrail’lileri çocukları dahi soğukkanlı şekilde öldüren, gaddar, korkunç insanlar olarak gösteriyor. Bazı bölümleri çok sevimli bir portre çiziyor ise de, bu kanlı bölümlerini seyredip TV’yi kapattığınızda, İsrail’lilere hınç duyabiliyor, nefret edebiliyorsunuz.

            2) Bir de TRT’nin statüsüne bakalım.

 

Resmi yetkililerimiz, TRT’nin özerk bir kuruluş olduğu, hükümetlerin karışmaya hakkı bulunmadığı, dizinin bir özel kuruluş tarafından üretildiğini söylediler.

           

Bunları söylemek, bizlerin zekasına hakaret etmek gibi birşeydir.

 

Zira, TRT resmi bir kuruluştur. Genel Müdürü Başbakanlar tarafından atanır ve hükümetlerin sözünden çıkan hiçbir Genel Müdür orada kalamaz.

 

Toplumdaki genel algı, TRT’nin, Devletin ve İktidarların borazanı olduğu şeklindedir.

 

Ayrıca, kuruluş yasasının 24 üncü maddesi son derece nettir. Bu maddeye göre, TRT Türkiye’nin dış ilişkileri veya güvenlik konularındaki program için dışişlerinde görüş almak zorundadır. Nitekim, sordum ve ne TRT ne de dizi yapımcıları böyle bir görüş almamışlar. Hatta önümüzdeki günlerde, dışişlerinden bu yönde bir uyarı alacaklar. Yani, TRT’de yayınlanan her şey devleti veya hükümeti bağlar.

 

SONUÇ olarak, İsrail bu dizinin kendine yönelik kötüleme lekeleme, ve düşmanlık hislerini arttırmaya yönelik olduğunu ve bunun da AKP iktidarının onayı ile ve belki de “hükümetin teşvikiyle” yapıldığına inanması yanlış sayılmamalı.

 

Ben bu diziden hükümetin önceden haberi olduğuna, bilmesine rağmen göz yumduğuna da inanmıyorum.Bu dizi bir yol kazasıdır. Ancak bunu İsrail’e anlatmanın yolu da, verilen demeçler değildir.

BİZİM BAŞIMIZA GELSE, İSRAİL’i YIKARDIK...

 

Bir an için kendimizi İsrail’lilerin yerine koyalım ve kendi kendimize soralım:

 

-         Eğer İsrail TV’sinde, özel bir şirket tarafından, Türkiye’nin Güneydoğusundaki bir köyde bir Türk askerinin köylülere dışkı yedirdiği veya faili meçhul cinayetleri, aynı şekilde bir senaryo çerçevesinde, bir bölümü resmen mahkemelere dahi düşmüş bazı gerçeklerden hareket eden, ancak önemli bölümü hayali ve abartılmış bazı olaylar hikaye edilse, nasıl bir tepki gösteririz?

 

İsrail’i mahvederiz.

 

İsrail temsilciliklerine yürüyüşler düzenler, sinagog’lara siyah çelenkler dahi bırakırız.

 

Doğruyu söyleyelelim, böyle yapmaz mıyız ?

 

Sakın HAYIR demeyelim.

 

Hayatımız bu örneklerle geçti.

 

Ünlü Midnight Express (Gece yarısı ekspresi) filmiyle nasıl mücadele ettiğimizi, her gösterildiği ülkeye nota verdiğimizi unutmayalım. Tamamen ticari bir film olmasına rağmen ayaklandık. O filmdeki sahnelerin bir bölümü abartılı, ancak doğruydu.

 

Bu örneklerin sayısını arttırabilirim.

 

Söylemek istediğim şudur:

 

Hepimiz duyarlı insanlarız. Bize yapıldığında ayağa fırladığımız şeyleri başkalarına yapmayalım. Bu bölgede yaşayanlar birbirimizi çok iyi biliyoruz.

                        *                                 *                                 *

AYRILIK DİZİSİNDEN O SAHNELER ÇIKARILMALI

 

Bu olayın etrafında çok fazla dönmemek gerekir.

 

Eğer AKP iktidarının, İsrail’i dövmek ve ilişkilerimizi daha da kötüleştirmek, hatta dondurma noktasına kadar götürmek gibi bir politikası varsa, o zaman bu diziye hiç dokunmasın.

 

Olduğu gibi kullanalım.

 

Ardından, İsrail düşmanlığı kabarırsa kabarsın aldırmayalım.

 

Ancak öte yandan da unutmayalım, bu gidişin sonunda faturayı önce AKP iktidarı öder, ardından da Türkiye’ye ödetirler.

 

İsrail ile ilişkileri bozmanın ne anlamına geldiğini burada anlatmak istemiyorum.

 

Veya bu dizideki bazı sahneler çıkarılmalı.

 

Bunda utanılacak hiçbir şey yok.

 

Erdoğan, attığı bazı adımların ters sonuçlara gittiğini gördüğünde, tutumunu değiştirme cesaretini ve özgüvenini göstermeyi bilen bir siyasetçidir. Bu dizi, diğer bazı gelişmelerle bir araya geldiğinden dolayı, son derece yanlış noktalara gidiyor. Adeta bir sembol konumuna girdi.

 

Başbakan, yanlış anlamaları önlemek ve bu gerilimin gereksiz noktalara çekilmesini istemiyorsa, o zaman duruma el koyar.

 

İsrail, Başbakan’ın duyarlıklarını vermek istedikleri mesajları aldı.

 

Üzüm yemek istiyorsak, bu noktada üstünde tepinmeyelim.

 

Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek istiyorsak , o zaman diziye dokunmayalım ve İsrail aleyhtarlığını biraz daha körükleyelim.         


Ekim 21, 2009, 02:08:29 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Bu konuyla ilgili bir kac gun once Jerussalem Post gaztesinde Caroline Glick'in kaleme aldigi  "Israil Turkiye'yi Nasil Kaybetti" baslikli yazisini da paylasmak istedim. Bire bir ceviri yapmasam da ozet gectigimi ifade etmeliyim.

Glick, Turkiye'nin AK parti basa geldiginden beri nasil adim adim Bati'dan yuz cevirip kendi icinde bir Pro Islamci yone dogru kaydigini, bunu da 2003'deki Amerika' nin Irak politikasinda tezkere'nin Meclis'ten gecirmemesiyle (yalniz Caroline'a hatirlatmak isterim ki tezkereye AK Parti milletvekillerinin cogu bildiigm kadariyla destek vermislerdi. CHP'nin full reddiyle meclisten gecmemisti), akabinde 2006'da Hamas'i ulkesine davet ederken bebek katilleri olan Hamas'la gorusmek icin Israil'i bilgilendirmedigi icin birden Kudus'un tansiyonunu cikardigini (her ne kadar yazar biraz milliyetci olsa da kanaatimce soyle ki, Turkiye evet Israil'e gore suphesiz buyuk bir devlettir ama bolgede iki milleti ilgilendiren hususta "ben agbiyim, diledigimi yaparim" gibi tafralara girmemesi ve hkumetin dini kimligini uluslararasi iliskilerin icine karistirmadan ve tamamen yansiz olarak iki tarafin da gonlunu alarak bu isi becerebilirdi.) Yazar ayni sekilde IYershalayim'in de 2006'de Lubnan'a saldirirken Ankara'dan izin almadigini soyluyor. Turkiye'nin bi rkez daha taraf tutarak Iran ve Suriye'den Lubnan'a yapilan silah yiginagini gormezden gelerek tamamen Israil'i sucladigini ve salt bir Hamasciliga soyundugunu ve BM'yi goreve cagirdigini ifade ediyor. Sonrasinda Davos'ta dunyanin gozu onunde "siz oldurmeyi iyi bilirsiniz" diyerek sert bir uslubu tercih ettigini, Suriye ile olan arabuculuk yapacagini soyledigi halde birden 180 derece donup Suriye ile askeri tatbikatlara girdigini ve iliskilerini gelistirip Suriye -Israil konusunda tarafsiz olacagini iddia ederken, Suriye dostu oluverdigini, bunu da 11 Ekim'de IDF'i askeri tatbikata almadigini ve almama gerekcesi olarak ta "Turk halkinin istegi bu yonde" diyerek sacmaladigini, yetmezmis gibi Iran'in nukleer zenginlestirmesi calismalarina tam destek verdigini ifade ediyor. Once Israil'i bebek katilleri olmakla suclarken sonra kalkip bir Universitede Turkler'in Yahudilerden nasil para yapildigini ogrenmelerini salikladigini soyluyor. Butun bunlar yetmezmis gibi devlete ait olan bir kanalda yayinlanan (TRT1) bir dizide Israil askerlerinin bebekleri oldurdugu sahnelerin cekildigi , bunun uzerine Israil Dis Isleri Bakanligi'nin Israil'deki Turk Buyukelcisine protestolarini iletmek isterken son 3 haftadir Buyukelci'nin Israil'de olmadigina dikkat cekiyor. Bush yonetiminin, sekuler Turklerin ,AKP'nin basa gelirse Siyasal Islam'in Turkiye'de onu alinamayacak olmasi uyarilarini goz ardi ederek Batili Turklerin cesaretini kirdigini ve onlarin artik AKP'nin iktidarda kalabilme sartinin Anti Amerikanci ve Anti Semitik olma sebatkarligi olduguna inandiklarini soyluyor. 

Avrupa Birligi ilerleme raporlarini yerine getirmeye calisan Trkiye'nin, Avrupa Birligi'nin istegiyle idam cezasi gibi cezalari cikarttigi halde Turkiye'nin yine de AB'ye yaranamadigini ve kirilan onurunu tamir etmek icin Turkiye'nin kendini Islam kardeslerinin kollarina attigini ileri suruyor. Yazar ayrica,  Iran'in kucagina oturmus bir AKP'li iktidar yerine, ordu kontrollu demokratik bir Turkiye (ordu ile demokrasi nasil  bir arada olacaksa??) gormeyi yeglediklerini soyluyor. Tipki Afganistan'da Al Kaide veya Taliban yonetimi bir Afganistan yerine bozuk dokuk te olsa bir Amerikan-Avrupa denetimli/destekli bir yonetimi tercih etmeyi yegledikleri gibi. Yazara burada katilamayacagim. Islamci olmayalim da kislaci olalim anlayisi kesinlikle kabul edilebilir bir arguman degil.



HOW TURKEY WAS LOST

October 16, 2009
Caroline Glick, THE JERUSALEM POST


Once the apotheosis of a pro-Western, dependable Muslim democracy, this
week Turkey officially left the Western alliance and became a full
member of the Iranian axis.
It isn't that Ankara's behavior changed fundamentally in recent days.
There is nothing new in its massive hostility toward Israel and its
effusive solicitousness toward the likes of Syria and Hamas. Since the
Islamist AKP party first won control over the Turkish government in the
2002 elections, led by AKP chairman Recip Tayyip Erdogan, the Turks have
incrementally and inexorably moved the formerly pro-Western Muslim
democracy into the radical Islamist camp populated by the likes of Iran,
Syria, Hizbullah, al-Qaida and Hamas.
What made Turkey's behavior this week different from its behavior in
recent months and years is that its attacks were concentrated,
unequivocal and undeniable for everyone outside of Israel's scandalously
imbecilic and flagellant media.
Until this week, both Israel and the US were quick to make excuses for
Ankara. When in 2003 the AKP-dominated Turkish parliament prohibited US
forces from invading Iraq through Kurdistan, the US blamed itself.
Rather than get angry at Turkey, the Bush administration argued that its
senior officials had played the diplomatic game poorly.
In February 2006, when Erdogan became the first international figure to
host Hamas leaders on an official state visit after the jihadist group
won the Palestinian elections, Jerusalem sought to explain away his
diplomatic aggression. Israeli leaders claimed that Erdogan's red carpet
treatment for mass murderers who seek the physical destruction of Israel
was not due to any inherent hostility on the part of the AKP regime
toward Israel. Rather, it was argued that Ankara simply supported
democracy and that the AKP, as a formerly outlawed Islamist party, felt
an affinity toward Hamas as a Muslim underdog.
Jerusalem made similar excuses for Ankara when during the 2006 war with
Hizbullah Turkey turned a blind eye to Iranian weapons convoys to
Lebanon that traversed Turkey; when Turkey sided with Hamas against
Israel during Operation Cast Lead, and called among other things for
Israel to be expelled from the UN; and when Erdogan caused a diplomatic
incident this past January by castigating President Shimon Peres during
a joint appearance at the Davos conference. So, too, Turkey's open
support for Iran's nuclear weapons program and its galloping trade with
Teheran and Damascus, as well as its embrace of al-Qaida financiers have
elicited nothing more than grumbles from Israel and America.
Initially, this week Israel sought to continue its policy of making
excuses for Turkish aggression against it. On Sunday, after Turkey
disinvited the IAF from the Anatolian Eagle joint air exercise with
Turkey and NATO, senior officials like Deputy Foreign Minister Danny
Ayalon and opposition leader Tzipi Livni tried to make light of the
incident, claiming that Turkey remains Israel's strategic ally.
But Turkey wasted no time in making fools of them. On Monday, 11 Turkish
government ministers descended on Syria to sign a pile of cooperation
agreements with Iran's Arab lackey. The Foreign Ministry didn't even
have a chance to write apologetic talking points explaining that brazen
move before Syria announced it was entering a military alliance with
Turkey and would be holding a joint military exercise with the Turkish
military. Speechless in the wake of Turkey's move to hold military
maneuvers with its enemy just two days after it canceled joint training
with Israel, Jerusalem could think of no mitigating explanation for the
move.
Tuesday was characterized by escalating verbal assaults on the Jewish
state. First Erdogan renewed his libelous allegations that Israel
deliberately killed children in Gaza. Then he called on Turks to learn
how to make money like Jews do.
Erdogan's anti-Israel and anti-Semitic blows were followed on Tuesday
evening by Turkey's government-controll ed TRT1 television network's
launch of a new prime-time series portraying IDF soldiers as baby- and
little girl-killers who force Palestinian women to deliver stillborn
babies at roadblocks and line up groups of Palestinians against walls to
execute them by firing squad.
The TRT1 broadcast forced Israel's hand. Late on Tuesday, the Foreign
Ministry announced it was launching an official protest with the Turkish
Embassy. Unfortunately, it was unclear who would be coming to the
Foreign Ministry to receive the demarche, since Turkey hasn't had an
ambassador in Israel for three weeks.
TURKEY'S BREAK with the West; its decisive rupture with Israel and its
opposition to the US in Iraq and Iran was predictable. Militant Islam of
the AKP variety has been enjoying growing popularity and support
throughout Turkey for many years. The endemic corruption of Turkey's
traditional secular leaders increased the Islamists' popularity. Given
this domestic Turkish reality, it is possible that Erdogan and his
fellow Islamists' rise to power was simply a matter of time.
But even if the AKP's rise to power was eminently predictable, its
ability to consolidate its control over just about every organ of
governance in Turkey as well as what was once a thriving free press, and
change completely Turkey's strategic posture in just seven years was far
from inevitable. For these accomplishments the AKP owes a debt of
gratitude to both the Bush and Obama administrations, as well as to the
EU.
The Bush administration ignored the warnings of secular Turkish leaders
in the country's media, military and diplomatic corps that Erdogan was a
wolf in sheep's clothing. Rather than pay attention to his past attempts
to undermine Turkey's secular, pro-Western character and treat him with
a modicum of suspicion, after the AKP electoral victory in 2002 the Bush
administration upheld the AKP and Erdogan as paragons of Islamist
moderation and proof positive that the US and the West have no problem
with political Islam. Erdogan's softly peddled but remorselessly
consolidated Islamism was embraced by senior American officials intent
on reducing democracy to a synonym for elections rather than
acknowledging that democracy is only meaningful as a system of laws and
practices that engender liberal egalitarianism.
In a very real sense, the Bush administration's willingness to be taken
in by Erdogan paved the way for its decision in 2005 to pressure Israel
to allow Hamas to participate in the Palestinian elections and to coerce
Egypt into allowing the Muslim Brotherhood to participate in its
parliamentary poll.
In Turkey itself, the administration's enthusiastic embrace of the AKP
meant that Erdogan encountered no Western opposition to his moves to end
press freedom in Turkey; purge the Turkish military of its secular
leaders and end its constitutional mandate to preserve Turkey's secular
character; intimidate and disenfranchise secular business leaders and
diplomats; and stack the Turkish courts with Islamists. That is, in the
name of its support for its water-downed definition of democracy, the US
facilitated Erdogan's subversion of all the Turkish institutions that
enabled liberal norms to be maintained and kept Turkey in the Western
alliance.
As for the Obama administration, since entering office in January it has
abandoned US support for democracy activists throughout the world, in
favor of a policy of pure appeasement of US adversaries at the expense
of US allies. In keeping with this policy, President Barack Obama paid a
preening visit to Ankara where he effectively endorsed the Islamization
of Turkish foreign policy that has moved the NATO member into the arms
of Teheran's mullahs. Taken together, the actions of the Bush and Obama
White Houses have demoralized Westernized Turks, who now believe that
their country is doomed to descend into the depths of Islamist
extremism. As many see it, if they wish to remain in Turkey, their only
recourse is to join the Islamist camp and add their voices to the rising
chorus of anti-Americanism and anti-Semitism sweeping the country.
Then there is the EU. For years Brussels has been stringing Turkey
along, promising that if it enacts sufficient human rights reforms, the
80-million strong Muslim country will be permitted to join Europe. But
far from inducing more liberal behavior on the part of Turkey, those
supposedly enlightened reforms have paved the way for the Islamist
ascendance in the country. By forcing Turkey to curb its military's role
as the guarantor of Turkish secularism, the EU took away the
secularists' last line of defense against the rising tide of the AKP. By
forcing Turkey to treat its political prisoners humanely and cancel the
death penalty, the EU eroded the secularists' moral claim to leadership
and weakened their ability to effectively combat both Kurdish and
Islamist terror.
At the same time, by consistently refusing to permit Turkey to join the
EU, despite Ankara's moves to placate its political correctness,
Brussels discredited still further Turkey's secularists. When after all
their self-defeating and self-abasing reforms, Europe still rejected
them, the Turks needed to find a way to restore their wounded honor. The
most natural means of doing so was for the Turks writ large to simply
turn their backs on Europe and move toward their Muslim brethren.
FOR ITS part, as the lone Jewish state that belongs to no alliance,
Israel had no ability to shape internal developments in Turkey. But
still, Turkey's decision to betray the West holds general lessons for
Israel and for the free world as a whole. These lessons should be
learned and applied moving forward not only to Turkey, but to a whole
host of regimes and sub-national groups in the region and throughout the
world.
In the first instance it is crucial for policy-makers to recognize that
change is the only permanent feature of the human condition. A country's
presence in the Western camp today is no guarantee that it will remain
there in the future. Whether a regime is democratic or authoritarian or
somewhere in the middle, domestic conditions and trends play major roles
in determining its strategic posture over time. This is just as true for
Turkey as it is for the US, for Iran and for Sweden and Egypt.
The loss of Turkey shows that countries can and do change. The best way
to influence that change is to remain true to one's friends, even if
those friends are imperfect. Only by strengthening those who share one's
country's norms and interests - rather than its procedures and rhetoric
- can governments exert constructive influence on internal changes in
other states and societies.
Moreover, it is only by being willing to recognize what makes an ally an
ally and an adversary an adversary that the West will adopt policies
that leave it more secure in the long run. A military-controlled Turkish
democracy that barred Islamists from political power was more desirable
than a popularly elected AKP regime that has moved Turkey into the
Iranian axis. So, too, a corrupt Western-dependent regime in Afghanistan
is more desirable than a Taliban-al-Qaida terror state. Likewise an
unstable, weakened mullocracy in Iran challenged by a well-funded,
liberal opposition is preferable to a strong, stable mullocracy that has
successfully repressed its internationally isolated liberal rivals.
Turkey is lost and we'd better make our peace with this devastating
fact. But if we learn its lessons, we can craft policies that check the
dangers that Turkey projects and prepare for the day when Turkey may
decide that it wishes to return to the Western fold.

[email protected]
« Son Düzenleme: Ekim 21, 2009, 02:20:46 ös Gönderen: Isis »


Ekim 21, 2009, 03:07:05 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Dolandırıcılıktan hükümlü Mehmet Ali Birand'ın utanması var mı?

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=7881.msg57427;topicseen#msg57427

Bu adamın değil Türkiye üzerine yorum yapmak, yazı yazması bile gereksiz.


Kasım 09, 2009, 06:31:16 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

SN.İsis

Ancak öte yandan da unutmayalım, bu gidişin sonunda faturayı önce AKP iktidarı öder, ardından da Türkiye’ye ödetirler.

Yazınızdan alıntıdır üstteki pasaj.Belki bir gerçeği,belki bir korkuyu yazdınız ,zaten biz bir millet olarak bu korkuyu hep yaşatmıyorlarmı bize.Amerika ne der yada İsrail bize kızar.Bu sözlerdeki zaafiyetin tanımı benim için şudur.
Türk acizdir
türk itilebiril
tük kakılabilir
türk korkaktır
türk düşünmez
türk cahildir
türk yönetemez
türk koyundur

Sevgili İsis Bu topraklarda Türkoğlu türk yaşayan vatanımı ve milletini seven türk onurunada aşırı düşkün bir insan olarak lütfen şunları aklınızdan çıkarmayınız.

Önce bir insanın olmazsa olmazları vardır.Bir devletinde olmazsa olmaz çizgileri vardır.Korkarak,sinerek,tırsarak bir milletin onurunu koruyamazsınız.Akıttığımız kanlarımız olmazssa olmaz dediğimiz ilkelerimiz olduğundandır.Başına çuval geçirilen bir askerin durumu işte o uygulanmayan olmasa olmazlarımızın yok sayılmasıydı ,yukarıda bahsettiğiniz yazıidi.Yahudi tarihi kadar eski Türk milletinin tarihine nerden bakacağız.Siyaset korkakların yada umanların yapacağı iş değildir.Sözlerinizin bir çoğuna katılıyorum ama Ayrılık gibi bir dizinin yayına alınış biçimi sizcede manidar değilmidir.Her olayda israil karşıtlığı gibi duran olaylar zinciri korkarım perde arksasında israil lehine politikalar olarak geri döner bu olaylarda bir perdelik komediden öte gitmez.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
38 Yanıt
11911 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 15, 2007, 05:45:06 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3031 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2007, 07:14:30 öö
Gönderen: Isis
22 Yanıt
16680 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 10, 2010, 12:31:55 öö
Gönderen: hiramsavas