Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TOLERANS – 3  (Okunma sayısı 2773 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 16, 2009, 11:23:56 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Düşünce Özgürlüğünde Toleransın Önemi


Birçokları, günümüz toplumlarında din ve vicdan özgürlüğü sorununun düşünce ve düşünme özgürlüğü kavramı içerisinde incelenmesi gerektiğini, bu nedenle de din özgürlüğü ile düşünce özgürlüğü arasında ayırım yapmanın gereksizliğini ileri sürer.

Birey ve kurumların töresel, dinsel, sosyal ve politik alanlarla ilgili her türlü düşünce, kanı, benimseyiş ve görüşlerini serbestçe dile getirip yaymalarına “düşünce özgürlüğü” denilecek olursa, bu görüşte haklılık payı var demektir.

Bir toplumun yasalar aracılığıyla özgürlük kuralını benimsemiş olması, onun bu özgürlüğü ne denli gerçekleştirmiş olduğuna ilişkin fikir vermez. Sınırsız özgürlük isteyenlerin, toleransı küçültücü bulanların göz ardı ettikleri nokta da budur.

İdeal ve biçimsel bir ilke olarak özgürlük, ancak bir ölçüye kadar sağlanabilir. Bunu da her toplumun sosyokültürel yapısı belirler. Nitekim bu bakımdan çeşitli demokrasiler arasında büyük farklar olduğu gibi, belli bir demokrasinin kendi içinde de sürekli bir gelişim, en azından değişim vardır. Bu bağlamda tolerans, özgürlük ilkesinin somut içeriğidir yani özgürlük ilke olarak bir insan hakkı, üstelik sınırsız bir hak olarak düşünülebilir. Ancak, bu hak gerçek yaşamda kişiye sonsuz ölçüde verilemez ve sınırlı kalmak zorundadır. Bu sınırlılık, aynı toplumdaki diğer kişi ve kurumların eş düzeydeki özgürlük hakkından ileri gelir.

Burada önemli olan bir nokta sınırsızlığın olanaksızlığı değil, sınırların her toplumun önce kendi kültürel yapısına, sonra toplumun içinde bulunduğu tarihsel koşullara göre değişmesidir.

Çeşitli demokrasilerin bireylerinin dinsel inanç ve törelerinden ötürü savaşa katılmaktan kaçındıklarını düşünerek, devletin bu kişiler karşısındaki tutumuna bakalım: Hepsi de ilke olarak vicdan özgürlüğünü benimsediği halde, her demokrasinin bu konudaki tutumu başkadır. Birinde bu tür kimseler cephe gerisindeki görevlere verilirken, bir diğerinde yurttaşlıktan çıkarılır; bir başkasında ise vatan haini olarak nitelenip ağır bir şekilde cezalandırılır. Demek oluyor ki her demokrasinin özgürlük ilkesini kendine göre anlayış ve yorumlayış tarzı vardır ve bu gerek birinden diğerine gerekse zamanla değişebilir.


Bir toplumda özgürlüğe çizilecek sınırları o toplumun dinsel, töresel, siyasal kanı ve görüşlerinin tümü belirler. «Düşünce özgürlüğüne toplum düzenini tehlikeye düşürmeksizin ne dereceye kadar göz yumulabilir?» sorusu, özgürlük ilkesini gölge gibi kovalar. Toplum düzenini sağlamada, dinsel inanç ve uygulamaların hiç önemi kalmadığına kanı getiren bir düşünüş, sınırsız bir din özgürlüğü bayrağını açabilir. Ancak bunun sınırsız bir düşünce özgürlüğünü sağlayabileceğini sanmak bir kuruntudan öteye gidemez. Toplum, sosyal düzenin ayakta kalabilmesi için, belli birtakım değerlere ve pratik kurallara dayanmak zorundadır; düşünce özgürlüğünün sınırları bu kurallarla belirlenir.

Demek ki mutlak özgürlük diye bir şey yoktur. Özgürlüğün dereceleri ya da aşamaları vardır.
Kuşkusuz demokratik rejimler diğerlerine oranla çok daha özgür bir ortam hazırlar ama onlarda da bu özgürlük sınırsız değildir. Örneğin hiçbir demokrasi antidemokratik öğretilere göz yummaz. Ayrıca her demokrasinin özgürlük sınırları zamana ve duruma göre değişime uğrayabilir. Devlet, savaş, terör ve başkaldırma gibi toplum düzeninin darmadağın olma tehlikesiyle karşılaştığı durumlarda, bu sınırları özellikle daraltma yönüne gidebilir.

Buna karşın demokratik rejimler, düşünce özgürlüğünün sınırlarını elden geldiğince genişletmeye her an hazır olmalıdır. Bunun koşulu da demokrasi ve özgürlüğün “varılmış bir erek” olarak değil, “sonsuz bir ülkü” olarak görülmesi yani toleransın siyasi bir erdem sayılmasıdır. Böylece tolerans, zorla tanınan eksik ve sınırlı bir hak olmaktan çıkıp, daha fazla özgürlük yolunda bir kılavuz, bir erdem haline gelir.

Gerçekleri, aklının zorlamaları ile parça parça yakalamış olan bir kişinin kafa yapısı ile bir esinlenmeyle, bir din kurumu ya da din adamı tarafından “yaratılmış doğru”yu benimsemiş kimsenin kafa yapısı arasında her zaman çatışma doğmuştur. Kafaları gibi duyguları da ayrı olan insanların ve toplulukların arasında da çatışma doğar. Bu çatışmalar zaman zaman uzlaşma ile sonuçlanıyor ise, işte öyle bir ortamda tolerans bulunduğunu söyleyebiliriz.

Özgür düşünce, tolerans ve bağnazlık arasındaki savaşım, çeşitli cephelerde günümüze dek sürmüş, sona ermemiş, devam etmektedir. Günümüzün modern toplumlarında tolerans doğal bir haktır ve yasalarca güvence altına alınmıştır. Ancak bir hakkın yasalarca güvence altına alınmış olmasının onun kullanılması bakımından bire bir yarar sağlamadığı da açıkça ortadadır.

Batı toplumlarında öğretim ve bilgilenme düzeyi yükseldiği oranda toleranslı bir ortamın ortaya çıktığı görülür ama bu tolerans, ulusal ve kişisel çıkarlar ön plana geldiğinde dikkate alınmaz. Laik ya da seküler yönetim biçimleri yasalarla kişilere toleranslı bir ortam hazırlar ama bu hazırlık toplumun çeşitli kesimlerinde gerçek anlamda bir tolerans ortamının oluşmasına yetmeyebilir; yetmemektedir de…

Dolayısıyla toleransın yasalarca sağlanamayacağını, yasaların bu bağlamda ancak görünüşte toleranssızlığı durdurabileceğini söyleyebiliriz. Toplum ne zaman tam bir düşünme özgürlüğüne sahip olur yetkin düzeyde özgür düşünce üretebilirse, tolerans da ancak o zaman gerçekten var olabilir.



Bu düşünceleri doğru yerde mi anlattım, tam olarak bilemiyorum ama toleransın çeşitli tanımlarına ancak bunları aktardıktan sonra geçebileceğimi öngörmüştüm. Nitekim izleyecek bölümde ona geçmeye niyetliyim.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
8170 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 09, 2017, 03:41:44 ös
Gönderen: Etimolog
0 Yanıt
3276 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 15, 2009, 01:33:31 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3712 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 17, 2009, 08:44:36 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3648 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 19, 2009, 12:50:54 ös
Gönderen: Isis
6 Yanıt
5297 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 20, 2009, 06:07:51 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5398 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 21, 2009, 11:53:13 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3831 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2009, 07:57:12 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
9261 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3936 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 08:25:01 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4093 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2010, 08:32:43 öö
Gönderen: ADAM