Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Krallar Dönemi  (Okunma sayısı 7555 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 12, 2007, 09:59:52 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

               KRAL ŞAUL
Tüm halka hitaben yaptığı veda konuşmasında Moşe halkı şöyle uyarıyor: “Tanrı’nın size vermekte olduğu, miras alacağınız ve yaşayacağınız ülkeye vardığınızda ve ‘Çevremizdeki tüm uluslar gibi bir kral seçelim’ dediğinizde, (o zaman) kendinize Tanrı’nın seçtiği bir kral atayacaksınız. Kendinize kardeşleriniz arasından bir kral atayacaksınız. Kardeşiniz olmayan bir yabancıyı atayamazsınız. Ancak kral çok fazla at edinmemeli... Ve çok fazla eş edinmemeli... Çok fazla gümüş ve altın da edinmemeli. Ve krallığının tahtına oturduğunda kendisi için Tora’dan bir nüsha yazacak...” (Devarim 17:14-19) Şimdi bunun zamanı gelmiştir. Yahudi ulusu neredeyse dört yüzyıldan beri güçlü bir merkezi liderlik olmadan yaşamış ve artık eksikliğini duymaya başlamıştır. Dolayısıyla Peygamber Şemuel’den bir kral atamasını ister. BÜTÜN DİĞERLERİ GİBİ Şemuel bu istekten ötürü pek memnun değildir ama Tanrı yerine getirmesini söyler. Ancak Tanrı’nın da memnun olmadığı açıktır: “Halkın sana söylediğini dinle çünkü seni reddetmediler ama Benim onlara hükmetmemi reddettiler.” (1 Şemuel 8:7) Moşe olayların bu şekilde gelişeceğini öngördüğü ve Tora’da bu konuda bir emir olduğu halde neden Şemuel ve Tanrı hoşnutsuzdu? Cevap halkın kral isteme şeklinde gizlidir: Ve halk (Şemuel’e) dedi ki: “... Şimdi diğer bütün uluslar gibi bizi yargılayacak bir kral seç...” (1 Şemuel 8:6) Yahudi bir kral “diğer bütün uluslar”ınki gibi bir kral olmamalıydı. Yahudi bir kral ideal Yahudi’nin bütün niteliklerini taşıyan bir örnek, ulusun taklit edeceği bir kahraman olmalıydı. “Diğer bütün uluslar gibi” bir kral talep etmeleri, Yahudilerin her gün üstlenmek zorunda kaldıkları ağır sorumluluk yükünü atarak rahatça arkalarına yaslanmak için büyük, güçlü bir adam istediklerini göstermektedir. Sizin yerinize karar verecek birinin olması birçok şeyi kolaylaştırır. Bu yüzden Talmud der ki “köle, köle olmaktan ötürü daha mutludur”, kendisine iyi davranılan bir köle, kendisine bakılması ve onun yerine karar verilmesi karşılığında özgürlüğünden vazgeçecektir. M.Ö. 836 yılında Şaul, halkın istekleri doğrultusunda Peygamber Şemuel tarafından kral olarak meshedilir (İbranice moşah: başına yağ dökerek kutsamak. Moşiah, Mesih sözcüğü buradan gelir. SEÇİM Şaul nasıl kral seçildi? Şaul’un meshedilmesinin hikâyesi Yahudi toplumunun o dönemde ne durumda olduğu hakkında çok şey öğretir. Bir kere ortalıkta çok sayıda peygamber vardır. Talmud, Moşe’nin zamanından 1.Bet -Amikdaş’ın yıkılışına kadar -insanların her konuda danıştığı- bir milyonun üzerinde peygamber olduğunu söyler. Yahudi kanunu konusunda karmaşık bir sorunuz mu var? Bir peygambere sorun. Evlilik konusunda fikir mi istiyorsunuz? Bir peygambere sorun. Eşeğinizi mi kaybettiniz? Bir peygambere sorun. Aslında Şaul ile Peygamber Şemuel’in karşılaşması da böyle oldu. Şaul kaybettiği bazı eşeklerin yerini bulmak için yardım istemek üzere Şemuel’e gelir. Bu tuhaf bir hikayedir. Bir adam gider ve hayatta olan en büyük peygambere sorar: “Eşeğim nerede?” Peygamber cevap verir: “Eşeğin barakanın arkasında. Ha, yeri gelmişken, sen İsrael’in kralısın. Şemuel ona kral olacağını söylediğinde Şaul saklanır. Karakterinin zayıflığını ilk burada görürüz. ÖLDÜRÜCÜ ZAYIFLIK Talmud, Şaul’un fiziksel olarak herkesin üzerinde olduğunu açıkça belirtmekle yetinmez. Ahlaki ve etik açılardan da herkesin üzerindedir. Örnek bir kişidir ama bir zayıf yönü vardır: alçakgönüllülük konusunda bir sorun yaşamaktadır. Gerçekten alçakgönüllü bir insan gerçek güç ve zayıflıklarını bilir. Kendisine ve konumuna gösterilmesi gereken saygının da ayrımını yapar. Ancak Şaul Yahudi ulusunun lideri olacak kadar güçlü değildir. Yahudi ulusuna önderlik etmek çelik gibi bir irade ve diplomasi karışımı gerektirir. Moşe’nin Yahudilere çölde önderlik ederken karşılaştığı zorlukları gördük (13. bölüm). Lider yeterince güçlü değilse Yahudi milleti onu ezip geçecek, fazla güçlü olduğu takdirde de başkaldıracaktır. Şaul ile başlayan zayıf liderler sorunu, apaçık bir şekilde ortaya çıkacağı gibi, Yahudi ulusunun tarihi boyunca başına bela olacaktır. Şaul M.Ö. 879 yılında 877 yılına kadar hükümdar kalır. Sadece iki sene boyunca krallık yapar ve trajik bir şekilde ölür. Aslında kısa krallığının kendisi de trajiktir, bunun nedeni de baştan yaptığı öldürücü hatadır. Tanrı’nın Amalek haklını ortadan kaldırma emrini yerine getirmez. Yahudi ulusuna Erets Yisrael’e girerken verilen önemli emirlerden biri “Amalek’i yok etmektir”. Amalek tarihte Yahudi ulusunun en büyük düşmanıdır. Bu ulus kötülüğü simgeler ve Yahudilere karşı duyduğu patolojik nefret öylesine büyüktür ki fırsatı eline geçirdiği takdirde Yahudileri yeryüzünden sileceği için Tora’da onları yeryüzünden silme emri vardır. Amalek’in en büyük hırsı dünyayı Yahudilerden ve ahlaki etkilerinden kurtarmak ve gezegene putperestliği, paganizmi ve barbarlığı geri getirmektir. İyi ile kötü arasındaki kozmik savaş anlaşmalarla halledilemeyeceğinden Tanrı Yahudilere Amalek’i yok etmesini emreder: bütün ulusu, son ineğine kadar. Şaul’un bunu yapma fırsatı vardır. Emredildiği gibi Amalek’e karşı savaşır ve kazanır ama sıra hükmü yerine getirmeye gelince, duraksar. İnekler esirgenir. Amalek’in kralı Agag da öyle. AMALEK’İN İDEOLOJİSİ Tarih hâlâ Şaul’un hatasının sonuçları ile uğraşmaya devam etmektedir. Agag, Peygamber Şemuel tarafından öldürülmeden önce bir çocuk vücuda getirir, sonra da Amalek ulusu yeraltına iner. Günümüzde Amalek soyundan gelenleri tanımlama olanağımız yok ama ideolojisinin hayatta kaldığını biliyoruz. Bazı halklar Yahudileri defalarca yok etmeye yeltenmiştir. Bunun bir örneği, Kraliçe Ester zamanında (M.Ö.355) Yahudileri ortadan kaldırmaya çalışan Pers veziri Aman’dır. Hitler de kesinlikle Amalek ideolojisini benimsemişti: Evet, biz barbarız! Barbar olmak istiyoruz. Bu bizim için onurlu bir ünvandır... İlahi takdir insanlığın en büyük kurtarıcısı olmamı emretmiştir. İnsanı, vicdan ve ahlak adlı küçültücü ve utandırıcı sahte vizyonundan kurtarıyorum... Vicdan bir Yahudi icadıdır. (Hitler Konuşuyor, sh.87, 220-222) Hitler’e ve holokosta bakınca Tora’nın Amalek’e atfettiği öylesine derin bir nefretin dünyada var olabileceğini anlıyoruz. Naziler her bir Yahudi’yi öldürmek istedi. Yahudi asimile olmuş, üç nesilden beri Hıristiyanlarla evlenmiş olabilirdi ama bunun önemi yoktu. Naziler en küçük Yahudi mirasına sahip herkesi öldürme eğilimindeydi. Yahudi ulusunun ve Yahudi etkisinin bütün izlerini silmek istiyorlardı. ŞAUL’UN SONU Bu arada Peygamber Şemuel Şaul’a şöyle der: “Sana doğru dönmeyeceğim çünkü sen Tanrı’nın sözünden çıktın ve Tanrı seni İsrael Kralı olarak kabul etmiyor.” Ve Şemuel gitmek üzere döndü ama o (Şaul) giysisinin eteğini tuttu ve yırttı. Ve Şemuel ona dedi ki: “Tanrı bugün İsrael krallığını senden kopardı ve senden daha iyi olan adamına verdi.” (1 Şemuel 15:26-28) Bu kritik hata sonucunda Şaul’un işi biter. İkinci bir şansa sahip olmaz. Söz konusu İsrael Kralı olduğunda Tanrı vakit kaybetmez. Eğer bu sert gibi görünüyorsa, Tanrı ve Yahudi ulusu arasındaki ilişkilerin ana hatlarını aklımızda tutmamız gerekiyor: 1. Sorumluluk düzeyiniz bilgi düzeyinizle orantılıdır. Güçlü konumlardaki kişilerin hatalarının çok büyük sonuçları vardır. 2. Yükümlülük düzeyiniz sorumluk düzeyinizle orantılıdır. Ne kadar büyükseniz, kararlarınızın etkisi o kadar büyüktür. Dolayısıyla son derece yüksek bir standart tutturmanız gerekir. Bu nedenle Yahudi liderlerin en küçük hataları bile ağır bir şekilde cezalandırıldı. Şaul’un işinin bitmiş olmasına rağmen bu, anında devreden çıkarıldığı anlamına değil, soyunun monarşiyi sürdüremeyeceği anlamına gelir. Gerçekten de Şaul’a bu bildiriyi yaptıktan sonra Şemuel meshetmek üzere başka bir kral aramaya gider ve onu en olmayacak yerde bulur.
« Son Düzenleme: Aralık 14, 2010, 01:02:20 öö Gönderen: dogudan »


Nisan 12, 2007, 10:03:08 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

      David - Çoban ve Savaşçı

Peygamber Şemuel Şaul’un İsrael Kralı olamayacak kadar zayıf olduğunu anlayınca başka bir aday aramaya koyulur. Tanrı’nın rehberliği ile kendini Betlehem’de, Jesse adlı bir kişiyi ziyaret ederken bulur. Gelecekteki kral Jesse’in oğulları arasından çıkacaktır. Jesse yedi oğlunu tanıtır ve Şemuel hepsinin şaşırtıcı insanlar olduğunu görür: fiziksel olarak formda, Yahudi kanununda iyi eğitim görmüş, kendilerini Tanrı’ya adamış kişiler ama yeterince iyi değiller. Tora der ki Şemuel Jesse’in oğullarından birini hayranlıkla incelerken Tanrı’dan bir mesaj alır: Tanrı Şemuel’e dedi ki: “Dış görünüşüne ve uzun boyuna bakma çünkü onu reddettim. Çünkü durum insanın algıladığı gibi değildir: insan göze görüneni görür ama Tanrı kalbin içindekini görür.” (1 Şemuel 16:7) O zaman Şmuel sorar: “Başka oğlun yok mu?” Jesse biraz mahcup, cevap verir: “Ufak olanı var ama koyunlara bakıyor.” O ufak olanı David’dir. Şemuel Jesse’e gidip onu getirmesini söyler ve kızıl saçlı küçük David görünür görünmez Şemuel aradığı kişinin o olduğunu anlar. Fiziksel olarak çok etkileyici olmamasına rağmen, İsrael’in gereksinim duyduğu güçlü liderin özelliklerine sahiptir. Bu bize insanları nasıl yargılamamız gerektiği hakkında çok önemli bir ders verir. Nasıl göründüğümüze göre yargılanıyoruz, bu yüzden de estetik cerrahi ve hep genç görünmek o denli önemli oluyor. Yahudilik kişinin gerçek büyüklüğünün dış görünüme göre değil, ruhunun büyüklüğüne göre ölçüldüğünü söyler. MESHEDİLEN Şemuel bir küçük yağ şişesi alır ve yağı David’in kafasına döker. Bunun adı “meshetmek”tir . Şemuel David’i meshedince bu David’in kral olduğunu anlamına gelmez. Tanrı tarafından sıradaki olarak gösterildiği anlamını taşır. Bu arada Şaul Şemuel tarafından günlerinin sayılı olduğu söylediği halde, hiçbir şeyden habersiz hükümdarlığa devam eder. Tora David’in meshedildiği andan itibaren “Tanrı’nın ruhunun Şaul’dan ayrıldığını” ve Şaul’un derin bir depresyona girdiğini anlatır. Sıkıntısını hafifletmek için danışmanları, müzik dinlemenin kralın kendini daha iyi hissetmesine yardım edeceğini düşünerek bir arp çalgıcısı getirmeye karar verir. Hâlâ çoban olan David’in saraya getirilmesi böyle olur. Çok güzel arp çalmaktadır ve müziği, bu gencin yerini alacağını bilmeyen Kral Şaul’u rahatlatır. DAVİD VE GOLİAT Bu sırada İsrael sürekli Filistilerle savaş halindedir Eski savaşların kırlarda yapıldığını biliyoruz. Homeros’in İlyada’sında Truva kuşatması (M.Ö. 1200 civarında) epik hikayesinde çarpışmaların ne şekilde gerçekleştiğini okuduk. Her iki tarafın halkı adına dövüşecek olan büyük şampiyonunu gönderdiğini görüyoruz. Çoğu zaman savaş bu dövüşme ile biterdi çünkü kaybeden tarafın morali öylesine bozulurdu ki geri çekilirdi. Yahudi tarihinin bu döneminde de durum aynıdır. Filistilerin oldukça ürkütücü bir şampiyonu vardır. Adı Goliat’tır. Dev gibi biridir. (Güreş aleminde Dev Andre adında biri vardı. . 2 metre 25 boyunda, 220 kilo ağırlığındaydı. Aynı anda üç kişiyle güreşirdi. Goliat ondan da iriydi.) Sorun şudur ki Yahudilerin hiçbir şampiyonu yoktur. Yahudi orduları Yeruşalayim’in güneyindeki Elah Vadisi’nin (bugün İsrael’de bu yeri hâlâ ziyaret edebilirsiniz) bir tarafında, Filistilerse öbür tarafında durmaktadır. Goliat Filistin hatlarının önünde ilerlemekte, Yahudilere küfürler yağdırmaktadır. Utanç içindeki İsrael ordusu ise bunları dinlemek zorundadır çünkü kimse Goliat’la dövüşmek istemektedir. Günün birinde, orduya katılmak için çok genç olan David ağabeylerine yiyecek getirmek üzere savaş alanına gelir ve gördükleri karşısında şoka uğrar. TANRI’YA İNANÇ Kimsenin Goliat’la dövüşme cesaretini göstermemesine çok kızan David bu iş için gönüllü çıkar ama insanları ikna etmekte çok zorlanır. Sonunda Tanrı’ya sarsılmaz inancıyla Kral Şaul’u razı eder: Ve David dedi ki: “Beni aslanın pençelerinden ve ayının pençelerinden kurtaran Tanrı, Filistinlinin ellerinden de kurtaracaktır.” (1 Şmuel 17:37) Şaul da şu şekilde cevap verir: “ Git, Tanrı seninle olsun.” Kılıcı ve kalkanı olmayan David sadece sapanı, birkaç taşı ve Tanrı’ya derin inancı ile Goliat’ın karşısına çıkar. Onu görünce Goliat güler: “Ben bir köpek miyim ki sopalarla geliyorsun?” Ama David istifini bozmaz: “Sen bana bir kılıç, bir mızrak ve bir ciritle geliyorsun ama ben hakaret ettiğin İsrael ordularının, taburlarının Tanrısı’nın adıyla geliyorum. Bugün Tanrı seni benim elime verecek... ve bütün bu topluluk Tanrı’nın kılıç ve mızrakla kurtarmadığını görecek...” (1 Şmuel 17:47) Goliat ona doğru ilerlerken David sapanı ile devin yüzüne bir kaya fırlatır. Kaya Goliat’ı alnına isabet eder, Goliat yüzünün üzerinde yere düşer. David Goliat’ın kılıcını alır ve kafasını keser. Şaşkına dönen Filistiler kaçmaya başlar, İsrael ordusu onların peşine düşer. Sonuç Yahudiler için büyük bir zaferdir. GÜÇLE DEĞİL David’in savaş alanında söylediği sözler çok etkilidir. Peygamber Zaharya’nın ünlü sözlerini aksettirerek Yahudi ulusunun gerçek gücünün Tanrı olduğunu vurgular: “Kuvvetle değil, güçle değil ama Benim ruhumla” der Orduların Tanrısı.” (Zaharya 4:6) Yahudilerin, Tanrı onlarla olduğu takdirde kazanacaklarını ve bunu göz ardı eder etmez başlarının belaya gireceğini hatırlamaları gerekir. Çağdaş İsrail tarihine geldiğimizde bunu göreceğiz: 1967’deki büyük zafer ve 1973’teki korkunç kayıplar. Yahudilerin güç kaynaklarının nereden geldiğini her zaman anımsaması gerekir. Bir gecede süper kahraman olduğu halde David bunu aklından çıkarmayacak olan Yahudi bir liderdir. Kralın kızı Mihal ile evlenir. Onun hakkında bir şarkı bile bestelenir ve çok popüler olur: “Şaul binlerce öldürdü ve David onbinlerce.” David’in çok sevilmesi Şaul’u hastalıklı bir şekilde kıskandırır. Onu öldürmeye çalışır ve Mihal tarafından uyarılan David kaçmayı başarır. Şaul onu ülkenin dört bir yanında arar ve David saklanmaya mecbur olur. Ama Şaul’un hükümdarlığı artık fazla uzun sürmeyecektir; bir savaşta öldürülmek üzeredir. ŞAUL’UN SON SAVAŞI Filistiler yine saldırır: kuzeyde, Galile yakınlarda Gilboa Tepesi’nde. Filistilerin ülkeye ne derecede sızmaya başardıkları şaşırtıcıdır. Artık sadece sahilde bulunmamakta, Gilboa Tepesi’ne, Beit She’an’a ve oradan Şam’a uzanan eski ticaret yolu -Kralın Yolu- bölgesine varmış durumdadırlar. Yahudi halkı için stratejik olarak kötü bir yerdedirler. Şaul Filistilerle çarpışmak üzere ordusu ile ilerlemektedir. Şaul Peygamber Şemuel’e danışmak suretiyle her savaşın sonucunu her zaman bilirdi. Ama peygamber ölmüştür. Yine de onunla öbür dünyada temas etmeyi başarır ve Şemuel onun hiçbir şansının kalmadığını çünkü Tanrı’nın artık onunla olmadığını söyler. Buna rağmen, Şaul korkak olmadığından Yahudi halkını savaşa götürür. Oğulları gözünün önünde öldürülür. Yenilgi muhakkaktır. Kendisi de düşmanın eline geçer, yaralanır, kılıcının üzerine düşer ve ölür. Filistiler Şaul’un bedenini alır, kafasını gövdesinden ayırır ve ülkenin dört bir yanında dolaştırır. Bedenini ve üç oğlunun bedenlerini Bet Şean şehrinin duvarlarına asarlar ama Yahudiler gece geri gelir, başsız bedeni çalar ve gömerler. Bu arada David güneyde, kral olarak taç giydiği Hebron’da ortaya çıkar. Bir sonraki bölümde hükümdarlığının hikâyesini ele alacağız. 




Nisan 12, 2007, 10:04:12 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

        KRAL DAVİD

Kral David Yahudi tarihinin en önemli kişiliklerinden biridir. M.Ö. 907 yılında doğmuş, 40 yıl boyunca İsrael kralı olarak hükmetmiş, M.Ö. 837 yılında 70 yaşında ölmüştür. Onun hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. Bazıları savaşçı yönüne odaklanmak ister: Tanrı için savaşan cesur figür... Ama kişiliği ve başardıkları bir bütün olarak ele alındığında, her şeyden çok tinsel büyüklüğü ortaya çıkar. David gerçek bir insandır. İlksel ve en önde gelen becerisi Tanrı ile bir ilişki kurmak olan, gerçek insani hataları olan biri... Ruhunun güzelliğini, çoğunu kendi yazmış olduğu mizmorlarını okuduğumuzda görürüz. Bunları kim bilmez? Tanrı çobanımdır ve hiçbir şeyden yoksun olmayacağım... (Mizmor 23) Tanrı ışığım ve selametimdir, kimden korkacakmışım... (Mizmor 27) Gözlerimi dağlara doğru kaldırıyorum, bana yardım nereden gelecek? Bana yardım Tanrı’dan, gökyüzünü ve yeryüzünü Yaratan’dan gelir. (Mizmor 121) Askeri başarılarını ele aldığımızda bile arkasındaki itici gücün Tanrı’ya bağlılığı olduğunu görürüz. YERUŞALAYİM’İN FETHİ İsrael’in Şemot’tan itibaren bütün bu döneminin hikâyesinin , iki büyük medeniyet olan Mısır ve Mezopotamya (çeşitli zamanlarda Asurlular, Babilliler ve Persler tarafından yönetilmiş olan) arasında sıkışıp kalmış minik bir ulusun hikâye olduğunu, tarihi olarak biliyoruz. David tahta çıktığında Mısır ve Asurlular düşüşe geçmiştir. Artık yayılacak durumda değillerdir, bu da İsrael’in bulunduğu orta yerde bir boşluk bırakmaktadır. Bu sayede İsrael bu büyük imparatorluklar tarafından rahatsız edilmeden yayılabilir. Böylece David en sonunda Filistin tehdidini ortadan kaldırır ve İsraellilerin o zamana kadar fethetmeyi başaramadıkları son Kenaan şehir-devletini, Yeruşalayim’i fetheder (Geçmiş dönem için 14. Bölüme bakınız: Yeoşua ve vaat edilen toprağın fethi) Yeruşalayim, Yahudi halkının Erets İsrael’e girmesi ile Kral David’in zamanına kadar geçen 450 yıl zarfında fethedilememiştir. Jebusitler diye adlandırılan bir Kenaan kavminin oturduğu bir şehir-devlettir (Arap Silwan köyü şimdi orada bulunmaktadır). Güçlü surlarla çevrilidir ancak zaptedilemez görünümüne karşın zayıf bir noktası vardır. Tek su kaynağı şehir surlarının dışında kalan bir pınardır. Şehir içinden bu pınara kayalara oyulmuş uzun bir dehlizden ulaşılmaktadır. Şemuel ve Chronicles Kitapları David’in generali Yoav’ın tsinor’a (sözcük anlamı boru) nasıl tırmandığını, şehre girdiğini ve fethettiğini tarif eder. Bazı arkeologlar bunun Gihon Pınarı’ndan yukarı çıkan dikey bir tünel olan “Warren Tüneli” (bugünkü Yeruşalayim’in surları dışında kalan “David’in Şehri”nin turistleri çeken bir bölümü) olabileceğini düşünür. NEDEN YERUŞALAYİM? Şehri işgal ettikten sonra David’in ilk yaptığı orayı başkenti ilan etmek oldu. Burada durup sormak zorundayız: Neden Yeruşalayim? Kuşkusuz İsrael’in başkenti olabilecek daha uygun şehirler vardı. Yeruşalayim ne herhangi önemli bir suyun kıyısında, ne de herhangi bir ticaret yolunun üzerindeydi. Dünyadaki bütün başkentler bir okyanus, deniz, nehir, göl ya da en azından büyük bir ticaret yolunun yakınında kurulmuştur. (O dönemde İsrael’i çaprazlamasına kesen önemli ticaret yolları bulunuyordu. Eski Ortadoğu’nun Kızıldeniz’deki Akaba Körfezi’nden Şam’a uzanan büyük ticaret yollarından biri Kralın Yolu idi. Ayrıca Mısır’dan Akdeniz kıyısı boyunca İsrael’e, oradan da Suriye’ye giden Via Maris “Deniz Yolu” vardı.) İsrael’in başkenti Akdeniz kıyısında bulunmalıydı. Yafa (bugünkü Tel-Aviv’in yanında) gibi bir yer daha mantıklı olurdu. Öyle ise neden Yeruşalayim? Yeruşalayim’in Yahudi ulusunun benzersiz bir yönü ile ilgisi nedir ve İsrael oğulları neden bir ulusa dönüştü? Normalde uluslar bir toprak parçasında uzun bir süre yaşayıp ortak bir dil ve ortak bir kültür geliştirdikten sonra ulus haline gelir. Örneğin Fransızlar. Günün birinde uyanıp da beyaz şarap, peynir ve kruasan sevdiklerine karar vermediler. Bir grup insan bir süre zarfında bir toprak parçasına yerleşti (ki daha sonra Fransa olarak bilindi) ve ortak bir dili paylaştı. Paylaşılan bir ulusal deneyim döneminden sonra Fransız olarak bilinen bir kimlik altında birleştiler. Bu senaryo az çok her ulus için geçerlidir. Yahudiler Mısır esaretinden kurtulduktan kısa bir süre sonra ulus oldu. Daha Erets İsrael’de değillerdi, çölde, Sinay Dağı’nın eteklerinde sahipsiz bir arazi parçasında kamp yapıyorlardı. Yahudiler orada “yapacağız ve dinleyeceğiz” diye söz vererek Tanrı ile bir akit yaptıklarında bir ulus oldu. İsrael’in ulusluğu en başta ve her şeyden çok, Tanrı ile toplumsal ilişkisi ile tanımlanır. Ve Tanrı ile bağlantı kurmak için Yeruşalayim’den daha iyi bir yerin bulunmadığı ortaya çıkar. TANRI’NIN YERİ David Yeruşalayim’i başkent yapar yapmaz şehrin kuzey sınırındaki küçük bir tepeyi, sahibi olan Jebuslu Aravna’dan satın alır. Bu satın alma Tora’da iki yerde kayıtlıdır (2 Şemuel 24:24 ve 1 Chronicles 21:25). Bu tepe Moriah Dağı’dır. Burası, Tora’nın belirttiği gibi Avraam’ın Yitshak’ı kurban etmeye gittiği ve şu sözleri söylediği yerdir: “Tanrı görecek” bugüne kadar dendiği gibi “Tanrı’nın dağında, O görünecek.” (Bereşit 22:14) Burası, Yaakov’un rüyasında gökyüzüne çıkan bir merdiveni gördüğü ve şöyle dediği yerdir: “Bu yer ne kadar huşu verici! Tanrı’nın evinden başka hiçbir şey yok ve bu, gökyüzünün kapısı.” (Bereşit 28:17) Burasının insanlık tarihinde her büyük fatihin sahip olmak istediği yer olmasına şaşmamak gerekir. (Yeruşalayim 3.000 yılda 36 kez fethedilmiş ve yıkılmıştır.) Bugün o noktada Kubbet’ül Sahra olarak bilinen İslam yapısı bulunur. Bu altın kubbenin altında metafizik olarak even ştiah “içme kayası” olarak bilinen bir kaya vardır. Su içmek ve tinsellik eşanlamlıdır ve Tora mayim hayim “hayat suyu” olarak bilinir. Yahudiliğe göre dünya tinsel olarak bu noktadan, bu taştan beslenir. Dünya gezegeninde Tanrı’nın varlığı ancak burada bu yoğunlukta hissedilir. Dolayısıyla Yahudi halkının sahip olduğu en kutsal iki nesnenin -Mişkan ve Ahit Sandığı- sürekli kalacağı mekanın burada inşa edilmesi mantıklıdır. BET -AMİKDAŞ’IN YERİ Kral David vakit kaybetmeden Ahit Sandığı’nı Yeruşalayim’e getirir. Bu büyük bir toplumsal mutluluk fırsatıdır. Huşu içindeki David bu kutlama sırasında çılgınca dans eder. Bu yüzden ona çok bağlı olan, hatta Kral Şaul onu öldürmek istediğinde hayatını kurtaran karısı, Şaul’un kızı Mihal tarafından kınanır. Mihal, davranışını gülünç göstererek David’e saldırır (2 Şemuel 6:16-23): “Hizmetkarlarının cariyeleri önünde kendini bir köylünün teşhir edeceği gibi teşhir eden İsrael kralı bugün ne kadar onurluydu!” Tanrı ile özel bir bağlantı yapmanın sevinci ile onurunu hiç düşünmeyen David hayretle cevap verir: “ Tanrı’nın huzurunda neşeleneceğim. Ve bundan daha da mütevazıca davranacağım ve kendi gözümde daha da düşük olacağım; ve bahsettiğin cariyelerden onurla muamele göreceğim.” Hikâye, Tanrı tarafından İsrael’in kralı olarak seçilen adamı sert bir şekilde eleştirdiği için Mihal’a verilen ceza ile sona erer: Ve Şaul’un kızı Mihal öldüğü güne kadar çocuk sahibi olamadı. David Ahit Sandığı’nı Moriah Dağı’na getirdiği halde Tanrı onun Bet- Amikdaş’ı inşa etmesine izin vermedi. Çeşitli nedenler ileri sürülmektedir. Birincisi, Bet- Amikdaş’ın Tanrı’nın evi ve bir barış evi olması, David’in ise İsrael’in düşmanlarını alt ederken çok kan dökmüş olmasıdır. Ancak ona, oğlunun Bet -Amikdaş’ı inşa edeceği sözü verilir. David’in birçok eşinden, bazıları ona ciddi sıkıntılar yaşatan birçok oğlu vardır. Bu oğullardan biri olan Amnon kızkardeşi Tamar’a tecavüz eder. Bir diğeri Avşalom David’e karşı entrikalar çevirir ve onun yerine geçmeye çalışır. Ama David’in güzel Batşeva ile ilişkisinden doğan çok özel bir oğlu da vardır: Şlomo. DAVİD VE BATŞEVA David’in Batşeva ile ilişkisi Tora’da en yanlış şekilde değerlendirilen hikâyelerden biridir ve bunu bir pembe dizi gibi okumamaya çok dikkat etmeliyiz. Ne var ki özetle olan budur. Bir gece David huzursuzca sarayının damında gezinmektedir. Aşağıda, şehirde bulunan evler ve bahçeler görünmektedir. Orada yıkanmakta olan güzel bir kadın görür. Bu kadın, savaşta olan generallerinden birinin, Hititli Uriah’ın karısıdır. David Batşeva’yı yanına çağırtır ve geceyi onunla geçirir. Batşeva hamile kalınca Uriah’ın ön cephelere gönderilmesini emreder ve general savaşta ölür. O zaman da David Batşeva ile evlenir. Bu aşamada peygamber Natan kralı ziyaret eder (2 Şemuel 12). Krala, ülkede meydana gelen büyük bir haksızlığı haber vermeye geldiğini söyler. Çok koyunu olan zengin bir adam yoksul bir adamın çok sevdiği koyununu çalmış ve bir ziyafet için kestirmiştir. Duyduklarından ötürü öfkelenen Kral David “Bunu yapan ölümü hak ediyor” der. Peygamber de cevap verir: “O adam sizsiniz!” David boynunu eğer. “Tanrı huzurunda günah işledim” der. Bu son derece karmaşık bir hikâyedir ve ardında, göründüğünden çok daha fazlası gizlidir. Teknik olarak Batşeva evli bir kadın değildi çünkü David’in askerleri, savaşta kaybolmaları ve eşlerinin evlenememeleri ihtimaline karşı, eşlerine her zaman şartlı boşanma hakkı tanırdı .Yine de Tora David’in doğru hareket etmediğini açıkça belirtir. Bilgeler ise sözcük anlamında David’in zina işlemediği halde ahlaki açıdan hatalı olduğunu açıklar. Önceki bölümlerde gördüğünüz gibi Tora, Yahudi liderlere karşı son derece eleştirici bir tavır alır. Kimsenin geçmişini aklamaz. Genellikle krallarını hatasız tanrıların soyundan gelen kişiler olarak tanımlayan eski halkların kayıtları arasında, Tora tek başına, ayrı bir konumdadır. David’in büyüklüğü suçunu kabul etmedeki alçakgönüllülük ve takip eden pişmanlıkta ortaya çıkar. Bu yüzden Yahudi halkının ve dünyanın en yüce kurtarıcısı David’in soyundan gelecek, “Maşiah ben David” olacaktır. Batşeva kısa zaman sonra doğurur ama çocuk, Peygamber Natan’ın öngördüğü gibi ölümcül bir şekilde hastalanır. David dua ve oruç dönemine girer ama çocuk ölür. David bunun yaptıklarının karşılığı olduğunu anlar. Aynı zamanda Tanrı’nın onu affettiğini de. Aradan uzun zaman geçmez, Batşeva yine hamile kalır. Bu kez sağlıklı bir çocuk dünyaya getirir. Adına Şlomo denecek, olağanüstü bir zekâya sahip, altın bir çocuk olacaktır. 




Nisan 12, 2007, 10:05:36 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

       Kral Şlomo (SÜLEYMAN)

 David ölmeden önce o sıralarda 12 yaşında olan oğlu Şlomo’yu bu sözlerle kral atar: “Dünyadan ayrılıyorum. Güçlü ol ve bir erkek ol. Moşe’nin Kanunu’nda yazdığı gibi Tanrı’nın yolunda yürü, O’nun kanunlarına ve emirlerine ve yargılarına uy ki her yaptığında ve her döndüğün yerde başarılı olasın.” (1 Melahim 2:2-3) Bu klasik kutsama günümüzde her oğlan çocuğa Bar Mitsva’sında yapılan kutsamadır. Sinay Dağı’nda Tora’nın verildiği zamandan itibaren Yahudi halkına rehberlik eden ana kuralı tekrarlamaktadır: başarılı olmak için Tora’ya uyman yeterli. Şlomo kral meshedildikten kısa zaman sonra Tanrı rüyasında ona görünür ve onu kendisi için bir dilekte bulunmaya davet eder. Şlomo şöyle cevap verir: “Ben daha küçük bir çocuğum... Dolayısıyla kuluna Senin halkını yargılamak için anlayışlı bir kalp ver...” Bu isteği Tanrı’yı memnun eder ve ona der ki: “ Zenginlik ve onur istemediğin, sadece tüm halkın yararına olan bir şey istediğin için, senden önce ve senden sonra kimsenin sahip olamayacağı kadar anlayışlı bir kalp vermekle yetinmeyecek... günündeki hiçbir kralın sahip olmadığı kadar zenginlik ve onur da vereceğim.” (1 Melahim 3:7-13) M.Ö. 848 yılında doğan Şlomo, M.Ö. 796 yılında, 52 yaşında iken öldü. 40 yıl boyunca kral olarak hükmetti, bunlar tüm İsrael tarihinin en iyi yılları oldu. Haham mi’kol ha’adam, “insanların en bilgesi” olarak bilinir. Tora dünyadaki tüm kralların, sadece Tora bilgisini değil, dünyevi bilgi ve bilimi de içeren bilgeliğini duymak için geldiğini aktarır. Ünü çevredeki tüm uluslara yayıldı. 3.000 vecize ve 1.005 şiir yazdı. Lübnan’ın sedirlerinden duvarlara yetişen zufa otuna, ağaçlardan söz etti. Hayvanlardan da söz etti, kuşlar, sürüngenler ve balıklardan. Bilgeliğini duyan dünyadaki kralların yaptığı gibi, tüm uluslardan insanlar Şlomu’nun bilgeliğini duymaya geldi. (1 Melahim 5:11-14) BET-AMİKDAŞ Şlomo’nun hükümdarlığının en büyük başarısı, babası Kral David’in düşünü kurduğu Bet Amikdaş’ı inşa etmektir. Bu dizinin bir önceki bölümünde öğrendiğimiz gibi Kral David Ahit Sandığı’nı Yeruşalayim’in Moriah Tepesi’ne getirmiş ama kan dökmüş olan bir savaşçı olduğu için Tanrı’nın Mabedi’ni inşa etmesine izin verilmemişti. Ancak bu işi başarmak oğluna bırakılmıştı, o da bunu yaptı. Tora İsrael ulusunun bu en önemli yapısının inşasına birçok bölüm ayırmıştır: Yahudi halkı ile Tanrı arasındaki paylaşım yeri... Bütün Bet -Amikdaş’ın, zeminler ve kapılar dahil, içinin ve dışının altınla kaplandığını anlatır. Ayrıca sütunlar, mikve ve havuzlar gibi bronz yapılar da vardı. Harikulade yapının inşası yedi yıl sürdü. Tamamlandığında Şlomo Bet -Amikdaş’ı adar: “İşte, gökler ve göklerin gökleri Seni içeremez: inşa etmiş olduğum bu ev çok daha az! Yine de Tanrım, kulunun duasına ve yakarışlarına kulak ver: kulunun bugün Sana ettiği duayı dinle; Gözlerin gece gündüz “İsmim orada olacak!” dediğin bu evin, bu yerin üzerinde olsun. Kulunun ve İsrael ulusunun burada edeceği duaları dinle... (1 Melahim 8:27-29) DORUK Bu Yahudi tarihinin doruğudur. Herkes birleşmiştir. Komşuları Yahudileri rahatsız etmemektedir. Aksine, Yahudilerden öğrenmeye gelmektedirler. Barış ve refah hüküm sürmektedir. İsrael gelebileceği en iyi noktaya gelmiştir. Zirvededir. Öyle ise bu altın çağ neden sürüp gitmez? Şlomo büyük bir hata yapar. Çok fazla eş alır. Gerçekten de 700 karısı ve 300 cariyesi vardır. Yahudilerin günün birinde kral isteyecekleri fikrinin ilk tartışıldığı Devarim Kitabı’na geri dönersek, Moşe’nin kralın çok fazla ata ve çok fazla eşe sahip olmaması konusunda uyardığını görürüz (Devarim 17:17). Büyük Tora yorumcusu Raşi bize bu sayının 18’den fazla olmaması anlamına geldiğini ve Kral David’in sadece altı karısının olduğunu söyler. Dolayısıyla Şlomo’nun işi biraz abarttığını görüyoruz. Bunun nedeni tarihin o döneminde asiller arasındaki evliliğin sadece iki nedeninin bulunmasıdır: çocuklara sahip olmak ve siyasi birleşmeler yapmak. Şlomo’nun zamanında Ortadoğu birçok şehir-devletten oluşmuştu ve bu şehir-devletlerin kralları, onunla bir birleşme yapmak için kızlarını, evlenmesi için Şlomo’ya göndermek istiyorlardı. Bunlar kulağa hoş geliyor, öyle ise sorun nerede? Cevabı bize Tora veriyor: Yaşlandığında karıları Şlomo’nun kalbini başka tanrılara doğru çevirdi. (1 Melahim 11:4-5) Bu Kral Şlomo’nun putperest olduğu anlamına gelmez tabii ki. Ama Tora bu ağır sözcükleri, karılarının putperestlik alışkanlıklarını önlemediği için kullanır. Kral olarak, etkisi altındakilerin hareketlerinden sorumlu tutulacaktır. Yahudi halkının en büyük liderlerinden biri, Şir Haşirim’i, Kohelet’i ve Vecizeler Kitabını yazmış olan onun tinsel düzeyinde bir insan, Tora’da kendisi hakkında yazılanı bilerek gökyüzünde ebedi ıstırap çekiyor olmalıdır. Tora Şlomo’nun hikâyesini Tanrı’nın ona öfkelendiğini ve şunları söylediğini belirterek bitirir: “Bütün bunlardan suçlu olduğun ve Benim anlaşmam ile Benim kanunlarıma uymadığın için... krallığı senden koparacağım... Ama baban David’in hatırına bunu senin zamanında yapmayacağım. Bunun yerine oğlundan koparacağım... Oğluna, kulum David’in ve Yeruşalayim’in hatırı için seçmiş olduğum bir kavmi vereceğim.” (1 Melahim 11:9-13) Tanrı’nın Kral David’i ne kadar sevdiği ve onu kusurlarından dolayı nasıl tamamıyla affettiği açıkça ortadadır. Ama aynı zamanda İsrael krallığı ikiye bölünmek üzere olduğu için Yahudi halkını zor günlerin beklediği de açıkça ortadadır. 




 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
7294 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 02, 2008, 05:50:52 ös
Gönderen: bugfree
4 Yanıt
4430 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 19, 2012, 02:57:50 ös
Gönderen: Tij
4 Yanıt
18713 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2010, 12:07:04 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3623 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2011, 01:03:39 ös
Gönderen: oasis
0 Yanıt
1908 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2012, 09:34:13 öö
Gönderen: peacewings
0 Yanıt
2216 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2015, 10:04:08 ös
Gönderen: Risus
0 Yanıt
3075 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 22, 2015, 08:50:54 ös
Gönderen: GOASISG